• Sonuç bulunamadı

Midhat Paşa'nın Suriye Lahiyaları ve Ortadoğu olayları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Midhat Paşa'nın Suriye Lahiyaları ve Ortadoğu olayları"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T-r-éá'í, t> r

MİDHAT PAŞA’NIN SURİYE LÂYİHALARI

Midhat Paşa’nın

Suriye Lâyihaları ve

Ortadoğu Olayları

NECDET KURDAKUL

Irak'm Kuveyt’i işgali, Ortadoğu’da sıcak savaşa yol

açacak mı? Lübnan’da iyileşmeye başlayan durum, kalıcı

bir çözüme ulaşacak mı?.. Düne kadar, buraları biz

yönetiyorduk ve böyle sorunlar çıkmıyordu. Ama

Suriye’de valilik yapan Midhat Paşa işlerin bozulacağını

önceden görmüş ve önlem alınmasını istemişti.

Giriş

1876 tarihli Kanun-ı Esasi’nin 113.

maddesinden yararlanılarak, II. Abdül- hamid tarafından Avrupa’ya sınırdışı edilen Midhat Paşa, ancak 28 Eylül 1878’de Türkiye’ye dönebilmişti. Gi­ rid'in Hanya kentinde dört ay kadar ikamet ettikten sonra, Midhat Paşa, Su­ riye Valiliği’ne atandı.

Midhat Paşa’nın Suriye’ye vali oldu­ ğunu öğrenen Midilli Mutasarrıfı Na­ mık Kemal, Menemenli Zâde Rifat Bey’e yazdığı bir mektubunda, bu ata­ ma hakkında şöyle der:

"...M idhat Paşa, mülkün her tara­ fını İslah edebilir; yalnız Suriye’yi islâh

edemez; çünki ora halkının mizacı bü­ tün bütün, kendi meşrebine mugayirdir. Ziya Paşa ’ya yaptıkları gibi yarın kal­ karlar, âna da bir irtikâb isnâd ederler. O dakikada işden soğur. Bir de, A vru- p a ’da sürünmeği gözünün önüne alır; yani İst ifâ eder...’’1

Kemal’in bu görüşü kısmen doğru *ı. Çünkü Suriye ve Ortadoğu

baş-tan aşağı Arablarla meskûn olmakla be­ raber, özellikle Lübnan kesiminde muh­ telif din ve mezhepte kavimler mevcut­ tu. Ortadoğu’nun güney kısımlarında ve Kâbe mıntıkasında ise Vehâbilik üst- düzey yöneticileri nezdinde kendisine zaten kuvvetli bir zemin sağlamıştı.

Arabların halk kesimi aşiretler hâ­ linde yaşamaktaydılar. Bu aşiretler; kibrin, gururun ve kendisini beğenmiş­ liğin tipik örnekleri olan babadan oğu- la geçen reisler, şıhlar tarafından yöne­ tilmekteydi. Bu reis ve şıhlar birbirle- riyle daimî bir kavga içindeydiler; hat­ tâ, kendilerini asîl sayan bu ailelerin içinde bile şunun bunun tahrikiyle amansız savaşlar sürer giderdi. Bu aşi­ ret reislerinin amansız kudreti, muhte­ lif mezhep şeriatçileriyle yapılan güçbir- liği ile halkın karanlık ve örümcekti bir kafada yaşamaya mahkûm edilmelerin­ den ileri gelmekteydi. Doğal olarak bu insanlar istenildiği şekilde yönlendirile­ bilirdi.

İşte Batı, Arabın bu vasfını öğrendik­ ten sonradır ki, bir taraftan Hind diğer

taraftan İpek yolları üzerindeki bu kıt’- aya egemen olmanın yollarını kolayca bulmuşlardı. Bulunan yöntemle Batı, Arabistan Yarımadasında irili ufaklı bir yığın devlet kurdu. Bunların başlarına kendilerini tutan asîl kanlı âileler çeşit­ li unvanlarla geçirildi. II. Dünya Sava- şı’ndan sonra da, Amerika duruma ta- mamiyle sahip çıkar göründü.

Yukarıda kalın çizgilerle resmedilen Ortadoğu’nun bugünkü perişan hâlini yüzküsur yıl önce görebilen Midhat Pa­ şa’nın Suriye Lâyihaları bence önemi­ ni hâlâ korumaktadır.

Suriye Lâyihaları

Muhtelif tarihlerde II. Abdülhamid’e gönderilen ve Suriye Lâyihaları adiyle tarihe geçen Midhat Paşa raporları üç tanedir:

1- 25 Kânun-ı evvel 1294 tarihli rapor2, 2- 17 Mart 1295 tarihli rapor. 3 3- 7 Mayıs 1296 tarihli rapor. 4

Bu raporlardan ilk ikisinin Bâbıâli, dolayısiyle Abdülhamid tarafından ge­ reğince önemsenmediği, daha doğrusu, Midhat Paşa’nın devlete karşı ayakla­ nacağı yollu alınan jurnallerin de etki­ siyle rafa kaldırıldığı anlaşılmaktadır.5 Oysa Midhat Paşa; Rusçuk’ta Bağ- dad’ta ve gittiği diğer illerde uyguladı­ ğı toplum kalkındırma sistemini Suri­ ye’de de uygulamak istemekteydi. Fa­ kat İslâhat önlemlerinin uygulanması­ na merkezden, yazılı sözlü bütün çaba­ larına rağmen, izin alamamıştı; bu

(2)

MİDHAT PAŞA NIN SURİYE LÂYİHALARI

Midhat Paşa.

denle, Namık Kemal’in tahmini gibi, 7 Teşrinevvel 1295 tarihli şifresiyle vazi­ feden affını istedi.6 Ancak Abdülha- mid bu dileği bir süre kabul etmez gö­ ründü, sonradan İzmir’e Aydın Valisi olarak gönderildi. Orada da, Abdüla- ziz’i öldürttüğü iddiasıyla tutuklanarak, Suriye Valisi iken aleyhinde jurnaller verenlerden “ Sururi” Efendi’nin birinci reisliğini yaptığı düzmece Çadır Mah­ kemesinde idâma mahkûm edildi...7

Midhat Paşa Lâyihalarının Ayrıntılı Özetleri

7 Mayıs 1296 Tarihli Son Lâyiha

Midhat Paşa bu son lâyihasında, ilk iki raporunda merkeze bildirdiği İslâhat önlemlerinin uygulanmasına izin veril- meyişine dokunarak, bu hususta gerek­ çelerini sıralamaktadır.

"...kavânin ve nizâmat-ı cedide hak­ kında. .. en sonra takdim eylediğim şif­ reli arîze-i âcizânemde kavânin-i müt- tehazenin esasen lüzum ve isâbetine di­ yecek olmayıp fa ka t bahis ve d a ’vâ memleketlerin ve bunların sekenesi olan halkın ihtilâf-i âdât ve ahlâkı cihetiyle nesak-ı vâhid üzere (tek tarzda) yapı­ lan kavânin ve nizâmatın ekserisi icra- sız kalarak icrâ olunabilenlerin dahi âsâr-ı fiiliyesi maksadın hilâfını

mün-tic olmasiyle zuhura gelen müşküâtın menşei burası olduğu arzedilmiştir”8

diyerek, Abdülhamid’in ortadan kaldır­ dığını pekâlâ bildiği halde, Kanun-ı Esasi’nin 108. maddesini ileri sürmek­ tedir:

“Kanun-ı Esasi’nin 108’inci madde­ sinde vilâyâtın usûl-ü idaresi tevsi’-i me­ zuniyet ve tefrik-i vezâyif kaidesi üze­ rine müesses olması hakkında va’d-iÂli dahi vilâyâtın hertarafında yollar ve şü- mendiferler ve telgraflar vesair vesâyet-i lâzime ve halkça istil’dat-ı kâmil husû- liyle A vrupa’nın ahvâl-i muntazaması derecesine yetişinceye kadar memleket­ lerin icâbât-ı mevkiyesine göre idaresi mahallerine bırakılmak mülâhaze-yi sâ- ibesine (hedefe uygun düşüncesine) müstenit olduğu halde şimdi bunun te- mamiyle aksi ve muhalifi olarak vilâ- yetlerce kâffe-i müfredât-ı umurun (bi­

linen bütün işlerin) merkez-i devlete celb ve cem ’i doğru olamıyacağı müstagnî-i arz ve beyandır ( ’nın arz ve beyânı gerekli değildir). ” 9

Esasen Midhat Paşa, aynı raporunun üst taraflarında bu konuda, açıkça şöy­ le diyordu:

