• Sonuç bulunamadı

Nazım'ın son aşkına inanmıyorum

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nazım'ın son aşkına inanmıyorum"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Nâzım’ın Son Aşkına

inanmıyorum

Doç. Dr. YILDIZ SERTEL

Sanırım ki dünya çapında­ ki büyük şairimizin yaşamını ele alırken çok ciddi ve dik­ katli olmamız gerekiyor. Şim­ diye kadar Nâzım hakkında yapılan ciddi araştırmaların hiçbirinde ismi geçmeyen bir hanım ortaya çıkıyor ve Nâ- zım’ın evini, karısını terk et­ me planını kendisine açıkladı­ ğını iddia ediyor. Bunun ne­ denini de şöyle açıklıyor: “Ve- ra ’n/n eski kocasıyla gizlice

buluşmakta olduğunu öğre­ nerek büyük bir darbe yeme­ si. ”

Biz, Sertel ailesi yurtdışında Nâzım’ı sık sık görüyorduk. Kâh Viyana’da, kâh Prag ve­ ya Budapeşte’de, sık sık Moskova’da onunla buluşu­ yorduk. Bize ve özellikle ba­ bama, İçini açar dertlerini dö­ kerdi. Bu dertlerden biri de Vera’nın sadakatsizliği idi. Bana öyle geliyor ki Adile

Hüseyinova’ya inananlar,

“Nâzım’ın son aşkı” diye

manşet atanlar, Nâzım hak­ kında yazılanları çok ciddi okumamışlar. İlk evvela, ba­ bam Zekeriya Sertel’in şu pa­ ragrafına bir göz atalım:

“Nâzım’m anlattığına göre kadın (Vera) dayatmaya baş­ lamıştı. Evlenmezse ilişkiyi kesip kocasına dönecekti. Eğer resmen evlenirse, o va­ kit kocasını çocuğunu bıra­ kıp ona gelecekti. Nâzı m ’a i- ki şart koşmuştu: Mutlaka resmi nikâh yapmak, hafta sonlarında evine gidip bir iki gün çocuğuyla kalmak. Hat­ ta Vera, Nâzı m ’la ilişkisini ko­ casına da bildirmiş ve ondan izin istemişti. Kocası Nâzı m ’a kadar gelerek karısının ileri sürdüğü bu iki şart üzerinde ısrar etmişti. ‘Resmen nikâh yapmaz, karımın çocuğunu görmek için eve gelmesine izin vermezseniz ben de onu boşamam’ demişti. Yani karı

koca bu işi beraber kararlaş­ tırmışlardı. Oyun açıktı, ama Nâzım bunu görecek halde değildi. Vera’yla evlenebil­ mek için bütün şartları kabul etmeye hazırdı.” (Z. Sertel, Nâzım Hikmet’in Son Yılları, sayfa 206 Remzi Kitabevi Mayıs 2001)

Vera’nın hafta sonlarında evine gittiğini ve hatta bazı geceler orada kaldığını hepi­ miz biliyorduk. Nâzım bu yüz­ den çok sıkıntı çekiyor, ama hiçbir şey yapamıyordu. Bu durumda, Nâzım’ın, Vera’nın kocasıyla gizilce buluştuğu­ nu öğrenerek büyük bir psi­ kolojik darbe” yediğine nasıl inanalım. Nâzım’ın son yılla­ rında bir bunalım içinde oldu­ ğu bir gerçekti. Bize, Vera’yla yaşamında çok mutlu anlar olduğu gibi, dayanılmaz acı­ lar olduğunu da anlatıyordu. Ancak bunalımının tek ve başlıca nedeni bu değildi. Ömrünün 20 yılını uğrunda

harcadığı davasının insancıl olmayan bir yöne yöneldiğini görmek, etrafındaki dost gö­ rünen jurnalciler, bir türlü din­ meyen yurt hasreti ve de has­ ta yüreği ile ölüme yaklaştığı­ nı hissetmek güçlü bunalım nedenleriydi.

1962 Mayısı’nda yazdığı bir şiirinde şöyle diyor:

Bütün kapılar kapalı, inik bütün perdeler nerdeler nerdeler nerde- ler?

gidilmeyen gelinmeyen bir yerdeler dilsizler fısıldıyor sağırlara çok uzaktan bakışın gözleri yok Yoruldum yakalanamazı

kovalamaktan

Bu sadece Vera ile yaşa­ mından doğan bir bunalım değildi. Onun çok acı yaşam dramının, hayal kırıklıklarının, davasına ulaşamamasının bir sonucuydu.

Vera Tulyakova anılarında, Nâzım Hikmet’in son günün­ de ona kahvesini verdiğini, çalışırken yanında oturması­ nı istediğini ve onunla uzun boylu dertleştiğini, anasını andığını, 2 Haziran 1963 gü­ nü parkta beraber gezip bir kestane ağacının altında oturduklarını yazıyor. Ayrıca, gece uyku haplarını alıp yat­ tıklarını da anlatıyor. Adile Ha- nım’a göre, durum büsbütün başka türlüdür; Nâzım ona koşup, dert yanmış ve onun evine sığınmaya karar ver­ miştir. Hangisine inanalım!

Zaten Adile Hüseylnova büyük bir aşk macerasından söz etmiyor. Moskova’da bir iki defa görüştüklerini, Nâ- zım’ın kendisinden hoşlandı­ ğını söylüyor. Nâzım, kim bi­ lir bunun gibi daha kimlerden hoşlanmıştır? Bunların hep­ sini birer büyük aşk olarak or­ taya çıkarmak olası mı? Hü- seyinova, 60’lı yıllarda Ba­ ku’da beraber olduklarını söylüyor. Ben bundan da şüphedeyim. Çünkü o yıllar babam Baku’daydı ve sabır­ sızlıkla Nâzım’ı bekliyordu. Ancak Nâzım Küba’ya, Afri­ ka’ya falan gitti, bir türlü Ba- kû’ya gidemedi. 1963’te ben Nâzım’ı Moskova’da gör­ düm. Bakû’ya vardıktan kısa bir süre sonra onun ölüm ha­ berini aldık. Bir türlü Bakû’ya gidemeyen Nâzım, bu hanım­ la Bakû’da nasıl buluştu, onu da bilemiyorum. Belki, ba­ bam oraya varmadan önce? Ancak bu da bana şüpheli görünüyor.

Nâzım sadece büyük bir şair değil, aynı zamanda bü­ yük bir insandı. O evrenseldi ve dünyanın her köşesinde, pek çok ülke ve kentte dost­ ları, arkadaşları ve hatta ka­ dınları vardı. Bunları yeril ye­ rine oturtmasını bilmez, pire­ yi deve yapmaya kalkarsak Nâzım’a haksızlık etmiş olu­ ruz.

/ Î * / ►

t N v

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir m›knat›sa, manyetik özelli¤ini veren, atomlardan oluflan bölgeciklerin her birinin manyetik alan›n›n do¤rultusudur.. Bir pusula

Sa¤da tümörün bulundu¤u k›rm›z› bölge ›fl›nlama dozunun %90’n›n› kapsarken, solda fotonlarla ›fl›nlamada ayn› doz.. çok daha büyük bir bölgeye

Bu hal bir taraftan Asya kültürle­ rinden bâzılarımn biribirlerine kar şı aldıkları tek taraflı ve hatalı ta­ vırlarda, bâzen medeniyetin men­ şei

Orta Asya’dan Küçük Asya’ya uzanan bu medeniyet, Anıtsal yapılarda mimarî düzen olarak; taşta ve ağaçta motif olarak, çeşitli medeniyetlerin beşiği

Tayin edildiği yeni görevi, Alman kökenli (General) Liman Von Sanders Paşa’dan devir aldı. Mustafa Kemal, Çanakkale Sa­ vaşları sırasında, su Alman Mareşali­

Şişirilmiş karakter tipler, durmadan bir takım fıkralar, içiçe uzun uzun öyküler anlatmak Kemal Tahir’in romanlarında sık sık rastlanan bir

ma bayrakları vardır; o geceki oyunu bildi­ ren ağırbaşlı iki, ya da üç afiş asılıdır. Fakat daha güneş batarken ikinci balkon doluvermiş- tir. Birinci

Olgunun yapılan muayene- sinde sol alt premolar diş çevresinde ağız içine drene olan apse ve mandibula sol lateralinde şişlik, sertlik ve cilde açılan akıntılı fistül