• Sonuç bulunamadı

Konya-Ereğli Müzesi koleksiyonunda bulunan Fibulalar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya-Ereğli Müzesi koleksiyonunda bulunan Fibulalar"

Copied!
79
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARKEOLOJİ ANA BİLİM DALI

KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

KONYA-EREĞLİ MÜZESİ KOLEKSİYONUNDA

BULUNAN FİBULALAR

ONUR ÇAY

(Yüksek Lisans Tezi)

DANIŞMAN

DOÇ.DR. MEHMET TEKOCAK

Bu çalışma BAP tarafından 18203016 Nolu YL/Doktora tez projesi olarak desteklenmiştir

(2)
(3)
(4)

iii

ÖNSÖZ

Maden işleme teknolojisinde oldukça ileri olan Anadolu merkezlerinde kullanılan tekniklerde de farklı merkezlere öncülük etmiştir. Anadolu’da hüküm sürmüş medeniyetlerin tamamı metalleri işleyerek takılar yapmışlar ve bunları gerek süs amaçlı gerekse de dini inançları gereği sıkça kullanılmışlardır.

Arkeolojik kazılar neticesinde ulaşılan antik dönem takılarının, o dönem insanlarının temel becerilerini, bilgi düzeylerini, gündelik yaşam ve inançları hakkında oldukça fazla veri sağlayan takıların önemli örnekleri arasında sayılan fibulalar, çeşitli formlarda günümüze kadar gelmiş bir eserdir. Bu denli genel kullanım alanına sahip, Konya, Ereğli Müzesinde yer alan fibulaların detaylı incelemelerinin yapılarak kullanıldıkları dönem hakkında veriler elde etme amacıyla bu tez kapsamında çalışmalar yapılmıştır.

Bu çalışmanın yürütülmesinde, Ereğli Müzesi koleksiyonunda yer alan fibulaların inceleme konusunun belirlenmesinde yardımcı olan ve çalışma esnasında bilimsel araştırmamda yol gösterici olan danışman hocam Doç.Dr. Mehmet TEKOCAK’a, eserlerin fotoğraflama ve ölçüm çalışmalarında ev sahipliği yaparak bize çalışma ortamı sunan Ereğli Müze Müdürlüğü uzmanı arkeolog Mahmut ALTUNCAN’a, müze çalışmasında beni yalnız bırakmayan arkeolog Mehmet AKTAŞ ve arkeolog Coşkun BİLGİ’ye, teşekkürlerimi sunarım.

Mesleki eğitimimde ve bu alandaki çalışmalarımda beni yalnız bırakmayıp hep güç veren sevgili eşim, hayat arkadaşım, meslektaşım Esra ÇAY’a, tez çalışmamın son aşamasında hayatımıza giren canım oğlum Eren ÇAY’a ve değerli aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(5)
(6)
(7)

vi

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... i

TEZ KABUL FORMU ... ii

ÖNSÖZ ... iii

ÖZET ... iv

SUMMARY ... v

İÇİNDEKİLER ... vi

KISALTMALAR VE BİBLİYOGRAFYA ... viii

Resimler Listesi ... xvii

Grafikler Listesi ... xviii

1. GİRİŞ ... 1

1.1. Amaç ... 1

1.2. Kapsam ... 1

1.3. Yöntem ... 1

2. ANTİK DÖNEM TAKILARI ... 2

2.1. Antik Takıların Tarihçesi ... 2

2.2. Antik Takıların Fonksiyonları ... 4

2.3. Takılarda Kullanılan Metaller ... 5

2.3.1. Altın ... 5 2.3.2. Bakır ... 6 2.3.3. Gümüş ... 6 2.3.4. Demir ... 7 2.3.5. Bronz (Tunç) ... 7 2.3.6. Kurşun ... 7

2.4. Takı Yapımında kullanılan Teknikler ... 8

2.4.1. Dövme (Repusse) Tekniği ... 9

2.4.2. Mühür Baskı (Stampa) Tekniği ... 9

2.4.3. Kalıp Tekniği ... 9

(8)

vii

2.4.5. Taneleme (Granülasyon) Tekniği ... 10

2.4.6. Kazıma Tekniği ... 10

2.4.7. Kesme Tekniği ... 11

2.4.8. Telkari Tekniği ... 11

3. FİBULA ... 12

3.1. Fibulanın Bölümleri ... 12

3.2. Fibulanın Kullanım Amacı ve Yayılım Alanları ... 13

3.3. Günümüze Ulaşmış Eserlerde Fibula Betimlemeleri ... 16

3.4. Fibula Tipolojisinde Dönemsel ve Bölgesel Farklar ... 17

3.4.1. Bronz Çağı Fibulaları ... 18

3.4.2. Demir Çağı Fibulaları ... 19

3.4.3. Frig Fibulaları ... 19

3.4.4. Roma Dönemi Fibulaları ... 20

4. KONYA - EREĞLİ MÜZESİ FİBULALARI ... 21

Tip I (Kat.No: 1, 2) ... 21

Tip II (Kat.No: 3, 4, 5, 6) ... 22

Tip III (Kat.No: 7) ... 22

Tip IV (Kat.No: 8, 9, 10, 11, 12) ... 22

Tip V (Kat.No: 13, 14) ... 22

Tip VI (Kat.No: 15) ... 23

Tip VII (Kat.No: 16, 17) ... 23

Tip VIII (Kat.No: 18, 19) ... 23

Tip IX (Kat.No: 20) ... 23 Tip X (Kat.No: 21) ... 24 Tip XI (Kat.No: 22) ... 24 5. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ... 25 6. KATALOG ... 26 RESİMLER ... 49

(9)

viii

KISALTMALAR VE BİBLİYOGRAFYA

Ainian 1997 : Ainian, A. M., From Rulers Dwellings to Temples

Architeture Religion and Society şn Early İron Age, Revista do Museu de Arqueologiae Etnologia, Sao Paulo, 303-306.

Arslan 2014 : Arslan, M., Antik Anadolu Medeniyeti Frigya (Phrygia) Uygarlığı Takıları Ve Motiflerinin Tekstil Deseni Olarak Kullanılması, Beykent Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tekstil ve Moda Tasarımı Ana Sanat Dalı Tekstil ve Moda Tasarımı Sanat Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Baykan 2015 : Baykan, D., Antik Çağ Cerrahi Dikişinde Fibula

Kullanımı, Colloquium Anatolicum XIV, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 2-17.

Bingöl 1999 : Bingöl, I., Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Antik Takılar, T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Ankara.

Boardman 1967 : Boardman, J., Excavations in Chios, Greek Emporio, British School of Archaeology at Athens, London.

Buluç 1979 : Buluç, S., Ankara Frig Nekropolünden Üç Tümülüs

Buluntuları, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Klasik Arkeoloji ve Çağdaş Anadolu Arkeoloji Kürsüsü, Doçentlik Tezi, Ankara.

Bülbül 2009 : Bülbül, C., “Eski Anadolu Tarihinde Frigler”, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı:27, Afyon.

(10)

ix

Brann 1962 : Brann, E. T., Late Geometric and Protoattic Pottery, Mid

8th to Late 7th Century BC, Princeton.

Brons 2014 : Brons, C., Representation and realities: Fibulas andd pins in Greek and Near Eastern İconography, Greek and Roman Textiles and Dress. an İnterdisciplinary Anthology, Oxbow Books, Barnsley, 60-94.

Bryce 2012 : Bryce, T., The World of the neo-Hittite kingdoms: a political and Military History, Oxford University Press, Oxford.

Caner 1967 : Caner, E., Phrygian Fibulae From Gordion, London.

Coldstream 1973 : Coldstream, J.N., Knossos: the Sanctuary of Demeter, British School of Archaeology at Athens, London.

Coldstream 2008 : Coldstream, J.N., Greek Geometric Pottery: Asurvey of Ten Local Styles and Their Chronology, Methuen Publishing, London.

Coşkun 2007 : Coşkun, D., Konya-Ereğli Müzesi’nde Bulunan Roma

Dönemi Kandilleri, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Klasik Arkeoloji Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Konya.

Çetin 2015 : Çetin, C., Isparta Müzesi’nden Bir Grup Bronz Eser, Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü Dergisi Sayı:20, Denizli.

Deger Jalkotzy 2006 : Deger Jalkotzy, S., Late Mycenaean Warrior Tombs, Ancient Greece: From the Mycenaean Palaces to the Age of Homer, eds: S.Deger-Jalkotzy, I.S. Lemos, Edinburgh University Press, Edinburgh, 151-181.

(11)

x

Demirer 2013 : Demirer, Ü., Kibyra Metal Buluntuları, Akdeniz

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Ana Bilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi.

Demirtaş 1996 : Demirtaş, P., Takı Kültürü ve Tasarımı Üzerine Bir Araştırma, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uygulamalı Sanatlar Tekstil Ana Sanat Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir.

Desborough 2006 : Desborough, V.R.D.A., The and of Mycenaean

Civilization and the Dark Ag: The Archeological Background; the Literary Tradition, Cambridge University Press, Cambridge.

Deppert ve Lippitz 2000 : Deppert ve Lippitz, B., A Late Antique Crossbow Fibula in the Metropolitan Museum of Art, MetrMusj.

Donder 2002 : Donder, H., Funde aus Milet: Die Metalfunde

Archaologischer Anzeiger, Berlin, 1-9.

Dokumacı 2012 : Dokumacı, S. D., Van Gölü Havzasında Erken Demir Çağı Takı Geleneği, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Van.

Droop 1929 : Droop, J.P., Bronzes, The Sanctuary of Artemis Orthia at

Sparta: Excaveted and Described by Members of the British School at Athens, Ed. R.M. Dawkins, London.

Erdan 2017 : Erdan, E., “Frig Tipi Fibulalarda Tanrıça Sembolizmi Üzerine Bazı Düşünceler”, Art-Sanat Araştırma Makalesi, İstanbul.

(12)

xi

Erdan 2018 : Erdan, E., “Aydın Arkeoloji Müzesi Fibulaları”, Bilgin Kültür Sanat, Ankara.

Gonosova ve Kondoleon 1994

: Gonosova, A. ve Kondoleon, C., Art of Late Rome and Byzantium: In the Virginia Museum

of Fine Arts”, Richmod.

Güngör 2007 : Güngör, M., Antik Çağ’da Frygia Bölgesi ve Bölgedeki

Ana Tanrıça Kültü, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı Klasik Arkeoloji Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Konya.

Habelt 2001 : Habelt., R., Migration und Kultur transfer, Orient-Abteilung, Des Deutschen Archaologishen İnstituts, Bonn.

Higgins 1965 : Higgins, R.A., Jewellery From Classical Lands, Oxford University Press, London.

Hoffmann 1965 : Hoffmann, H.P., Greek Gold: Jewellery from the Age of Alexander, Mainz- Rhein, Verlag Philipp von Zabern.

Kocaman 2007 : Kocaman, S. E., Urartu Kültürü Üzerindeki Geç Hitit Etkileri, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Eski Çağ Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Köroğlu 2004 : Köroğlu, G., Anadolu Uygarlıklarında Takı, İstanbul. Köroğlu 2005 : Köroğlu, G., “Van Gölü Havzasında Erken Demir Çağı

(13)

xii

Kugan ve Zaninovic 2015 : Kugan, I. ve Zaninovic, J., Fibulae From The Burnum Archaeological Collection, Drinis, Sibenik.

Kuşçuoğlu 1987 : Kuşçuoğlu, M. Z., İlgi Dergisi, Sayı 48. Kuşoğlu 1998 : Kuşoğlu, M. Z., Tılsımdan Takıya, İstanbul.

Kurtz ve Boardman 1971 : Kurtz, D.C. ve Boardman J., Greek Burial Customs. Thames and Hudson, London.

Laflı 2018 : Laflı, E., Five Roman Fibulae İn The Museum Of

Kahramanmaraş İn Southeastern Turkey, Folıa Orıentalıa, İzmir.

Martelli 1988 : Martelli, M., La Stipe Votiva Dell Athenaion di Jalysos: Un Primo Bilancio, Archaeology in the Dodecanese, Department of Near Eastern and Classical Antiquities, Copenhague, 104-120.

Muscarella 1965 : Muscarella O. W., Ancient Safety Pins, Their Function and Significance, Expedition, Winter.

Muscarella 1967a : Muscarella, O. W., Phrygian Fibulae From Gordion, Quaritch, London.

Muscarella 1967b : Muscarella, O. W., Fibulae Represented on Sculpture, Journal of Near Eastern Studies, University of Chicago Press, Chicago, 82-86.

Muscarella 2007 : Muscarella, O. W., Frig Fibulaları, Friglerin Gizemli Uygarlığı, YKY, İstanbul, 173-181.

Payne 1940 : Payne, H., Perachora I, The Sanctuary of Hera Akraia and Limenaia, The Clarendon Press, Oxford.

(14)

xiii

Peker 2013 : Peker, P., Erken Tunç Çağı Anadolu Takıları, Çanakkale

On Sekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale.

Sevin 2003 : Sevin, V., Atlaslı Büyük Uygarlılar Ansiklopedisi, Eski Anadolu ve Trakya, Baslangıcından Pers Egemenligine Kadar, İletişim Yayınları, İstanbul.

Shepherd 1999 : Shepherd, G., Fibulae and Females: İntermarriage in the Western Greek Colonies and the Evidence From the Cemeteries, Mnemosyne-Leiden-Supplementum, Brill, Leiden.

Sokullu 2003 : Sokullu, Ö., Antik Dönem Ege Kültüründe Takı Sanatı İzmir Arkeoloji Müzesi Takı Koleksiyonundan Örnekler, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Tekstil Ana Sanat Dalı Yüksek Lisans Tezi, İzmir.

Şare 2010 : Şare, T., An Archaic İvory Figurine From a Tumulus Near Elmalı: Cultural Hybridization and a New Anatolian Style, Hesperia, İnstitute for Advanced Study, Princeton, 53-78.

Şare 2011 : Şare, T., Dress and identity in the Arts of Western Anatolia: the Seventh Through Fourth Centuries, Doctoral Dissertation, Rutgers University-Graduate School-New Brunswick.

Snodgrass 1971 : Snodgrass, A. M., The Dark Age of Greece: An

Archaeological Survey of the Eleventh to the Eighth Centuries, Edinburgh University Press, Edinburgh.

(15)

xiv

Tekocak 2012 : Tekocak, M., “Akşehir Müzesinde Bulunan Bir Grup

Bronz Fibula”, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Denizli, 27-42.

Türe 2005 : Türe, A., Dünya Kuyumculuk Tarihi I, Takının Öyküsü,

Goldaş Kültür Yayınları 4, İstanbul.

Türe 2011 : Türe, A., Dünya Kuyumculuk Tarihi I, Eski Çağlardan Orta Çağa, İstanbul.

Özgüç 1986 : Özgüç, T., “Kültepe Kaniş II, Eski Yakındoğu’nun

Ticaret Merkezinde Yeni Araştırmalar”, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.

Özgülnar 2007 : Özgülnar, N., Perge Kazılarında Bulunmuş Takılar, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Klasik Arkeoloji Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Ulusman 1991 : Ulusman, L., Anadolu Medeniyetleri Müzesi Urartu

Dönemi Madeni Takılar, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü El Sanatları Eğitim Bölümü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

Vassileva 2013 : Vassileva, M., Early Bronze Fibulae and Belts from The Gordion Citadel Mound, Pennsylvania.

Vassileva 2014 : Vassileva, M., Phrggian Bronzes in the Greek World: Globalization Through Cult, Berlin Max-Planck-Gesellschaft zur Förderung der Wissenschaften, Berlin, 217-230.

Vermaseren 1977 : Vermaseren, M.J., Corpus Cultus Cybelae Attidisque Asia Minor, (CCCA), Brill, Leiden.

(16)

xv

Voyatzis 1990 : Voyatzis, M. E., The Early Sanctuary of Athena Alea at Tegea and Other Archaic Sanctuaries in Arcadia, P. Astroms, Jonsered.

Völling 1998 : Völling, T., Ein Phrygischer Gürtel aus Olympia,

Archaologischer Anzeiger, Wasmuth, Tubingen, 243-252.

Waldbaum 1983 : Waldbaum, Jane C., Metalwork from Sardis, Harvard University Press, London.

Waldstein 1905 : Waldstein, C., The Argive Heraeum, Houghton Mifflin, Boston.

Yıldız 2001 : Yıldız, A., “Antik Çagda Anadolu Takıları”, Akbank

Kültür ve Sanat Kitapları No:69, İstanbul.

Yılmaz 2002 : Yılmaz, M., “Anadolu Antik Takıları”, Goldas Kültür Yayınları No:2, İstanbul.

Zalhaas 1991 : Zalhaas, G., “Clothing Accessories and jewelery”, Urartu a Metalworking center in the first Millennium B.C.E, Jerusalem.

(17)

xvi Diğer Kısaltmalar: Cm. : Santimetre Çev. : Çeviren Çiz. : Çizim Ed. : Editör Fig. : Figür Foto : Fotoğraf Gen. : Genişlik

İğ. Uz. : İğne Uzunluğu

Kat. No. : Katalog Numarası

Kal : Kalınlık MÖ. : Millattan Önce MS. : Milattan Sonra No. : Numara PP. : Paper Pl. : Plate Res. : Resim S. : Sayfa Yük. : Yükseklik

(18)

xvii

Resimler Listesi

Resim 1 : 798 Envanter Numaralı Fibula

Resim 2 : 799 Envanter Numaralı Fibula

Resim 3 : 800 Envanter Numaralı Fibula

Resim 4 : 801 Envanter Numaralı Fibula

Resim 5 : 802 Envanter Numaralı Fibula

Resim 6 : 803 Envanter Numaralı Fibula

Resim 7 : 804 Envanter Numaralı Fibula

Resim 8 : 805 Envanter Numaralı Fibula

Resim 9 : 806 Envanter Numaralı Fibula

Resim 10 : 807 Envanter Numaralı Fibula

Resim 11 : 835 Envanter Numaralı Fibula

Resim 12 : 1450 Envanter Numaralı Fibula

Resim 13 : 1483 Envanter Numaralı Fibula

Resim 14 : 1565 Envanter Numaralı Fibula

Resim 15 : 1651 Envanter Numaralı Fibula

Resim 16 : 1670 Envanter Numaralı Fibula

Resim 17 : 1671 Envanter Numaralı Fibula

Resim 18 : 1755 Envanter Numaralı Fibula

Resim 19 : 1789 Envanter Numaralı Fibula

Resim 20 : 2100 Envanter Numaralı Fibula

Resim 21 : 2175 Envanter Numaralı Fibula

(19)

xviii

Grafikler Listesi

Grafik 1 : Ereğli Müzesi Fibulalarının Dönemsel Dağılımı

(20)

1

1. GİRİŞ

Günlük yaşamımızın vazgeçilmezleri arasında olan takılar, antik dönemden bu yana sıkça kullanılmış ve kullanılan toplumun kültürünü, dilini, inancını, yaşam biçimini ve yansıttıkları sanat anlayışlarını yansıtmışlardır. Tezimizin konusunu oluşturan Ereğli Müzesinde yer alan fibulalarında bu coğrafya insanı hakkında veriler sunmaktadır. Çalışmasını yaptığımız eserlerin tamamı satın alma yoluyla müze envanterine girmiştir.

Tez çalışması kapsamında müzede yer alan eserler fotoğraflanarak, ölçüleri alınmış ve ölçekli teknik çizimleri yapılmıştır. Elde edilen bu veriler ışığında ve kullanılan literatür doğrultusunda eserlerin tipolojileri ve tarihlendirilmesi yapılarak kökenlerine ilişkin verilere ulaşılmaya çalışılmıştır.

1.1. Amaç

Toplumların sanat anlayışını, yaşam biçimlerini, giyim tarzlarını, inançları hakkındaki verilen tamamına ulaşılmasını sağlayan Ereğli Müzesinde yer alan fibulaların tanıtımı amaçlanmış olup, malzemelerin tüm incelemeleri yapılarak ait oldukları dönemler hakkında bilgiler elde edilmesi ve toplumlar üzerindeki fonksiyonellikleri ile sınıfları içerindeki özellikleri incelenerek yapılacak olan araştırmalara ve istatistiki çalışmalara veri sağlamak hedef alınmıştır.

