• Sonuç bulunamadı

Tokatlıyan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tokatlıyan"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K O Ş U K YAZAR

Tokatlıyan

ÇELİK GÜLERSOY______________

Beyoğlu’ndaki dolaşmamızda, bu yapının önünde durmamak olmaz. Gerçi yapının ken­ disi tam durmuyor ama, kısa bir yazıda bize, hiç değilse onu anmak düşer. Yapı tam dur­ muyor ne demek? Şu anlama: Binanın giriş katı değiştirilip, üstü bir oranda bırakılmış du­ rumdadır.

İstanbul yapılarından söz edilirken, ağıt yakmak, zorunludur. Çünkü bunların hemen hepsi, ya zamanla ortadan kalkmışlardır, ya içi boşaltılıp betonla doldurulmuştur. Doğu­ lu dünya, bunu çok kolay kabullenir. Ona gö­ re ayrıcasız her şey ölümlüdür de, ondan:

“ Bu bağ-ı fâninin gülü, / Elbette fânidir, hemen / Bâkî kalur mu, bülbülü / Bâkî de­ ğilken gülistan!”

Halbuki Batı felsefesinde insanlar ölümcül­ dür, yapılar ve toplumlar ise kalıcıdır. Her ne ise, uzun bahis.

Bu Tokatlıyan Oteli de, işte Şarkın o eski güllerinden biriydi. Binanın arsası, arkadaki Katolik Ermeni Kilisesi Vakfı’nm malı. Vak­ fın adı, Ermenice, Üç Horan. Vakıf, gelir amacı ile buraya 1884’te, önce lüks bir tiyat­ ro binası yaptırıyor. Ama öyle böyle değil. (Beyoğlu neydi canım, batakhaneydi, diyen­ lerin kulakları çınlasın). Girişi bronz ve mer­ mer heykellerle süslü, iki kat localı, havaga­ zı fenerleri ve avizeleri ile aydınlatılan büfe­ si, fuayesi, sigara salonları yerinde, dört­ dörtlük bir tiyatro.

Ne var ki, bu tiyatro gülü de, sadece 8 yıl için açılmış olur, 1892’de tutuşur gider. Be­ reket versin, Doğulu dünya içinde artık Ba- tı’ya iyice yanaşmış olan Ermeni cemaatimi­ zin vakfı, yapıyı bir İngiliz şirketine sigorta ettirmiştir. Oradan yeterli bir tazminat alınır. Birkaç yıl, yeni bir tiyatronun projesi ve lafı

ile geçer. Sonunda arsası, kökeni Tokat ili­ mize dayalı, Mıgırdıç Efendi’ye kiraya veri­ lir. (Dikkat ederseniz, otelin kesin yapılış yı­ lında lafı yuvarladım. Çünkü o konudaki in­ celemem henüz bitmedi!) Bazı kaynaklara, meselâ dönemin bir romanına göre, ilk açıl­ dığında henüz otel yoktur da, burası, yazarı­ nın deyimi ile çok “ kalantor” bir gazino/res- torandır. Adı da, “ İsplandid” . Bu, bilindiği gibi, görkemli anlamına gelir. Tesis de, elhak öyleymiş. Kapı, ortada. Girince bir yanı ca­ fé, öbür yanı lokanta. Bütün tabak-bardak ta­ kımları markalı. Garsonlar “kuyruklu ve set-

reli” . Biz, penguen benzetmesini yapabiliriz.

Pirzola istediğin zaman, düz tabakta değil, alttan ısıtılan fakfon tabağı taşıyan bir ara­ bada geliyormuş. Yani Mıgırdıç Efendi,

“ Paris” in en son yeniliklerini uygulamış.

Kendisi de ortalığı dolaşır ve “ müşterileri pa­

yelerine göre ağırlarmış!”

Tokathyan Efendi’nin böylece, bir tarihten sonra (kimse merak etmesin, yakında onu da bulacağım) lokantası üstüne otel açıp, hepsi­ ne kendi adını vermesi ile ortaya çıkan tesis, bu yüzyılın başı ile II. Cihan Savaşı sonuna kadar, diyelim 40 yıl, Beyoğlu’nun en gör­ kemli iki otelinden biri olmuştu. Biri Pera Pa- lace, biri bu.

Benim kuşağım, bu trenin de sonuna yetiş­ mişti. 1930’lu, 40’lı yıllarda Tokathyan,

“ Evropai” bir oteldi. Planı değişmişti. Kapı

sağ yana çekilmiş, Café kısmı geniş bir salon halinde sola, yani, yandaki Çiçek Pasajı ta­ rafına alınmıştı. Restoran, karşıya geliyordu. Yani sağdaki yan sokağa bakıyordu.

10’lu, 20’li, 30’lu ve 40’lı yıllarda, bu bina Beyoğlu’nun ve İstanbul kremasının bir ser­ gisi halinde yaşamış. Abdülhamid devri ve­ zirlerinin yemekleri, randevuları, Meşrutiyette İttihat ve Terakki’nin ziyafetleri yapılmış,

gelen-giden yabancı ünlüler, yazar-çizer takı­ mı, akşam çaylarında burada arz-ı endam et­ mişler. Bu debdebe ile parlayan otel, kendi başına, zengin. Ama, bu otel yüzük taşını, toplum, yuvasına oturtunca, her zaman iyi durduğu da söylenemez: Harb-ı Umûmî yıl­ larında halk süpürge tohumu yerken, havyar yanında şampanyalar patlatılıyordu... Bu sah­ neden kimler gelip geçmemiş ki! Rus ihtila­ linden sonra Troçki’nin bile polis refakatin­ de zorunlu bir konukluğu var. Tarih tiyatro­ sunun bu aktörlerinin hiçbirini, fazla merak etmiyorum. Çünkü onlar gibisi çok. Ancak bir kişiye rastlayabilmek, onu uzun uzun sey­ redebilmek için, ömür saatimin yelkovanını geri çekebilmeyi isterdim: Falih Rıftı’nın ta­ nık olduğu gibi, Mütarekede gümüş renkli pe­ lerini, çakmak misali gözleri ve sarı saçları ile, antrede bir ışık gibi parlayan Mustafa Kemal. Onu, elim babamın elinde, Rıza Şah’ı getir­ diği Yıldız Sarayı’na girerken görmüş mutlu bir çocuğum, ben. Ama o bir an, bana hiçbir zaman yetmedi ki.

Tokatlıyan Oteli, bir iç saray darbesi ile el değiştirmiş. Mıgırdıç Efendi’nin öz kızı, da­ mat Medovi ile işbirliği yaparak, yönetime konmuşlar ve babalarını Fransa’ya sürmüş­ ler. Solmuş sararmış bir Servet-i Fûnun say­ fasında, Ahmet İhsan Beyin Nice’te rastladı­ ğı, ihanete uğramış ve yıkılmış efendi ile ilgi­ li yazısını okudum.

Tokathyan Efendi’nin akıbeti, çok geçme­ di, otelinin de başına geldi. İşletme, bir Ka­ radenizli vatandaşın eline geçti. Adı, Konak Oteli oldu. Kısa süre sonra mal sahibi vakıf, tahliye istedi. Kiracı da her yeri söktü. Tari­ hi eşyaları aldı, bir depoya yığdı. Sonra ne yaptı bilmem.

Harb-ı Umûmî fukarasının âhı mı tuttu ne­ dir, otel önce boşaldı, sonra', şimdi gördüğü­ nüz iş hanı oldu çıktı.

... ... I

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

In semi-structured interview tool, open-ended question related to what is included in sculpture education curricula, which classes should be before these classes

Tatil devresi sona erip karı - koca Gülbenkyan'lar Eden - Roc'u terk eder­ lerken, ünlü zenginin yüzünden düşen bin parçaydı.. Sineklere mağlûp oluşunu bir

«Hayatımızda bütün faaliyetimiz, memleket işle­ rinde keyfî, müstebitçe hareket edenlere karşı mü­ cadele ile geçmiştir» diyen Atatürk, en kutsal

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil

Bu çalışmada belirlenen değerler (dikey sapmanın en yüksek mutlak değeri 4°, ortanca değeri kadınlarda 2° ve erkeklerde 2,5°) sağlıklı Türk genç erişkinler için

Sadrazam Am­ cazade Hüseyin Paşa’nın ye­ dinci göbekten torunu ve vakfın mütevellisi Feyyaz Köprülü, tarihi yapının bü­ rokrasi kurbanı olduğunu be­

Literatürde en sık uygulanan ve önerilen adölesan sağlığını geliştirme programlarının beslenme, egzersiz, hijyen, uyku, alkol, ilaç, sigara kullanımı ve