• Sonuç bulunamadı

Müzisyenlerin kara habercisi:cücü şubat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Müzisyenlerin kara habercisi:cücü şubat"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S A Y F A 17 SABAH

PAZAR YAZI.

Müzisyenlerin

kara habercisi:

Jackie Kennedy

Selahâttin Pınar

1961 ve 62

yıllarında iki

değerli

bestecimizi

kaybederken:

Leyla Sayar'ın

yıldızı

sinemada

parlıyor,

Brigitte Bardot

zirvedeki

yerini

koruyor ve

ABD

Başkanınm

eşi Bayan

Kennedy

"Dünyada

fotoğrafı en

çok çekilen

kadın"

oluyordu.

T

epebaşı Gazinosu tıklım tık­

lım. Sahnede muhteşem bir fa­ sıl heyeti. Hanımefendiler, bey- fendiler masalara kurulmuş. Saz, söz, sohbet.. Bir yaz akşamı ve Tepebaşı Ga- zinosu’nun bahçe kısmı.. Eğlence dün­ yasının tarihi mekânı.

Tepebaşı Gazino’suna gelmişiz o

yaşta. 25 kişi kadar varız. Şaşkınız. Utan­ mak gibi bir şey.. G ece hayatına, gazino­ lara alışkın değiliz.

Arkadaşlardan Sadi, durdu: “-Ba­ bam oturuyor şurda..” dedi. O tarafa yönlendik. Sadi’nin babası bizi görünce rakı kadehi elinde kaldı. Şaşırmıştı:

-Ne işiniz var burada?dedi. Sadık bey amca kızmışü:

“-Biz gazinoda babamızı görsek dört nala kaçardık” diyerek, yanındaki beyfendiye bizi gösterdi “Al işte.. Zama­ ne çocukları üstad..”

“ Üstad” dediği beyfendi, kucağında tanburu ile otur­ muştu. Hoşgörü ile gülüm­ sedi. Üstadın adı: Selahât­ tin Pınar idi. Gelmiş geçmiş en büyük Türk Musikisi us- talanndan.. Tanbur virtüyö- zü ve unutulmaz, benzeri ya­ pılam az bestelerin sahibi

Selahâttin Pınar’dı o bey­ fendi.

Bizim ne işimiz vardı ga­ zinoda? Sadi yanıtladı:

-Baba. Bizim takım şampiyon oldu. Başkan Turan abi mükâfat ola­ rak getirdi gazinoya.

Sadık bey amca inan­ maz gibiydi. “Azıcık yara­ maz” çocuklardık. Fakat Ku­ lüp Başkanımız Turan abi

ortaya çıktı. Onu görünce inandı. Nasıl inanmaz?

Doktor Turan Bozkurt.

Genç, zım ba gibi hekim.

Sadık bey amcayı kaybet­

tik. İstanbul’un en tanınmış sosyete kuyumculanndandı. Ehli keyif İstanbul beyfendi- siydi. Oğlu Sadi, baba mes­ leğini sürdürüyor. Kapah- çarşı tç Bedesten’e girin­ ce hemen sol köşede dükkâ­ nı vardır. Pele gibi top o y­ nardı Sadi.

Selahâttin Pınar üsta­ dı sadece bir kere, o gece görm ek kısmetmiş.

Şubat onu götürmeden şöyle demiş:

Bütün zevklerini tat­ tın hayatın

İçkiler tortulu, mey- valar buruk

Yelkenler yırtılmış,

kürekler kırık

Müzisyenlerin Azraili olan Şubat ayında Sela­ hâttin Pınar’ı kaybettik. Aynen Barış Manço gibi..

Şubat, müzisyenlerin öldüğü aydır. Sonuncusu

Barış Manço. Ve bunları yazarken, Şubat’ta yoğun bakıma kaldırılan Kâmil Sönmez arkadaşımın, tatlı, babayiğit eski dostumun sağlığı için dua ediyorum.

Şubat, uzun yıllar b o ­ yunca şarkıcılan, en çok da bestecileri almıştır.

