• Sonuç bulunamadı

Başlık: CUMHURİYET, 29 Kasım 1955 BÜYÜK BİR HOCA, BÜYÜK BİR HUKUKÇU : BAHA KANTARYazar(lar):KUNTER, Nurullah Cilt: 12 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Hukfak_0000001257 Yayın Tarihi: 1955 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: CUMHURİYET, 29 Kasım 1955 BÜYÜK BİR HOCA, BÜYÜK BİR HUKUKÇU : BAHA KANTARYazar(lar):KUNTER, Nurullah Cilt: 12 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Hukfak_0000001257 Yayın Tarihi: 1955 PDF"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET, 29 Kasım 1955

BÜYÜK BİR HOCA, BÜYÜK BİR HUKUKÇU :

BAHA KANTAR

Yazan: Priof". Dr. Nvrtvdhh KUNTER

Arkadaşları, meslekdaşlan ve yetiştirdiği on binlerce talebeden Is-tanbulda bulunabilenleri, geri dönülmez bir yolculuğa çıkan Ord. Prof, Baha Kantarı geçen haftanın yağmurlu bir gününde gözleri yaşlı teşyi ettiler.

Ord. Prof. Baha Kantar sekiz sene İstanbul Hukuk Fakültesinde emek vermiş, Ankara Hukuk Fakültesinin kuruluşunda kendisine vâki daveti kabul etmiş ve 25 sene de Ankara Hukuk Fakültesinin ceza hu­ kuku kürsüsünü tam bir salâhiyetle işgal eylemiş ve memlekete on bin­ lerce talebe yetiştirmiştir. Merhum, Ankara Hukuk Fakültesinde uzun zaman Dekanlık da yapmış, Fakülteye değerli hizmetlerde bulunmuştur. Fakültenin yeni bir binaya kavuşmasında büyük gayretleri geçmiştir.

Merhumun talebelerinden biri ve halefi olan Profesör Faruk Erem, onun, yirmi iki yıl kadar önce, ceza hukuku dersine başlarken şu sözle­ ri söylediğini nakleder: "Bu müessese Atatürk tarafından açılmıştır. Ço­ cuklar gözünüzü açın. Eğer bu memleketin yükselmesini istiyorsanız, Atatürkün ne yapmak istediğini, ne düşündüğünü anlamağa çalışın. Bana gelince, ben burada hocayım. Ama Türk ordusunda vazife gören bir nefer ne kadar şerefli bir iş görüyorsa, benim vazifem de o kadar şereflidir".

Merhum az Jakat özlü eser vermiştir. En büyük eseri üç cildlik "Ce­ za muhakemeleri usulü" kitabıdır. Üçüncü basısı yapılan bu eser, çok titiz bir çalışmanın mahsulüdür. Hoca cümleleri ve kelimeleri üzerinde durmuş, onları bir kuyumcu gibi işlemiştir. Yakın mesai arkadaşı Pro­ fesör Erem, bir satırına bazan bir hpfta emek sarfettiğini söylemektedir. Alman kaynaklarına da başvurmak suretiyle hazırlanan bu eser, mü­ ellifin şahsî görüşleri kadar, bizlere ceza usulü hukukunda Alman

(2)

dokt-ORD. PROF. BAHA KANTAR

rinini ve tatbikatını da nakletmesi bakımından da çok büyük bir değer taşımaktadır. Ceza usulü hukukunun çetin meseleleri ile karşılaşan hu­ kukçular, müşküllerini yenmek ve ceza usul kanunlarımızı daha iyi anlı-yâbilmek için daha uzun zamanlar bu esere başvuracaklardır.

Ord. Profesör Kantar düşündüğünü söyliyebilen, lâfını esirgemi-yen bir insandı. Son dersinde bunun sebebini şöyle anlatmıştı: "Tedris hayatı bir dostluk camiasıdır. Sizlere acı sözler de söylediğim olmuştur. Şunu iyi biliniz ki sizlere icabında acı söylemesini bilenler, sizin en ha­ kikî dostunuzdur". Merhum talebelerine çok şey öğretmiştir. Bunların başında hukukun dürüstlük, objektiflik olduğu gelir. Dürüstlük ve ka­ rakter mevzuundaki hassasiyeti kadar, irşat edici nasihatlerini esirge memesi ile tanınmış olan Ord. Prof. Baha Kantar, 1953 yılında yaş haddi dolayısile emekliye ayrılmıştı. O sene Ankara Hukuk Fakültesi­ nin 2 8 inci ders yılı açılırken, arkadaşları ve talebeleri onun meziyetle­ rini, memleketin ilim hayatına yaptığı hizmetleri andılar. O senenin açılış dersini merhum verdi. Tedris hayatını kapıyan bu açılış dersinde, Ord. Prof. Baha Kantar, âdeta hukukî vasiyetini yaptı.

Merhum, bu son dersinin mevzuu olarak hâkimleri seçmişti. Aşa­ ğıdaki satırlar, hâkimlerin kanun karşısındaki durumlarını tetkik eden son dersinden alınmıştır: "Şurası muhakkaktır ki, bugün, faaliyetlerinde hukuk kaidelerini tanıyan devletler, kaza vazifesini görenlerin tam bir istiklâle sahip olmalarını kabul etmişlerdir". "Milet iradesini izharda tamamiyle müstakil olduğu cihetle, onun vekilleri olan hâkimlerin de vazifelerini icrada tam bir istiklâl sahibi olmaları lâzımdır". "Teşkilâtı1 Esasiye kanunumuz, hâkimin istiklâlini tahkim için bunu teminata bağ­ lamıştır: Hâkim kanunun tayin etmiş olduğu haller haricinde azledile-mez. R k n m e göre, hâkimi rızası olmaksızın görmekte olduğu davadan ayırıp yedeğe almak da azildir".

"Gene fikrime göre tekaütlük yaşı henüz gelmemiş fakat muayyen bir seneyi doldurmuş olan hâkimleri tekaüde sevketmek hakkını hükü­ mete veren kanun da, hâkimin bitaraflığını ihlâl edeceği cihetle onun istiklâlini rencide eder. Tekaütlük sinnine gelmiş olan bir hâkimin va­ zifesini temdid etmek de gene yukarıda arzettiğim sebeblerden dolayı esas teşkilât kanununa aykırıdır".

"'Kaza kuvvetine hürmet ve emniyet için diğer iki teminatın daha bulunması lâzımdır: Bunlardan biri muhakeme usulünde teminat, diğe< ri adliye teşkilâtında teminattır. Usule müteallik teminat, muhakemeinn aleni olması, davacı ile davalının aynı hak ve vazifelere sahip bulunması

(3)

6 NURULLAH KUNTER

gibi hallerdir ki bunlar ceza ve hukuk muhakemeleri usullerinde birer birer gösterilmiştir".

"Geniş olan, fakat bir çok yerlerde münakalat vasıtalarından mah­ rum bulunan, hususile kış mevsiminde bir çok yollan kapanan bir mem­ lekette, bu haller devam ettiği müddetçe, istinaf mahkemeleri tesis et­ menin adalet için bir teminat olacağına çok şüpheliyim".

"Temyiz mahkememizin işlerini çoğaltmaya saik olan sebeblerin en başında, kanun yapmak tekniğinin fena olması gelir".

"(Meşrutiyet bize iyi bir adalet cihazı bıraktı. Bu cihazı daha ziya­ de tekemmül ettirmek bize düşer. Gönlüm, memleketi ve adaleti seven­ lerle birlikte şunu istiyor ki, bizim neslin gelecek nesle bırakacağı ada­ let cihazı, geçmişin bize bıraktığından daha üstün olsun."

Talebesi olmak şerefine eremediğim, fakat kitablarından ve irşat­ larından her zaman istifade ettiğim, teveccühüne mazhar olduğum Ord. Prof. Baha Kantara Tanrıdan rahmet dilerken, onun son dersinde, kür­ süden inerken söylediği şu son sözlerini nakletmeği bir vazife biliyorum:

"Şimdi, beni seven eski ve yeni bütün talebelerim, size söylüyo­ rum: Eğer hayatta bulunduğum müddetçe fâni benliğimi, öldükten son­ ra ruhumu memnun ve şadetmek isterseniz, hafızanıza nakşetmenizi istediğim şu sözlerimi daima hatırlayınız: Dürüst olunuz, dürsüt olunuz, dürüst olunuz."

Referanslar

Benzer Belgeler

Annem ve babam buyuk risklere atılarak, yanı daha once düşünemeyecekleri miktarda borçlar alarak yepyeni bir iş kur­ dular Babam, şehir dışındaki işinden ayrılmış

Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Özel Eğitim Birimine devam eden otistik bir çocuğun &#34;ellerini ağzına sokma&#34; davranışı için aşırı düzeltme

Genel olarak afazik bozukluklar, bi­ reyin dile ait sembolleri kullanmasını ve birbi­ rinden farklı durumlara uygun biçimde davran­ masını engelleyen bir yoksunluk durumudur ve

Kaynaştırmamanın ana fikirlerinden birisi, öğretim programlarının, öğren­ cilerin gelişimlerinin her kritik dönemine başarıyla başlamalarına ve bu başarıyı

Strain ve Looke (1976) 'un belirttiği gibi, otistik çocukların yaşıtlarıyla çok seyrek etkileşime girmele­ ri de bu çocukların uygun sosyal becerileri ve tek başına ya

Yazılı basının bu tür im­ kansızlıklar içinde olduğu da gözönüne alınarak en uygun tavır özel veya resmi radyo ve televizyon İstasyonlarının görme Özürlüler

Sosyal Beceriler: Gören birey­ lerin olduğu kadar, görme özürlü bireyle­ rin de sosyal ilişkilere gereksinimleri vardır ve bu bireyler görme duyularının yokluğu

l Okut öncesi etkinlikten içinde ço­ cukların en aktif olabildikleri ve diğer çocuk­ larla en yoğun sosyal iletişime girebildikleri etkinlik, serbest oyun saatidir Bu