“...ta ’rife hâcet olmadığı veçhile memleketlerin ve hususiyle Memâlik-i Mahrûse-i Şahâne ’den müştemel oldu­ ğu bil’ad ve emsâr (şehir ve beldelerin) ve bunlarda sâkin olan akvâm-ı müte- nevviyenin icâbâtı ve ahlâkı ve âdâtı birbirine benzemeyip meselâ Bursa ve Edirne’de vaz’ ve ittihazından istifade olunan bir usûlün Haleb ve Suriye ve Bağdad gibi yerlerde mûcib-i mazarrat olduğu ve bilâkis oralarda faideli olan şeylerin diğerlerinde zararı intâç eyle­ diği velhasıl pekçok şeyler vardır ki, ic­ raatının bir mahalde adi ve diğer ma­ halde zulüm ve gadr olmak lâzım gele­ ceği memleketimizin tafsîl-i ahvâline vukufu olanların (memleketimizin ah­ vâlini etrâfiyle bilenlerin) m a’lûm ve müsellemidir (bildiği ve kabul ettiği bir gerçektir).10

Görülüyor ki, Midhat Paşa, sınırla­ rı Tuna boylarından Suud’un Arabis- tanı’na kadar uzanan çok geniş Osman­

lI ülkesinde yaşayan muhtelif ırk, din,

mezhep ve ahlâk ve âdette bulunan in­ sanların tümüne ayni yasal önlemler uy­ gulanarak oralarının kalkınmasına: ora insanlarının “ halkça isti’dâd-ı kâmil husûlü” ne imkân olmadığını bizzat Abdülhamid’e ihtar etmekteydi.

Adı geçen lâyihalarda ileri sürülen önlemler gereğince uygulanmayınca ne olacaktı?

Bu sorunun yanıtını Midhat Paşa ilk iki lâyihasında ayrıntılariyle bildirir.

25 Kânunevvel 1294 Tarihli İlk Lâyiha

Midhat Paşa bu raporunda, Suriye, Lübnan ve dolayisiyle Ortadoğu hak­ kında şöyle der:

"... yüksek huzurlarında ta’r if ve be­

yâna hacet olmadığı veçhile Suriye vi­ lâyeti coğrafi mevkii itibariyle diğer vi­ lâyetlerin tümünden geniştir. Bu bölge halkı Arap, Türk, Türkmen, Dürzi, Nusayri, Marunî, Katolik, Protestan, Süryani, Ermeni ve bunların şube ve ne­ vileri olarak tam yirmi dört nevî millet, din ve mezhepte bulunan halktan oluş­ muştur. Cezair, Çerkeş, Tatar ve Laz göçmenleri de bu muhtelif fırkalara ilâ­ ve olunduğundan ve birtaraftan A r ab bedevi ve aşiretlerinin tutumları ise bi­ lindiğinden bu kadar muhtelif cinslerin idaresindeki zorluğu ta ’r if ve izaha ge­ rek yoktur.

“Hal böyleyken vilâyetin geçmiş de­ virlerdeki olaylarla tâ... ortasında bir Cebel-i Lübnan idaresi teşekkül ederek vergi, a ’şâr ve asker gibi yükümlerden ve damga, tütün ve alkollü içki vergi­ leri gibi şeylerden müstesna olmak üze­ re bir ayrıcalığa sahip olmuştur. ”

“Suriye k ıt’ası öteden beri Batı dev­ letlerinin ve özellikle Fransa ve İngilte­ re devletlerinin müdahalelerine uğrama- siyle bu iki devletin rekabet politikası olmak üzere birisi Dürzi’leri ve diğeri onlara karşılık Marunîleri himaye ettik­ leri gibi, iki taraf da İslâm ve Hıristi­ yan asılları üzerine himayelerinin geniş­ letilmesi sevdasına düşmüş ve Hama ile Lazkiye Sancakları arasında vâki Cebel-i Nusayri de Lübnan ’a yakın ge­ nişlikte ve yakın zamanlara kadar m a’- mûr bir durumdayken emvâl-i emiriy- ye hususunda ku r’a maddesinde vuku’ bulan suiistimallerle çoğu ahalisi dağı­ lıp perişan olmuş idi. Orasının da bu harab hâlinden istifade ile Amerikalı­ lar gelip birçok okullar ve kiliseler ya­ pıp anlar da bu veçhile orasını ele al­ mağa başlamış veA kkâ cihetine de A l­ manlar yerleşmiştir... 1

Sözkonusu raporda Osmanlı İmpa­ ratorluğumun gerek toprağının verim­ liliği gerek nüfusu ve gerekse ticarî mev­ kii nedeniyle en kuvvetli bir bölgesi ol­ duğu halde Suriye’nin geri kalmış olma­ sının başkaca nedenleri de şöyle sıralan­ mıştır:

“(a) Tuna’da uygulanan kısmen adem-i merkeziyete doğru giden vilâyât nizâmının Suriye’de ihmâle uğraması­ na karşılık çeşidli müdahalelerle mülkî idarenin acaip ve garip bir şekle girmiş olması.

“(b) Memlekette kuvvetlerin ayrılığı ilkesi uygulanmadığından; ve aynı za­ manda mahkemeleri oluşturan yargıç ve ilgili adliye memurlarının rüşvet ve ir­ tikâp peşinde bulunmaları.

(3)

MİDHAT PAŞA’NIN SURİYE LÂYİHALARI

“(c) Emniyet işleriyle meşgul olan zabtiye askerinin de halk arasındaki eşitliğe dikkat edecek karakterde bulun­ maması.

“(ç) Bölgede uygulanan vergi tahak­ kuk ve tahsili gibi köhnemiş ve adalet­ siz usullerle halkın süratle sefalete sü- rüklendirilmesi ve türlü suiistimaller. ”

Midhat Paşa, yukarıda özetlenen dü­ zensizlikleri ortadan kaldıracak şekilde, temelden itibaren islâha geçirilmesi ge­ rektiği üzerinde İsrar ile durarak, şöyle demektedir:

... işbu beyan olunan surette veyahut

daha başka önlemlerle bu vilâyetin ye­ niden tanzimi bir müddet daha kalacak veya eski halde bırakılacak olur ise ile­ ride ve belki yakın vakitte ta ’miri kaa- bil ve islâh olmıyacak bir hâle varaca­ ğını hâlisâne bir şekilde arz ve ihtara cür’et eyledim ...”12

17 Mart 1295 Tarihli İkinci Lâyiha

İlk raporun İstanbul’da istediği gibi etkili olmadığını gören Midhat Paşa, ikinci raporunu da göndermekte gecik­ memiştir. Bu raporda özellikle, Suriye ve havâlisinin ıslâhına önem verilmediği takdirde nelerin olabileceğini açıkça Merkez’e bildirmekteydi:

"... bu halden (yani İslâhat yapılma­

dığı halde) şikâyet edenlerin en büyü­ ğü ve başlıcası Frenkler olduğu gibi bu­ nun idâmesinden ve sonuçlarından po­ litikaca en büyük yararda bulunmak is­ teyenler de yine bunlar olduğundan şu hâle bir nihayet verilmez ise, Ingilizle- rin Anadolu Islâhı bahânesiyle vilâyet­ ler idaresini İngiliz memurlarının eline vermek istedikleri gibi Suriye’ye de ya onlar ya da Fransızlar böyle bir bahâ- ne ile el atmak niyetinde bulundukları bilinen bir şeydir... ” 13

Ve de Midhat Paşa, bu lâyihasının • sonlarına doğru şöyle devam etmekte­ dir:

"... kırk seneden beri Suriye’nin sa­

hile yakın kısımlarında nüfûz-i hükü­ metlerini (sömürge idaresini) yerleştir­ mek için Fransızlarla Ingilizlerin birbir­ lerine rekabetle icra ettikleri entrikalar Cebel-i Lübnan ’ın şimdiki hâlini getir­ dikten sonra geri kalan yerlerini de ona benzetmek'için iki taraf da açıktan açı­ ğa çalışmaktadırlar. Bu iki devlet gibi sair devletler de, onlara bakarak, me­ selâ Fransızlar Cebel-i Lübnan 7 ve In- gilizler Dürzileri nasıl himâye ederler ise, Amerikalılar da Cebel-i Naşiri "yi ele almak üzere oralara birçok okullar ve imâretler yaparak maddî ve m a’nevî vönlerden Nasirileri yabancı himâyesi-

’ teşvik ettikleri görülmektedir.

Almanya’nın da, Kudüs sahillerine

koloni adiyle birtakım Almanlar geti­ rip ve köyler teşkil edip oraya yerleştir­ dikleri görülmüştür.

“ Velhasıl, her devlet Suriye’nin bi­ rer k ıt’ası üzerinde te’sis-i hükümet et­ mek mukaddematına (sömürge idaresi tesisine) çalışıp; Ispanyollar bile bu defa Yafa taraflarında bir kilise ve bir okul inşasiyle onların da hallerince bundan hisse kapmak telaşına düştükleri görül­ müştür.

“Bu müdahalelerin kötü tesirleriyle Hıristiyan halkının terbiyesi bozulmuş, kimisi Cebel-i Lübnan ile birleşmek ve kimisi ayrı ayrı yabancı himâyesinde fırkalar teşkil etmek hayâline düşmüş ve Dürziler dahi tngilizlere istinaden Havran ve Cebel Dürzileri havâlisinde bir hükümet idaresi tesisine kalkışmış ve İslâm ise bu kadar karışıklıklar için­ de şaşkına dönmüştür. ” 14

O halde, Midhat Paşa’nın ileri sür­ düğü önlemler alınmayınca ne olacak­ tır?

Midhat Paşa bu muhtemel sorunun yanıtını ikinci lâyihasının sonlarına doğru zâten veriyordu:

"... Devletçe şimdiye kadar bunca

kavânin ve nizâmat yapılmış iken devlet-i aliye'de nizâm ve kanun olma­ dığına dair isnât olunan kusur ve nok­ sanın mücerred bu halden neş’et eyle­ diğini pek güzel bildiğim cihetle m ev’- ûd olan nizâmâtın dahi buraca matlûb olan islâh-ı ahvâle kifâyeti ümid oluna- mayıp şimdiki halde ise hatîrsiz ve sek- tesiz (tehlikesiz ve zararsız) olarak bir müddet daha böylece devam edeceğine i’tikad etmek ne kadar yanlış ise bir işin çâre ve devâsını bilip de anı yapmak ik­ tidarında olmamak ve intâç edeceği ma­ zarratı bile bile kabul etmeğe müteham­ mil olmak dahi kutlarınca müşkil ol­ makla... ” 15

Midhat Paşa, sözkonusu ettiği “ mazarrat” m ne olabileceğini bu lâ­ yihasında şöyle işaret etmiştir:

...ş u hâle bir nihayet verilmezse İn- gilizlerin Anadolu İslâhatı vesilesiyle Umûr-ı vilâyâtı İngiliz memurları yedi­ ne vermek istedikleri gibi Suriye’ye dahi ya ânlar veya Fransızlar böyle bir vesi­ leyle el atmak tasmîminde bulundukları m a’lûm olmakla bir kere ânların şu tek- lifatı vücûde gelecek olursa çünki isti­ nat ettikleri âsâr-ı sû-i idare meydanda olarak A vrupa’nın her tarafına broşür ve gazetelerle neşrolunduğu cihetle efkâr-ı umûmiye kendilerine muvâfık olduğu gibi Şam ’ın bir kıt'asına yerleş­ tirdikleri mekâtib ve medâris ve koloni kuvvetiyle oralarca hissedar olmak is­ teyen devletler dahi ânların politikası­ nı terviç edeceklerinde şüphe yok­ tu r...”'6.

Sonuç

Midhat Paşa, lâyihalarında, Suriye ve Lübnan ve dolayısiyle tüm Ortado­ ğu’yu bekliyen tehlikelere bilinçle eğil­ miş bulunuyordu. Bu tehlikelerin ona göre nedeni, Ortadoğulu insanın, Batı uygarlığı karşısında bir köle hâline ge­ tirilmek istenişi idi. Bu da, sömürgeci devletlerle çıkar ve güç ortaklığı yapa­ rak batı sanayiinin muhtaç olduğu ham madde ve tüketim depolarının tarihsel Hind ve İpek yollarını, “ gizli petrol harbi” şövalyelerin emrine vermekti. Böylece İngiliz, Fransız ve sonra Ame­ rikalıların buralarda birer birer açtık­ ları okulları, kiliseleri ve hattâ hastaha- neleri, birkaç yüz milyon insanın mut­ luluğuna karşılık milyarlarca dünya in­ sanının başına belâ kesilivermişlerdi. Bu kurumlardan istenilen düzeyi muhafa­ za ve idâme ettiren bürokratlar, öğret­ menler, teknik adamları yetiştirilerek teknolojinin ölüm saçan fabrikaları, santralleri ve benzer kuruluşları man­ tar gibi ortalığı kaplayıvermiştir.

Tarihin karanlıklarına gömülmüş olan devirlerin uykuda gezer insanları haline getirilen Ortadoğulunun, Midhat Paşa’nın değimiyle, “ halkça istidâd-ı kâmil husûle” getirecek şekilde yetişme­ lerine olanak tanımayan ne idi? Tekno­ loji mi, bilim mi?

Bu konuda Fransızların ünlü fizikçisi Jean Perrın (1870-1942) şöyle diyor:

“ İlim haddizâtında, ahlâkî olmadı­ ğı gibi ahlâka aykırı da değildir; keşif­ lerin değeri adamına göre değişir; iyi in­ sanlar onu iyiye, kötüler de kötüye kul­ lanırlar...” 17

Acaba Birleşmiş Milletler kurumu, bu ihtiyar dünyayı, evrensel kötülerin elinden kurtarabilecek mi? □

1 Namık Kemal’in Mektupları, Hazırlayan: Fev- ziye A bdullah Tansel 1969, Cild: II, s.312 2 Midhat Paşa’nm Suriye Lâyihası, Naşiri Hüse­

yin Tosun, İst. 1324

3 M ir’âl-ı Hayret, M idhat P aşa’nın hayât ı siya- siyesi, cild: 2 s. 359-363 (1325).

4 Aynı yapıt, s. 363-368.

5 O rd. P ro f. 1. H akkı U zunçarşılı, Midhat Paşa ve Yıldız Mahkemesi 1967, s. 132, 140-148. 6 M ir’ât-ı Hayret, s. 369

7 Bkz. Midhat Paşa ve Yıldız Mahkemesi.

8 M ir’ât-ı Hayret, s. 363

9 Aynı yapıt s. 367 10 Aynı yapıt s. 364

11 Midhat Paşa ve Yıldız Mahkemesi s. 133 (234 numaralı dipnot) ve Midhat Paşa’nm Suriye Lâ­ yihası, Nâşiri Hüseyin Tosun, İst. 1324. Baştan itibaren.

12 Midhat Paşa'nm Suriye Lâyihası, İst: 1324, s.5-31

13 M ir’ât-ı Hayret, s. 361 14 Aynı yapıt s.360 15 Aynı yapıt s. 361 16 Aynı yapıt s. 361-362

17 Jean Perrin / çev. Avni Yakahoglu, Behiç E n­ ver K oryak, tiim ve Ümil 1964, s. 176.

27 • 347

Referanslar

Benzer Belgeler

Hastalık nüksü ve revizyon cerrahisi oranlarının daha fazla tespit edildiği nazal polipli hastalarda takiplerin düzenli ve uzun süreli yapılması; kronik sinüzitli ve

Bulgular: Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi Psikiyatri Servisi’nde hemşirelik ekibi tarafından yürütülen etkinlikler; günaydın toplantısı, işe

Haberi duyan hiç biri onun halîfeliğini inkâr etmedi ve herhangi bir karşı çıkışa kayan olmadı.” (Cüveynî, 1995,s.169). Cüveynî, buradan hareketle imâmet akdinde

Analist, ekonomik açıdan İran’ın Rusya için önemine de değinmiştir: “Birlik üyeleri arasın- da, endüstriyel malların satışı için bir fırsat sunan İslam Cumhuriyeti,

Irak Devlet Petrol Pazarlama Şirketi (SOMO) yaptığı açıklamada, IKBY üretimi de dâhil olmak üzere Irak’ın mart ayında günlük 3,9 milyon varil petrol

27 Mart Cumartesi günü başkent Bağdat’ta Ürdün Kralı İkinci Abdullah ve Mısır Cumhur- başkanı Abdülfettah es-Sisi’nin katılımı ile Ürdün, Mısır ve Irak

PD]OXPODUÕQ ]DOLPOHUH NDUúÕ KDNOÕ PFDGHOHOHULQL GQ\DQÕQ QHUHVLQGH ROXUVD ROVXQ KLPD\HHGHU´28 Anayasa¶QÕQ bu PDGGHVLQGH DoÕNoD EHOLUWLOGL÷L JLEL øUDQ 0VOPDQ

Suriye’nin Hafız Esad ile birlikte geliştirdiği yeni strateji gereği (Mısır’ın İsrail ile sulh yapmasının akabinde Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün ve FKÖ arasında zımni bir