I
SAYI 20 • SAYFA 12 ■ £M i l l i y e t
a h tü a tU e , 24 OCAK 1988Ölümünün 35. yıldönümünde
unutulmaz hiciv ve ney üstadı
NEYZEN TEVFİK
MAZİ
CENNETİ
Neyzen derbeder
,
fakat feleğin ezip
bitiremediği bir
feylesoftu
.
Bazen
öteki dünyayı gidip
gelmiş gibi anlatırdı
N
EYZEN Tevflk, “ney” denilen kamışa üflediği ilahi bir nefesin sa hibiydi. Bu yüzdendir ki, saltanat döneminde vükela konaklarına, hatta, saraylara davet edildi. Alman İmparatoruKayzer VVIlhelm’in İstanbul’a son geli
şinde Neyzen Tevflk, kuytu bir meyha neden polis marifetiyle çıkartılıp Dolma- bahçe Sarayı'na götürüldü. Sultan Re
şat ile misafiri Alman Imparatoru’nun
huzuruna çıkartıldı. Meyhaneden alınıp saraya götürülüşünün iç dünyasında ya rattığı coşkusunu neyinin nağmelerin de dile getiren Neyzen Tevflk, tılsımlı bir hava içerisinde, sanatının zirvesinde ya şattı.
Cebine konulan bir kese altınla ve dört atın çektiği saray arabasıyla uğur lanan Neyzen Tevflk, soluğu meyhane sinde aldı! Ama yol boyunca rastladığı polislere ve kör dilencilere kesesinde ki Reşat altınlarını dağıta dağıta meyha nesine döndü. Demlendiği meyhanede ki masası başına oturduğunda, saray dan kendisine ihsan edilen altın kese sinde tek altın kalmamıştı!
AKIL HASTANESİNDE
Bu orijinal sanatkârımızı, ilk defa — üniversite öğrenciliğim yıllarında— 1930’u 1931’e bağlayan gece yarısında, Beyoğlu’nda “Mulen Ruj” adındaki eğ lence yerinin sahnesine çıkartıldığı za man gördüm. O zamana kadar, fazla ül fetim olmayan ney sesini, bu ney dâhi sinden hayranlıkla dinlemiştim. Demek 57 yıl önce!
Daha sonraki yılların birinde, sö mestr tatili dolayısıyla gittiğim memle ketimden dönerken getirdiğim portakal ları, Neyzen Tevfik’in ikinci ikametgâhı sayılan, Bakıröy Akıl Hastanesi’nde Dr.
Maztıar Osman’ın İzniyle elimle verecek
tim.
Onu daha sık gördüğüm ve çilingir sofrasında bazen bulunduğum yıllar, 2. Dünya Harbi’nln ortalarına rastlar. An kara’dan İstanbul’a görevle gelip gitti ğim bu yıllarda, saat 23.00’ten sonra, her taraf karartılırdı. Ben dayızadelerimin evinde kalırdım. Dayızadem kimyagerdi. Bahçekapı’daki Rasim Paşa Ham'nda
la-boratuvarı vardı. Saat 5’ten sonra, hava kararmaya başlarken, bu laboratuvara
Faruk Nafiz, Neyzen Tevflk, heykeltıraş Ratlp Âşır gelirler, sahanda pastırmalı
yumurta pişirtilerek birkaç tek parlatır lardı.
ÇİLİNGİR SOFRASI
Bu sohbetlerde edebiyattan, gazeli- yattan, hezeliyattan bahisler açılır, Ney
zen Tevfik’ten hicivler dinlenirdi. Bura
daki çilingir sofrasının tüm yiyecekleri rahmetli Ratlp Âşır tarafından sağlanır dı. Erzincan için, İnönü’nün büyük bir heykelini yapan ve bir gönül adamı olan heykeltıraş Ratip Âşır, nerdeyse Ney-
zen’i kuş sütüyle beslerdi. Neyzen Tev flk akşama doğru Ratlp Âşır’ın heykel
üzerinde çalıştığı yere gelirdi. Bu yer,
Yeni Cami’in arkasındaki Valide Sultan
türbesiydl. Bu türbeyi Ratıp Âşır’a tah sis etmişlerdi. Neyzen, bu türbede ya pılan heykeli seyreder, bir taraftan da hicviyeler söylerdi. Neyzen’in bu türbe de yattığı gecelerde olduydu. Bazı gün ler —tövbe tövbe— Valide Sultan’ın tür besinde. birkaç kadeh de parlatırdı!
DÖRTLÜKLERİ
Neyzen derbeder fakat feleğin ezip
bitiremediği bir feylesoftu. Bambaşka bir hayat felsefesi vardı. Bazen, öteki dünyayı —gidip gezmiş gibi— anlatır
Neyzen Tevfik — N ey in i coşkuyla konuştururdu—
1 TAHA TOROS
dı! Neyzen’in destan tarzında uzun şiir leri olduğu gibi, genellikle hicivleri, ya beyit, ya da dörtlük şeklindeydi. Atatürk döneminin son Istanbul Valisi ve Bele diye Başkanı Muhittin Üstündağ, İnönü’ nün cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonra görevinden alınmış, bu koltukla ra Dr. Lütfi Kırdar oturtulmuştu. Halef ile selef başarılı valilerdi. Bu değişiklik ve soyadlarındaki “Dağ” ile “Kır” keli meleri Neyzen’de bir mizah titreşimi yaptı. Ona göre halk bu valilerden çok çekti. Oysa hizmetleriyle unutulmayan lardandılar. Ama Neyzen bu. Şu dörtlü ğü oturtmuştu:
Deme İstanbul ahalisi neden, Düştü bin derde, yürekler deldi. Çünkü vali olarak her gelenin, Kimi Dağ’dan, kimi Kır’dan geldi! Neyzen’in bir başka mizahi şiiri de
şöyle:
Aldıkça al, daldıkça dal, çaldıkça çal, İstersen ver yüz arzuhal, ne sorgu var, ne sual.
Neyzen’in dillere tebessüm saçan bir dörtlüğü şöyleydi:
Kime sordumsa, seni, vermedi dosdoğru cevap, Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler! Künyeni almak için, partiye ettim
telefon, Bizdeki kayde göre, şimdi, o mebus
dediler! Neyzen Tevfik’in mu
sikideki üstatlığı, hec cavlığı, feylesofluğu ya nında, asıl şöhreti, ülke mizde —belki de dünya da— en çok alkol kullan mış bir kişi oluşudur, Kendisinin anlattığına göre, içkiye başladığı günden 1. Dünya Sava- şı’nın sonuna kadar 18.868 okka alkol kullan mıştır. Eski ağırlık ölçü sü olan okkanın 1 kilo 282 gram olduğuna gö re, gerisini siz hesapla yın. Bu, 20 tonu geçer!