• Sonuç bulunamadı

Kitapları kiloya vermek...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kitapları kiloya vermek..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kitapları kiloya vermek...

Y ayıncı, kitaplarını kiloya

vermemekle yükümlüdür ve

bunun sorumluluğunu duymak

zorundadır!

ALPAY KABACALI

Mj i j j i aymcılığımız en bunalımlı dönemle-

| m # | rinden birini yaşıyor. Evet, genel 1 |® |1 ekonomik darboğaz, başta yayıncı- ■ M i lık olmak üzere, öncelikle kültür alanını etkiliyor. Yayıncılık ayrıca, 80’li yıl­ larda tırmanma göstermiş ve son dönemler­ de “medya” olgusuyla tıkanma noktasına yaklaşmış genel kültür bunalımının da etkisi altında. Ve bu, kolay kolay üstesinden geli­ necek bir sorun değil.

Yaşanılan bunalım, yayıncılarımızın ala­ bildiğine dikkatli, uzgörür darvanmalarını, yükümlülük ve sorumluluklarının bilincin­ de olmalarını gerektiriyor. Yoksa, “okka ile kitap satışı” döneminin açılması, iflasların birbirini izlemesi kaçınılmazlaşacak.

Yazı devriminden sonra

“Okkayla kitap satışı” dönemi, 1928’de Latin harflerinin alınmasıyla açılmıştı. Eski harfli kitapların alım satımı yasak değildi ama, okurlar bu kitaplardan uzak durmaya başlamışlardı. Devlet ve basının bir kesimi de eski harfli kitaplara iyi gözle bakmıyordu. Çok sayıda basılmış kimi kitap türleri, sürek­ li eleştirilere hedef oluyordu. Büyük tirajlı okul kitapları programdan çıkarılmış, bun­ ların ders kitabı olarak okutulması yasaklan­ mıştı. Öğrenciler için basılmış kimi öykü ki­ tapları da artık sürüm dışı kalmıştı. Bütün bu gelişmelerin ardından, okul kitapları baş­ ta olmak üzere, önemli ölçü­

de kitap “kiloya” verildi. Ama iflaslar başlamadı, ya­ yıncılıktan çekilen olmadı. Devlet desteği yayıncıların imdadına yetişmişti.

Konunun tartışma günde­ mine gelmesi, 1934’tedir:

Bir yıl önce, Semih Lütfi Erciyes’in sahibi bulunduğu ayınevinin (Sühulet Kütüp- enesi) deposundan binler­ ce kitap çalınmıştı. Olay mahkemeye yansıdı. Kitap­ ları elinde bulunduran kişi, bunların okkayla kendisine satıldığını söyledi. Duruşma­ lar sürerken, yargıç, tanıklar­ dan birine şu soruyu yöneltti:

“ - Ülkemizde ünlü yazarla­ rın eserleri okka ile satılabilir m i?”

Bu soru basına da yansıdı.

Hafta dergisi, 5 Eylül 1934

tarihli sayısında aynı soruyu yayıncılara yöneltti. Kimi

ya-P S A Y I 2 3 7

ymcıların görüşleri şöyleydi:

Yeni Şark Kütüphanesi sahibi Hüseyin (Tutya): “Yeni kitapların okka ile satılması­

na imkân yoktur. Özellikle adlarını saydığı­ nız yazarlar için buna asla ihtimal vere­ mem.”

Cihan Kütüphanesi sahibi Mihran (Acun): “Eserleri okka ile satmak, meyvalı

ağaçları baltalayıp ateşe atmakla eş bir suç­ tur, manevi bir cinayettir. Adlarını saydığı­ nız ve çoğunluğu çok saygıdeğer edebiyatçı ve yazarlarımızın eserlerinin okkaya verile­ bileceğini düşünmek bile bir deliliktir. ”

Türk Kitapçılık Limited Şirketi’nden bir zat: “Türk yazarlarının, hele bu listede adı

geçenlerden pek çoğunun kitapları okka ile satılamaz. Bunlar ciddi eserler, mesleki ki­ taplar ve edebiyat tarihimize geçmiş şiir top­ lamlarıyla romanlardır. Bir özel kasıt olma­ dan bu kitapların okka ile satılabileceğini ile­ ri sürmeye imkân yoktur. ”

Kitapları çalınan yazarlar şunlardı: Aka Gündüz, Behçet Kemal, Cahit Sıtkı, Ercü­ ment Ekrem, Enver Behnan, Ethem izzet, Faruk Nafiz, Fikret Adil, Ferit Zühtü, G ü ­ ney Halim, Harun Reşit, Hüseyin Kâzım, İb­ rahim Alaattin, İsmail Hakkı, Mahmut Ye- sari, Muhittin Sadık, Muhittin Dalkılıç, Mustafa Namık, Münir Raşit, Nâzım Hik­ met, Necip Fazıl, Naime Hüseyin, Peyami Safa, Reşat Enis, Reşat Feyzi, Saffet Nezihi,

Salih Zeki, Server Ziya, Selami izzet, Suphi

Nuri, Şemsettin Hamit, Vâlâ Nurettin, Yu­ suf Ziya, Y usui Osman.

