1 « * '• '* '* ‘" 'V
ölttmûnûn yıldönümünde;
Ahmet Haşim’e
dair düşünceler
Yazan:
Yunus Kâzım Kân!
Ahmet Hâşim 1908 den sonra haya ta atılan bir nesildendir. Onların ilk gençlik çağları Abdiilhamit XX. in is- tipdat idaresine rastlar ve çoğu ida di sıralarında iken Namık Kemal’in siyasi yazılarını okumuş, hürriyet ka sidesinı, Vaveylasını ezberlemişti. F - debiyat hevesleri uyandığı zaman da tık sık Sis manzumesini okurlardı. Hakikatte Namık Kemal’in, Tevfik Fikret’in fikirlerinde zamanlarım aşa cak bir derinlik yoktu. Abdülâziz ve sonra Abdülhamit II. istipdatların: de virdikten ve Meşrutiyeti kurduktan
sonra cemiyete kendiliğinden kalkın ma tolacağını sanıyorlardı. Doğrusu nu söylemek lâzımgelirse ne sosyolo jik kavramlar vardı, ne de topluluk ta yapılması gereken değişiklikler
j hakkında açık ve kesin bir proğrarn ■ lan. Böyle kolay siyasi felsefe zama mn gençlerini politikaya sürüklemiş ti. Her türlü mânası ile, gündelik ve ya sosyal reformları gerçekleştirmek gayesiyle güdülen içtimai politika 1908 gençliğinin büyük ihtirası idi. Ahmet Hâşim neslini kasıp kavuran siyasetin büsbütün dışında kaldı. Ikın ci Meşrutiyet yıllarında ne ittihatçı oldu, ne Itüâfçı, Kurtuluş savaşından sonra da inkılâpçı Milliyetçiliği tuta rak aksiyona karışmadı. Yazılarında bu siyasi ceeryanların akislerini bula iniyoruz. O 1908 den sonra hayata a- tılan imza, sahipleri arasında bu si yaset dışı davranışı ile hemen hemen bir istisnadır. Bu istisnai halin burada izahım yapmak istemiyorum.
Fakat onun siyasetten uzak yaşa ması sanati için kazançlı oldu, ilkön ce, “genç kalemler,, sonra “yeni me< - mua,. ile mili Sbir kültür proğramı or taya atılmıştı. Hece vezni, terkipsız cümle v.s. O bunlara uyacak yaşta di. Nesil arkadaşları nazımda ve ne sirde bu proğramı kabul ettiler. Ve başladıkları zamanki Uslûbü, edayı bı rakarak da bugünkü dil devrimi- ne kadar süren hareketin içinde yürü düler. Tahmin olunur ki, Ahmet H a şini sağ olsaydı bu hareketin dışında kalırdı. Bu niçin böyle olmuştur? Çünkü o dilin sadeleşmesini, yabancı sözlerden temizlenmesini ve nihayet dilde Türkçülüğü kendisi için meseie edinmiyordu. Mehmet Emin Yurdaku- lun, Ziya Gökalp’m Atatürk’ün dilde yapmak istedikleri değişikliğin sanat la ilişiğini anlıyamıyordu. Bunu büs bütün anlayışsızlığına, tembelliğine, geriliğine ve inatçılığına hamlederek açılmaktan ziyade, bugün OsmanlIca dediğimiz eski yazı diline başlanmış olmasına bağışlamalıdır. Bu yazı dili onu sıkmıyordu. Mesele kullanılan â- lette değil, o âleti kullanabilmekte i- di. Ahmet Haşim kendinden önceki neslin bile bıraktığı terkipleri şiirle* rinde kullanıyordu. Yahya Kemal’in
iki nazını diline mukabil onun bir tek dili vardır. Yahya Kemal “Ok” man zumesini yazarak heceyi denemişti? Halbuki Ahmet Hâşim hece ile bir tek şiir söylemeğe özenmedi. Çünkü 0 dil ve şekil işlerine önem vermiyor du. Onun sözünde dil ve şiir ayrı bi rer alanlar. Hakikatte dil bahsinde çok yeni ve ileri düşünüşte bir adam şiirde çok eski ve geri bir zevki de vam ettirebilir, işte Ahmet Hâşim bunun aksi istikamette bir insandı.
Düşünelim ki, Ahmet Hâşim’den ön ce şiirde Tevfik Fikret’in Cenap Şa habettin’in eserleri üstün tutuluyor du. Fikret yaşlandıkça şiirden nesre kayıyor, “Halûk’un Defteri”ni doldu- ıan manzum nesirler yazıyordu. Şair liğinin en parlak devrinde hayran ol duğu Fransız şairi de Fraıısuva Kope idi. Yani Fikret, şiirlerini yazdığı za man artık moda bile olmaktan çıkmış bir Parnasıyen. Tevfik Fikıet Fran sız edebiyatım belki edebiyat tarihin den biliyordu. Fakat yaşıyan edebiya tı takibederek bir artist duyuşu ile onda yeniyi ve istikbale kalacak o - *aw tanıyıp sevcmiyordu. Cenab’ın Av rupa’ya Fikret’ten daha vakın olduğu muhakkaktır. Fakat hiçbir şeye ihti rasla bağlanmamak, daima satıhta yüzmek onun büyük kusuru idi. Onun için şiirleri de, zamanında yek beğe nilen nesirleri gibi daha sağlığında r- kunmaz olmuştur. Ahır et Hâşım’m şiirlerine gelince bunlar dil bakımın dan Cenab’ın veya Fikret’mkılerden c kadar farklı değildir ama, ötekilere göre ne kadar yeni, ne kadar taze vc orijinaldir. Bana öyle geliyor ki, A h met Hâşim Galatasaraydar. itibaren 1 ransız edebiyatım günü gününe ta- kibetmiş ve bu edebiyatta olan biten şeylerin kendi nabzında attığını duy muştur. Tam mânasiyle AvrupalI, ya ni zevki zamanının zevki olan ¡
1
« şairimiz odur. Kendi Fransız yaşıtla rı 1900 yıllarında Fransız şiirini nere oe bulmuşlarsa o da oradan başlanış ve kendi yaşıtlarından sembolist olan lar Fransada ne yapmışlarsa Ahmet Hâşim de memleketimizde onu yao ■ nııştır. Artık onun şiiri bir özenme veya taklit değildir, belli^stikamctte bir yaratmadır.Fakat Ahmet Hâşim meslekten bir muharrir veya şai rmidir? Bu soruyu sormak biraz garip gelir, çünkü onuıı Şiire, yazlya ve yazı âlemine geçıc. bir hevesle bağlanmadığı muhakkuk- Fakat gene de şiiri, yazıyı kendisine ış edinmediğini ileri sürmeğe cesaret edeceğim,
o
şiirde ve yazıda bir ama tördü. Bunun sebebi Delki şudur: Yaşa dıgı, bilhassa gençliğinin geçtiği de virde TUrkıyede edebî anlayış ve zev kimiz kaos halinde idi. Zamanının du rulmuş bir edebi akidesi yoktu. Üste lik cemiyet hayatı da tehlikeli bir da • ğılma manzarası gösteriyordu. Bu yu a den maruf tâbiri ile tozda dumanda ferman okunabilir mi idi? Fırtına 1923 e kadar sürdü. Artık onun kişi hğini bu bunalım tayin etmişti. Bu tarihten sonra da yazdı, hattâ devam xı olarak gazetelerde de şöhret kazan dı. Fakat amatör olmaktan kurtula madı. Demek istiyorum ki, kaderini, bayatım yazıya baglıyamadı. Şiirine bir mesele sokamadı. Nesrinde küçük fıkraların dışına çıkıp türlü yazı im kânlarından faydalanarak bize zen gin bir miras bırakmadı. Tedavi için Frankfurt’a giderken bir gazeteye iz lenimlerini yazmayı vadetmeseydi o emsalsiz “Frankfuıt Seyahati name si,, yazılınıyacaktı. B u da gösteriyor ki, nesirlerinin doğuşu tesadüfe çok şey borçludur. Edebiyat hayatının tam ortasında yaşıyan bu şöhretli a- r/ıatör, bir üstat olamadı gitti. Üstac, yani keııdi çığrım bilerek devam et tirmek Istiyen bir kurucu ve yaşatıc. msaıı değildi. Bir bakımdan o bir üs ı at tır. Şöyle ki: Bugün şiirle uğraşan herkes Göl Saatlerini ve Peyaieyı o- kumuş ve onlann tesirleri altında ka: nnştır. En genç şairler bile sade yeru lik ihtiyacım değil, hattâ yeninin keıı dişini bile hâlâ onun şiirlerinde tadı yorlar. Ve belki çağdaşlan olan Fran sız sembolistleri artık Fransada A h met Hâşimin TUrkiyede okunduğu kadar okunmamakta ve hiç tat ver memektedirler. Böyle olduğu halde o edebi hayata düzen veren bir önder fikirlerini yayan bir kavgacı, kanun yapıcı bir otorite olmadı. Uzun yıl - lar öğretmenlik ederek geçindi. F a kat gençliği etrafına toplamayı, o n larla kaynaşmayı, onlara kendinden, yani sanatından bahsederek eserini tanıtmaya, yaymayı iş edinmedi. ÇUtı kü kendi zevkine inandığı için şiir İmindeki duru güzelliğin öğretmede», de anlaşılacağım ve yayılacağım immiyordu. Hakikatte bu M A bava, pfc*
» m en devamlı ve kabiliyetli talebe si şiirde kendi irinde yürüdü. <Wtts'î
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi