• Sonuç bulunamadı

Uzaklaşan güzel aydınlık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Uzaklaşan güzel aydınlık"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

17 OCAK 2001 ÇARŞAMBA

DEFNE GÖLGESİ

TURGAY FİŞEKÇİ_________

Uzaklaşan

'Güzel Aydınlık'

Aydınlıktan, şairin deyişiyle bin bir anlama bü­ rünen "Güzel Aydınlık"tan ayrılalı aslında çok ol­ du.

Nurullah Ataç, “Güze! Aydınlık"\ okuduğunda,

“yalnız o ad esrikleştiriyor, (yani mestediyor) insa­ nı. ” diye yazmıştı, 30 Aralık 1951 ’de. Ardından da

eklemişti: “Necati Cumalı ne iyi etmiş de yazmış

bu şiiri! Bundan sonra daha kışlar görürsem bu şiiri okuyarak baharı, yazı bekleyeceğim. ”

Geleceğe umutla bakılan yıllardı kırklar, elliler, alt­ mışlar. Edebiyat, gelecek güzel günleri anlatır, gü­ zelliklerin peşinde verirdi en güzel ürünlerini.

Güzel aydınlık.

Umutsuz kaldıkça seni düşündüm.

Düşünecek bir aydınlıkları var demek. Gelin de günümüz dünyasında düşünün bakalım aydınlığı.

Şiirlerin yaşama sevincini anlatması, onu toplu­ ma yayması ne coşkulu bir duygudur. “Aydınlık,

insanoğlunun tabii iklimidir."

Günümüz insanı ve toplumu bu doğal iklimi yi­ tirdi. Çevresindeki her şey insana düşman oldu. İnsan da çevresindeki her şeye kuşkuyla bakıyor: Denizden çıkan balık temiz mi, yediğimiz et has­ talıklı mı, sebzeler hormonlu mu, soluduğumuz hava zehir mi?..

Bu düşünceler içindeki insan, geleceğin aydın­ lığını düşünerek mutlu olabilir mi?..

Her şey birbirine bağlı yaşadığımız şu yeryüzü yuvarlağında. İnsan da, çevre de, şiir de... Zor ko­ şulların kuşatmasındaki insanın ne şiire bakacak hali kalmış, ne aydınlığa.

Yirminci yüzyılda yeni bir toplum, yeni bir ede­ biyat yarattık.

Necati Cumalı da bu yeni edebiyatın yaratıcıla­ rından biriydi. Türkçe bir dünya kurdular bizlere. Onların yapıtlarıyla sevdik dilimizi, yaşadığımız dünyayı, insanı, ülkeyi.

Son yirmi yıldır dili bağlı edebiyatın. Yaşadığı topluma yeterince seslenemiyor. Küreselleşme rüzgârları sesini kıstı dilin, güzelliklerin. Ne edebi­ yat hayatı anlatabiliyor, ne hayat edebiyatı dinliyor.

"Günaydın tavuklar, horozlar" diyebilmek kimse­

nin içinden gelmiyor. Hayatın anlamsızlaşması, sözü de anlamsız kılıyor.

★ ★ ★

Necati Cumalı için, yaşamının son dönemlerin­ deki en mutlu olaylardan biri doğduğu kentten al­ dığı çağrı olmalı.

1921 ’de doğduğu, üç yaşında ailesi ile birlikte Urla’ya göç ederek ayrıldığı Yunanistan’ın Arna­ vutluk sınırına yakın küçük bir kasaba olan Filori- na yöneticileri, kentlerinde doğan şairin 75. yaş gü­ nünü unutmamışlar, kutlamalar düzenleyerek ken­ disini de çağırmışlardı.

Eray Canberk ile Ataol Behramoğlu’nun da ka­

tıldığı kutlamalarda Necati Cumalı bu değerbilirlik karşısında çok mutlu olmuştu. Kent yakınındaki göl kıyısında, kent yönetimine ait yazarlar evinde ko­ nuk edilmişlerdi.

Böylesi duyarlıklarla karşılaşınca şaşırıyor in­ san, yeryüzünde böyle şeyler kaldı mı diye.

Ama insan bu işte, “tükenmiyor”, en olmadık yer­ lerde ya da zamanlarda umutlu, aydınlık yüzünü bir yerlerden gösteriveriyor.

Ne denli karanlığa gömülse de, gözü bir ışık arı­ yor. Bu da insanın “tabii iklimi”nin bir sonucu.

Necati Cumalı yeryüzünün güzel zamanlarını da gördü, karanlıkları da. Ardında bıraktığı ışık insan­ lığı güzelleştirsin.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

此外,血小板在傷口癒合過程中佔重要角色,另有一種提取自體血小板濃縮品的 技術,亦已運用於糖尿病足潰瘍等困難傷口。 高壓氧治療

Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı’nda Üst Batın MR görüntüleme ile sürrenal kitlesi saptanan hastalardan; gadolinyum içeren

[r]

Yeni sergisinde yer alan peyzaj ağırlıklı resim­ lerinde, onun doğayı yalınlaştıran duyarlı, kesin ve tutkulu fırça tuşları, soyutlayım öğeler arasında

Aslında bundan çok daha önce, yani günümüzden yaklaşık bir milyar yıl sonra Güneş’in parlaklığı okyanuslardaki suları bu- harlaştıracak kadar yükselmiş ve Dünya

sancaklarından mllre’ .kep

Yönetim Bilimleri Dergisi (7: 1) 2009 Journal of Administrative Sciences Turizm ile ilgili en geniş faaliyet ağına sahip ve en büyük uluslar arası örgüt konumundaki Dünya

Her­ halde, şahsî sergi açmak huşu' sunda cesaretsiz davranmaktan değil, fakat muayyen bir iç olgunluğu seviyesine ulaşma­ ğı beklemekten ileri gelen bu toplu