1.2. Kapsam

Ereğli Müzesinde tamamı satın alma yoluyla temin edilmiş, farklı tipolojilere ve formlara sahip fibulalar yer almaktadır. Satın alma yolu ile farklı bölgeden gelen bu eserler buluntu yerlerine dair çıkarımda bulunamayacağımız için bu eserlerin formları ve dönemleri hakkında incelemelerde bulunulmuş olup kataloglama işlemleri tamamlanmıştır.

1.3. Yöntem

Tezimizin giriş bölümünde antik dönemde kullanılan takılar ve fibulalar hakkında

detaylı bilgilerde bulunulmuştur. Çalışmamız kapsamında Konya Ereğli Müzesinde eserlerin fotoğraflama ve ölçüm işlemleri tamamlanmıştır. Ardından eserlerin bilgisayar ortamında teknik çizimleri yapılmıştır. Çalışma kapsamımızda ki fibulaların katalog verileri hazırlanmış

(21)

2

2. ANTİK DÖNEM TAKILARI

2.1. Antik Takıların Tarihçesi

İnsana dair yapılan birçok araştırmaların en eskilerinde bile inanç doğrultusunda simgeler kullanıp kendini süslemek ve çeşitli nedenlerle takı malzemesi sayılacak herhangi bir nesneyi üzerlerinde taşıdıkları bilinmektedir. Bu geleneğin devam ettirilmesi ve takı yapımında kullanılan aletleriyle beraber teknolojisinin de gelişmesiyle bu alanda güncellemeler yapılmıştır1.

Antik dönemde, tanrı kırallar ve din adamları sahip oldukları güçlerin üzerlerinde taşıdıkları belli başlı takıları sembolleştirerek bunların kendilerine tanrılarca bağışlandığını düşünmekteydiler. Bu simgeleri oluşturan takılar o dönemin kıymetleri madenlerinden yapılmışlardı ve takı kültürünün ilk örneklerini temsil ediyorlardı2. Eski çağlarda insanları

takıları süs eşyası olarak değil inançlarının ifade ettiği ölçülerde onları kötülük ve tehlikelerden korudukları için kullanmışlardır. Takı ve aksesuarlara ait bulgulara günümüzden 30 bin yıl evveline üst Paleolitik dönemde mağara duvar resimlerinde, küçük kadın heykellerinde görülmektedir3.

Paleolitik Çağ’da, mağarada yaşayan insan, doğada bulunan kemik, hayvan dişleri, deniz ve kara hayvanlarının kabukları, çeşitli taşları toplayarak kolyeler yaparak ilk takı örneklerini oluşturmuş olurlar4. Basit bir delik ile işlenmeden kullanılan bu takıların amaçları

o dönem için güzel görüme amacıyla değil henüz doğaya hâkimiyet kuramamış olan insanın korunma ihtiyacıyla ilintilidir. Bu takıların örneklerini çoğunlukla kolye şeklinde görürüz ve bu kolyeler, takıldığı insana yapıldığı materyalin gücünü aktardığı inancı mevcuttu. Ata-Erkil olan bu toplulukların kullandıkları takılar ağırlıkla erkek mezarlarında ele geçmiştir5. İlk

örneklerinin taş, kemik, deniz kabuğu ve fildişinden yapılmış olan takı kültürünün devamında madenin keşfi ve işlenmesiyle doğru orantılı şekilde metal örnekleri oluşmaya başlar. Günümüzden 10 bin yıl öncesine tarihlenen Çayönü ve Aşıklı Höyükte yapılmakta olan arkeolojik araştırmalarda fazla sayıda bulunan bakır boncuklar Anadolu’nun ilk metal takıları olarak kabul edilebilir6. Paleolitik Çağ’dan bu yana kullanılmakta olan bakır minerali malahit

1 Dokumacı 2012, 8. 2 Kuşoğlu 1998, 12. 3 Sokullu 2003, 28. 4 Demirtaş 1996, 3. 5 Türe 2005, 13-21. 6 Dokumacı 2012, 10.

(22)

3

arama çalışmaları sırasında bulunan saf bakır yumruları, ısıtılıp dövülerek ince plakalar şekline getirilip kolye boncukları üretiminde kullanılmıştır7.

İlk tunç çağında ise bakır ve kalayın alaşımından elde edilen bronzun keşfi ile takı geleneğinde önemli bir gelişme yaşanmıştır8. Toplumsal yaşamın daha gelişmiş olduğu

toplumlarda takılar, sınıf farklılıklarını ve ekonomik seviyeyi yansıtmanın bir yöntemiydi. Takılar üzerinde yer alan tanrı tasviri ya da dinsel semboller, taşıyan kişinin o tanrı tarafından koruma altında tutulduğuna inanılmaktaydı9.

Belirtilen kullanımların dışında bazı takılar işlevsellikleri bakımından da tercih sebebi olmuşlardır. Kemer tokaları ile çengelli iğnelerin öncüsü ve süslü formu olan ve tezimizin konusunu oluşturan fibulalar, hem sarınarak kullanılan bol giysileri, özellikle de pelerin ve örtüleri tutarak rahat kullanılmasını sağlamış hem de süslenmek için bir araç olmuşlardır.

Ege bölgesinde MÖ. 2400’lerde başlayan takı kullanımının kökeni, MÖ. 2700’lere tarihlenen Babil’de ki Ur şehrinin mezarlarında bulunan takılara dayanmaktadır. Ege bölgesinde ki en erken takı örnekleri Girit mezarlarında ve Aigina hazinesi buluntularında rastlanmaktadır. MÖ. 15. ve 16. yüzyıllarında sanat dünyasına Myken ve Minos kültürleri egemen olmuştur10. MÖ. 1100’de Myken kültürünün çöküşüyle beraber karanlık çağ başlar ve

sanatsal üretim oldukça azalır. Ardından gelen Orientalizan Dönemle beraber MÖ. 800’lerde Doğu ve Mısırla olan ilişkilerinde etkisiyle takı üretimi tekrardan yüksek kalitelerde fazlaca üretilmeye başlanır11.

Hellenistik Dönemde, İskenderin fetihleri sanat dünyasını da etkileyerek bu dönemdeki takı üretimi oldukça artmıştır. Mısır ve Batı Asya’yla olan ilişkilerle beraber altının renkli taş ve camla zenginleştirilmesiyle yeni bir tarz ortaya çıkmıştır.

Roma İmparatorluğu, hakimiyeti altına aldığı bölgelerde ki kültürlerden etkilenerek buradaki pek çok sanatçıyı başkentine getirmiştir. Gelen sanatçılar büyük ölçüde doğudan göç etmişlerdir dolayısıyla bu dönemde doğunun etkisi oldukça belirgindir. Eyaletlerde deki merkez atölyeler bulunduğu geleneksel öğelerden esinlenerek yeni takıların doğmasını sağlamıştır. Bu dönemde de Hellenistik dönemde olduğu gibi üslup birliği vardır. Dönem

7 Türe 2011, 25-26. 8 Köroğlu 2004, 16. 9 Dokumacı 2012, 10. 10 Higgins 1965, 13. 11 Özgülnar 2007, 7.

(23)

4

içerisinde moda haline gelmiş takılar geniş coğrafyalara yayılarak üretimi devam eder12. Takı

alanında görülen Yunan ve Doğu’nun etkisinin izleri bir süre daha devam etmesine karşın MS. 2. ve 3. yüzyıllara doğru ekonomik durumunda etkisiyle kullanılan metaryaller arasında altının yerini renkli cam taklitleri almaya başlamıştır13.

Takılarda opus interrasile (delik işi) tekniği MS. 2. yy'den itibaren görülmeye başlar, MS. 3 yy’de ise savatlama (niole) süslemesi başlamaktadır. Granülasyon tekniği ise zor işlenmesi ve Roma’daki sadelik anlayışıyla uyuşmaması nedeniyle Roma takılarında terk edilmeye başlamıştır14. Fakat doğu Akdeniz ve Anadolu’da geleneklerin devamı olarak bu teknik kullanımı devam etmektedir.

2.2. Antik Takıların Fonksiyonları

Takıların öncelikli kullanım amaçları giysilerin güzelliğini ve fark edilebilirliğini artırarak kullanan kişinin statüsü, zenginliğine göre çoğu zaman tercih edilen metal türü altın olmuştur15. Takılar kadınlar tarafından daha fazla önemsenmektedir. Bunun en güzel örneğini

Antik Yunan takılarında tanrıça Aphrodite’nin betimlenmesi oluşturmaktadır.

Takıların özel günlerde hediye olarak verilmesi ve verilen takının sunan için statü oluşturduğu verdiği kişiye yönelik duygularını sembolize ettiği belirtilmektedir. Daha değerli takılar ise nesilden nesile aktarılarak oldukça önem verilmektedir. Takıların, dinsel anlamlarının yanında nazarlık, tılsım gibi özellikleri de mevcuttur.

Tanrılara sunulan armağanlar içerisinde en çok tercih edilen eşyaların başında gelen takılar, tanrılara sunulma gerekçeleri de değişkenlik göstermekteydi; Aphrodite’ye kadınlığa geçiş yaşlarında, Eileithyia’ya sağlıklı kolay bir doğum için, Askleipos’a hastalıkları iyileştirmesi amacıyla armağanlar verilmekteydi16. Tapınaklarda da takıların oldukça sık

kullanıldığı görülmektedir, bunun amacı tapınaklar da yer alan kült heykellerin süslemesinde kullanılarak zenginliği ve görkemi artırmaktır.

12 Yıldız 2001, 198. 13 Higgins 1965, 176. 14 Yılmaz 2002, 117. 15 Özgülnar 2007, 9. 16 Özgülnar 2007, 9.

(24)

5

2.3. Takılarda Kullanılan Metaller

2.3.1. Altın

Yunancada Khrysos, Latince Aurum olarak geçen altın doğada büyük miktarda oluşabilen tek metal formudur17. Doğada bulunduğu şekliyle herhangi bir işleme tabi

tutmaksızın kullanılabilme özelliğine sahip olan altın, diğer metallere göre işlenmesi daha kolaydır18. Altın damarlarda resif altın halinde, kuvars yığını halinde ve bazı nehirlerde

alüvyal altın halinde bulunur. Doğada oldukça az miktarda bulunmakta ve çıkarılması da oldukça güçtür19.

Altın doğada genellikle bakır, demir ve gümüş parçalarıyla alaşım halinde bulunur. Çıkarılan altının rafine işlemi MÖ. 3. Bin yılın sonlarından itibaren yapıldığı bilinmektedir20.

Bu tarihte Orta Anadolu’da bol miktarda bulunan gümüş ve altın sayesinde Anadolu ile Mezopotamya arasında kültürel ve ticari ilişkiler başlamıştır21. Tahminlere göre

Yakındoğu’nun ve Mezopotamya’nın altın ihtiyacı Anadolu kaynaklarından temin edilmekteydi. Kurulan ticari yollarla ve liman ticareti aracılığı ile yatağından işlenmeden aktarılmaktaydı. Bu hat; Anadolu’da Malatya’nın kuzeydoğusundan, Diyarbakır’dan Elazığ üzeri Kültepe’den geçerek oluşmaktaydı. Devamında, MÖ. 2. Bin başlarında, Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda bu ticaret ağı büyük boyutlara ulaşarak devam etmiştir22. Yapılan

araştırmalar neticesinde, Çoruh Nehri’nin üst kolları, Aşağı Çoruh Civarı ve Kuzey Anadolu dağlarının güneyinde altının farklı karışımlarla birlikte bulunduğu belirtilir. Anadolu’nun batısında yer alan kaynaklar daha net olarak bilinir. Antik devrin altın kaynakları; Thasos’ta ki madenler MÖ. 8. yy civarında Fenikeliler tarafından kullanılır, Siphnos, Küçük Asya’da Paktolos çayı ile Tmolos dağı (altın taşıdığı için Lydialılar Paktolos çayına “altın dalgaları ile akan nehir” demişlerdir23), Troas, Lampsakos, Asi Nehri, Bergama, Nubia, Arabistan, Baktria, Sibirya, Altaylar, Penin Alpleri, Etruria’dır24.

17 Higgins 1965, 3. 18 Yıldız 2001, 16. 19 Peker 2013, 17. 20 Higgins 1965, 3. 21 Özgüç 1986, 33. 22 Peker 2013, 18. 23 Sevin 2003, 292. 24 Higgins 1965, 5.

(25)

6

2.3.2. Bakır

Tarih boyunca en çok kullanılan maden olma özelliğine sahip olup günümüze kadar süregelmiş ve her türlü eserin üretim malzemesi olarak tercih edilmiştir. Kalay ve Arsenik ile karıştırıldığında tunç alaşımını vermesinden kaynaklı Arkeoloji için oldukça önem arz eder. Doğal halde bulunabilmesinin yanında oksitli, sülfitli, asitli, arsenikli veya karbonatlı filizler halinde kayaçlarda, killerde, kum taşlarında ve şistlerin içerisinde görülmektedir25.

Bakırın kullanımına ait ele geçmiş buluntu örnekleri, Çayönü, Çatalhöyük, Aşıklı Höyük ve Can Hasan’da görülür. Çayönü’nde ortaya çıkarılan aletler, basit takı (yüzük, boncuk) ve delici aletlerdir. Bu aletler dövülerek şekillendirilmişlerdir. Okside olma özelliğine sahip bir metal olmasından kaynaklı özellikle takı yapımında fazla tercih edilmemektedir.

2.3.3. Gümüş

Yunanca arguros, argentinos, Latınce Argentum gümüş, altında olduğu gibi kıymetli takıların yapımında kullanılmıştır. Altın kadar yaygın kullanıma sahip olmasına karşın onun kadar dayanıklı olmayıp doğa koşullarından etkilenerek kararır ve okside olur. Antik devirde üretilen gümüş takıların günümüze çok azı ulaşabilmiş ya da altın kadar sıklıkla takı yapımında kullanılmamıştır. Altının aksine gümüşü doğada saf halde bulmak oldukça zordur26. Doğada daha çok kurşunla alaşım halinde bulunur. Ayrıştırmada basınçla ezme ve yıkama yöntemi kullanılmaktaydı. Gümüşün saflaştırılma işlemi Anadolu’da MÖ. 3. binde başlamakta olup altından sonra en değerli metal olma özelliğine sahiptir ve çoğu zaman yatırım aracı olarak kullanılmıştır27. Bronz çağında alışverişte ağırlıklı olarak gümüş çubuklar

kullanılmıştır. MÖ. 1. binden itibaren ağırlık ve ayarları devlet damgaları ile tescillenerek küçük gümüş külçeleri ticari hayatı canlandırmada önemli bir rol oynamıştır.

Antik devirde bilinen gümüş kaynakları; Siphnos, Laurion, Endülüs’te Sardinya ve Küçük Asya’da 26 ayrı kaynak bulunmakta ve bu devrin başlıca gümüş kaynağını oluşturmaktadır28. 25 Peker 2013, 19. 26 Özgülnar 2007, 14. 27 Peker 2013, 23. 28 Higgins 1965, 6.

(26)

7

2.3.4. Demir

Demir, Minos ve Myken yüzüklerinde, Karanlık çağlarda iğnelerde ve yüzüklerde kullanılmıştır. Altın kaplamasında da temel madde olarak kullanılan demir, Doğu Anadolu’da zengin kaynakları bulunur ve ilk kez Urartularca kullanılmıştır29.

2.3.5. Bronz (Tunç)

Bu madde türü doğada saf halde çıkarılmayıp bakır ve kalayın birleşiminden meydana getirilmektedir. İlk Tunç nesneleri açık kaplara dökülerek yapılırdı. Şekillendirme işlemi, yassı bir taşın yüzeyinde yontularak alınan kalıba göre eritilen maden dövülüp hazırlanır, kilden bir tıpa ile üzeri kapatılarak erkenden soğuması engellenirdi. Bir döneme adını veren tunç, sağlamlığının yanı sıra bakır gibi kabarcıklaşmaması açısından önemlidir. Bu özelliği sayesinde döküm işleminde her zaman tercih edilmiştir. Soğuk işlenmesinin zorluğundan dolayı sürekli tavlanma ihtiyacı doğmaktadır. Anadolu’da 3. bin yılda yoğun olarak kullanılmıştır30.

Tezimizin konusunu oluşturan fibulalarda, iğnelerde, küpelerde ve boncuk yapımında yaygın olarak kullanılan maden türüdür. Ayrıca altının kaplanması ve cilalanması, gümüş kaplanması gibi işlemlerde de bronz sıklıkla kullanılmıştır.

2.3.6. Kurşun

Erken Dönemlerden bu yana kullanılan düşük ısıda erime özelliğindedir. Doğada saf olarak bulunmasının yanında bakır, gümüş ve çinko mineralleri ile birlikte bulunabilir. Bir Neolitik yerleşkesi olan Çatalhöyük’ün IX tabakasında tespit edilen kurşun boncuk taneleri Anadolu’da ki en erken örnekleri temsil eder. Troia IIg tabakasında da kurşundan yapılmış bir figürün ele geçmiştir. Bulunan en eski kurşun külçe ise Niğde Kestel Göltepe’de ortaya çıkarılmıştır31.

Takılarda fazla tercih edilmeyen kurşun, ucuz imitasyon eserlerinde, kurşunla döküm tekniğinde kullanışmış fakat kurşun, kalay gibi materyaller kolay bozulabildikleri için çok azı günümüze kadar ulaşabilmiştir.

29 Özgülnar 2007, 15. 30 Peker 2013, 25. 31 Peker 2013, 24.

(27)

8

Bu madenlerin dışında; kemik ve fil dişide yüzük, bilezik, boncuk gibi takılarda kullanılmıştır. Bunların yanında, mobilya süslemesi, ev aksesuarı olarak da tercih edilen bu malzemeler, Afrika’nın doğusundan ve Hindistan’dan getirilmiştir. Kemik Neolitik çağlardan bu yana kullanılmıştır.

2.4. Takı Yapımında kullanılan Teknikler

Trakya ve Mezopotamya’da ele geçen buluntulardan elde edilen veriler ışığında metallerin işlenmesi “kuyumculuk” MÖ. 4.binlere kadar uzanmaktadır. Fakat kullanılan tekniklerin oturması ve gelişmesi MÖ. 3.binlerde tam anlamıyla oluşmuştur32. Antik kaynaklar ve özellikle MÖ. 7. yy dan itibaren ele geçen buluntulardan takılar hakkında fazlaca bilgi edinmekteyiz. Antik kaynaklarda yakı yapımında kullanılan teknolojilerden, takıların biçim ve isimlendirilmesinden bahsedilmekte, duvar resimleri, vazo resimleri, heykeller ve sikkeler üzerinde yer alan takı betimlemeleri formları ve kullanımlarıyla ilgili ışık tutar33.

Günümüze kadar ulaşabilmiş takı yapımında kullanılan aletler, taş kalıplar, tunç modeller, maşalar, bızlar ve kazıyıcılardır. Bu aletlerden oldukça az sayıda günümüze kadar gelebilmiştir bunun nedeni, antik dönemde kullanılan aletlerin tahta, bakır ve demir gibi kolay çürüyebilen malzemelerden yapılmış olmalarıdır34. Bu malzemelerin en temelini oluşturan

kalıplar, fibula yapımında iki tipte görülür. Bunlar; kapalı kalıp ve açık kalıptır.

Kapalı kalıp, gövdesi oval veya yuvarlak kesitli olan fibulalar bu tür kalıplardan yapılığı düşünülmekte olup bir veya iki parçadan oluşmaktadır. Gövde kesitleri kare, dikdörtgen veya “D” biçiminde olan fibulalar tekli açık kalıpla dökülmüşlerdir35. Açık kalıpla

yapımı tamamlanan fibulalarda ki silmelerin arka yüzü düz olmaktadır. Genellikle gövdeleri ve iğneleri ayrı kalıplara dökülerek üretilen fibulaların boncuklu olanlarında, boncuklarının ayrı kalıplara üretildikten sonra gövdeye çiviler aracığı ile aplike edilmişlerdir. Fibula üretiminde bu kadar önemli bir yere sahip olan kalıpların, ayrıntıları farklı olan tiplerden yola çıkarak oldukça fazla çeşidinin olduğuna ulaşılabilir. Ayrıca bu kadar sık kullanılan bu kalıpların günümüze oldukça az sayıda ki örneğinin ulaşması; kalıp yapımında taş malzemelerin değil kilin kullanılmış olabileceği düşüncesini akıllara getirmektedir.

32 Yıldız 2001, 26-27. 33 Yıldız 2001, 27. 34 Hoffmann 1965, 24. 35 Buluç 1979, 33.

(28)

9

Antik dönemde kullanılan takıların yapım tekniklerine sekiz başlıkta inceleyebiliriz, bunlar; dövme tekniği, mühür baskı tekniği, kalıp tekniği, döküm tekniği, granilasyon, kazıma tekniği, kesme tekniği, telkâri tekniğidir. Fibula yapımında kullanılan maden genellikle bronzdur ve ağırlıklı olarak döküm tekniği uygulanarak yapılırlar. Bunların yanında kazıma ve oyma teknikleri de hemen hemen bütün fibula örneklerinde görülmektedir.

2.4.1. Dövme (Repusse) Tekniği

Bu teknikte işlenecek olan metal, tahta kurşun veya zift gibi esnek bir zemin üzerinde çekiç ve farklı uçlardaki aletler yardımıyla dövülerek metal levhanın yüzeyi kabartma desenlerle süslenerek istenilen forma getirilir. Bu işlemin esnek bir zemin üzerinde gerçekleştirilmesi önemlidir çünkü metalin kırılma ve kopmasına yol açmaması gerekmektedir36. Bu yöntem ile elde edinilen en kolay bezemeler, önden ve arkadan yapılan çizgi ile nokta desenleridir37.

Bu tekniğin dört farklı uygulama şekli vardır; kalemle çekiçleme, modeli çekiçleme (damgalama), erkek modele çekiçleme ve dişi modele çekiçlemedir38.

2.4.2. Mühür Baskı (Stampa) Tekniği

Dövme tekniğinin farklı bir uygulama şeklidir, ana motifler ve dekoratif detay için kullanılmaktadır. Uygulanacak olan motif kalın bir metal kütlenin üst yüzeyine oyularak işlenir ardından aynı motif başka bir metal kütle üzerine kabartma olarak işlenir. Bu iki kalıp arasına yerleştirilen levhayı ezerek modelin formuna girmesi sağlanır39.

2.4.3. Kalıp Tekniği

Yapımı küresel boncuklar metal tabakaya, küresel bir yüzeye sahip tokmak yardımıyla vurularak şekil verilir. Sürekli tekrarlanan motifler için uygun bir tekniktir. Vurularak şekil verme işlemi birden fazla tekrarlanarak devam edilir.

MÖ. 5.yy başlarına ait olan baskı kalıpları, Uşak-Güre çevresindeki Tümülüslerde bulunmuştur. Mısır’da Galjup’ta Hellenistik Döneme tarihlenen kalıplarda ele geçmiştir40.

36 Kuşçuoğlu 1987, 34. 37 Özgülnar 2007, 26. 38 Arslan 2014, 85. 39 Ulusman 1991, 41. 40 Özgülnar 2007, 27.

(29)

10

2.4.4. Döküm Tekniği

Bu teknikte ilk olarak metale verilmek istenen şeklin kalıbı hazırlanmaktadır. Daha sonra eritilmiş vaziyette bulunan metal bu kalıbın üzerine dökülür. Kalıbın şeklini alan ve soğuyan metal kalıptan çıkarılarak çelik uçlu aletlerin yardımıyla detayları işlenerek tamamlanır. Değerli madenler kullanılarak döküm tekniği pek uygulanmamıştır. Çünkü metal levhalar düşük maliyetlerde uygun sonuçlar verir. Bu yüzden bronz, demir, kurşun gibi kolay elde edilen ve ucuz metallerden döküm tekniğiyle takılar yapılmıştır41.

Eriyen balmumu tekniğinde, konik bir balmumu tabanına oturtulmuş figürün prototipi yapılır. Balmumu figürün ve prototipin üzeri alçı benzeri bir maddeyle kaplanır ve kurumaya bırakılır. Kuruduktan sonra balmumu eriyip yok olana kadar ısıtılır. Sonrasında eritilen metal balmumunun bıraktığı boşluğa dökülür. Tamamlanın işlemlerin ardından objeyi çıkarmak için kalıp kırılır42.

2.4.5. Taneleme (Granülasyon) Tekniği

Bu teknik sayesinde küçük küreciklerin metal yüzeyini bezemesiyle takı yüzeyinde farklı kompozisyonlar oluşturulması sağlanır. Bu küreciklerin takı yüzeyine yerleştirilerek lehim yapılmadan sabitlenir.

Bu teknik, MÖ. 2600 yıllarında Mezopotamya’da, Sümerler tarafından kullanıldığı ve ticari ağlar aracılığı ile yayıldığı bilinmektedir. Bu ticari ağlarda ki buluntularda uygulanan granülasyon tekniği bu bilgiyi teyit etmektedir43.

2.4.6. Kazıma Tekniği

İşlenecek olan metal üzerine çelik kalem yardımıyla motifin özelliğine göre oyularak veya çizilerek yapılan süsleme tekniğidir. Geç Minos ve Miken yüzüklerinde bu tekniğin kullanıldığı bilinmektedir. Antik dönemde kazıma aracı olarak obsidyen ve bakırdan yapılmış el aletleri kullanılmıştır44. 41 Yıldız 2001, 31. 42 Hoffmann 1965, 32. 43 Arslan 2014, 95. 44 Bingöl 1999, 28.

(30)

11

2.4.7. Kesme Tekniği

Metal levhanın motifin şekline göre kesilerek biçimlendirilmesidir. Bu yöntemde delerekte şekil verilebilmektedir. Günümüzde kullanımı devam etmekte olan bu tekniğin, eski Mısır’da serpantin ve benzeri yumuşak taşlardan üretilen mühür yapımında tercih edildiği bilinmektedir. Hindistan’da, eski çağlara ait bir süs taşı işleme atölyesinden çıkartılan, kısmen işlenmiş kuvars parçaları üzerinde düzgün kesim izleri vardır. Bu izler burada da aynı teknikle kesim yapıldığını, yani günümüzdeki süs taşı kesim işlemine çok yakın olan bir tekniğin Tunç Çağı başlarından itibaren yaygın şekilde kullanıldığını göstermektedir45.

2.4.8. Telkari Tekniği

Tellerin birbirlerine birleştirilmesi yöntemidir. Tellerin bükülerek ya da düz olarak yapılarak arkadan lehimleme işlemidir. Genelde granül tekniği ile birlikte de kullanılmaktadır. Bu yöntem ile; küpeler, yüzükler, bilezikler, saç halkaları, iğneler ve fibulalarda ayrıca karmaşık süslerin çeşitli elemanlarının birleştirmede kullanılmaktadır. Hellenistik dönemde, basit tellerin bir araya getirilmesi ve burulmasıyla dekoratif amaçla kullanılır. Basit yuvarlak teller, altın bir şeridin burulması ya da kalın bir metal levha şeridinin oval hale gelinceye dek çekiçleyerek ve yuvarlanmasıyla elde edilir46.

45 Arslan 2014, 97. 46 Özgülnar 2007, 31.

(31)

12

3. FİBULA

3.1. Fibulanın Bölümleri

Antik devrin vazgeçilmez elbise tutamaçları olan fibulalar temel olarak bir gövde bu gövdeye bağlı kollar, üzerine iğnenin bağlı olduğu bir zembereğe ve bu iğnenin yerleştiği kancadan oluşmaktadır (Çiz.1). Gövdenin kolları hem zembereğe hem de kancaya silmeler aracılığı ile bağlanmaktadır. Bahsi geçen silmelerin bir işlevleri bulunmamakta olup yalnızca süsleme elemanı olarak yerleştirilmişlerdir.

Bazı fibula örneklerinde gövde üzerinde de rastlanan silmeler, torus ve abakustan oluşmaktadır. Torus mimaride olduğundan farklı biçimde genellikle boncuk şeklinde görülür. Torus düz ya da sivri biçimde oluşturulabilir. Abaküs farklı kalınlıklarda ele alınan kare, dörtgen veya disk biçiminde genellikle keskin profilli olarak karşımıza çıkar. Abakusun bazı fibula örneklerinde çift olarak da kullanıldığına rastlanmaktadır. Bahsettiğimiz süsleme elemanlarının oluşturduğu silmeler iki kolda simetrik olarak bulunması Frig fibulalarının genel karakteristik özelliklerindendir47.

Çiz. 1: Fibulanın Bölümleri (Frig)

(32)

13

Çiz. 2: Fibulanın Bölümleri (Roma)48

3.2. Fibulanın Kullanım Amacı ve Yayılım Alanları

Çağlar boyunca takılar, kurulan uygarlıklar içerisinde yerini almış sanatsal özellikleri bulunan önemli unsurlar arasında yer almaktadır. İnsanlığın gelişimiyle beraber güzele ulaşma arzusu ve dini düşünceler takıların ortaya çıkışında önemli bir rol oynamıştır. Başlangıcı Paleolitik Çağa kadar uzanan takı geleneğinin, yerleşik hayata geçiş öncesi toplumlarda da var olduğunu bilinmektedir.

Kökeni tartışılan ve pratik işlevleri sebebi ile geniş alanlarda uzun süre kullanımı devam etmiş olan fibulaların ilk ortaya çıkışı Avrupa’da MÖ. 1300’lere kadar uzanmaktadır. Kuzey İtalya üzerinden Geç Miken IIIB aracılığıyla Ege’ye ulaşmıştır49. Ticaret yolları ile,

Kikladlar aracılığı ile Anadolu’ya gelmiştir50. Anadolu’da ilk kez kullanıp yayılım görmesini

sağlayanlar Friglerdir51. Fibulalar, sanatsal ve toplumsal değerlerinin yanı sıra işlevselliğiyle,

giyinme ve giyinmeye bağlı gereksinimler sonucu ortaya çıkmışlardır52. Fibulaların giysiler

üzerindeki tamamlayıcı ve işlevsel birer çengelli iğne olmalarıyla birlikte zamanla gelişen fibulaların kültürler arası farklılık gösterdiği görülmektedir. Aynı zamanda bu takı türü,

48 Kugan ve Zaninovic 2015, 9. 49 Muscarella 1965, 34. 50 Waldbaum 1983, 112. 51 Demirer 2013, 33. 52 Erdan 2018, 14

(33)

14

taşıdıkları sembolik anlamlardan bazen kadınların bekar veya evli olduklarını belirtirken bazen de erkeklerin savaşçı farklılıklarını gösteren statüyü ifade etmekteydi53.

Genellikle yünlü ya da keten giysilerin bağlantı noktalarını birbirine tutturmak için kullanılan fibulaların boyutları da kullanılacağı elbiseye göre tasarlanmışlardır. Büyük boyutlu fibulaların yünlü giysilerde, küçük boyutlu fibulaların ise ketenden üretilen kıyafetler için kullanıldığı belirtilmektedir54. Bazı durumlarda ise fibulaların birbirine eklenerek

kullanıldıklarına dair kanıtlara rastlanılmıştır55. Fibulanın kullanım amacı dönemsel olarak

farklılık gösterse de genel kullanım şekilleri kumaş tutturmanın yanı sıra ölü ve tapınak armağanı olarak sembolik bir işlevi de bulunmaktadır. Bunların dışında işlevsel açıdan fibulaların antik çağda tıp alanında kullanıldığına dair düşüncelerde bulunmaktadır56.

Fibulaların ölü merasimleri kapsamında, kefen örtülerinin tutturulması amacıyla da kullanılmaktadır. Bu sayede yapılan arkeolojik çalışmalarda bulunan fibulaların yaş, cinsiyet ve dönemsel olarak tespitlerinin yapılmasında oynadığı rol oldukça önemlidir57. Örneğin

mezarlarda bulunan fibulaların sayısı ve niteliği ölen kişinin sosyolojik ve ekonomik özellikleri hakkında bilgiler sağlamaktadır58. Mezarlardaki işlevlerinin yanı sıra mezar

armağanı olarak da kullanılan fibulalar ağırlıklı olarak bronzdan üretilmişlerdir59. Buna örnek

olarak Elmalı D tümülüsünde bulunan mezar gösterilebilir, bu mezar odasında kadının göğüsünde on adet bronz, çene hizasında dokuz adet gümüş fibula ele geçmiştir60. Fibula

buluntusu sunan mezarların doğrudan kadın definleriyle ilişkili olduğu belirtilmektedir61. Bu

yargı genelde tutarlı olsa da bunların dışında içerisinde fibula bulunan erkek mezarlarına örnek olarak GH III C savaşçı mezarları gösterilebilir62. İspanya’dan Kafkasya’ya kadar

uzanan bir coğrafyada mezar armağanı olarak kullanılan fibulalar aynı zamanda inhumasyon ve kremasyon gömü gelenekleri hakkında bilgileri sunmaktadır63. Bazı mezar örneklerinde

fibulaların birbirine takılı vaziyette bulunması ölen kişinin elbiseleriyle defnedildiğini

53 Tekocak 2012, 28. 54 Muscarella 1967a, 51. 55 Muscarella 1967a, 52. 56 Baykan 2015, 11. 57 Brons 2012, 50. 58 Brann 1962, 60. 59 Güngör 2007, 18. 60 Şare 2010, 54. 61 Coldstream 2008, 344. 62 Deger Jalkotzy 2006, 164. 63 Erdan 2018, 22.

(34)

15

göstermektedir64. Benzer bir şekilde de, mezarda bulunan yanmış fibulalar ölünün

elbiseleriyle beraber yakıldığı doğrultusunda bilgiler vermektedir65.

Tapınak armağanları olarak da kullanılan fibulaların ise tanrıçalarla ilişkili olduğu düşünülmektedir66. Klaros, Erythrai, Smyrna, Didyma, Ephesos, Chios ve Samos gibi

merkezlerdeki tapınaklarda başta Artemis olmak üzere tanrıçalara armağan olarak kullanıldıkları görülmektedir. Bu tanrıça armağanlarının doğumla ilgili konulara bağlamak mümkündür67. Bu tapınaklara örnek olarak; Knossos Demeter68, Enodia Artemis69, Emporio

Athena70, Phocis Demeter, Hera Akraia71, Samos Hera72, Milet Aphrodite73, Pronaia Athena74, Orthia Artemis75, Alea Athena76, Argive Heraion77, Limenia Hera78, Lindos Athena79, Lalysos Athena80, Kamiros Athena81, Thassos Artemis, Argos Athena, Knossos Demeter, Sardis Artemis ve Ephesos Artemis gösterilebilir.

İşlevleri ve süs takıları olarak kullanılan fibulalar antik çağlardan günümüze kadar çengelli iğne sıfatıyla yaygın bir kullanım yelpazesi sunmaktadır. Kullanımı, İ.Ö. 2. binlerde başlayan fibulanın en yaygın olarak kullanıldığı ve gelişiminin zirvesine ulaştığı dönem demir çağdır, özellikle Kıta Yunanistan, Adalar, İtalya ve Doğu Ege’de İ.Ö. 8. ve 6. yy arasında, Geç Geometrik ve Erken Arkaik dönemlerde kullanımının yaygınlaştığı görülmektedir. Fibulaların kullanıldığı coğrafyalar; Ege Adaları, Kıbrıs, Kuzey Suriye, Frigya, Urartu ve Avrasya steplerine kadar uzanmaktadır82. Oldukça geniş bir coğrafya ve dönem içerisinde

kullanılan fibulaların tarihlendirme ve etnik siyasi tarih çalışmaları arasında belirleyici bir unsur olması nedeniyle önem arz etmektedir83. Fibula, Mezopotamyalılar, Mikenler, Frigler,

Lidyalılar, Eski Yunanlar, Persler, Keltler, Bizanslar ve Roma’lılar tarafından

64 Kurtz-Boardman 1971, 62. 65 Kurtz-Boardman 1971, 62. 66 Şare 2011, 27. 67 Ainian 1997, 136. 68 Coldstream 1973. 69 Ainian 1997, 311. 70 Boardman 1967, 8. 71 Snodgrass 1971, 278. 72 Boardman 1967, 189. 73 Donder 2002, 3. 74 Völling 1998, 250. 75 Droop 1929, 399. 76 Voyatzis 1990, 15 77 Waldstein 1905, 20. 78 Payne 1940, 5. 79 Vassileva 2014, 227. 80 Martelli 1988, 104-120. 81 Vassileva 2014, 227. 82 Erdan 2018, 13. 83 Shepherd 1999, 267.

(35)

16

kullanmışlardır84. İnsanoğlu tarafından bin yılı aşkın bir süredir kullanılan fibulalar, Geç

Roma dönemi ortalarında tokaların ve broşların yaygınlaşmasıyla kullanımı azalmıştır85.

3.3. Günümüze Ulaşmış Eserlerde Fibula Betimlemeleri

Antik kaynaklarda iğne, broş gibi anlamlarda kullanılan porpe, perone veya peronis gibi kelimelerde anlatılmaktaysa da tanımlanan nesnelerin fibulayı betimlediği aşikârdır86.

Fibulalar hem günlük yaşamdaki işlevsellikleri hem de toplumda belirli bir sınıfın sembolize edildiği takı olarak kullanımı, 8. yy ve daha sonraki dönemlerde yapılan kabartmalar üzerinde sergilenmektedir87. Korsabat kabartmalarının birisinde elbise üzerinde giyilen mantoyu tutturmak amacıyla kullanılmıştır. İvriz Kabartmasında Kral Warpalawas’ın omuzundaki şalın düşmemesi göğüs üzerine takılan fibula ile sağlanmıştır88. Zincirli’de ise bir stel üzerinde II.

Panammu olduğu düşünülen bir betimlemenin üzerinde İ.Ö. 8. yy’a tarihlenen bir Anadolu-Frig fibulası bulunmaktadır89. Bunların yanı sıra Neohitit kabartmalarındaki bazı örneklerde

ise fibula yalnızca süs eşyası olarak kullanılmıştır. Fibulaların yapım aşamasında ki özen ve süslemeleri bu eserlerin belirli dönemlerde sadece süs eşyası olarak kullanıldıklarının kanıtı olarak görülebilir.

Günümüze ulaşmış kabartma, heykel, mezar buluntuları ve vazo resim betimlemelerinde kıyafetlerin göğüs üstü, omuz, kol ve kalça kesimlerinde kullanıldığı görülmektedir. Buna örnek olarak Lydos tarafından bezenen Attik bir dinos üzerinde, giysisinde dört spiralli fibula takar şekilde Aphrodite betimlenmektedir. Bu betimlemelere karşın, fibulalar antik devrin gündelik yaşamında oldukça sık kullanılmasına karşın, başka bir giysi tutturma eşyası olan iğnelere oranla sanat ve vazo resimlerinde yer alan betimlemelerin sayısı oldukça azdır90.

Fibula betimlemelerinin bulunduğu eserlerin büyük oranını heykeller ve plastik sanatlarında görmekteyiz. Athena Parthenon alınlıklarında yer alan heykellerin giysileri üzerinde betimlenmiş bazı örneklerde ise kıyafetlerin birleşme kısımlarında iki uçlu delikler

84 Laflı 2018, 396. 85 Demirer 2013, 33. 86 Brons 2014, 61. 87 Buluç 1979, 29. 88 Bryce 2012, 150. 89 Erdan 2018, 20. 90 Brons 2014, 61.

(36)

17

gözlemlenmektedir91. Kyzikos’da bulunan bir stel üzerinde ana tanrıça Kybele’nin sevgilisi

Attis’in üzerinde fibula ile tutturulmuş bir giysi bulunur92.

Ünlü antik yazarlardan olan Homeros’un ilyada ve Odysseia adlı eserinde de fibulalara göndermeler yapmaktadır93. Herodotos, Historia adlı eserinde; Argos-Atina savaşının

anlatıldığı bölümde sağ kalan Atinalı tek askerin eve dönüşünde, ölen askerlerin karıları tarafından kıyafetlerinde bulunan çengelli iğneleri batırarak ölümüne neden oldukları bir bölüm anlatılmaktadır94. Bu olayın ardından Atinalı kadınların fibula kullanmalarını

engellemek adına cezalandırılarak kıyafetlerini ion kıyafetleriyle değiştirirler, keten gömlek giydirildiği Herodotos tarafından anlatılır. Bu olay arkeolojik verilerde de doğrulanmış, İ.Ö. 6. yy ortalarında heykellerin kıyafetlerinde görülen ikonografik değişim gözlemlenmektedir95.

Bu ikonografik değişimin bir benzeri de Protogeometrik Dönemde mezarlarda Miken mallarının azalarak yerini fibula gibi objelere bıraktığı tespit edilmektedir. Yine bu dönemde ortaya çıkan kemerli fibulalar yeni bir giysi türüne işaret etmektedir96.

Yunan Tragedya yazarı Sophocles Oedipus Tyrannus adlı eserinde, Oedipus’un üzerinden çıkardığı çengelli iğnelerle kendi gözlerini oyduğu anlatılmaktadır. Benzer bir anlatıda Euripides’in Hecuba adlı eserinde; Polymester’in Troia’lı kadınlarca çengelli iğneler kullanılarak kör edildiğinden bahseder.

3.4. Fibula Tipolojisinde Dönemsel ve Bölgesel Farklar

Fibula takma geleneği Avrupa’da doğarak, Miken kültürü aracığı ile Kıbrıs üzerinden Orta Doğu’ya kadar aktarılmıştır. Orta Doğu bölgesinde kullanılan fibula tipolojisinin ilk araştırmalarını, Doğu Akdeniz fibulalarını da çalışan Christian Blinkenberg’tir97.

Friglerle aynı dönemi paylaşan Urartularda fibula kültürüne fazla rastlanılmamakta olup MÖ. 7. yüzyılda kullanmaya başladıkları düşünülmektedir98. Frig fubulalarından oldukça etkilenerek üretilen Urartu fibulaları, yarım daire kulp şeklli olarak tanımlanmaktadır99.

Urartu fibulaları tiplerine göre üç guruba ayrılmıştır; Frig tipi, Anadolu tipi ve orijinal Urartu

91 Brons 2014, 67. 92 Vermaseren 1987, 91. 93 Homeros, Odysseia, 18:290-295. 94 Herodotos, Historia, 5:87. 95 Erdan 2018, 17. 96 Desborough 2006, 664. 97 Habelt 2001, 487. 98 Köroğlu 2005, 34. 99 Kocaman 2007, 50.

(37)

18

tipi100. Urartuların dışında ele geçen kabartmalardan yola çıkarak Geç Hitit dünyasında da fibulaların kullanıldığı düşünülmektedir.

Demir çağında yoğun bir kullanım gören fibulalar, çağlara göre farklılık göstermektedir. Ancak çağlar arasında ki farklar ayrıntılara inildiğinde tespit edilirken, bölgesel olarak üretim merkezleri arasındaki tipolojik farklılıklar daha belirgindir. C. Blinkenberg, Avrupa müzelerinde bulunan fibulaları sistemli bir şekilde 1926 yılında incelemiş ve biçimlerine göre sınıflandırarak XVI gruba ayırmıştır. Bu gruplama dönemsel farklılıklardan çok coğrafi bölgeler kıstas alınarak yapıldığı görülmektedir.

3.4.1. Bronz Çağı Fibulaları

Ele geçirilen ilk fibula tasarımlarını temsil etmekte olan bu tipler tunç çağının sonlarında ortaya çıkmışlardır. Tek tarafı yaylı basit bir tasarıma sahip olan bu fibulalar, yassı bir kemere sahiptirler. Bu dönemde üretilen fibulalar üç farklı tasarıma sahiptirler.

Birinci Tipte; gövde düz ve pime paralel kalırken üzerinde zikzak veya bükülme deseni yapabilmektedir. Bu tipler, MÖ. 12. ve 10. yüzyıllar tarihlendirilen örnekleri bulunmaktadır.

İkinci Tipte; kısa yassı gövde yerine, uzun gövdeden ve kalın bir metalden ya da birbirine bükülmüş iki adet ince telden yapılmaktadır. Bu yuvarlatılmış gövdeli örnekler ilk olarak MÖ. 12. yüzyılda rastlanmakta olup bazı bölgelerde beş yüz yıldan uzun süre kullanımda kalmıştır.

Üçüncü Tip ise yatay tel spirallerden oluşmakta olup MÖ. 9. ve 7. yüzyıllara tarihlendirilmektedir.

Bu dönemde MÖ. 8. ve 7. yüzyıllarda frig fibulaları doğmuş ve geniş bir coğrafyada etkisini sürdürmeyi başarmıştır. Tez çalışmamızda, Frig fibulalarının ayrıntılarını ayrı bir başlık altında incelemekteyiz.

(38)

19

3.4.2. Demir Çağı Fibulaları

Bu dönemde fibula kullanımı oldukça revaçtadır. Yuvarlak gövdeli fibulalar üzerine kazıma veya kalıplarla üretilmiş geometrik tasarımlarla süslenmeye başlanmış olup fibula ayağı önceki versiyonlarına göre önemli ölçüde uzatılmıştır. Bu dönemin farklı tiplerinde oldukça geniş bir daire şeklinde olan gövdeden ve ayak kısmı döndürülerek süslü bir topuz ya da boncuk uygulanmıştır.

3.4.3. Frig Fibulaları

Blinkenberg’in sınıflandırılmasında XII. gruba giren fibulaların buluntu merkezleri Anadolu’dur. Bu grubun örneklerine Frig merkezlerinde yapılan kazılarda rastlandığından Frig fibulaları olarak tanımlanmaktadır101. Muscarella, Gordion kazılarında çıkan fibulaları

ayrıntılı şekilde inceleyerek, bu eserlerin kataloglamasında Blinkenberg’in sınıflandırma ve numaralandırma sistemini kullanmıştır.

Frig maden işlemeciliğinin en özgün ve en fazla sayıda örneğe sahip olan eserleri fibulalardır. Genellikle bronz, gümüş, elektron ve nadir olarak da altın kullanılarak üretilen fibulalar, frig başkenti olan Gordion’da özellikle tümülüslerde oldukça fazla sayıda ele geçmiştir102. Gordion haricinde Ankara, Alişar, Boğazköy, Eskişehir, Bayraklı, Ephesos,

Kerkenes, İvriz, Midas Kenti, Larisa, Manisa, Sardis, Pazarlı ve Troia gibi merkezlerde fibula örneklerine rastlanmaktayız103. Muscarella, XII. grup olarak nitelendirdiği eserleri pek çok alt

gruba ayırıldığını ve bunların büyük çoğunluğunun Frig yerel üretimi olduğundan bahsetmektedir104. XII. gruba dahil edilen Frig fibulaları tipolojik açıdan Tip 2, 2A, 2B, 3, 4, 5, 7, 7A, 8, 9, 11, 13, 13A, 14 ve 14A gibi farklı alt gruplarda incelenmektedir. Frig fibulaları arasında en eski örnek Tip XII. 7A grubudur105. Karakteristik özellikleri arasında “boynuzlu

çengel uçlu” ve büyük, yassı ya da at nalı şeklinde yaylı olması sayılmaktadır. Fibulaların çoğu yay ile birlikte dökülmüş ve diğer Frig objelerinden de bildiğimiz silmelerle süslüdür. Fibulaların erken evrelere tarihlenen örneklerinde yay kısmı dikdörtgen kesitli ince bir

101 Buluç 1979, 30. 102 Erdan 2017, 11. 103 Caner 1967, 3. 104 Muscarella 1967a, 59. 105 Vassileva 2013, 111.

(39)

20

görünümdeyken zamanla kalınlaştığı ve üzeri kabaralarla bezenen bir görünüme kavuştuğu bildirilmektedir106.

3.4.4. Roma Dönemi Fibulaları

Roma imparatorluğunun MS. 1. yüzyılda hızla yayılması, Avrupa’da ve Ortadoğu’da fibulaların sayısında ve tasarımında muazzam bir artışla sonuçlanmıştır. Roma İmparatorluğu’n da ki gelişmiş atölye çalışmalarının yayılması, daha karmaşık fibula tasarımlarının doğmasını sağlamıştır. Yaylar daha karmaşık formlarda dökülmüş, çift taraflı yayların yanında menteşeler ortaya çıkmış, çok çeşitli plaka tasarımları tanıtılmıştır.

MS. 2. ve 3. yüzyıllarda tasarımda farklılaşma yaşanır ve bölünmüş kemerli bir yay, uzun bir ayağa sahiptir. Kemerleri ya geniş ve yassı ya da dar uzun biçimde yapılmaktaydı. Bu tipin Roma Donanmasında yer alan askerlerin standart kullandıkları bir eşya olduğu düşünülmektedir.

MS. 3. yüzyılın başlarında ortaya çıkan haç başlı fibulalar Roma askerlerinin saga yada khlamyslerinin vücutlarının genelde sol kısımlarını kapattıktan sonra sağ omuzları üstünde açık kalan uçlarını birleştirmek amacıyla kullanılan fibula tipidir. Çocuk ve kadın giyiminde fazla kullanılmayan bu tipin özellikle MS. 4. yüzyıldan itibaren askerlerin rütbe ve konumlarını anlatan bir simgeye dönüşmüştür. MS. 6. yüzyıla tarihlendirilmiş duvar resimlerinde de betimlendiği gibi toplum içinde saygınlığı bulunan kişilerin pelerinlerinin uçlarını süslemiş olduğu düşünülmektedir107. Bu fibula tipi Belçika, Almanya, Macaristan,

Romanya, Bulgaristan, Akdeniz Havzası, İspanya, İtalya, Yunanistan, Anadolu, Suriye ve Cezayir’de kısacası Roma Askerlerinin ayak bastığı her yerde görülmesi mümkündür108.

Çeşitli metal süsleme teknikleri uygulanan haç başlı fibulalar daha çok bronzdan yapılırken gümüş, altın veya altın kaplama olan örneklerine de rastlamaktayız109. Bu tip

fibulaların dönemleri MS. 3. ve 5. yüzyıllar arası olduğu bilinmektedir.

106 Erdan 2017, 12. 107 Çetin 2015, 14.

108 Gonosova ve Kondoleon 1994, 153.

(40)

21

4. KONYA - EREĞLİ MÜZESİ FİBULALARI

Konya ilinin, Ereğli ilçesinde bulunan müze, 1968 yılında ziyarete açılmıştır. 1977 yılına kadar Konya Müzesi’ne bağlı iken,1978 yılında bağımsız müdürlük haline getirilmiştir. Bina 1980 yılında onarım geçirmiştir. Ereğli Müzesi, Neolitik Çağ’dan Cumhuriyet Dönemi’ne kadar kesintisiz sergi sunan küçük ölçekli müzelerden biridir. Müzede eserler kapalı, açık ve yarı kapalı teşhir olmak üzere üç şekilde sergilenmektedir110.

Tek katlı olan müzede arkeoloji ve etnografya olmak üzere iki ana salon bulunmaktadır. Arkeoloji salonu I numaralı vitrinde, Ereğli ve yakın çevresinde Neolitik Dönem’den Geç Hitit’e kadar tarihli olan eserler, II numaralı vitrinde Göztepe Tümülüsü kazılarında bulunan çeşitli buluntular, III numaralı vitrinde Oymalı Yer Altı Şehri kazılarında bulunan eserler sergilenmektedir. IV numaralı vitrin ise sikke vitrini olarak kullanılmaktadır. Etnografya salonunda iki vitrin yer alır111. Ayrıca müzenin bahçesi de yine açık teşhir yolu ile

ziyaretçilere açıktır. Burada mezar stelleri, sütun parçaları gibi çeşitli mimari elemanlar yer almaktadır.

Tezimizin çalışma konusunu oluşturan müze koleksiyonundaki 22 adet fibulalanın 3 tanesi (Kat.No: 10, 11, 15) müze vitrininde sergilenirken geri kalan 19 adet eser depoda bulunmaktadır. Belgelenen eserler stil kritik yöntemi ve literatür taraması ile tarihlendirilerek, 11 adet tipolojik gruba ayrılmıştır. Gruplandırılan bu eserlerin 13 tanesi (Kat.No: 1, 2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 16, 17, 22) frig dönemine tarihlendirilirken geriye kalan 9 adet (Kat.No: 3, 4, 5, 6, 15, 18, 19, 20, 21) fibula ise roma dönemine tarihlendirilmiştir. İncelenen eserlerimizin; 6 tanesi (Kat.No: 1, 2, 7, 15, 20, 21) oval (yarım daire) gövdeli, 4 tanesi (Kat.No: 13, 14, 16, 17 ) “U” gövdeli, 6 tanesi (Kat.No: 8, 9, 10, 11, 12, 22) at nalı formunda, 4 tanesi (Kat.No: 3, 4, 5, 6, ) haç başlı fibula tipinde ve geri kalan 2 eserde (Kat.No: 18, 19) gövde de doksan derecelik bir açı yaparak üçgen formu almıştır.

Tip I (Kat.No: 1, 2): Gövdeleri dikdörtgen kesitli ve daire formuna sahip olan eserler

açık kalıp tekniği kullanılarak imal edilmişlerdir. İğne kancaları üzerinde iki silme arasında boncuk dizisi kullanılmıştır. iğne ve kancalar aynı aks üzerinde bulunmaktadır. Bu grubun en belirleyici unsurunu gövde üzerine perçinlenerek tutturulan çivi başları oluşturur. Aynı çivi başlarının küçültülmüş süsleme elemanları, kolların üç kısımlarında abaküsler üzerinde ikişer adet kullanılmıştır. Kollar üzerinde simetrik süslemelere sahiptirler. Grubun paralel

110 https,//www.muze.gov.tr/tr/muzeler/konya-eregli-muzesi. 111 Coşkun 2007, 10.

(41)

22

örnekleri112 incelendiğinde MÖ 8. yy'ın sonu, MÖ. 7. yy’ın başlarına tarihlendirilmeleri

mümkündür.

Tip II (Kat.No: 3, 4, 5, 6): Eserlerin en karakteristik özellikleri yukardan bakıldıkları

zaman haç şeklini oluşturmalarıdır bu yüzden “haçbaşlı fibulalar” tipolojisine dahil edilirler. Eserlere profilden bakıldıklarında ise yarım daire şeklini verir, dairenin bir kolu iğnenin yerleşeceği uzun bir oluğa diğer kolu ise baş ve kol kısımlarına bağlanmaktadır. İğne oluğunun dış kısmında ise çeşitli geometrik süslemeler barındırmaktadırlar. Kollarında ampul ya da soğan düğmesi olarak nitelendirilen topuzlar yer alır. Baş kısmına yerleştirilen topuzun uç kısmı daha sivri bırakılmıştır. Bu gruptaki fibulalar askeri kıyafetler üzerinde kullanıldıkları ve belirli rütbelendirme işlemlerinde bir anlam ifade ettikleri bilinmektedir. Grubun paralel örnekleri113 incelendiğinde, eserleri MS. 4. yy’a tarihlendirmek uygundur.

Tip III (Kat.No: 7): Yarım daire formuna sahip olan eserin kollarında simetrik

süslemelere sahiptir. Süslemeler iki abaküs arasında bir disk ve silmelerden oluşur. İğnenin takıldığı kanca kısmı üzerinde çift sıra yiv kullanılmıştır. Gövdesinin merkezinde iki disk motifi arasında bir abaküs motifi bulunur. Gövdesi daire kesitli olan eser açık kalıp tekniği kullanılarak imal edilmiştir. Grubun paralel örnekleri114 incelendiğinde MÖ 7. yy ile 6. yy

arasına tarihlendirilmesi mümkündür.

Tip IV (Kat.No: 8, 9, 10, 11, 12): Kalıp tekniği kullanılarak imal edilen eserlerin

gövdeleri daire kesitlidir. At nalı şekline sahip olan parçaların kolları üzerinde yer alan süsleme elemanları simetrik şekilde yerleştirilmiştir. Bu süsleme elemanları birbirine bitişik yerleştirilen abaküs ve disklerden oluşmaktadır. Konca kısmı üzerinde derin yivler yerleştirilmiştir. Stil kritik115 yöntemi kullanılarak yapılan değerlendirme sonucunda eserlerin

MÖ. 8. yy’ın son çeyreği, MÖ. 7. yy’ın ilk yarısına tarihlendirilmeleri mümkündür.

Tip V (Kat.No: 13, 14): Eserlerin gövdeleri daire kesitli olup “U” formuna sahiptirler.

Oldukça iyi şekilde korunmuş olan eserlerin iğne kısımları eksiktir. İğnenin bağlı bulunduğu zemberek çift sarmallıdır. Kolları aynı aksta yer alan eserin iğnesi, takılacağı kanca kısmının başlangıcında iki yana çıkıntılık yapan boynuzlar yer almaktadır. Eserlerin kollarında simetrik

112 Tekocak 2012, Akşehir Tip II, 31; Muscarella Tip XII,9; Türe, 2011: 144

113 Tekocak 2012, Akşehir Tip VI, 37; Davidson, 1952: 270; Çalış 2018, 2015 – 1018 (A), 275; Laflı 2004, Fig.

10a-b; Çetin 2015, Figür 2, 27.

114 Tekocak 2012, Akşehir Tip Ia, 31; Muscarella Tip XII,2; Gögtaş 2019, Env. No: 1217, 546.

115 Tekocak 2012, Akşehir Tip V, 34; Muscarella Tip XII,13; Donder, 1785: 99, Tafel 11, Fig. 47; Akay

Şekil

Grafik 1: Ereğli Müzesi Fibulalarının Dönemsel Dağılımı
Fig. 1: 798 Envanter Numaralı Fibula
Fig. 2: 1651 Envanter Numaralı Fibula
Fig. 3: 799 Envanter Numaralı Fibula
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Oxygen transport of Hemoglobin (Oxygenati- on): Diffusion of gases is not satisfactory for the 20 mmHg oxygen content of the cell.. Hemoglobin is required for

Araştırmada, Türkiye’nin ve Doğu Akdeniz Bölgesinin en önemli şehirlerinden biri olan Adana ilinin, günümüzdeki siyasi yapısı ve siyasi elit profili ele

olarak bilinen Mesleki Rehabilitasyon Değişiklikleri’ni onaylamıştır; böylelikle federal olarak finanse edilen mesleki rehabilitasyon programlarının hedeflerine fiziksel

Kimi bilim adamları abideleri çözen bilim adamı Thomsen’in okuduğu gibi “biri, ḳurı, yırı” şekillerini tercih edip kelimeleri “biriye, ḳurıya, yırıya”

Bolkar grubu üzerine uyumsuz olarak konglomera ve kumtaşıyla başlayan, kumlu kireçtaşı, killi kireçtaşı ara tabakaları kapsayan kumtaşı-şeyl ardalanmasından oluşan

Gülseren KARABAY Tekstil Mühendisliği Bölümü (DEÜ) EDİTÖRLER KURULU ( Editorial Board

Biz bu çalışmada sanrı ve varsanı tiplerinin şizofreni ve şizoaffektif bozukluk tanısı ile yatarak tedavi gören hastalarda, tedavi yanıtına etkisini araştırmayı

Ana­ dolu yakasında Üsküdar vapur İskelesi ile Tekel İçki Fabrikası arasındaki iskân alanı dışında kalan ve planda park yeri olarak gösterilen 101 bin