I
-MİLLİYET 1 NİSAN 1993 PERŞEMBE *
EVET-HAYIR
AKSOY’UN UYARISI...
M ER Asım Aksoy bugün 95 yaşında... Kim mi Aksoy?
Yıllarca Gaziantep milletvekilliği yapmış, Türk Dil Kurumu'nda kol başkanlığında, genel yazmanlığında bulunmuş, Atatürk devrimine gönülden bağlı bir aydın, bir öncü, bir bilim adamı...
Böyle bir kişiden aldığım mektubu, daha doğrusu bir yazıyı tüm okurlarımın okumasını isterim.
Bu yüzden, bugün sütunumu Sayın Aksoy’a bırak mayı yararlı görüyorum:
“Bilginin kaynağı dil, dilin haznesi sözlüktür. Ki şi ne işle uğraşırsa uğraşsın, elinin altında bir söz lük bulundurmak, karşılaştığı dil güçlüklerini, ona bakarak çözmek zorundadır. Sözlük bir dilin anaya sasıdır da. Sözlerin doğru mu, yanlış mı olduğu on dan öğrenilir.
Bu denil büyük önem taşıyan sözlüğün içinde bir tek yanlış bulunmaması gerekir. Oysa Kenan Evrenin kurduğu Dil Kurumu’nca 1988’de yayımla nan ‘Yeni Baskı Türkçe Sözlük'te, şimdiye değin be nim saptadığım yanlış dört yüzıi aşmaktadır. Bu sözlük, devletin resmi bir kuruluşunca ve kırk bilim adamının sorumluluğu altında çıktığından, okullar da, basında, resmi, özel bütün kurumlarda ve okur yazar herkesin elinde güvenilerek kullanılacak bir temel kaynak özelliği taşımaktadır. Kullanılış alanı bu ölçüde geniş olan bir sözlüğün bu denli yanlış-
dolu olmasır , bir yaı Iduğum kın yazı ile i
leştlrllerlm haklı bulunmuyorsa bunun da âçıklan-larla ı İmasının, bir yandan bilimsel utanç kay-... kay-...h
li-i aş kın yazı ile ilgililerin dikkatini çekmeye çalıştım. E-nağı, bir yandan da ulusal kültürümüz için bir teh ke olduğunu belirterek, dört yıldan beri yirmiyi
aş-bağlı bulunduğu (eski ve yeni) iki başbakana uğum dilekçeye yanıt verildi. Son olarak 5 O-masını dilerdim. Ne bu sözlüğü yayımlayan kurum dan yanlışları savunan bir ses çıktı, ne de bu kuru mun r
sunduğum dilekçeye y a n ıt1
cak 1993 tarihinde bir dilekçeyle Milli Eğitim Bakan- lığı’na başvurdum. Dilekçeme, sözlükteki dört yüzü aşkın yanlıştan elli kadar örnek de ekleyerek bunla rın inceletifmesini, eleştirilerim haklı görülürse bu sözlüğün okullarda kullanılmasının sakıncalı ola cağını bildirdim ve dilekçeme olumlu ya da olum suz yanıt verilmesini diledim. Aradan kırk gün geç tiği halde bir yanıt çıkmayınca, 15 Şubat 1993'te sa yın bakanın adına şu telgrafı çektim: ‘Türkçe Söz lü kle ilgili olarak kırk gün önce sunduğum dilekçe me henüz cevap alamadığımı arz ederim.’
Bir aydır bekliyorum, bu telgrafıma da yanıt ve rilmedi.
Yurttaşların dilekçesine yanıt verilmesinin ya sal bir ödev olması yanında ulusal kültürümüzü ‘resmen’ yozlaştıran bir durumu düzeltme uyarıları na ilgililerin kulak tıkaması, çağdaşlık savına ters düşen çok üzücü bir tutumdur.
Dört yıldan beri hükümete duyuramadığım bu ayıbı ortadan kaldırmanın çaresi -öyle görünüyor ki- basınımızın ve özellikle değerli yazarlarımızın, sonuç alınıncaya değin, konu üzerinde durmaları dır. Burada ne siyasal, ne kişisel bir amaç vardır. A- maç, ‘Kültürümüzü ve kamuyu yakından ilgilendi ren çarpıtılmış bilimsel gerçekleri düzeltmek’tir.
Kenan Evren Dil Kurumu'nun ‘Yeni Baskı Türk çe Sözlük’ü, Atatürk'ün Dil Kurumu’nca çıkarılmış : buna ‘bl-yapmak İstemiştir. Bütı
lar da bunlardadır. Eklemeler, dilimizde ses’ ve bl-olan Türkçe Sözlük'ü temel almış, ancak
limsel' eklemeler yapmak istemiştir. Bütün yanlış-çim değişikliği ile kullanılmakta olan Arapça cüklerln ‘kendi dillerindeki doğru biçimini gc mek’ için yapılmıştır.
yucular için düzenlenmiş olan bir sözlüğünde buna
ı işe gir
js u’ diye
yanlış yazım verilmesi, bağışlanamayacak bir bilim suçudur.”
Milli Eğitim Bakanlığı, Sayın Aksoy'un bu seslenişi ne bilmem olumlu yanıt verecek mi?
. Ortak dilin, her
söz- löster- e oku-pek de gerek yoktu. Ama mademki bu işe girişildi, ‘doğru biçimler' gösterilmeliydi. ‘Doğrusu’ diye