1 ENTELLEKTUEL BAKIŞ
Cum artesi 5 Ekim 1996Şahin Alpay - Nilüfer Kuyaş
--- Fax: (212) 505 62 55
Sultan V. Murat'ın torunu Kenize Murat, doğup büyüdüğü Fransa’nın vatandaşı. A- ma vatanı saydığı, köklerinin olduğu Türki y e ’nin de vatandaşı olmak istiyor. İkinci başvurusunun kabulü gündemde. Kenize
Murat bir Türk ve Müslüman olarak Fran
s a ’da yaşadığı kimlik sorunlarını arkadaşı mız Mine Saulnier’ye anlattı.
‘Laiklik elden
gidiyor’ mu?
R
EFAH Partisi'nin koalisyonun büyük ortağı olarak hükümete girmesi ve Necmettin Erbakan 'ın başbakan olmasından sonra, Türkiye'de din - devlet ayrılığının tehlikede olduğuna ilişkin bir endi şe yaygınlaşıyor olmalı ki, devletin çeşitli sözcüleri ve bazı politikacılar, laikliğin önemi ve değeri üzerine u- yarılarda bulunuyor.Laikliğin önemi ve değeriyle ilgili, hele laikliğin gü vencesi olan özgürlükçü demokrasinin önemi ve de ğeriyle ilgili uyarıları çok olumlu ve yerinde buluyo rum.
İnanç özgürlüğünü de içeren çoğulcu demokratik rejimi sorgulayan zihniyetin sürekli eleştirilmesini; laik demokrasiye karşı çıkan görüşlerin akla, mantığa ve tecrübelere dayanarak çürütülmesini, verilmesi gere ken son derece önemli bir fikir mücadelesi olarak gö rüyorum. Bununla beraber, bugün Türkiye'de laikliğin tehlikede olduğuna dair kaygıları paylaşmıyorum.
Evet, Erbakan şeriatla yönetilen Iran 'ı ziyaret etti; mollalarla birçok konuda görüş birliğinde olduğunu söyledi; 2. gezi programına şeriatla yönetilen Sudan 'ı da az daha dahil ediyordu. Erbakan başbakan olduk tan sonra ülkemizde çeşitli dozlarda şeriatçı ya da İs lamcı "tuhaf' konuklar gelmeye başladı. RP'nin parla mentoda daha büyük bir grup kurması ve birçok ba kanlığa yerleşmesinden sonra, devlet binalarında te-
settürlü kadınlar ve sakallı erkekler çok daha görünür
hale geldi. RP'nin hükümete girmesinden sonra bazı İslamcı yazarlar laikliğe ve özgürlükçü demokrasiye karşı görüşlerini çok daha açıklıkla ifade etmeye baş ladılar.
Evet, geçen hafta Taliban 'ın Kabil 'i ele geçirmesiy le Afganistan 'a da şeriatçılar hakim oldu; dünyada İs lamcılık bir miktar yükselişte.
Bütün bunlar Türkiye'de laikliğin tehlikede olduğu nu mu gösteriyor? Sanmıyorum.
RP'nin çevresinde ve içinde bazı radikal İslamcıla rın, "şeriatçılar" ın olduğuna hiç kuşku yok. Ama bu durum bütünüyle RP'ye mal edilebilir mi? RP müca delesini demokrasi içinde veren bir parti. Laikliğin kal dırılmasını değil "ABD'de, İsviçre'de olduğu gibi" ta nımlanmasını istediğini söylüyor. Türkiye'de din, vic dan, ibadet özgürlüğünü kısıtlayıcı bazı uygulamalara itiraz ediyor.
Temel haklara, laikliğe, ekonomiye, dış politikaya i- lişkin görüşlerinin çok daha netleşmeye ihtiyacı oldu ğu; din sömürüsü ve ırkçılık yaptığı; Türkiye'yi yönet meye hazırlıklı ve ehliyetli olmadığı gerekçeleriyle, RP'nin hükümete sokulmasına her zaman karşı ol dum.
Ancak hükümetteki RP'nin, oyunu demokrasinin ve piyasanın kuralları içinde oynamak için gerekli U dö nüşlerini yapmaya istidatlı olduğunu kısa zamanda gösterdiğini kabul etmek gerekiyor. RP sorumluları a- rasında ne "Adil Düzen" den ne de "Çok hukukluluk" tan söz eden kaldı.
Erbakan'ın radikal "müşterileri" ni tatmin için, iç politika hesaplarıyla İslam ülkelerine düzenlediği dış geziler ABD 'nin ayağına bastı; demokratikleşme yo lunda hiç bir adım atılmaması da Avrupa Parlamento su 'nun... Bunların hepsinin Türkiye'ye bir bedeli ola cak. Ancak "Batılı dostlarımızın Türkiye'nin çantada keklik olmadığını anlamaya ihtiyaçları vardı" diyerek burada bir teselli bulabileceğimiz gibi; temel dış poli tika tercihlerinde, bugüne kadar izlenen (iyi ya da kö tü) politikalardan ayrılan bir unsur olmadığı ortada.
RP'nin hükümete gelişi İslamcı söylemi bir miktar daha gündeme soktu diye, "laiklik elden gidiyor" en dişesine kapılmak herhalde makul görülemez. Türki ye'nin en az yüzyıllık bir laikleşme ve demokratikleş me mücadelesi var. Türkiye Müslümanlarının büyük çoğunluğu laikliğe bağlı.
Bence esas kaygı verecek olan şey, İslami kimlik ta leplerini, dinin her tezahürünü "şeriat geliyor" diye yorumlayıp, demokrasiyi rafa kaldırmak olur. Türki ye'de laiklik için belki en büyük tehlike, "demokrasi mücahitliği" rolünü İslamcıların üstlenmesidir.
Ülkenin herhangi bir sorununa çözüm getirmekten aciz olan RP'nin şu an belki en çok işine gelecek şey, tartışmanın laiklik düzlemine çekilmesi; ekonomide ve dış politikada yapılan saçmalıkların ikinci plana i- tilmesi; saçmalık iyice görülmeden iktidardan düşürül mesi olur. Bir dostuma göre, "Refahçılar, düşürülmek için dua ediyorlar."
£
j
_
|
^
m-*-*
OsmanlI hanedanından yazar
Kenize
| S 1 3
m
Murat’ “8allba"
vatandaşı oluyor
düşmanlığından
acı çekiyorum
MİNE SAULNIER
T
ürkiye dışarıya milyonlarca yurttaşını göndermiş bir ül ke. Bugün bunların, Alman, Fransız, vs vatandaşı olma ları için uğraşıyor. Çifte va tandaşlığı mümkün hale ge tirdi ve bunu yapmayan ül kelere kızıyor. Kırk yıldabir, sizin gibi tanınmış bir yazar Türk vatandaşı olmak isteyince, bu başvuru
yu geri çeviriyor. Red yanıtını alınca neler hissettiniz?
Yeni bir habere göre, galiba verecekler Türk vatandaşlığım. Sanırım ilk red ola yı, bir bürokrat “hatasından” kaynakla nıyor. Durum düzeliyor gibi. Fakat yap tığım başvurunun reddi üzerine bası nın gösterdiği duyarlılığa çok teşek kür etmek istiyorum. Bu duyarlı lık içimi ısıttı.
Türkiye’de insanların beni sev diğini anladım ve bu duygunun bende ne kadar mutluluk yarattı ğını belirtmek isterim. Gazetele rin birinci sayfasını kaplamak belki aşırıydı, biraz utandım. Ancak, Türklerin bir şeye inan dıkları zaman sonuna kadar savu nan insanlar olduğunu göstermesi açısından çok hoştu.
Ancak birisi, benim Türkiye lehi ne pek çok büyükelçiden daha başarılı bir propaganda yaptığımı yazmış. Biraz a- bartılı geldi bana. Bir büyükelçi olsay dım, doğrusu çok kızardım. Çünkü ben diplomat değilim. Türk diplo matlarım tanımak olanağını bul duğum zamanlar, çok üstün nite likli insanlarla karşılaştım.
Umarım bundan sonraki diplo mat kuşakları da aynı düzeyde o- lurlar. Yeni yetişenlerin, eskiler ve şimdikiler kadar donanımlı olmaya- \ caklarma dair söylentiler var; uma- w
rım doğru çıkmaz. W
• Sözünü ettiğiniz “bürokrat ha- i tası” sizce ne olabilir?
Aklıma gelen tek olasılık, başvuru mun Osmanlı hanedanından pek hazzet meyen bir memura denk düşmüş olması. Başka bir açıklama göremiyorum doğru su.
• Niçin Türk vatandaşı olmak isti yorsunuz?
Uzun süredir istiyorum. Ancak gerek i- şim, gerekse Fransızca anadilim olması a- çısmdan Fransız vatandaşlığını da yitir mek istemiyordum. Türk vatandaşlığına geçmek için Fransız uyruğunu bırakmak zorunda olmadığımı, yakınlarda öğren dim. Tümüyle duygusal nedenlerle Türk vatandaşlığını istiyorum. Aile bağlarıyla hiç ilgisi yok. Yalnızca Türkiye’yi çok se viyor ve vatanım olarak görüyorum. Yok sa Türk vatandaşlığı pratikte bana bir ya rar sağlamayacak.
• Türkiye’ye duygusal bağlılığınız nereden geliyor?
Türk olmaktan gurur duyuyorum. Türklerin çok nitelikli insanlar oldukları nı düşünüyorum. Türkiye’de birkaç ay ya şadım. Eğer turizm insanların karakterini değiştirmezse ki, Türk halkı inanılmaz de recede dürüst, çalışkan, insancıl ve soylu. Dikkatinizi çekerim, dünyanın her yerin de aynı sığlıkta, aynı bilgiçliği taslayan küçük burjuvaziden söz etmiyorum. Halk tan, sıradan insanlardan söz ediyorum. Türkler doğuştan terbiyeli, mayası güzel bir halk.
Tabii bir de kökler var... Osmanlı hane danına ait bir aileden geliyorum. Köküm
Türkiye’de elbette. Yarı yarıya orada ya şamak istiyorum. Dindar değilim. Ama Türkiye’deki Müslüman kimliğe kendimi çok daha yakın hissettiğimi söylemeliyim.
• Yani Fransa’da bir kimlik sorunu mu yaşıyorsunuz?
Evet. Fransa’da Müslümanlar dan ve İslam’dan söz ettiklerin de takınılan tutum yüzünden, her gün acı çekiyorum. Birkaç yıldır, “Müslüman” demek ha karet anlamına geliyor bu ülke de. Bu düşünceyle elimden gel diğince mücadele ediyorum. An cak Molla Humeyni den bu ya na, çığ gibi büyüyor İslam’a karşı tepki. Eskiden öcü olarak komünizm
'İT'ümüyle duygu-
1 sal nedenlerle
Türk vatandaşlı
ğını istiyorum.
Aile bağlanyla
hiç ilgisi yok.
Yalnızca Türki
ye’yi çok seviyor
ve vatanım ola
rak görüyorum.
Yoksa Türk va
tandaşlığı pratik
te bana bir yarar
sağlamayacak.
A
J
M
vardı, şimdi İslamcılar yüzünden İslam suçlanıyor. Bu yüzden Fransa’dan uzaklaşmak istiyo rum biraz.
• İslam hakkındaki bu ön yargı, diğer Avrupa ülkeleri i- çin de geçerli mi sizce?
Öyle olduğunu düşünüyorum. Ama Fransa’da daha fazla. Fran sa'nın Cezayir’i yitirmesine yol a- çan savaşın belleklerdeki yeri ve Fransa’da 5 milyon Müslümanın yaşıyor ve çalışıyor olması, ırkçı lığı körüklüyor. Fransızlar, bu in sanların çoğunun iyi niteliklerini görmez den gelip, yalnızca bazılarının kötülükleri üzerinde duruyorlar. Dayanılmaz bir tu tum bu. Ve tüm hükümetler zamanında aynı kaldı. Genç Müslümanları Fransız toplumuna kazanmak, entegre etmek için hiç bir şey yapmadılar ve bugün ellerinde saatli bir bomba tutuyorlar. Gelecek için çok endişeliyim.
• İslamcı fanatizmden ve köktenci
likten korkmuyor musunuz?
Fanatikliğin ve köktendinciliğin “Müs lüman” kavramlar olmadığını, İslam ol madığını düşünüyorum. Sözünü ettiğiniz fanatik ve köktendincilerin kesinlikle Müslüman olmadıklarını düşünüyorum
hatta. “İslam” kavramın dan siyasal çıkar için ya rarlanmaya çalışıyorlar.
İslam dininde Allah'la kul arasında aracı yoktur. Bu her türlü sorunun çözü münde, vicdanı ve aklı öz gür bırakmaktır. Kimsenin, kullara şöyle yapacaksınız, böyle yapacaksınız diye fet va vermeye hakkı yoktur.
• İslam dinini iyi ince lediniz mi?
Evet. Çünkü Müslüman ları savunabilmek için, ko nuyu iyi bilmek zorunda yım. Zaman zaman konfe ranslar veriyor ve bunları anlatıyorum. Ancak üzün tüyle farkettim ki, insanlar yalnızca duymak istediklerini duyuyorlar. Bir konferansımı anımsıyorum. Gerçek Is- lamın ne olduğunu uzun uzun anlatmış ve fanatiklerin dini nasıl çarpıttıklarına iliş kin ayrıntılı örnekler vermiştim. Söyleşi den sonra biri yanıma yanaştı ve “Çok i-
yi söylediniz, İslam gerçekten korkunç bir din!” dedi. Müthiş bir umutsuzluğa
kapıldım.
Bu yüzden, önümüzdeki yıllar için çok karamsarım. Elbette gerçek ortaya çıka cak, ancak kimbilir kaç yıl sonra herşey yerli yerine oturacak, ama biz göremeye ceğiz.
• Bu etkinliklerinizde geçmişteki ga zeteciliğin yeri var mı? Özlüyor musu nuz gazeteciliği?
Çok. Çünkü 15 yıl önce bazı şeyleri güç lükle de olsa söyleyebiliyordunuz. Şimdi artık söyleyemiyorsunuz. Örneğin adım Murat değil de, Dupont olsaydı, söyledik lerim ve yazdıklarım daha etkin olurdu, diye düşünüyorum.
• Yeni kitap çalışmalarınız var mı?
Birkaç kitaba başladım. Filistin ve I- ran’da olanlarla ilgili çalışmalardı bun lar. Tatarlar üzerine bir kitap üzerinde hayli ilerledim. Tatarların ulusal kahra manı Sultan Galief in yaşamını konu al mıştım. Şimdi Hindistan ve Fransa ara sında geçen bir kitap yazı yorum.
Müslüman entelektüel lere öteden beri yaptığım eleştiridir. Bu entelektüel lerin bir bölümü tümden batıya dönüp, Batılılaşıp, İslam'ın değerlerine, ken di değerlerine yabancılaş mış bulunuyorlar. Diğerle ri ise, yalnızca Doğu’ya dönüp salt İslam’ı ölçü alı yorlar. Oysa bir din, elbet te değişecekte, 7. yüzyılda olduğu gibi kalamaz. Elbet zamana uydurmak gerekir kuralları.
• Atatürk hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok iyi şeyler düşünü yorum. Belki çok fazla şeyi, çok hızlı ve katı yaptı. Ama Gorbaçov örneğine ba kınca, belki de haklıydı. Eğer daha ağır ve yavaş davranmış olsaydı, herhalde ba şaramazdı. Çünkü toplumu azar azar de ğiştirmek isteyen Gorbaçov, radikal dav ranmadığı için yok oldu. Atatürk, bazı şeyleri başka türlü yapsaydı, kuşkusuz daha iyi olurdu. Ama başka çaresi yoktu sanıyorum.