19 EKİM 1984
Milliyet
9
1nüirik sıN
s
a tı
-
1 9 o ft
» S a n a t ç ı l a r
» y a p ı t l a r
■
\
■
m
s o r u n l a r
i
K
1
nuınıetç
b s t e » « * v - *M
ÜZİK, Konfüçyüs ve A risto’dan Hegel'e, tüm çağların düşünür lerini yakından ilgilendirmiş biı sanat dalı. Buradan bakıl dığında, evrensel bir anlatım diline sahipmiş gibi görünme sine ve soyut yapısına rağ men, müziğin de önemli birtoplumsal İşlevi bulunduğu
söylenebilir. Gerçekten de, çağımızdakiler gibi çeşitli ta bakalara ve sınıflara bölün müş toplumlarda, müzik bü yük farklılıklar gösteriyor ve her katmanın zevkine uygun düşen biçimler ve tarzlar üre tiliyor. Çağımızın önemli dü şünürlerinden biri, Adorno, müzik biçimleri ve türlerinin
İdeolojik yapısını özellikle
vurgulamakta, onun da belli koşullarda “ sörotlk bir
eblehleştirme" aracı olabile
ceğini hatırlatmaktadır. Bura da, müziğin tarihsel gelişimi ve işlevi üzerinde durmayaca ğız elbet. Bu vurgulamayı yap mamızın nedeni, müziğin sanıldığı gibi toplumdan, top lumsal yapılanmadan tümüy le bağımsız olmadığıdır.
KARIŞIK BİR YAPI
Türkiye’de müzik çok kar maşık bir yapı sergilemekte, bu yüzden de çeşitli düzeyler de ele alınması gereken so runlar barındırmaktadır için de.
Temel bir sorun Türkiye’ nin geçirdiği toplumsal de
ğişme ile ilgilidir. Atatürk
devrimleri, bir Kurtuluş Sava şı ' hareketininin ertesin de, bir parçalanmaya yol aç mış Türkiye iki kültür arasın da bölünmüştür. Daha sonra ları, DoğufBatı sorunsalı başlığı altında ele alınan ve yol açtığı sosyo-kültürel so nuçların incelenmesine girişi len bu bölünme, alaturka denen geleneksel Türk Müzi ği ile alafranga denen Çok sesli Batı Müziği gibi bir karşıtlık üretmiştir. Bir başka müzik daha yaşamaktadır, üs telik halk kitleleri içinde: Halk
Müziği diye adlandırılan ve
folklordan beslenen türküle rimiz. Daha sonraları toplum sal evrilme süreci içinde bu gün Hafif Müzik dediğimiz tür gelişmiş, kırın kente akma sından sonra da arabesk de nen tür ortalığı kaplamıştır. Ama, Halk Müziği, Hafif Müzik ve arabeski alt formlar
sayarsak, temel kavganın, iki ayrı müzik mantığından kay-
nakiandıkları için, alaturka ile alafranga arasında olduğu söylenebilir. Hiç kuşkusuz, bu alafranga sözcüğü, sorunu alaturkanın içinden görenler tarafından ve biraz da küçüm
seyici anlamda kullanılmıştır.
Biz, bu yergiyi amaçlamaksı- zın, salt karşıtlığı belirleyen terim olarak kullanıyoruz söz cüğü.
SENTEZ DENEMELERİ
imparatorluktan cumhuri yete, ümmetten ulusa geçil mesi süreci, tüm kültür ya şamında dönüşümlere yol aç mıştır elbet yukarda değinil diği gibi. Cumhuriyet'in ilk yıllarında alaturkanın
unuttu-her dalda
B İR CAZCI:
Halen Birle şik Am erika'da yaşayan Arif Mar din, caz müziğinin bir ustası olarak biliniyor. Bestecinin son yıllarda elektronik müzikle de ilgilendiği gö rüldü.TÜRK
B e k i rM Ü ZİĞ İN D EN
S ı t k ıB İR AD:
Sezgin,
kla s ik m usikim izin Nevzat Atlığ ile b irlik te en önemli kişilerinden biri sayılı yor. Bestelerinde geleneksel biçim lere bağlılığıyla belirdiği söylenebi lir.
rulabilmesi için büyük çaba sarfedildiği, kısıtlamalar geti rildiği bilinmektedir. Radyo
alafranga müziğe ağırlık ver m iş, konservatuarlar açılmış,
orkestralar kurdurulmuş, an cak alafranga ve türkü top lumsal ve bireysel yaşamı mızdan sökülüp atılamamış- tır umulduğu gibi. Bunun an laşılması, Türkiye’de müziğin iki ayrı kanaldan genişleme si sonucunu vermiştir elbet.
Çoksesli Batı Müziği’nin mantığı ile yetişen, Avrupa' da öğrenim gören ve besteci liğe başlayan, ilk özgün Türk kompozitörleri, karşılaştıkla rı bu ikilemi aşmak gereğini duymuş, soruna çözüm ara mışlardır. Batılı besteciler arasında Halk Müziği kaynak ları ile ilgilenmiş ve yeni sen tezler gerçekleştirmeyi
başar-ÖZGÜN BİR
Yalçın Tura,BESTECİ-
son Yl,,arda
B E 5 T E C I. k|asjk TUrk
müziğinden beslenen eserler veri yor ve yeni bireşimler arıyor. Sen fonik eserlerinin yanı sıra Tura, yaptığı film müzikleriyle de göz dol duruyor. Bu yoldaki son çalışması Antalya Film Festivali’ ni kazanan Bir Yudum Sevgi adlı filmin müziği.
BESLER'DEN
NecilKâ-BİR
zım Ak-ses, Türk B e ş l e -r i’ nin çalışmala-rını sü-rdü-ren bi-r üyesi. Akses, senfonik eserlerinde folklorik öğeleri kullanışıyla dikkati çeken bir bestecimiz. Son yapıtla rından biri 50. Yıl Marşı idi.
Atatürk devimlerinden sonra,
Türkiye'de kültür "İkiye’’ bölünmüş,
sonradan "Doğu/Batı sorunsalı” denen
olayiı doğurmuştur. Müzik de
"alaturka/alafranga" diye ayrılmıştı
Batı M üziği’ nin yaygınlaştırılması için çaba sadeden topluluklardan biri de TRT Oda Orkestrası’ dır.Topluluğu, GUrer Aykal yöneti mindeki bir konserinde dinleyicileri selâmlarken görüyorsunuz. Soldan üçüncü değerli kemancı Suna kan, en sağda yitirdiğim iz eleştirmeci Faruk Güvenç.
T İM U R SELÇUK:
Türk Hafif M üziği’ nin ünlü bir şarkıcı ve bestecisi olan sanatçı, son yıllarda verdiği konserlerle göz doldurdu ve müziğini geliştirdiğini kanıtladı.mış Bela Bartok gibi besteci leri izlemek istemiştir bu mü- zikçilerimiz.
TÜRK BEŞLERİ
İlk kuşak Türk bestecileri nin bir bölümü Türk Beşleri olarak bilinir: Ahmet Adnan
Saygun, Cemal Reşit Rey, Ul vi Cemal Erkin, Necil Nâzım Akses, Ferit Alnar. Bu beste
cilerimiz bir yandan Halk Mü ziği bir yandan da Klasik Türk Müziği ile bağ kurarak, bunla rın Batı Müziği biçimleri için de bir sentezine ulaşmayı denediler. Hayatta olan Say
gun senfonik eserlerinin yanı
sıra Yunus Emre Oratoryosu ve Kerem Operası ile ünlendi Türkiye’de. Rey, Karagöz,
Süiti ve Fatih senfonik şiiri ile
dikkati çekti. Cumhuriyet’in 50. Yıl Marşı’nın bestecisi Ak
ses de senfonik parçalarıyla
belirdi. Hayatta bulunmayan
Erkin kamuoyunda Köçekçe- ler’i, Alnar ise, Kanun Konçer tosu ile ün yaptı.
GÜNÜMÜZDE DURUM
Türk Beşleri’nin bıraktığı yerden müziği yeni kalıpları içinde sürdüren besteciler, bugün çok farklı müzikler su nuyor dinleyicilere. Bülent
Tarcan, Ilhan Baran gibi bes
tecilerin Beşler’le bazı yapı benzerlikleri gösterdikleri ve folklorik öğelere zaman za man ilgi gösterdikleri söyle nebilir. Yerel üslup peşinde koşan besteciler arasında sa yılması gereken ve birkaç yıl önce yitirdiğimiz Ferit Tüzün,
Çeşmebaşı Balesi ile dikkati
çekmiş, çalışmalarını sürdü ren Nevit Kodallı ise orkest ra parçalarından çok kamu oyundan Van Gogh Operası’ nın bestecisi olarak iz bırak m ıştır. Halk kökenli bir musikinin en ateşli yandaşla rı arasında sayılması gereken iki bestecimiz ise Kemal İle
rici ile Muammer Sun’dur.
MODERNİST GİRİŞİMLER
Müziğin evrensel bir dil ol duğuna inanan ve yapısal so runlarının çözümüne öncelik tanıyan bir başka grup beste ci ise, çağcıl anlatım yolları ile sıkı ilişkiler kurmuşlardır.
Schoenberg, Stravinski, Berg
gibi çağımızın en önemli bes tecilerinin açtıkları on iki ton sisteminin olanaklarını sürdü ren ve elektronik müziğe ka dar uzanan alanda beste yap maktadır bu müzikçilerimiz.
Halen Amerika’da yaşa yan Bülent Arel ve Ilhan Mi-
maroğlu, elektronik müzik
alanında çalışmaktadırlar.
Günümüzün en önemli beste cilerinden biri sayılan Ilhan
Usmanbaş da atonal ve elek
tronik müziğin olanaklarından yararlanmaktadır. Usmanbaş modern Türk şairlerinin ürün lerine ilgi duyan bir besteci olarak da bilinmektedir.
Batı Müziği ile Klasik Türk Müziği arasındaki karşıtlığı aşmaya ve yeni bir müzik dili kurmaya çalışan bir besteci miz Yalçın Tura’dır. Yaptığı film müzikleriyle de ilgi uyan dıran Tura, sorunu sadece bi
çimsel düzlemde algılama-
masıyla dikkati çekmekte, es ki musikimizin sesini içerden duymaya çalışmasıyla belir ginleşmektedir. Bu yolda gi rişimleri olan bir başkası, kuramsal çalışmalarıyla da il gi uyandıran Clnuçen Tanrı- korur’dur.
Cengiz Tanç’ın da beste
leriyle dikkati çektiği belirtil melidir.
BİR TEMEL SORUN
Çoksesli Batı Müziği ile uğraşan bestecilerin bir te mel sorunu var görünüyor: Bunca yıl geçmesine, orkest ralar kurulmasına ve konser ler düzenlenmesine rağmen, kitlelere ulaşamamak.
Doğrusunu söylemek ge rekirse, bestecilerimizin kitle lere ulaşması için fazla çaba harcandığı öne sürülemez. Radyo programlarının taran ması, klasik müzik yayınları içinde çağdaş Türk bestecile rine ayrılan sürenin ne kadar yetersiz olduğunu gösterme ye yeter. Devlet Senfoni Or kestrasının halk konserlerin de de bestecilerimize gere ken ilgiyi gösterdiği söylene mez. Bu yüzden, çağdaş mü
zikle kitleler arasında hâlâ bir
açıklık bulunmaktadır. Kolay kolay da giderileceğe benze memektedir.
İCRACILARIN BAŞARISI
Batı Müziği alanında asıl başarıyı gösterenlerin ve uluslararası standartlara ula şanların icracılar olduğu söy lenmeli. Türün tarihinin çok genç olmasına rağmen, özel likle Devlet Konservatuvarı’n- dan yetişen müzikçilerimiz tüm dünyada önemsenen yo rumlara ulaştılar.
Bu yorumcu - icracıların başında piyanist Idil Biret’i anmak gerekir. Uluslararası ünlerimiz arasında iki viyolo nist, Suna Kan ve Ayla Erdu-
ran da ilk akla gelen adlar.
Piyanistlerden Güler Uğurata,
Ayşegül Sanca ve Verda Er man da burada belirtilmesi
gereken icracılardır. Viyolon selci Oktay Daiaysel ile piya nist Gülsün Onay, Süher ve
Güher Tekinel kardeşler de
anılmalı.
Türkiye’nin tek cembalo- cusu olan Ayşe Ekşl’yi de unutmamak gerekir elbet.
Aziz Kortel, Hikmet Şimşek
ve Gürer Aykal da şef olarak uluslararası ün sahibidir.
ALATURKANIN DURUMU
Saray çevresinde üretildi ği, açık Arap-lran etkileri taşı dığı gerekçesiyle bazı ke simler tarafından ulusal bu lunmayan Klasik Türk Müziği, geniş kitleler arasındaki bü yük İtibarını ve etkinliğini ko rumaktadır.
Ancak burada özellikle vurgulanması gereken bir nokta var Zamanla müziğin ti
carileşmesi, Türk Musikisi’ni
olumsuz biçimde etkilemiş, bir yığın yabancı öğeyle dol masına yol açmıştır. Sahne için, daha doğrusu ve hakça- sı doğrudan doğruya içkili ga zinolar için üretilen bu mu siki, büyük ölçüde dinî musi kimizden etkilenen ve besle
nen klasik musikimizin iç mantığını ve duyarlığını boz
muştur denebilir.
Kuşkusuz Hacı Arif Bey’ den baştayarak Sadettin Kay
nak, Selâhattin Pınar gibi
besteciler biçim ve duyarlık alanında özgürleştirici giri şimler yapmışlardır ama, bu yenilikler hiçbir zaman düzey düşmesine yol açmamıştır. Oysa sahne olayı büyük bir düzeysizliğe yol açmıştır.
ÖNEMLİ BESTECİLER
Bugün Klasik Türk Müzi
ği’nin önde gelen adları şöy
le sıralanabilir: Önce gele neksel yapıyı korumaya yöne lik çalışmalarıyla Alaaddin
Yavaşça veBekir Sıtkı Sezgin.
Bunlara Ferit Sıdal, Selâ
hattin İçli ve Erol Sayan’ı da
eklemek gerekir. Klasik müzi ğin popülerleşmiş adları ara sında hiç kuşkusuz ilk akla gelenler Avnl Anıl, Yusuf Nal-
kesen gibi besteciler gel
mektedir.
HAFİF MÜZİK VE ARABESK
Arif Mardin’ler, Muvaffak Talay’lar, Erol Pekcan’lar, İs met Sıral’lar bir geleneği ve
mantığı olan caz müziğini Türkiye’de özgün bir tarz ola rak yerleştirmeye ve geliştir meye çalışmışlardır ama, ne yazık ki başarılı olamamışlar dı. Bu ünlü müzikçilerimizin büyük bölümü yurt dışında yaşamaktadırlar şimdi.
Türkiye’de caz gelişeme miş, ama yerine Hafif Müzik denen tür yerleşmiştir. Bu Ba- tı’da cazdan türeyen ve aynm-
laşan Rock türü bir müziğin
kılık değiştirmesinden ibaret
tir. B. Hailey’den Beatles’a, Elvis’ten Elton John’a evrilen bu müzik biçimleri, ne yazık ki Türkiye’de hiçbir özgün ürün verememiştir. Üstelik si yasal hareketler bu alanı da etkilemiş, türkü formu sırf İle
rici bir biçim olduğu sanısıy
la bu müziğe uydurulmaya çalışılmış, ortalık, şarkıcı ve besteci olmayan yığınla adla dolmuştur. Aslında eğlence musikisinin bir dalı olarak gö rülmesi gereken Hafif Müzik formu, zaten yabancı şarkıla rın Türkçe söylenmesi gibi bir uygulama içinde kalmaktadır genellikle.
