• Sonuç bulunamadı

HALKIN ENERJ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "HALKIN ENERJ"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HALKIN ENERJİ HAKKI VARDIR…

Enerji hem insan yaşamındaki vazgeçilmezliği ve sanayinin temel girdisi olması hem de kaynaklarının kısıtlılığı nedeniyle; kullanımı evrensel bir hak olduğu kabul edilmeli ve yaşamsal ihtiyac olan; elektrik, ısınma, ulaşım ,iletişim ve bilişim alanlarında ihtiyaç duyulan kamusal dönüşümler gerçekleştirilmelidir. Bu nedenlerle enerjiye ulaşma ve kullanma hakkı insan hakkıdır.

Ülkemizde iktidarlar varlıklarını uzun yıllardır enerji ve iletişim üzerindeki dolaylı/gizli vergilerle sürdürmektedir. Bu temel ihtiyaçlar üzerine % 300-400 oranında vergiler koyarak, en temel insani ihtiyaçları “lüks” tüketim araçlarına dönüştürmüştür.

Örneğin tüketim alanına 4,5 kuruşa mal edilen elektrik enerjisi, yaklaşık 16 kuruş,; 80 kuruşa mal edilen benzin, yaklaşık 290 kuruşa satılarak, halk yoksullaştırılmaktadır. Halkın bu hizmetlere ucuz ve kaliteli olarak ulaşımı engellenmektedir. İktidarların izlediği bu politikalar kamusal hizmeti ticarileştirerek halkın en temel haklarını gaspetmektedir.

Yaşadığımız coğrafya emperyalistlerin yoğun müdahalelerine sahne olmaktadır. Bu müdahalelerin en önemli

konusunu da enerji alanı oluşturmaktadır. Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya’da “enerji savaşları olarak adlandırılan süreç, açık işgallerle veya zorlu diplomasi, şantaj politikalarıyla hızla devam etmektedir.

ABD’nin bölgeye müdahalesinin en önemli ayağını ise Irak-Afganistan işgalleri oluşturmaktadır. İşgal sonrası Irak petrollerinin kaderi, bu yıl başında açıklanan petrol yasasında ifade edilmiştir. Buna göre; Exxon, BP ve Shell gibi çokuluslu şirketler 30 yıl boyunca petrol çıkarma-satma ve gelirin %75’ini alma hakkına sahip olmuştur. Ortadoğu’da bir ilk olan bu üretim ortaklığı anlaşması, ekonomisinin %95’i petrole dayalı olan Irak’taki yeni sömürgeci cendereyi gözler önüne sermektedir.

Rusya, Azerbaycan, Nijerya, Cezayir gibi ülkelerle milyarlarca metreküp gaz alım anlaşması yapan ve emperyalizmin enerji koridoru yapılmaya çalışılan ülkemizde, bu politikaları IMF ve Dünya Bankası belirlemektedir. Tüpraş,

Petrolofisi ,Petkim, elektrik santralleri, madenler, eklektrikve gaz dağıtım sistemleri hızla çok uluslu sermayeye

satılmakta ve geleceğimiz karartılmaktadır. Tahkim, GATS , MAİ gibi emperyalist anlaşmalarla, Doğal kaynaklarımız ve üretim sahalarımız geri dönmemek üzere yabancıların ve yerli işbirlikçilerinin denetimine geçmektedir.

Türkiye’de, 1980’li yıllara kadar tamamen kamu kuruluşlarının kontrolü ve tekelinde bulunan enerji sektörü, 80’lerden sonra ve özellikle de 90’lı yıllardan itibaren özel sektörün yatırımlarına açılmıştır. Dağıtım alanında 1989 yılında İstanbul Anadolu Yakası’nda elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı için özel bir şirket olan Aktaş Elektrik

görevlendirilmiştir. Bu süreçte Aktaş Elektriğin 2000 yılı itibari ile devlete 120 trilyon borcu bulunmakta iken Danıştay tarafından bu görevlendirme kamu yararı olmadığı gerekçesi ile iptal edilmiştir.

1980’lerin ortalarından itibaren devam eden özelleştirme kıskacına dahil edilen enerji sektörünün kamusal yönü azaltılarak, ticarileştirilmiştir. Bu uygulamaların sonucu olarak da başta arıza, bakım-işletme hizmetleri ihmal edilerek sektörde kaos yaşanmasına, hizmet kalitesi ve sürekliliğinin yok olmasına, arıza ve enerji kesintilerinin artmasına, elektriğin pahalı ve lüks tüketim aracı haline gelmesine neden olunmuştur.

2007 yılının başında yapılacak olan enerji özelleştirmeleri; hükümet tarafından “şirketler zam yapar, halk bizden bilir” gerekçesiyle seçim sonuna ertelenmiştir. Ancak işbirlikçi tekeller pusuda beklemektedirler.

Özelleştirme politikalarını hayata geçiren hükümetler gerekçelerini enerjiye ihtiyacımız var diye açıklarken özel sektöre de gereken kolaylığın sağlanacağı taahhütlerinde bulunuyorlar. Özel sektöre sağlanacak kolaylıkların belki de en başında sektörde çalışanların haklarının gaspı, işten çıkarmaların ve örgütsüzleştirmelerin daha da artacağı bilinmektedir.

Sektörde çalışanların iş güvencesi ortadan kaldırılmış ve sendikalaşma oranı yıllar itibariyle düşmüştür.

İş sağlığı ve güvenliği; ihmal edilen bir olgu haline gelmiştir. Bu süreç; çalışanların ölümüne, geçici ya da sürekli olarak iş göremez hale gelmelerine neden olmaktadır.

(2)

Özelleştirme, zam, bölgesel ücret tarifesi gibi uygulamalar yoksul halkın enerjiye ulaşımını engelleyecektir.

Kaynaklarımız tekellere peşkeş çekilirken; halka elektriksiz-susuz kalma, ulaşım sıkıntısı, sağlık ve çevre sorunları gibi yaşamsal yansımaları olacaktır. İşte bu yüzden enerji işçileri yoksul halk örgütlenmeleriyle birlikte mücadele etmelidir.

Özelleştirme karşıtı örgütlenmeler yaygınlaştırılmalıdır. Enerji çalışanları işsizliğe, güvencesizliğe karşı; Özel/kamu, işçi/işsiz, kamu çalışanı/mühendis, kadrolu/taşeron ayırt etmeden ve bu örgütlülüğü elektrik, su, doğalgaz, petrol ve maden işçilerine taşıyarak örgütlenmelidir. Birlikte davranabilme kültürü hayata geçirilmelidir. Hukuki mücadele yöntemlerinin yanı sıra, kamuoyu bilgilendirilmeli, toplu sözleşme hakkı ve grev hakkı kullanılmalıdır.

TALEPLERİMİZ

• Yoksulluk sınırı altında ücret alanlar ve işsizler; konutlarda asgari ihtiyaç olan elektrik enerjisini 180 kw/h’e kadar bedelsiz olarak kullanma hakkına sahip olmalıdır.

• Isınma hakkı en temel insan haklarındandır. Yoksulluk sınırı altında ücret alanlar ve işsizlerden; konutlarında tükettikleri doğalgaz için herhangi bir bedel alınmamalıdır. Merkezi ısınma politikaları hayata geçirilmelidir. • Yoksulluk sınırı altında ücret alanlar ve işsizler; toplu taşıma araçlarından ücretsiz olarak yararlanmalıdır. • İletişim ve bilişim hakkı insan hakkıdır. Yoksulluk sınırı altında ücret alanlar ve işsizlerin telefon ve internet kullanımı ücretsiz olmalıdır.

• Elektrik enerjisi, petrol, doğalgaz, telefon ve internet gibi temel insan hakları olan ihtiyaçlar; kar amacı güdülmeden kamu maliyeti üzerinden ücretlendirilmelidir. Borç nedeniyle elektrik, doğalgaz, telefon ve internet hizmetlerinin kesilmesine son verilmelidir.

• Elektrik, petrol, doğalgaz, telefon ve internet sektöründeki tüm özelleştirmeler durdurulmalıdır. Özelleştirilenler yeniden kamulaştırılmalıdır.

• Bu sektörlerde İhmal edilmiş olan altyapı çalışmaları ve bakım/arıza hizmetleri toplum yararı gözetilerek yeniden yapılandırılmalıdır.

• Sektör çalışanlarının örgütlenme hakları artırılmalı ve ön koşulsuz sendikal örgütlenme teşvik edilmelidir. İş sağlığı ve güvenliği sağlanmalı sağlıklı çalışma ortamları yaratılmalıdır.

• Kirli ve ilkel enerji üretim yöntemleri, bilinçsiz tüketim ve sanayi atıkları nedeniyle çevre hızla kirlenmiş, yer altı ve yerüstü su kaynaklarımız kullanılamaz hale gelmiş, ekolojik denge bozulmuş durumdadır. Hemen acil önlemler alınarak; bu sürece müdahale edilmelidir.

• Enerji üretiminde çevreci ve temiz teknolojilere yönelinmeli ve hızla uygulamaya konulmalıdır. çevreyi kirleten klasik üretim biçimleri yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına (su, güneş, rüzgar, jeotermal vb) yönelinmelidir. Bu konudaki Ar-Ge çalışmaları artırılmalı ve teknoloji konusunda dışa bağımlılık azaltılmalıdır.

• Gerek insan, gerekse çevresel etkileri nedeniyle dünyanın terkettiği nükleer santral kurma ısrarından derhal vazgeçilmelidir. Her platformda nükleer enerji ve nükleer silahlanmaya karşı tavır alınmalıdır.

• Enerji santralı kurulurken tarihi, kültürel ve çevresel doku korunmalıdır. Yatağan, Kemerköy, Yeniköy termik santrallarının yer seçimindeki hataların bedelini yöre halkı ve çevre zehirlenerek ödemektedir. Fırtına Vadisi, Munzur Vadisi, Bergama, Hasankeyf vb projelerden vazgeçilmelidir.

• Sokak aydınlatmasından vazgeçilmemeli aksine daha aydınlık sokaklar ve kentler yaratılmalıdır. Sokak lambalarında az enerji tüketen ampuller tercih edilmeli ve sokak aydınlatmasında ışık kontrol teknolojilerinden yaralanılmalıdır.

• Tasarruf bilinci yaratılmalı ve bu konuda eğitici broşürler hazırlanmalıdır. Tasarruf ve verimlilik konularında gerekli hukuksal düzenlemeler yapılmalıdır.

18/06/2007 sendika.org

Referanslar

Benzer Belgeler

GÖNDER SOĞUK HAVA DEPOLAMA HİZMETLERİ VE TARIM ÜRÜNLERİ GIDA SANAYİ TİC.. VE

AYM’ye yapılan 2012/98 sayılı iptal başvurusu ile TİHK Kanunu’nun gerekçede belirtilen maddeler itibariyle Anayasa’ya aykırılığı öne sürülmüştür.

Yukarıdaki tüm kelimeleri bulduktan sonra boşta kalan harfleri sırayla aşağıdaki

Kat Malikleri ve Kiracılar; bağımsız bölümlerinde standart ve nitelikleri Yönetim Kurulu/Yönetici/Đşletmeci Şirket tarafından belirlenecek ön ödemeli elektrik,

Akıllı şebeke, tedarikçi ve tüketici arasında karşılıklı elektronik iletişimin sağlanması amacıyla akıllı sayaç ve izleme sistemlerinin elektrik şebekelerine

Her ne kadar dışarıdan alım gibi görünüyorsa da, söz konusu iş görenler daha önce işletmede görev yaptıkları ve sistemin içinde yer aldıkları için iç

Bu anlamda insan hakları ihlal edilen ve risk altında bulunan pek çok kadınla çalışan sosyal hizmet uzmanları Koçyıldırım ve arkadaşlarının (2002) da belirttiği gibi;. Vaka

Yani Türkiye mevcut elektrik üretim tesislerinin yüzde 41 kapasite (Hesaplama 2017 Ağustos ayı itibarı ile toplam üretim, içindeki kaynak payları esas alınıp toplam