Bakın Şubat’ta kaybetti­ ğimiz müzisyenlere:

■ Griftzen Asım bey, Şubat 1929

■ Kaptanzade Ali Rıza bey, 16 Şubat 1934

■ Ahmet Mükerrem Akıncı, 17 Şubat 1940

■ Ekrem Güyer, 19 Şubat 1954 ■ Faize hanım, 21 Şubat 1954 ■ Nubar Tekyay, 12 Şubat 1955 ■ Şerif İçli, 3 Şubat 1956

m Nuri Halil Poyraz, 7 Şubat

1956

■ Selahâttin Pınar, 6 Şubat 1960 ■ Sadettin Kaynak, 2 Şubat 1961 ■ Mustafa Çağlar, Şubat 1962 Mustafa Çağlar, çok büyük bir ses­ ti.. İlkokul sıralarındayken Kristal Gazi­

niler, hattâ “ H arp” bile var. 40 kişi kadar batı müzisyenleri..

Bu arada dört sazende göze çarpıyor.

Udi bestekâr Şekip Ayhan özışık (büyük bestecilerin sonuncusuydu rahmetli), Kemanda Üstad Aslan Hepgür, Kanunda Bahattin Erköse,

Yaylıtanbur Muzaffer özpmar. Dört

usta.. Başka kimler vardı? Darbuka, bon­ go, timbal çalan “alaturkacı” müzisyen­ ler.. Piyanoda değerli aranjör Norayr Demirci.

Artık saz mı, orkestra mı desem? O büyük topluluğu idare eden Işıl öztunç

idi. Türkiye’nin yetiştirdiği önemli orkes­ tra şeflerinden.. Düşünün; bir alaturka ga­ zinoda, bir klasik batı müziği şefi.. Beyaz ceketi ile Işıl öztunç müziği başlattı. Gümbür gümbür..

Selahâttin Beyazıt “Ne oluyor?”

dedi “Böyle müziği gazino­ da ilk defa duyuyorum..”

Ö yle bir ses geliyordu ki, sanki

Çaykovski oturmuş alaturka senfoni bestelemiş.

Işıl Tamer hanım “Ben

bu parçayı tanıyorum” d e­ di..

Şaşkınlık geçm eden assolist

Neşe Karaböcek sahneye

geldi. Başladı “o garip müzi­ ğin” şarkısını söylemeye:

Akşam yine gölgen, yine akşam..

O şarkıyı elbette tanıyordu

Işıl Tamer, çünkü besteci Sa­ dettin Kaynak’ın eseriydi. En sevdiği şarkıydı.. Bir senfoni gi­ bi çalınıyordu. Neşe Karabö­ cek’in büyük ideali; Türk Mu­ sikisi eserlerini senfoni gibi çal­ dırmaktı. “Çok sesliliğe en uygun eserleri Sadettin

Kaynak bestelemiş” diyor­

du. Onun eserleri üstüne çalışı­ yordu.

Sadettin Kaynak’ ın bes­ tesi, senfonik orkestra ve ala­ turka çalgıların çok sesli uygu­ lamasıyla bambaşka geliyordu. Yaylı sazların karşılıklı sesleri büyülüyordu. Çok etkilenmiş­ tim. Böylesine güzel müziği bir daha dinleyemedim. Sonra ne oldu? Neşe hanımı, sahneler­ deki ve müzik piyasasındaki

kirlenme küstürdü, çalışmala­ rını yarım bıraktı. Diyordu ki: “ -

Sadettin Kaynak eğer çok sesli müzik yapsaydı, dün­ yadaki modern klasik bes­ teciler arasında anılırdı. Igor Stravinski ve Arthur Schoenberg gibi..”

Bir yandan da “-Türk mü­ ziği besteleri çok sesli ola­

maz, oynanmamak” diyen-

lerce Neşe Karaböcek eleşti­ rildi. Kimlerce? Meyhane müzi­ ğinden ötesini göremeyenlerce.. Statükocular (idare-i maslahat- çılar) değişimi hazmedemez.

Arthur Schoenberg gi­ bi, Yirminci Yüzyılın büyük bestecisi de “değişim” yapınca ağır eleştiriler almıştı. İlk beste­ lerinden “Transfigured Night / Hz. İsa’nın yüzünün de­ ğiştiği gece” sekstet müziği reddedilmişti. Radikal değişim­ lere hazımsızlık sanat dünyasın­ da da vardır. “Müziğiyle bizi yaralıyor” diye eleştirilen bes­ teci Schoenberg’in “Moses

and Aron” Oratoryusu New

York Metropolitan Opera-

s ı’nda bu gece başlıyor. G ör­ kemli bir gala ile.. Bir bakıma sanat dünyası, kötülediği bes­ teciden özür dileyecek.

Sadettin Kaynak besteleri, çok sesli uygulanmalı. Denenmezse bir hâzineyi dipte bırakmış oluruz. Böyle büyük bir müzisyeni de, bir Şubat ayında yitir­ dik. 2 Şubat 1961’de..

Sadettin Kaynak’ı. bir Uşşak beste­ siyle analım:

Gördüm seni birgün, yeni açmış güle döndüm

Coştum şakıyıp, aşk okuyan bül­ büle döndüm

Bak ayrılığın şimdi karanlık ku­ cağında

Bir bağrı yanık, boynu bükük sümbüle döndüm.

nosu’na gittiğimde (elbette babamın elini tutarak) Mustafa Çağlar’ı dinlemiştim. Lacivert takım elbisesiyle çıkar okurdu.. Mikrofonun başına gelir, radyo programı yapar gibi şarkı söylerdi. Sadece, finale doğru, hareketli parçalara geçince mendi­ lini çıkarır sallardı. Arada bir terini silerek. O dönemin bütün solistlerinin sahnede duruş tarzı öyleydi. Allı pullu ceketler giy­ mek, sahnede zıplamak, kıvırmak, “ Ha- aa.. Huu..” diye bağırmak adet değildi.

Mustafa Çağlar söylerken, babamla amcamın konuşmaları şöyle olurdu:

-Münir bey gibi sesi var. (Münir Nurettin)

-Mustafa beyin tarzı daha gazino işi..

Yazar Rauf Tamer’in eşi Işıl hanım Türk Musikisi tutkunu. Rauf Tamer de,

bizim musikiyi üstad derecesinde bilir. 70’li yılların sonuna doğru bir gece Rauf Tamer, Selahâttin Beyazıd ve eşleri

Lunapark Gazinosunda oturuyorduk.

Işıl Tamer hanım bir Sadettin Kaynak

hayranı.

Lunapark’ta perde kapalı. A z önce

Ateşböcekleri kırıp geçirmiş, seyirciyi yumuşatmış ve assoliste hazırlamışlar.

Ateşböcekleri Ercan ile Yalçın’a ne kadar kızıyorum. Gelmiş geçmiş en iyi ko­ medi İkilisi püf yüzüden ayrıldılar.

Evet. Sahne açılıyor. “Aaaa..” diyor gazinodakiler. Sahnede saz yok. N e var?

Senfonik orkestra var. Allah Allah.. Ke­ manlar, kontrbaslar, violalar, çellolar, trompet ve trombonlar, kocaman

timpa-f:Ş-:

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

In addition to network servers and client computers, most networks use two other types of network equipment: communication devices and transmission devices (devices

Araştırmacılar ayrıca hipokampusun kesin görsel-mekânsal bilgi ile ilgili bağlantıları içeren septal bölgesinin hâlâ hızlı, doğru bir mekân belleği

With its college (medrese), elementary school, pub­ lic kitchen ( imaret), library, horologe room, fountain f o r ablu­ tions, drinking water fountain and tombs, the form

arasındaki karşılıklı bilgi alışverişi iletişim olarak adlandırılır.. Bir

Reşid Rıza, idarecinin kendi reyiyle değil de istişâre neticesinde elde edilen çoğunluk görüşüyle kayıtlı olduğunu ispat için, hem Hz. Peygamber, hem de sahabe

Madonna, Bon Jovi, The Police, Shakira gibi ünlü isimlerin aralar ında bulunduğu "Live Earth" konserler serisini NTV bugün saat 10.00'dan itibaren 24 saat canl ı

Mayıs 2018 ile Ocak 2019 arasında yapılan nitel çalışmamızda hem görüşme yöntemi hem de soru kağıdı kullanıldı. Müzisyenlerle ilk görüşme yapılmadan önce

methods_mcgregor_theory_X_Y.html , (08.10.2016) 86–Ahmet Selamoğlu, “ İnsan Kaynakları Yönetimi ve Endüstri İlişkilerinin Zenginliği”, İşveren Dergisi, (Temmuz 2000)