14 E K İM 1987
Japon Im paratoru’nu bile
güldürmeyi başaran Semra Özal,
diğer lider eşlerinin hepsine saygdı
"Ben, evine kapalı
Başbakan e '
E M RA Hanım’la İstanbul’da yine beraberiz. Tarabya Ote- li’nin 10. katındaki özel oda larında konuşuyoruz. Kapının dışarısı ana-baba günü... Her kes “beyefendi” ya da “ha-
nımefendi”yle görüşm e pe
şinde. 1 Kasım seçimlerinin A N A P milletvekili adayları, boy boy dizilmiş ler...
Doğrusu, çok “kral” bir şey “iktidar” de dikleri... Bir elin yağda, bir elin balda...
“Siz öyle zannedin. Benim hayatımda, Turgut’un hayatında hiçbir değişiklik olma dı. Yine yemek pişiririm, yine ütü yaparım, yi ne çamaşır yıkarım. Çarşı, pazar alışverişini yine ben yaparım. Kompleksimiz yok. Eski den nasıl davranıyorsak, biz yine oyuz. Bazı- lannın bizi anlamaması işte bundan kaynak lanıyor.”
ANADOLU YOLLARINDA
Semra Hanım, Turgut Bey’le evlendikten
sonra Anadolu’yu tanımış.
“İstanbul ve Ankara’dan başka bir yeri görmemiştim. Evlendikten sonra, Malatya’ya gittik; ilk gördüğüm yer orası oldu. Sonra, ba raj yerlerinin sondaj etütleri İçin kurulan bü tün kamplarda, Turgut’la beraber oldum. Uzun yıllar çadır hayatı yaşadık. O gezilerde, unutamadığım olaylar yaşadım. Hatta bugün kü vakfı da kurmama sebep olan şey, orada ki kadınların içinde bulundukları şartlardı. Şimdi kolaylaştı. O zaman elektrik bile yok tu. Köy meydanına bir çeşme yapılsın diye in sanlar yalvarıyorlardı. Şimdi bırakın evlerde ki sulan, otomatik telefon getirildi. Birçok ka namalı kadının öldüğünü gözlerimle gördüm. Doğuma yetişemeyenleri de...“
Semra Hanım, evlendikten sonra Elektrik
Etüt Idaresi’ndeki görevinden istifa etmiş. Meğer, eşi izin vermemiş çalışmasına. Aynı
Turgut Bey, şimdi Başbakan olarak Türkiye’
deki bütün evli çiftlerin çalışmalarını İstiyor. Bu nasıl iş ?
“Yener Bey, bizim şartlanmız başkaydı. İs teseydi de, çalışamazdım ki zaten. Çünkü 7 ay sonra Zeynep dünyaya geldi. Aslında, bir kadının yeri evi. İyi çocuk yetiştirmek İçin, an nenin onların başında olması çok önemli.”
Baterist A sım ’la evliliği dillere destan olan Zeynep’in doğumu da hayli olaylı. Pre matüre doğduğu için uzun süre kuvözde kal mış...
“Çok genç ve tecrübesiz olduğum için, zor günler yaşadım. Ankara’da dayımlardan başka yakınım yoktu. Derken 10.5 ay sonra Ahmet dünyaya geldi. Bir yıl içinde, iki do ğum yaptım. Turgut’la ikimiz çocukları çok severiz. O benden daha da üstün. Turgut, en az 6 çocuk istiyordu, ama ben onu yarıya in dirdim.”
YENİ DÜNYA DAKİ YAŞAM
Türkiye’deki sıkıntılı günlerden sonra, ver elini Amerika Birleşik Devletleri! Turgut Bey’ in yıldızı parlamaya başlamıştır artık...
“1963’te üç aylığına Amerika’ya gittik. 1971’de ise, Turgut, Dünya Bankası’nda ça lışmaya başladı. Tam 2.5 yıl kaldık. Vatan öz leminin dışında, insan yabancı diyarda eşi ni, dostunu çok arıyor. Orada da mutfağımı, Türkiye’deki yaşamımıza uygun şekilde ayar ladım!”
