Bir Semiin Tarihinden Notlar
T T - 5 0 / / a s
E M İ R 6 Â N
Geçen sene toprağa verdiğimiz doğma büyüme Emirgân’lı, babam Muhiyeddin Eri- çok’un notları arasında Emirgân’a dair bazı malûmat buldum.
Kendisinden, «Yeni Tarih Dünyası» nın 6 numaralı nüshasında, Sayın Cemâleddîn Server Revnakoğlu’nun değerli kalemiyle bahsedilmiş olan merhumun derlemiş oldu ğu bu notları, o tarihlerde vuku’bulmuş ba zı mühim hâdiseleri de ilâve ederek, Bo ğaziçi’nin gitgide şirinleşen ve rağbet bulan bu meşhur mesiresine dair bilgiye sahip bulunmayanların merakım izaleye yardımı dokunur düşüncesile «Yeni Tarih Dünyası» sahifelerine tevdi’ ediyorum:
Sene: 1635... 4 üneü Murad, Revan kal’asını fethettiği sırada mezkûr kal’a mu hafızı Yusuf Paşa (O zamanki adı: Emirgüne oğlu Tahmasp kule Han) ile Kethüdası Mu. rad ağa, âmân dileyerek binden ziyade teb’_ asiyle atabe’i padişahî’ye Ruy-i-mâl olduk larında cürümleri afv olunduktan başka, «Mazhar-i-Nüvaziş-ü-İhsan-i Şehin Şahî ol- malariyle 3 Tuğ ile Halep eyaleti Emirgün oğlu Yusuf Paşa’ya ve Mîr-i-Miranlık ile Trablus, Şam eyaleti, Murad Kethüda’ya ihsan olunmuştur.
Murad Kethüdanın idamından sonra az- lolunan Yusuf Paşa (Hassa) 1ar ta’yini ile ikrâm görmüş ve müsahib-i- şehin şahî’lik şerefini de ihraz eylemiştir. Ayni zamanda Padişah tarafından Mumaileyh için ol ma halde (Emirgânda) bir sahil saray (YALI) bina ettirilmiştir.
İşte bundan dolayıdır ki mezkûr ma- hall, (Emirgün Oğlu) namiyle isimlendiril miş ve meşhü rolmuştur.
Bilindiği gibi son çeyrek asır içinde bu yer, bir kaç isim değiştirdi. Omda doğdu ğum için çocukluğumda (Mîrgün) olarak bellemiştim. Mülgâ Şirket-i_Hayriyye’nin vapur iskelesi, şimdi iki mermer Arslan hey keli bulunan, Çınar kahvehanesi meydanı na nazır yerde idi. «MİRGÜN» şeklindeki levha, hâlâ gözümün önündedir. (1).
(1) girketi Hayriye’nin Boyacıköyün-
de de bir vapur iskelesi vardı.
Y a z a n : T a ci E R İÇ O K
Meşhur Rüştiye mektebi de «MİRGÜN RÜŞDİYESİ» diye anılırdı. Rahmetli ba bacığım da manzumelerinde (MİRGÜNLÜ) mahlasını kullanmıştır. O zaman baltalan mamış olan meşhur (Mirgün Korusu), (2) geçilince muhacir mahallesi denilen şimdi ki Reşit Paşa mahallesiyle üç ayrı mahal leye münkasem olduğundan bir ara (MİR GÜN) ismi, (ULU KÖY) olmuştur. Fakat bu adın ömrü kısa sürerek tekrar (MİRGÜN) ve nihayet ünlü ve bu semte muhabbetli şa- ir-i-muhterem Yahya Kemal Beyatlı’nın isa betli ve selâhiyetli teşebbüsü ile Rüşdünü id râk edebilerûk (EMİRGÂN )olmuş bulun maktadır.
Burada yine tarihi karıştıralım:
1639 d|a Sultan 4 üncü Murad; İrtihâl, biraderi Sultan İbrahim culus ediyor. Yu suf Paşa, (EMİRGÜN OĞLU) idam olunu yor ve meşhur sahilhane, Şeyhûl İslâm-i-es- bak Mustafa Efendi’ye temlik ediliyor.
