Necati CUMALI
Şiirin Üzgün Nöbetçisi
«YALNIZ GEÇEN ÖMRÜN BİR UYKUSUZLUK GECESİ
ÇEKMİŞKEN AYNALAR BENİ MÜTHİŞ BİR SORGUYA...»
C. S. TABANCI
t A M I lisan ı sonlarında, bir akşam üs*
| H 4 S tü> kişi, Kutlu'nun kaldırım Üs- * * tündeki terasında oturuyorduk. Ankara bol ışıklı bir bahara girmişti. Atatürk Bulvarını gölgeleyen at kestaneleri yeni yeni yaprak sürüyordu.
Şaka değil! Hemen sağımda oturan insan Cahit Sıtkı Tarancı’ydı. En azından yirmi şi irini ezbere bildiğim, hangi derginin kapağın da adım görsem hemen satın aldığım Cahit Sıtkı Tarancı. Az önce Baki Süha tanıştır mıştı bizi. Yirmi yaşında bir şiir tutkunuy dum. Dergilerde tek tük şiirlerim yayınlan maya başlamıştı. Ceplerim şiir karalamala rıyla doluydu. Ama yazdığım şiirlerden hiç birini ona okuyabilecek değerde bulmuyor dum.
Pek konuşkan değildi. Aramızda konuşan Bâki’ydi daha çok. Aklıma ne gelse, o acemi lik şiirlerim gibi, onun yanında konuşulacak değerde bulmuyordum. Ayrıca bir şiirimi o- kumamı isteyecek diye Urküyordum.
Onunla göz göze gelmekten çekinerek, Bâki’yi dinler görünüyor, .yine de onun ne
diyeceğim ııe yapacağım ko.lluyordum. Bâkı, daha önce, boyunun kısalığından,1 Haşim’den bildiğimiz o saçma çirkinlik saplantısına ka pılmaktan, duyduğu üzüntüleri uzun uzun anlatmıştı bana. Işıl ışıl yanan koyu siyah gözleri vardı. Bakışları hemen içinin sıcaklı ğım duyuruyordu insana. Ağır başlı, üzgün duruşluydu. Alnında, ağzının iki yanında yer etmeye başlayan çizgiler, duyarlığın, ince bir dikkatin anlamını taşıyorlardı. Bana hiç de kısa boylu görünmüyordu. Yüzü ise zeki, iç li, sevilmeyi hak eden bir insanın güzelliğin- deydi.
Fransa’dan yeni dönmüştü. Baki ile üç yıl bir ayrılıktan sonra ilk kez karşılaşmalarıydı.
Yedek Subay Okuluna girmek için gelmişti Ankara’ya. Almanlar Paris'e girerken, arka daşlarıyla Paris’ten güneye bisikletle kaçış ları, yolları tıkayan büyük göç üstüne kısa kısa bir şeyler anlatıyordu. Ona bakarken şi irlerinden değişik dizeler hatırlıyordum:
Yaşaran gözlerime bak Ben yalan söylemek bilmem Herşeyim güneşte çıplak Nedamet bende cehennem.,
«İmkânsız Dostluk», «Gençlik Böyledir İş te». «Ölümden Sonra», «Sulh Bir Hatıra
01-Cahit Sıtkı Tarancı, he
men tüm şiir s e v e r le
rin sık sık andıkları bir
ozandır. Tarancı, 13 e-
kim 1 9 5 6 ’da öldü. O ’nu
yitireli tam 20 yıl olmuş
du», «Gün Eksilmesin Penceremden» gibi şi irleri ne kadar yakışıyor, uyuşuyordu onun alçak gönüllü, ince kişiliğine.. Büyük bir şair olduğunu bilmiyor gibiydi. On yaştan fazla büyüktü benden,
o
akşam hep eşitmişiz, ak ranmışız gibi davrandı. Öyle ki ertesi akşam Kutlu’nun önünde karşılaştığımız zaman çok tandır arkadaşmışız sandım kendimi. Onun la yıldan yıla artan, en küçük bir kırgınlığın karışmadığı, kardeşliğimiz dostluğumuz öyle başladı.Şimdi duruyor mu bilmem? Ankara’ya gidip geldikçe hiç ilgilenmedim. Bahçe kapı sı, tiler Bankasının gerisindeki alana açılan,
eski Hukuk Fakültesi yapısı ile XV. Yıl Kah vesi arasında, boz renkli bir apartman vardı. 1945 eylülü ortalarından 1946 kasımına kadar Cahit'le, o apartmanın birinci katındaki bir odada oturduk.
Yeni şiirlerini pek üstüne düşülmezse o- kumak âdeti yoktu. O gece ben sormadan yeni bir şiirini okuyacağım söyledi. Dikkatle dinlememi istedi.
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Cahit’in şiire verdiği bütün emekleri, bü tün kişiliğini tanıtlayan, özetleyen bir şiirdi. Her sözü, her dizesi Cahit’in daha önce yaz dığı güzel bir şiirinden seçilmiş gibi bir şiir. Sanki «Gençlik Böyledir işte» şiiriyle başlı yordu:
İçimi titreten bir sestir lıer gün Saat her çalışında tekrar eder : «Ne yaptın tarlam, nerde hasadın? Eîin boş mu gireceksin geceye? Bir düşünsen! Yarıyı buldu ömrün. Gençlik böyledir işte, gelir gider : Daha sonra «Paydos», «İmkânsız Dost luk», «Ölümden Sonra» gibi şiirleriyle gelişi yor, sanki ilk gençlik yıllarında yazdığı «Ta- * but» şiiriyle tamamlanıyordu. Bu saydığım şi
irler, a y r ı ayrı, Cahici'in, güzel, kendi kendi- - ni kurtaran şiirleridir gerçi. Ama Cahîd’in bu şiirlerinin temalarını işleyip de, bu şiir lerindeki başarıya ulaşamadığı bir çok şiiri vardır. İşte, bir bakıma bütün o şiirler birer taslaktı, birer hazırlık çalışmasıydı, amaç «Otuz Beş Yaş Şiiri.ne varmaktı sanki. Cahit amacına varmıştı. Bu kanımı «Tam senin şi irin, katıksız yüzde yüz» diye özetledim. Şi irini bir kaç kez daha yinelettim. Şiirini oku maya başladığı sırada yaptığım şaka İçin Ö- zür diledim. «Bunun İçin bize bir şey olmaz ya, dedi. Bu yaşadığımız koşullan şakaya a- labiliyoruz, umursamıyoruz! Gücümüz orda!»
(Devamı 9. Sayfada)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi