• Sonuç bulunamadı

Şinasi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şinasi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

:

Sinasi

P.

İL K Türk, yazarlarından ve düzyazı ıslahatçısı, ga­ zeteci, şair, tiyatro yazarı. İbrahim Şinasi Efendi İstanbul’da doğdu. Tophane Rüştiyesi’nde okudu. Koca Reşit Paşa’ııın korumasıyle Paris’e Maliye tahsiline gönderildi. Dönüşte önemli görevler aldı. Tercüman-ı Ahval (lS60)den sonra yalnız kendi hesabına Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkardı. Yeni Os­ manlIlar Cemiyeti’ne girdi. 1865'te Paris'e kaçtı. Âli Paşa’nm ölümünden sonra İstanbul’a döndü.

ARİS'te bulunduğu sırada Şinasi, Voltaire rıhtımına dikey olan Bac sokağındaki bir evde otu­ ruyordu. Sabahları sekizde kalkar, işe başlar, Jacob sokağında Madam Berthe'in lokantasında öğle ye­ meğini yer, sonra Millî Kütüphane'ye giderek dil üzerindeki araştırmalarına koyulurdu. Defterler do­ lusu notlar alır, bunları yine kütüphanedeki masası­ nın çekmecelerinde saklardı. Oradan çıkınca bir saat kadar Voltaire rıhtımında dolaşır, hava alırdı. A k­ şam üzeri, Tuileries Bahçesi'ne geçerek orada ün­ lü sözlük yazarı Littre'yle buluşurdu. Uzun uzadıya, kelime türetimi üzerinde görüşürler, sonra, yeni­ den kalkar, ertesi gün buluşmak üzere dil bilginin­ den ayrılır, akşam yemeğini Berthe'te yerdi. Bu ye­ mek, hemen hiç değişmezdi: Çorba, et ve salata. Memleketinden ve evinden yıllarca ayrı kal­ mak, Şinasi'yi epey rahatsız etmiş, karakteri üze­ rinde iz bırakmıştı. Gitgide politikadan kaçar olu­ yor, kimseyle görüşmek istemiyordu. 1867 yılında bir gün, kendisine Tasvir-i Efkâr'ın çıkarılışında ya- zılarıyle büyük yardım etmiş, manevî öğrencisi olan Namık Kemal'in de, Reşat Bey'le birlikte Paris'e kaçtığını öğrendi. O zamandan sonra da rahatı büs­ bütün kaçtı. Zaten az konuşan bir insandı. Söyliye- ceği her sözün kendi aleyhine kullanılabilmesi ih­ timali, yardım gördüğü insanlarla arasının açılması korkusu, beynini tırmalayıp duruyordu.

Kemal Bey, Paris'e ilk geldiği günlerden birin­ de, Reşat Bey'i de yanına alarak, Şinasi Efendi'nin Bac sokağındaki adresine gitti. Görüşmeyeli birkaç sene olmuştu. Kemal Bey, kendilerine kapıyı açan Şinasi'yi görünce hayretler içinde kaldı ama, hiç belli etmedi.

Gerçi arkadaşlar, Şinasi'deki değişikliği ona ha­ ber vermişlerdi. Ama Kemal, bu kadarını tahmin et­ miyordu, edemezdi de... Onun kendisine sevgi ve teşekkür borcu bir yana, görünüşündeki değişiklik, dışarısını görmüyormuş da kendi içine bakıyormuş gibi duran gözleri, Kemal'e ürpertiler vermişti.

— Ruhsatınız olursa, çekilelim, çünkü görüle­ cek işleriniz vardır, sizi daha ziyade rahatsız etme­ yelim... diye Reşat Bey'le canlarım dışarı dar attılar. Şinasi, gerçi onları kırmak istememişti. Ama beş dakikada bir kelime şöyleyen, sorulara cevap

vermeyen, politika haberleri söz konusu oldukça ye­ rinde kıvranan bu heykelle Kemal'in bir alış veri­ şi olamazdı. Paris’e indikleri zaman Reşat Bey'e:

— Comédie Française'de Molière'in eserleri oy­ nandıkça hiçbirini kaçırmadığını işitmiştinı. Şinasi Efendi'nin bu mizaç ile Molière'den nasıl zevk al­ dığına hayret ederim. Allahüâ'lem, tiyatıohanede gülmesini bile unutmuştur..." demişti.