60

ton kitap kiloya verildi

Şimdi, öykünün trajik yanına geliyoruz. Semih Lütfi, her ölümlü gibi, bu dünyadan ayrıldı. Ankara Caddesi üzerindeki “Semih

Lütfi Kitabe- vi”nde (şimdi fo­ toğraf makineleri ve gereçleri satan Zafer Ticaret) da­ ha önce basılmış kitapları satan ve alabildiğine yüklü iki depodaki kitapları tek satışlarla eritmeye çalışan eşi Aznif Hanım da gitti 1970’lerde... Dükkân uzun bir süre kapalı kaldı...

Sözünü ettiğimiz hırsızlık olayından tam elli yıl sonra, 1983’te, Semih Lütfi ile Aznif Hanım ’ın manevi kızları Armine Erciyes dükkânı elden çıkardı, depoları sattı.

Depoları, bir kitap tutkunu olan öğretmen binbaşı Sami Önal satın alır. Kendi işine ya­ rayabilecek kitapları ve Semih Lütfi’ye ünlü yazarlardan (Nâzım Hikmet, Peyami Safa, Ulunay, Falih Rıfkı, vb.) gelmiş mektuplarla birtakım ilginç belgeleri ayırdıktan sonra, depolardan birini askeri ve sivil okullara da­ ğıtır. Aynı yılın kasımında emekli olunca, Kadıköy’de sahaflığa başlar, ikinci depoda­ ki kitaplardan bir miktarını daha ayırıp geri kalanları başka bir sahafa devreder. D epo­ nun yeni sahibi de, ikinci bir seçme yaptık­ tan sonra, 60 ton kitabı kiloya verir.

Depolardan Reşat Nuri, Nâzım Hikmet, Fikret Adil gibi ünlü sanatçıların eserleriyle adları artık unutulmuş kimi yazarların kitap­ ları çıkmıştır. Bu İkincilerin kitapları çoktan tüketilmiştir, karton ya da tuvalet kâğıdı ola­ rak...

Kim alır, kim satar?

Bu trajik öyküden sonra konuya dönelim: Yayıncı, sahaf piyasasında “kilo ile satış” sö­ zü, kitapların mutlaka terazi ya da kantarla

tartılarak satılm ası anlam ına gelm ez.

Piyasa değerinden yüzde 60 ya da daha aşağı fiyatla satılan kitap, kiloya verilmiş sa­ yılır. Kitaplar, iflas, ekonomik sıkıntı, yayın­ cılıktan vazgeçme, sürümü olmayan kitapla­ rı elden çıkararak depoları rahatlatma gibi nedenlerle “kiloya” verilir. Bunun çok ör­

nekleri ve kiloya verilen ki­ tapların belirli alıcıları var­ dır...

1934’te yayıncılar, Türk edebiyatçılarının, yazarları­ nın kitaplarının okka ile satı­ lamayacağını söylüyorlardı, inançla. Biz, tam altmış yıl sonra, ne yazık ki böyle bir tehlikeye işaret etmek zorun­ dayız. Aradan geçen süre içe­ risinde önemli içerik geliş­ mesi sağlanmasına karşın...

Bir kez daha belirtmekte yarar var: Bugünkü ekono­ mik darboğazdan kurtul­ mak, yayıncının elinde değil. Tam tersine, bundan büyük ölçüde etkilenenlerden biri de, yayıncı. Ama genel kültür bunalımının aşılmasında ya­ yıncıya da sorumluluk düşü­ yor. Hem kültürümüze karşı, hem kendi mesleğine ve ken­ di geleceğine karşı sorumlu­ dur yayıncı! ■

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Conclusion(s): The present study is the first report to present globally decreased mitochondrial gene expression levels in human compromised oocytes and embryos. These data support

Each year 48 million cargo containers move among the world’s sea ports and only a small fraction are thoroughly inspected. This means that seaports are

Bu devle­ tin, İstiklal Marşı şairimizin kızına bağla­ dığı şeref aylığı, (bunun neresi şeref oluyorsa) ayda dörtyüz bin lirayı bile bul­ muyor.. Aman ya

beklenmedik bir şey • İnönü dolu bir kadehle yanıma geldi ve, Karakız, benim elimden bir şampanya içer misin?’ diye sordu.. Alkol kullanmadığım halde şampanyayı

dek irdelenen yaşamının Çukurova’da çiftliklerde ırgatlıkta, fabrikalarda ka­ tiplikte, adliye yakınında arzuhalcilik­ te, hapishanelerde, Sarayburnu’nda

C umhuriyet Yunus Nadi Yarışmasının Gazetesi’nin roman dalında “Düşler ve Gerçekler” isimli dosyasıyla birincilik ödülünü Mario Levi ile paylaşan Celal

Her ne kadar yük taşıma kapasitesi nedeniyle insanlı araştırma uçaklarının cazibesi uzun bir süre daha devam edecek gibi görünse de, taşıdığı potansiyel nedeniyle

Doktor Harlow, Hannah Gage’e, oğlunun du- rumunun tıp bilimi için ne kadar önemli olduğunu açıkladıktan sonra çok ilginç bir teklifte bulundu.. Hannah Gage’den