A
L
B
U
M
A
L
B
U
M
Koleksiyonu / CollectionI
İ0C 3
Ali
RlZ3.’mn
istanbulu
The Istanbul of
Hoca Ali Rıza
N A C İY E T U R G U T - Ö M E R F A R U K Ş E R İF O Ğ L U
œ
M açka Mezat Arşivi /.Archive
İstanbul peyzajlarıyla ünlü
Hoca Ali Rıza’nın
yapıtlarının her biri, hem
sanat eseri, hem de tarihi
birer belge...
Famous for his İstanbul
landscapes, Hoca Ali Rıza
left us canvasses that are
both works of art and
historical documents.
■ ■
Ü
stün gözlem gücü ve sanat tutkusuyla kişisel üslubunu oluşturmuş ilk Türk ressamlarındandı Hoca Ali Rıza Bey. Doğayı en büyük öğretici olarak kabul eden sanatçının gözlem yeri ise İstanbul’du. En çok da Üsküdar... Bu yüzden genelde İstanbul’, özelde ise ‘Üsküdar Ressamı' olarak tanınır.Gelin şimdi, İstanbul’un kaybolan kültürel değerlerini belgesel bir yaklaşımla ölümsüzleştiren Hoca Ali Rıza’nın eserleriyle bir tarih yolculuğuna çıkalım. Ölümünün 75. yılında onu anarak...
SANATA ADANAN 47 YIL
1858’de Üsküdar’da dünyaya gelen Ali Rıza Bey’in resim yeteneği çocuk yaşlarda fark edilir. Bunda babasının hat sanatıyla olan uğraşısının etkisi büyüktür kuşkusuz. Üsküdar Rüştlyesi’nde başlayan resim merakını, Kuleli Askerî İdadisi ile o zaman ki adı Mekteb-i Harbiye-I Şâhâne olan Harp Okulu’nda sürdürür Ali Rıza Bey. Bu sırada Osman Nuri Paşa, Süleyman Seyyid ve Mösyö Gués gibi seçkin hocalardan
W
ith his keen power of observation and his burning love of art, Hoca AliRıza Bey was among the first Turkish painters to develop an individual style. Taking nature as the greatest teacher, he made Istanbul his site of observation. And above all Üsküdar. For this reason he is generally known as the ‘Istanbul Artist, ’ and specifically as the ‘Üsküdar Painter.' Join us now on a historical journey with the works of Hoca Ali Rıza, who brought a documentary eye to bear as he immortalized the vanishing cultural beauties of Istanbul. In the process, we will be commemorating him on the 75th anniversary of his death.
47 YEARS DEVOTED TO ART
Born in Üsküdar in 1858, AH Rıza Bey gave evidence even as a child of his
Hoca Ali Rıza’nın ‘Kızkulesi’, Portakal Sanat ve Kültür Evi Arşivi (üstte); Fausto
Zonaro’nun fırçasından Ali Rıza Bey, A. Cem Ener Koleksiyonu (üstte solda).
Hoca Ali Rıza's 'Maiden's Tower,' Portakal House of Art and Culture Archive (above); Ali Rıza Bey in a portrait by Fausto Zonaro, A. Cem Ener Collection (above left).
eğitim alır. 1884’te
Harbiye’den Mülâzım-ı Sani (Teğmen) rütbesiyle mezun olur ve ‘Resim Muallim Muavini’ göreviyle, Osman Nuri Paşa’nın yardımcılığına atanır. 1911’de Kaymakam (Yarbay) rütbesiyle emekli olur; 1909-1912 arasında da Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Başkanlığı gibi önemli görevler üstlenir.
talent for painting and drawing. A major part in this was certainly played by his father’s involvement with calligraphy. Ali Rıza Bey's interest in painting began at the Üsküdar Grammar School, carried over to his years at the Kuleli Military High School, and continued while he was at the Military Academy. During this time he
received instruction from such distinguished teachers as Osman Nuri Pasha, Süleyman Seyyid and Monsieur Gués. In 1884 he graduated from the Military Academy with the rank of lieutenant and was assigned to help Osman Nuri Pasha as an ‘Assistant Teacher of Painting. 'In 1911 he retired from the army with the rank of
lieutenant-colonel, having >
Kırk yedi yıl boyunca eğitimcilik ve ressamlık yapan sanatçı; peyzaj, natürmort, hayali çizimler gibi üç alanda, karakalem, füzen, pastel, suluboya, yağlıboya gibi birçok tarzda üretimde bulunur. Sayısız öğrenci yetiştiren sanatçı mütevazı, sabırlı ve hoşgörülüdür; bu özelliklerinden dolayı da öğrencileri ve dostları ona ‘Hoca’ sıfatını yakıştırır.
KÖŞE BUCAK İSTANBUL
Karakalem ile suluboya tekniğindeki yetkinliği ve hızlı çalışma temposuyla,
-beş bin gibi bir sayıya ulaşan- çok sayıda İstanbul peyzajı betimleyen Hoca AH Rıza, kentin mahallelerini, Üsküdar’dan Bebek'e, Arnavutköy’den
Burgazada’ya kadar semt yaşantılarını, kahvehaneleri, deniz kıyılarını yorumlamıştır ömrü boyunca. “Islâm ve Türk âleminin bediî (estetik)
zevklerinin kemâlini gösteren eserleri toplamaya ve bunu bir meslek ittihaz ederek (sayarak), onda ihtisas sahibi olmayı gönlümce pek muvafık buluyorum” diyerek betimlerinde tarihi dokuya özel bir önem verdiğini belirtir. Cami, çeşme, dergâh, tekke, türbe, sebil, harabe, mezarlık, köprü, konak, kule, eski konak, eski evler gibi, tarihi ve mimari özellikleri bakımından o gün için sıradan sayılabilecek konuları tutkuyla sürdürür. Sanatçı ayrıca, çarşı, çeşme, kahvehane gibi mekânlarda geçen yaşam tarzını da inceler; kahvehanelerde kullanılan fincan, cezve gibi gündelik yaşama ilişkin kültürel objeler; çarşı-pazar alışverişleri, sokak satıcıları gibi günlük yaşamdan kesitler de konuları
T arasındadır...
Hoca AH Rıza, çağdaşı sanatçıların çoğundan uzak
Eyüp’ten bir köşe, Kile Sanat Galerisi (üstte). Üsküdar Sultantepesi'nde eski b ir sokak, 1920, Kemal Erhan Koleksiyonu (solda). A bit of Eyüp, Kile Art Gallery (above). An old Street on Sultantepesi Hill in Üsküdar, 1920, Kemal Erhan Collection (left). served from 1909 to 1912 in such important positions as President of the Society of Ottoman Painters. A career in education and art that spanned forty-seven years saw the artist paint landscapes, still lifes and imaginary works using such media as charcoal, pastel, watercolor and oil. In the course of training countless students he was always modest, patient and tolerant, traits tha£ earned him the title of ‘Hoca’ among his students and friends.
ALL OVER ISTANBUL
With his mastery o f charcoal and watercolor and his speed while working, Hoca AH Riza managed to do some five thousand landscapes o f Istanbul in his
life, capturing the city's neighborhoods, its
coffeehouses, its shorelines, and the life of districts everywhere from Üsküdar and Bebek to Arnavutköy and Burgazada Island. He attached special importance to the historical in his depictions, and once said, “I find it highly agreeable to collect works that reveal the perfection o f taste in the Islamic and Turkish world, considering this a calling in which I desire to specialize. ” Such ‘works' included mosques, fountains, dervish monasteries and lodges, tombs, sebils (public fountains installed by charities), ruins, cemeteries, bridges, stately homes new and old, towers, old houses and other subjects which
architecturally and >
kalmasına karşın, Hüseyin Zekâi Paşa ve Süleyman Seyyid Bey gibi Harbiyeli ressam dostlarıyla doğanın ıssız köşelerini de
betimlemekten büyük zevk almıştır. Peyzaja çıkarken resim gereçlerinin ve acil ihtiyaç duyulabilecek malzemelerin bulunduğu ‘kırk anbar' adlı çantası hayli ünlüdür. Çalışırken, çevresine toplanan çoğunluğu çocuk izleyicilerine engel olmaz, onların da günün birinde ressam olabileceklerine ihtimal verirdi. “Ressam hayatından hakkıyla
faydalanır. Çünkü eline almış olduğu bir çiçekte bulunan renk ve şekilleri, aralarında olan ahengi görüp
düşünerek, tabiatta mevcut İlâhî kudreti idrak eyler. Bu zevkin vereceği ferahlıkla tabiidir ki; hayatından istifade etmiş olacaktır” diyen sanatçı, doğayı mistik bir ruhla yorumlamış ve doğa karşısındayken vecd halinde çalışmıştır.
HEM SANAT ESERİ HEM DE BELGE
Yaşamı ‘ressamlar diyarı’ Üsküdar’da geçen Hoca Ali Rıza Bey, Hüseyin Zekâi Paşa’nın konağındaki bir odadan Yeni Camii
Sebili’ne, Doğancılar’da eski tarz dükkân kepenklerinden Ayazma’da Kaptan-ı Derya Hacı Vesim Paşa’nın yalısına kadar birçok tarihi yapıyı resmetmiştir... Sanatçı ayrıca, önemli gördüğü yapıtlara tarih atmayı ve kısa notlar almayı da ihmal etmemiştir. Bu bakımdan aynı zamanda belge değeri taşıyan İstanbul görünümleri arasında, Üsküdar’a ait betimlerin hayli fazla olduğu söylenebilir.
Yapıtlarında; daracık sokaklar, yıkılmak üzere olan eski ahşap binalar, samimiliğin ve sıcaklığın örneği olan birbirine yaslanmış cumbalı evler, cami, çeşme ve
mezarlıklarla geçmişin hayal olan sembolleri
historically speaking might have been considered ordinary in his day, but which he pursued with a passion. The artist also treated the life that flowed in and around such places as markets, fountains and coffeehouses, capturing such everyday cultural objects as the cups and utensils used in coffeeshops, the buzz of shopping downtown and at the market, and the ubiquitous vendors in the streets. Although he kept aloof from most o f his contemporaries in the art world, Hoca Ali Rıza loved to depict secluded bits of nature with such friends from his days at the Military Academy as Hüseyin Zekâi Pasha and Süleyman Seyyid. He was quite renowned for the satchel he would take on landscape painting forays, a satchel containing his art materials as
well as supplies to be used in ,
an emergency. While working he would do nothing to discourage the spectators, mainly children, who gathered round, reckoning that they too might become artists some day. He said that “The painter must make full use of his life experience. For thanks to the harmony of color and form in a flower which he holds he becomes aware of the divine power present in nature. With the felicity this pleasure gives
him, o f course he will have >
Foto Ibrahim Ferit’e ait olduğu düşünülen Ali Rıza portresi, Baha Azer Çizen Koleksiyonu (üstte).
Paşabahçe’de bir sokak, Kemal Erhan Koleksiyonu (solda). A da’dan evler, Yapı ve Kredi Bankası Resim Koleksiyonu (altta).
A portrait of Ali Rıza thought to be by Foto Ibrahim Ferit, Baha Azer Çizen Collection (above). A Street in Paşabahçe, Kemal Erhan Collection (left). Houses on the island, Yapı ve Kredi Bankası Collection of Painting (below).
görülmektedir. Bütün bu çevrelerde, geleneksel Osmanlı- Türk yaşamını dile getiren Hoca Ali Rıza, İstanbul’u bir Türk şehri kimliğiyle betimlemiştir. Semt dokusunu gösteren yapıtları, yaşanılan çevrenin sosyo-ekonomik durumu ve kültürel yaşam ortamı hakkında da Ipuçlarıyla doludur. Sanatçının yapıtlarının incelenmesiyle ayrıca, günümüzde değişime uğrayan mimari yapılar oldukça rahat bir şekilde fark edilebilir.
‘MÜEBBET’ RESSAM...
Hoca Ali Rıza’nın yapıtlarına baktığımızda onun İstanbul’un deniz sahillerini de çokça betimlediğini görüyoruz. Çünkü onun için Boğaziçi’nin ayrı bir yeri vardı. Boğaziçi’nin tarihsel öneme sahip yalılarını, bahçelerini zevkle resmeden Hoca Ali Rıza, özellikle Kanlıca, Anadoluhisarı, Kandilli ve tepelerinin yalılarla,
kahvehanelerle olan samimiyetini belirleyen çok sayıda yapıta imza atmıştır.
Marmara Denizi de, sanatçının İstanbul’da betimlemekten hoşlandığı yerler arasındaydı. Eserlerinin bazılarında
Fenerbahçe kıyıları, deniz feneri, Şirket-i Hayriye vapurlarıyla denizden karaya doğru ilerleyen
Ressam Ali Rıza Bey’in eserleriyle, İstanbul'un yıllar içinde geçirdiği değişim i yakalamak mümkün. Kandilli sırtlarından Boğaziçi, 1919, Portakal Sanat ve Kültür Evi Arşivi (üstte solda); bir İstanbul peyzajı, A ntikart Kocabaş Arşivi (üstte ortada). Through the works of Ali
Rıza Bey one can observe the change that took place in Istanbul over the years. The Bosphorus from the hills of Kandilli, 1919, Portakal House of Art and Culture Archive (above left); another Istanbul landscape, Antikart Kocabaş Archive (above middle).
profited by his life experience. " Thus he interpreted nature mystically, and when confronted by it worked in a rapture.
BOTH WORKS OF ART AND DOCUMENTS
Spending his life in Üsküdar, that 'home of painters, ’ Hoca Ali Rıza Bey captured numerous historical subjects, from a room in Hüseyin Zekâi Pasha’s stately home to the sebil of Yeni Camii (the New Mosque), and from old- fashioned shop shutters in the district o f Doğancılar to the shoreline home of Kaptan-ı Derya (Sea Captain) Hacı Vesim Pasha in Ayazma. The artist furthermore did not neglect to write in the date and take short notes about works he considered of importance. In this respect the depictions o f Üsküdar are quite numerous among his views o f Istanbul having value as documents. Among his works one finds symbols through which the past may be imagined, for example narrow streets, old
wooden buildings about to collapse, bay-windowed houses leaning against each other in coziness and warmth, mosques, fountains and graveyards. In all these scenes Hoca AH Riza expresses the Ottoman- Turkish way of life, for he depicted Istanbul as a specifically Turkish city. Showing the character of various districts, his works at the same time provide clues as to the socio economic situation and cultural life o f the places he depicts. A study of the artist's works also readily reveals architectural structures which have suffered change in our day.
THE ‘ETERNAL’ PAINTER
On perusal of Hoca Ali Riza’s works one finds that he frequently depicts Istanbul’s shorelines, because for him the Bosphorus was something very special. Hoca Ali Riza took pleasure in capturing the historically significant shoreline houses along the Bosphorus, as well as their gardens, and he did many works revealing the warm
120
SKYLIFE
3/2005 > if If
b I.t
!
P\
I f\
f
\
kayık ve İçindeki figürlerle günlük yaşam arasında bağ kurulmuştur.
20 Mart 1930 tarihinde beyin kanaması sonucu aramızdan ayrıldı Hoca Ali Rıza Bey... Ama o;
“Bu hocayı bulsam da elini öpsem. O ne şair ve ne nezih bir hilkat. O, İstanbul’un dertsiz günlerinin zevk ve sefasını, sanatını, şiirlerini, hayatını, havai nesimini (havasını) Nedim'in
cemiyetiyle İhya eden tabiatla, çiçekle, kelebekle, güzel elleriyle oynayan kızlar gibi rakslarıyla şiirler irşat eden hocayı sathezar (bin kere) tahsin ederim (överim). Velev üslubu eski olsun her zaman taze bir şevk ¡cad ediyor. Şair Fuzûlî unutulmadığı gibi, Ali Rıza Bey de müebbettir” diyen Halife Abdülmecid Efendi’nin belirttiği gibi, ‘unutulmaz’ bir sanatçıdır...
Üsküdar-Burh aniye, Taviloğlu Koleksiyonu (üstte sağda); ‘Çınaraltında’, M açka Mezat Arşivi (altta). ‘Üsküdar-Burhaniye,1
Taviloğlu Collection (above right); ‘Under The Plane Tree,’ Maçka Mezat Archive (below).
relationship Kanlıca,
Anadoluhisarı, Kandilli and their hills had with the coffeehouses and shoreline homes. The Sea of Marmara was also among the places the artist enjoyed depicting in Istanbul. In some of his works a connection is established, in terms of daily life, between the Fenerbahçe shore, the lighthouse, the ferryboats and the rowboats making their way shoreward as they carry their figures back from the sea. Hoca Ali Riza Bey died of cerebral hemorrhage on March 20, 1930, but he is an unforgettable artist, as the Caliph Abdülmecid Efendi indicated in the following eulogy: “I wish I could find this hoca and kiss his hand. What a poetic, gracious disposition he has. He revives the carefree days of Istanbul, their pleasure and delight, their art, poetry, life and very air, illuminating them like poems through nature, flowers, butterflies, and the dances of beautiful girls with expressive hands. I bestow on him a multitude of praises. Although his style may be old, he invents an always fresh zeal. Just as the poet Fuzûlî has not been forgotten, so Ali Riza Bey
is eternal." □
3 /2 0 0 5 SKYLIFE 121