Oysa, kendisinin « Şair Evlenmesi » adında bir fasıllık bir komedya kaleme aldığını Kemal Bey biliyor ve o küçük eserden hoşlanıyordu da. Şinasi, o yolda da kendilerine yol gösterici olmuştu.

Bütün görüşmeleri sırasında Şinasi Efendi'nin ağzından «evet» yahut «hayır»dan başka kelime çık­ mamış gibiydi.. İşine gelmeyen veya hoşlanmadığı sözler karşısında ise kuşkulu kuşkulu başını salla­ mış, gülümsemekle yetinmişti. Böyle bir adamın ni­ kâhlı eşine nasıl tahammül edeceği anlaşılır gibi de­ ğildi. Zavallı eşinin ona nasıl tahammül ettiği ise ak­ la bile gelemezdi. Çünkü hatun, Şinasi Efendi'nin yüzünü görmüyordu senelerdir. Yalnız bir ara İs­ tanbul'a kadar gittiği, kendisinin Paris'e kaçmasına yardım eden «Courrier d'Orient» yazarı Jean Pietri' nin idarehanesinde kaldığı, bir şahit ve imam getir­ terek kırk bin kuruş mihrini verip karısını boşadığı duyulmuştu.

Onlar çıkar çıkmaz, Şinasi Efendi de, arkaların­ dın fırlamıştı. Kemal ve Reşat Beyler'in böyle bir ta­ kibe ihtimal vermeyeceklerini bilmesine rağmen, kendisi aleyhinde bir teşebbüste bulunup bulunma­ yacaklarını anlamak üzere peşlerine düşmüş, ancak onların, Seine kıyısında bir kahveye oturduklarını gördükten sonra içi rahat ederek Tuileries Bahçele­ rine doğru yürümüştü.

Son derece vehimli oluşu, Âli Paşa tarafından affedilmiş olmalarına rağmen Şinasi'nin İstanbul'a dönüşünü geciktirdi. Ancak sadrazam öldükten son­ ra memlekete dönebildi. Çok geçmeden beyin tümö­ rü sonucu vefat etti.

Nereye gömüldüğü kesin bilinmeyen Şinasi'nin mezarının yeri de epeyce tartışma konusu olmuş­ tur. Gümüşsuyu'ndaki Teknik Üniversite'nin Dolma- bahçe tarafındaki yamacın üstüne gömülmüş oldu­ ğu bilinmekteyse de kabri sonradan kaybolmuştur.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Günefl rüzgar› da Dünyan›n Manyetik alan›n› ön taraftan bast›r›p arka taraftan uzatarak uzam›fl bir ya¤mur damlac›¤› biçimi verdi¤inden, bu alan içine

Aradığımız sekreterler ve nitelikleri şöyledir: GENEL MODEIR SEKRETERİ Şirketimizin en üst kademesindeki kişiyle. teşriki mesai

Çalışanların tıbbi atık konusunda farkındalıklarını artıracak eğitim program- larının hazırlanması hem atıkların ayrıştırılması hem de geri dönüşüm

Göz ovalamanın korneaya etkisinin optik koherens tomografi ile değerlendirildiği bir başka çalışmada epitelyum kalınlığı, santral kornea kalınlığı ve bowman

Dört bataıyadan oluşan bir topçu ta­ burunu tüm ağırlıklarıyla birlikte karşı kıyıya ancak dört günde geçir­ mek kabilken, Suhulet’in sayesinde bu zor iş

Türkmenistan’da 1992 yılında üzüm bağı alanı 17.501 hektar iken 1995 yılında 1992 yılına göre % 20’lik artış göstererek 21.000 hektara yükselmiş ve 1992-2014

Lâkin Mısır idaresini Abbas paşa eline alınca (Kâmil - Zey­ nep) çifti için pek heyecanlı günler başlamıştı Zira onlan birbirinden ayırmak, boşatmak

“...Abdullah Cevdet Bey’in, bu sözlerini işittik­ ten sonra, Elaziz de bu adama rey değil, selam bile verecek Türk ve müslüman çıkmayacağına şüphe etmiyoruz (...)