M I S I R ' D A K İ H A Y A T
Kavalalı Mehmet Ali Paşa, OsmanlI yönetimine başkaldınnca zenci askerlerden kurulu iyi kuşatıl-., mış bir ordu Anadolu'ya girip Kütahya’ya kadar ilerledi. Bu askerler yukarıdaki temsili resimde gö rüldüğü gibi Yukarı Mısır’da, Sudan’da yoksul bir yaşam sürüyorlardı.
M iitSYirrm
im n ti cnz\
19S S 3SAM # P
.Tl
87 yaşındaki zenci yurttaş
Ömer Eşol, büyük
ninesinin 7 yaşında
bir köle olarak satıldığını
saklamıyor
Haldun Dormen kıtalararası yolculuğa hazırlanıyor
B A V U L L A R I H A Z I R L I Y O R
Haldun Dormen. sanat danışmanlığını üstlendiği bir bankanın organizasyonu ile Yıldız Kenter’in oynadığı “ Ben Anadolu” adlı oyunun Londra ve New*York’ta bi rer gece sahneleneceğini anlatırken heyecanlanıyor. İstanbul-Londra ve daha sonra İstanbul-N ew York arasında üç günlüğüne gidip gelecek olan Haldun Dormen, şimdiden bavulları hazırladığını söylüyor. (Fotoğraf: Erol DİKSOY)
Suyuk
maraton
“Hangisi Karısı?”
adlı oyunun 150. kez
sahneleneceğini
söyleyen ünlü
yönetmen, ayrıca
Yıldız Kenter’in rol
aldığı “Ben
Anadolu”hun
Londra ve New
York’ta birer gece
oynanmasında görev
alacağını belirtiyor
T
İYATRONUN ünlü oyuncusu ve yönetmeni Haldun Dormen yeni bir maratonun eşiğinde... Bu ay, üç önemli tiyat ro olayım bir arada yaşayacağını söyleyen Dormen, "H em sevinçli, hem de heyecanlıyım" diyor.
Haldun Dormen, İstanbul - Londra - New York arasındaki ma ratonu için şunları anlatıyor:
"Bn sezonun başında oynama ya başladığımız 'Hangisi Karısı' ad lı oyun umduğumuzun çok üzerin de ilgi gördü. Şubat ayının son haf tası içinde 150. oyunu sahneleye ceğiz. Bu arada sanat danışmanlı ğını üstlendiğim bir bankanın or- ganizayonu ile Yddız Kenter'in rol aldığı ‘Ben Anadolu’yu 19 Şubat'ta Londra’da, 26 Şubat’ta da New York’ta İngilizce olarak sahneleye ceğiz.”
YOĞUN TRAFİK
“ Bu yüzden 16 Şubat Pazar ge cesi oyunumu oynadıktan sonra, 17 Şubat Pazartesi sabahı uçakla Londra’ya gideceğim. Çarşamba gecesi oyun sahnelenecek ve ben perşembe sabahı uçakla Türkiye’ ye dönüp o gece yine sahneye çıkacağım" diyen Haldun Dormen,
Amerika planlan ile ilgili olarak şunlan söylüyor:
“ 20 Şubat Perşembe gecesinden 23 Şubat Pazar akşamına kadar oyuna devam edeceğim. 24 Şubat Pazartesi sabahı da New York’a uçacağım 26’sında ‘Ben Anadolu’ oyunu sahnelendikten sonra ertesi gün Türkiye’ye dönüp yine ken di oyunuma yetişeceğim. Kısacası, benim açımdan çok yoğun bir ti yatro trafiği var önümüzdeki gün lerde.”
RADYO VE T V ’YE DEVAM
Tiyatroculuk ve sanat danışman lığının yanı sıra radyoda cuma gün leri TRT-3 yayınında yer alan “ Mü zikallerden Bir Yıldız” programın da ve TV’de perşembe geceleri ya yınlanan “ Sinema Sanatından” da sunuculuk yapan ve metinlerini ha zırlayan Dormen, bu konuda da şöyle diyor:
“ Aslında bu kadar işe nasıl ye tişebildiğim! ben de bilmiyorum. Ancak hepsi için kendime göre ayn birer sistem kurdum .”
_ L
Çırpı köyünde, çırçır makinesinde çalışan
Halil Doğuluer, ak pamukla kara derili
insanın yüzyıllardır ayrılmayan yazgılarını
simgeliyor
7 Y A Ş I N D A K İ K Ö L E
Çırpı köyünden 87 yaşındaki Ömer Eşol’un ninesi de Tü rk iye ’ye İlk kez gelenlerden. Köle tüccarlarınca 7 yaşında kaçırılıp Tire Paza- rı’nda bir çiftliğe satılan küçük, ürkek bakışlı bir kız... Ömer Dede bir köle torunu olduğunu saklamıyor...
— o —
“ Akşama niyet, sabaha hürmet Kolumuza kuvvet, kesemize
bereket Ağamıza devlet, hükümetimize
nusret İbrahim Paşa’ya rahmet Bir daha rahmet, bir daha
rahmet!”
B
İR zamanlar pamuk işçileri nin, her akşam kazmayı, ça payı bırakırken, hep birlik te İbrahim Paşa’ya ettikleri minnet duasıdır bu.Tarihimizde çok İbrahim Paşa
vardır. Bizim söz konusu ettiğimiz Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nm oğlu İbrahim Paşa. Ana dolu’nun güneyi ile batısına zenci akımını başlatan kişi.
KAÇIRILAN NİNE
Bayındır’a bağlı Çırpı bucağın da, Ömer Dayı ile sohbet ediyoruz.
Ömer Eşol, 87 yaşında... Sevimli bir ihtiyar. Akşam serinliğinde, ba şına doladığı atkısı, feri azalmış göz leriyle ağır ağır, kısık bir sesle an latıyor.
İbrahim Paşa'nın kim olduğu nun çok iyi farkında. Atalarının kö le olduğunu da saklamıyor. Köle olan, ninesi.
“ Kökler” dizisinde seyrettiğimiz aynı yöntemle, Sudan’da ninesini, henüz 7 yaşında iken, köle tüccar ları kaçırmışlar. Diğer yüzlercesiy- le birlikte bir gemiye doldurup, Anadolu’ya getirmişler. Tire’de, kö le pazarında satmışlar o minik, ür kek bakışlı kızı...
İLK PAMUK İŞÇİLERİ — “ Kim almış, nasıl almış, ha tırlıyor musunuz?” diye soryorum. Yok, o kadarını hatırlamıyor!
— “ Buraları hep çiftlikti oğlum” diyor. “ Daha benim genç liğime kadar, binlerce köle çakşır dı buralarda. Pamuk ekilirdi. Pa mukta o zaman buranın yerlisi ça lışmazdı. Sivrisinek, sıtma, batak lık... İnsanları kırar, geçirirdi. Biz- leri, sözde daha dayanıklı olduğu muz için getirtmişler. Dedelerimiz ta aşağılarda, Dalaman’da filan bü tün o batak yerleri kurutmuşlar. Bizden başka kimse çalışmazmış pamukta, ilk zam anlar...”
Ömer Dayı’mn ninesi, başka yollardan getirtilmiş bir diğer köley le evlenmiş, daha sonra... Bunlar çok eskilerde oluyor. 7 yaşında Türkiye’ye getirilen kızcağızın toru nu büe, bugün doksan yaşma mer diven dayamış durumda.
ZENCİ ASKERLER
Çok eskiler dediğimiz, 1830’lu yıllar...Osmanlı tahtında, II.M ah mut var. Mısır valiliğinde de, bu eyaleti bağımsız bir devlet gibi, ba şına buyruk yöneten Kavalalı Meh met Ali Paşa! Kendi ordusu, donan ması, mâliyesi, batılı ölçülerde as keri ve teknik okulları var. Mısır’ da tarımı geliştirip, ülke gelirini bir kaç kat artırmış.
Paşa, bazı isyanlara bastırılması karşılığında kendisine Girit, Suriye ve Trablusşam valiliklerinin verilme- yişini bahane ederek, isyan ediyor. O sırada Yeniçeri Ocağı dağıtılmış, yeni askeri düzen ise henüz rayına oturtulamamıştır.
Akka, Şam, Hama ve Humus’u
aldıktan sonra, karşısına çıkan her Osmanlı birliğini çiğneyip geçen Mı sır ordusu, İbrahim Paşa komuta sında Çukurova’ya giriyor. Bu ara da derme çatma bir Osmanlı ordu su da, güneye iniyor. Çetin bir yü rüyüştür bu. Birliklerin doğru dü rüst bir eğitimi bile yok. Silahlan da derme çatma. Karşılannda ise, iyi eğitilmiş, donatımı tam zenci as kerler...
İşte bu askerler Çukurova’dan, Konya ovasına yürürler. Mevsim, kıştı.
Osmanlı birliklerinin komutanı
Sadrazam Reşit Mehmet Paşa, “ Bu Konya’nın soğuğuna zenciler dayanamaz” diyerek, Afrika köken li askerleri mevsim koşullan Ue yen mek düşüncesinde.
Ancak Sultan’dan taarruz emri gelince savaş başladı ve sonuç, Os manlI ordusu için tam bir felaket ol du. İlk kez bir sadrazam savaşta tut sak düşerken, 30 bin Türk askeri de şehit düştü. Mısır askeri, Kütahya’ ya kadar ilerledi.
1833’te imzalanan Kütahya Ba- nşı Ue Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ nın oğlu İbrahim Paşa’ya da Ada na Valiliği verildi.
PAMUK KÖLELERİ İbrahim Paşa’nın Anadolu’ya getirdiği askerlerden bir kısmı geri ye dönmeyip, Çukurova ve Ege’deki bazı verimli topraklara yerleştiler.
İbrahim Paşa, değeri iyice artan pa muğun, kendi kontrolündeki top raklarda ekimini başlattı. Mısır ve Sudan’dan çok sayıda köle getirtti. Ama bir yandan da bu kölelerin ve rimli çalışması için, belki de Türki ye’nin Uk iş yasasım çıkarttı. Haf tada birbuçuk gün izin, çalışma gün
lerinde de çeşitli aralıklarla toplam üç saat çalışma molası kuralı getir di. Pamuk işçilerinin minnet dua sı, bundan kaynaklanır.
işin garibi, pamuk ekimi için ge milerle zenci köle Türkiye’ye gön derilirken, Mısır donanmasında gö rev yapmak üzere de, Doğu Kara deniz’in usta denizcüeri Lazlar da, İskenderiye’ye akın ediyordu.
Çırpı köyünde çırçır makinele rinin aralıksız çalıştığı bir atölyeye giriyoruz. Atölye, muhtar Haşan Güldudak’a ait. Muhtan Haşan,
aynı zamanda imam.
AFRİKALI RUHU
Çırçır makinesinin başında ise, Sudan kökenli Halil Doğuluer. Yüz yıllardır ak pamukla, kara derili in sanın birbirinden ayrılmaz yazgıla- nmn tipik bir örneği.
Birkaç gündür bu yörede yaşa yan zentileri sorup soruşturduğumu zu o da duymuş. Laf, köyden köye yayılıyor zaten. Yeniçiftlik, Atala- m, Subaşı, Naime, Tulum, Hasköy, Çırpı. Her köyde yaklaşık 50-60 Af rika kökenli yurttaşımız yaşıyor. Türkiye’deki toplam sayılarım ise, kendüeri de bilmiyor. Kimi bize kar şı ürkek, kimi kızgın, kimi de can dan.
Çırçırcı Halil, davranıştan, gi yimi ve şivesi ile tipik bir Egeli. Hani gözünüzü kapayıp dinleyin, zenci ol duğu aklınıza gelmez.
— “ Biz, siz sormasamz, Afri k a’dan geldiğimizi aklımıza büe getirmeyiz” diyor.
— “ Peki, hiç merak etmediniz mi?” diye üsteliyorum.
— “ Ne bileyim, gelmişler bu raya işte! Çok eskiden kahvede, şurda-burda anlatırlardı bir şeyler... Sultan’m, çiftlikleri varmış buralar da. Oralara getirmişler bizi. Şimdi hepimizin kendi tarlası, evi var. Al lah’a çok şükür, hiçbir şeye muh taç değiliz.”
Sayılannın çok az olmasından mı, yoksa Anadolu insanının ırk ay nım nedir bilmeyen geleneksel tu tumundan mı nedir, yerleştikleri bu topraklarda, rahat ve tasasızlar. Ta saları varsa da, bunlar beyazlarla ortak tasalar. Geçim gibi, pahalı lık gibi, gübre sıkıntısı gibi.
Onlara soru sordukça, burada olmayan bir şeyi, ırk aynmını san ki ben hatırlatıyormuşum, ben kö- rüklüyormuşum gibi bir sıkıntı ba sıyor içimi. Sorun olmayan şeyi, so run yapmak gibi!
— “ Peki, sizin bu Doğuluer so yadınız nerden geliyor.”
— “ Doğudan geldiğimiz için, dedem bunu almış kendine.”
— “ Ama geldiğiniz yer doğu değil ki. Tam güney!”
— "O zamanlar doğu bilirler miş herhalde...”
Anlayacağınız, genel bir kayıt sızlık var köklerine karşı. Ancak da ha sonra değineceğimiz gibi derile rinin rengini hepten unutmuş değil ler. Bilincinde olmasalar bile, Af rikalı ruhu hâlâ içlerinde yaşıyor.
YARIN' BEKÂRLAR KÖYÜNÜN
ZENCİ MUHTARI
Z E N C İ L E R Y E P A M U K
Pamuk deyince, hep zorla çalıştırılan köleler akla gelir... Sanki bu ak bitki ile kara derili insanın ortak bir yazgıları vardır. Sudan kökenli Halil Doğuluer de, Çırpı köyünün ortak malı olan çırçır makinesinde gün boyu ak pamuklarla haşır neşir. Ama zoraki de ğil, zevkle . Yanındaki muhtar Haşan GOldudak’la şakalaşarak.
Taha Toros Arşivi