1777 de (Cami’ler de mahya etribi bu senededir; Sultan 3 üncü Ahmet devri.)
Mirza Mustafa Efendi, bu sahilhanede vefat ediyor. (3) Sahil hane ,oğlu Sudûr’- dan Mehmed Emin Salim Efendi’ye tahsis olunuyor.
1739: (Bu senenin 22 Eylülünde meşhur Belgrat Muahedesi akdedilmiştir). Meh
met Salim Efendi, Şam civarında irtihal ediyor. Sahil hane, vessâf Abdullah Efen di’ye intikal ediyor. (Bu zat de Sudurdan- dır.)
(2) Bu Koru’da meşrutiyetin ilk se
nelerinde bir gazino ve bir de tiyatro bi
nası vardı. Mahallin ittihad-ü-terakki fır kası erkânının teşebbüsü ile o zamanki do nanma cemiyeti menfaatine, hamiyete daya nılarak bir lira altın gibi yüksek ücret mukabilinde Namık Kemal’in «Karabelâ»- sınm oynandığını hatırlarım. Bu tiyatro: AbdüVrezzak, K. Haşan Efendi’lerle Minak- yan, Kına rve Şamram Hanımların perestiş- k&rlariyle dolardı.
(3) İstanbul’da, Kalenderhane tekke si Pişkâhmdaki eseri hayrı olan mektep hâ zinesinde defin-i-hâkdir...
1760: Sultan 3 üncü Mustafa devri: ; (müskirat yasak edilmiş; kalk, afyona müp_ telâ olmuştur. Kıyafet nizamnamesi, bu se- ; ne tatbik mevki’ine konulmuştur.) Vessâf Abdullah Efendi, vefa ediyor. _ Türbesi, E- yüp’dedir- sahil hane, oğlu Mehmed Es’ad ; Efendi Şeyhül İslâm oluyor. (Hamidiye İmareti, Vaz.ü İhdas edilmiştir). ;
1778: Mehmed Es’ad Efendi vefat et mekle sahil hane, mahiûl’e kalıyor. (Bu se ne Beylerbeyi cami’i şerifi tamamlanmıştır.)
1790: Mukataa-i-zemin ile birinci A b- ! dülhamit, mahalli mezkûr’un (Emirgân’m) ; bir kariye olmasını ferman ediyor. Mü- I ceddeden bir caimi’i şerif, bir hamam, dük- ; kânlar vesaire ile bir kariye ihdas olunu_ ! yor.
Bu karye, Sultan 3 üncü Selim devrin de dfeha ziyade şeref ve vüs’at etmiştir.
Emirgân’m, bugün Çınar, Kestane... kahvehanelerinin işgal ettiği, iskele mey- dam bir zaman, meşhur tevkî’i Feridun bey merhumun bostanı imiş. Bu zat Kanunî’nin son Sadrazamı, -o vakit Sultan Ahmed ca- ' mi’inin inşa edildiği meydanda konağı bu- ; lunan Sokullu Mehmed Paşa’nın mu’temed- lerinden Nişancısı ve Kâtibi Feridun bey_ dir.- 1573 de Nişacı olmuş, Sultan 3 üncü : Murad’ın ilk saltanat yıllarında bu vazife- den azledilerek Semendire Sancak beyli- ği’ne gönderilmiş, Sokullu’nun vefatını mü- teakip (1581) tekrar Nişancı olmuş ve Ka- / nunî’nin torunu Aişe Sultan’la evlenmiştir.
15 Mart 1583 de vefat etmiştir: Eyüb’de medfundur.
Padişahların fermanlarını ihtiva eden, iki cild’den mürekkeb meşhur (MÜNŞE- !; ÂT_I_SELÂTIYN) Tarihî de, kendisine CFe_ ridun Ahmed Paşa) denilen mumaileyhin
eseridir. I;
Tacî ERİÇOK;
862
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi