• Sonuç bulunamadı

Tanpınar'ın şiir sanatı hakkında birkaç söz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanpınar'ın şiir sanatı hakkında birkaç söz"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Edebiyatı

Ocak/90

Tanpınar'ın Şiir Sanatı

Hakkında Birkaç Söz

Mehmet KAPLAN

Ç o k cepheli bir şahsiyeti ve zen­ gin bir kültürü olan Ahmet Hamdi Tanpınar'ı (1901-1962) bugünün okuyucuları genellikle romanları, hikâyeleri, denemeleri ve mektupları ile tanırlar. Halbuki Tanpınar, her şeyden önce bir şâirdir ve Lütün eser­ lerinde şiir duygusundan gt'en sa- natkârane bir parıltı, derin, hayallerle dolu çağrışımlı bir ifade vardır. Tanpı- nar’ın ve Türkçenin en güzel roman­ larından biri olan Huzur’da bu şiir duygusu bütün ihtişamı ile kendisini hissettirir, Huzur'un kahram anı Mümtaz, hayatını şiir, sanat ve güzel­ liğe adamış olan Tanpınar'ın kendisi­ dir. Abdullah Efendi'nin Rüyaları ile Yaz Yağmuru adlı hikâye kitapların­ da da his ve hayâl adamı Tanpınar'ı buluruz. Türkçede yazılmış en güzel denemelerinden biri olan Beş Şehir’i içten aydınlatan da bu şiir duygusu değil midir?

Tanpınar'ı sadece eserleriyle de­ ğil, şahsiyetiyle de tanıyan birisi ola­ rak diyebilirim ki, şiir onun hayatının başlıca gayesini teşkil ediyordu. Ö z­ lediği en büyük şey, ebediyete kala­ cak bir mısra vücuda getirmekti.

Tanpınar şiir üzerinde sürekli ola­ rak düşünmüş ve bir hayli yazı yaz­ mıştır. Bunlarda onun şiir görüşü ile beraber, şiire neden büyük bir ihtiras­ la Sarılışının sebeplerini de buluruz. Ahmed Haşim ve Yahya Kemal'i ya­ kından tanıyan Tanpınar, onlar gibi şiir ile nesri kesin olarak birbirinden ayırır. Nesir, geniş imkânlariyle bütün hayatı içine alır. Nesir ile her şeyi an­ latmak mümkündür. Şiir dar şekli ile ayıklamayı, özü bulmayı gerektirir. Fakat şiir, sadece dar bir şekil ve öz değil, gayesini kendi varlığında bulan

bir "mükemmeliyet" ve "halis s a ­ nattır.

Tanpınar Edebiyat Üzerine Ma­ kalelerinde şiiri nesirden ayıran özel­ likleri uzun uzun anlatır. Bu fikirlerden çoğu Türk edebiyatında Ahmet Ha­ şim ile Yahya Kemal, Fransız edebi­ yatında Tanpınar'ın üstad olarak ta­ nıdığı Paul Valâry’den gelir. Fakat Tanpınar'da onlardan farklı bir taraf da vardır. Tanpınar şiir ile rüya ara­ sında bir bağlantı kurar. Tanpınar rü­ yaları seviyor ve onlarda derin bir mâna buluyordu. Tanpınar'ın üstad tanıdığı yukarıda adları zikredilen şâirlerde rüyalara karşı böyle bir ilgi yoktur.

Tanpınar, XX.yüzyılda rüyalara derin bir mâna veren Freud, Jung ve Bachelard'ı büyük bir dikkatle oku­ muştu. Onun şiirleriyle nesirlerini bir­ leştiren başlıca unsur rüyalardır. Türk Edebiyatında Tanpınar’ın dışında hiç bir Türk yazarı rüyalara aynı önem ve değeri vermemiştir.

Tanpınar, rüyalarda insan ruhu­ nun derin sırlarını, geçmiş ve gelece­ ği bulunuyordu. Ona göre şiir, dil va- sıtasiyle bir nevi rüya hali yaratmaktı. Bundan dolayı o, şiirde nesirde oldu­ ğu gibi hayatın dış arıza ve görüntüle­ rinin akis ve hikâyelerini değil, insan ruhunun ve hayatın sırlarını arıyordu. 1930 yılında yazdığı bir denemede şöyle diyordu:

"Hakiki şiirin, asıl sanat eserinin kendi varlığından başka bir hedefi yoktur. Kendisinde başlar, kendisin­ de biter. Bütün asaleti de buradan ge­ lir. Ondan beklenilecek yegâne şey, bizde bediî alâka dediğimiz ve haya­ tımızın maddî taraflariyle, gündelik endişeleriyle münasebettar olmayan saf bir alâka uyandırmasıdır."

"Bu belki anî bir cehitle kendini

24

bulan ruhun, insandaki ezelî hakikat­ le temasından doğan bir konuşma­ dır, belki güzellik dediğimiz idealle bir lâhza b aşbaşa kalm anın verdiği mestidir. Bu mânada denilebilir ki, şiir ve alelumun sanat ferdin en mutlak ve hür surette kendini idrak ettiği zir­ vedir" (1)

Tanpınar, başka yazılarında da şiirin günlük hayatın endişe ve men­ faatlerinden uzak olduğu ve ancak bu suretle elde edilebileceği fikri üzerin­ de durur. Bu görüş düşüncelerini ha­ tırlatır. Mistikler de şâir gibi edebî ha­ kikati kendi içlerinde bulurlar. Tanpı- nar'ın yukarda zikredilen parçanın ikinci paragrafında "kendini bulan ru­ hun insandaki ezelî hakikatle tema- sı"ndan bahsetmesi mistik düşünce­ ye çok yakındır.

Tanpınar, mistik olmamakla be­ raber, "ezelî hakikat", "güzellik", "ebediyet" ve "mükemmeliyet"i ara­ yışıyla mistiklere çok yaklaşır. O, şii­ rin pratik ve sosyal gayesini tamamiy- le reddeder, ve bu işi nesre bırakır.

"Lisanın tabiî mantığından başka hiçbir kayıt tanımayan serbestisiyle, hudutsuz genişliğiyle nesrin, fikrin her çeşidini istiaba müsait olduğunu kim inkâr edebilir? Birbirini kovalayan sahifeler, vuzuhtan bir an ayrılmayan düzgün ve mantıkî cümleler, bütün arzularımızı tatmine, her türlü temiz niyetimizi aşılam aya muktedirdir. Fikrin birbirini itmam eden basamak­ larla istenen neticeye isâlini o temin eder. O istediğimiz şekle girer, arzu ettiğimiz hüviyeti alır, ağlar, güler, an­ latır, mantık yapar, itham eder, ikna eder, zekâm ızın bütün faaliyetlerini ifade, günlük hayatımızın bütün ihti­ yaçlarını tesviye eder ve esasen on­ ların mahsûlüdür." (2)

Buna göre nesirde rahatça anla­ tabilen şeyleri şiirden istemek abes­ tir. Böyle bir şeye kalkmak şiiri tabia­ tından dışarı çıkarır ve bozar. Nesir­ lerinde hayat, cemiyet ve insanlığın bütün meselelerini ele alan Tanpı- nar,şiirin daimî halis bir sanat olarak kalmasını istemiş ve şiirine günlük hayatın ve toplumun meselelerini sokmamıştır. Tanpınar'ın bu konular­ daki fikirlerini merak edenler mensur

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Aileyi ayakta tutan değerlerin başında ise merhamet gelmektedir.. Rabbimizin “Rahmân” isminin tecellisi olan merhamet; yaratılanı, Yaratandan dolayı

Hanemiz, merhamet rehberimiz Allah Resûlü’nün aile saadetinden izler taşısın. Hep birlikte, aileden başlayıp topluma yayılan merhamet medeniyetini yeniden

Daha fazla gelir elde etmek için sayfalarda sunulan reklam sayısının artırılması, beklenmedik zamanlarda kullanıcıların önüne reklam çıkarılması yüzünden reklam

Hydatid Cyst of the Parotid Gland: Case Report Parotis Bezinin Hidatid Kisti: Olgu Sunumu.. *Cüneyd ÜNERİ, MD, *Alev ÜNERİ, MD, *Özmen ÖZTÜRK, MD, **Çiğdem ATAİZİ ÇELİKEL, MD

Bir haftada 20’ye yakın seramik meydana geldi. Böylece Türkiye’de 1950’de başlamış bir serüven yenilenmiş oldu. Bu küçük kentte dünyanın en büyük seramik

Pulmoner TB formu daha yayg›n olarak görülmesine karfl›n ekstrapulmoner tüberküloz (EPT) halen önemli bir klinik problem- dir.. Bu çal›flmada EPT tespit edilen

Kurtuluş Savaşı başladıktan sonra silaha sarılan milleti ile bir olmak için, önce Ankara'ya, sonra onbaşı, çavuş gibi simgesel rütbelerle cepheye

1950’lerin ortalarında beliren genç şa­ irleri hem etkiledi, hem de onlardan bazı et­ kiler aldı, İkinci Yeni akımına katıldı.. Köroğlu (1955), Galile Denizi