• Sonuç bulunamadı

A. Hamdi Tanpınar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "A. Hamdi Tanpınar"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ı* * * ‘» * * * * * ^ ^ * * ^ ^ >^ ^ ^ * ^ « * ^ ^ * * <* ^ ^ ^ * * ^ ^ ı ^ * ı* f t ^ ^ ^ v f t v ı v ı v r ı v ı v ıv r r r r r n v r ı n r ı r j

A. Hamdi Tanpınar

ik i gün önce kaybettiğimiz de­

ğerli sair ve fikir adamı Ahmet Hamdi Tanpınar, 1901’de doğmuş tu. Tahsilini Edebiyat Fakültesin de yaptı. Ondan sonra da kendi­

sini edebiyata verdi. Muhtelif

liselerde, bu arada Ankara Gazi Lisesinde öğretmenlik yaptı. Ede­

biyat öğretmenliği, yetiştirdiği

gençlere bilhassa şiir şevkini ver­ mesi bakımından çok başarılı ol­ muştur. Merhum Orhan Veli Ka- ııık ’dan llam di’nln hocalığına nİt az hikâye mi dinlerdik?

Tanpınar, 1940’da İstanbul üni­ versitesi Edebiyat Fakültesine bağ tandı, öğretim görevlisi oldu, Pro fesör oldu. Yakın devir edebiya­ tım ızın bilhassa tahlil yönünden ele alınmasında, üniversitemize o zamana kadar hâkim' olan tarihçi göriiçe bir tazelik kattı.

ŞAİR M İZACI VE T İTİZ LİK LE R İ

Alımet Hamdi Taupmar’a mer­ hum demek insanı fena halde ya­ dırgatıyor. Hele kendisini sevdi- nizse... ki, onıı sevmemeye imkân yoktu, ile r gerçek entcltaktüel'den

çok daha fazla sevimli idi. Sev­

diği insanlara karşı da son derece

bağlı idi. Bunun canlı şahitleri

henüz arasmzdadırlar.

Soylu sairdi Tanpınar. Kendisi­ ne bir takım şairlerin tesir ettiği­ ni saki tınazdı. Ama daima en iyi ve en giizel ifade yolunu aramak tan da geri kalmadı. Bugün, çağı­

mızda yaşamış şahsiyet sa’*4* '

birkaç şairimizden biri <İe odur.

Sair mizacı, şiiri anlayış tarzı

onu bir İC hayatın d*sn vuruşu

sayması, yani ferdiyetçi görüşü

tamamiyle estetik plânda kalan

bir görüştü. Yoksa, Tanpınar, e-

deblyatın cemiyetle, çevre şartla-

rlyle İlgisin!, eserinde en güzel

açıklayanlardan biriydi.

Yirmi yıldan fazla oluyor ga­

liba. l»ir gün, şimdi yıkılm ış bil­

ettiği günde yazısını almaya r !*

ttğim zaman oını darmadağınık k i­

tapları arasında çalışır buldum.

Eski harflerle, incecik satırlarla,

çizişler, tahlillerle dolu sayfalar

doldurmuştu. Bunları bozuyor, y e ­ niden dlizetiyordu. Dostluk, ısrar, yalvarma, bitmiş görünen yazıyı elinden alamadım bir türlü. Bir

başka gtin tekrar gitmeye razı

oldum. O da yazışım bitirmeye

razı oldu. Aynı tecrübeyi üç ke­ re tekrarladıktan sonra, güzel bir nesir elde edebildik.

Gtiç yazardı Ahmet Hamdi.

Çünkü yazısının fikir yönünden zengin olmasını isterdi. Anı a ciim

taleri de hayli k ıvn n tılı, uzun,

karışıktı. Basit’in yalınlığına in- mektense, yüklünün k a lık lığ ın ­ da kalmayı tercih ederdi. Nesir­ leri içinde ne Tanzimat Edebiya­ tı tarihi, ne bir başkası. Beoce «Beş Şehir» onun şaheseridir. Ma­

alesef birçok makaleleri, incele­

meleri orada burada, dergi ve ga­

zete sayfalarında kaldı. Bunları

derleyip toplamak, içlerinde çok

zengin fikir ve duygu malzemesi bulunan birkaç cilt meydana getir nıek, hiç değilse Edebiyat Fakül­ tesince başarılmalı.

HİÇTEN ÇIK AN D ARGINLIK

Tanpınar son derece hassas, a- lıııgaıı adamdı. Sanatkâr mizacı­

nın içliliğini takdir etmeyenlere

kapalı kalırdı. Yirmi y ıl kadar

önceydi galiba. Tarihini pek lıe tırlayamnyacağım. Rahmetli tsma il Habip’ta Aptuibd»

utanında, bir meseleden dolayı tartışmaları ohmıştu. Hamdi, Ha- IHp’ln yüzüne bir tokat mı, yum riık mu ııe, aşketmiştl. Habip ise, pehli%ranlığa leke sürmemek için,

kendisinden hayli farklı olan

Hamdi’ye mukabele etmemişti.

Hamdi buna çok üzülmüştü tabiî. (Devamı sa: 5 stt: S de)

Yazan:

Zahir Güvemi!

İtinan, yerinde yeller esen Bcya-

zıt’daki Külliik’de oturuyorduk.

Nurullah Ataç, birdenbire Hatmi: itin mısralarını okndıı:

Ne içindeyim zamanın No de büsbütün dışında Yekpâre, geniş bir ânın Parçalanmaz akışında

Ondan sonra da âdeta heyecanlı bir nutuk çekti:

— Haydi gel de Hâşim’e hak

verme bakalım. Şiirde mâna ara

yanlar, bu nıısralanıı mânâsım

bana izah edebilirler mi? Zaman bir bütün. İçindeyiz pekâlâ ne Haindi bıımı kabul etmiyor. İçinde değilim diyor. Dışında da değil. Neresinde öyleyse? Var mı bu mis raiarda mantık, insicam? Yok el­

bette, yok. Ama sür var. Ada—

bize, pekâlâ bu mânâsız mısrala— manalıymış gibi, hattâ felsefi bir nıânsı varmış gibi kabul ettin- Düşünmüyoruz bile okurken aca­ ba bunlar ne demek diye... tşte

şiir, sana... Gerçek şair budu-

kelimelerin cambazıdır. Kelimele­ rin şiirini duymak, mânayı veh­ mettirip şiir yaratmak...

Sonra, zannederin Ataç, bunla­ rı bir yerlerde de yazdıydı. N- kadar hakkı vardı ve ister yer yer V aliryyi, ister Yahya Kemal’i

andırsın, Hamdi’niıı tamamiyle

kendine mahsus bir terkllı! vardı Çok titizdi şfimde. Az yazdı, o- mnı idn...

NESİRLER» YA ZM A GÜÇLÜĞÜ

Sevgili Taupınar'ııı nekadar giiç yazdığına bir ümek vermek iste­ rim. Bir yazı için epeyi peşinde

koşmuştuk. Nihayet Ayazpaşada-

(2)

Ahmet Hctmdi

T a n p m a r

(Eaştarafı 2 nci sayfada)

O zaman gençtik, gazeteciydik.

Hâdiseye sarıldık. Tanpınar’ın

bir karikatürünü çizdim Akbaba’ da: Habip’i »eı-e sererken... Ara­

dan biraz zaman geçti. Yine bir

gün Kiilitik kahvesinde Nurallalı

Ataç, Hamdi Tanpınar, oturuyor­

duk. Bir süz geçti. Birdenbire

Tanpınar sinirlendi ve bana: — Sen zaten öteden beri bana

kancayı taktın. İstemiyorum e-

fendim. Yapma karikatürümü,

bahsetme bir daha benden. Lü­

zum yok!.

diye parladı. Fena halde nıah-

çnp oldum. Nurullah, onu yatış­

tırmaya uğraştı. Ama, o zaman­ dan sonra tam yedi sene, benim­ le konuşmadı. Bense, Hâşim gibi, kendini yakışıklı bulmadığı için

fotoğraf bile çektirmeyen Ham-

di’yl üzmekten pişman, bir daha

hiçbir vesileyle onun hakkında

birşey yazmadım, çizmedim. N i­

hayet bir gün Ayasofya Müzesi’ nin eski Müdürü Merhum Rama- zanoğlu’yla Erenköyüne, bize gel

diler. Ramazanoğlu gibi, Hamdi

Tanpınar da ağzının tadını bilir­ di. Bekâr yaşadığı İçin kendisinde daima bir yuva hasreti vardı. Yap tığım amatörce resimler üzerinde gayet ciddî tenkitlerle bana yol göstermişti. Yanında, bilhassa ben dişi hakkında ağzımı açamaz ol­

duğum için, gizli bir memnuni­

yetle, gösterdiğim dikkatin tadını çıkarır, lüzum görürse; kendisiy­

le kendisi alay ederdi. «Saatleri

Ayarlama Umum Müdürlüğü fik ­ rini önce bir piyes, sonra bir ro­ man olarak o zaman ortaya atmış ti. Bir ara da. tefrika edilen «Hu­ zur» adlı romanında bahsetti.

— Yazmcaya kadar benim buzu rom kaçtı biraz da okuyanların

huzuru kaçsın, diye yayınlıyo­

rum! ESERLERİ:

Hamdi’nin «Şiirler» I geçen Şu­ batta, Yedltepe Yayınları arasın­ da Çıktı. Abdullah Efendi’nin Rü­ yaları (1943), Yaz Yağmuru (1955)

gibi hikâye kitapları, Beş Şehir

(1946) denemesi, Yahya Kemal

ve Abdülhak Şinası Hlsar'ın da

yazıları bulunan eserdeki İstan­

bul’u (1954) herşeyl İçinden gö­

ren ve gösteren eserlerdir. Bun­

lardan başka XIX Asır Türk Ede­

biyatı Tarihi’nin birinci cildi

(1949, 1954) Evripides’den Alkes-

tis (1943), Medea (19--), rjektra

(1943) tercümeleri de gayet düz­ gün Wr dille Türkçe'ye kazandı­ rılm ış eterlerdir.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Özellikle kadınlarda menopoz sonras ı dönemde östrojen düzeylerinde dü şme, virilizan be- lirtilerde artma ve erkeklere göre daha ileri ya şlarda psikoz olu şumunun

As a result, while total CSF tau level could be used as a marker for neuronal damage, phosphorilated tau levels are useful in monitoring formation of neurofibrillary tangles..

3- Rosenthal NE, Sack DA- Gillin SC- et al: Seasonal affective disorder a description of the sydrome and preliminary with ligth trerapy.. 4- Wehr TA and Rosenthal NE: Seasonality

Örneğin fen bilimleri derslerinde temel konuları öğretmek belki de birçok öğrencinin kafasında, bilimin bir bilgiler topluluğu olduğu ve bunun kesin doğru olduğu

Spearman rho de ğ erinin 0.45'in (t de ğ eri 2.76'den büyük ve p de ğ eri 0.01'den küçüktür, serbestlik derecesi tüm de ğ erlerde 29 dur) Spearman rho de ğ erinin

Spearman rho de ğ erinin 0.45'in (t de ğ eri 2.76'den büyük ve p de ğ eri 0.01'den küçüktür, serbestlik derecesi tüm de ğ erlerde 29 dur) Spearman rho de ğ erinin

Dil kanserinin genç hastalarda yaşlı hasta grubuna göre daha agresif seyrettiği, loko-rejiyonal nüks ve sağkalım oranlarının daha kötü olduğu bir çok hekimin

Mala yönelik suçlardaki artış şehirlerde daha bozuk olan gelir dağılımı, daha yüksek oranlardaki işsizlik, şehirde sosyal bağların zayıflaması sonucu olarak azalan