• Sonuç bulunamadı

KKTC YAKIN DOGU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KKTC YAKIN DOGU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ"

Copied!
73
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KKTC

YAKIN DOGU ÜNİVERSİTESİ

FEN-EDEBİYAT

FAKÜLTESİ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

BÖLÜMÜ

FAHİM BEY VE BİZ

B

TEZİ

YONCA KANI

4B

9507J O

(2)

KKTC

YAKIN DOGU ÜNİVERSİTESİ

FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

BÖLÜMÜ

FAHİM BEY VE BİZ

YONCA KANI

4B

950710

TEZ DANIŞMANI

OÇ.DR.BÜLENT

YORULMAZ

HAZİRAN 1999

LEFKOŞA KIBRIS

11

(3)

ABDÜLHAK SİNASİ HİSAR

FAHİM BEY VE BİZ

(4)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER : 1

ÖNSÖZ 15

GİRİŞ 6

YAZARIN KRONOLOJİK SIRA YA GÖRE ESERLERİ 31

YER iSiMLERi, .ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR 32

YER İSİMLERİ 32

ŞAHIS İSİML.F;Rİ... .. .. .. .. . .. 32

KOZMİK ZAMAN 32 İKİNCİ BÖLÜM!BABAMIN ANLATTIKLARI ...•... 33

YER iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK 33 .. .. . . . . . . .. . . 33

. . . . .. . . .. . .. .. .. . . .. . . . . .. . 34

... .34

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ESVAPLAR . YER iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNS ... ' . . .. ... . ... . .. . . .. .. . . .. . . . ... . . .. . . .. . . . . . ... ... . .. . . .' . DÖDÜNCÜ IlÖEı.UM: FAHİM BEY'LE SAFFET HANIM ...••..•..•...••.. YER iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR . ... . . . .

.

.

.

.. . . .··· . .

.

. . . .... . .. . . .. . . .. . .. . . .. . . .. .. . . ... . . . .. ..

.

... . . ... ... .

.

... . . , . BEŞİNCİ BÖLÜNI: KÜÇÜK EV VE DÜNYA HABERLERİ . YER ISIMLE',~1/ŞA.HJS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR . YER İsiwtEERir . ŞAHIS İSİMLE1J,İ · · · · · .. · · · · KOZMİK ZAMAN , . YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR... . 41

YER İSİMLERİ... . 41

ŞAHIS İSİMLERİ... .. 41

(5)

YEDİNCİ BÖLÜM: UKALANIN DEDİKLERİ 042

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR .

YER İSİMLERİ .

ŞAHIS İSİMLERİ 42

KOZMİK ZAMAN 43

SEKİZİNCİ BÖLÜM: "TEŞEBBÜS-1 ŞAHSI" ALEMiNDE 44

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR 44

YER İSİMLERİ 44

ŞAHIS İSİM1.)ERİ 44

KOZMİK ZAMAN 44

DOKUZUNCU·•BÖLÜM: HANIMLARIN SÖYLEDİKLERİ 45

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR 45

YER İSİMLERİ 45

ŞAHIS İSİMLERİ 45

KOZMİK ZAMAN 46

ONUNCU BÖfİ/,!Ü.I\1: RUYA 47

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR 47

YER İSİMLERİ .

ŞAHIS İSİMLERİ .

KOZMİK .ZAMAN .

ONÜÇÜNCÜ BÔİ,ÜM: FAHİM BEY H.ıÜ(KINDA DEGİŞEN HİS

ONBİRİNCİBÖLÜM: RUYA TABİRİ. .

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK

YER İSİMLERİ .

ŞAHIS İSİMLERİ .

KOZMİK ZAMAN .

ONİKİCİ BÖLÜM: FAHİM BEY HAKKINDA İLK HİSLERİM .

YER iSiMLERi, ŞA.HIS iSiMLERi VE KÔZMÔGRAFIK UNSURLAR .

YER İSİMLERİ .

ŞAHIS İSİMLERİ .

K

o

ZMİ k.izAMYlXN... . .

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR .

YER İSİMLERİ .

ŞAHIS İSİMLERİ... 51

KOZMİK ZAMAN .

ONDÖRTÜNCİBÖLÜM: FAHİM BEY VE İSTANBUL .. 52

(6)

YER İSİMLERİ .

ŞAHIS İSİMLERİ .

KOZMİK ZAMAN .

ONBEŞİNCİ BÖLÜM: FAHİM BEYİN DOSYELERİ .

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR .

YER İSİMLERİ 53

ŞAHIS İSİMLERİ 53

KOZMİK ZAMAN 53

ONALTINCI BÖLÜM: DELİLİK RİVAYETLERİ 54

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR 54

YER İSİMLERİ 54

ŞAHIS İSİMLERİ 54

KOZMİK ZAMAN 54

ONYEDİNCİ BÖÜÜM:İHTİYARLIK DUYGULARI 55

YER ISIMLERl,/ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR 55

YER İSİMLER.i 55

ŞAHIS İS[AfLERİ 55

KOZMİK ZAMAN .

ONSEKİNCİB.ÔLÜM: YAŞLANAN

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK

YER İSİMLERİ .

ŞAHIS İSİMLERİ .

KOZMİK ZAMAN .

ONDOKUZUNCU BÖLÜM: FAHİM BEY'İN SON ZAMAN

HİSLERİM .

YER iSiMLERi, ŞA.HIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR .

YER İSİMLF/Rİ .

ŞAHIS İSİMLERİ .

KOZMİK ZAMAN .

YİRMİNCİ Bôt.,ÜM: HERŞEYE RAGMEN GÖNÜLLERİ ŞADD

...

YER iSiMLERi, ŞAHIS iSiMLERi VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR .

YER İSİMLERİ .

ŞAHJS İSİMLERİ .

KOZMİK ZAMAN... . 59

İBİRİNCİ BÖLÜM: BİR GÜN OLUR... ... 60

(7)

YER İSİMLERİ 60

ŞAHIS İSİMLERİ 60

KOZMİK ZAMAN 60

YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM: FAHİM BEY'E HİTAPLAR VE SUALLER 61

YER ISIMLERI, ŞAHIS !SiMLER! VE KOZMOGRAFIK UNSURLAR ·•·

YER İSİMLERİ 61 ŞAHIS İSİMLERİ 61 KOZMİK ZAMAN 61 ŞAHIS İSİMLERİ 62 KOZMİK ZAMAN 65 YER İSiMLER! . 67

(8)

ÖN SÖZ

Abdülhak Şinasi Hisar tam bir edebiyat Amatörü olarak nitelendirilen bir Bu şekilde nitelendirilmesinin sebebi ise edebiyatı boş zaman eğlencesi, llar belleği, diyalog öğesi, yaşadığı bazı olayları yansıtması olarak

İşte biz de böyle bir ürün olan Fahim Bey ve Biz isimli romanında kozmik man, yer ve şahıs kavramları üzerinde durduk.

Geçmişte yaşanan ve kendinde iz bırakan zamanları ve kişileri şekil yansıtmış, detaylı olarak inceledik. Bunun yanında

i

yerlerini ve mekanlarını da eserde götıne imkanı bulduk. ere ayrı bir başlık altında aktarmaya çalıştık.

Bu

acımız bir dönemi, zaman, şahıs ve yer üç g nlandırmamızı Sa•ğlamak, bununla birlikte

sı Öğretim Görevlisi

s

çalışmanın hazırlanmasında ç .Dr .Bülend Yorulmaz' a Bu vesile i çuk Tanova'

'a, Edebiyat öğretmeni a bana yardımcı olan AKM

imasında her türlü katkıyı teşekkürler ederim.

(9)

GİRİŞ

Fahim Bey ve Biz, yazarın ilk romanıdır. Cumhuryetci H yılında düzenediği hikaye ve roman yarışmasında üçüncülüğü Bu eserin yarışmada derece alması yazarın ününü artırmıştır. Ese

ibi Fahim Bey yazarın babasının okul ve gençlik arkadaşıdır. Bu dında vaktinden önce emekliye ayrılmış bir memurdur.

ayaller kuran ve bunları gerçekleştirmek için harekete geçen büyük mutluluklar kurmaya çalışır fakat her uğrardı. Bu yönü ile Cervantes'in Don Kişot isimli ahramana benzer.

Eserde bir bşka nokta da tek bir gerçeği herkesin . Fahim Bey'i herkes kendine göre görmektedir

göre evine ve karısına ç başkasına apkın, saman u yürüten bir insan.

e beceriksiz,

Fahim Bey ve i verilmiştir. Fahim B

ahim Bey'in e ullanılmıştır.

enellikle romans çtiği İstanbul ve çevre semtleridir.Araştırmamız

ırasında bir ç isminin .Asya ve

vrupadaki ül imleri ise Abdülhak Şinasi

ahim Bey yazarın babasının

şıdır .Ese slar da yine yazarın

ençlik ve okul at

(10)

YAZARIN HAYATI

ABDÜLHAK SİNASİ HİSAR

18 8 8 yılında İstanbul' da annesinin babası Muht umelihısar'ındaki yalısında dünyaya gelen Abdülhak Şinasi Hisar,

len aydınlarından Mahmut Celalettin Bey'le Neyyir Hanımın ilk ç

Babası, gençliğinde Paris'te birkaç yıl öğrenim gördükten sonta önce Mürüvvet adlı bir kadın dergisiyle, daha sonra, çevresinde

ir'ço'k isim sahibi yazarın toplanacağı Hazinei Evrak (18811882) çıkarır[B<ura.da kaye ve tenkit yııztları yayınlar. Baba tarafından dedesi Şehreminliği Ve Mfs>ı!'f

ethüdalığı yapmış> Tanzimat devri ricalinden Hacı Hüsam Efe nd'i tye ka.dat anan Mahmut Celallettin Bey'in babası Şehremanati Genel Müfettişletinden lah at ti n Bey, annesi ise Kafkasyadan kaçırılıp istanbul'da satılmış bir çefkiez

Neyyir Hanımda, devrin şartları içinde aristokrat sayılabiledek ltürl ü bir aile ir. Dedesinin babası II Mahmut devri ricalinden Veli şa'ya kadar Hanım'ın dedesi son Belgrad muhafızı Selim PaYşa, bası ise katibi Muhtar Bey <lir.

Günün s şartları içerisinde Mahmut Celallettin rafından oğ ul l evlendirilemk üzere istenen

ükada gibi uzak bir yerde ôtıırduğıt

, yeni evlil sarı

zkorıusu evli eşir.

Neyyir Mahmut Celallettih Bey'fn ra bir erkek dünyaya . Yenileşı:rı.e

alist şahs biri olan İbrahim Şiria.si Efeııdl. ile; e anlık düyafi>ba.ba, oğluna bu

gelen Şinasi ·adını verir. Genç iklerine kar gösteriyor, hem de

yordu. Aile yıl kadar soı.i.fa Selim Nüzhet adın kları doğar.

Yayın faaliyefletinden dolayı devrin idaresi ltında tutulan Mahmut Celalettih Bey, bir süre

d (Akdeniz adaları), daha sonra B'eyrüt Maarif Mü dür lükf

bul' dan uzaklaştırılır. Kocası Beyrut' a nakledildiğinde iii.~y:yir Hanım da k oğ luk Abdulhak Şinasi ile birlikte onun yanına gider.

(11)

Burada özel olarak tutulan bir Fransız mürebbiye küçük çocuğa ilkidersleri vermeye başlar. Bir müddet sonra aile, mürebbiyeyi de yanlarına alafa.ik'hep birlikte İs tan bul' a döner.

Rumelhısarı' ndaki yalıda böylece tekrar dadılar, kalfalar ve mürebbiyeler arasında Abdülhak.eşinas i nin sonraları Boğaziçi ve "geçmiş zaman" la ilgili eserlerinin bütün malzemesini meydana getirecek ve hafızasından <bir türlü silinmeyecek unutuT111az güzellikte bir hayat başlar. İki kardeşin BoğaziÇi'nffeki çocukluk günleri Sian:ki bir masal dünyasında geçmektedir. Aile, senenin çeşitli

aylarında hazan yengelerinin K köşküne taşınır. Nazperver

nüvüıchabanın Büyükada'daki "eski zaman köşkü"ne, hazan yalısına, baz an da "deli enişte" nin Çamlıca 'da.ki sarı 'ndaki yalıda ise Mevlevi muhibbi büyükan_ne lıyarak Muhtar Be, karısı Mihricemal Hanım, Neyyir Abdülhak Şinasi, kardeşim Selim Nüzhet, hizmetçiler,

vd.nin meydana gertirdiği büyük bir aile oturmaktadır. an Fransız mürebbiye derslerine devaı:ni>.ederken, diğer

oturan Tevfik Fikret, önce Abdülhak Şirıasi' ye.;. bir özel Türkçe dersler vermeye başlar.

de Galatasaray Sultarıisi'ne yatılı olarak eki masal .alerrıi sona 'erer. :Js.cendisi'rıeigereğinden fazla lmesine rağmen .vücudcaiolduk.Ça>zaYıf ·ve nahim yapılı a ilk sınıflartlldan başlayara:k<edebiyatla üğraşmayı ciddi Daha çok ruhen ve. fikreıı>rh6şlandığı yazar ve eserlere disi gibi gür~1t~Tgt~atirt1lı oyunlara pek

{ Müfit Ratıb;R.uhşen Eşref, İzzet Melih, e arkadaşlık kufllrarr Türkçe ve Fransızc

için de

o,

sürekli:iolarak okumakta ettiğimiz·•bir•)şeyler yazarak bi

yılında' biıyü.k ölçüde okul

afına\güvenerek, ailesine bile Sultanisi'nden ayrılarak Paris' e des Sciences\Politique" (Siyasal Y ıne bu sırada,

yandan da, süre

Abdülhak gönderilince, B o

bir iş olarak ilgi duyar. O

gitmez önce "Ec

okul daha birkaç t

takip eden şiirleri o

olur. Hemen ardlııdan da, küçüklüğütı.den beri gerek çevresinde sürekli )C>larak tekrarlanan >Il<Abdülhamit

Paris'te bulunan Jöntürkler'le tanışır. Onların fikri ve

tesiri ile, alışmalarına ır.

(12)

Orada sık sık görüştüğü kişiler arasında J öntürkler' in ileri gelenlerinden Prens Sabahattin, Ahmet Rıza, kendisi gibi bir Türk talebe Yahya Kemal ve sonraları hususi doktoru olacak olan Dr.Nih at Reşat Belger bulunur. Jöntürklerin çalışmları ile münasebeti ise, 1907 de Paris'te toplanan Umumi Jöntürk Kongresi' ne katılacak kadar ileri bir durumdadır.

İhtilacilerle olan bütün bü ilişkilere rağman, mizaç olarak istese de ihtilalci olamayacak ô:lan Abdülhak Şinasi'nin Paris'te asıl devam ettiği çevre sadece sanat ve edebiyatla uğraşanların toplandıkları Quartier Latin ol ur. Uzun sure etkisi altında kaldığı Maurice Barres'le, Jean Moreas, Emil Faquet, Henri de Regnier ve Cocteau ile burada tanışır. Sık sık düzenlenen sanat toplantılarına s'teki hayatının bir bölümünü de bir kütür ve edebiyat

Abdülhak Şinasi bir ara Paris Öğrenciler Birliği'neide girer. Burada mensuplarının hazırlamakta oldukları L' A dergisinin çıkışına yardım yazı almak için Anatole France 'la tanışır.

Onun P şekilde 1908'e kadar devam eder. II. ilanını takip e mükemmel bir Fransızca ve belli sahip genç bir arak İstanbul' a geri döner.

Döndüğü Paris 'ten gelmiş genç

İstanbul' da b iyat çevrelerinde büyük bir ayatta olan ı ede biyatcıları ile

arasında bulur.

Lormais' in .. .kurduğu yapt\şitketitı.de bdülhak Ş girdiği Ko:tl1.1, Kilimli ve Kandilli

hüküme td: !ile ilgili işleriıti arak LDünya Mütareke sü.l'esirı.ceburada <çalı

bası birb ş, yaşlı babası Nişantaşı'nda

lırken Ah i de a1111esi iile birlikte Rumelih1sa rmakta, fakat onra hasretleiya.d edeceği bu çevrede11 nların semti. sayılan Şişli ve Nişa.iffa.şı':tı.a··.yerleşmek isteme

1918 de babasını kaybeder. 1Birkaç yıl sonra kitapları,

akı bulunan, içinde oturdukları >yalı yanınca annesi ile b" nmak zorunda kalır. Yazar / ölü.nceye kadar te s ir in d efı' ğrrıdan ileride birçok vesile ile bahsedecektir.

(13)

1924 de girdiği Reji İdaresi 'nde ancak bir yıl kadar çalışır. İdare Türk hükümetine devrol un unca O da devlet memuru ol ur. 192 8 de ise çok sevdiği annesi ölür. Soyadı kanunu çıkınca Hisar soyadını alır.

1931 de Balkan Birliğine katip olarak tayin edilince İstanbul' dan ayrılır; hem büro, hem ev olarak kullandığı Ankara'daki Evkaf Apartmanı'na yerleşir. 1936 da Dışişlerine müsavir olarak girer, aynı yıl Montreux Andlaş.ması'nın uygulanmasıyla ilgili· dairede çalışmaya başlar.

Resmi işlerini sürdürürken bunların yanında bir taraftan çeşitli dergilerde yazılar yazmakta daJnı sonra yayınlayaca.ğı eserlernin hazırlıklarını yapmaktadır. Oldukça uzun süren bir hazırlık devresinden sonra 1941 de Fahim Bey Ve.Biz'i yayınlar. Türk okuyucusu tarafından büyük bir ilgi ile karşılanan eser 1942 yılı "C.H.P Hikaye ve. )Roman Mükafatı"nda üçüncülük kazanınca, yeni bask1sı yapılır ve yazarın<adı .daha geniş bir o ku yuc.u ki tl esi tarafından

Boğaziçi serisini11. 'ilk kitabı olan Boğaziçi Mehtapları, iki yıl manı olan Çamlıc,a(daki Eniştemiz (1944) .yayınlanır.

1945 de kaı\de:şi arşivci, basın ve tiyatro tarihcisi Selim Aynı

yil

milletler arası Barış Konferansı' na merika' ya gider~i:r süre orada kalır. Dönüşte hastalanır, dokto le görevinden •istifa ederek Ankara' dan ayrılır. İstnabul' a

turacağı Boğaz}sa.,t(,;nazır Ayaspaşa' da bir daireye yerleşir oyunca hiç evlen\meyen ve evlenmek te istemeyen

stanbul' da böyleiceY bir yandan kendisine verilen İdare Idığ ımaaşla geçin.:itken bir yand anida daha çok yazma i

r ara tansiyon ve\iq.amar sertliğinin yol abiliyetinin zayıfFaınasına sebep. olur.

Yaşlandıkça .h.a.stalık haline varan aşırı titizliği, şkünl üğü ve .füikr.öp fobisi ile ki.m ol ursa olsun

ması, dost çevresinin gitgide .azalmasına yol açar. reterlerle bile güç/şartlarda anlaşır, yanına ol ur olmaz

i de geçmiş .zarnan adamı olan Ziya Osman Saba, evinden çıkamıyacak duruma gelinceye çalışır.

(14)

Bu şekilde oldukça güç şartlar altında süren yoğun çalışmalar sonunu 1952 yılında Ali Nizami Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği ad ınıtaşıya üçüncü romanı, 1954 de Boğaziçi Yalıları, 1955 de Aşk İmiş Her Ne Var Alemde adlı eski beyit ve mısralardan meydana gelen küçük antolojisi yayınlanır.

Hastalığının ve aşırı tititzliğinin her geçen gün daha çok ar tmas ırıaorağnnen

yayın faaliyeti devam eder 1956 da Geçmiş Zaman Köşkleri, 1958 de Geçmiş Fıkraları ile İstanbul ve Pierre Loti, 19 5 9 da Yahya Kemal' e Veda adfrıı taşıyan eserleri ile, ölümünden çok kısa bir süre önce de Ahmet Haşim .adlı biyografisi ya ymfamf ( 1963).

Nihayet yıllardır pençesi altında inle.diğf<hastalıklarından kurtulamıyarak 3 Mayıs 1963 de ölür. Ölümünün ertesi günü M.erkezefendi Mezarlığına gömülür.

P ar is 'ten dörtd-0.kfen ancak on yıl sonra 1918 yıllarında çeşitli dergilerde, biraz Yahya Kemal, biraz Ahmet Haşim tesirinde "Saatler ve Mevsimler" başlığı ile şiiler yayınl d.ülh ak Şinasi Hısar'ın asıl yazı faaliyeti Mütareke' den sonra başlar. 1

"Kitaplar ve yıl Yarın Me

akkında genel sonra İleri ve

önce Yahya<K.emal'in çıkardrğ ı:' Dergah<.mecmuasında r" başlığı alttnda tenkit yazıları yayınlıyan yazar; aynı

çıkmaya haşlaması üzerine bu kez orada edebiyat şiirler ve yazılar yayınlar. Bu türdeki yazılarına daha g az ete Ieritıde ideVam eder.

umumi katip olarak çalıştığı yıllarda Balkan ülkelerine Ankara' ya /yerle.ştikten sonra Varlık (193 3) dergisinde

biyat üzerine>denemeler' eski ede biyatcılar ve deki yazılartnı Ağaç (1936) ve İstanbul'a Varlık ve İstanbul dergileriyle, Milliyet Balkan

makalele

zamanla ilgili Türk gazetelerinde

Abdülhak sar Paris 'ten İstanbul' a döndüğü ini Ahmet Haşim, Refik Halit, Yakup Kadri ve · Süleyman Nazif edebiyatcı topluluğunun arasında bulmasına rağmen, onl siyasi çalışmalarına katılır, ne de gazete ve mecmua yazıl

gözönünde süre, eser yayın.lam.it Yoluna gitmez. Orıun,>eser vermede

endi şahsi micazıile birlikte, a iIes in.deti' almış olduğu terbi ği Fransız yazarlarının "mükemmellik" konusundaki tesi un durmak gerekir.

