• Sonuç bulunamadı

Bir tanığın seyir defterinden:De Chirico'dan Koçu'ya Sabiha Bozcalı'nın olağanüstü serüveni

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir tanığın seyir defterinden:De Chirico'dan Koçu'ya Sabiha Bozcalı'nın olağanüstü serüveni"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİR TANIĞIN

SEYİR

DEFTERİNDEN

Ayşe Özberki

— Sabiha H anım kendinizi tan ıü r mısınız? . — K uruçeşm e’de doğdum . 6 yaşında resime baş­

ladım . 9-10 yaşlarında Bahriyeli (Ali) Sam i (Boyar) Bey ile resim çalışmaya başladım. 14-15 yaşlarına kadar resim hocam oldu. 1919 yılında Berlin’e gittim , a i­ lem gönderdi. Bir buçuk yıl kadar orada Louis Co- rin th 'in atölyesinde çalıştım . Spartaküs ihtilâlinin karışıklıkları yüzünden İstanbul’a döndüm . Her yıl, Sanayi-i Nefise teşekkülünde T ürk ressam ları resim ­ lerini teşhir ederlerdi. Ben de katılırdım . Sonra M ü­ n ih ’e gittim , yine ailem gönderdi. Bu sefer M oritz H aym an’ın yanında resim yaptım . M ünih Sanal A ka­ d e m isin in giriş im tihanı hazırlanıyordum . Üç yıllığı­ na gitm iştim . M oritz H aym an ile bir yıl çalıştım , bir buçuk vıi da Sanat A kadem isinde Cari C asper’in ya­ nında çalıştım im tihnanı verdiğim için. Öyle kolay kolay A kadem i’ye girilm ezdi. T ekrar İstanbul’a gel­ dim . Ben A lm an y a'd an gittikten sonra, o H itler pa- tırdıst sırasında Moritz H aym an kendisini beşinci kattan atarak intihar etti. I930’da da yine üç yıllığına P a­ ris'e gönderildim . O rad a hem Louvre M üzesinde " k o p i” çalıştım , hem de Paul Signac'ın atölyesinde bulundum . İki defa G rand P alais'de Independants’- ların sergisine katıldım , bir defa da G alerie B rau n ’da teşhir ettim . Sonra İstan b u l'a döndüğüm de F ilarm o­ ni D erneği’nde özel bir sergi açtım . A m cam M ahm ut Nedim O yvar’ın im kânı vardı ve beni İtaly a’ya gön­ derdi. V atican ve Villa Borges’de transfigürasyon ça­ lışm aları yaptım . Birinde R afaello’nun diğerinde ise T itien’inkini yaptım . Sonra C h irico 'n u n yanm a gir­ dim . Fakat ilk önce ‘‘Ben yanım da çoluk çocuk | çalıştırm am " diye itiraz etti. Ben de "m aître, beni al­ m ıyorsun iyi hoş anlarım . Ben İstan b u l'd an geliyo­ rum , hiç olm azsa b an a yol göster. Şu an d a R afael'in kopisini hazırlıyorum ” dedim , şüpheli bir edâ ile “ Sen m i?” dedi. İlgilendi, yaptığım işi görünce beni yanı­ n a aldı. Üç yıl yanında çalıştım . Bana bir gün "B en yoruluyorum , Amerika işleri ile yavaş yavaş sen ilgilen" dem işti. A m erika’d an , Brezilya gibi ülkelerden m ü­ zelere sipariş alm ıştı. F akat bir gün “ R üyam da seni görüyorum , çok özledim " diye bir m ektup aldım a n ­ nem den. A ğır hastaydı. Rio-M io, resim-mesim kalsın ■ dedim ve İstanbul’a dönmeye karar verdim. Kolay değil

bu, ana m ektubu başka bir şeye benzemez. — O devirde genç yaşta ve sık sık A vrupa'de belli- başlı sanat m erkezlerinde bulunm uş olm anız ilginç.

— Ben hiç okula gitm edim . O devirde kızlar hep ■ evde o tu ru rd u . Ben de annem gibi hep evde eğilim

gördüm , özel hocalarla. A nnem (Zcliha H andan) de

i çok sanatçı bir insandı. M eselâ T ürkiye'de pullu re­ sim yapan ilk insanlardandı. Babası (D ahiliye N azı­ rı) M ehm ed M em duh P aşa’nın kalemi çok kuvvetli idi ve bu vasfı ile m eşhurdu. Birçok şiiri, yazısı vardı fa­ kat oturdukları köşk yandı, bir şey kalm adı. Ben üç erkek çocukla büyüdüm , biri kardeşim diğerleri yc-1 genlerim . Bahçeli bir evde o tu ran kalabalık bir ailey­ dik. Ç ok giden gelen olurdu. Bazen fazla oyuna daldığım da resim yapm ıyorum diye kızarlardı. Yani resim yapm am için özen gösterilirdi. A lm anya'da Hin- d en b u rg 'u n kızlar pansiyonunda kalırdım . Atölyeye rahibe g ö tü rü r rahibe getirirdi. Namık İsm ail P aris’- den T ürkiye’ye döndüğünde A bdülhak Şinasi’yc “ Pa- ris’de bir Türk kızı v a r...” diye beni m eth edince o da "B izim H andan H an ım ’ın kızı o " dem iş. A nnesi bizde kalırdı, annem in yakın arkadaşıydı. M uhitim ­ de ve tab iî ailem de yakından uzaklan sanatla ilgile­ nen insanlar vardı ve beni çok desteklediler. Hiç unutm uyorum bir gün evde, bir broşürde kutusu, san­ dalyesi ve şövalyesi tek p arça olan bir takım gördüm sık sık da ne k ad ar güzel olduğunu anlattım . Derken bir gün kardeşim , sana bir paket var dedi. Bir açtım ki sözünü ettiğim o şövalye. H eyecandan üç gece uyu­ yam adım . O nun hevesi ile yaz günü güneşin altında bol bol resim yaptım . H atta o zam anki İslâm Eserle­ ri M üzesi M üdürü Ali Sam i Bey bana “ Y anına bir adam vereyim. Kıpkırm ızı olm uşsun, kutuyu sen mi

1

De Chirico’dan Koçu’ya

Sabiha Bozcalı’nın

olağanüstü serüveni

Sabiha Bozcalı, yıllar yılı Reşat Ekrem Koçu’nun

özgün çalışmalarını resimleyerek haklı bir üne eriş­

mişti. Ama pek az kişi Sabiha hanımın ilginç yaşam

öyküsünü tanır. Burada, ilk kez, onun De Chirico gibi

büyük bir ressamla çalıştığını, Müsahipzade Celâl ile

arkadaşlığını, Koçu’yla gerçekleştirdiği işbirliğini kendi

ağzından okuyacaksınız.

taşıyorsun, o ıııu seni (aşıyor belli değil" dem işti. Y anım a bir adam verdiler, yüzü çökm üş, am a bu yaşlılıktan gelen bir şey değildi, zor günlerin vermiş olduğu yıpranm ışlık. A dam çantam ı taşırken bir yan- , dan da üstüne başına bakıp kılık kıyafetinin tam tersi bir izlenim bıraktığını düşıindum . Neyse Süleym ani- ye’ye gittik, adam eski bir T ürk evinin m erm er basa­ m aklarının üstüne o tu rd u . Ben "B u y ru n sandalyede olu ru n üşüteceksiniz" deyince "Ö nem li değil biz. alışığız" cevabını verdi. Baktım ben resim yaparken adam beni dikkatle izliyor. "S a n ata m eraklısınız g a lib a " dedim , o da "B v et, ben yazı y azarım " diye­ rek cebinden ürkek ürkek buruşuk bir kağıt çıkardı ve okum aya başladı, Farisi, A rapça anlam adığım ke­ lim eler vardı fakat çok duygulandım ve eve gidince annem e anlattığım da "A llah A llah” dedi, bir gün bi- I ziınlc geldi. A dam yazılarını uzun uzun annem e ok u ­ d u , annem çok duygulandı ve gözlerinden şıpır şıpır

I

yaş akm aya başladı. A dam telâşlandı, ben çok güne­ şin altında kaldı o n d an d ır diye durum u idare etmeye

çalıştım , m üzeye d öndük. Annem m üze m üdürüne "K im bu a d am ?" diye sorunca m üze m üdürü “ S o r­ mayın hanımefendi, çok perişandı, idareten buraya al­ mak zorunda kaldık, m uh arrir M üsahipzade C elal" dedi. Çok m ahçup oldum , ondan sonra yalnız gitmek istediğimi söyledim .

— Son Türkiye’ye dönüşünüzden sonra resime olan ilginiz devam etti mi?

— Efendim şöyle oldu. Berlin dönüşü A kadem i'- de bir ay kadar Feym an D u rm an 'm atölyesinde ça ­ lıştım . Nam ık İsmail kendi atölyesini kurunca beni oraya m isafir öğıretıci olarak aldı. De C hirico'nun ya­ nından ayrılınca İsta n b u l'a döndüm ve bir süre so n ­ ra A m erikan H aberler B ürosu’nda 123 parçalık bir sergi açtım . Sonra a ra d an zam an geçti, bir gün Rcfiğ Cevat U lunay bana " A li Naci resim lerini görmek istiy o r" dedi ve ondan sonra oğlu E rcüm ent ile beni işe aldılar. Reşat Ekrem Bey (Koçu) ile çalışm aya baş­ ladım . Yirmi yıl süre ile birçok yerde illüstrasyon yap­ tım .

— Reşat Ekrem Koçu ile ilk kez M illiyet gazete­ sinde mi karşılaştınız?

— Evet. D aha gazetenin binası tam am lanm am ış­ tı. biz Molla Fenari Sokak’taki büroda çabşmaya. m aaş olm aya başlam ıştık.

— İlk karşılaşm anız nasıl oldu?

— Beni Ali Naci Bey tanıştırdı Reşat Ekrem Bey ile. Ali Naci Bey. Reşat Ekrem Bey’e "S ab ih a H a­ nım sizin illüstrasyonları y ap acak " dedi. İlk önce pek iyi karşılamadı ve “ Ben kadınla çalışam am " dedi. Faz­ la üstünde durm adım , aslında taassubundan filân de­ ğil o güne kadar hiç kadınla çalışmamış ondan. İstediği illüstrasyonları hazırladım , beğendi. Yirmi yıl birlik­ te çalıştık.

— Nasıl bir çalışm a düzeniniz vardı? — Y azıları hazırlardı. M eselâ M illiyet verdiği ilk tarih ilâvesi "T ü rk Z aferleri"n d e kıyafetleri çizerken zorlanınca, kendi arşivinden resim ler, m etinler çıka­ rıp "İş te çizmeleri şöyle olacak, sarığı böyle o lacak " veya at koşum larını her devire göre nasıl olacağını a n ­ latırdı. O zam anlar Türk kıyafetleri ile ilgili derli top­ lu Türkçe kitap yoktu, am a A lm anların vardı. Çok bilgili bir insandı, yazacağını çok iyi incelerdi. G öz­ tepe'de doğduğu köşkte o tu ru rd u . K ocam an bir kü­ tüphanesi vardı. M asanın üstü kitap doluydu. K itapların arasında kaybolurdu. O d ad a olup olm a­ dığını'sigara dum anından anlardım . H azırlanan y a­ zılara göre ben de illüstrasyonu yapardım .

— Reşat Ekrem K oçu’nun kişiliğinden biraz söz eder misiniz?

— A sabi m izaçlıydı am a son derece de nazikti. Yirmi vıl çalıştık haııizatında bir kez olsun beni kır­ m adı, bana hep H em şirem " der. hatırım ı sorardı. Çok çalışkandı. Bütün gün G öztepe’de odasında meşgul idi. İyi de bir insandı. Köyden fakirleri alır giydirir, o k u ­ tu rd u . Bu işe çok parası gitm iştir. İlk İstanbul A nsik­ lopedisi renkli olarak çıkmış, fakat parası olmadığı için yarıda kalm ış. Bu benden önce oluyor. M uhurzade H an ı’nda yeniden başladı ve o ansiklopediyi çıkara­ bilm ek için katını satm ak zorunda kaldı, m addî y ar­ dım da bulunurum diyenler yardım etm eyince. Bu yönden biraz küskündü.

— Reşat Ekrem Koçu İstanbul A nsiklopeİisi'nin yedinci cildinde "B u öm rüm ün m ahsulu eserde aziz ve büyük san atk âr Sabiha Bozcalı H anım efendi hem ­ şiremin emeği, en az benim goz nurum kadardır. M in­ netle. şü k ra n la" diyerek size ith af yazm ış.

— A nsiklopedide bütün resimleri ben yapm adım tabii. Fakat bana alıştı, ben de ona alıştım ve ne iste­ diğini, nasıl istediğini çok iyi biliyordum ve Reşat Ek­ rem Bey ölene kadar onunla çalıştım. O öldükten sonra illüstrasyonları bıraktım , kendim e çalıştım . İlk kadın iliüstraıör idim fakat aslen ben yağlıboya portrecisi- ytm . Ö lüm ünden bir hafta evvel A n k ara'y a şeref b a ­ sın kartı alm aya gitm iştim . İstan b u l’a döner dönm ez kendisini aradım , pek çok yazı yazdığını söyledi. " H a zırlayacağınız pek çok m alzem e var. pazartesi bekliyorum " dedi. P azar günü aradım ve ölüm h a­ berini aldım .

— T abii ki ansiklopedi yarıda k a ld ı... — Reşat Ekrem Bey öldüğünde ansiklopedinin on- birinci cildi yayınlanm ıştı Reşat Ekrem bunların 25 c il' olacağın, söylerdi, elinde de henüz kullanılm am ış birçok m alzem e ve yazı vardı. A nsiklopediyi evlâtlığı Mehmet Koçu’nun üzerine yapmıştı. M ehm et'in de a n ­ siklopedide emeği vardır. O da geçen sene öldü. Biı gün S edauE ldem bana "A ca b a ansiklopediye devanı etmek m üm kün m ü. siz bu işi yapar m ısınız?" diye sordu. Ben Reşat E krem 'e yardım cı olur, resimleri v.ı p,ır-.iım.Yazı bam başka bir iş.

— İllüstrasyon çalışm alarınız hangileridir? — B unlar Koçu yayınlarından çıktı, eserlerin adı 'h aşm etli Y osm alar'. 'D ağ P adişahları'. P an o n a Ha İİF. 'K abakçı M u şta la '. Erkek k ız la r', 'Y eniçeriler'. 'O sm anıı Padişahları'. Ayrıca MİH-yet 'T ıirk Zaferleri' çalışm alarına benzer çalışm aları, her eüncK ösem Sul­ ta n ’), C um huriyet ('İstan b u l V akıfları') gibi çalış m alarım ız oldu Y atan. Tercüm an gibi gazetelerde. Nezihe A razTn olduğu dönem de M eydan L arousse'- da sarıklı hoca gibi bazı illüstrasyonları ben y ap ıy o r­ dum . fakat ameliyat için İsviçre'ye gidince bu işe devanı edem edim . Kaç yaşındayım d ersiniz?.... 81.

— D oğrusu aklım dan 70 geçirip 65 gösterdiğinizi düşündüm . O zam an siz kaybolan İstan b u l'd an ko­ rum ay a çalıştıklarım ızı yakinen yaşadınız.

— İstan b u l'u n o rom antik hali gitti, eski güzellik­ ler gitti. Şim di çok kalabalık. A partm an hayatı sini­ rime dokunuyor. Ben m anolyaların, katırtırnaklarm m açlığı ağaçlı, büyük bahçesi olan bir evde büyüdüm . Sabah kalktığım yerde resim yapm ak zorum a gidiyor, yalıda bahçedeki m üştem ilatta altı m etreye yedi m et­ re bir atölyem vardı. B urada Ç allı. İhap H ulusi ve arkadaşlar toplanırdık. Kuzu çevirirdik. 9 yıl önce Ki- reçbum u'ndaki yalıyı M imarı (D arango. M emduh Paşa yalısı) satm ak zorunda kaldık. 17 odalı yalıda bir ıck ben oturm aya başlam ıştım . Biz kendi m em leketim i­ zin temiz kalm ası için hiçbir şey yapm ıyoruz. D ünya­ nın en güzel m em leketine sahibiz. Burası bakım ister. Herkes herkesten bir şey bekliyor.

i

t

I *

• *

-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

SU — DUR'U tanımak istiyorum: • Broşür yollayınız |~~l Teknik kataloğ yollayınız [~~] Malzeme katalogu yollayınız. Teknik detay dosyası yollayınız • Malzeme

(Yani bu iki sektör karakteristik şehirsel faaliyetler- dir.) Hizmet ülke oranı ile hizmet şehirsel oranının karşılaştırılması ise ancak şehirleş- me derecesini verir.

Wenn das liebe Tal um mich dampft, und die hohe Sonne an der Oberfläche der undurchdringlichen Finsternis meines Waldes ruht, und nur einzelne Strahlen sich in

The incitement of Brabantio is Iago‘s opening move in shaping events, made at a time when Othello is still strong in the plot as a whole it is a minor incident, but it gives us

Arif Ethem ve Adile Âmir Korle’nin kızı, VATAN Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yalman'ın eşi, Sinan Korle'nin ablası, Sara Ertuğrul Korle’nin ğörümcesi,

Kilidin içinde, anahtar deli¤inin çevresinde bulunan ç›k›nt›lara kilit t›rna¤› ad› verilir.. Bu ç›k›nt›lar, düz bir anahtar›n kilit için- de dönmesini

dayanım sağlayan asetillendirme teknolojisinin etkinliğini yongalevhada gözlemleyebilmek amacıyla yürütülen çalışmada, yaklaşık %15 ve %20 ağırlık kazanç değerleri

Teorik olarak düşünüldüğünde vergi affı çıkarılmasında ekonomik krizlerin rolünün fazla olması beklenirken, analiz sonucunda politik gerekçeler içinde