Semra Hanım, İngilizce’yi nasıl öğren
m iş?
m m m m t- t
m v'" '
M
9 "Ben İngilizceyi pratik
ten öğrendim... Lisede
haftada 4 saat ders gör
müştük... ABD’de kursa
filan gitmedim!"
M ü ü v ı ; " i
m
olam a
Sem ra Hanım ’m serası... K o n u
tu n ü s t k a t b a lk o n u c a m la k a p a tılıp , b e y a z k o ltu k la r la d ö ş e n in c e S e m ra H a n ım ’ın ö z e l d in le n m e b ö lü m ü h a lin e g e liv e rm iş . "B u ra da, s ık ıld ığ ım z a m a n baş d in liy o ru m " d e d i.
M in ik s e ra d a tr o p ik a l b itk ile r d e n k ır ç iç e k le r in e k a d a r n e a ra rs a n ız var.
(F o to ğ ra f: E ro l D İK S O Y )
ça halkın arasına girip dolaşamıyoruz. Hep polisler, görevliler. Aslında bir görev gibi.”
“Hanımefendi” gözüyle, hemcinslerini
değerlendirmesini rica ettim. Ö nce itiraz ei-
ti:“Hepsinin ayrıözelliği var,ayıramam.’’Tur gut Bey’in ısrar taktiğini uygulayıp ağzından
laflarını aldım sonunda:
“Nancy Reagan, çok zarif ve kibar bir ha nımefendi. Eşi de öyle.”
Semra Hanım, koca Japon imparatoru’nu,
yani “Güneşin Oğlu”nu güldüren ilk kadın un vanına da sahip...
“Yemekte sohbet ediyorduk. ‘Türkiye’de
popüler spor nedir?’ diye sordu. Ben de, ‘Futbol’ dedim. ‘Kaç tane kulüp var?’ dedi.
Ben de hepsini anlatırken, ‘İstanbul’daki ku
lüplerin birinin başkanı benim’ dedim. Onu
duyunca güldü. Bayağı da sesli güldü. Meğer imparator’un yüzü hiç gülmezmiş! İmparato run gülmesi, Japonya’da bayağı büyük mut lu olay oldu. Bir de, Asya’daki ülkelerden bi rinin devlet başkanı, bana resmi yemekte,
‘B aşb akan’ın kaçıncı hanım ısınız?’ diye sor
du. Bu olayı da hiç unutmam. Hâlâ bizde çok kadınla evlilik olduğunu sanıyormuş. Yener Bey, dünyada çok kimse Türkiye hakkında pek bir şey bilmiyor. Ben gezilerimizde bu na tanık oldum.”
Semra Hanım’da anılar zengin. Bir anı da
Güney Kore’den...
“Benimki pratikten... Lisede, haftada dört saat İngilizce okumuştuk. Amerika’da her hangi bir kursa filan da gitmedim. Kendi ken dime öğrendim!”
Özal’lar 2.5 yıl sonunda Türkiye’ye döner lerken, sevgili oğulları Ahmet’i, üniversite öğ renimi için orada bıraktılar...
Semra Özal, günün sekizinci kahvesinden
bir yudum daha aldı. “Maalesef çok kahve içi
yorum. Günde 15’i geçiyor. Sade, Türk kah vesi.”
Başbakan eşi olarak, Bayan Özal, “Evli
ya Çelebi” gibi kocasıyla dünyayı geziyor. Bir
çok yabancı ülkenin başkanlarının, hatta imparatorların sofrasında bulunuyor.
“Geziler gerçekten hoş oluyor. Ama
rahat-Klmse umurunda değil...
S em ra H a n ım a la b ild iğ in e ö z g ü r, ra h a t... K e n d i m a n tığ ıy la ç iz d iğ i y a ş a m ta rz ı iç in d e , s ö y le n e n le r i u m u rs a m a d a n y a ş a m ın ı s ü rd ü rü y o r. " B e
n im tip im b u ” d iy e k o n u ş a n S em ra H a n ım , “ H e rk e s k e n d in d e n sorum lu dur. B e n i h aksız yere e le ş tire n , k im olursa olsun, a n ın d a c e v a b ın ı a lır ” d iy e e k le d i.
“Başbakan’ın eşi, beni sabah kahvesine davet etti. Ben de hayatımda ilk kez, yurt dı şından hazır bir elbise almıştım, onu giydim. Üstüne de pardösü giydim, gittim. Tam bah çeye girdik arabayla, baktım evin kapısında beni bekliyor. Bir anda şok geçirdim. Çünkü, benim elbisemin aynısı onun üzerindeydi. Pardösümü çıkarınca, o da başladı gülmeye. Aynada birbirimizi görür gibi, kahvelerimizi içtik.”
Semra Hanım, “Demir Lady”yi çok beğe
niyor:
“Ingiltere Başbakanı Bayan Thatcher, ger çekten çok kuvvetli bir hanım. Çok akıllı. Ben ona hayranım. Prensip sahibi bir kadın, çok hoşuma gidiyor.”
Özal’ların evlerinde, özellikle kalp ameli yatından sonra kesin bir diyet uygulanıyor. Özel doktorları Cengiz Aslan, bunun aksi ya pılmaya kalkışılınca kükrüyor zaten...
“Bizim evde artık tatlı, hamur işi pişiril miyor. Sadece özel misafir geldiğinde, onla ra ikram ediyoruz. Bizim yediğimiz bol seb ze ve salata!”
Semra Hanım, eşinin üzerine bir “ana”
şefkatiyle titriyor.
“Maşallah, sağlığı yerinde. Sanki hiç ame liyat olmamış gibi hayatını sürdürüyor. Hat ta daha da kuvvetlendi. Baksanıza, böyle ça lışma olur mu? Bizim aldığımız terbiyede, ai lenin reisi erkektir. Herkes ona hizmet eder. Turgut’un, evinde huzurlu olması İçin elim den geleni yaparım, bu benim görevim. Ken dini işine vermesi için, çocukların sorunları dahil hiçbir ev konusunu ona duyurmadım.”
Özal’ların evinde, Türkiye’de özlemi çeki len “demokrasi” bol bol var. Herkes konuşu yor, düşüncelerini açıkça söylüyor. Hele
Semra Hanım...
£ "Bizim evde demokrasi
var. Herkes düşünceleri
ni açıkça söyler. Turgut"
un bir huyu vardır. Kafa
sına koyduğunu yapar!"
“Ben fikirlerimi açıkça söylerim. Turgut beni de iyi dinler. Olumlu, olumsuz tarafları nı değerlendirir. Yalnız bir huyu vardır. Kafa sına koyduğunu mutlaka yapar. Turgut, çok inatçıdır.”
1 Kasım ’da seçim yapmayı kafasına koy duğu gibi... Muhalefet partileri, aman Semra
Hanım’ın sözlerine dikkat edin!
“Ben siyaset için bir şey konuşmam. Ona, işiyle ilgili bir şey sormadım bugüne kadar. Çalışma odasını bile bilmem. Bu konuda çok terstir.”
Semra Hanım siyasetten hoşlanmıyor
açıkçası. Turgut özal’ı tercih ettiğini açıktan söylüyor.
“Parti kurmayı da kafasına koymuştu. Si- de’de de bunları konuşurken, ben hep karşı çıktım. Hayatımızın altüst olacağını biliyor dum.”
CELİN-KAYNANA İLİŞKİLERİ
Özal ailesinde akraba bolluğu var. Sem ra Hanım’ın kayınvalidesi Hafize Hanım ile
büyük görüm cesi “tesettür” içinde...
“Herkesin hayatı kendisine ait. Kimse kimseye karışamaz. Ben kendi mantığımın gösterdiği yolda hareket ederim. Turgut da, en az benim kadar çağdaş, bundan şüpheniz olmasın!”
Ya Hafize Hanım? Onunla konuşurken, gelini Semra Hanım’dan pek memnun olma dığı gözlerinden okunuyordu. Am a sözleri başkaydı:
“Semra iyi kızdır, ne yapıyorsa kendine. Yaptıklarına karışmam.”
Gelin hanım da, aynı ölçüyü koruyor:
“Kendisiyle hiçbir sorunumuz olmadı. Be ni hiç eleştirmedi. Kaldı ki, kim beni haksız yere eleştirirse, cevabını anında alır.”
Semra gelin, çok yaman. Ya Azize Hanım? “Benim annem, Turgut’u öz oğlu kadar se ver. Turgut da onu çok sever, sayar.”