(15)

Gençlik yıllarında tek yanlı bir batı hayranı olan Abdülhak Şinasi Hısar P aris 'e gidip bil hassa Maurıce B arr e s ' le tanışıp Marcel Proust' un eserlerini okumaya başladıktan sonra, hayata ve özellikle bizim toplumumuza daha değişik bir gözle bakmağa başlar. Önceleri türk cemiyetinin yaşayış tarzını tenkit eder, hatta gayet iptidai bulduğu eski çevresinden uzaklaşmak isterken, gerek zamanın gerekse rejimin batılılaşma adına milletimizin mazisine ait birçok şeyi hoyratça yok etmesi eskinitırüstüne bir çizgi çekmesi, çağdaşı olan yazarların aksine onun, kendiliğinden! uyanan "mazi şuun:r"yla çocukluğunun kayıp cennetini anlatmağa yöneltir. iıO, maziyi anlatırken, >hem Türklerin Boğaziçi' nde asırlar boyunca süren ha.yat maceraları sOi11üı1.da ortaya koydukları Boğaziçi medeniyetini ilk ke.z(keşfediyo, h.etn.de mazisine yabancı yeni nesillere o kaybolmuş cenneti:ı:ıi'ğüzeliklerini ta:ı:ııtıyOrdu.

Cumhuriyet d.~'v.hi yazarlarını11ihüyük bir bölümü ülkemizdeki modernleşme maceramızı anlatıfke11, Abdülhak Şiha.si?Hisar onlardan farklı olarak, bir nevi zamanın çirkinlikl~fiııi ve maddi e'tlgiebeleri · karşısında hayalen de olsa içinde yaşadığı zmanadiah /uzaklaşıp çocuklul(Yğünlerine sığınmakla, kendince bir nevi mutluluğa erer.

anlatım ve!kôrı.i.i<hakımından büyük ölçüde etkisi altında ve Maurice\Bafres, onun zaman zaman kendi içine dönmesine derinliik[efiıie inerek orada bulunduklarını yazıya dökmesine

hastalanıp yatakta ancak hiçbir

muharririn ros, ust' un uzun cümlel

gelen hatır cümlelerini birer ilaç

edebilirim" ok erkileyen batılı yaz

gelir. F geçmiş zaman hatırata.

sadece b eserl , Abdülhak

muhteva, şey olur.Eserlerini kaybolmuş

eşya,insan v dolduran yazar, her şeyin güzel dolaşmaktan olsun ayrılmak istemez. Onun, olarak mazi c adeta kaybolurcasına dolaşma i dünyanın hızlı ı değışmelerine karşı pasif bir yorumlanabilir.

(16)

Kendisinin "hikaye" adını verdiği, klasik romandan çok farklı biçimdeki romanlarında da, ağalık noktası olarak olaylar yerine daha çok hatıralara, çevre ve mekan tasvirine yer verir. Yalı ve köşklerin içinde yaşanan hayatı, geçmiş zaman insanları arasındaki münasebetleri, teşrifat, adet ve gelenekleri anlatırken duygu, düşünce ve hatta rüyaların bile aktarılmasına, eşya ve kıyafetlere varıncaya kadar bir .çok şeyin tasvirine büyük bir dikkat gösterir.

Ona göre, l!l'dill.an, topraktan biten bir ağaç gibi içeriden dışarıya bir fışkırma eseri"dirii'liR.omanı bir vak'anın hikayesine hasretmek kadar kurutucu bir şey olamaz. R.:c)tı:ı\artda vak'a gayet tevazulu ve ihtiyatlı olmalı, . kitabın manasını bozmama:lidlr.Romanda esas, vak'a değil, şahıs, muhit, hayat, his, fikirdir." Bu anlaYıfa:h:ğöre bir romancı romanın çeşitli araştırmalar ve gözlemler yapmadan, sadece

Geçmiş z biyoğrafi

ında iz bırakan hatıralara dayanarak da yazabilir.

duygu, düşünce ve rüyaları anlattığı roman, deneme ve anlatım idili, nesir cümlelerinden çok, şiirli .b ir dilinden farklı biçimde olan ve daha: çok tasvire küçük ayrıntıları atlamadan zaman zaman sayfalar .böyu

onun, bir Cumhuriyet devri yazarından çok, .b ir eski üslubuna yaklaştığı görülür. Bütün bu ayrıntılarla büyük görünen' Abdülhak Şinasi Hisar'ı yakından tanıyanlar,

ona en güzel, fakat i. en çileli hediyesi olan bu ıçın; sık sık bir satır üzerind.e günlerce düşünmüş dayanan süslü

uzayan cümle

bir üslup u Fransız üslubu

Hisar'ı, gerek bir anda göze çarpan süslü üslubuyla, de anlatmış oldU.ğu konülar bakımından; herhangi bir

her işeyiyle kendi kendisi olabilmiş ve kendisi .olartbil'Jazar. olarak görmek z o

mevcut /zorıınlu ilişki açıs esefleririiri bazı çelişkiler taşı Boğaziçin.deki{'fü.rkİslam medeni

e s cr l.er inde de; bu medeniyeti dini hayat ve din duygusuyla ilgili arın hayatı hdyttnöai inançsızlığın gerekse

İçine doğup yakından t değerlerin baş

(17)

Çoğu z aman inançla inançsızlık arasında gidip gelen, inançsızlığın boşluğuna düştüğünde ise sanata sığınan ve bu haliyle kendi şahsında XIX. yüzyılın Türk aydınını sembolize eden Abdülhak Şinasi Hisar, bazı eserlerinde de, dinin sağlayacağı teselli ve imanı sanatta aradığını belirtir. Sanatın kendi

ıçın yegane kurtuluş umudu olduğunu da söyleyen yazar, sanatı "asaletleştirerekfl kend is i için bir din haline getirdiğini, ancak bu şekilde huzur ve sükuna kavuştuğusiu da itiraf eder. Onun, bütün eserlerinde hareket noktasını, maziye karşı duyduğu hasretle, geçmiş zaman hayatını edebiyatın ve bilhassa kendi sanatının bifm<ez tükenmez kaynağı olarak görmesinin meydana getirdiğini unutmamak gerekir.

Eserlerinde, zamanda yaş olmayan A

geçmışe ait hatıralarını canlı tutmaktan ve geçmış bize nakletmekten başka herhangi ciddi bir gayesi asi Hisar, gerek hikaye, gerek denemehatıra, gerekse rinde bir devamlılık ve bir bütünlük sağlamayı başarır. duygu, hayal ve hatıraların tekrarlandığı Boğaziçi

ve Geçmiş Zaman Köşkleri'nin meydana getirdiği

kaybolmuş masal cenneti içinde Boğaziçi elliklerini gözler önüne sererken, Fahim Bey Biz,

Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği'nin

küçük farklılıklarla birbirine benzeyen hayat hikayeleri etrafında yine kaybolan zamanı antolojilerle, daha çok hatıralara dayanılarak de görmek mümkündür.·

Fetih'in hemen ardından tabiat güzelliği bakımından en güzel köşelerinden biri olan Boğaziçi'ni boyunca· başlattıkiarı imar ve iskan faaliyetlerini ayabilirler. Fetih'ten sonra, yer adlar

sahillerinde halkımız beş asır boyunca deniyetini ortaya koyarlar. Bu medeni

a güzel bir şekilde uyuşan evleri, bunları koruluklar

bahçeler ise, Türk mimari dehasının

Çamlıcadaki meydana üç geçmiş Yazara İstanbu l'un, en güzel ve yer alan ve t sahilsaraylar, rasmdadı r ,

(18)

Abdülhak Şinasi Hisar'ın ancak son zamanlarına yetişebildiği ve Boğaziçi Mehtapları'nda en küçük teferruatina kadar anlattığı Boğaziçi'nin asıl esrarı, Temmuz, Ağustos veya Eylül'ün on iki, on üç, tercihan on dört veya on beşine rastlayan gecelerinde bura halkının sayıları hazan iki yüz elliye varan kayıklara toplanarak, musiki :eşliğinde, her iki sahil boyunca yaptıkları bir şehrayini andıran mehtap

Bütün B beklenen

dır.

bayram sevincine benzeyen bir sevinç ve heyecanla rde, Boğaziçi halkının daha çok his, hayal ve zevk teskin ettikleni görülür. Gecenin ne zaman ve .kim.in

i haberi çok önceden bütün Boğaziçi 'ne fısıldandıktan birçok aile günlerce süren hazırlıklara başlarlar. ·

renklendiren ve asırlardır anlatıla anlatıla safalarının asıl büyüsü, musiki fasıllarındadır. Ay,

, şe hrüyirı e katılan kafile onun etrafında olduğu halde sizlik arasından önce bazı kopuk sesler gelir, çalgılar

mırıltılar, sayıklamalar duyulur ve hemen ardından . Sazlar bir fasıldan diğer bir fasla geçtikçe, sandal ve esi de sanki bir rüyaya dalarlar. Bütün

ruhunun en gizli kö ş.e l er irıd e vi hava teşekkül eder.· Tab avına çıkarak tarafından tertip sonra, mevki ve Yazarın ço c bitirilemeyen ışığında, saz akort edilir, muhteşem bir kayıklardaki inleten saz se tarifi irn kan.s sarmaş

ruhlar bu de yüzmeğe başlar.

, şiir ve hayalin ağırlığıyla gece bütün k gerıye için tekrar başlar. Kimi

üç dört saat kadar sürer. Vakit an saz kayığıyla. birlikte diğer arak Kalender'den yavaş yavaş bir yere varıl ınca» ve:ı:ıi!b.ir.fasıl

sonra, yine yıkılacak gibi b va:tild.ığında, mazinin bir ehrüyirıe ka.tıla.:ı:ıcbütün herkes

essizlik başlar başlamaz, mün evt .güzelliğe kanmak üzere çin de yüz dük l e ri: 11ıaddı alemin güzelliklerini, suları, gök etraftaki tepeleri, mezarlıkları, selvileri ve tabiatın her

bilir. ar bu kez

ışığını, koyul urlar.

(19)

Bu fasılda bilhassa hanımlar parlayan gözlerle birbirlerini süzer ve 'hayal alemindeki sevgililerini düşünmeğe dalarlar. Hemen hiç kimsenin uyanmak istemediği ve ebediyete kadar sürmesini arzu ettiği içinde yüzdükleri rüyanın artık bu noktasında yazar, fanilik duygusunun iyiden iyiye hissedildiğini belirterek "dağılış faSlıllnı haber verir.

Ezanı saat beş} beş buçuğu bulunca; saz takımı, içine gireceği yalıya devam ederek kafileden ayrılır. Böylece, Boğaziçi inden biri olan mehtap safası sona ermiş olur. Saz

lıca'da Suphi <Paşazade Sami Bey'in yalısına gider; ile Yeni köy arasında dağılır veya Yeniköy' de Sait varıncaya kadar halkının en asil kafilesi daha ç kafile de birer Halim Paşa'nın Hisar'a gö havayı teneffüs doyurmağa kafi diğeri ise "mus

ar, sel viler ve mezartaşlarıyla çevrili, ölülerle aynı aziçi halkının bu ulvi ale:ı:ı:ıde sadece iki his ruhlaı·ını

biri, o • gün henüz yok olırfam.ış tabiat sevgisi,

bakıma

üslubu, farklı bir edebiyat. ve musiki zevki, hatta dini bütün semtlerinde yaşayan insanlardan. aYtilan esrarlı güzelliklerini yudumlarken, kendiletiııe , onlardan en iyi şekilde faydalanmayı bilirler] sanların meydana getirdiği ve Hisar'ın onları en küçük

ğı Boğaziçi medeniyeti, aslında içine kapalı ve oldukça Sokak sa.tıcılarıhdan haşlayarak yalıların en küçük

s musikifasıllarının ritmine benzeyen bu es n izama tıym.ak zorundadır. Helvacılar he

; kıyafetletihile bir ahenk ve bir sistem i elli bir ritme u)'duturlar. Hatta dilenciler

bir ilahiôkh)"arak dilenirler.

ve hatır.a.larill tekrarlandığı Boğaziçi içi 'nde yatşa.hı.Tan hayatın, tabiatla

Eserinde,ta:biatla tarih duygusunun dülhak

ş

iııasi .. Iffiisar,. yılların

anlatırken, adeta.o(dünyada yeni anlayışıyla bil sunulan Bu fertlerine kayıkçılar belli bir

(20)

Kandil sönüp herkes dağıldıktan, bir medeniyet ve bir hususi alem kaybulup yok olduktan sonra yazara düşen, o alemde geçirdiği mutlu anları hatırlamak, canlı kalmalarını sağlamak için de, Boğaziçi Mehtapları'nda yaptığı

gibi onları sergilemektir.

Bunun bir nevi devamı niteliğiııde olan Boğaziçi Yalıları'nda ise yazar, yıne çocukluk hatıralarının aynasından bu kez içinde doğup büyüdüğü Rumelihisarı'ndaki kendi yalıları ile, sık sık gidip geldikleri Kanlıca'daki yengelerinin yalısı etrafında II. Abdülhamid devri yalılarının iç dünyalarından ve burada yaşayan insanlardan bahsedecektir.

Yalılara tarihi ve estetik bir gözle bakmaktan çok, onları çocukluk hatıralarının ışığı altında canlandıran yazar, daha fazla, yalıların içlerini doldıran geçmiş zaman eşyalarıyla, manevi çehrelerini meydana getiren insanlar ve bilhassa kadınlar üzerinde durur. Yazara göre Boğaziçi'nde teneffüs edilen manevi hava, insan ruhunu saran bütün pislikleri temizlemeğe kafi gelir. Burada hayat oldukça sessiz ve derinden yaşandığı için, akşamla birlikte çöküveren hüzün saatleri dışında, zaman mefhumunun adeta hiç farkına varılmaz.

Yazarın çocukluk dünyasını büyüleyen Kanlıca'daki yalı ve bu yalıda yaşayanlar ise, aslında, büyük medeniyetimizin haşmetiyle, Boğaziçi'nde

tarihin birer sembolüdür. Aile fertlerinin hepsini yaşlı kadınların getirdiği 'bu yalı halkını hayata bağlayan tek bağ, din disip

inancı ve içinde yetişmiş oldukları medeni üsluptur. Konuşmaları, susuşları, duruşları ve düşünceleriyle sürekli olarak şiir söyleyen bu ümmi kadınlar, derin ı ve ruhları olgunlaştıran ikliminde büyümüşlerdir. Yaz

geceleri bütün Boğaz halkıyla birlikte onlar da içki içer gibi "mehtap" içerler. Boğaziçi'nde mevcut müesses nizam hayatın her köşesine öylesine sinmiştir ermeni ve diğer misafir yabancı kadınların sandal gezintilerine çarşaf giyerek, yabanıcı erkeklerin, mesela Pierre Loti'nin iki çifte bir kayık içinde başına fes geçirerek geldikleri görülür.

Kanlıca'daki yalıda küçük Abdülhak Şinasi'yi büyüleyen, masala benzeyen tek başına hayale dalınabilen bir eski zaman odası vardır. Küçük çocuk,

zamanla ilgili hulyalara dalmak, kaybolan zamanın içinde dolaşmak başına bu havuzlu odaya kapanır. Eski zamanları düşünmek, aybolan hatıraların rüyasını yaşamak alışkanlığının yazarda böylece daha çok üçük yaşlarda başlamış olduğunu görüyoruz.

(21)

Boğaziçi Yalıları'nda yazarın zaman zaman dehşetli bir "fanilik" duygusuna kapıldığı da olur. Onun, ebediyeti maddi alemde ve eşyalarda araması, yokluk duygusu üzerinde uzun uzun düşünmesi, çok çabuk bedbaht olmasına se hep olur. Onda kendisini derinden derine hissettiren fanilik duygusuyla, yalılı hanımların bilha s s a, akşam saatlerinde aynalar karşısındaki duygulanışları tam bir bütünlük teşkil eder. Akşam saatleri, bilhassa gurub, ona,

ermesiyle bir.l ikte insan ömürlerinin de sona erişini "Yıkılan Yalı11 bölümüyle, yalılarla birlikte hiçbir edilen, s atıi auı.ve dağıtılan bir medeniyete kendince bit "acaba onlar sahiden var mıydı, o insanlar hakikaten

kendi kendine şüpheyle bazı haklı sorular yöneltirken, bozgununa benzetir.

nasıp olmayan müreffeh bir çevre içinde geçen , Boğaziçi ve geçmiş zaman serisinin üçüncü kitabı

ıse, içlerinde büyüdüğü ve hafızasında canlı abasının Büyükada' daki köşkü ile Çamlıca' daki "deli sinde masala benzeyen o kaybolmuş dünyayı hikaye devamlı alarak, hatırlatır. Yazar, acıma duyulmaks ağıt yakar. A yaşamışlar mıydı bu yıkılışı sessiz Çocukluğu Geçmiş enişte "nin eder. cennetten

ı, merhametli, çevrelerine şefkat ve muhabbet dağıtan

Eski Zaman Köşkleri de, yalılarda olduğu gibi, eski

ukluk cennetinin birer sembolüdür. İçinde yaşadığımız olarak her köşesinden halavet damlayan bu köşklerde, asından dua okuyan ve "niyaza inanan" insanlar vardır.

an bakınca, bu köşkleri ve onların içindeki hayatı Yıllar sonra yazarın kendisi bile "Şimdi ben kendimi adam gibi hissediyorum il diyerek yakındığı yer' iki binadan meydana gelen köşkü ve bahçesidir. Bu

hayatın felsefesini sindirmiş, bugünün yaşar. Mesela, odasına düşen bir

i tutan bir Mihricemal Hanım var an başka bir temizlik hastası İçleri insanlarla zamanın, ve rü ,boyunca rdır. Bütün bir Hani belirten çıkıp İstanbul'u ğ;q.tıne isteği

arı bugün anlaya.l?ilmenin çok güç romancıların yaptikları gibi, eski z ansız varlıklara tüh vermekten de hoşlanıt.

(22)

Aslında, onun diğer bütün eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de, bir medeniyeti ve bir dönemi aksettiren eşyalar oldukça önemli bir yer tutarlar.

İkinci masal dünyasını adadaki köşkün meydana getirdiği yazar, bu köşkte kalmış olduğu günler, geceleri çamlıkta ağaçların uğuldayıp garip sesler çıkarmasını da çok çeşitli duygularla izah eder. Yıllar sonra ise, tabiatla haşhaşa geçirdiği o günlerin kendisine, varlığa ve eşyaya "pantheiste" bir gözle bakmayı öğrettiğini itiraf edecektir. "Sabahleyin bahçede ve bahçenin setlerinde ve balkonlarda, saksılarda veya vazolarda tabiatın mücevherlerine benzeyen, fakat bir kalb rikkati ve bir yüz güzelliği gösteren çiçekleri bulurum. Ve bütün gün birinden ötekine koştuğum bu çiçeklerle adeta sarhoş olurdum" der ve yalılarda olduğu gibi, bu masal dünyasının üzerinde bıraktığı tesiri, özellikle köşkün bahçesinde geçirmiş olduğu saatleri bir ömür boyu unutamaz. Kaybolan bir çok şeyin ardından gözyaşı döken yazar, geçmiş zamanla ilgili, köşklerde gördüğü her şeyi, en lüzumsuz sayılabilecek teferruatı bile anlatmaktan, hatta onlara değişik ve yeni andırmaktan adeta zevk duyar.

Fanilik hissedildiği yerde,

Köşklerde, yaşın dönemecinden

kaybolmuş günlerini

zamanın ar takım fani te . Edebiyatla

uğraşmayı da !ilerden biri a daha pahalı

oyuncaklara da belirtir.

sadece kılan eserlerdir" diyen

Abdülhak Ş ilk ve Biz, elli üç yaşın

tecrübelerini taşır.

arkadaşı olan Fahim tahsilini Galatas yaptıktan sonra bir 'de maaşsız olarak çalışmış Bursa e

oğludur. arını korumak biraz da babası İ bulunduğu anlamasın diye, bütün odaları bomb

ini bu boş odalarda keman çalarak g Güzün birinse Londra elçiliğine . üçüncü katıp tayin edilin nemli gördüğü. bu. işe başlarken şehrin en büyük terzi

atibinin iyi giyimli olabilmesi için ne lazımsa yapmasını e sonra elçilik binasına kapılardan zor sığan, içine smarlanan elb l duru ldu ğu

çok

(23)

Fahim Bey, bu bir ambarı doldruran çeşit çeşit elbiseyi bir yandan bütün hayatı boyunca giymek mecburiyetinde kalırken, diğer yandan da yıllarca bunların borcunu ödemek zorunda kalacaktır. Gençliğinde, kendisine kızını verip

damat edinmek isteyen bir çok Paşa ve beylerin teklif lerini kabul etmez, gider orta halli bir ailenin kızı olan Saffet Hanım'la evlenir. 1908 II: Meşrutiyet İnkilabı'ndan sonra memlekette "teşebbüsi şahsı" modası başlayınca, Fahim Bey, Bursa ovasında yetiştirmeği tasarlayarak, Dışişleri' ndeki görevinden ayrılır ve bu iş sermaye sahibi aramağa koyulur. Toprak sahipleri başka başka kimseler ol ve hiç biri onu kendisine vekil tayin edip imtiyaz hakkı vermedikleri, ekiminin nasıl yapılıp, sermayenin nerelere v e ne tarzda harcanac olmadığı için, sermaye sahipleri henüz tasarı halindeki bu projeden cayarlar. Fakat Fahim Bey'in bundan sonraki hayatı bu. işi gerçekleştirm kuracağı türlu türlü hayalı tasarıyla geçecektir.

Fahim karısıyla birlikte küçük bir evde çeşitli maddi sıkıntılar iç , diğer yandan hayalı şirketin getireceği büyük kazanç ve bolluk iç ve mutluluk dolu bir hayatın he

müddet çevres an herkesi inandırdığı bu

kendini ki, bütün maddi

ıhane bile kiralat. açmadığı bu

yazıhaneye o aman gelir alişverişlere,

karşılıklı girişir, , kendisi bu mektuplara

cevaplar yazar, Fahim Bey, işsiz

de rüya çevresindekileri meşgul eder.

Kirasını zorunda kalır. İşte tam bu sırada

burada g ar ekilerce "delirdiği" ilan edilir

çekleşmeyen hayaller arasında son

bul ur.

ve dosyalar tutar, idare meclisi azaları seçer. n buradaki günlerinin sonuna doğru hulyalarının yanına bir

Ro da çok bütün insanları biraz F

eğiliminde bir kahraman olan Fahim

ençliğinden bütün bir ömür boyu kendi kendis ayatın katı , olaylardan ve hemen her şeyd

uhayyel arken de herhangi bir aksaklık ç garip bir

(24)

Onun hayatı, kafasında kurduğu hayalıyalan dünyaya kendisinden başlayarak çevresindekileri inandırmakla geçer. Hayatın gerçekleriyle bütün bağlarını koparan, bu yüzden de gerçek anlamda bir "Şarklı" tip olan Fahim Bey,

görünüşte tarihi olaylar bakımından memleketin kaderini değiştiren Yunan, Balkan, I. D ve Milli Mücadele'ye rastlayan yıllarda İs tanb ul 'd a

oturur; karısı, işi vardır, fakat hakikatte bütün bu olayların dışında, hatta onlardan ,başka dünyalarda yaşar . Onun bütün hayatı, toplumdan, sorumlulukl yaşadığı ve her an yüzyüze geldiği gerçeklerden kaçmakla geçer. a, hayatın acı olan gerçek yüzüyle karş ılaşar.sa da,

aksine memnun olur. O, görünüşte ne tür bir başarısızlığa uğrarsa uğra başına oynadığı "beğenilmişlik", "fedakarlık'' ve

"medenilik" o kendince bir başarı sağladığı için memnundur ve bu yüzden kendi takdir eder. Girdiği her oyundan devamlı olarak mağlup

çıkan bu oyuncu; karşısında çevresei

selim tavrı, dünyasında son derece mutlu olduğunu gösterir. Bir

İngiliz ş ifinde bulunmak üzere büyük borç

en her zaman bir muzafferi andırır. Onun bu türden olaylar kileri çileden çıkaracak dereceye varan sükuneti .ve halim

daldığı zaman işlerle, mekt

ya zamanında yetişmesine rağmen ılarak Galata' da

gibi yazışmalar, dosyalamalar kar ve zararları, hatta

macerasının özeti gibidir.

i şirketi tek başına yönetmek şeklindeki başlangıçta bir zamanla kendısini inandırınca, bunu ciddi bir iş olarak ey, birçok mühim fırsatlara ve ikazlara rağmen, sıkı sıkıya dan bir türlü kopamaz. Şirketin işlerine öylesine bağlanır ki, yaşayamaz olur. Ancak gözlerini kapayıp

tur. Herkesin kendisini uyuyor sandığı z uğraşırken, belki hayatının ını kitabını istemeye istemeye kapayar azıhaneden çıktığı zamanlar, kabuslu bir

Kur duğsı Londra'dakLran güzelim yolunda dünyadaki hesa onun bütün bit bir gün ..

ibi karmakartşllc ve manasız bir al erıre düştüğünü hiss bu gib

;

areketleri ne ka.id.ar gülünç de olsalar, bunlara bir türlü ancak duruj ebessüm eder ve düşünürüz.

(25)

Yazar, romanda, Fahim Bey'in iç. ve dış dünyasını doğrudan doğruya değil de, "biz" dediği çevresindekilerin hatıra, rivayet ve intibalarına göre sergiler.

babası, Baron de Lormans, Türtün Reji İdaresi'nin umumi katibi., odacı, serbest

ticaret için taşındığı hanın kapıcısı, kadınlar ve Çamlıca'daki deli enişte, kimi şahsı menfaatleri, kimi kıskançlıkları yüzünden, ona başka başka gözlerle bakarlar. Fahim şekilde, değişik açılardan, çok boyutlu, tezatlarla dolu, karmaşık bir a karşımıza çıkar.

Aslında F in, başkaları tarafından bilinen kişiliğiyle, büyük bir maharetle birç gizlemesini bildiği ve birbiriyle devamlı çatıştıkları

onun hiç vermediği, birbirine zıt iki kişiliği vardır. Bütün çarpıklıkları ve ardan ayrılan hareketleriyle o, esasıda hayatı pek de ciddiye almayan bir roman kahramanıdır.

Fahim B saatın tik taklarına benzeyen tekdüze hayatı bu şekilde sürüp gider, "biz" dediği çevresindeki kıskanç ve çıkarcılar topluluğu bir devam eden onun büyük yalanına günün birinde artık inanmadık! bağırarak ilan ederlerken, ona

ir sakınca görmezler. Başl andığı her yerde Fahim

konuşmaktan Ve

t

Öyle bir zaman gelir

ki, herkes B e bu kanaatın ardından

k belirtilerini anlatmağa

koyul ur. ik şekillerde yorumlayarak

Fahim k zorunda kalır.

bütün saplantılarını, hayattan hakiki yüzünü sergileyen yazar,

Fahim Bey , gizli

yaşamak zo bir maske

(26)

Fahim Bey ve Biz' de, insan denilen muammanın hem toplum karşısındaki görünüşünü, hem de iç dünyasınz büyük bir ustalıkla sergileyen Abdülhak Şinasi

sevimli tipinde hemen herkes az ya da çok kendisini bulabilir. Diğer yazar, üç aşağı beş yukarı hepimiz biraz Fahim Beyizdir derneğe

Yayınlandığı gün.den itibaren büyük bir ilgiyle karşılanan roman hakkında çeşitli yazarlar çeşitli değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Bir kısmı tek .yanlı olan bu değerlenditpıelerde Abdülhak Şinasi Hisar'ın roman kahramanı .topl urnsatl sorumluluklard , hayatı dümdüz bir kişi, oluşu yüzünden eleştirilirken (R. Mutluay), da kahraman, çökmekte olduğu halde, hala aza.m~tH

Osmanlı İmparatorluğunun bir temsilcisi olarak

nitelendirilmi an).

Romanın en genele seslenen konusu yanında, değişik bir anlatım tekniğiyle yaz lanışından bir yıl sonra ödül kazanması, ilgi alanını genişletirken, şöhrete kavuşmasını sağlar.

sar'ın ikinci romanı Çamlıcadaki Enştemiz de, prototip oluşu b yer Fahim Bey'i hatırlatan ve "deli enişte" adıyla>anılan

di'nin hayatı çevresinde kurulmuş, birromandaıt.(çok,.i.par.ça eyd ana gelen bir eserdir.

'lk sahifelerinde "kadri tanıtılan "deli akıllı" b·'

hulyalar ve tasarılardan sonra satın aldığı, uzun yanını yeşile boyattığı Çamlıca' daki köşkünde, içi biı an eski zaman odasında oturur. Memuriyetle gittiği

, rüşvet alıp halka zulüm yaptığı iddiasıyla sık sı k azledil aylar süren uzun yolculuklardan sonra, taşınması o l dukç e rini de beraberinde getirerek İstanbul' a, Çamlıca' d ak:

süre kalır, babasının ricasıyla biı

r uzak bir Arabistan vilayetine gitmek n eşya denkleri hiç bir zaman fırsat ayat ın ın büyük bir bölümünü Arabistan vilayetleriyle İ

elrriekle geçiren "deli enişte"nin son gittiği yerden azle babas ölür. Bunun üzerine kendisine bir daha memuriyet verilme da böylece bir ömür boyu rüyaların dolduran, köşküne kavuşmuş olur.

(27)

Hacı Vamık Beyefendinin hayat macerası Fahim Bey' inkinden oldukça farklıdır. Hem Fahim Bey ne kadar batı kopyası bir adamsa, "deli enişte" de o

adar şarklıdır: Fahim Bey' in adı hayatının ta sonlarına doğru "deli"ye çıktığı halde, Vamık Beyefendi daha baştan "deli enişte"dir.

Delişmen tabiatlı ve filoznf geçinen "deli enişte"nin huysuzlukları, kazanlar içinde türlü türlü yemek pişirmek gibi garip huyları, çocuklarla .birlikte

at cambazhaneleritı.de>· gezip tozmaları, çeşit çeşit şaklabanlıkları, çocükstt. hareketleri ve kompleksleri, tam anlamıyla, artık tarih olmuş bir medeniyetin

fadesi gibidir.

Çamlıca'daki köşkün varlığı ise, eniştede, memuriyetle ondan uzaklaştığı amanlarda adeta lc.işiliğiyle birleşir ömrü boyunca, güzelce tamir ettirip

istediği)ğiil>iFbir yuva yaprnağr tasarladığı Çamlica'daki köşk, halan.ln.

~erketmesi üzerinde ondaki bütün anlamını kaybeder. Bu kez köşke yabancı kadınlar girip çıkar, yaşlı enişte onlarla günlerce gönül eğlendirir. Son unda, bütün bu çılgınlıklara dayanamaz ve hastalanarak yatağa düşer. Hastalığında ise, kendisiyle birlikte harab olmuş köşkü satıp İstanbul'da küçük bir eve yerleşmek ve ora.da yorgun vücuduyla ruhunu dinlendirmek, biraz da ibadetle meşgul olmayı tasarlamaktadır. Fakat bu arzusuna kavuşamadan, hayalleri

rasında, terkedilmiş biri olarak hayata gözlerini kapar.

Yazarın zaman zaman birçok akıllı geçinene taş çakartacak şekilde aklı

/ . . .

gösterdiği,· hazan da dengesiz bir tip olarak karşımıza çıkardığı "deli enişte", başlangıçta çocukluk günlerini hatıraları içinde hikaye edilirken, onun şahsiyetinden çok, içinde yaşadığı çevre üzerinde durulur. Yazar, eniştesinden

ok, Çamlıca'daki · köşk,etrafında her · bakımdan insicamlı olan bir toplumun bütün adet ve geleneklerini, gündelik hayatını, dünya ile ahiret arasında sadece farazi bir çizginin· bulunduğu iman dolu evlerin manevi havasını ve bunları

azırlayan şartları da uzun uzun anlatır.

Zaman olarak, II. Abdülhamid devri sonları ile I. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarını içine alan .eserde, Vanıık Beyefendi'nin macerasıyla birlikte, kaybolan

medeniyet dairesinde yer alan · adım başı türbelerden, camilerden, zikirlerden, gökyüzünden nur yağan Ramazan gecelerine; daklardan muska ve büyülere, nazar, uğur ve sadakadan cinlere,perilere kadar o ünkü gündelik hayatınıızın içine giren birçok olay ve adetin de hikaye edilmiş

(28)

olduğunu görürüz. Bütün bunlarla, yazar, bizi, Osmanlı cemiyetinin inanç yüklü aile hayatının en mahrem köşelerine kadar sokmağa çalışır.

Çamlıcadaki Enistemiz'in, yazarın diğer romanlarından ayrılanyanı, bunun

hikayeden çok, sadece gelenek ve görenekle birleşen bazı özelliklere sahip şahsın etrafında', kaybolan bir dünyanın değerlerini hatırlatmak. için..y,azılmış

hatıralar bütünü olması, bu yüzden de mahiyeti bakımından ge.çtn.iş zaman iiçlüsüne daha yakın bulunuşudur. Bunun için Çamlıcadaki Enistemiz'iıı.,. yeyip ·çişimizden yatıp><kalkışımıza kadar toplumumuza ait adet ve gelellekle:tin birçoğunu hayattatı.iiyazıya geçirmeğe çalışan bir eser görünümünde olduiğu.11.l.ı

Abdülhak ar, üçüncü romanı Ali Nizami Bey'in Alafrangallgı>.ve

eyhliği'nde de, inde olduğu gibi, yine çocukluk hatıralarından ha.tek.et

bir kadının garip bir adam olan oğlunu anlatır. omanın es en kalan mirası alafrangalık uğruna zevk .ve safa içinde ükettikten s a'da harap bır evde açtığı tekkede fakif Biektaşixişeyhi hayatı yaş ölen Ali Nız am i Bey'in birbiriıı.defr/ta].i:i!am.en farklf!.:iki

deniz aya

parasını son tip olarak tasvir

Anasıyla Ali ı kardeşiyle paylaşır ve

kendi Böylece beş parasız kalan

kalır çeker ve daha önceki hayatının

abalığına a' da viran bir evde tekkeye

müridi eyin Ağa ile

oturduktan

Yazar, olduğu gibi,

kendi gözle dikodu ve sö

ederek anlatır. ısını Ali in birbirinden irine zıt

iki hayat tarzının meydana getirdiği hikayede, kahram kişiliğiyle yazarın ona bakışını ve onu canlandırışını birbirinden

eydana getirir.

niştemiz gibi hem şekle,

ünyaya ait hay~f

Çamlıcada özelliklerinden. Caddesinde ha oynamaktan ku Ali oturan, mağa, çiçek

(29)

Yazarın, kahramanına bakış tarzının esasında ise daha çok alaycılık ve istihza göze çarpar. Onun anlattıklarına göre Ali Nizamı Bey, alafranga hayatın

içinde yüzerken normal insanların gözünde ne kadar gülünç karşılanıyorsa, dünyadan el etek çekip Bektaşi Babası olduktan sonra da o kadar

bir durumdadır. Yazar ayrıca Ali Nizamı Bey'in alafrangalıktan alaturkalığa geçişine sebep olan ferdi ve toplumsal sebepler üzerinde, artlarda gelen ölümler güçlükler gibi, çok sathı şeyler dışında pek durmaz. Bu

c olduğu kahramanındaki değişimi bir takım · ruhsal dengesizlikleri çalışması, hikayenin inandırıcılığını kaybedip roman

de kahraman durumuna düşürdüğü gözden kaçmaz. Bütün karşı sebep olarak, yazarın bu romanı yazarken ne bir roman kahramanı de alafrangalık ve alaturkalık mese l es irri tartışmak şeklinde bir ğını da söyleyebiliriz. Meseleye bu açıdan bakınca! yazarın Ali tipi aracılığıyla, hikayenin ilk bölümünde İstanbul'u11 "alafranga" h ci bölümünd de "alaturka" hayatını

ferdi planda Türk toplumunda Tanzimat'tan çatışmasını s istediği anlaşılmaktadır.

Abdülh sar'ın edebi şahsiyeti

İstanbul Loti adını taşır. Eser,

yirmi beş kadar

evleri, büyük halkının kendisi olduğunu

ın çeşitli kalmış o-lduğı

yerleri, İstanbu

'sterdiği e bağlayan şeylerin nele

anlatan çok, Loti'nin İstanbul'a dai

ient adıyla yayınladığı hatıralarına ve İstanbul'da onuı hikayelere· bağlı kalır.

Hisar, bir Türk kadar Osmanlı ve

savunmasını unutamaz.

erd Hristiyan A vrupa'nın aleyhimize

(30)

Fransız Bahriyesi'ndeki resmi görevi dolayısıyla Japonya'dan Çin'e, Mısır' dan İran' a, Arabistan' a, Afrika ve Amerika'ya kadar uzanan geniş bir sahada seyahat eden Loti, ilki 1876'da olmak üzere 1877, 1903, 1910 ve 1913'te tam beş defa da İstanbul'a gelir ve üçüncü gelişinde iki yıl, sonuncusunda da bir yıl burada kalarak şehrin en ücra köşelerini dolaşıp tanıma imkanı bulur.

Gezip dolaştığı ülkeler hakkında yazmış olduğu şeyler Fransa' da büyük bir ilgiyle takib edilen Loti, elli cilode yaklaşan külliyatıyla, I. Dünya Savaşı'ndan önce ülkesinin en çok okunan birkaç yazarından biridir. Eserlerinden birkaçının konusunu hayranı .olduğu ve bütün bir Osmanlı tarih ve medeniyetinin sembolü olarak gördüğü İstanbul'dan alan Loti, özellikle Supremes Vis ious D'orient

İstanbul'a gelişlerinde kaldığı evleri, şehri son ziyareti sırasında Saray tarafından kendisi için hazırlanan resmi töreni; bir Kadir gecesi Yenikapı

sema ayinine katılışını, Topkapı Sarayı'nda adına verilen ziyafeti ve karşılaştığı daha birçok şeyi anlata anlata bitiremez.

Pierre Loti'nin, bir millet ve medeniyet olarak bize duyduğu muhabbete karşılık, bir nevi kadirşinaslık kabilinden, bir yandan "Pierre Loti Muhibleri Cemiyetinin" kurulmasına yardım ederken, diğer yandan da İstanbul ve Pierre

Loti'yi hazırladığını belirten Abdülhak Şinasi Hisar, kitabında, bilhassa onun,

Türkiye'nin ve Türk milletinin geçmişte kalan güzeiliklerine duyduğu hayranlık üzerinde durur.

Biyoğrafi dizisinin ikincisi olan Yahya Kemal' e Veda, ilkini andırır şekilde, çoğu daha. önce yayınlanmış. bazı yazıların büyük şairin ölümü üzerine bir araya getirilm.~sinden meydana gelir. Küçük hacimli eser, Abdülhak Şinasi Hisar'ın, Yahya Kemal'i tanıdığı Paris'teki hayatını anlatmakla başlar, yurda dönüşünde Türk Ocağı'nda Osmanlı tarih ve medeniyeti üzerine verdiği konferanslar, kendisine gönderdiği birkaç mektup, İstanbul' a dair anlattıkları ve bellibaşlı bazı şiirlerinin genel bir değerlendirmesiyle son bulur.

Yahya Kemal'ı 1905'de Paris'te tanıyan Abdülhak Şinasi Hisar, onunla sıkı dostluğu daha sonraları İstanbul, Paris, tekrar İstanbul ve Ankara'da olmak üzere elli yıldan daha uzun bir süre devam ettirir. Yarım asrı aşan bu dostluğun canli hatıraları arasına birkaç mektupla, şairin sohbetleri sırasında tuttuğu manzum nükte ve latifeleri de ekleyen yazar, şairin 65. doğum yıldönümünde yayınladığı yazıyı da kitabına alır.

(31)

Yahya KemülIn Paris'te birçok arkadaşından farklı şekilde hemen çoğu Quartier Latin çevresinde geçen hayatı, burada Jean Morreas ile tanışması, tarih şuuru kazanması, genç bir şair olarak İstanbul'a dönünce etrafında teşekkül eden kültür halkası üzerinde de durulan eserde, onda daha Paris'te başlayan az, fakat özlü yazmanın sırlarından da sözedilir.

Bir kuyumcu titizliğiyle yıllarca uğraştıktan sonra yazdığı şiirlerini, tercüme rübailerini ve nesir yazılarını kitap haline getirme hazırlığı içinde, hayata gözlerini kapayan Yahya Kemal, yazara göre, hayatının meyvesini görme mutluluğuna kavuşamaz.

Kitap boyınca Abdülhak Şinasi Hisar'ın, Yahya Kernül'In edebiyat tarihimiz açısından son derece kıymetli olan ve bilinmeyen bazı ilginç yanlarını değerlendirirken, ciddi gözlem ve tenkitlerden çok, dostluk duygusuyla hareket ettiğini görürüz.

Biyoğr cüsü olan Ahmet Haşim ise, diğerleri gibi yine daha

yayınl meydana gelen bir derleme olmakla beraber,

mahiyeti bak türüne daha yakın oluşu, hem de doyurucu bir muhtevaya s açısından onlardan biraz ayrılır

Eser, le Abdülhak Şinasi His

dostluklarını aksettirmesi

incelemelerde gö

portresi çık ından

Çeşitli yirmi üç

sonucu ili bazı yeni

da sanatçı kişiliğini açıklayan bazı

re biliriz.

e kurulan dostluğu sürdürmenin oldukça olduğu

Ahmet Şinasi Hisar'ın Galatasaray

'de olduğu gibi, ta şairin ö

uzun Haşim'in sanatçı kişiliğiyle ol

kötü biırço k , fiziki ve ruhi hususiyetleriyle kalmayan Hisar lince, onun bütün bu özelliklerini de

(32)

Eserin sonuna eklenen oldukça ilginç beş mektup ise, bütün savrukluğuna rağmen bu derlemeyi zenginleştirmekte ve değerini arttırmaktadır. Biyoğtafi adıyla yayınlanan bu üç eseri de ciddi birer ede hı inceleme yahut tenkit olarak görmek yerine, bunlara, ele alınan kişilerin Abdülhak Şinasi Hisar'la olan ilişkileri açr s ındanvbak ıldığmda, onlarda biraz da Hisar'ın kendisine rastlamanız mümkündür. Bu yüzden, bu üç esere,

Hını

araştırmalar için başvurulacak kaynaklar yer in.e., zevkle okunabilecek sohbet türünde eserler olarak bakmak daha yerinde bir hafeket ol ur.

Abdülhak ŞinasiHisar'ın antoloji olarak hazırladığı eserlerin ilki, Aşkilrrıiş

Her Ne Var Alemdefa.dtn1 taşıyan küçük kitaptır.

Yazarın, gençTik'Yıllarından başlaya:l.'ak yıllarca süren bir dikkatle, çeşitli yerlerde görüp oküdt1ğu, beğendiği ve

not

ettiği aşk ve sevda üzerine sö yl etririfş mısra ve beyitlerdeiı>iyapmış olduğu birr derleme olan eserde, seçilen parçalar belli bir sıralamai/y-eı-ill.e, yazarın kendf.zevkine göre bir sıra takip ederler.

Eserin başın.Jğı.a\\yer alan kısa değerlendirmede yazar, divan şairlerinin bazı özellikleriyle, afa'lafımızın aşk .•.. dtlygıılarını ve hayallerinde yaşayan sevgili imajını ele alır

Divan b iyatı mrzan f'has bahçesi" olarak gören şairlerinin de ve itina ile okunmak istendiğini; bu şairi dünyevi hisler ikte aşk ve sevdayı da derinden . derine

i

söyleyerek, bu şairlerinin "hayatın gündelik icaplarının zamanlara ait hislerin, ~1şkların, katipleri" oldukl

darb ıme se'lXğfbi , nesilden nesile geçere

ve "Hüsn ü an>>\ ffHeva vü heves'\ ''Aşk u garam", "Kam u vusla

içinde bazı b de ayrılan bu küçük hacimli eser, bir Tanzimat s erinin aşka bakışlarını sergilerken; şairlerin d ğer başka eserlerine girmemiz için bir

Yazarın, bakımımdan geçmiş zaman serisi için

bakımından ikincisi olan eseri

da

Eserin başına<ikoymuş olduğu önsözde yazar, parça pal' alan bütün fıkralarla geçen zaman içinde hayatın ınan ôl tadlarını duyurmak istediğinı belirtir.

(33)

"Evvel zaman içinde", "Sultan Hamid zamanları" zamanları" gibi bölümlerde, fıkralarla birlikte, tarihimizle fakat özlü bilgilerin de yer aldığı eser, her şeyden eserlerinden aşinası olduğumuz üslubunu da taşımaktadır.

Tarihi zaman bakımından Sultan III. Selim devrinden b kadar uzanan bir dönemi kapsayan eserde, yer yer hatıralarıyla da zenginleşen, bazıları kitaplardan alınma,

başkalarından öğrenilmiş sayıları yüzleri asan fıkra yer almakfacc:1.1.:ri. Başlangıçta n önceki alemin, daha sonra yaşadığı

portesini yazar, da seçilişinden anlatışına kadar, bütün bu kendisinin o canlı , titiz ve çelebi tavrını aksettirmekten geri kalmaz.

Abdülhak Hisar'ın ölümünden önce kitap halinde yayınFa.11atı, yukarıda bir eserinden başka, Edebiyat-! Cedide, Geçmiş Zdman

Abdülhak Hamid ve Süleyman Nazif adlarını taşıyan Ve

yayına hazır eseri daha bulunduğu çeşitli yerlerde zikrediliyorsa da, henüz. kitap olarak yayınlanmakıkları

gi~i'

r

0

za.rınx

0

eşitli zamanlarda deneme ve tenkit yazıları da. kil:;ı.pl;aşnıamıs. bir halde gazete ve dergi el erinde durmaktadır.

(34)

YAZARIN

KRONOLOJİK

SIRAYA GÖRE ESERLERİ

1. Fahim Bey ve.LBiz (Roman) 1941, 3. baskı 195 5

2. Boğaziçi Mehtapları 1943,1956

3. Çamlıca' daki E,1.1.iştemiz (Roman) 1944, 19 5 6

4. Ali Nizami Be)''in Alafrangalığı ve Şeyhliği (Roman) 1952

5. Boğaziçi (Hatıralar) 1954

6. Aşk İmi Alemde (Seçme Mısra ve Beyit ler) 1955

Geçmiş Za.1.1.1.i~h\Köşkleri(Hatıralar) 19 5 6

8. Geçmiş Zaman Fıkraları 19 5 8

İ Loti (Hatıralar)1958

11. Ahmet Haşim Şiiri ve Hayatı 1963 10. Yahya Kemal'e Veda 1959

(35)

BİRİNCİ BÖLÜM: BİR ÖLÜM HABERİ

YER İSİMLERİ, SAHIS İSİMLERİ VE KOZMOGRAFİK UNSURLAR

YER İSİMLERİ

Bursa : "Pnis'a''dan gelmiştir. Bith}ô.ia kralı Prussias I'in (Jv1Ö23ô.-2,l8J

yönetim merkezi ya.pt1ğı kent. Onun adından hareketle Prusa diye anılır ()fdlr. Kent Osmanlıların)ç/line geçtikten sonr a Prusa adı ile Türklerin ağzınçlan

amanla Bursa'ya dö11üştü.

Çetine : Yugqslavya da şehir .. Karadağ'ın eski başkenti.

ŞAHIS İ

Ahmed pek çok, methedilmiş olan. k adı

Fahim, , çok kuvvetli, itibar

ve nufuz s i

Fahim 'den)

KOZMİK ZAMAN

Gün Yirmidört saatlik zaman dilimi

(36)

İKİNCİ BÖLÜM:

BABAMIN

ANLATTIKLARI

YER İSİMLERİ, SAHIS İSİMLER.İ.VE KOZMOGRAFİK UNSURLAR

Babıali: ar döneminde İstanbul'da Sadrazamlık, D

Hariciye Nez bulunduğu yapı.Gülhane Parkı ile Babıali C arasındadır. lar Osmanlı Devletinin Sadrazamlık binası kullanılmıştır. lda yapılan ilk ahşap binanın yerine, Ab

gir bina 1843 de yeniden yaptırılmıştır. İ onra İstanh.uf\Talilik konağı olarak kullanılın ii.iAtneti, yönetiıni ye.. otoritesi olarak kul.l anılmı'şf 1lmasından dolayı>buraya "Kapı" denirdi, Babıaf"

mara bölgesinde tstallbul kentini oluşturan

Beyoğlu:

Pera eski ismidir.

Galatasaray: İstanbul'da,Beyoğlu'nda bir okulun ismi.

Ha 'da Dış işleri Bakanlığının bulunduğu y cü yüzyılın başlarında, burayı adet Roma' dan sonra en önemli kenti duru 'un adından gelir. Uzun zaman "Cons anlamındaki polis adıyla anılan kent bir süre so oldu. Kente doğru anlamındaki "eis ten polis" za "Es tarıbu l" gibi er alarak sonunda İstanbul'a dönüştü.

(37)

Sirkeci: İstanbul' da semt. Haliç' in güneybatı ağzı kenarından, Bahçekapı

e Sar ay burnu semtleri arasında yer alır. Bizans devrinde İstanbul surlarının onos (Kun g o s ) kapısı önünde bulunuyordu. Bu devirde surlar ve önündeki deniz

aya doğru bir girinti meydana gtiriyordu. Bugünkü Sirkeci garının bir/kısmını

kapsayan bu girinti sonradan kumla doldu. Surların bu kes mi 19 .yüZyılın i yarısında demiryolu ve istasyon yapılırken yıkılarak ortadan kalıdtrıldı,

lnız bazı kapı adlan kaldı, Bahçekapt ve Demirkapı. Son yıllarda Sirkeci simi Marmara kıyısını boylayan sahil yol unun yapılması ile önemli

ğişikliklere uğradı. Eski gümrük depoları yıkılarak kıyıda geniş bir c ıldı. Sirkeci araba vapuru iskelesi genişletildi. Sirkeci semtinin yerleş simi İstanbul 'un Eıi:ıinönü ilçesi merkez bucağının Hôcapaşa Mahallesi

ŞAHIS İ

Taşçıyan Sarraf'ın ismi.

(He ri ağırmasının belirmesinden itibar KOZMİK

Akşam: rmızılıktan

güneş tam battıktan sonra başlar. B en beyazlığın kaybolmasına kadar sür

Akşam sime göre güneşin batış saati.

Akşamın ı: Güneşin battışından sonra görülen

Batan eşin ufukla birleşip daha sonra kayb

(Her) Sabah namazı vaktinin girmesi

vardır. Sabah ezanları genellikle ına kadar olan bu dilim sabah s

(38)

Öğlen: Herşeyin gölgesi son haddine kadar uzamaya başladığı anda öğ e vaktidir. Herşeyin

oluncaya kadar devam edder.

Öğleden evvel: Sabah ile öğl zamandır.

Gece: Akşam ile yatsı arasındaki

Gündüz: Güneşin doğuşundan batışına

(39)

ÜÇÜNCÜ

BÖLÜM:

ESVAPLAR

YER İSİMÜERi,>SAHIS İSİMLERİ VE KOZMOGRAFİK UNSURLAR.

YER İSİMLERİ

Londra: i:~Ii~~t~re'nin başkenti Thames ırmağının iki yakasında kurulmuştur. Dü:n:Yi::lin;ın sayılı büyük kentlerindendir.

Abdü (1852-1937) Türk şair ve oyun yazarı. Ta:tizi

Meşrutiyet batıya açılan yenilikçi şairlerindendir. eseri ünlüdür ..

aşkatibi.

ürkçe bilmiyen bir memur.

K

G celerin muayyen birer saatlerinde:

herhangi

1

Her yaz:

Mevsi simde.

Mevsi

(40)

DÖDUNCÜ .. BÖLÜM:

FAHİM BEY'LE SAFFET

I-IA.NIM

YER İSİMLEB.İ,(SAHIS İSİMLERİ VE KOZMOGRAFİK UNSURL.~R

YER İSİ

Sultan Türbesi: Divan yolundadır. 1840 da Abdülmecit II için yaptırılmıştır. Mimarı Karabet B aly ampir us ştır. Dış duvarları beyaz mermerle kaplıdır. II nin sanduk

Ri

Safvet: ık, halislik, temizlik, paklık, arılık.

2,2.;.

.Erkek ve bayan adı.

Şahsen: s itibarıyle, şahısca, cisimce.

2- Kendi.

3- Yalnız uzaktan görerek.

KOZMİK ZAMAN

Akşam ezafrfrıfn başladığı saat: Güneşin battıktan son kşam namazı vakligörüşü Hanifi mezhehiııin sahibi İmam-i örüşüdür. Türkiye'deki akvimler bu görüşe göre hazırlanmişfft!J

(41)

Ezani saat: Ezan saatları.

Güneşe uyan bir saat: Güneşin olduğu saatler.

Güneşin battığı an: Akşam saatinin başlangıcı.

Namaz vakitlerini bildiren saatler: Ezanın okunduğu saatler.

Saatlerin 12'ye ayar edildiği zaman: Akşam ezanı saati.

Yarım saat: 30 dakika.

Yatsıdan sô.ıf:ra: Akşam namazının vakti çıktıktan sonra yatsı namazı

(42)

BEŞİNCİ

BÖLÜM:

KÜÇÜK EV VE DÜNYA HABERLERİ

YER İSİMLERİ, SAHIS İSİMLERİ VE KOZMOGRAFİK UNSUR.l..>A"R

YER İSİMLERİ

Alibey Köy: Haliç'i meydana getiren iki vadiden Alibey deresinin aşağı kesiminde bir çiftlik olarak kuruldu, mandıra ve bostanlarıyla büyük şehrin süt ve sebze ihtiyacını karşılayan bir köy halini aldı.

Bazar de la Charit: Fransa da yanan bina.

Bursa a' nın doğu-batı doğrultusunda uzanan tektonik kökenli ı, Manyas Gölü, Gönen Ovası, gibi çukur i içinde yer al

Can te Stour ırmağı kıyısında yer alır,

İngilizlerin kop o sl uk merkezlerinden biridir. se: Fransa da yanan

: Terkos Kağıthaıı

Kemerburgaz' , Belgrad ormanından gelen kolları alır ve Silahtarağa mevkiinden atıdan paralel bir çağrı olan Alibey deresi ile birleşir Haliç' i

M Antillerde Atlas Okyanusu ile Antil denizi arasındaki

Missisipi: Amerika' yı kuzeyden güneye kesen, ulaşıma e ırmak. Minesotta'nın kuzeyinde Büyük Göller yakınında doğar

Nilüfer Deresi: Bursa ovasının önemli akarsuyu. Ulud

eteklerinden çıkar, doğu batısında Misiköy boğazından geç ına

(43)

Sarıyer: İstanbul'da Boğaziçi'nin Rumeli yakasındaki semt. Büyükdere koyunun kuzeydoğu bitimindeki mezar (Mesar) burnundan başlar burada Sarıyerin vapur iskelesi vardır. Kuzeydoğu da Yenimahalle ile dey::ı..m/x.de,r, yakınında Sarıyer deresi var. Eskiden buraya Sarıyar denirdi. Bu ad\Ma.den denilen semtte eskiden işletilen bir bakır madeninin çevresinde bultıtıarı dik yamaçlardan gelir.

ŞAHIS İSİMLERİ

Kamil Paşa: (1832-1913) Osmanlı Sadrazamı, II Abdülhamit ve II Meşrutiyet dönemlerinde dört kez Sadrazamlık yaptı.

Mösyö Cruie: Rodyomun kaşifi.

Recaizade Mahmut Ekrem: (1847-1914) Osmanlı şair ve yazar. Tanzimat döneminin öne ılarından biridir.

Said (Ha (1863-1921) Osmanlı Sadrazamı, uzunca bir süre İttihat ve T gelen yöneticilerinden olmuş. İslamcı görüşlülüğü tanınmıştır.

Sinyor ncesco: (1819-1901) İtalyan devlet adamı. İtalya 'nın birleşmsi için , 1887-1891 ve 1893-1896 arasında başbakanlık yapmıştır.

( 1870- 192 7) Türk şair ve yazar. S ervet-i Fünun ede biyatçıl

867-1915) Türk şair. Servet-i Fünun edeb gelen ismidir. sorunlara değinmiştir. İlerici düşüncelerin olmuştur.

Sabah

a

Sabah ve akşam saatlerinin herha

(44)

ALTINCI BÖLÜM: SAATLER

YER İSİMLERİ, SAHIS İSİMLERİ VE KOZMOGRAFİK

UNŞl.JR./1..~R

YER İSİMLERİ

Arabistan: .Caz ir.at al Arab. Güneybatı Asyadadır. Suudi Arabiştir11, Kuveyt, Bahreyin, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Umman ve Yemen C umh uri yetl erini iç~rir.

Çamlıca: İsta~bul'un en eski mesire yerlerinden biri olan Büyükvefo?çuk Çamlıca tepeleri bugµn de kır kahveleri ve loktantalarıyla İstanbul' luların çok rağbet ettiği yerlel'd.ir. Büyük Çamlı.catepesinden Bo.ğaz'ın iki yakası Adalar ve Marmara seyredilebi.linir. Adlarını .eskiden buraları kaplayan çam ağaçlarından alan tepelerden biri!\ôla.11 Büyük Çamlrc a yeniden düzenlenmiştir.

Grambrinu.s:i/B~yoğlu' daki bir birahanenin ismi.

Medine-i ~~~erver : Suudi Arabistan'ın Hicaz bölgesinde Müslümahlatın kutsal bir kentidir;n.:E--Iurmalıklarla kaplıdır. Hazreti Muhammed' in Kahri/.oradadr. Mekke-i ~~We:rirem: Suudi 1\.rabistan'ın Hicaz bölgesinde Müslü:nıarılatı11 kutsal bir kentidir;

N

1 1/2 ol 1330.

Biri ç : Saat 1315.

tleri : Günün belli saatleri.

er: Herhangi birşeyi hatırlatan saatler. ört mevsimden b ir i,

yerinin ağarmasının belirlenmesinden ergünkü zaman.

(45)

YEDİNCİ BÖLÜM:

UKALANIN

DEDİKLERİ

YER İcSİMLERİ, SAHIS İSİMLERİ VE KOZMOGRAFİK UNSURLAR

YER İSİMLERİ

Avrupa: Okyanustan sonra ikinci büyük kıta. Yaklışık on milyon kilometre kare. Dünya nufusunun %20 si orada yaşar.

Bristol: Güney batı İngiltere de Gloucestershire yöresinde kent. İtalya: A vrupada devlet. Karadan Fransa İsviçre ve Avusturya ile sınırlanır.

İngiltere: Avrupa'nın batısında devlet. Birleşik Krallık veya Britanya adalarıdır. İngiltere, İskoç ya, Galler ülkesi ve Kuzey İrlanda' dan oluşur.

Mori: İtalya'da bir köyün ismi.

Na poli: Güney İtalya' da Tiren deniz kıyısında büyük sanayi ve ticaret limanı.

Rumeli: aratorluğu'nun Avrupa topraklarına 'un Beyoğlu belediyesi iç

Caddesi üstüne To

T~r

a

ŞAHIS İSİ Rİ

Kont 8.yuzyıl sonunda yaşayan Fransız Kontu.

580-500) Anadolulu gilizif ve matematikçi sayının, ğu görüşünü savunmuştur.

9- 1949) Türk şair ve yazar. Türk şi yaygınlaş oldu. Felsefe ve edebiyat tarihiyle il

Süleym : Süleyman Dede'nin oğlu. O

Mevlidi yazmıştır.

Süleyman Dede: Orhan Gazi 'nin silah arkadaşı. Şeyh Mahmut Efendi: Süleyman Dedenin oğlu.

(46)

KOZMİK ZAMAN

Ayda iki: İki haftada bir.

Kış: Sonbahar dan sonra gelen mevsim. On-onbeş gün: Yaklaşık iki hafta. Senede 24: Ayda iki defa.

Yaz: İlkbahardan sonra gelen. 111.evsim.

(47)

SEKİZİNCİ

BÖLÜM: "Teşebbüs-i

Şahsi"

Aleminde

YER İSİMLEir{i, SAHIS İSİMLERİ

V.E

l<OZI\IIOGRAFİK UNSURLAR.

YER İSİML

Galata: İ günümüze Karaköy adıyla bilinen semt.

Hyde ondra

Ma nş İn

inde deniz. Pera p ş 'ında bir otel.

Tarab Boğazı'nda Rumeli yakasında bir s

Keçiburnu ar Önceleri sadece baıkçı kulübeleri vardı, semt II.Selim devrinde gel de Karadeniz' den gelen Kazak' ların saldırıcına uğradı. 19.yy da ise er yapıldı. Bugün zengin bir semttir.

Baron de Lormais: Fransız sermayerder.

KO

adar: Yaklaşık 15 dakika.

Günler: dilimler.

Referanslar

Benzer Belgeler

9. &#34;Sivas'ın Kangal kazasının Hamal kütüğüne kayıtlı olan Mehmet Mumcu adındaki bir vatandaş, 40-45 yıl önce hiçbir hastalığa yakalanmadan ölüyor. Adamın

İstanbul Modern'de Ali Ağaoğlu'nun reklam filmine gönderme yapan bir grup, eşek üzerinde &#34;Tarih hayal edenleri de ğil yıkanları yazar&#34; diye seslendi.. &#34;Tarih

Çünkü Mimarlar Odası'nın dava dayanağını oluşturan &#34;Türkiye Cumhuriyeti yasaları&#34; , Kadir Topbaş'ın ve belediye meclisinin imar yetkilerini &#34;keyfi&#34; değil,

İnsanın vejetaryen olduğuna dair görüş ve kanıt bildirilirken en büyük yanılma biyolojik sınıflandırma bilimi (taxonomy) ile beslenme tipine göre yapılan

Kadın hemşireler kan transfüzyonu öncesi, sırası ve sonrasına yönelik sorulan sorulardan, erkek hemşirelere göre daha yüksek bilgi puan ortalamasına sahip olsalar da bu

Arastrrma bulgulanna gore normal embriyo elde edilebilme yuzdesi ile baba yas: arasmda anlamll bir korelasyon qozlenmezken, anne ya~, ile pozitif ve anlamll bir

Bunu bir örnekle açıklayalım: Kaçırılan, araba kazası geçiren ya· da cinsel saldırıya uğrayan bir çocuk, çeşitli korkular ve bunalımlar geliştirir.

reddettiklerini bildirincc, Zufer, düşmanlarının Rıkka'daıı ayrılarak Aynu'l-Verde'ye doğru gelmektc olduklarını; orada kalmadıklarıIla göre hiç değilse onlardan Önce