• Sonuç bulunamadı

Türk yönetim yazınında bir eşik : İşletme/İşletme Ekonomisi ve Organizasyon Mecmuası (1943-1948)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk yönetim yazınında bir eşik : İşletme/İşletme Ekonomisi ve Organizasyon Mecmuası (1943-1948)"

Copied!
118
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Tuna DAĞ

TÜRK YÖNETİM YAZININDA BİR EŞİK:

İŞLETME / İŞLETME EKONOMİSİ VE ORGANİZASYON MECMUASI (1943-1948)

İşletme Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

(2)

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Tuna DAĞ

TÜRK YÖNETİM YAZININDA BİR EŞİK:

İŞLETME / İŞLETME EKONOMİSİ VE ORGANİZASYON MECMUASI (1943-1948)

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Janset Özen AYTEMUR

İşletme Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

(3)

T.C.

Akdeniz Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,

Tuna DAĞ'ın bu çalışması, jürimiz tarafından İşletme Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Programı tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan : Prof. Dr. Ferda ERDEM (İmza)

Üye (Danışmanı) : Yrd. Doç. Dr. Janset ÖZEN AYTEMUR (İmza)

Üye : Yrd. Doç. Dr. Onur DİRLİK (İmza)

Tez Başlığı: Türk Yönetim Yazınında Bir Eşik: İşletme / İşletme Ekonomisi ve Organizasyon Mecmuası (1943-1948)

Onay: Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

Tez Savunma Tarihi : 17/01/2017

(İmza)

Prof. Dr. İhsan BULUT Müdür

(4)

AKADEMİK BEYAN

Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum “Türk Yönetim Yazınında Bir Eşik: İşletme / İşletme Ekonomisi ve Organizasyon Mecmuası (1943-1948)” adlı bu çalışmanın, akademik kural ve etik değerlere uygun bir biçimde tarafımca yazıldığını, yararlandığım bütün eserlerin kaynakçada gösterildiğini ve çalışma içerisinde bu eserlere atıf yapıldığını belirtir; bunu şerefimle doğrularım.

(İmza) Tuna DAĞ

(5)

İ Ç İ N D E K İ L E R

TABLO LİSTESİ... iii

KISALTMALAR LİSTESİ ... iv

ÖZET ... v

SUMMARY ... vi

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM DERGİNİN YAYINLANDIĞI DÖNEMDE “İŞLETME İKTİSADININ” NÜFUZ ETTİĞİ AKADEMİK VE UYGULAMA SAHALARININ DURUMLARI 1.1. Akademik Saha ... 3

1.2 Uygulama Sahası ... 8

İKİNCİ BÖLÜM DERGİDE ÇIKAN YAZILARIN DÖKÜMÜ VE DÖNEMİN GÜNCELİNİN DERGİYE YANSIMASI 2.1 Dergide Çıkan Yazıların Dökümü ... 14

2.1.1 “İşletme Mecmuası”yla Özdeş İsim: İsmet Alkan ... 14

2.1.2 Yazıların Dergideki Bölüm Başlıklarına Göre Dağılımları ve İçerikleri ... 17

2.2 Dönemin Gelişmelerinin Dergideki Yansımaları ... 33

2.2.1 Zirai Meselelerin Ele Alınması ... 33

2.2.2 “Milli İşletmecilik” Kavramı ... 36

2.2.3 Türk İnsanından İşletmeci Yaratma Gayretleri ... 38

2.2.4 “Eleman Davası” – İş Hayatına Nitelikli İnsan Yetiştirilmesi ... 41

2.2.5 İşletmecilik Eğitimi ve Öğretimi ... 44

2.2.6 “Rasyonalizasyon” Algısı ... 46

2.2.7 Devletçilik Tartışmaları ... 48

2.2.8 ABD Yardımları ... 54

2.2.9 Savaş Sonrası Şekillenecek İşletmecilik... 55

2.2.10 “Hesap İşleri”nin Uygulama Sahasındaki Durumu ... 57

2.2.11 Gelir Vergisi Tartışmaları ... 59

SONUÇ ... 62

(6)

EK 1 - İşletme Mecmuasında Yayınlanan Yazıların Dökümü ... 78 Ö Z G E Ç M İ Ş ... 108

(7)

TABLO LİSTESİ

(8)

KISALTMALAR LİSTESİ

ABD Amerika Birleşik Devletleri AÜ Ankara Üniversitesi

Fak. Fakültesi Gen. Sek. Genel Sekreteri

İE İşletme Ekonomisi

İİ İşletme İktisadı İÜ İstanbul Üniversitesi

İYİTM İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi Muh. Muhasebe Müd. Müdürü Müs. Müsteşarlığı Öğr. gör. Öğretim görevlisi V. Vekili Vek. Vekâleti

Yük. Müh. Yüksek Mühendis YZE Yüksek Ziraat Enstitüsü

(9)

ÖZET

Bu çalışmanın amacı, 1943–1948 yılları arasında yayınlanan “İşletme–İşletme Ekonomisi ve Organizasyon Mecmuası”nda çıkan tüm makaleleri inceleyerek eksiksiz ve ayrıntılı bir envanterini oluşturmak ve Türkiye’de işletme konularına odaklı ilk dergi olma özelliğiyle ifa ettiği görevi dönemin arka plan bilgisi temelinde değerlendirerek önemini ortaya koymaktır.

Çalışmada, derginin hitap ettiği akademik ve uygulama sahalarının durumları tarihsel gelişimleriyle birlikte verilmiştir. Akademik sahaya dair, günümüz tabiriyle işletmeci yetiştirme amacıyla açılan Hamidiye Ticaret Mektebi’nin kurulduğu on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından, 1930’lu yıllarda Almanya’dan işletme ekonomisi disiplininin ithal edildiği döneme kadar yaşanan gelişmeler aktarılmıştır. Derginin yayınlandığı 1940’lar Türkiye’sinin uygulama sahasını var eden Cumhuriyet sonrası köklü değişim, iktisadi tarihin dönüm noktalarını barındıran on dokuzuncu yüzyıl ile başlayan tarihsel seyirle anlatılmıştır.

Çalışmanın öznesi olan dergiyi alanyazına kazandıran İsmet Alkan ve rolü ayrıca tanıtılmıştır. Dergide yayınlanan tüm makaleler mevcut bölüm başlıklarına göre tasnif edilerek içeriklerine dair bilgilendirme yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, çoğunluğu ders kitabı formatında yazılan makalelerin önemli bir kısmının muhasebe ve organizasyon ağırlıklı olduğu görülmüş, bunun yanında yayınlanan yazılarda dönemin Türkiye’sinin akademik ve uygulama dünyasının zihni ve maddi durumunu yansıtan bilgilere ulaşılmıştır. Dönemin sosyal ve ekonomik gündeminin yansıdığı yazılar irdelenmiş, iş dünyasına hitap etme amacındaki derginin yayınlandığı zamanın iktisadi gelişmeleri karşısındaki duruşu ortaya konmuştur.

Anahtar Kelimeler: İşletme Mecmuası, İşletme Ekonomisi, İşletme İktisadı, Yönetim,

(10)

SUMMARY

A THRESHOLD IN TURKISH ADMINISTRATION LITERATURE: BUSINESS / BUSINESS ECONOMICS AND ORGANIZATION MAGAZINE (1943–1948)

The aim of this study is to create a complete and detailed inventory by examining the whole article of the "Business-Business Economics and Organization Magazine" published between 1943-1948, and to show magazine’s importance by evaluating its task performed with the feature of being the first magazine focused on business issues in Turkey, on the basis of background information of the period.

In the study, the situation of the academic and application fields addressed by the magazine was given together with historical developments. About the academic field, developments from the second half of the nineteenth century, in which the Hamidiye Trade School was founded to educate businessmen on academical terms, until the import of the business economy discipline from Germany in 1930s, are transferred. The deep-rooted post-republic changes that generates application field in 1940s -when magazine’s publication period- of Turkey are explained in the historical course beginning with the nineteenth century, which houses the turning points of Turkish economic history.

Ismet Alkan who brings the magazine to literature and his role are also introduced. All articles published in the magazine have been classified according to the existing chapter titles and their contents have been informed. According to the findings, most of the articles written in the textbook format were found to be accounting and organization-oriented, and besides, the information that reflects the mind and material situation of Turkey's academic and practical world was reached. The articles reflecting the social and economic agenda of the period were examined and the position of the magazine aimed at addressing the business world was revealed in the face of economic developments of the period.

Keywords: Business Economics, Business Management History, 1940s in Turkey,

Organization, Management, Accounting, Business Magazine, Turkish Business Administration.

(11)

GİRİŞ

Dünya, deneysel ve akılcı düşüncenin canlandığı, üretilen bilginin yayılmasının hızlanarak arttığı Rönesans dönemiyle birlikte gücün bilgiye eş değer olduğu bir dönemi yaşamaya başlamıştı. Bilginin geniş kitlelere ulaşımını sağlayan matbaanın icat edildiği bu dönemin sürükleyici öncü kesimi, en karlı ticaretin hangi sahalarda olduğunun peşinde koşan Avrupa’nın muhtelif kentlerindeki tüccarlar olmuştur. Sanatta ve teknikte yeniliklerin ve ilerlemelerin ticaretle ulaşılan zenginlik ile desteklenmesiyle, gelişimi ve dönüşümü sağlayan bilimsel bilginin üretimi artmış, güce eş değer sayılacak bu bilginin kullanımının toplumlarda yarattığı etkiler hızla görülmeye başlanmıştır.

Bilginin kitlelere ulaştırılmasının yöntemlerinden biri olan süreli yayıncılık Batı’da 17. yy.da başlarken, yurdumuzda matbaanın iki yüzyıl geç gelmesi nedeniyle 19. yy.da başlayabilmiştir. Belirli zaman aralıklarında yayınlanan ve her sayısında birden çok yazarın yazısının bulunduğu, “dergi”, “mecmua” sözcükleriyle de ifade edilen süreli yayıncılığın yurdumuzdaki ilk örnekleri, Avrupa’da olduğu gibi bilimsel içerikli dergiler olmuştur.1

Tanzimat dönemiyle başlayan dergiciliğin bilim içerikli yayın yapan en bilinen örneklerinden, 1849–1851 yılları arasında 28 sayı çıkan bir tıp dergisi olan Vaka-i Tıbbiye ile 1862 yılında kurulan Cemiyet-i İlmiyeyi Osmaniye derneğinin kapatıldığı 1869 yılına kadar yayın organı olarak pozitif bilimlerin tanıtıldığı, Batı dünyasındaki gelişmelerden haberler veren Mecmua-i

Fünun dergilerinin yanı sıra, Cumhuriyet’e kadar birçok edebiyat, müzik, ticaret, askerlik,

mizah, çocuk dergileri yayınlanmış, fakat tüm bu dergiler yayın hayatlarına uzun süreli devam edememişlerdir.2

Cumhuriyet ile birlikte farklı konularda birçok yeni dergi yayın hayatına başlamış, süreli yayıncılık faaliyetleri artarak devam etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkilerinin en fazla hissedildiği, yayıncılığın yavaşladığı bir dönemde, 1943 yılı Mayıs ayında bu araştırmaya konu olan “İşletme” (İşletme Ekonomisi ve Organizasyon Mecmuası) dergisi “işletme ekonomisi” ilminin teoriği ile uygulama hayatının pratiğini yakınlaştırmak, işletmecilere rehber olmak amacıyla yayın hayatına başlamıştır. Günümüzde “işletme” olarak anılan disiplinin Türkiye’ye 1930’larda Almanya’dan ithal edilen “işletme iktisadı” ile birlikte ortaya çıkan yazının bir parçası olan dergi, işletme iktisadı tahsili yapanlara, işletmelerin yöneticilerine ve çalışanlarına hitap etmeyi hedeflemiştir. Kurucusu İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi öğretmenlerinden İsmet Alkan tarafından beşinci yılına kadar iki ayda bir

1

Gönenç, 2007: 64.

2

(12)

çıkarılan dergi, 48 sayılık yayın süresi boyunca bir kurum veya derneğin desteğini almadan, bireysel girişim olarak yayın hayatını sürdürmüştür.

Türkiye’de 1943–1948 yılları arasında yayınlanan iş dünyasına yönelik, işletme konularına odaklı “İşletme” (İşletme Ekonomisi ve Organizasyon Mecmuası) dergisi, “ilmi ve mesleki bir mecmua olarak yalnız ve yalnız İşletme Ekonomisi ilminin teorik ve pratik meselelerini”3 ele alması bakımından alanında bir ilk olma özelliği taşımaktadır. Dergide yer alan bütün yazıları inceleyen ve iki ana bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde; “ilim âlemi ile pratik hayatı, nazariyat ile ameliyatı birbirine yaklaştırarak bilumum işletmelerimizde çalışanlara ve çalışacaklara, ekonomik varlığımıza ve nihayet yurdun işletmecilerine, bu alanda rehber olmak, faydalı hizmetler görmek ve yardımlarda bulunmak”4

amacıyla çıkarılan derginin, geçmişin kendi koşulları göz önünde bulundurularak öneminin kavranması için yayınlandığı dönemin akademik ve uygulama sahalarının durumlarını tarihsel gelişimiyle birlikte tasvir etmek öncelik olarak görülmüştür. Türkiye’de geçmişten derginin yayınlandığı döneme kadar işletmeciliğe dair akademik sahada gerçekleşen gelişmeler birinci kısımda, “işletme” disiplininin nüfuz ettiği uygulama sahasının gelişimi ve o dönemdeki mevcut durumu ikinci kısımda ele alınmıştır.

Çalışmanın ikinci bölümü de iki kısımdan oluşmaktadır. İlkinde İşletme Mecmuası’na özdeş isim, derginin kurucusu ve yazı işleri müdürü İsmet Alkan tanıtılmakta ve dergi içeriğindeki yazılar bölüm başlıklarına göre genellenerek içeriklerine dair bilgilendirme yapılmaktadır. Ayrıca çalışmanın ek bölümünde, işletme disiplininin farklı alanlarında tarihsel çalışmalar yapacak geleceğin araştırmacılarına bir rehber sağlanması amacıyla dergide yer alan tüm yazıların; başlığı, yazarı, ne anlatıldığı, dayanakları ve varsa Türkiye ile bağı tablolar halinde gösterilmiştir. İkinci bölümün ikinci kısmında ise derginin çıkarıldığı süre boyunca ekonomik ve toplumsal hayata yaptığı tanıklığın, o döneme dair yarattığı izlenime kaynaklık etmesi bakımından; içeriğindeki yazıların ne amaçla kimler tarafından kaleme alındığı irdelenmiş, dönemin gündemindeki konularla aralarındaki bağ kurulmuş ve böylece derginin işletmecilik tarihimizdeki yeri ve önemi ortaya konmaya çalışılmıştır.

3

Alkan, 1943a: 1.

4

(13)

BİRİNCİ BÖLÜM

DERGİNİN YAYINLANDIĞI DÖNEMDE “İŞLETME İKTİSADININ” NÜFUZ ETTİĞİ AKADEMİK VE UYGULAMA SAHALARININ DURUMLARI

1.1. Akademik Saha

İşletmeleri konu alan disiplin günümüzde “İşletme” olarak anılırken, derginin yayınlandığı 1943–1948 yılları arasındaki dönem dâhilinde “işletme iktisadı” veya “işletme ekonomisi” adını almaktaydı. Dönemin akademik anlayışınca, adı üstünde iktisada dayalı bir disiplin ve yaklaşım olarak ele alınan, işletmeleri ve idarelerini inceleyen bu ilim alanı 1930’lu yılların başında Almanya’dan Türkiye’ye getirilerek ilgili okulların ders programlarına girmiştir.5

Türkiye’de iş hayatına yönelik eğitim uygulamalarının ilk belirtilerine ise, Cumhuriyet öncesi dönemde tanık olmak mümkündür.

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat ilanının ardından yaşanan gelişmeler neticesinde ticaretin geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilen kurumsal oluşumlardan biri devlet eliyle İstanbul’da bir ticaret okulunun açılmasıdır.6 Bir devlet politikası kapsamında öğretime

başlayacak okulun açılısıyla ilgili 1 Nisan 1861 tarihinde Ceride-i Havadis gazetesinde yayınlanan haberde okulun kurulmasına sebep etkenler takdim edilmiş, on bir maddelik ticaret okulu nizamnamesinin yayınlanması ile okulun yapısı ve vereceği eğitim hakkında bilgi verilmiştir. Osmanlı Devleti’nin ilk özel gazetesi olma özelliği taşıyan Ceride-i Havadis gazetesinin haberinde; geçmiş zamanlarda ülkenin, sahip olduğu konumu ve verimli arazileri sayesinde bayındırlığı ve zenginliğiyle dünya çapında şöhret salmış olmasına, devletin ve tebaanın hak ettiği ticari konuma ulaşması için padişahın çıkardığı nizam ve kanunların meyvelerinin alınarak geçmişte nispeten bir ekonomik büyüklüğe ulaşıldığına değinilmiştir. Fakat artık milletler arası ticarette değişen şartlarla, uzak bir diyarda meydana gelen zarar ve ziyanın dünyanın öbür ucunda hissedildiği, küçük bir siyasi cereyanın dahi genel ticarete kapsamlı etkilerinin olduğu ifade edildikten sonra bir tüccarın servetini muhafaza etmesi ve zenginliğini artırması için sadece hesap ve kanun bilmesinin yeterli olamayacağı, aynı zamanda tarım ve endüstri ürünlerini tanıması, ticaret yaptığı yerlerde günlük olan bitenlerden de haberdar olması gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenlerden ötürü, ticaretin hak ettiği konuma ulaşarak beklenen verimin alınması ve ticaret erbabınca bilinmesi gereken bilgilerin öğretilmesi amacıyla bir “Ticaret Mektebi” açılması kararı alındığının haberi verilmiştir.7

5 Üsdiken, 2003: 125. 6 Özçelik, 2009: 496.

(14)

Haberi müteakip yayınlanan on bir maddelik Ticaret Mektebi Nizamnamesi’nde; Ticaret nazırlığına bağlı, öğretimi ücretli olacak okulda bir buçuk yıl sürecek eğitim süresince ticaretle ilgili olarak; hesap, Türkçe yazma, Ermeni ve Rum harfleriyle Türkçe yazma ve okuma, hendeseden şekiller ve cisimler, basit coğrafya, kara ve deniz ticaret usulü kanunu, usul defteri, ekonomi politik ve istatistik, coğrafya ve genel tarihin ticaretle ilgili kısımları, doğal ticari ürünler ile mal ve ürün çeşitleri hakkında genel bilgiler derslerinin verileceği belirtilmektedir. Fahri müdür olarak üç saygın tüccarın atanacağı okulda yardıma muhtaç tüccar çocuklarından (onu Müslüman, beşer Ermeni, Yahudi ve Rum olmak üzere) 25 öğrenciye burs verileceği, üç ayda bir yapılacak sınavlarda burslu öğrencilerden başarısız olanların olması halinde yerine paralı eğitim görenlerin en başarılılarından ücret alınmayacağı bilgisi verilmektedir. Öğrencilik için Türkçe anlama ve konuşma, anadilinde okuma-yazma bilme, ezberden dört işlem yapabilme, güvenilir bir kimse tarafından ahlaklı olduğuna dair belge sunma ve derslere devamlılık şartları aranmaktadır. Dışarıdan derslere katılmak isteyenlere diploma verilmemek kaydıyla engel olunmayacağı, eğitim sonunda; başarılı olanlara hediyeler verileceği, Ticaret mahkemelerinde görev almak isteyenlerin göreve hazır olması için günümüz tabiriyle staj mahiyetinde çeşitli işler verileceği bilgisi verilmektedir.8

Okulun açılmasıyla ilgili bu ilk girişim 1861 tarihli olsa da, eğitime başlaması 1883 yılında İstanbul’da Hamidiye Ticaret Mektebi adıyla gerçekleşmiş, kuruluşunda 1881’de Fransa-Paris’de açılan muadili bir yüksek okul örnek alınmıştır. “O zamanın garbi emperyalizm cereyanlarının, kapitülasyonların ve diğer acı dersler karşısında ticari ve mali vukufsuzluğun”9

, kurulmasında en büyük etken olduğu, Türkiye’de işletmecilik eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilen bu okul10 öğretime 4 sınıfta 30 öğrenciyle başlarken, üç sene

içerisinde öğrenci sayısı 115’e çıkmış, 1887 senesinde 13 mezun vermiştir. 1893 yılında iyileştirme ve tekrar açılışı düşünülerek lağvedilmiş 1897’de yeniden açılmıştır. 1902’de mesleki derslerin okutulduğu asli sınıflara öğrenci yetiştirmek amacıyla mahreç (hazırlık) sınıfı ilave olunsa da beklenilen amacı karşılamadığı için bu sınıf 1908’de kaldırılmıştır.11

Okulun açılışı itibariyle ders müfredatları zaman içinde eklemelerle değişikliklere uğrasa da genel ticari ve hukuki bilgiler, ticari hesap, usul defteri, iktisadi coğrafya, ticaret tarihi, ticari yazışmalar konularının okutulduğu dersler verilmiştir. Bankacılık ve istatistik derslerinin eklenmesi, muhasebe derslerinin artırılması İkinci Meşrutiyet sonrası yapılan reformla

8

Ceride-i Havadis Gazetesi, Sayı: 1033, 20 N. 1277 (1 Nisan 1861).

9 Alkan, 1944a: 168. 10 Özkul, 2012: 75. 11 Alkan, 1944a: 168.

(15)

gerçekleşmiştir. “Ticari iktisat” dersinin de aralarında bulunduğu iktisat derslerinin artırılması ise Cumhuriyet sonrası dönemde gerçekleştirilmiştir.12

Cumhuriyet’in devraldığı, iş hayatına yetişmiş insan kazandırdığı düşünülebilecek bir diğer kuruluş 1859’da yine Fransız etkisiyle, esasen devlet hizmetinde çalışacak insanlar yetiştirmek üzere kurulan Mülkiye Mektebi’dir. İktisat derslerinin ilk defa okutulduğu mektebin müfredatında 1877’den sonra muhasebe dersleri yer almış, 1924’de yapılan düzenlemeyle okulun yüksek kısmındaki mali şubesine “muhasebe” ve “para, banka ve borsa” dersleri eklenmiştir.13

Mülkiye Mektebi’nde olduğu gibi doğrudan işletmecilik bilgisi ve işletme yönetimi ile ilgili olmasa da yönetim, iktisat ve muhasebe ile ilgili eğitim verilen diğer kurum Darülfünun olmuştur.14İktisat eğitimin yoğun olarak yapıldığı bir kurum olarak 1916 yılında Darülfünun

Edebiyat Fakültesi bünyesinde İçtimaiyat Enstitüsü kurulmuş, bu kurum 1933 yılında İktisat ve İçtimaiyat Enstitüsü adını alarak Hukuk Fakültesi'ne bağlanmıştır.15

Ülkemizde günümüzdeki deyişle işletmeciliğe yönelik -çoğunluğu dolaylı da olsa- verilen eğitimin başlamasıyla birlikte bir yazın da doğmuştur. Ticaret mektebinde verilen eğitim sayesinde 1900’lü yıllardan itibaren özellikle muhasebe alanında bir yazın birikimi oluşmuştur. Hem okulun öğretmenleri tarafından hem de okul dışından yazarlarca kaleme alınmış, içinde Fransızcadan yapılan çevirilerin önemli yer tuttuğu, telifi olanların da Fransızca kaynaklara dayandığı muhasebe kitapları bulunmaktadır.16Fakat okulun eğitiminin

etkisi altında olduğu Fransa’da, “işletme ekonomisi”ne karşılık gelecek bir kelime bulunmadığı gibi, bu kavram altına giren muhasebe, maliyet hesapları ve organizasyon gibi ayrı konuların genel bir sistem içinde öğretiminin yapılmayışı nedeniyle, oluşan bu yazını İşletme Ekonomisi alanına dâhil etmek mümkün değildir. Çalışma hayatıyla ilgili düşünceleri içeren kitapların çevirileri, bankacılık, Taylorizm hakkında kimi makale ve kitaplar yayınlansa da 1930’lu yıllara girilirken mevcut yayınların çoğunluğunu muhasebe ağırlıklı yayınlar oluşturmaktadır. Oranlandığında daha fazla yayın yine Fransız etkisi altındaki iktisat alanında mevcuttur. İstanbul ve Ankara Hukuk Fakülteleri, Mülkiye Mektebi, Yüksek Mühendis Mektebi ve Ticaret Mektebi, iktisat derslerinin o dönemde verildiği eğitim kurumları olmuştur. Bu sayede muhasebe ve iktisat, işletme iktisadının Türkiye’ye getirildiğinde karşılaştığı hali hazırda şekillenmiş iki disiplin olmuştur. 17

12 Erçek ve Üsdiken, 2011: 232. 13 Erçek ve Üsdiken, 2011: 232. 14 Özkul, 2012: 69. 15 Ete, 1943a: 109. 16 Erçek ve Üsdiken, 2011: 232. 17 Erçek ve Üsdiken, 2011: 233.

(16)

İşletmelerin bir bilime konu olabileceği görüşü 1930’lu yılların ilk yarısında kendini göstermiştir.18 Almanya’da 19. yy.ın sonlarından başlayarak son haliyle “betriebswirtschaftslehre” (BWL) adını alan disiplin, iktisadın bir kolu olarak kabul görmesi

ve genel ekonomik faaliyeti meydana getiren parçalar olan işletmeleri ve idaresini konu almasıyla Türkçe’de “işletme ekonomisi” veya “işletme iktisadı” adını almıştır. “Sistematik bir işletme bilimi eğitimi” ve “çağdaş işletmecilik ve yöneticilik” konularıyla ilgili “ilmin” temellerinin atıldığı bu yıllarda İşletme Ekonomisi ilgili mevcut okulların bünyelerine, kürsü veya müfredatlarında ders olarak girmeye başlamıştır.19

İşletme ekonomisinin ilk telaffuzu ve buna dair ilk yazı 1931 Haziran’ında İstanbul’da Türk İktisatçılar Cemiyeti’nin düzenlediği bir toplantıda “İktisadi İlim Şubelerinden İşletme İktisadı” konulu bir konuşma yapan, o sıralarda İstanbul Darülfünunu’nun Hukuk Fakültesi’nde iktisat müderris muavini olan Muhlis Ete’nin konferans metnidir. Ete yaptığı konuşmasında işletme iktisadını tanıtmış ve “Türk iktisadi öğretimine ithalini” önermiştir. 20

Onu izleyen dönemde işletme ekonomisinin ders programlarına girdiği görülmektedir. Darülfünun’un ıslahı için Türkiye’ye gelen Alman Prof. Malche’nin raporu üzerine, 1933 yılında Darülfünun’un yerine geçen İstanbul Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi bünyesinde, 1936 yılında müstakil olarak İktisat Fakültesi’ne dönüşecek olan İşletme İktisadı kürsüsü kurulmuştur. 1935 yılında adı Siyasal Bilgiler Okulu'na dönüştürülerek 1936'da Ankara'ya nakledilen ve eğitim süresi dört yıla çıkarılan Mülkiye Mektebi'nin programına 1939 senesinde toplanan Maarif Şurası’nda alınan karar doğrultusunda "İşletme İktisadı" dersi dâhil edilmiştir. 1932 yılında adı İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi’ne dönüştürülen (Hamidiye Ticaret Mektebi olarak açılan) Ulumi Aliyei Ticariye Mektebi’nde o zamana kadar okutulan “Ticari İktisat” isimli dersin adı 1934–35 öğretim yılında “İşletme Ekonomisi”ne çevrilmiştir. Ankara Hukuk Fakültesi’nde Mart 1941 tarihindeki öğretim programında seçmeli ders olarak “İşletme Ekonomisi” koyulsa da bu ders o tarihlerde okutulmamıştır. Bu girişimlerin yanı sıra Ankara’da 1933 yılında kurulan Yüksek Ziraat Enstitüsü’nde “Zirai İşletme Ekonomisi” ve bu enstitüye bağlı İstanbul Orman Fakültesi’nde “Orman İşletme Ekonomisi” hakkında dersler verilmeye başlanmıştır. Mesleki öğretim kurumlarında ise Ankara Ticaret Lisesi’nde “İşletme Bilgisi” adında bir derse yer verilse de birkaç sene sonra programdan çıkarılmış, (1943 yılı itibariyle) bu ders Ankara Sanat Okulu’nda verilmeye devam edilmiştir.21 18 Üsdiken, 2003: 120. 19 Üsdiken, 2003: 120, 125. 20 Üsdiken, 2003: 125. 21 Ete, 1943a: 109.

(17)

Türkiye’ye taşınan işletme iktisadı disiplininin belirgin bir özelliği, yayılmasında öncü olan akademik kadronun tamamına yakınının, Almanya’da eğitime gönderilip ülkeye dönerek çeşitli eğitim kurumlarında görev alan isimler olmasıdır. 1934’de İstanbul Üniversitesi İktisat ve İçtimaiyat Enstitüsü’nde seçmeli iki dersten biri olan “umumi işletme iktisadı” dersi, Berlin Yüksek Ticaret Okulu’nu bitiren, Leipzig Üniversitesi’nden iktisat doktorasını alan Muhlis Ete tarafından, bir diğer ders olan “tatbiki işletme iktisadı” da İsviçre’de yüksek öğrenim görmüş Ahmet Ali Özeken tarafından verilmiştir. İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’nda “ticari iktisat” başlığıyla verilen, 1934–35 öğretim yılında adı “işletme ekonomisi”ne dönüştürülen dersi veren Mustafa Zühtü İnhan yüksek öğreniminin bir kısmını Almanya’da yapmıştır. 1933’de ortaöğretime lise sınıflarının eklenmesiyle açılmış olan Ankara Ticaret Lisesi’nde, programa “işletme bilgisi” adıyla giren dersin öğretmeni, yüksek öğrenimini Maarif Vekâleti’nin burslusu olarak Berlin Yüksek Ticaret Okulu’nda tamamlayan Şükrü Erlaçin’dir. 1936 yılında İstanbul Üniversitesi’nde iktisadın hukuktan ayrılarak ayrı bir fakülte haline gelmesiyle burada kurulan işletme iktisadı kürsüsünün başına getirilen, Alman işletme iktisadının önemli isimlerinden Profesör Alfred Isaac olmuştur. İşletme iktisadının Türkiye’deki öncülerinden İsmet Alkan da Berlin Yüksek Ticaret Okulu’nda öğrenim görmüştür. Alkan, 1936’da Ankara Ticaret Lisesi öğretmenleri arasına katılmış, 1938 yılında buradan ayrılarak önce çevirmen olarak Alfred Isaac’in İktisat Fakültesi’ndeki kürsüsünde yer almış, ardından 1940 yılında önce İstanbul Ticaret Lisesi’nin, sonrasında İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’nun öğretim kadrosuna katılmıştır.22

1930’ların ortalarında yüksek öğretim kuruluşlarının ders programlarına ayrı bir ders olarak girmeye başlayan işletme iktisadının öğretimine yardımcı ders kitapları, dergi yazıları ve derlenmiş konferans metinleriyle birlikte bir akademik yazın da doğmuştur.23 Yukarıda

sözü edilen öğretim üyelerinin hepsi yazdıkları ders kitaplarıyla o dönemin işletme iktisadı yazınına katkıda bulunmuşlardır. O dönemde popüler yayınlarda yayımlanan makale ve ilgili yazılar işletme iktisadının tanıtımını sağlamıştır. İnceleme konumuz olan İşletme Mecmuası da oluşan bu akademik yazının bir parçası olarak yayın hayatına başlamıştır.

22

Erçek ve Üsdiken, 2011: 233–234.

23

(18)

1.2 Uygulama Sahası

“İşletme ekonomisi”nin işletme tarifine göre “sürekli bir ticari faaliyetin olduğu yer”24

tanımı kapsamına giren üretim faaliyetleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarım dışı ekonomik yapısı içerisinde incelendiğinde, ilk ikisi basit el aletlerine dayalı geleneksel tekniği kullanan ve esnaf biçimli olmak üzere üç ayrı örgütlenme şekli bulunmaktadır. Bunlar; köy ekonomisi çerçevesindeki halıcılık, iplik eğirmeciliği, basit kumaş dokumacılığının dâhil olduğu tarım dışı üretim faaliyetleri, kentsel kesimde loncalar şeklinde örgütlenen çeşitli zanaatları yapan imalathaneler ile Sanayi Devrimi sonrasında Avrupa’da geliştirilen makineleri ithal ederek kullanan, ücretli işçi kiralayan imalathaneler ya da fabrikalardır.25 1820’lerde Osmanlı ekonomisinin dışa açılarak Avrupa’nın Sanayi Devrimi ürünlerinin hızla büyüyen bir pazarı haline gelmesiyle zanaata dayalı çoğu üretim dalı yıkıcı derecede etkilenmiş, bunun sonucunda Osmanlı İmparatorluğu bir yarı sömürge durumunda sınaî ürünler ithal eden tarımsal hammadde ihracı yapan bir ekonomik sahaya dönüşmüştür.26

Bugünkü anlamda adi şirketler ve Batı’da yürürlükte olan ticari mevzuata uygun olarak anonim şirketler 19. yy.ın ikinci yarısından itibaren kurulmaya başlamıştır. Bankacılık, sigortacılık, demiryolu, rıhtım, madencilik, elektrik, su, havagazı, tramvay, tünel vb. hizmetlere yönelik faaliyete geçen bu şirketler genellikle Londra ve Paris gibi Avrupa başkentlerinden yönetilmekte olan, çoğunluğu imtiyazlı yabancı şirketlerdir. Şirket-i Hayriyye ve Ziraat Bankası dışında, yabancı sermayeye başvurulmadan kurulmuş Osmanlı anonim şirketi İkinci Meşrutiyet’e dek neredeyse bulunmamaktadır.27

İkinci Meşrutiyet sonrasında da tarımcı, sanayide fazlasıyla geri, ticarette dışa bağımlı niteliğini koruyan ekonomide 1908 sonrası görece kıpırdanmalar yaşanmıştır. 1915 sayımına göre mevcudu 255 olan sınai işletmelerin %28’i 1908 sonrasında kurulmuştur; ancak toplam üretim değerinin %80’ini gıda ve dokuma sanayinin oluşturduğu yapısıyla bu işletmeler, çağın gerisinde bir durumdadırlar.28 Mevcut sanayi işletmelerinin cılızlığı, 1915 sayımını

yapan nezaretin sayımın kapsamını dar tutmamak için yaptığı tanımlamadan anlaşılabilmektedir: “1915 yılında bir iş gününde en az 100 kental hububatı öğüten değirmenler, sürekli olarak 10 işçi çalıştıran sabun fabrikaları ve muharrik güçle beraber 10 ya da muharrik güç olmaksızın 20 işçi çalıştıran diğer sanayi işyerleri de sayıma dâhil edileceklerdir.”29 24 Alkan, 1937: 10. 25 Makal, 1997: 142. 26 Makal, 1997: 143. 27 Toprak, 1982: 39–40. 28 Boratav, 2003: 33. 29 Çavdar, 2003: 119.

(19)

Tanzimat sonrası devlet tarafından kurulan Cumhuriyet’in devraldığı az sayıdaki fabrikaların dışındaki çoğunluğun rasyonel bir biçimde işletilebilmesi mümkün olmamıştır. Başta ayakkabı, dokuma ve askeri malzeme fabrikaları olmak üzere devlet fonlarına ve yönetimine dayanan 160 kadar imalat sanayi işyeri açılmışsa da, bu işletmeler ithalatın yarattığı rekabet koşullarına dayanamayarak kapanmışlardır.30 Tesislerin bir kısmı zararını

sürekli olarak hazine yardımıyla kapatmış, tekstilde öncülük etmesi düşünülen bir kısmında ise yolsuzluklar yaşanmıştır. Sonuç olarak; kısmen devletin idaresizliğinin, kısmen de kapitülasyonların milli sanayiyi korumaya imkân bırakmamasının bu durum üzerindeki etkileriyle birlikte birkaç yıl içinde bu kuruluşların büyük bölümünün iflası gündeme gelmiştir.311923 yılı verilerine göre yerli fabrikaların üretimlerinin yurt içi tüketimi karşılama

oranı ipekli kumaşlarda %5, pamuklu kumaşlarda %10, yünlü kumaşlarda %40 ve sabunda %20 iken; porselen, cam, çatal-bıçak, şeker gibi tüketim malları ve sermaye mallarının tamamı ithal edilmektedir.32

Ziraat alanında tam anlamıyla bir ilkellik hüküm sürmektedir. Osmanlı hükümetlerince Ziraat Bankası aracılığıyla tarımsal üreticiye ucuz kredi sağlanması, eyalet, sancak ve kaymakamlıklarda tarım müdürlükleri teşkilatına sahip tarım bakanlığı kurulması, tarım okulları açılması ve zirai araç gereç ithaline teşvik edilmesi gibi çabalara rağmen genelde bir gelişme yaşanmamıştır. Cumhuriyet kurulduğunda, tohum ekme ve hasat hala elle yapılmakta, üretim çoğu bölgede tarih öncesinden kalma teknikler, araç ve gereçlerle sürdürülmektedir.33

Osmanlı İmparatorluğu’nda iç ve dış ticarette, madencilik ve sanayi sektörlerinde Türklerin etkinliği, Cumhuriyet sonrası (1927 yılı sayılarına göre) nüfus içindeki oranları %1’e inecek olan yerli gayrimüslimlere göre oldukça düşüktür. Vilayet salnameleri taranarak çıkartılan bir döküme göre 1912 yılında iç ticaretle uğraşılan 18000 kadar işyerinin %15’i, 6500 kadar imalat işyerinin %12’si Türklere aittir. Doktor, mühendis ve muhasebeci gibi 5300 meslek sahibi arasında Türklerin oranı %14’dür. 1922 yılında ise İstanbul’da bulunan dış ticaret işletmelerinin sadece %4’ü, taşımacı firmaların %3’ü, toptancı mağazaların %15’i ve perakendeci mağazaların %25’i Müslümanlara aittir.34

Özetle Cumhuriyet idaresi her alanda olduğu gibi işletmecilik alanında da işletme sayısı, yapısı ve insan kaynağı itibariyle son derece cılız bir varlık devralmıştır.

İşletme Mecmuası’nın yayınlandığı 1940’ların Türkiye’sinde işletme ekonomisinin uygulama alanına girebilecek oluşumların büyük bir kısmını, Cumhuriyet sonrası 30 Tezel, 2002: 73. 31 Makal, 1997: 155. 32 Tezel, 2002: 103–104. 33 Tezel, 2002: 76 ve 102. 34 Tezel, 2002: 98.

(20)

uygulamaların meyvesi diyebileceğimiz; İzmir İktisat Kongresi’nde kabul edilen esasların yön verdiği açık ekonomi koşullarına uygun uygulamaların ve 1930’larda başlayan korumacı, devletçi ekonomi politikası uygulamalarının sonucunda kurulan işletmeler teşkil etmektedir.

Cumhuriyet’in ilk on yıllık sürecinde (1920’li yıllar) yabancı şirketlerin imtiyazlarının satın alınarak millileştirildiği görülmektedir.35 Sanayileşmenin özendirilmesi amacıyla,

dışarıdan getirilecek hammaddelerden gümrük resmi, arazi, bina ve damga vergileri alınmaması vb. muafiyetleri ile sermayesini fabrikaya yatırmak isteyen girişimcilere bir senelik mamul madde kıymetinin %10’una kadar prim vermek gibi kolaylıklar sağlayan Teşviki Sanayi Kanunu (1927) ile yerli sanayiyi koruyucu yeni gümrük tarifesi (1929) çıkarılmıştır.36 Ancak bu gelişmeler olumlu etkilerini göstermiş olsalar da, Türkiye’nin

endüstri ihtiyacını karşılamaya yetmemiştir.

Sigorta şirketleri, bankalar, tarım kredi ve satış kooperatifleri hariç olmak üzere, anonim, limited ve kooperatif şirketlerde faal bulunan milli sermaye mevcudu 1923’de 61 milyon lira iken 1938 itibariyle 148 milyon liraya ulaşmıştır. 1923 senesinden 1937 senesi sonuna kadar 168 anonim şirket kurulmuştur. Limited şirket şekli Cumhuriyet’in yeni Ticaret Kanunu ile birlikte girmiş, 1933 itibariyle 113 olan limited şirket sayısına sonraki 5 yıl içinde 101 yeni şirket daha eklenmiştir. 1938 itibariyle, Tarım Kredi ve Satış Kooperatifleri hariç olmak üzere 16552 ortaklı 67 kooperatif mevcuttur; faaliyet gösteren yabancı şirketlerin sayısı ise 103’tür. Milli sigortacılık şirketlerinde ve sigortacılık sektöründe düzenleyici rolü olan “Milli Reasürans Türk Anonim Şirketi” Cumhuriyet devrinde kurulmuştur. Osmanlı döneminde yabancı sigorta şirketlerinin ağırlıklı olduğu sigortacılık alanında, 1936 itibariyle tahsil edilen primlerin %40’ı milli şirketlere aittir. Cumhuriyet’in kurulmasıyla en hızlı gelişme gösteren alanlardan biri de bankacılık olmuştur. Cumhuriyet öncesi hemen hepsi küçük yerel banka özelliği taşıyan milli bankaların sayısı 11 iken, 1938’de 7’si yabancı olmak üzere yurt genelinde toplam 51 banka bulunmaktadır.37 Böylece yerli bankaların sayısının artmasıyla, Osmanlı döneminde olduğu gibi hazine ile işlem görmekten ve tahvil alışverişinden başka bir şey düşünmeyen yabancı bankaların yerini, sanayi ve ticarete yardım edecek gerçek bankalar almış olmaktadır.38 Bu gelişmeyle yabancı bankaların Türkiye’deki

toplam mevduat içindeki payı 1924 yılında %78’den 1950 yılında %14’e, toplam krediler içindeki payı da %53’den %12’ye düşecektir.39

35 Çavdar, 2003: 12. 36Başgöze, 1947b: 123. 37

Cumhuriyet Halk Partisi , 1938: 288-290.

38

Çavdar, 2003: 23.

39

(21)

İzmir İktisat Kongresi’nin yapıldığı 1923 yılından 1929 ekonomik buhranına kadar olan dönemde hususi teşebbüsle gerçekleştirilmek istenen sanayileşme modelinden istenen sonucun alınamaması, 1929 Dünya ekonomik buhranının Türkiye’ye yansımaları, Osmanlı döneminden kalan borçların ödenmeye başlanması, koruyucu gümrük rejiminin kabulü, ödemeler dengesinde meydana gelen açıklar, Sovyetler Birliği’nin planlı sanayileşme modeliyle gerçekleştirdiği kalkınma başarısı ve ülkelerin 1929 krizine karşı uyguladıkları ekonomiye müdahaleci uygulamalar gibi art arda gerçekleşen gelişmeler, 1930–1939 yılları arasında Türkiye’nin korumaya dayalı, devletçi, planlı sanayileşme politikasını şekillendiren olgular olmuştur.40“Bu yıllarda dünya ekonomisi büyük buhranın içine sürüklenirken Türkiye

ekonomisi dışa kapanarak ve devlet eliyle milli bir sanayileşme denemesi içine girmiştir.”41

Temel tüketim mallarının üretimi (mensucat, maadin, selüloz vs.) ve ağır sanayiye yönelik ilk yatırımların gerçekleştirilmesini üstlenen devletin aktör olarak ekonomiye müdahale ettiği 1930–1939 döneminde eş zamanlı olarak yabancı şirketlerin millileştirilmesine devam edilmiştir.42 1932 yılında 31 olan kamu işletmesi sayısı 1939’da 111’e yükselmiştir. Aynı

dönemde işletmelerin makine ve bina, işgücü, üretim değerlerinin tümünde artışlar olmuştur.43

Bu sayede, “1930’lu yıllarda gelişmiş ülkeler arasındaki paylaşım mücadelelerinin yoğunlaşarak sürdüğü bir konjonktürde ve kapitalist dünya sisteminde henüz hegemonik bir gücün ortaya çıkmadığı bir tarih kesitinde, Türkiye merkez kapitalist ülkelerden koparak ve bağımsız bir sanayileşmestratejisi uygulayarak, Cumhuriyet tarihinin en parlak sanayileşme dönemlerinden birini yakalamıştır.”44 En az on kişinin çalıştığı sanayi kuruluşlarının sayısı

1927 yılında 1880 iken 1950 yılında 2520’ye yükselmiştir.451934 yılında uygulamaya konan

Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın büyük ölçüde uygulanmasının ardından, 1936 yılında hazırlığına başlanan ve amacı büyük çapta sermaye ve teknik bilgiye ihtiyaç gösteren sektörlerde yüzden fazla fabrikanın kurulmasını sağlamak olan İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın uygulanması 1939’da başlayan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle tamamlanamamıştır.46Uygulama sahasındaki gelişmeleri gösteren bir diğer veri ise, en az elli

kişinin çalıştığı büyük sanayi işletmeleri arasında, 1921–1930 döneminde kurulmuş olanların sayısı 24, 1931–1940 döneminde kurulmuş olanların sayı 57 iken İşletme Mecmuası’nın yayınlandığı yılları da kapsayan 1941–1950 döneminde kurulmuş olanların sayısı 149’dur.47

40Eşiyok, 2009: 88–89. 41 Boratav, 2003: 59. 42 Eşiyok, 2009: 90. 43 Çavdar, 2003: 279–281. 44Eşiyok, 2009: 87. 45 Tezel, 2002: 464. 46 Aytemur, 2010: 114. 47 Tezel, 2002: 465.

(22)

Ne var ki İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte ithalatın, dolayısıyla hammadde, ara malı ve yatırım malı biçimindeki üretim girdilerinin daralması ve faal nüfusun önemli bir bölümünün silah altına alınması nedeniyle tüm üretken sektörlerin ve milli gelirin daraldığı iktisadi bir dönem başlamıştır. Avrupa’da ilerleyen savaşın bütün dünyada yarattığı iktisadi buhranın dalgaları 1940 yılı başlarında Türkiye’yi de etkilemeye başlamıştır. Savaş nedeniyle denizde ve karada nakliyat sekteye uğramış, ithalat ve ihracat azalmıştır.48

Fiilen savaşa girmemekle birlikte savaşın koşulları Türkiye’de ekonomi ve devlet ilişkisinin yeniden belirlenmesini gerektirmiş, savaş ekonomisi koşulları içinde ekonomik sorunlar yaşanmaya başlamıştır.49 Netice itibariyle, 1940 yılına gelindiğinde 18 milyon

nüfusunun %70’i köylerde yaşayan Türkiye, bazı sanayileşme hareketleri başlamış olmasına rağmen genel karakteri bakımından ilkel bir tarım ülkesidir.50Türkiye’nin fiilen savaşa girmiş

ve topraklarında savaş yapılmış ülkeler ile arasındaki en büyük fark, Cumhuriyet’in ilanından savaş çıkıncaya kadar geçen on altı yılda, oldukça kötü durumda olan dünya ekonomik koşulları içinde gerçekleştirdiği birikiminin yok olmamasıdır.51 Türkiye, sınırları dışında

yaşananlardan etkilense de, savaş dışı kalmasıyla ekonomik bünyesi “bilgili, olgun ve tecrübeli bir annenin elinde gürbüzleşen bir yavru gibi, günden güne büyümek, serpilmek, kuvvet ve kudret sahibi olmak, başarıcı ve yaratıcı vasıflarını kazanmak mevkiinde”52

bulunmasını koruyabilmiştir.

“Nazariyat ile ameliyatı birbirine yaklaştırmak” gayesiyle yayınlanan İşletme Mecmuası 1943 Mayıs’ında ilk sayısını çıkardığında tarihin en kanlı savaşları muhtelif coğrafyalarda devam etmekte, dünya gündemi politik, ekonomik, askeri en şiddetli kavgalara sahne olmaktadır. 1943 yılı, dünya savaşının getirdiği gıda ve mal yoksunluğu sorununun en yüksek noktaya ulaşmasıyla birlikte Türkiye’nin savaşa girmesi konusunda devlet adamları üzerindeki dış baskıların en yüksek düzeye çıktığı bir dönem olmuştur. İktisadi hayata hâkim devlet idaresi, iaşe sorununu aşmak, enflasyonu engellemek, bütçeyi dengelemek gibi ekonomik sorunlarla boğuşurken diğer yandan da savaşa dâhil olmamak için “bıçak sırtı” bir politika izlemek zorunda kalmıştır.53 Bölgesinde barışı ve kendi güvenliğini sağlamak

amacıyla birtakım ittifaklar kursa da Türkiye savaşa hazırlıksız yakalanmıştır. Birinci sanayi programıyla gelişmeler kaydedilse de ikinci sanayi programının uygulanmasına geçildiği

48 Keskin, 2008: 20. 49 Tekeli ve İlkin, 2014: 11. 50 Aydemir, 1967: 60. 51 Tekeli ve İlkin, 2014: 11. 52 Alkan, 1943b: 67. 53 Kalfa, 2008: 357.

(23)

sırada savaş çıktığında henüz sanayi ve tarımda yeterli, istenen seviyelere ulaşılamamıştır.54

Dönemin tanığı Şevket Süreyya Aydemir memleket genelindeki sıkıntılı durumu şöyle ifade etmektedir:

“Ülke tam bir cihazlanma yetersizliği içindeydi. Hele tarımsal alanda düpedüz ilkel, verimsiz ve teşkilatsız bir durum içindeydik. O kadar ki hatta savaşa girmemişken bile kıtlık, açlık çekiyorduk. Yollar, ulaştırma araç ve imkanları da yetersizdi. Milli stoklar yoktu ve bu stoklar olsa bile zaten depolama tesislerine malik değildik. Eğer İnönü’nün başvekillik devrinde ve çeşitli direnişlere rağmen yürüttüğü demiryolu siyaseti de olmasaydı, büyük tüketim merkezleri ülkenin uzak uçları ile büsbütün bağıntısız kalırdı. Bu şartlar içinde, Cumhuriyet devletçiliğinin ülkeye hediyesi olan birkaç şeker, tekstil fabrikası ile benzeri tesislerden de mahrum kalsaydık, tam bir Harbi umumi sefaletine kadar giderdik.”55

Tüm bu olumsuz manzaraya rağmen, “Türk Milletinin ekonomik ilerleme ve kalkınma davasındaki başarısına iman etmiş ve inanmış” Alkan’ın öncülüğünde çıkarılan İşletme Mecmuası, “yurd içinde üzerine aldığı büyük ve şerefli ödevi başarmak için idealist bir ruh ve tam bir inançla ortaya atılıyor”56 ifadeleriyle 1943 Mayıs’ında yayın hayatına başladığını

duyurmuştur. 54 Çavdar, 2003: 297. 55 Aydemir, 1967: 203–204. 56 Alkan, 1943a: 2.

(24)

İKİNCİ BÖLÜM

DERGİDE ÇIKAN YAZILARIN DÖKÜMÜ

VE DÖNEMİN GÜNCELİNİN DERGİYE YANSIMASI

2.1 Dergide Çıkan Yazıların Dökümü

2.1.1 “İşletme Mecmuası”yla Özdeş İsim: İsmet Alkan

Çıkarıldığı dönemin ekonomik zorluklarına, yeterli yazar desteğini ve okuyucu ilgisini bulamamasına ve arkasına herhangi bir kurumun desteğini almamasına rağmen son haddine kadar dayanarak dergiyi var eden, İşletme Mecmuası’nı işletmecilik alanyazınımıza kazandıran isim İsmet Alkan olmuştur.57Bu nedenle, bu çalışmada İşletme Mecmuası’nda yer

alan yazıların dökümünü sunmadan önce, ilk sayısından son sayısına dek yazı işleri müdürlüğünü yürüten derginin yaratıcısı İsmet Alkan için ayrı bir tanıtıcı anlatım yapma hem bir minnet borcu hem de çalışmanın ifade ettiği anlamın kavranması açısından bir zorunluluk olarak görülmüştür.58

İsmet Alkan, işletme ekonomisi ilminin ülke ekonomisinin ilerlemesinde önemli rolü olacağına inanarak, işletmecilik zihniyetinin yayılıp uygulanması için büyük çabalar göstermiş, bu ilmin Türkiye’deki en ileri temsilcilerindendir.59İlk ve orta öğrenimini doğduğu

şehir İstanbul’da tamamlayan Alkan, İzmir Ticaret Mektebi’ni bitirdikten sonra devlet sınavını kazanarak gittiği Almanya’da eğitimini Berlin Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu mezunu olarak tamamlamıştır. Alman bankalarında gördüğü stajın ardından 1936’da yurda dönerek Ankara Ticaret Lisesi’nde öğretmenliğe başlamıştır. 1938’de İstanbul İktisat Fakültesi bünyesinde yeni kurulan İşletme İktisadı kürsüsünde Prof. Alfred Isaac’a iki yıl boyunca hem asistanlık hem de tercümanlık yapmıştır. 1940’da bir süre İstanbul Ticaret Lisesi’nde ders verdikten sonra İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi’nde Prof. Zühtü İnhan’la birlikte İşletme Ekonomisi kürsüsünde çalışmıştır. İnhan’ın emekliye ayrılmasıyla kürsünün sorumluluğunu tamamen, tek başına üzerine almıştır. 1952’de çıkarılan Akademik Kariyer Kanunu ile çalışmaları ve yayınladığı eserler göz önünde bulundurularak kendisine profesörlük unvanı verilmiştir.60

57 Derginin yayınlanmasında karşılaşılan zorlukların ifadesi için bkz. Alkan, 1947j: 3-5; Alkan, 1948f: 3-5. 58 Derginin yazı ailesini oluşturan diğer yazarlarla ilgili bilgi için bkz. Üsdiken, B. ve Erçek, M. (2009).

Türkiye’de İş Dünyası için İlk “İşletme” Dergisi: İşletme-İşletme Ekonomisi ve Organizasyon Mecmuası. Yönetim Araştırmaları Dergisi, 9 (1): 53–90. Bu makalede ilgili bilgiler bulunduğu için çalışmamızda diğer yazarlar hakkında ayrıdan bir anlatım yapılmamıştır.

59

Yazman, 1963: 9.

60

(25)

Bir ilim insanının en verimli olacağı sırada veda ettiği kısa süren yaşamında (1912– 1953) İşletme Ekonomisi ilmine ait 9 kitap yazmış, Prof. Cevat Yücesoy ile “6 Dilde İktisat ve Ticaret Lugatı”nı, Aslan Tufan Yazman ile “İktisat ve Ticaret Ansiklopedisi”ni yayınlamıştır. “İktisadi Yürüyüş Mecmuası”, “Reklam-Satış Dergisi”, “Tasviri Efkar”, “Tasvir” ve “Hürriyet” gazetelerinde mesleki yazılar ve makaleler yazmıştır.61

Bireysel girişimiyle tesis ettiği İşletme Mecmuası’nın 1943–1948 yılları arasında 43 sayı yayınlanmasını sağlamıştır. Kendi ifadesiyle “işletme sözünü, belki birkaç adama daha duyururum” düşüncesiyle, içinde “işletme” sözcüğü geçen binlerce broşür ve el ilanı bastırarak kazanamayacağını bilse de milletvekilli adaylığına dahi soyunmuştur. Çok partili yaşama geçilmesiyle tüm partilerin programlarını inceleyerek iktisadi davalara yeterince yer verilmediğini gözlemleyen Alkan, mesleki sahada olduğu gibi siyasi sahada da ülkesine hizmet amacıyla siyasi parti kurmayı tasarlamış, ancak ömrü yetmediği için bu düşüncesini gerçekleştirememiştir.62

Akademik çalışmalarının yanı sıra eylem insanı olmasıyla da öne çıkan Alkan, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti, Hür Fikirler Yayma Derneği, Kıbrıs Türktür ve Pakistan Dostluk Cemiyeti’nde çalışmış, Türk Eksper Muhasipler ve İşletme Organizatörleri Derneği ile Türk Bankacılar Derneği’nin İstanbul şubesi kurucularından olmuş, öğrenciliğinde de Berlin Türk Talebe Birliği’nin başkanlığını yürütmüştür.63

İşletme Mecmuası’yla özdeş isim denmesinin nedeni ise Alkan’ın salt dergiyi çıkarma girişiminin sahibi olmasından değildir. Alkan’ın derginin devamlılığını sağlamada hayati bir rol oynadığı, karşılaşılan zorlukları aşmada elinden geleni tek başına yaptığı, başyazılarındaki ifadelerden anlaşılmaktadır. Derginin çıkarılmasında karşılaşılan zorluklardan ilki okuyucu ilgisizliğidir; yurtdışında eğitim almış, ülkesinin geri kalmışlığını görerek kalkınması yolunda bilginin yayılması için idealistçe çabalayan bir aydın olarak Alkan, bu durumdan büyük bir üzüntü duymaktadır:64

“Biz, asırlar boyunca ihmal yüzünden her bakımdan geri kaldığımız çeşitli alanlarda, ilim ve meslek sahasında dev adımlarla yürümek, hamleler yapmak, mamur ve müreffeh bir vatan, tam manasile ileri bir yurd yaratmak için, bütün ilim ve meslek alanlarındaki çok faydalı bilgileri her tarafa, memleketin her köşesine yaymak hususunda kat’i ve azimli, planlı ve sistemli bir çalışmaya, bu gayeye varmak için büyük fedakarlıklara seve seve katlanmağa, didinmeye zaruret, mecburiyet ve mutlak bir ihtiyaç olduğuna bütün mevcudiyetimizle inanmış, iman etmiş bulunuyoruz.

61 Yazman, 1963: 10 ve 72-74. 62 Yazman, 1963: 51-54. 63 Yazman, 1963: 10.

64 Bütün tez metni boyunca doğrudan alıntılar hiçbir değişiklik yapılmaksızın verilmektedir. Dolayısıyla özgün

(26)

Fakat ne yazık ki, bugün, açık söyleyelim, gördüğümüz ve şahidi olduğumuz, hüzün, üzüntü ve elemle karşıladığımız bütün amare ve nişaneler, hareketle ve hatta alınan birçok kararlar, hep bu aziz yurdumuz için hayati, zaruri ve mecburi ve cidden lüzumlu ihtiyacın tamamen aksine tecelli ediyor. Emek dolu, bilgi dolu, ciddiyet ve vakar dolu ilmi ve mesleki eserlere, yayınlara hiç bir yerden, hiçbir tarafdan yakın bir alaka gösterilmiyor veya pek, pek mahdut bir ilgi bahşediliyor. Böyle yayınlar hiçbir surette rekorlar kıramıyor, kapışılmıyor, aranmıyor ve okunmuyor… Hatta ne garip bir tecelli ve talihsizliktir ki, kitabevleri bile bunları satmayı bir nevi angarya, fuzuli iş addediyor ve lütfen, rica ile alıp satıyorlar; onlar da kazanç hırsile asli vazifelerini unutarak böyle hareket ediyorlar…”65

Derginin altıncı yılını doldurması münasebetiyle kaleme aldığı bir başka başyazısında derginin devamlılığını sağlamada tüm sorumluluğun kendisinde olduğu anlaşılmaktadır: “Bütün yükünü omuzlarımız üzerinde taşıdığımız bu ilmi ve mesleki mecmuanın yayın ve yaşama imkanlarını sağlamak için canla başla çalışırken, geçen yıl, bizi, diyebiliriz ki, daha evvelki yılların hepsinden fazla, gayri müsait durumlarla karşılaştırmaktadır.” Aynı başyazısındaki ifadelerden karşılaşılan zorluklarda ekonomik sıkıntıların ağırlığını artırdığı anlaşılmaktadır. Zorlukların üstüne bir de yazarların artık yazı göndermemesiyle içerik üretme sorunu eklenmiştir; yazısında, ekonomik sıkıntıların ve okuyucu ilgisinin azlığından etkilenerek artık yazı göndermeyen bir yazar arkadaşından da sitemle bahsetmektedir. Alkan bu sitemi o dönem yeni çıkmış bir mecmuayı eleştirdiği bir başka yazısında da yapmıştır:

“… bizde maalesef ekseriyetle yüksek tahsilini bitiren kimse, değil bir yazıyı meydana çıkarmak için çalışmak, bir meslek mecmuası veya mesleki eseri bile açıp içine bakmamaktadır…

… Yazı ailesine evvela memnuniyetle katılanlara sonradan yıllarca bir yazı bile yazdırmak kabil olamıyacağını her zaman göz önüne almak lazımdır.”66

Artan kâğıt fiyatları, derginin devletin verdiği çok düşük kalitede kâğıda basılamamasından ötürü kâğıdı kendisinin piyasadan tedarik etmesi, posta ve ambalaj masraflarının artışı derginin çıkarılmasındaki ekonomik sıkıntılara neden etkenler olmuştur. Alkan, başyazısını “Bundan 6 yıl evvel ilk sayımız çıkarken başa aldığımız rehberi burada da tekrarlıyoruz: İdealist bir ruh ve tam bir inançla ortaya atıldık ve çalışıyoruz.” cümlesiyle bitirse de İşletme Mecmuası sayılarındaki yazı miktara gittikçe azalarak bir altı ay daha çıkabilecek, son sayısında herhangi bir haber vermeden sessiz sedasız yayın hayatını sonlandıracaktır.

65

Alkan, 1947j: 4.

66

(27)

2.1.2 Yazıların Dergideki Bölüm Başlıklarına Göre Dağılımları ve İçerikleri

İşletme Mecmuası’nda yer alan tüm yazılar67 belli bölüm başlıkları altında

yayınlanmıştır. Beş yılı aşkın sürede 43 sayı çıkan derginin tüm makaleleri söz konusu bölüm başlıklarına göre tasnif edilerek burada ele alınmıştır. Dergide yayınlanan bütün yazıların; yazarı, konusu, ne anlatıldığı, dayanağı ve varsa Türkiye ile bağı tablolar halinde Ek-1’deki envanter ile sunulmuştur.

İşletme Mecmuası’nda yer alan yazıların dergideki bölüm başlıklarına göre dağılımları aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Tablo 2.1 Dergideki Makalelerin Bölüm Başlıklarına Göre Dağılımı

Bölüm Başlığı Yazı Sayısı Bölüm Başlığı Yazı Sayısı

Banka İşletme Ekonomisi 10 Kooperatif İşletmeleri 3

Başyazı68

42 Mesleki Öğretim69 6

Endüstri İşletme Ekonomisi 15 Mesleki Varlığımız 1

Endüstri Muhasebesi 1 Mesleki Yayın 22

Enerji İşletme Ekonomisi 4 Meşhur İşletme Ekonomistleri 22

Finansman Meseleleri 4 Milli İşletmeler Kurucusu 1

Genel İşletme Ekonomisi 13 Muhasebe Meseleleri 16

Harp Sonrası ve İşletmeler 4 Murakebe ve Kontrol 6

Hesap İşleri 23 Münakalat İşletme Ekonomisi 1

Hesap İşlerinde Normlaşma 2 Organizasyon Meseleleri 1

İşletme Ekonomisi Semineri 17 Pratik Büro Bilgileri 2

İşletme Organizasyonu 6 Pratik Muhasebe Bilgileri 4

İşletme ve Hukuk 2 Sigorta İşletme Ekonomisi 5

İşletme ve Konjonktür 1 Sosyal Hayat ve İşletme 1

İşletme ve Kuruluş Yeri 2 Tarihi Tetkikler 1

İşletmede İnsan 2 Ticaret İşletme Ekonomisi 2

İşletmede Planlama 2 Zirai İşletme Ekonomisi 12

İşletmelerimizden Akisler 4 TOPLAM 260

Tablo 2.1’de yer alan bölüm başlıklarından görüldüğü üzere İşletme Mecmuası’nda çıkan yazılar ağırlıklı olarak hesap işleri ve muhasebe alanı kapsamındadır (“Hesap İşleri”, “Muhasebe Meseleleri”, “Finansman Meseleleri”, “Hesap İşlerinde Normlaşma”, “Endüstri Muhasebesi”, “Pratik Muhasebe Bilgileri”). Hesap işlerinin işletme iktisadı yazınında içerik olarak en fazla yer işgal eden mevzulardan biri70 olmasının, bu durumda kuşkusuz etkisi

vardır. Bu bölüm başlıklarına dahil olan makalelerde, yazarların anlatımında göze çarpan husus “muhasebe”nin “hesap işleri”nin kapsamı içinde, onun alt konularından biri olduğu görüşüdür. Hesap işleri ile muhasebenin işletmedeki yeri ve işlevi ele alındığında; hesap

67 Devam eden metin ve tezin geri kalan kısmı boyunca “yazı” yerine, bazı içerikler için günümüzdeki formata

sahip olmasa da amaç birliği olması bakımından “makale” kelimesi tercih edilmiştir.

68 “İşletmeci gözile:” başlığıyla çıkan tüm yazılar “Başyazı” olarak adlandırılmıştır. İlk sayının bölüm başlıksız

ilk yazısı olan “Çıkarken” de “Başyazı”lara dâhil edilmiştir.

69 Derginin 6. sayısında yer alan, bölüm başlığı olmayan “İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi” başlıklı

yazı “Mesleki Öğretim”e dahil edilmiştir.

70

(28)

işlerinin salt muhasebeye eş değer olarak görülmesi düşüncesinin terk edilerek, muhasebenin günün değişen rekabetçi koşullarında işletmenin faaliyetlerini denetim altında tutan, geçmişte yapılan masrafları kayıt altında tuttuğu kadar gelecekteki olası harcamaları da göz önünde bulunduran hesap işlerinin bir parçası olarak görülmesi zorunluluğu vurgulanmaktadır.71

Dergide “Muhasebe Meseleleri”, “Finansman Meseleleri”, “Pratik Muhasebe Bilgileri” bölüm başlıkları altında çıkan yazıların tamamı ve “Hesap İşleri” başlığı altındaki yazıların önemli bir kısmı yazarların kitaplarında yazdıklarını tekrarladıkları kitabi bilgilerden oluşmaktadır.

“Muhasebe Meseleleri” bölüm başlığı altında yayınlanan makalelere hem akademik hem de uygulama sahasından yazarların katkıları olmuştur. Ziraat Bankası müfettişlerinden Keyman; personalist72, materyalist73 ve matematik74 nazariyeler olmak üzere muhasebe kuramlarını üç ayrı makalesinde ele almıştır. Maarif Vekâleti Mesleki Öğretim Müsteşerlığı’nda Ticaret Öğretimi Müdür Vekili olan Aker; Türkiye'de o dönemde henüz uygulama sahası bulamamış bir muhasebe sistemi olan Logismografi’yi bir makale ile tanıtmıştır.75 Aker’in ayrıca, muhasebe metotlarından “Üç Hesaplı Yevmiye”76

ile “Basit Kayıt Metodu”nu77 anlattığı iki ayrı makalesi daha vardır. İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret

Mektebi’nden Yücesoy’un, muhasebenin amaç ve görevleri, tarihsel gelişimi, usulleri ve defter tutma sistemleri üzerine genel bilgilendirme yaptığı bir makalesi78 ve İtalyan veya tek yevmiyeli muhasebe sistemi olarak bilinen yöntemi şemalı anlatımla tanıttığı bir diğer makalesi79 yer almaktadır. “Muhasebe Meseleleri” bölüm başlığı altında birer yazısı bulunan yazarlardan; Tokay, tüm işletmelerde muhasebe şubelerinin temel prensiplerini anlatmakta80; Sunder, bir işletmede muhasebe bölümünün başlıca görevlerini, organizasyonunu ve çalışacak elemanların seçilmesini ele almakta81

ve Baykal, çok şubeli bir satış mağazası örneğiyle tablolar üzerinden birden çok satış şubesi bulunan bir ticari işletmenin muhasebe kayıtlarının nasıl tutulacağını göstermektedir.82 Isaac’ın ise bu bölüm başlığı altında aylık kar-zarar

hesabının yapıldığı “kısa müddetli netice hesapları”nı tarihsel gelişimi ile birlikte muhtelif

71 Üsdiken ve Erçek, 2009: 68. 72 Keyman, 1943: 111–114. 73 Keyman, 1945a: 13–19. 74 Keyman, 1945b: 41–42. 75 Aker, 1943: 58–60. 76 Aker, 1944: 63–67. 77 Aker, 1945: 156–158. 78 Yücesoy, 1943: 16–19. 79 Yücesoy, 1944a: 106–109. 80 Tokay, 1946d: 122–126. 81 Sunder, 1946: 21–23. 82 Baykal, 1948: 53–55.

(29)

şekillerini örnek uygulamalar ve tablolar üzerinden anlatan bir makalesi bulunmaktadır.83

Yine Isaac’ın muhasebede defter tutma sistemlerini izah eden nazariyelerden biri olan üç gruplu hesap nazariyesini anlattığı bir makalesi84

ve muhasebe terimlerinden “ihtiyat akçesi”nin vazifesini ve kullanımını anlatan, “karşılık” kavramının mahiyeti ile ihtiyat akçesi arasındaki farklılıkları açıklayan bir yazısı85 bulunmaktadır. Isaac’ın ayrıca, derginin son iki

sayısında farklı muzaaf defter tutma sistemlerini (Asıl şekil, İtalyan şekli, Alman şekli, Fransız şekli, Amerikan şekli) tanıttığı iki makaleden oluşan bir yazı dizisi yer almaktadır.86

“Finansman Meseleleri” bölüm başlığı altında çıkan dört makalenin tamamı İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Özeken tarafından kaleme alınmıştır. Bu dört makalenin hepsi de “Kuruluş Finansı” başlığıyla farklı sayılarda yayınlanmıştır. İlkinde, kurulacak bir işletmenin cesametini belirleyen etkenler anlatılmakta ve bir otel örneği üzerinden cesamet hesaplaması yapılmaktadır.87İkinci makalede bir işletmenin kuruluşundan normal şartlar altında çalışmasına kadar muhtelif sarfiyat konuları altı grupta incelenerek kuruluş anında elinde olması gereken asgari sermaye miktarı gösterilmekte, fabrika ve okul işletmeleriyle örneklendirme yapılmaktadır.88

Üçüncü makalede bir işletme kurulurken muhtemel masraflarla, tedavül ve yatırım sermayelerine ait muhtelif unsurların ne suretle tahmin ve tespit edileceği örneklerle desteklenerek anlatılmaktadır.89

Son makale ise bir sonraki sayıda, üçüncü makalenin devamını oluşturmaktadır.

“Pratik Muhasebe Bilgileri” bölüm başlığına dahil makalelerin tamamı İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi öğrencisi Aktunalı’ya aittir. Aktunalı dört ayrı makalede; muhasebede Mal Hesabı'nın kayıt şekillerinde kullanılan iki ana sistem olan, “Tecrübi Sistem”90 ve Daimi (Müstemir) “Muvazene Metodu”nu91, amortisman kayıtlarıyla ilgili mevcut kanunlara dayandırarak amortisman kayıt metodlarını92, işletmelerde gerçekleşmesi muhtemel zararları karşılamak ve kapitalin azalmasına meydan vermemek maksadıyla, safi kardan ayrılan karşılıklar olan "yedek akçe" kavramını93anlatmaktadır.

“Hesap İşleri” bölüm başlığı altında dönemin gündeminin şekillendirdiği; Tokay’ın yine 510 sayılı Kararname’nin maliyet hesabına getirdiği koşulları irdeleyerek maliyet hesabının nasıl yapılacağını açıkladığı, mamul maliyetinde müşterek masrafların 83 Isaac, 1944d: 3–8. 84 Isaac, 1947a: 102–105. 85 Isaac, 1947b: 21–23. 86 Isaac, 1948a: 87–89; 1948b: 101–104. 87 Özeken, 1943a: 42–47. 88 Özeken, 1943b: 80–84 89 Özeken, 1944: 45–48. 90Aktunalı, 1947: 76–77. 91 Aktunalı, 1948a: 171–172. 92 Aktunalı, 1948b: 184–185. 93 Aktunalı, 1948c: 44–45.

(30)

hesaplanmasını ve masraf tevzi tablolarını anlattığı üç ayrı makalesi94, Isaac’ın Ekonomi

Bakanlığı’nın “muhasebe ve maliyet prensipleri” projesi üzerinden sanayide maliyet masraflarının hesaplanmasını ele aldığı yazı dizisi95 ve ETİ Bank muhasebe müdürü

Börtece’nin bahsi geçen projeye dair ön değerlendirmeler ve eleştiriler yaptığı makalesi96 bulunmaktadır. Börtece’nin ayrıca, amortisman konusunu kavram açıklamaları, hesaplama yöntemleri ve amortismana tabi tutulan değerler ile ele aldığı üç ayrı makalesi bulunmaktadır.97 Isaac’ın da işletmelerde maliyet masraflarının oluşmasına etki eden

faktörleri açıkladığı iki makaleden oluşan bir yazı dizisi vardır.98 İşletmenin durumu doğrudan doğruya, ne muhasebe yoluyla ne de maliyet masrafları yoluyla aydınlatılamadığı takdirde, istatistiğin faydaları ve nasıl uygulandığının örnek tablolar ve hesaplamalarla anlatıldığı “Sanayide Maliyet Masrafları İstatistiği” başlıklı makale99

ile bir basım işletmesinde maliyet masraflarının belirlenip hesaplanmasının gösterildiği makale100; Isaac’ın

bu bölüm başlığı altında kaleme aldığı diğer makalelerdir. Mamul maddelerin üretim maliyetini meydana getiren üç ana unsurdan biri olan genel masrafların üleştirilmesinde ele alınacak usulleri, Karova101 üç makaleden oluşan yazı dizisinde ele almaktadır.102

Bu bölüm başlığı altında birer yazısı bulunan yazarlardan Yücesoy, örnek uygulamalarla, tablolar üzerinden bir kitabevi muhasebesinin nasıl yapıldığını göstermekte103; Aker, hesap uzmanlığı mesleğinin tanımı, görevleri ve önemini açıklamakta104

; Sunder de maliyet fiyatını bulmada masrafların türleri ve yerlerine göre ayrıştırılmasını ve bunun gerekliliğini anlatmaktadır.105

“Hesap İşlerinde Normlaşma” bölüm başlığı altında çıkan Tokay’ın işletmelerde hesap birliğinin sağlanması için hazırlanan projeyi incelediği “Muhasebe ve Maliyet Prensipleri”106

ile Türkiye’de sanayi muhasebeciliğinin geçmişi ve gelişimini güncel örneklerle (Sümerbank vb.) incelediği “Sınaî Muhasebelerimizin Gelişmesi ve Normlaşması”107 başlıklı yazıları,

döneme ışık tutan Türkiye üzerine sözlerin söylendiği makaleleri oluşturmaktadır.

94 Tokay, 1944a: 31–34; 1944b: 68–71; 1944c: 91–96. 95 Isaac, 1945a: 56–62; 1945b: 84–88; 1946c: 109–119. 96 Börtecene, 1947: 123–125. 97 Börtecene, 1945a: 20–21; 1945b: 38–40; 1946: 126–128. 98 Isaac, 1948c: 182–184; 1948d: 22–24. 99 Isaac, 1946b: 77–82. 100 Isaac, 1947c: 86–89.

101Dergide Baha Esat Karova’nın soy ismi bir süre sonra değişerek “Tekand” olarak geçse de tez metninin

tümünde ve kaynakçada Karova soyadı kullanılmıştır.

102 Karova, 1947b: 5–8; 1947c: 37–39; 1947d: 69–71. 103 Yücesoy, 1944b: 14–23. 104 Aker, 1946: 63–64. 105 Sunder, 1947: 105–109. 106 Tokay, 1945a: 70–79. 107 Tokay, 1945b: 94–99.

(31)

“Endüstri Muhasebesi” bölüm başlığını oluşturan tek yazı olan, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi öğretmenlerinden Yücesoy’un “Bir Endüstri İşletmesinde Maliyet Muhasebesi” başlıklı, dönemin (510 sayılı Kararname) sanayi mamulleri maliyet fiyatına ait tebliği gereğince yapılacak muhtelif muhasebe kayıtları ve bunlara ait maddelerin gösterildiği yazısı, dönemin gündemine hitap eden bir diğer yazıdır.108

“İşletmede Planlama” adıyla farklı bir bölüm başlığı olsa da içeriği itibariyle “Hesap İşleri”ne dâhil edilebilecek bu başlık altında Ete ve Karova’nın birer yazısı bulunmaktadır. Ete, hesap işlerinin bir şubesi olan işletme bütçelerinin sevk ve idare vasıtası olarak kabul edilmesinin gerekliliğini ve bütçelerin içeriğine dair bilgileri “İşletme Bütçeleri” başlıklı yazısında açıklamaktadır.109 Karova ise yazısında işletmelerdeki faaliyetlerin süre ve miktar

normlarının oluşturulmasının bütçeleme ve bütçe denetimi için önemini, getireceği yararları Sovyetlerden başarılı örneklerle destekleyerek anlatmaktadır. Ayrıca Türk sanayi işletmelerinde norm mevzusunda bir ilerleme olmadığını, standartlara dayanan bütçe düzenlemelerinin bir idari sistem olarak henüz ele alınmadığını ifade etmektedir.110

İşletme Mecmuası’nda çıkan yazıların bölüm başlıkları incelendiğinde banka, endüstri, enerji, genel, münakalat, sigorta, ticaret işletme ekonomisi gibi adlandırmalarla işletme türlerine göre ayrıştırılmış alt dallar olduğu görülmektedir. Bunun nedeni; dönemin işletme iktisadı yöntemi anlayışınca, pratikte kullanılacak bilgiler üretme kaygısıyla iş hayatına yönelik ilkeler ve yöntemler getirmek için genel/özel, kuramsal/tatbiki işletme iktisadı şeklinde ayrımların yapılmasıdır. Bu ayrıma göre genel veya kuramsal işletme iktisadı işletmelerin tümüne yönelik bilgiler ve esaslar üretirken, özel veya tatbiki işletme iktisadı işletme türlerine göre ayrılmış alt dalları içermektedir.111 İşletmeler arasındaki farkların

yapılan işlerin farklılığından kaynaklandığı anlayışıyla çeşitli iş alanlarına yönelik özel işletme iktisadı adıyla bir yazın üretme çabasının yansıması, bahsedildiği gibi ayrıştırılmış bölüm başlıklarıyla İşletme Mecmuası’nda da gözlenmektedir.

“Genel İşletme Ekonomisi” bölüm başlığındaki yazılar ağırlıklı olarak Alkan ve Isaac tarafından yayınlanmıştır. Bu yazılar yazarların daha önce kitaplarında yazdıklarının tekrarı olmakla beraber işletme iktisadı ilminin tanıtılma gayretlerinin olduğu, sıklıkla bu ilmin öğrenilmesinin ve uygulanmasının iş hayatına getireceği yararlardan bahsedildiği yazılardır. Isaac’ın işletme iktisadının tarihsel gelişimini anlattığı dört makaleden oluşan yazı dizisi ile Alkan’ın ilmin ana kavramlarını açıkladığı beş makalelik yazı dizisi bu türdeki yazılara

108 Yücesoy, 1946: 141–150. 109 Ete, 1943b: 19–23. 110 Karova, 1944b: 163–165. 111 Erçek ve Üsdiken, 2011: 247.

Şekil

Tablo 2.1 Dergideki Makalelerin Bölüm Başlıklarına Göre Dağılımı

Referanslar

Benzer Belgeler

12- Avustralya’ya İhracatta Dikkat Edilmesi Gereken Diğer Hususlar 13- Avustralya E-Ticaret-B2B ve B2C Online Satışlar... 5 - Koronavirüs Salgını ve Alınan

2021 yılında da, tıpkı daha önceki yıllarda olduğu gibi, global sermaye hareketlerinin yönü, Türkiye ekonomisi gibi önemli döviz ihtiyacı olan ekonomiler açısından

2001 Eylül sonu itibariyle Hazine tarafından açıklanan projeksiyonlara göre 2002 yılında toplam 16,5 milyar $ borç ödemesinde bulunacak olan Hükümet ve Merkez Bankası’ndan

Kasım 2012 ayında gerek Euro bölgesi gerek 27 üyeli AB’nde sınai üretim hacmi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.3 oranında daha düşük

Kasım 2012 ayında gerek Euro bölgesi gerek 27 üyeli AB’nde sınai üretim hacmi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.3 oranında daha düşük

Kasım 2012 ayında gerek Euro bölgesi gerek 27 üyeli AB’nde sınai üretim hacmi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.3 oranında daha düşük

2012 yılı üçüncü üç aylık döneminde gerçekleşen GSYH büyümesi ekonomik faaliyet alanları itibariyle dikkate alındığında, önceki yılın aynı dönemine

Ülkemizde tasarruf eğilimi düşüktür ve toplam tasarruflar, ekonomik büyüme için gerekli olan yatırım hacminin finansmanını karşılamamakta, dolayısıyla büyüme önemli