Semra Hanım, bugüne kadar alışılagelmiş
başbakan eşlerinden çok daha değişik bir gö rüntü sergiliyor. Sigarından kürklerine, hat ta moda dergilerinde manken gibi fotoğraf larına kadar...
“Ben, evine kapalı kalan bir Başbakan eşi
Torunlar ve çocuklar...
A n k a r a ’ d a k i B a ş b a k a n lık K o n u tu ’n u n ü s t k a t s a lo n u n u n b ü y ü k d u v a rı, ç o c u k la r ve to r u n la r ın fo to ğ ra fla rın a a y rılm ış . S em ra Ö zal, Y en er Sü-s o y ’a b u ö z e l b ö lü m ü g e z d irirk e n , “ A hm et" in o ğ lu T urgu t, a y n ı d e d e s in in m o d e li” d iy e
a n la ttı. S e m ra H a n ım , İs t a n b u l’a h e r g e liş le r in d e k a ş la g ö z a ra s ın d a to r u n la r ın ı m u tla k a g ö rü y o r. (F o to ğ ra f: E ro l D İK S O Y )
olamam. Benim karakterime uymaz. Ben, mo dern ve çağdaş bir insanım. Dini inançlarım da tamdır. Küçüklüğümden beri Kuran da okurum. Ama günün şartlarına da uymak ge rek. Biz Atatürk kuşağındanız. Çağdaş Türk kadını örneğini, özellikle bizim vermemiz la zım. Bunu da anlatıp yaymamız lazım. Ben bu nu yapmaya çalışıyorum.”
Şim di gel de, Mehmet Keçeciler’in kula ğını çınlatma. Ve de Korkut Özal’ın!
ÖTEKİ LİDER EŞLERİ...
Semra Hanım’ın giysilerini, 23 yıllık emek
tar gündelikçisi Müberra Hanım dikiyor.
“Ben pahalı kadın değilim. Kumaşlarımın hepsi yerlidir. Bana bir tayyörün maliyeti, 35 bin lirayı geçmez. Mücevher tutkum da yok. Gazetelerde gördüğünüz o takıların hepsi, as lında bijuteri. Yani hepsi sahte. Aileden kal ma, birkaç parça eski mücevherim var. Bir de Turgut’un 35 yıllık evliliğimizde aldıkları. On ları çok ender takarım.”
Am a bir mücevherin yeri Semra Hanım’- da çok başka...
“Turgut’un, evliliğimizin ilk senesinde he diye ettiği tek taş, Felemenk elması bir yü zük var. Onu çok severim. Bir de şimdi naza ra inanmaya başladığım için, bileğime mavi boncuklar takıyorum.”
Semra Hanım’ın hiçbir şeyden korkusu
yok. “Allah’tan başka, hiçbir şeyden kork
mam” dedi, kestirip attı.
Türk Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı Genel Başkanı Semra Özal, sanatçı bir aileden geliyor. Mükerrem Berk dayısı, Arın
Karamürsel ise kardeş torunu. B eşiktaş’taki
konakta otururlarken bir yıl kadar piyano der si almış. Türk M üziği’nde Muazzez Abacı ve
Zeki Müren hayranı. Yabancı artistlerden Spencer Tracy ve Katherine Hepburn’ü sevi
yor. Ressamlardan favorisi Fikret Mualla, ya bancı bestecilerden ise Mozart hayranı.
Şimdi de gelelim, öteki lider eşleri konu sundaki görüşlerine... Çekinmeden, gönül ra hatlığıyla konuştu:
“Nazmiye Hanım’la çok güzel, tatlı hatı ralarımız var. Kendisini severim. Birbirimize isimlerimizle hitap ederdik. Yener Bey, şunu söyleyeyim: Bütün lider, eski başbakan eş lerine saygım var. O devirde, belki öyle olma ları icap ediyordu. Hepsi, yalnız özel davet lerde görülürlerdi. Alışverişlerini kendileri yap mazlardı. Benim eşim, ‘Çağ atlıyoruz' diyor. Çağ atladığımıza göre, benim de böyle ol mam gerekiyor. Benim yaradılışım, tipim böy le. Nazmiye Hanım da, eşine destek oldu. Ço- cuksevenler Derneği’nin ilk kuruluşunda be raber çalıştık.”
Ya ötekiler?..
“Sevinç İnönü’yü fazla tanımıyorum. Bir kaç defa rastlaştık, sadece hatırlarımızı sor duk. Rahşan Hanım’la iki defa karşılaştık. Rahşan Hanım da, medeni cesareti olan bir insan. Kocasının yerine lider oldu. Onun ya şantısı hepsinden daha farklı. Kendine has tavır, davranış ve giysileri olan bir hanımefen di.”
Başbakan Turgut Özal’la35. evlilik yılını sürdüren Semra Hanım ’ın öyküsü, düşünce leri işte böyle... Beğenseniz de, beğenmese niz de, “Kraliçe Papatya”nın yoğurt yiyişi böy le...
BİTTİ
S Ö Z O K U R U N '
511 44 10 (15 hat)- 527 42 08AVUKATINIZ
T A M E R H E P E RSon yıllarda milletimizin varlı ğı, ülkemizin bütünlüğü, devletimi z in gü ç le n m e si iç in ge re k li gördüğüm üz uygulamaları bütün kalbimizle benimsedik ve destekle dik. Bunlardan biri de tıp fakülte lerinden m ezun gençlerim izin mecburi hizmete tabi tutulmalarıy dı. Böylece yurdumuzun en uzak ve yoksul köylerindeki yurttaşlanmız da sağlık hizmetlerinden faydalana bileceklerdi. Son derece gerekli gör düğümüz bu uygulamanın daha baş la n g ıc ın d a n itib a re n n a sıl yozlaştırıldığını aşağıda anlatmaya
ralıcarnoım
1984-1985-1986 yıllarında üp fa kültelerini iyi derecelerle bitiren üs tün yetenekli pek çok genç doktor, kura ile köylerdeki sağlık ocakları ve sağlık evlerine atanırken, birta kım açıkgözler türlü mazeretlerle bü yük şehirlerde kalmayı başardılar.
Genç doktorlar ücra köşelerde hizmet vermeye çalışırken, çeşitli üniversitelere bağlı tıp fakülteleri de
1987 yılı öncesi mezunlar haksızlığa uğradılar
Uzmanlık sınavları küskün hekimler yaratü
ğişik zamanlarda, ayrı ayn ihtisas sınavları açarak birtakım eş, dost ve tanıdığa ihtisas imkânları sağladılar.
MERKEZİ SİSTEMLE YAPILM AYA BAŞLANDI,
AM A
Basında da yer alan yolsuzluk haberleri uyarı olunca, 1987 yılın dan itibaren tıpta uzmanlık sınav larının merkezi sistemle, aynı tarihte ve tek sınavla yapılması yolunda ka rar alındı. Böylece sınavlar üzerin den kara bulut kalkacak, dürüst ve namuslu bilim adamlarımız da zan altında kalmaktan kurtulacaklardı.
B u yılın başlarında uzmanlık sı navının N isan’da ve merkezi sistem le yapılacağı duyuruldu. D uyuru ile birlikte mecburi hizmet yasasına rağmen yeni uygulama başlatıldı. Bu yeni uygulamada, önceki yıllar da mezun olup, bir sağlık ocağın da hizmet vermek uğruna bilgile rinden pek çoğunu kaybeden d ok torlarla, daha mezun bile olmamış,
doktorluk hakkı bulunmayan tıp fa külteleri son sınıf öğrencileri aynı anda sınava sokuluyorlardı. B u te melsiz uygulama girişimi, haklı tep kilere yol açtı. Bunun üzerine Y Ö K , sözde hatayı düzeltmek için sınavı E ylü l’e erteledi. O ysa haksızlık ge ne giderilmedi, çünkü 1987 yılı me zunları göreve başlamadıkları için 4 aylık yoğun bir çalışma im kânı na sahip oldular. Böylece uzman lık kadrolarından 240'ını eski mezunlar, 1260’ım ise yeni mezun lar doldurdu.
ESKİ MEZUNLAR İÇİN YENİ BİR SINAV AÇILMALI
Fakültelerini 1987 yılı öncesi bi tirip, mecburi hizmeti memleket hiz meti olarak kabul edip, en çetin şartlar altında çalışan, sayıları 6-7 bin civarında olan bu genç doktor lar, bir kalemde silinip atıldılar. Yaptıktan hizmetten dolayı ödüllen dirilmek bir yana en doğal hakları böylesine ellerinden alınmamalıydı.
Şimdi yapılacak işlem, 1987’den ön ce mezun olmuş ve mecburi hizme tini yapmış pratisyen hekimleri kapsayacak bir uzmanlık sınavı aç maktır. B u kadar genci küstürme yerek, alanlarında ilerleme ve gelişme fırsatı verilmelidir.
A dla rın ın açıklanmasını istemeyen iki okurum uz
Zamansız elektrik
kesintilerinden bıktık
Küçükköy’de Hürriyet Mahalle s in in 265. S okağı’nda gün aşın elektrikler kesiliyor. Elektrik oldu ğunda da voltaj çok düşük. Son günlerde iyice çekilmez hale gelen b u zamansız elektrik kesintilerinin bir an önce son bulmasını istiyoruz. Çevremizde her yer ışıl ışılken, biz karanlıkta kalıyoruz. Hemen hemen bjr yıldır süren bu duruma artık çare bulunsun.
R.G.
Çocuk babasının soyadını taşır
K o c a s ı v e fa t e d e n k a d ın m a h k e m e k a ra rı ile s o y a d ın ı d e ğ iş tir ir s e b u d e ğ iş ik lik o to m a tik m a n r e ş it o lm a y a n e v la d ın ı d a e tk ile r m i?
O to m a tik m a n e tk ile n m e s i h a lin d e d u ru m u d e ğ iş tir m e k is te y e n e v la t r e ş it o lm a y ı m ı b e k le m e lid ir ? B u n u n d ış ın d a n a s ıl b ir d a v ra n ış iç in e g ir ile b ilir ?
Z .A .-is ta n b u l N e s e b i s ahih olan e v la t b a b a s ın ın soyadını alır. B a b a s ın ın ö lü m ü n d e n sonra da bu so y a d ın ı ta ş ım a y a d e vam eder. Bu durum da reşit olm ayan çocu ğ u n velisi a n n e s id ir ve v e layet h a k k ın ı k u lla n ır. A n c a k a n n e tekrar e v le n e b ilir ve bu e v liliğ in e b a ğ lı olarak s o y a d ı d e ğ iş ir, a n c a k a n n e n in s o y a d ın ın bu ik in c i e v liliğ e b a ğ lı olarak değişm esi, çocuğu etk ile m e z yani ç ocuk anasının ikinci k o c a s ın ın so y a d ın ı alm az.
A n n e y u k a rıd a k i ö rn e k te o ld u ğ u g ib i m a h k e m e k a rarı ile k e n d i soyadını d e ğ iş tire b ilir. A n c a k a n n e n in so y a d ın ı d e ğ iş tirm iş o lm a s ı a y n e n e v le n m e s in d e old u ğ u g ib i ba b a s ın ın s oyadını taşıyan ç o c u ğ u n so y a d ın ın an neye bağlı olarak d e ğ iş tirm e sin i gerektirm ez. Ç o cu k bu h a ld e d e b a b a s ın ın so y a d ın ı ta ş ım a y a de v a m eder.
G ö rü lü y o r k i a n n e n in s o y a d ın ı d e ğ iş tirm e s i h a li ev la d ı o to m a tik m a n e tk ile m e m e k te d ir. A n c a k a n n e vela yet h a k k ın ı k u lla n a ra k ve v e li s ıfa tı ile ç o c u ğ u n u n da so y a d ın ı d e ğ iş tirm e k için aynı davaya ço c u ğ u n u da d a h il e tm iş ve m a h k e m e hem a n a n ın hem de ev la d ın so y a d ın ın d e ğ iş tirilm e s in e k arar verm işse bu h a ld e d u rum farklı o la c a k tır.
A n c a k o k u y u c u m u n s o rd u ğ u h a ld e ev la d ın soyadı da k e n d iliğ in d e n d e ğ iş m iş o lm a y a c a k tır.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi