• Sonuç bulunamadı

Demirci Kazasındaki Kadiri Tarikatının Eşrefiye Koluna Ait Tekkenin Vakfiyesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Demirci Kazasındaki Kadiri Tarikatının Eşrefiye Koluna Ait Tekkenin Vakfiyesi"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

77

Dr. Ertan GÖKMEN'

DEMİRCİ KAZASINDAKİ KADİRÎ TARİKATININ

EŞREFİYE KOLUNA AİT TEKKENİN VAKFİYESİ

(2)

D E M İ R C İ K A Z A S I N D A K İ KADİRÎ T A R İ K A T I N I N ESREFİYE K O L U N A AİT T E K K E N İ N VAKFİYESİ

V

al<fiye, y a p ı l a n b i r vakıfla ilgili vâkıfın takrîr ve kadının tescilini lıâvi olarak d ü ­ zenlenen hüccete denilmektedir. Kadı si­ ciline k a y d olunan vakfiyede, vakfı kura­ nın adı ve sânı, vakfın nasıl idare edileceği, gelir­ lerinin nasıl temin edileceği, nerelere ve kimlere ne k a d a r h a r c a m a y a p ı l a c a ğ ı ayrıntılı olarak be­ lirtilmektedir.' Bu şartlar g ö z önüne alındığında vakfiyeye, vakıf tüzüğünün hükümleri denilebilir.^

Osmanlı Dönemine ait her şehir ve kazanın sicillerinin tamamının mevcut olmaması sebebiyle o şehirde kurulan her vakfın vakfiyesini bulmak mümkün o l m a m a k t a d ı r . Sicili b u l u n m a y a n veya sicilleri eksik o l a n şehirlerdeki vakıflara ait vakfi­ yelerin tamamı olmasa bile bazıları Vakıflar G e ­ nel M ü d ü r l ü ğ ü Arşivi'ndeki vakfiye defterlerinde ve diğer b a z ı defterlerde bulunmaktadır. Çalışma­ mızda ele a l a c a ğ ı m ı z Demirci kozosındaki Kadirî tarikatından K a y y u m z â d e Eş-Şeyh Elhâc M e h m e d Tahir Efendi'nin kurduğu Kadirî tekkesi vakfiyesi­ ne Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü Arşivi'ndeki Hurufat Defterleri'nde rastlanmıştır. Vakfiyesindeki b i l g i ­ lerden, bu tekkenin Sofular mahallesinde kuruldu­ ğu ve Kadirî tarikatının Eşrefiye koluna ait olduğu anlaşılmaktadır. Demirci'de aynı tarikatın Rûmiye koluna ait Sinan Efendi mahallesinde bir tekkesi d a h a bulunduğu tekkeye ait vakfiyelerden ve ha­ len camide b u l u n a n tarikatın bu koluna ait sanca­ ğın fotokopisinden anlaşılmaktadır.^ Demirci ka­ zasında sadece Kadiri tarikatına ait tekkeler ol­ m a y ı p , XIX. yüzyılın ikinci yarısında Mevlevîlere, Rüfaîlere ve Nakşibendîiere ait tekkeler de bulun­ maktadır."

K a y y u m z â d e Eş-Şeyh Elhâc M e h m e d Tahir Efendi'nin vakfiyesindeki bilgilerin tahliline geç­ meden önce, vakfiyede verilen bilgilerin d a h a iyi değerlendirilebilmesi için Osmanlı Devleti'nde tek­ kelerin yeri ve önemi y a n ı n d a , Kadirî tarikatı ile bu tarikatın uygulamaları hakkında biraz bilgi vermek y e r i n d e olacaktır.

l - O s m a n l ı D e v l e t i ' n d e T e k k e l e r v e İş­ l e v l e r i

Osmanlı Devleti'nde toplumun ihtiyaç duydu­ ğu pek çok dinî ve sosyal y a p ı , hayır sahibi kişile­

rin kurduğu vakıflarca kurulmuştur. Bu yapılar içe­ risinde mektep, medrese, kütüphane, h a n , ha­ m a m , kervansaray, köprü ve çeşme yer aldığı g i ­ b i , Anadolu'nun manen fethinde ve maddeten imarında büyük katkısı olan tekkeler de yer a l ­ maktadır.^

Farsça tekyeden bozma olup dayanma ve dayanılacak yer anlamına gelen tekke, tarikat mensuplarının oturup kalktıkları ve âyinlerini icra ettikleri yere denilmektedir.' Tarihte ilk tekkenin hicrî 1 5 0 (miladî 7 6 7 ) yılları civarında Şam y a ­ kınlarında kurulduğu kabul edilmektedir. İlk tekke­ nin kurulmasından sonra hızlı bir gelişme süreci­ ne girilmiş, önce Irak ve havalisi, ardından da Ho­ rasan ve bütün İslâm ülkelerinde binlerce tekke açılmıştır.' M a d d î ve manevî birçok sebeplerin te­ siri ile sofiliğin her tarafta yayılması, tekkelerin ve tarikatların devletler tarafından âdeta resmen ta­ nınması ve birçok devlet büyüğünün hatta sultan­ ların bile şeyhlere mürit olması, tarikat şeyhlerine manevî bir nüfuz bahşetmiştir.*

A n a d o l u ' d a Selçuklu devletinin güçlenmesin­ den sonra A n a d o l u ' d a birçok Türk-İslâm kurumla­ rı kurulunca, İslâm ülkelerinin geleneğine uygun o l a r a k A n a d o l u ' d a da tekkeler kurulmuştur.

• Celâl Boyar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi.

' M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Terimleri ve Deyimleri

Sözlüğü, c. III, İstanbul, 1993, s. 576; Halim Baki Kunter,

"Türk Vakıfları ve Vakfiyeleri", Vakıflar Dergisi, c. I, Ankara, 1938, s. 116.

' Ahmet Akgündüz, İslâm Hukukunda ve Osmanlı

Tatbikatında Vakıf Müessesesi, Ankara, 1988, s. 189.

= Enan Gökmen, Tanzimat'tan II. Mefrutiyet'e Demirci

Kazası, (Yayınlanmamış Doktora Tezij, Gazi Üniversitesi

Sosyal Bili mler Enstitüsü, Ankara, 2(X)0, s. 149-150. Sinan Efendi Camii müezzininden öğrendiğimiz bilgilere göre comide fotokopisi bulunan sancağın aslı Demirci doğumlu tarih öğretmeni Talha UğuHuel'in elinde bulunmaktadır. ' Gökmen, o.g.t., s. 146-151.

• Mustafa Kara, Din, Hayat, Sanat Açısından Tekkeler ve

Zaviyeler, İstanbul, 1990, s. 43.

' Pakalın, a.g.e., s. 445.

' Yaşar Nuri Öztürk, Tasavvufun Ruhu ve Tarikatlar, istanbul, 1990, s. 156.

• Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara, 1966, s. 168.

(3)

Dr. Ertan G Ö K M F M

Etraftan gelen ve o r a d a yetişen dervişler ve şeyh­ ler A n a d o l u coğrafyasında kuvvetli tasavvuf cere­ y a n ı u y a n d ı r m a y a muvaffak olmuşlardır. Bu mu­ t a s a v v ı f l a r a r a s ı n d a İ r a n ' d a n , I r a k ' d a n , M ı ­ s ı r ' d a n , Suriye'den gelenler olduğu g i b i , Horasan ve Maveraünnehir Türkleri arasından yetişmiş bir­

çok şeyhler ve dervişler bulunmaktadır.'

Nasıl k i , mektep ve medreseler zahirî ilimler alanında görülen gelişmelerin ortaya çıkardığı müesseseler ise, tekke de manevî ve ruhî ilimler alanında görülen ilerlemenin ortaya çıkardığı mü­ esseselerdir.'" Şehir merkezlerinde kurulan bu tek­ keler, halka serbest ve entelektüel yaşantı sağla­ y a n dinî kulüplerdi. Devrin müziğini, ilmini ve edebiyatını buralarda bulmak m ü m k ü n d ü . " Tek­ keler insan sevgisinin, çalışmanın, zarafetin, ne­ zaketin, hizmetin, sanatın, ilmin, irfanın, marifet ve maharetin öğretildiği, işlendiği, geliştirildiği ve olgunlaştırıldığı merkezlerdi.'^

Tekkeler bazen bir spor kulübü bazen de bir tecridhâne olarak görev y a p a r l a r d ı . Evliya Çelebi İstanbul'da iki pehlivan tekkesinin bulunduğunu belirtmektedir. Aynı şekilde O k Meydanı'nda ok atma talimlerinin yapıldığı bir de Okçular Tekkesi mevcuttu.'^ Eskiden Arapların cüzzam, Osmanlı­ ların miskin dedikleri hastalık için, Anadolu ve Ru­ meli'nin belli başlı şehirlerinde olduğu gibi İstan­ bul'da da Miskinler Tekkesi adı verilen özel bir müessese yapılmıştır. İstanbul Karacaahmet'te bu­ lunan bu tekke 1 9 2 7 yılına kadar faaliyet göster­ miştir.'" Camiler gibi tekkelerin kapısı da büyük küçük herkese açıktı. Tekke bulunduğu semt için sosyal bir yardım müessesesi görevini görürdü. Fakir ve muhtaç halk tabakası tekke veya zaviye­ de kendisi için sığınabileceği yer bulabilir ve g ü ­ nün belirli saatlerinde yemek yiyebilirdi. Buralar­ d a yemek ve yatmak ücretsizdi.'^

Tekkeler y a p ı itibariyle cami ve kervansaray g i b i muhteşem bir görünüme sahip değildir. Ge­ nellikle, sade tek katlı ve ahşap olarak inşa edil­ mişlerdir. İç mimarî bölümleri ise, tekkenin büyük­ lüğüne g ö r e farklılık gösterir. Camisi, semahane­ si, çilehanesi, kileri ve kahve ocağı bulunanlar ol­ d u ğ u gibi,"* geniş b i r a l a n a kurulup d a h a teferru­ atlı iç mimarîye sahip o l a n tekkeler d e vardır.'^

i r - K a d i r î T a r i k a h n a İ l i ş k i n B a z ı B i l g i l e r Kadirîye, Hazar Denizi'nin g ü n e y b a t ı s ı n d a -ki G i l a n ' d a (Ceylan) d ü n y a y a gelen A b d ü l k â d i r - i Geylânî'ye (ö. 4 7 0 / 1 0 7 7 ) nisbet edilen İslâm dünyasının ilk ve en y a y g ı n t a r i k a t ı d ı r . ' ^ Abdülkadir-i Geylânî Kadirî tarikatının p i r i d i r . Onsekiz yaşına geldiğinde tahsil için B a ğ d a t ' a gitmiştir. Burada kadı Ebu Said M a h z û m î ' d e n f ı ­ kıh, Ebu Bekr b. El Muzaffer ile d i ğ e r m u h a d d i s -lerden hadis dinlemiştir." Hicri 4 8 8 ile 5 2 1 t a r i h ­ leri arasında evlenmiş ve hacca gitmiştir. B a z ı l a r ı ­ na göre İmam-ı A z a m ' ı n türbedarlığını yapmıştır. Kendisini tasavvuf mesleğine çeken kişi E b u ' l Hayr M u h a m m e d b. Müslim ElDebbasî'dir. A b -dülkâdir, onun zaviyesine bir müddet d e v a m ettik­ ten sonra Ebu Said El-Mübârek El-Muharrimî eliy­ le tasavvuf hırkasını giymiş ve v a a z l a r ı n a b a ş l a ­ mıştır. Bağdat'ın Halba kapısı dışında seçtiği y e r ­ de bir dergâh kurmuş ve kendisi d e r g â h ı n b a ş ı n a geçmiştir. Vermiş olduğu vaazların tesiri ile p e k çok Musevî ve Hıristiyan bile M ü s l ü m a n o l m u ş

-' Köprülü, a.g.e., s. 171. '° Kara, a.g.e., s. 39.

" Doğan Kuban, "Anadolu'da Türk Şehri, Tarihi, Sosyal ve Fiziki Özellikleri Üzerine Bazı Gözlemler", Vakıflar Dergisi, c. VII, Ankara, 1968, s. 68.

" Kara, a.g.e., s. 43.

" Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, c. I-II, İstanbul, 1977, s. 226.

" Ergin, a.g.e., s. 237; Celâl Esat Arseven, Sonof

Arısiklopedisi, c. 4, İstanbul, 1943, s. 1960.

Ergin, a.g.e., s. 234; Bahaeddin Yediyildız," Vakıf", lA, c. XIII, İstanbul, 1993, s. 170.

" Kara, a.g.e., s. 186.

" Mesela, Mevlevi tekkeleri on bölümdür. Semahane, türbe, çilehane, hücreler, derviş odaları, selâmlık, harem, kiler, mutfak, kahve ocağı, kafes ve matrab. Bu bölümlerden selâmlık şeyh efendinin dairesi, harem ise ailesi ile oturduğu evidir. Kafes ise tekkeye gelen kadınların kafes arkasından semahı izledikleri yerdir. Matrab ise na't ve ilahi okuyan­ larla ney çalanların oturduğu yerdir. Kara, a.g.e., s. 186. " Nihat Azamat, "Kâdirîye", D/A, c. 24, İstanbul, 2 0 0 1 , s.

131.

" Mahir İz, Tasavvuf (Mâhiyefi, Büyükleri ve Tarikatlar), (Neş. M. Ertuğrui Düzdağ), İstanbul, 1990, s. 185.

" Ömer Rıza Doğrul, Islâmiyetir) Geliştirdiği Tasavvuf, İstan­ bul, 1948, s. 113.

(4)

D E M İ R C İ K A Z A S I N D A K İ KADİRÎ T A R İ K A T I N I N ESREFİYE K O L U N A AİT TEKKENİN VAKFİYESİ

A b d ü i k a d i r - i Geylânî'nin müderris ve vaiz ol­ ması, o n u n geniş b i r çevrede tanınmasını sağladı­ ğı g i b i görüşlerinin kabul edilip yayılmasını d a sağlamıştır. Tarikatın yayılmasını sağlayan bir d i ­ ğer neden d e , b a b a l a r ı n ı n görüşlerini benimseyen çok sayıda ç o c u ğ u n u n , torununun ve değişik coğ­ rafyalardaki müritlerinin faaliyetleri olmuştur/' Geylânî'nin v a a z ve sohbetleri çok tesirli o l u p , bunlar d a h a sonra kitap haline getirilmiştir.^' A b d ü l k a d i r - i G e y l â n î ' n i n tasavvufî telâkkisine ge­ lince, o n a g ö r e bir mürit bir müddet çile devresi çekerek z â h i d l i ğ e tamamıyla alışmalı, sonra el-etek çekmiş o l d u ğ u d ü n y a y a tekrar dönerek haz ve nasibini ala ala başkalarını irşâd e t m e l i d i r . "

Tarikat H a m a , Suriye, A f g a n i s t a n , Hindistan (Gücerat), İrak, Balkanlar, Arnavutluk, Batı A f r i ­ ka, Kuzey Kafkasya, O r t a A s y a , Doğu Türkistan, Pakistan, Endonezya, Ç i n , A n a d o l u ve A r a b i s ­ tan'da yayılmıştır.^''

A n a d o l u ' d a ise Kadirîliği ( 8 7 4 / 1 4 6 9 ) İz­ nik'te ölen ve Müzekki'n-Nufûs^- adlı eseri bulu­ nan Eşrefoğlu Rumî yaymıştır. Eşrefoğlu Rûmî ku­ zeybatı A n a d o l u Kadirîleri arasında ikinci pîr ola­ rak kabul edilmektedir. Kendisi aslen Mekkeli olan ve sadâttan addedilen bir aileye mensup gösteril­ mektedir. Bursa'da tahsili sırasında sûfiyeye karşı meyi ve m u h a b b e t göstermiş. Çelebi Sultan M e d -resesi'nde A l â e d d i n A l i Tûsî'ye muid olmuştur. Doha sonra ilim yolunu tamamıyla terk ederek ta­ savvuf yoluna girmiş ve Emir Sultan'dan inöbe a l ­ mış ve O ' n u n tarafından Hacı Bayram-ı Velî'ye gönderilmiştir.'- Hacı Bayram-ı Velî'nin d a m a d ı olan bu kişi, önce kayınpederi Hacı Bayram-ı Ve­ lî'ye intisap etmiş ve o n u n y a n ı n d a o n bir sene ka­ larak her türlü riyazet ve nefis mücadelesi geçir­ miştir. Bundan sonra kendisine Hacı Bayram-ı Ve­ lî tarafından icazet verilmiş ve iznik şehrine halife olarak tayin edilmiştir. Sonraları H o m a ' y a gide­ rek, A b d ü l k a d i r - i Geylânî evlâdından Hüseyin-i H a m a v î ' y e intisap etmiş ve ondan hilâfet alarak Bursa'yo gelmiş ve tarikatın Eşrefiye kolunu kur­ muştur.'^ Eşrefoğlu Rûmî'nin Müzekki'n-Nufûs, Di-vân-ı Aşıkâne, Tarikatnâme, Deiâilü'n-Nübüvve, Fütüvvetnâme, ibretname, Ma'zeretnâme, Hayref-nâme, MürâcaatHayref-nâme, Esrârü't-Tâlibîn, TâcHayref-nâme,

Elestnâme, Nasihatname, Cinânü'l-Canan adlı eserleri vardır.^^ Tarikat, İstanbul'a İsmail-i Rumî tarafından sokulmuştur. Bu zat Bağdat'a gidip Ka­ dirîliğe intisap etmiş ve İstanbul'a dönüşünde Top­ hane sırtlarında bir Kâdinhane yaptırmıştır. Bun­ d a n kısa bir süre sonra da İstanbul ve Rumeli'de kırka yakın Kâdirî tekkesi kurulmuştur.^'

Tarikatın Rumiyye, Eşrefiyye, Halisiyye, G a r i -biyye, Hilâliyye, Yafâiyye, İseviyye, Esediye ve Ekberiye, Hilâliyye ve Hindiyye gibi bilinen kolla­ rı varsa da^^ bu kolların sayısını kırk altı olduğunu belirtenler de vardır.^'

A b d ü l k a d i r - i Geylânî'nin tavsiyesi üzerine yazılmış olması muhtemel âyin risaleleri Mısır ve Türkiye'de yayınlanmıştır. Füyûzât-ı Rabbani-/ e ' d e halvet ve inzivaya (çile) çekilmek isteyen kimsenin gündüz oruç tutması, gece de ibadet et­ mesi gerektiği belirtilmiştir. Halvet kırk gün sür­ mektedir. Bu süre içinde yiyeceğin miktarı gitgide

• Nihat Azamat, o.g.e, s. 1 3 1 ; Süleyman Uludağ, "Abdülkâdir-i Geylânî", DİA. c. 1, İstanbul, 1988, s. 234. Bu eserlerden bazıları şunlardır; 1 - El Gunye Li Talibi

Tarîkı'l-Hak 2- Fıkhu'r-Rabbâni (1150-1151 yılları

arasında verdiği 62 Vaaz) 3- Fütûhu'l-Gayb (Oğlu Abdürrezzak'ın babasının verdiği 78 vaazı toplayarak oluşturduğu Kitap) 4- Hizbü Beşâirü'l-Hayat (Tasavvuf evradı) 5- Cilâü'l-Hâtır min Kelâmü'ş-Şeyh 6- El

Mevöhibü'r-Rabbâniyye ve'l-Fütûhu'r-Rabbâniyye Fi Merâlibü Ahlâkı's-Seniyye ve'l-Makâmâti'l-Irfâniyye

7- Yevâkitv'l-Hikem 8- Füyûzât-ı Rabbaniye fi

Evrâdi't-Kadinyye 9- Behcetü'l-Eirâr. bkz. Selçuk Eraydın, Tasavvuf ve Tarikariar, İstanbul, 1990, s. 5 2 1 ; iz. a.g.e., s. 185-187.

•- Doğrul, a.g.e., s. 113.

Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul, 1995, s. 2 9 0 - 2 9 1 ; Azamat, a.g.m., s. 33; Tarikatlar

Ansiklapedisi, Haz. Afımet Güner, Yersiz, 1991, s. 2 0 1 .

Eser, istanbul'un fethinden beş yıl önce kaleme alınmıştır. Türkçe olarak yazılan bu eserde, genel olarak tasavvuf ahlâkı ile ilgili görüş, yorum ve menkıbeler yer almaktadır. Eşrefoğlu Rumî, Müzekki'n-Nufûs, Haz. Abdullah Uçman, istanbul, 1996, s. 12.

••• Kasım Kufralı, "Eşrefiye", lA, c. 4, istanbul, 1945, s. 397. Mahir İz, o.g.e., s. 216-217; Kora, Tosowuf..., s. 291. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri c. I, (sadeleştiren: A. Fikri Yavuz, ismail Özen), istanbul, 1972, s. 9 4 ; Abdurrahman Güzel, Dinî-Tasavvufi Türk Edebiyatı, Ankara, 2004, s. 4 3 1 .

Abdülbâki Gölpınarlı, "Kadirilik", Türk Ans. c. 2 1 , Ankara, 1974, s. 99-100.

Öztürk, a.g.e., s. 187; Koro, Tasavvuf.., s. 291. • Azamat, o.g.e., s. 134-135.

(5)

Dr. E r t a n G Ö K M F N

azaltılır ve son üç g ü n yemek tamamen kesilir. Da­ ha sonra yavaş yavaş alışılmış yemek âdetine dö­ nülür. Çileyi t a m a m l a y a n kişi "çileden çıkmış" o\ur ve kendine "çı'e/ceş" denir.^^

Tarikatta zikir esastır.^^ Zikir oturarak, ayak­ ta, sallanarak ve dönerek yapılır.^'' Zikir esnasın­ da kudüm, bendir, halile ve nevbe gibi vurmalı sazlar da kullanılmaktadır.^^

I l l - V a k f i y e n i n D e m i r c i ' d e k i K a d i r î T a r i k a t ı n ı n E ş r e f i y e K o l u n a A i t T e k k e y l e

İ l g i l i V e r d i ğ i B i l g i l e r

Vakfiye; tekkeyi kuran kişinin kim o l d u ğ u , ne­ rede oturduğu, vakfettiği malların neler olduğu, bu malların nasıl ve ne amaçla kullanılacağı, tek­ kede icra edilecek ibâdet ve zikirler ile vakfın tev­ liyetinin kime ait olacağı hususlarında bilgiler ver­ mektedir. Bu hususlarla ilgili bilgilerin daha anlaşı­ lır olması aşağıda alt başlıklar halinde verilmiştir.

a - V a k f ı n K u r u c u s u : Vakfın kurucusu, Demirci kazasının Sofular mahallesinde oturan Tarîka-i Kadiriyü'l-Eşrefi'den K a y y u m z â d e Eş-Şeyh Mehmed Tahir Efendi'dir.

b- V a k f e d i l e n M a l l a r :

1 - G a y r - i M e n k u l l e r : Vâkıfın, vakfettiği gayr-i menkuller. Sofular mahallesinde kendi mülk arsası üzerine yaptırdığı c a m i , tek katlı iki hücre, iki çilehane, bunların yanında vakfiyede sınırları belirtilen iki beyt-i ulvî; sofa, avlu ve suyu bulunan bir b â b mülk menzil, ayrıca vakfiyede sınırları be­ lirtilmiş Serke tımarında Hark deresi yakınında Hacı A h m e d A ğ a ismindeki yerde bulunan yedi dönüm b a ğ d a n ibarettir.

2 - M e n k u l l e r : Menkul mallar içerisinde, bir küçük ve bir büyük bakır çorba sahanı, bir ba­ kır çorba tası, üç küçük bakır lenger, iki küçük ba­ kır yemek tepsisi, bir bakır bakraç ve bir küçük bakır bakraç, bir bakır abdest ibriği, bir bakır kahve güğümünden oluşan bakır mutfak eşyaları bulunmaktadır.

c - V a k f e d i l e n M a l l a r ı n K u l l a n ı m ı : 1 - G a y r - i M e n k u l l e r i n K u l l a n ı m ı : Vak­ fedilen evde, camide imam ve hatip olanlarla me­ şihatı ve tevliyeti elinde bulunduranlar oturacaktır. Hücrelerden biri tekkede irşâd vazifesinde bulu­

nan kişinin ikâmetine, diğerleri ise fakirlerin, der­ vişlerin, zikir ehlinin ve çilekeşlerin barınmasına tahsis edilmiştir. Dervişlerin hücrelere alınması ve çıkarılması ise şeyh efendinin görüşüne bırakılmış­ tır. Tekkede ve camideki görevliler ile, tekkede y e ­ rine getirilecek hizmetler için gerekli o l a n p a r a , b a ğ d a n elde edilecek üzüm geliri ile karşılana­ caktır. Ancak bağdan elde edilecek gelir önce b a ­ ğın tımar edilmesinde ve vergisinin ödenmesinde kullanılacaktır.

2 - M e n k u l l e r i n K u l l a n ı m ı : Vakfedilen bakır mutfak eşyaları meşîhati ve tevliyeti elinde bulunduran kişilerin elinde bulunacak ve hücreler­ de oturan fakirlere ve dervişlere bu k a p l a r d a y e ­ mek pişirilecektir.

d - V a k ı f t a k i G ö r e v l i l e r v e V a k ı f G e ­ l i r i n d e n A l d ı k l a r ı Ü c r e t l e r : Bu görevliler içe­ risinde imam, hatip ve müezzin, tekke şeyhi ve v a ­ kıf mütevellisi yer almaktadır. Bağdan elde edile­ cek gelirden, bağın bakım masrafı ve vergisi çıka­ rıldıktan sonra geriye kalan miktardan c a m i n i n imamına, hatibine, tekke şeyhine ve vakıf mütevel­ lisine günlük birer akçe verilecektir.

e - Y a p ı l a c a k İ b â d e t v e Z i k i r l e r : V â k ı ­ fın yaptırdığı camide, farz olan beş vakit n a m a z ile Cuma ve bayram namazları kılınacaktır. C u m a ve Pazartesi günleri yatsı namazından sonra ve Cuma günleri de Cuma namazından sonra b ü y ü k zikir halkası oluşturulacak, oturarak ve a y a k t a tevhid-i zikir yapılacak, zikir sonunda K u r ' o n ' d a n bir aşr okunup, hâsıl olan sevap önce Hz. Pey­ gambere, onun âl ve ashâbına ve bütün erkek ve kadın müminlere hediye olunacaktır.

f - T e k k e d e k i S o s y a l A m a ç l ı H i z m e t ­ l e r : Hemen hemen her tekke ve zaviyede fakirle­ rin doyurulması ve barındırılmasına y ö n e l i k

^ D.S. Margoliuth, " Kâdiriye ", M, istanbul, 1996, s. 53. Zikir, "La İlahe İllallah, Allah, Hu, Hak, Hay, Kayyum ve Kahhar" lâfızları ile yapılmakta olup, tarikata giren kişi hangi mertebede ise o mertebeye ait ismi iki rekât namaz kıldıktan sonra mertebeye uygun sayıda zikreder". Azamet,

a.g.m., s. 133.

^' Tarikatlar Ansiklopedisi, s. 2 0 1 . Zikrin tam olarak yapılış

şekli için bkz. Azamat, a.g.m., s. 135; Kara, Tasavvuf..., s. 205.

(6)

D E M İ R C İ K A Z A S I N D A K İ KADİRÎ T A R İ K A T I N I N ESREFİYE K O L U N A AİT T E K K E N İ N VAKFİYESİ

verilen hizmetler Demirci'de kurulan bu tekkede de verilmekteydi. Vâkıf, yaptırdığı hücrelerin bir kısmının fakir kişilerle dervişlerin barınmasına tahsis edilmesini ve y u k a r ı d a belirtilen mutfak eş­ yaları ile b a ğ d a n elde edilen gelirin bir kısmının da hücrelerde b a r ı n a n l a r ı n yeme içme hizmetle­ rinde kullanılmasın şart koşmuştur.

g - V a k f ı n T e v l i y e t i :

Caminin i m a m e t i , hitabeti, büyük zikir halka­ sının şeyhliği ve vakfın tevliyeti hayatta oldukça vâkıfa ait olacaktır. Vâkıfın ölümünden sonra d a bu görevler vâkıfın neslinden gelecek olan erkek evlâtlarının en büyük ve en reşid olanına geçecek­ tir. Ancak, nesli kesilirse, bu görevler Kâdirî tari­ katından icazet almış, o l g u n ve akıllı bir zâta ge­ çecektir.

I V - V a k f i y e n i n T a h l i l i

Vakfiye, tekkeyi ilk kuran kişinin K a y y u m z â -de Eş-Şeyh Elhac M e h m e d Tahir Efendi olduğunu göstermektedir. Ç ü n k ü , vâkıf sahip olduğu arsa üzerine câmiyi ve derviş hücrelerini "bina" eyle­ dim demektedir. Y a n i , yıkılıp h a r a p olması sonu­ cu tekke ve müştemilâtı müceddeden inşa edilme­ miştir.

Vakfiyede, tekke ile ilgili pek çok bilgi bulun­ makla birlikte, vakfın tam olarak ne z a m a n kurul­ duğu belirtilmemiştir. Vakfiyede, 2 5 Rebiü'l-Evvel 1 2 4 2 / 1 8 2 6 tarihi geçiyorsa da bu tarih, vakfın kurucusu ve mütevellisi o l a n K a y y u m z â d e Eş-Şeyh Elhac M e h m e d Tahir Efendi'nin vakfın tevliyetinin müceddeden kendine verilmesi için verdiği dilek­ çe üzerine, bu berâtın kendisine verilmesi hususu­ nu bildiren Fermân-ı Â l i ' n i n sâdır olduğu tarihi göstermektedir. Çalışmamızda kullandığımız vak­ fiye sureti ile vâkıfın inşa ettiği caminin hitabet, imamet, müezzinlik ve tekke şeyhliğinin kendine verildiğine d a i r bilgiler de Hurufat Defteri'nde bir­ biri ardınca 2 5 M u h a r r e m 1 2 4 2 / 1 8 2 6 tarihinde kayd edilmiştir. Bu bilgilerden, vakfın tam olarak ne z a m a n kurulduğu tespit edilemiyorsa d a , XIX. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren mevcut olduğu tahmin edilebilir.

Demirci'deki Kadirî tarikatının Eşrefîye kolu­ na ait tekkede icrâ edilecek zikirlerle ilgili olarak, sadece büyük zikir halkası oluşturulup oturarak ve ayakta âyin yapılacağı belirtilmiş, ancak bu âyin­ de nelerin okunacağı tam olarak belirtilmemiştir.

Vakfiye, Demirci'de bulunan tekkelere ait, vakfiyesi tespit edilebilen iki tekkeden biridir. Vak­ fiyesi bulunan diğer tekke, Şehre Küstü mahalle­ sinde inşa edilen Rufâi tekkesine aittir.^'

Tekkeye ait vakfiyenin Hurûfât Defterleri ara­ sından çıkmış olması, Şer'iyye Sicili bulunmayan pek çok şehirdeki vakıfların vakfiyelerinin bir kıs­ mının bu defterler içerisinde bulunabileceğini gös­ termiştir.

Demirci'deki Eşrefiye tarikatına ait camide sadece beş vakit namaz ile Cuma ve bayram na­ mazları kılınmamakta, haftanın belirli günlerinde zikir âyinleri icrâ edilmekteydi.

Tarikatın âyinlerinin camide yapılıyor olması, tarikat mensubu olmayan cami cemaatinin de za­ man z a m a n bu âyinlere katılmış olabileceğini ak­ la getirmektedir. Hemen hemen pek çok tekke ve zaviyede olduğu g i b i , Eşrefiye tarikatına ait bu tekkenin hücrelerinde fakirler ve dervişler ücretsiz barınıp yemek yiyebiliyorlardı.

Eşrefiye tarikatı. Emir Sulta'nın tarikatı ile Hacı Bayram-ı Velî'nin Bayramiye tarikatı ve Ka­ dirî tarikatının karışımı bir tarikattı. Demirci'de ta­ rikat mensuplarının a z mı yoksa çok mu olduğunu belirleyecek elimizde veri olmasa d a , Eşrefiye ta­ rikatına ait tekkenin bulunduğu Sofular mahallesi bitişiğindeki Sinan Efendi mahallesinde Kadirî ta­ rikatının Ismailiye koluna ait bir tekkenin d a h a var o l m a s ^ ^ Demirci'de Kadirîye tarikatı düşüncesini benimsemiş hayli kişinin olabileceğini akla getir­ mektedir.

Eşrefiye Tarikatının kurulduğu mahallede bu­ lunan cami günümüzde hâlen "Tekke C â m i i " olarak bilinmektedir. Caminin çevresinde tek­ ke müştemilatına ait olduğunu düşündüğümüz yerler günümüzde boş arsa olarak durmaktadır.

" Demirci Şer'iyye Sicili, Defter No: 388, s. 90. " Ertan Gökmen, a.g.l., s. 149-150.

(7)

Dr. E l i a n G Ö K M E N

V - V a k f i y e n i n T r a n s k r i b P ^

1 - S â h i b ü İ - h a y r â t v e ' l -hasenât Tarîk-i Aliy-ye-i Kâdiriyeden mürşidü's-sâlikîn ve fahrü'l-mür-şidîn K a y y u m z â d e Eş'şeyh Elhâc Mehmed Tahir Efendi Kâdiriyü'l-Eşrefî 2- nâm sâhibü'l-fıayrın Demirci Kazası mahallâtından Sofular mahallesi dâhilinde kâin dâhil-i havza-i tasarrufu olan men­ zili ittisalinde müstağni-i tecrîd ve tavsif 3- kendi mülkü arsa üzerine Zikr-i b â d Kadiri bir câmi-i şe­ rif müşîru'l-beyân bir ma'bed-i latîf rasîsü'l-erkân civârı terhinmedârında iki beyti ulvî ve iki 4 -hücre-i tahtanî ve iki çilehâne-i nurânî îcâr ve niy-yâtına muvafık olub şurût-ı vakf ber-vech-i atî ka-lem-i şer'-i kavîmle zabt ve tescil olunmak murâd 5- olunmağın cenâb-ı sâbıku'l-evsâf şeyh-i kerâmeti ...? hazretleri meclisi şer'i şerif ş â m i h ü ' l -imâd ve mahfel-i dîn-i münîf râsihü'l-evtadda vakf-ı âtiyü'l-beyân 6-liecli't-tescîl v e ' l - i t m â m em-r ü ' l -vakf ve't-tekmîl mütevelli nosb olunmağla tev­ liyeti kabul eden Es'Seyyid Derviş Hafız Mustafa Efendi mahzarında 7- vech-i makbul nehc-i serî-rü'l-medlûl üzere ikrâr-ı sahîh-i şer'îve i'tirâf-ı sa-rîh-i mer'î idüb sütûr-ı sâlifede mestur olduğu min­ val üzre 8- kendi arsa-i mülk-i sarihimde bina ey­ lediğim câmi-i şerîf-i âlişân ve hücerât-ı latîfe-i se-dîdetü'l-erkâm ve kurbünde vâki' etrâf-ı erbaası

9- Halil O ğ l u Hasan ve Semerci Mustafa O ğ l u A h m e d ve Küçük Hasan menzilleri ve tarîk-i hâs ile mahdûd iki beyt-i ulvî ve bir sofa ve bir miktar 10- havlu ve bir hâne-i ma-i câriyi müştemil bir bâb mülk menzili ve nefs-i Demirci'de Serke tıma­ rında kâin Hark Deresi kurbünde Elhac A h m e d A ğ a 11 - yeri nâm mahalde vâki' etrâf-ı erbaadan Emir M e h m e d O ğ l u Ali ve Emir Hasan ve A r a p Ali bağları ve tarîk-i ânı ile mahdûd ve sipahisine 12-senevi beher dönümü para maktulu kürumî mülk bir kıt'a yedi dönüm bağı ve evâni-i nühasiye bir kebîr ve sağîr çorba sahanı ve bir çorba tası 13-ve üç nühas lenger 13-ve iki nühas taam tepsisi 13-ve bir nühas bakraç ve bir nühas abdest ibriği ve bir sa­ ğîr nühas kazgan 14- ve bir adet nühas kahve gü­ ğümü bihasbeten lillahi'l-vâhid ve taleben limer-dâtillahi's-samed vakf-ı sahîh-i şer'î müebbed ve fıabs-i sarîh-i mer'î muhalled ile 15- vakf ve habs eyleyüb câmi-i şerîf-i mezbûrda ale't-teıitb Cum'a

ve lydeyn ve mefrûzât-ı mektûbe ve i'tikâfât ve ibâdât-ı merğûbe 16- edası içün izn-i ânı v i r ü b şöyle şart eyledim ki: Menzil-i m a h d û d - ı m e z b û r câmi-i şerîf-i mezbûrda imâm ve hatîb 17- tarî-ka-i münîf-i mesturda şeyh-i lebîb o l a n l a r a süknâ olub ber vech-i âti imamet ve hitabet ve tevliyet ve meşihat nevbeti tasarruflarına geçen 1 8 - z e v a t a süknâ olalar evâni-i nühasiye-i merkûme d a h i ke-zâlik anın yedinde olub hücerât-ı mezkûrede sa­ kin olan fukaraya tabhı taam 19 içün hasbe' 1 -âde isti'mâl oluna ve bağ-ı merkumun k ü r ü m ü moyümkinü' 1 islâh tımar ve ta'mîr olunub m e n â -fi-i semerâtından 20- mukâta-i zemîni virildikten sonra, bir akçe cihet-i imamet ve bir akçe cihet-i hitabet ve bir akçe cihet-i meşîhot ve bir akçe c i ­ het-i tevliyet 2 1 - ve bir akçe cihet-i müezzin o l u b câmi-i mezbûrda evkât-ı salât-ı hamse-i m e f r û z c tilâvet-i ezan ve ikâmet ve cemâot-ı M ü s l i m i n e imamet 22- ve eyyâm-ı cum'ada ve ı'yâdda â l â vechi'l-müteâl fi âmmeti'l-bilâd edâ-yı hidmet-i h i ­ tabet ve umûr-ı lâzime-i tevliyeti kemâ hüve'l-lâyık rü'yet 23- dâmen-i dermeyân-ı hüsn-i h i m m e t iden zevât-ı cehdden merkûmeye mutasarrıf o l a fakat müezzinlik cihetine bir vakt...? 2 4 - ve savb-I sadâi'l-eimmesine mutasarrıf olub k e m â h ü v e hakkuhû edâ-yı hizmet eyleye ve bağ-ı m e r k u m u n bakî hâsılatı hücerât-ı mezkûre sükkânının 2 5 - ta-amiyesine sarf oluna ve cuma ve düşenbe gecele­ ri cemâatle ba'de edâ-yı salâtü'l-işâ ve C u m ' a gün ba'de eda-yı salât-ı Cum'a halka-i b e n d - i zikr-i 26-hüdâ olunub kıyâmen ve kuûden tevhîd-i ztevhîd-ikr ve hazret-tevhîd-i Rabb-tevhîd-i Mecîd ve akab-tevhîd-i z tevhîd-i k tevhîd-i r d e Kur'ânı Kerimden bir aşrı şerîf tilâvet o l u n u b 2 7 -hâsıl olan sevabı peder-i âlem-i efrûz kende? niy-yeten ve dem beyne'! ma ve't-tîn aktâb-ı c i h a n - t â b velâkin Rasûlüllah ve hâteme'n-nebiyyîn 2 8 - nük-tedân ve allemeke ma lem tekün ta'lem rûşen-i b e ­ yân ene efsehu'l -Arab v e ' l -Acem sultan-ı serîr ve fi fetedellâ sadr-ı nişîn fekâne 2 9 - kâbe kavseyni ev ednâ habîb-ı yekta şefî'u arsa-i mahşer-i e m î n muharrem esrarı subhanellezi 3 0 - esra ^' d e r

Vakfiyenin aslında satır numaraları olmayıp, transkripteki numaralar okumada kolaylık olması amacıy a tarafımızdan verilmiştir.

(8)

D E M İ R C İ K A Z A S I N D A K İ KADİRÎ T A R İ K A T I N I N ESREFİYE K O L U N A AİT T E K K E N İ N VAKFİYESİ

cennet-i serâyiş-i enbiyanın icıble ve melce-i aliyye el<melu'ssalâh ve ezkettahâyâ efendimiz 3 1 -hıazretlerinin ravza-i palc ve sertâb-nâl<lerine ve ervahı tayyibe-i âl ve eshâb-ı saadet ve iktisâb rıdvanullahi aleyhim ecmoîn 3 2 - ve hazret-i şeyh Icuddise sırnhu's-sâmî ve ez şarlcen to be g a r b e n mütevellidü'l h o d d - i mağfiret-i subhâni'i-erlcân 33- Icâffe-i m ü ' m i n î n ve mü'minâf ervahına ihdâ oluna ve hücerâtı mezbûreden biri zâviye-i mez-bûrede müstecire berây-ı mesned-i irşâd 3 4 - olan zâta mahsûs o l u b şâiri a r â m - g â h - ı f u k a r a ve der-vişân ve makarr-ı ehl-i zikr ve çile-keşân ola ve dervişânın 3 5 idhâli ve ihracı şeyh efendinin m u -h a w e l - i rey-i serîr ve meşiyyeti olub dâr-ı nıfkı ve'l-hal? o l u n m a m a k üzre 3 6 - vakt-i t a m ve

ihti-mâm-ı sâlif-i kelâm olunarak i'tikâd ve ber-mezheb kimesne bir an tevfik o l u n m o y u b mokarr-I ehl-i sünnet ola 3 7 - din-i lâbisi libâs müsteâr ha­ yat oldukça câmi-i şerîf-i mezkûrun imamet ve hi­ tabet ve tevliyet ve halko-i münîf-i 3 8 - mesturun meşihat hizmetleriyle müşerref o l u b , şurût-ı mez-kûreyi ibtâl ve tebdil ve istibdâl-i tahvil ve't-teksîr ve taklîl merraten b a ' d e 3 9 - uhra y e d i m d e meşiy-yetimde ola nakd-i giron-mâye-i ömr-i azizi tesİîmi hazînadârı ervah eylediğimde, evlâdı z ü -kûrumun ekberi ve erşed-i evlâdı ve evlâdı ve ev-lâd ve e v l â d d a n batnen b a ' d e batnin ve ferâğan

gıbbe aslin 41-evtenâselü? ekber ve erşedi muta­ sarrıf olalar ba'de'l-inkırâz neûzübillah min gadabi'lfeyyaz Tariki Aliyyeyi Kâdirîyyeden 4 2 -mücâz ve müstahlef bir lebîb-i kâmil ve edib âgah-dil zât mutasarrıf ola deyu ta'yîn-i şurût ve tebyîn-i kuyûd eylediği bir kıt'a 4 3 - vakfıye-i ma'mûlü'n-bihâsının mazmunu şer'i şerife muta­ bık ve sebk ve serdi kâide-i fenn-i sakka muvafık olub ol vecihle ihticâca 4 4 - sâlih ve kayd-ı i'tibâ-ro lâyık olmağla vakfıye-i mezkûre bi-ibâretihâ askerî rûznamçesi kalemine kayd ve yedinde ibkâ ve tevliyet-i 4 5 - mezkûre içün yedine berât-ı âli-şân i'tâsını vakf-ı mezbûrun vâkıfı ve bi'l-meşruta mütevelliyeti Kayyumzâde Şeyh Elhâc 4 6 M e h -med Tahir Efendi'nin istidâ-yı inayet eylediğini sâ­ dır o l a n emr-i âlişâna imfisâlen M a h m u d Paşa mahkemesi naibi 4 7 - A h m e d Necib zîde ilmuhû ilâm etmeğin ilâmı mûcebince askerî rûznomçesi-ne kayd ve tevliyeti için müceddeden berât i'tâ oluna deyu 4 8 - fi 2 5 Rebiü' 1 -Ahir 1 2 4 2 gün tari­ hiyle müverrah ve musahhah fermân-ı âlî sâdır ol­ makla sâdır olan fermân-ı âlî mûcebince vakfiyye-i mezkûre kalem-vakfiyye-i mezbûre 4 9 - ba'de! kayd ber-muceb-i şart-ı vâkıf tevliyet-i mezkûre merkuma tevcih buyruldu. Yevm 2 5 (Muharrem 1242)^°

Vakfiye sonunda verilen bu tarih, vakfiyenin hurufat defte­ rine kayd edildiği tarihi göstermektedir.

(9)

, r - ^ ^^^^ „ ^ . cc Defterindeki Vakfiye Suret.. v " A^^'A^,S^}ju,h^,j^ H u r u b t D e M N o : 5 4 2 s . t ü v .

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu yan etkileri veya başka bir yan etki gözlemlerseniz, İMUPRET ® kullanmayı sonlandırınız ve hekiminize danışınız. Yan etkileri

Böbrek yetmezliği: Böbrek yetmezliği olan hastalarda kullanımına ilişkin bilgi bulunmamaktadır.. Karaciğer yetmezliği: Karaciğer yetmezliği olan hastalarda kullanımına

JURNISTA kullanırken, kabızlığın önlenmesi ve tedavisinde kullanılan ilaçlar (laksatifler) ve dışkı yumuşatıcıların kullanımı için doktorunuz veya

E ğer reçeteli ya da reçetesiz herhangi bir ilacı şu anda kullanıyorsanız veya son zamanlarda kullandınızsa lütfen doktorunuza veya eczacınıza bunlar hakkında bilgi

Enjeksiyon için çözelti hazırlandıktan sonra ALFASİD doktorunuz veya hemşireniz tarafından kas içi enjeksiyon (uygulama yerinde ağrı olmasından kaçınmak için

Enjeksiyon için çözelti hazırlandıktan sonra ALFASİD doktorunuz veya hemşireniz tarafından derin kas içi enjeksiyon yoluyla uygulanır.. Lidokain eriyiği asla damar

Ağır böbrek yetmezliği olan şeker hastalığı, yetersiz diyabet kontrolü, ketozis (karbonhidrat ve uçucu yağ asit metabolizmasının bozulması sonucu, kan şekeri

• Özellikle tedavinin ilk 6 ayında ve özellikle tekrarlayan kusma, bulantı, aşırı yorgunluk, karın ağrısı, iştah kaybı, sarılık (derinin ve gözün beyaz