Qö%i i p cUL$iiruUikçe\
Kitapçı ve muñamr
Gazetelerde garip bir münakaşa var. Kitapçı ve mnharrir müna kaşası. B ir taraf:
— İstidatlarımızın verimi kitap çılar» yarıyor. Yıllarca emeğin maltsalü eserlerimizi, elimizden alıyorlar; basıyorlar, satıyorlar, kazanıyorlar. Fakat bize verdikleri kazançlarının zekâtı bile değildir.
Diyor. Ö teki tara f da:
— Biz, mektep kitaplarla geçi niyoruz. Muharrirlerin eserlerine kalsak açımızdan ölürüz.
Cevabını veriyorlar.
Mektep kitaplarının bir kazanç vasıtası olduğuna şüphe yok. Bir yılda kırk elli bin satılan eserler ancak mektep kitaplarıdır.
Fakat son yıllarda bu satışları da devlet kontrole başladı. A rtık kitapçılar, gelişi güzel fiy a t koya mıyorlar. Bu sahadaki ölçüsüz kâr ları frenlenmiştir.
Şimdiye kadar zengin olmamış, ban apartımaıı yaptırmamış kitap çı görmedik. Fakat blitün ömrünü harcadığı halde, ev kirasını vere cek gelirden mahram bir çok mu harrirler tanıdık. “ Kâmld” hı eser lerini basa basa para kazanmış ki tapçıları hep biliriz. Ama o büyük zavallıyı son günlerinde yine dev let kaçağına almıştı; boyuna yak laşan eserlerinin yığmı değil.
Rübabı Şikeste’ye ancak bir Inındura fiya tı veren yine bu k i tapçılardı. Mavi ve Siyahm, Aşkı Memnıı’ un müstağni sahibine kaç
para verdiklerini biliriz. Fakat bun ların azalmış nüshalarım altm pa ra ile bir, bir buçuk liraya satan yine onlardî.
N eşriyat kongresinde yüksekten konuştular. VaiSerdc bulundular. Fa icat bugiin hiç bilisine gerçek ten güzel bir sanat eserini kabul ettiremezsiniz.
H a fif kitaplar, polis romanları, macera hikâyeleri yazar veya ter cüme ederseniz. lütfen konuşmağa tenezzül buyururlar.
Halbuki onlar, bir yandan bu türlü çok sürümlü, bol kârlı şey lerle zenginlefiirleaıcn, bir yan dan da zamanla satılacak, serma yeyi uzun zaman bağlayacak gü zel eserlerin millî kütüphanemiz de çoğalmasını temine çalışmak gibi bir vicdan borcu karşıtında dırlar.
Hem ne diye bu batisi bu kadar nzatıp duruyoruz. Madem, ki ki tapçılar, bugünkü kalem sahipleri ni istihfaf ediyorlar, o halde bü tün halem sahipleri de onlarla se lâmı kessinler. Aralarında şir ketler kursunlar, kendi eserlerini kendileri bassınlar. O zaman mu harririn mi? Kitapçının mı daha kıymetli olduğuna görürüz.
Yokluğa katlanmadan, kalemin şerefi yükseltil em ez. Zaten ne v e riyorlar, ki ban unla geçinmek da vası görülebilsin.
H A K K I SÜHA GEZGİN
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi