o
Dz türkçeTÜRKÇE NEDİR?
H a s a n Âli Y Ü C E L
Öz türkçe, türkçe düşün
cedir. Nice yüzyıllar, gökle yer arasında çağlarının en ileri el
ulaklarını kullanarak doğudan
batıya, batıdan doğuya koşup akan Türk ulusunun kafası dur gun kalabilir miydi ? Kafa dur mayıp işleyince, onun verimi de düşünceden başka ne olabilirdi.
Rence Atatürk dil değişimi nin anlattığı en büyük gerçek lik işte bııdur : Kafayı işletmek, düşünmek.
Atam oğlu düşündü mü kı-
mıldamaksızın duramaz. Her
düşünce, bir kımıldamadır.
ö z türkçe, türk beynindeki kımıldama sesidir. Dil değişimi ; deniz, toprak, dağ, ağaç gibi atam eli değmemiş varlıklardan en yeni kurumlara, en ileri yapı lara kadar bütün acuna Türk ulusunun gözünü, gönlünü aç maktır.
ö z türkçeyi varsın üç beş eskici anlamasın, anlamak iste
mesin. Biz milyonluk ulusla,
budunla konuşmak, onunla anlaş mak istiyoruz Ona: “ uyan, iyi
yaşamasını öğren, iyi yaşa.
Eski Türk ataların gibi güçlü, kutlu ol. Alacağını kimden olur sa al. Vereceğini bil Kimseden korkma. Kendini tanı. Büyüğünü küçüğünü tanı. Sana eyilik eden leri başında tut. Kötülük edenleri
yere vur „ diye haykıracağız.
Bunları ona, hangi dille söyleye
bilirdik. ( Zatiâliniz ) mi yoksa
(bendeniz) mi diyerek ?!... ö z türkçe, ulusun birbirile anlaşmasının sesidir. Kara bu dunun bize söyleyeceği, bizim buduna söyleyeceklerimiz var. Ul us işlerini yüklenmiş olanlar ulusal bir dille düşü üp konuş mazsa ulusçuluk, budunculuk bir kuru sözden özge ne olabilir?
Varsın Arabcalı, Farsçalı
sözlerden ayrılmak istemiyen üç beş tiryaki osmanlıca ile ( haşr) olsun. Biz Sadabad bahçelerin den arta kalmış bülbüllerin se sini değil, yaşamak isteyen bir
yığının dilek iniltisini duymak,
can kulağımızı onun bağrı üstü ne koymak istiyoruz. Ancak on dan aldığımız duygulardan ulu sal bir deyiş çıkacak. Biz onu
yazmak, onu söylemek istiyo ruz.
Dil değişimine inananlar, ona
yürekten katılanlar; evimizde
oturup düzgün ( kafiyeli ), Ne dim ağzından gazeller yazarak kendimizi ve iki üç ( tiryaki ) yi eğlendirmek kaygusunda deği liz. Bizim bütün düşüncemiz, de risi katılaşmış elile sapanını tu
tan, çatlak topuklu, çorapsız
ayağile Türk topraklarının gö
beğine basan yurddaşlarımızm
dediğini anlamak, istediğini yap mak, yapmasını istediklerimizi ona kolayca anlatmaktır.
İşte öztürkçe, bu kaygıları, bu dilekleri, bu ülküleri anlatan; bu kaygılarda, bu dileklerde, bu ülküde ulusun anlaşmasına ya- rayan bir dildir.
Taha Toros Arşivi