Gelgelelim, caz kökenli müzik biçimlerinin olsun, Çoksesli Batı Müziği’nin ol sun yeni biçimlere yol açabi leceğini düşünen bazı genç besteciler, özgün arayışlara girmekten de kaçınmamakta dırlar. Örneğin Zülfü Livaneli
folklorik öğelere önem vere
rek, günümüzde en iyi temsil cilerini Farandurl ve Yupanci de bulan bir müzik kurmaya çalışm asıyla dikkat
çek-A H M ET
Türk Beşleriola-AO NAN
rak bilinen ilk e j l Y d l H » kuşak bestecile-’ rimizin en önem lilerinden biri. Saygun, senfonik ya pıtlarının yanısıra Kerem Operası ile de dikkati çeker. Değerli besteci, folklorik öğelerden yararlanarak öz gün bir bireşime ulaşmayı öngördü hep.SUNA KAN:
Uluslararası üne sahip icracılarımızın başında gelen kemancı, çok genç yaşta baş ladığı müzik yaşamım başarıyla sür d ü rü y o r. Suna Kan, ya lnız tekniğinin üstünlüğü ile değil, yo rumlarındaki duygusallıkla da göz dolduruyor.mektedir.
Klasik Türk Müziği’ne ku lağı çok yatkın olması gere ken Timur Selçuk ise, geleneksel ses dokusuna da uzantı veren besteler yapmak tadır. Bu girişimlerinin özgün çözümlere ve yetkin bestele re varıp varmayacağını zaman gösterecektir elbet. Ama iki bestecinin çabaları da ilgiyle izlenmesi gereken çabalardır.
Arabesk olayının, aynı za
manda sosyo-kültürel bir olay olduğuna da kuşku yoktur. Kır emeğinin çözülmesi ve kente göçmesiyle oluşan bir kültürün ürünüdür elbet ara besk. Kentin marjinal kesim leri, yani gecekondularda toplanan ve alt-işlerde çalışan İnsanlar, ne kentli ne köylü olabilen bir yaşamın sorunları ve beklentileri içinde bulun maktadır. Kültürleri de ister istemez karma, hatta yapay ■ dır. Gündelik sıkıntıların bas kısı altındadırlar, üst sınıflara özlem duymaktadırlar. Ne var ki, toplumsal kuruluşlara uyum da sağlayamamaktadır lar. Bu yüzden arabesk boyun
eğme ile başkaldırmayı bir
arada ve Sade-Mazohlst bir İçerikle dile getirmektedir. Daha yalın dille söylendiğin de, arabesk ölmekte ve öldür mekte, sevmekte ve nefret etmektedir. Orhan Gencebay,
Ferdi Tayfur, hatta Kibariye,
bütün otobüslerin ve kamyon ların içinde, hıçkırarak Türki ye’yi bir boydan bir boya dolaşmaktadır.
Arabeskin bir yozlaşma olup olmadığı sorunu elbet tartışılmaya ve çözümlenme ye değer bir sorundur. Ama, şu anda önemli olan, arabes kin, geniş halk kesimlerinin derin umutsuzluğunu yansıt mak gibi bir işlevi bulun duğudur.
HALK MÜZİĞİ
Yazıyı bağlarken, genel
hatlarında Halk Müziği’ne de
AR A B ESK İN
0rhan
EN ÜNLÜSÜ:
G e n c e bay, arabesk türünün en popüler ve iddialı adı. Sanatçı, sinema yoluyla ününü daha da yaygınlaştırıyor.
değinmek gerekir. Eski biçim leri olduğu gibi koruyarak
türküyü sürdürmeye çalışan
kişilerin başında, Nida ve Ne
riman Tüfekçi gelmektedir.
Türkü formunun Türkiye’ deki en büyük yorumcusu, hâlâ Ruhi Su’dur elbet. Gerçi bir ara Rahmi Saltuk bir aşa ma yapacağı yolunda umutlar vermişse de, sonraları ustası nın katkısını aşamadığı görül müştür.
Görüldüğü kadarıyla, Türk Müziği tüm çeşitleriyle henüz kimliğini ve yaratıcılarını bu labilmiş değildir. Çok mesa fe alındığına şüphe yoktur ama, bu mesafe, insana gö nül ferahlığı verebilecek dü zeyde de değildir denebilir.
j YARIN:«
TÜRK ELEŞTİRİSİ
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi