• Sonuç bulunamadı

Tümör Virüsleri, Onkogenler ve Tümör baskılayıcı genler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tümör Virüsleri, Onkogenler ve Tümör baskılayıcı genler"

Copied!
90
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tümör Virüsleri, Onkogenler ve

Tümör baskılayıcı genler

(2)

Tümör virüsleri

(3)

Virüsler…

• Virüsler kızamıktan, su çiçeğine hatta gribe kadar pek çok hastalığa sebep olurlar.

• Konakçı hücrede çoğalarak, o hücreyi öldürerek ve virüs partiküllerini diğer hücrelere yayarak konakçıya zarar verirler.

• Ama bazı durumlarda konakçı hücreyi öldürmek

yerine kontrolsüz bölünmesine yol açabilirler. Bu tür kansere sebep olabilen virüslere tümör virüsleri

denir.

(4)

Peyton Rous, tavuklarda Rous sarkoma virüsünü (RSV) buldu.

Çalışmasına 1909 yılında başladı, 1911’de yayınladı ve 1966 yılında bu çalışması ile Nobel ödülünü aldı.

(5)
(6)

dsDNA virüsünün hayat döngüsü

(7)

Virüs çalışmaları yeniden başladı…

• Virüs ve kanser ilişkisi ile ilgili varsayımlar uzun yıllar sessizliğe gömüldü ve kanserin virüsler ile oluşan enfeksiyon hastalığı değil kimyasallar ile oluşan bir hastalık olduğuna karar verildi.

• 1960’lı yıllara kadar RSV çalışmaları devam etmedi.

• CalTech’te araştırmalarını sürdüren Renato Dulbecco tavuk

embryo fibroblastlarının üzerine RSV konulduğunda hücrelerin yaşadığını ve ölümsüzleştiğini gördü.

(8)
(9)

Bebek hamster böbrek hücrelerini enfekte etmiş HIV’in Scanning electron microscope görüntüsü.

(10)

Murine lösemi virüs’ünün (MLV) enfekte ettiği hücrenin transmission elektron

mikroskop görüntüsü

(11)

RSV ile transforme edilmiş Tavuk embryo fibroblast hücreleri ve çevresindeki enfekte olmamış tek katmanlı hücreler.

• Transforme olan hücrelerin yapısının tavuktan izole edilen hücrelere

benziyor olması, normal hücrelerin kanserli hücreye trasnformasyonu için bütün organizmaya ya da dokuya ihtiyaç olmayabileceğini ve hücre kültür ortamında da bu transformasyonun gerçekleşebileceğini gösterdi.

• Bu bulgu 20. yy kanser araştırmalarının gidişatını değiştirdi.

(12)

• Kanser anormal büyüyen dokular değil

fonksiyonu bozulmuş hücrelerin meydana getirdiği bir hastalıktır.

(13)

Howard Temin:

Dulbecco’nun postdoc’u daha sonra RT enzimlerini bularak 1975 yılında David Baltimore ile Nobel ödülünü paylaştı.

(14)

Normal hücreler tek katmanlı hücre oluştururken RSV enfekte hücreler foci oluşturuyor Contact inhibition

Clone

(15)

Virüs ile enfekte hücreler sürekli olarak virüsü içerir. Virüs enfekte edip ortadan kaybolmaz.

(16)

Human papilloma virus (HPV). DNA Virüsü

(17)
(18)

Shope’s papilloma virüsü, fare polyomavirüsü ve SV40 virüslerinin hepsi

papovavirusler olarak adlandırılmıştır. Boşluk (vacuole) oluşturan DNA virüsleri.

Dairesel DNA moleküllerine sahiptirler.

(19)
(20)

Virüs ile transforme olmuş hücreler sert bir yüzeye tutunmadan da

büyüyebilme yeteneği kazanırlar. Bu hücreler in vivo ortamda da tümör oluşturma kapasitesine sahiptir.

(21)
(22)

• Virüs ile transforme olmuş hücrelerin (SV40, RSV ile transfekte ise var, polyoma

virüsü ve karsinojenlerle gelişen bir tümör ise yok) T-antijeni ifade ettikleri görülmüştür.

• Hücre ne kadar transforme ise T antijeninin ifadesi o kadar

yüksek olur.

(23)

Virüsler sürekli olarak bölünen konakçı hücrelerde varlıklarını nasıl devam ettirebiliyorlar ve nasıl sürekli enfekte

edebiliyorlar?

1968 yılında yapılan çalışma ile virüs DNA’sının konakçı

kromozom ile sıkı ilişkide olduğu gösterilmiştir.

Santrifügasyon deneyleri

sonrasında virüs DNA’sının (5 kb) tek başına çökmediği ve

kromozomal DNA ile birlikte çöktüğü hatta tek başına

ayrıştırılamadığı bulunmuştur.

Bu durum viral DNA’nın konakçı DNA’ya entegre olduğunu

göstermiştir.

(24)

SV40 genomunun konakçı hücrenin genomuna entegrasyonu

(25)

• Yapılan araştırmalar tüm viral genomun değil bazı parçaların entegre olduğunu ortaya çıkartmıştır (HPV ile gerçekleştirilen çalışmalar).

• Bu parçalar onkogenik parçalardır.

• HPV’de bu genler E6 ve E7 onkogenleridir. Bu genlerin ifade

olmasını engelleyen E2 geninin entegrasyon sırasında çıkartıldığı gösterilmiştir.

• Bu sayede HPV entegre olduğu serviks hücrelerine neoplastik bir fenotip kazandırır.

• DNA virüslerinin entegrasyon kapasitesi RNA virüslerinin genomlarını nasıl jenerasyonlarca aktarabildiği sorusunu gündeme getirmiştir? Tek sarmallı bir RNA molekülü!!

(26)

RNA virüslerinin genom yapısı

(27)

• Reverse transcriptase!!!

• Retrovirüsler

(28)
(29)

RSV genomunun yapısı. ALV: Avian leukosis virus.

Pol: reverse transcriptase ve integrase Gag: nucleoprotein core

Env: glikoprotein spikes of the virion

(30)

src geni virüsün transformasyon yeteneğini sağlayan gen olarak bulunmuştur.

Bunun üzerine sadece enfekte olan tavuk hücrelerinde src geninin

ifadesine rastlanacağı düşünülmüştür ancak bu genin ifadesi her hücrede mevcut olduğu görülmüştür.

(31)

Omurgalıların genomlarında onkogenik özellik taşıyabilecek ve virüs ile enfekte olduklarında onkogen gibi davranabilecek genler bulunur bu genlere

proto-onkogen denir.

(32)
(33)
(34)

Insertional mutagenez: Avian lökosis virüsü gibi virüslerin onkogenik

aktivitesini nasıl gerçekleştirdiğinin gösterimi. ALV onkogen taşımayan bir virüstür ancak enfekte ettiği konakçı hücrede bir proto-onkogenin önüne entegre olarak o proto-onkogeni onkogene çevirebilir.

(35)
(36)

Onkogenler

(37)

Kanserin sebebi ne?

• Virüs araştırmaları ile birlikte her türlü kanserin virüsler tarafından ortaya çıkartıldığı görüşü oluştu.

• Ancak pek çok kanser türünden virüs izole edilememesi ve kanserlerin bulaşıcı olmaması bu senaryonun doğruluğundan şüphe edilemsine sebep oldu.

• Ayrıca X-ray gibi fiziksel tütün gibi kimyasal şeylerin kansere sebep olduğunun saptanması kanser oluşumunda etkin

olabilecek başka mekanizmalrın aranmasına sebep oldu.

(38)

Kanserin sebebi ne?

• Eğer virüsler değilse kansere sebep olan şey kimyasallar ile mutasyona uğramış genler

olabilirdi.

• Ancak bunu kanıtlamak zordu çünkü tümörün içinde tümörleşmeye sebep olan gen dışında binlerce gen vardı. Hangi gen sorumlu gen???

• 1972 yılında transfeksiyon protokolü geliştirildi (şekil)

(39)

Transfeksiyon deneyleri tümör oluşumundan onkogen ya da onkogenlerin sorumlu olabileceğini kanıtladı.

Aynı zamanda tek bir genin sorumlu olabileceği de bu deneyler ile ortaya kondu.

(40)

Fare hücrelerinin insan tümör DNA’sı ile transforme edilmesi. Akciğer ve kolon kanseri hücrelerinden elde edilen DNA’nın fare hücrelerini transforme edebileceği gözlendi.

Onkogenler türler arası da olsa transformasyon yeteneği taşırlar.

(41)

• İnsan tümör hücre hatlarında bulunan onkogenler transforme edebilme yeteneği olan retrovirüslerin taşıdığı onkogenler ile alakalı mı? (Tablo)

• Retrovirüs alakalı onkogenlerin insan tümör

genomlarında artmış kopya sayısı ile bulunduğu

ortaya çıkmıştır. Myc gen amplifikasyonu ile ifadesi artan bir onkogendir. ErbB pek çok kanserde rol

alan kopya sayısı artışı ile ifadesi artan bir onkogendir.

(42)
(43)

Meme kanserinde erbB2/HER2/neu onkogeninin artışı.

(44)
(45)

• Onkogenler retrovirüslerin kullandığı

mekanizma ile aktive olmuyorsa nasıl aktive oluyorlar?

• Bu sorunun cevabını bulmak için biri proto- onkogen diğeri onkogen olan H-ras genleri ile sekanslama çalışması yapılmıştır.

• Sonuçta iki çok benzer sekans arasında bir bazlık değişimin olduğu ortaya çıkmıştır: Nokta

mutasyon

(46)

Klonlanmış insan mesane kanseri onkogeni.

(47)
(48)
(49)

• Hangi dokuda hangi onkogenin aktif olacağına karar veren onkogenin düzenleyici bölgesidir (Regulatory sequence).

• Normalde K-ras onkogeni

taşıyan hücreler akciğer kanseri geliştirirler.

• K-ras onkogeni H-ras onkogeni ile değiştirildiğinde H-ras

taşıyan farelerin de akciğer tümörü geliştirdiği gözlenmiştir.

• Onkogen değil regulatory sekansların etkin olduğu bu şekilde göserilmiştir.

(50)

myc Onkogeni

• Myc onkogeni en az üç farklı şekilde aktive olur:

– Gen amplifikasyonu ile kopya sayısı artışı: bu artış genin ifadesinin artışına sebep olur. Bu genin

hücre çoğalmasına etkisinin olduğu bilinmektedir.

(51)
(52)
(53)

myc Onkogeni

• Myc onkogeni en az üç farklı şekilde aktive olur:

– Gen amplifikasyonu ile kopya sayısı artışı (Figür):

bu artış genin ifadesinin artışına sebep olur. Bu genin hücre çoğalmasına etkisinin olduğu

bilinmektedir.

– Insertional mutagenesis: proto-onkogenin virüs tarafından alınıp kendi kromozomuna entegre edilerek onkogen halini alması.

(54)

Burkitt’s Lenfoma dağılımı. Burkitt’s lenfoma EBV ile malaria enfeksiyonu ile ortaya çıkan bir kanser türü.

(55)

myc Onkogeni

• Myc onkogeni en az üç farklı şekilde aktive olur:

– Gen amplifikasyonu ile kopya sayısı artışı (Figür): bu artış genin ifadesinin artışına sebep olur. Bu genin hücre çoğalmasına etkisinin olduğu bilinmektedir.

– Insertional mutagenesis: proto-onkogenin virüs tarafından alınıp kendi kromozomuna entegre edilerek onkogen halini alması (Figür)

– Translokasyon

(56)

Burkitt’s Lenfoma’da meydana gelen translokasyonlar. Bu translokasyonlar sayesinde myc onkogeni asıl bulunduğu lokasyon olan 8. kromozomdan ve dolayısı ile kendi

promotorundan uzaklaşmış ve çok daha aktif bir bölgeye geçmiş olur.

(57)
(58)

Translokasyon sayesinde miRNA baskısından kurtulan mRNA. Pek çok kanserde fazla ifade edilen HMGA2’nin translokasyonu ile 3’UTR bölgesi değişir ve böylece ifadesini baskılayan Let-7 miRNA’sı mRNA’yı tanıyamaz ve ifadesini baskılayamaz. Bu şekilde genin ifadesi artış gösterir.

(59)
(60)
(61)

Tümör baskılayıcı genler

(62)

Tümör Baskılayıcı Genler

• Onkogenlerin aksine hücre büyümesini durduran genler.

• Tümörün oluşması için ortamdan kaybolmaları ya da inaktive olmaları gerekir.

• Tümör oluşumunda onkogenlerin aktifleşmesi kadar tumör baskılayıcıların inaktive olması da önemlidir.

(63)

• Tümör baskılayıcı gen hipotezi pediatrik retinoblastoma ile doğrulandı…

(64)
(65)
(66)

Hastalık tek gözde olursa ve ailevi değil ise unilateral ve sporadik. Ailevi ise her iki gözde de oluyor ve bilateral deniyor.

Bilaterallerin farklı kanser geliştirme potansiyelleri yüksek

(67)

Retinoblastoma oluşumunun dinamiği. Afred Knudson

tarafından otaya atılmış one- hit ve two-hit kinetiği.

(68)

Yabanıl tip Rb alelinin eliminasyonu. Mitotik rekombinasyon ve sonucunda LOH, loss of heterozygosity.

(69)

Kromozomal nondisjuction and LOH. Retinoblastoma gelişiminde meydana gelebilecek bir başka LOH mekanizması.

(70)

İki hit hipotezi ve LOH

• Knudson’ın two hit hipotezindeki en büyük sorun ikinci

inaktivasyonun mutasyon ile elde edilmesi olarak sorgulandı.

• Mutasyonlar seyrek olarak gerçekleşen olaylardır.

• Bu sebeple mutasyon gibi nadir olan bir olay yerine LOH ibi çok daha sık rastlanan bir moleküler mekanizma ile açıklamak daha doğru oldu.

(71)
(72)

Rb lokusunda gerçekleşen LOH’in demonstrasyonu. 1978 yılında yapılan çalışmalar ile Rb geninin kromozomal lokasyonu belirlenmeye çalışıldı. Rb hastalarından elde edilen metafaz kromozomlarında 13. kromozomun q kolunda delesyonlar saptanmasına karşın Rb’nin tam yeri saptanamamıştı. Aynı lokasyonda bulunan ve iyi bilenen esterase D geni sayesinde lokus takip edildi ve Rb’nin de LOH ile kaybolduğu bulundu.

(73)
(74)
(75)
(76)
(77)

Tümör baskılayıcı genlerin inaktivasyonunda promotor metillenmesi önemli bir

mekanizmadır

(78)
(79)
(80)
(81)

NF1 proteini Ras sinyal yolağını

negatif yönde düzenler

(82)

NF1

• NF1 geninin sorumlu olduğu kanser çesidi neurofibrosarkomalardır.

• Rb durumunda olduğu gibi genellikle ailesel olmazlar sporadiktirler.

• İlk mutasyon büyük çoğunlukla de novo iken ikinci alel kaybı LOH ile meydana gelir.

(83)

Ras aktivasyonu guanine nucleotide exchange factor (GEF) ile olurken inaktivasyonu GTP-ase activating protein (GAP) ile gerçekleşir. NF-1 bir Ras-GTP-ase’dir.

NF-1’de oluşacak mutasyonlar sürekli aktif Ras anlamına gelir ve sürekli hücre bölünmesi gerçekleşir.

(84)

Kolon Kanseri ve APC geni

(85)

Kolon Kanseri

• Her ne kadar kolon kanserlerinin büyük çoğunluğu sporadik olarak tanımlansa da (>95%), hastaların bir grubunda kalıtılmış aleller olduğu bilinmektedir.

• Kalıtımsal kolın kanseri sendromuna Familial adenomatous polyposis (FAP) denir.

(86)
(87)

Beta-Catenin ve kolon hücrelerinin oluşumu.

(88)
(89)
(90)

Referanslar

Benzer Belgeler

Biz burada gebelik sırasında 17 cm çapında sağ adneksiyel kitlesi olan ve unilateral salpingooferek- tomi ile tedavi edilen 20 yaşında bir jüvenil granuloza hücreli tümör

q  Bu durumda, baskılayıcı molekül operatör bölgeye bağlanamadığı için konstitütif olan sentezin yerine,. q  Uyarıcı ajan olan laktoza bağlanamayan mutant represör

Yeniden damarlanma tümör büyümesine ikili etki yapar: perfüzyonla besin ve oksijen desteği ve yeni oluşan endotel hücrelerinin komşu tümör hücrelerinin

Probiyotiklerin yerleşim alanı olan kalın bağırsak dışında, mesane, meme ve karaciğer gibi yerleşim alanı olmayan organ ve dokularda da tümör oluşumu ve

Araştırmanın bu bölümünde uygulama sonrası elde edilen verilere uygulanan analizler sonrasında ortaya çıkan bulgulara yer verilmiştir. Tablo 1’de demografik

Lokanta kültürünün demokratikleş­ mesi ancak pa­ halı lokantaların yanı sıra hemen hemen benzer kalitedeki yeme­ ği ucuza sunan lokantaların da

The concentration 1.5 mg\L was toxic to the fish and caused death after 48 hour of exposure, while in the fish that were exposure separately to both concentration (0.5 and 1.0

The multiple peaks obtained during partial shading can be better called as local peak and among them we have to find the highest one which is the global power peak