• Sonuç bulunamadı

1. Sözcükte Anlam 1. Sözcükte Anlam

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "1. Sözcükte Anlam 1. Sözcükte Anlam"

Copied!
72
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÜNİTELER KONULARI 1. Sözcükte Anlam

1. Sözcükte Anlam

Temel Anlam, Yan Anlam, Mecaz Anlam, Terim Anlamı, Deyim Anlamı, Atasözleri, İkilemeler

2. Anlam Özelliklerine Göre Sözcükler

Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler, Eş ve Yakın Anlamlı Sözcükler, Karşıt Anlamlı Sözcükler, Sesteş Sözcükler, Özel ve Genel Anlamlı Sözcükler, Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler, Anlam Daralması, Anlam Genişlemesi, Başka Anlama Geçiş, Deyim Aktarmaları, Ad Aktarmaları, Argo

2. Cümlede Anlam

1. Yargılarına Göre Cümleler

2. Anlatımlarına Göre Cümleler

3. Anlamlarına Göre Cümleler

4. İçeriklerine Göre Cümleler

5. Anlam İlişkilerine Göre Cümleler

3. Paragrafta Anlam

1. Paragrafta Anlam

Paragrafın Yapısı, Bağlayıcı Öğeler, Paragrafta Konu, Ana Düşünce, Yardımcı Düşünce, Paragrafta Tema, Paragrafta Başlık, Konularına Göre Paragraflar, Anlatımın Temel Nitelikleri

2. Anlatım Biçimleri

Açıklayıcı Anlatım, Tartışmacı Anlatım, Betimleyici Anlatım, Öyküleyici Anlatım, Düşünceyi Geliştirme Yolları, Tanımlama, Örnekleme, Karşılaştırma, Benzetme, Tanık Gösterme, İlişki Kurma

4. Ses - Biçim - Noktalama - Yazım Konuları

1. Ses Bilgisi

2. Biçim Bilgisi

3. Noktalama İşaretleri

4. Yazım Kuralları

5. Sözcük Türleri

1. Eylemlerde Kip ve Kişi

2. Eylemlerde Çatı ve Eylemsi

3. Adlar

4. Zamirler

5. Sıfatlar

6. Zarflar

7. Edat - Bağlaç - Ünlem

6. Cümle Bilgisi

1. Cümlenin Öğeleri

Cümlenin Tanımı, Yüklem, Özne, Nesne, Dolaylı Tümleç, Zarf Tümleci, Edat Tümleci, Öğe Çözümlemesi

2. Cümle Türleri

(2)

Kuruluşlarına Göre Cümleler, Yüklemine Göre Cümleler, Yapılarına Göre Cümleler, Anlamlarına Göre Cümleler

7. Anlatım Bozuklukları

1. Anlatımla İlgili Anlatım Bozuklukları

Gereksiz Sözcük ve Ek Kullanımı, Yanlış Anlamda Kullanılan Sözcükler, Yanlış Yerde Kullanılan Sözcükler, Anlamca Çelişen Sözcükler, Mantıksal Tutarsızlık, Deyim ve Atasözü Yanlışlıkları, Karşılaştırma Yanlışlıkları

2. Dilbilgisi Kurallarıyla İlgili Anlatım Bozuklukları

Yüklem Yanlışları, Özne Yanlışları, Nesne Yanlışları, Tümleç Yanlışları, Tamlama Yanlışları, Yapıları Yanlış Olan Sözcükler, Yanlış Ek Kullanımı, Noktalama Yanlışları

Sözcükte Anlam icindekiler:

Sözcükte Anlam

Anlam Özelliklerine Göre Sözcükler

Sözcükte Anlam Sözcük Nedir?

Sözcük : Bir kavram birimidir. Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir durumun zihinde canlanabilmesi için onu karşılayan bir gösterimdir.

Sözcüklerin Anlam Açılımları

Temel Anlam : İlk Anlam (Temel Anlam)

Bir sözcük söylendiğinde aklımıza ilk gelen, kavrayışımızda ilk uyandırdığı anlamdır. Kısacası, bir sözcüğün biçimlenmesinde, kuruluşunda esas olan anlamdır. Örnek :

Boğazımda bir yanma var. (Temel Anlam) Şişenin boğazı kırılmış.

Çanakkale Boğazı‟nda müthiş bir tipiye yakalandık.

Babam yedi boğaza bakmaya çalışıyordu.

Ali, boğazına düşkün bir çocuktur.

Bir sözcüğe temel anlamının dışında yeni yeni anlamlar yükledikçe anlamının da derece derece soyutlaştığı görülür. Örnek :

(3)

Törende, Kurdeleyi köyün muhtarı kesti. (Somut temel anlam) Patates doğrarken parmağını kesti (Somut yan anlam)

Oyun kağıdını ortadan kesti. (Somut yan anlam) Onunla olan bütün ilişkisini kesti. (Soyut mecaz anlam)

Bir sözcük tek başına kullanıldığında temel anlamını korur. Ancak cümle içinde temel anlamından uzaklaşabilir. Örnek :

“Kaçmak” sözcüğünün temel anlamı “bir yerden gizlice ve çabucak uzaklaşmak”tır.

“Ben çalışmaktan hiçbir zaman kaçmam.” cümlesinde temel anlamından uzaklaşmıştır.

Sözcüklerin Temel Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :

Temel anlamı somut olan sözcükler, öncelikle somut ve mecaz anlamlar kazanır. Örnek :

“ateş” sözcüğü, temel anlamıyla düşünüldüğünde “bir nesnenin etrafa ısı ve ışık yayarak yanması” biçiminde açıklanabilir, temel anlamı somuttur.

Gençler, kumsalda büyük bir ateş yakmışlardı. (Temel anlam) Hastanın ateşi sabaha kadar düşmüştü. (Somut yan anlam)

Şu yağan kar bile yüreğimdeki ateşi söndüremez. (Soyut mecaz anlam) www.sorubak.com

Yan Anlam :

Sözcüklerin ilk konuluş anlamına bağlı olarak zaman içinde kazandıkları yeni anlamlardır. Bu anlama, kullanılış anlamı ya da yan anlam adı verilir. Örnek :

Çocuk kapıyı sessizce açtı. (açmak : Bir şeyi kapalı durumdan kurtarmak.)

Gömleğinin düğmelerini yarıya kadar açtı. (açmak : Sarılmış, katlanmış, örtülmüş, buruşmuş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak.)

Okulun karşısına bir büfe daha açtı.(açmak : Bir kuruluş, bir işyerini işler duruma getirmek.) Annem çok güzel baklava açar. (açmak : Kalın bir nesneyi yayarak ince duruma getirmek.) Komşumuz tıkanan lavaboyu açtı. (açmak : Tıkalı bir şeyi, bu durumdan kurtarmak.) Sözcüklerin Yan Anlamlarıyla İlgili Dikkat Edilecek Noktalar :

(4)

Her sözcüğün genel olarak tek temel anlamı varken, birden çok yan anlamı olabilir.

Bir sözcük, temel ya da yan anlamı verecek biçimde kullanıldığında gerçek anlamıyla kullanılmış olur. O halde gerçek anlam, hem temel hem de yan anlamı kapsayan genel bir addır.

Yan anlamların bir bölümü mecazsız, somut anlam taşırken (ölü yan anlam) bir bölümü de mecazlı, soyut anlam taşır.

Mecaz Anlam :

Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz (değişmece) anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici olarak üstlendiği anlamdır. Örnek :

Müşteriden para sızdırmak için elinden geleni yapardı.

Satıcının o ince ve tiz sesi kulaklarımızda patlıyordu.

Bugünlerde havasından yanına varılmıyor.

Bu hayırsız evlat için insan kendisini ateşe atar mı?

Mecaz Türleri Benzetme (Teşbih) :

Aralarında benzerlik bulunan iki varlıktan (kavramdan) niteliği zayıf olanın, niteliği üstün, belirgin olana benzetilmesidir.

Benzetme, Sözü daha etkili ve gözle görünür kılmak amacıyla kullanılan bir mecaz türüdür. Benzetmenin dört öğesi vardır :

1- Benzeyen (niteliği zayıf olan)

2- Benzetilen (niteliği, üstün, belirgin olan) 3- Benzetme yönü (benzerlik ilgisi gösteren) 4- Benzetme edatı (gibi, kadar, sanki, misali) Örnek :

Kızın deniz gibi masmavi gözleri vardı.

Benzetilen Benzetme Benzetme Benzeyen Edatı Yönü

(5)

Benzetmeyle İlgili Uyarılar :

Benzetmenin oluşabilmesi için benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılması şarttır.

Bunlar, benzetmenin temel öğeleridir.

Dört öğesinin dördünün de kullanıldığı benzetmelere ayrıntılı benzetme, benzetme edatının olmadığı benzetmelere kısaltılmış benzetme,

yalnızca temel öğelerin kullanıldığı benzetmelere teşbih-i beliğ denir.

Örnek :

Sular öyle temiz ki annemin yüzü gibi. (Ayrıntılı Benzetme) Benzeyen Benzetme Benzetilen Benzetme

Yönü Edatı

Adam cesurlukta aslandı. (Pekiştirilmiş Benzetme) Benzeyen Benzetme Benzetilen

Yönü

Bin Atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik. (Kısaltılmış benzetme) Benzetilen Benzetme Benzeyen

Edatı

Gider oldum kömür gözlüm elveda. (Teşbih-i beliğ) Benzetilen Benzeyen

Eğretileme (İstiare) :

İstiare : Arapça bir sözcük olup “bir şeyi iğreti, ödünç alma” anlamındadır. Ya benzeyenle ya da benzetilenle yapılan benzetmedir. Örnek :

Aslan gibi güçlü bir adamdı. (benzetme)

Soruyu doğru yanıtlayınca “Aslan be!” dedi. (eğretileme) www.sorubak.com

(6)

Eğretileme üç çeşittir.

Açık Eğretileme : Yalnızca kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan eğretilemedir. Örnek :

Havada bir dost eli okşuyor tenimizi. Benzeyen:Rüzgar(yok) Benzetilen:Bir dost eli

Kurban olam kurban olam

Beşikte yatan kuzuya Benzeyen : Bebek, çocuk (yok) Benzetilen : Kuzu

Kapalı Eğretileme : Yalnızca benzeyen ile yapılan, benzetilenin de bir özelliğinin belirtildiği (genel olarak benzetme yönü) eğretilemedir. Örnek :

Oğlu büyüyünce yuvadan uçup gitti.

Benzeyen : Oğul Benzetilen : Kuş (yok) Benzetme yönü : Uçup gitmek Ay zeytin ağaçlarının arasından yere damlıyordu.

Benzeyen : ay Benzetilen : su (yok) Benzetme yönü : yere damlaması

Yaygın (Temsili) Eğretileme : Benzetmenin temel öğeleriyle birlikte, birden çok benzetme yönünün bulunduğu eğretilemedir. Yaygın eğretilemede bir “gizleme”

vardır. Açıkça söylenmeyen ya da söylenmek istenmeyen sözler, benzetme yoluyla ve sözlük anlamına gizlenerek söylenir, şairler bunu çoğu kez güzel ve etkili bir anlatım için kullanırlar. Örnek :

Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan Eğretileme Yolları

İnsana özgü kavramların, doğaya (dış dünyadaki varlıklara) aktarılmasıyla;

Örnek :

İnsan Derinden derine ırmaklar ağlar. Kapalı Eğretileme Benzetilen Benzeyen

Doğaya özgü kavramların insana aktarılmasıyla;

Örnek :

Askerin ölümü Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. Açık Eğretileme Benzeyen Benzetilen

(7)

Doğadaki bir varlığa ait özelliğin, bir başka varlığa aktarılmasıyla;

Örnek :

Bulut Yüce dağ başında bir top pamuk var. Kapalı Eğretileme Benzeyen Benzetilen

Bir duyuya ait bir kavramın bir başka duyuya aktarılmasıyla;

Örnek :

Sıcak bakışlarıyla ısıtırdı içimizi. Kapalı Eğretileme www.sorubak.com

Ad Aktarması : (Mürsel Mecaz)

Bir sözü benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine kullanmaktır.

Sözcüklerin yeni anlamlar yüklenmesinde bir etken de ad aktarmasıdır. Örnek : “Sinema” için “beyaz perde”

“seçime katılmak” yerine “sandık başına gitmek”

Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir : Sanatçı verilir, yapıtı anlatılır. Örnek :

Yaşar Kemal‟i lise yıllarımda okudum. (Yaşar Kemal‟in romanlarını)

İçteki varlık verilir, dışındaki anlatılır ya da dıştaki varlık verilir içindeki anlatılır. Örnek : Haberi duyunca bütün ev ayağa kalktı. (Evin içindeki insanlar) Ayağını çıkarmadan içeri girme. (Ayakkabını)

Parça verilir, bütün anlatılır ya da bütün verilir, parça anlatılır. Örnek : Bu acılı haberi ona hangi dil söyleyebilir? (İnsan)

Gemi Mersin‟e yanaştı. (Mersin Limanı)

Bir yer adı verilir, o yerde yaşayan insanlar anlatılır. Örnek : Bütün köy meydanda toplandı. (köy halkı)

Erzurum, Mustafa Kemal‟e kucak açtı. (Erzurum Halkı)

(8)

Bir yön adı verilir, o yöndeki bölgeler ya da ülkeler anlatılmak istenir. Örnek : Batı bu duruma müdahale etmedi. (Batı ülkeleri)

Bir eşya adı verilir, onu kullananlar anlatılmak istenir. Örnek : Koştu, yokuş aşağı bir şapka. (İnsan)

Soyut bir ad verilip, somut bir varlık anlatılır. Örnek : Bu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum. (Genç insanlar) Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı. (insanlar)

Sonuç verilir, bunun nedeni kastedilir. Örnek :

Gökten sicim gibi bereket yağıyor. (bereket, sonuçtur, nedeni yağmur anlatılmıştır)

Kinaye (Dolaylı Söz Söyleme) : Sözcüklerin çok anlamlı olarak kullanılmasında kinayenin de büyük bir önemi vardır. Kinaye bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek bir biçimde kullanılmasıdır. Kinayede gerçek anlam verilir, mecaz anlam kastedilir. Örnek :

Bu çocuğun elinden tutsan ne kaybedersin?

Bulmadım dünyada gönüle mekan Nerde gül bitse etrafı diken

Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın?

Tariz (Taşlama) : Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü gerçek anlamının tam karşıtı bir anlamda kullanmaktır. Örnek :

Randevuna sadıkmışsın, beklemekten kök saldık.

O kadar çok konuştu ki söylediklerinden hiçbir şey anlamadık.

Biraz daha hızlı yürürsen karıncalar bile bizi geçecek.

Teşhis - İntak (Kişileştirme - Konuşturma) :

İnsana özgü nitelikleri insan dışındaki varlıklara aktarmaya kişileştirme denirken, bu varlıkların insan gibi konuşturulmasına da konuşturma denir. Örnek :

Güneş ışığında yağmurunu döken bulutlar sanki gülüyordu. (Teşhis)

(9)

Ufukta günün boynu büküldü. (Teşhis) Dal, bir gün dedi ki tomurcuğuna : Tenimde bir yara işler gibisin. (İntak) Abartma (Mübalağa) :

Bir durumu olduğundan çok ya da az göstermektir. Örnek : Bütün gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü.

Alem sele gitti gözüm yaşından

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

Sözcüklerin Terim Anlamı : Bilim, Sanat, Meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere terim denir. Örnek :

Bu sınıfa yirmi sıra yerleştirelim

Toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri inceliyor.

Bu çiçeğin kökü tamamen kurumuş.

Sözcük köklerini ve gövdelerini tanıyalım.

İkilemeler : Anlamı ve anlatımı güçlendirip pekiştirmek amacıyla aynı ya da sesleri birbirine benzeyen sözcüklerin art arda yinelenmesiyle oluşan söz gruplarına ikileme denir.

İkilemelerin anlamsal özellikleri şöyle sıralanabilir:

Anlamı güçlendirip pekiştirmek, anlamı abartmak. Örnek : Güzel mi güzel kız

Demet demet çiçek Çuval çuval fındık Çıtır çıtır simit

Ağlaya sızlaya bir hal olmak Güle güle ölmek

Varını yoğunu ortaya çıkartmak

(10)

“Şöyle böyle, yaklaşık olma” anlamı vermek. Örnek : İyi kötü (bilmek)

Aşağı yukarı (anlamak) Hemen hemen (bitirmek)

İkilemelerin Kuruluş (Yapılış) Özellikleri :

Aynı sözcüğün tekrarıyla oluşan ikilemeler. Örnek : İri iri - Koca koca - Yavaş yavaş - Uslu uslu

Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar. Örnek :

Börek çörek - Derli toplu - Sorgu sual - Doğru dürüst - Sağ salim

Biri anlamlı diğeri anlamsız sözcüklerin bir araya gelmesinden oluşanlar. Örnek : Çalı çırpı - Konu komşu - Yırtık pırtık - Eğri büğrü

Her ikisi de anlamsız sözcüklerin yan yana gelmesiyle oluşanlar. Örnek : Ivır zıvır - Abur cubur - Eciş bücüş - Dangıl dungul

Karşıt anlamlı sözcüklerden oluşanlar. Örnek : İyi kötü - Er geç - Düşe kalka - İleri geri

Yansıma sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşanlar. Örnek : Vızır vızır - Şırıl şırıl - Tıkır tıkır - Horul horul UYARI

İkilemeler daima ayrı yazılır ve ikilemelerin arasına virgül işareti KONULMAZ.

Deyim Anlamı :

Belli bir durumu, belli bir kavramı göstermek için kullanılan öz anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan sözlere deyim denir. Örnek :

İçine ateş düşmek Pabucu dama atılmak Yüreği ağzına gelmek İki gözü iki çeşme

(11)

Deyimlerin Özellikleri

Deyimler, kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve bir sözcüğün yerine eş anlamlısı getirilemez. Örnek :

Sözgelimi “Ayıkla pirincin taşını” yerine “Seç pirincin taşını” denmez ya da “Pirincin taşını ayıkla” gibi deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez.

Deyimler, değişik kip ve kişi ekleriyle çekime girebilirler. Örnek : Kendini naza çek(mek)

Kendini naza çek(iyor) Kendimi naza çek(tim) Kendilerini naza çek(erler)

Deyimi oluşturan sözcüklerin arasına başka söz grupları girebilir. Bu tip kullanımlarda deyim gözden kaçırılmamalıdır. Örnek :

Gözü vitrinde duran kırmızı elbiseye takıldı.

Deyimler genel kural bildirmez, yol gösterip öğüt vermez. Yalnızca bir durumu en kısa yoldan ve en etkili bir biçimde anlatmaya yarar. Deyim, bu yönüyle atasözünden ayrılır.

Örnek :

İşleyen demir ışıldar.

Akacak kan damarda durmaz Atasözüdür, kural bildirir.

Mum dibine ışık vermez.

Armut piş, ağzıma düş.

Ne kokar, ne bulaşır. Deyimdir, kural bildirmez.

Atı alan Üsküdar‟ı geçti.

Deyimler Anlamları ve Kuruluşları (Biçimleri) yönünden iki gurupta incelenir.

Anlamlarına Göre Deyimler Gerçek Anlamlı Deyimler

Bazı deyimlerde sözcükler gerçek anlamlıdır. Deyimin iletmek istediği durumu, deyimi oluşturan sözcüklerin anlamlarıyla düşünürüz. Bu tür deyimlerde anlatım güzelliği düşünülmez. Bunlar, Bir kavramı belirtir. Örnek :

Alan razı satan razı - Ne var ne yok? - Olur şey değil! - Nerde akşam orda sabah.

(12)

İsmi var cismi yok - Yükte hafif pahada ağır.

Mecaz Anlamlı Deyimler

Deyimlerde genel olarak deyimi oluşturan sözcüklerin çoğu ya da tümü gerçek anlamından uzaklaşarak tamamen farklı bir durumu ya da kavramı anlatmak üzere kullanılır. Dilimizde deyimler genel olarak mecaz anlam taşır.

Mecaz anlamlı deyimler iki şekilde karşımıza çıkabilir.

1. İliştirme Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerden bir ya da ikisiyle, deyimin ilettiği durum arasında dolaylı bir bağlantı vardır. Böyle deyimlere “iliştirme anlamlı”

deyimler denir. Örnek :

Diline dolamak (sürekli aynı şeyi söylemekle, dil arasında bir bağlantı var.) Kulak misafiri olmak (dinlemek)

Göz gezdirmek (bakmak)

Ayaklarına kara sular inmek (yürümekten yorulmak)

2. Yummaca Anlamlı Deyimler: Deyimi oluşturan sözcüklerin anlamları ile deyimin iletmek istediği durum arasında hiçbir anlam bağlantısı olmayabilir. Bu tip deyimlere “yummaca anlamlı” deyim denir. Örnek :

Baş göz etmek (evlendirmek)

Burnu sürtülmek (taşkın davranışların cezasını çekip ılımlı olmak) Can damarına basmak (bir şeyin en önemli noktası üzerinde durmak) Burnunun direği sızlamak (çok üzülüp acımak)

Çamur atmak (Bir kimseyi lekelemeye çalışmak)

Yaş tahtaya basmak (tedbirsizlik edip sonu tehlikeli işe girişmek) Yapılarına (Biçimlenişlerine Göre) Deyimler

Deyimler kalıplaşmıştır. Belli bir söyleyiş biçimi kazanmışlardır. Bir deyimin söylenişi her yerde aynıdır. Hem biçimce hem anlamca son söyleyiş biçimini almışlardır.

Kimi deyimler yargı (cümle) biçiminde ya da ikili yargılı olarak kurulmuştur. Örnek : Atı alan Üsküdar‟ı geçti.

Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olur.

Hem suçlu hem güçlü

(13)

Geçti Bor‟un pazarı, sür eşeğini Niğde‟ye

Kimi deyimler öykücük ya da konuşma biçimindedir. Örnek : Deveye, “Boynun eğri” demişler, “Nerem doğru ki!” demiş.

Tencere dibin kara Seninki benden kara

Deyimler genel olarak mastar biçimindedir. Örnek :

Gönül koymak - İçi burkulmak - Kapı dışarı etmek - Muradına ermek - Ödü patlamak Öküzün altında buzağı aramak

Bazı deyimler, sözcük öbeği (tamlama) biçiminde kalıplaşmıştır. Örnek :

Kara çalı - Püsküllü bela - Para canlısı - Para babası - Elinin körü - Ömür törpüsü Deyimler, genel olarak birden çok sözcüğün kalıplaşmasından oluşur. Ancak tek

sözcükten oluşan deyimler de vardır. Örnek : Akşamcı - gedikli - kılkuyruk - kaşarlanmış

Kimi deyimler ise ikileme biçiminde kurulurlar. Örnek :

Abur cubur - Açık saçık - Ağır aksak - Ak pak - Apar topar - Az çok - Bata çıka Atasözleri : Uzun deneyimler ve gözlemler sonucu oluşmuş, yol gösterici, genel kural biçiminde kalıplaşan, toplumca benimsenen ve anonim bir nitelik taşıyan özlü sözlerdir.

Atasözlerinin Biçim Özellikleri :

Deyimler gibi atasözleri de kalıplaşmıştır. Sözcüklerin yerleri değiştirilmez ve bir sözcüğün yerine eş anlamlısı getirilemez. Örnek :

Ak akçe kara gün içindir. - Kız beşikte, çeyiz sandıkta.

Atasözleri kısa ve özlüdür, az sözle geniş bir düşünce ifade edilir. Örnek :

Aç ayı oynamaz. - Su yatağını bulur. - Baş kes, yaş kesme. - Boğaz kırk boğumdur.

Çivi çiviyi söker.

Atasözleri genel olarak bir yargı (cümle) biçiminde kurulmuştur. Örnek :

İt ürür kervan yürür. - İyilik eden, iyilik bulur. - Ölmüş eşek kurttan korkmaz.

Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış. - Kavgada yumruk sayılmaz.

(14)

Atasözleri genel olarak geniş zaman kipinin üçüncü tekil kişisiyle ya da emir kipinin ikinci tekil kişisiyle çekimlenmiştir. Örnek :

Önce düşün, sonra söyle. (II. tekil kişi emir kipi)

Pilav yiyen kaşığını yanında taşır. (Geniş zaman kipi, III. tekil kişi) Atasözlerinde genel olarak uyaklı ve uyumlu sesler ve sözcükler vardır. Örnek :

Pekmezi küpten, kadını kökten al. - Sabreden derviş, muradına ermiş.

Sen dede ben dede, bu atı kim tımar ede?

Atasözlerinin Anlam Özellikleri

Atasözlerinin bir bölümü gerçek anlamlıdır. Yani atasözünün iletmek istediği düşünceyi onu oluşturan sözcüklerin anlamları düşündürür. Örnek :

Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir. - Allah bilir ama kul da sezer.

Al malın iyisini çekme tasasını. - Bugünün işini yarına bırakma. - At, yiğidin yoldaşıdır.

Atasözlerinin bir bölümü mecaz anlamlıdır. Yani atasözlerinin iletmek istediği anlam, sözcüklerin gerçek anlamlarından tamamen bağımsızdır. Örnek :

Mum, dibine ışık vermez. - Altın, eli bıçak kesmez. - Kaynayan kazan kapak tutmaz.

Göç dönüşü topal eşek öne geçer. - Etle tırnak arasına girilmez.

Eşeği dama çıkartan yine kendi indirir.

Bazı atasözleri ilettiği yargı yönünden karşıtlık ya da çelişki gösterir. Örnek : İyilik eden iyilik bulur.

karşıtlık

İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.

İyi insan lafının üstüne gelir.

çelişki

İti an çomağı hazırla.

Atasözlerinde ahenk ve söz sanatları da vardır. Örnek : Alet işler, el övünür. (mürsel-mecaz)

(15)

Güvenme varlığa, düşersin darlığa (tezat-karşıtlık) Elin ağzı torba değil ki büzesin. (benzetme)

El eli yıkar, iki elde yüzü yıkar. (tekrir) Dökme suyla değirmen dönmez. (kinaye) Anlam Özelliklerine Göre Sözcükler

Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler :

Bir sözcük, duyu organlarından biri yoluyla algılanabilen bir varlığı gösterirse “somut anlamlı”, duyu organları yoluyla algılanamayıp da zihinde var olan kavramları gösterirse

“soyut anlamlı” sözcük adını alır. Örnek :

Ağaç, taş, hava, ses, koku, çiçek. (somut anlam)

Mutluluk, Sevgi, korku, kin, dostluk, insanlık. (soyut anlam) Somut ve Soyut Anlamla İlgili Uyarılar :

Bir sözcük temel anlamıyla somutken cümlede kazandığı anlamıyla soyut olabilir.

Bu yüzden sözcükler somutluk soyutluk yönünden değerlendirilirken cümle içinde kazandığı anlama göre değerlendirilir. Örnek :

Sözgelimi “hava” sözcüğü dokunma duyusuyla ilgili somut bir anlam taşırken “Eski eşyalar salona ayrı bir hava vermiş.” cümlesinde soyut bir anlam kazanacak şekilde kullanılmıştır.

Aktarma yoluyla somut anlamlı bir sözcük bir somut anlam daha kazanarak kullanılabilir.

Örnek :

Organ adı olan somut anlamlı “ayak” sözcüğü, “sıranın ayağı, masanın ayağı, köprünün ayağı” gibi kullanımlarda yeni bir somut anlam kazanmıştır.

Soyut bir kavramın gözle görünür kılınması için somut anlamlı bir sözcükle anlatılması söz konusu olabilir. Bu duruma somutlama denir. Örnek :

Bu sözlerin onu kırmış. (”Üzmek”,”kırmak” la somutlaştırılmıştır.)

Sanki bakışlarıyla bizi eziyordu. (”aşağılayıp, küçümsemek”,”ezmek” le somutlaştırılmıştır.)

Kanunları çiğnemek suçtur.

(”ihlal edip, uymamak”, “çiğnemek” sözcüğüyle somutlaştırılmıştır.) Deyimlerimizin bir bölümü somutlamaya örnektir. Örnek :

(16)

Öküz altında buzağı aramak (Akla uymayan bahanelerle suç ve suçlu bulma çabası) Öp babanın elini (beklenmedik bir durum)

Örümcek kafalı (geri düşünceli, yenilikleri kabul etmeyen)

Soyut anlamlı bir sözcük cümle içinde bir soyut anlam daha kazanarak kullanılabilir. Örnek :

Karnım henüz doymuş değil. (soyut-temel anlam)

Ömrü boyunca okudu, hala okumaya doydu diyemem. (Soyut-mecaz anlam) Eş ve Yakın Anlamlı Sözcükler :

Eş Anlamlı Sözcükler (Anlamdaş Sözcükler)

Aynı varlığı, nesneyi ya da kavramı gösteren sözcüklerdir. Aslında hiçbir dilde birbirinin tıpatıp aynısı olan eş anlamlı sözcük yoktur. Bu tür sözcüklerin ilk bakışta anlamlarının aynı olduğu sanılır. Fakat çok ince bir anlam ayrılığı vardır. Bugün dilimizdeki “çevirmek, döndürmek”, “yollamak, göndermek”, “bıkmak, usanmak” sözcükleri görünüşte eş anlamlı sayılabilir. Fakat aslında bu sözler ayrı köklerden türemiş ve anlamca birbirine çok yaklaşmış olan sözcüklerdir. Örnek : İri - büyük - kocaman / Bitmek - tükenmek / Cihan - dünya - alem

Üzüntü - gam - keder / Diyar - ülke Yakın Anlamlı Sözcükler

Anlamca aynı değil de birbirine benzer ve yakın olan sözcüklerdir. Dilimizde eş anlamlılıktan çok yakın anlamlılık daha yaygın bir kullanıma sahiptir. Eş anlamlı sözcüklerde anlam eşitliği varken (sesteş-eşsesli, uğraşmak-didinmek vb.) yakın anlamlı sözcüklerde anlamca yakın olma özelliği vardır. Örnek: Sözünü onaylamadığım için bana darıldı.

Toplantıya çağrılmazsa bize gücenir.

UYARI

Sözcüklerin eş ya da yakın anlamlı olup olmadıkları cümle içindeki kullanımlarıyla belirlenir.

Örneğin, “ak-beyaz” ve “siyah-kara” sözcükleri tek başlarına kullanıldıklarında eş anlamlıdırlar. Fakat “Ak akçe kara gün içindir.” gibi bir kullanımda “ak ve kara”

sözcüklerinin eş anlamlısı “beyaz ve siyah” değildir.

Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler :

Anlamları birbirine karşıt olan kavramları bildiren sözcüklerdir. Birbirine karşıt yargılar verilirken karşıt anlamlı sözcüklerden yararlanılır. Bu açıklamadan şu anlam çıkar.

Karşıtlığın oluşabilmesi için, sözcüklerin uç noktalarda bulunma zorunluluğu vardır.

(17)

Sözgelimi “yaşam - ölüm” iki uç noktada bulunduğu için karşıt anlamlıyken “zayıf - dolgun”

yaklaşık karşılığı gösterir ve uzak anlamlı olarak kabul edilir. Örnek :

Gülmek - ağlamak / Dar - geniş / Er - geç / Alçak - yüksek / Sert - yumuşak UYARI

Bir sözcüğün olumsuz kullanılmış şekli onun karşıt anlamını oluşturmaz.

Sözgelimi “oturmak” sözcüğünün karşıtı “oturmamak” değil “kalmak” tır.

Bir sözcüğün karşıt anlamlısını o sözcüğün cümle içinde kazandığı anlam belirler.

“zor - kolay”

Midesinden zoru var. (Bu cümlede “kolay” ın karşıtı değildir.) Bu ders oldukça zormuş. (Bu cümlede “kolay”ın karşıtıdır.)

Karşıt anlamlılık ilişkisi “ad, sıfat, zarf ve eylem” türündeki sözcükler arasında olabilir.

Sesteş (Eş Sesli) Sözcükler :

Yazılışları ve okunuşları aynı olduğu halde, anlamları tamamen farklı olan sözcüklere

“sesteş” sözcükler denir. Örnek :

Yüzünde kan lekesi vardı. - Sen hala onun söylediklerine kan.

Ay‟a bu ay yeni bir uzay aracı gönderilecekmiş. - Yüzünü asma, öbür sınavda yüz alırsın.

Gül sen, gülün olayım. - Köyün ortasından geçen çay, çay bahçelerini suluyor.

Sesteş Sözcüklerle İlgili Uyarılar :

Sesteş, sözcüklerde kimi zaman yalnızca anlam ayrılığı, kimi zaman da hem anlam hem de tür ayrılığı söz konusu olur. Örnek :

Saçındaki kır çektiği acıları gösteriyor. Hem anlam, hem de tür Elindeki bardağı düşürüp kırdı. farklılığı söz konusudur.

Ayakkabısının bağı çözülmüş. Yalnızca anlam farklılığı Bağa girdik, üzüm topladık. söz konusudur.

Eş seslilik çoğu kez çok anlamlılıkla karıştırılmaktadır. Oysa sesteşlikte, sözcüğün kazandığı her farklı anlam temel anlam olup bu temel anlamlardan birine bağlı olarak ortaya çıkan yan ya da mecaz anlamlar sesteşlik değil çok anlamlılık olarak adlandırılır.

Örnek : Gemideki tayfalardan biri kara göründü diye bağırdı.

(18)

Kara gecede bir tek yıldız bile yoktu.

Cümlelerinde geçen “kara” sözcükleri eş seslidir.

“Kara yazım gene değişmedi” cümlesinde “kara” sözcüğü bunların sesteşi değil, renk “kara” ya bağlı olarak yapılmış bir çok anlamlılıktır.

Eş sesli sözcüklerle “ortak kökler” karıştırılmamalıdır. Çünkü ortak kökler arasında bir anlam yakınlığı varken, sesteş sözcükler arasında hiçbir anlam yakınlığı yoktur. Örnek : boya Renkli boya, Duvarı boyadı. Al bir ata binmişti.

eski Eski elbise, Araba eskidi. Ortak kök Bana da gömlek al. Sesteş Barış Barış yapıldı, Yakında barışırlar. Kır at yarışmaya giremedi.

Şunu da çöpe at.

Sesteş bir sözcüğün iki farklı anlamını da düşündürecek biçimde kullanılmasıyla oluşan sanata tevriye denir. Örnek :

Ak gerdana bir ben gerek. (Siyah nokta, I. Tekil kişi)

Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar. (Yüce - büyük, bağırıp ulumak) Sesteş sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla oluşan sanata cinas denir. Örnek :

Geçtikçe bembeyaz giyinenler üçer beşer Gördüm ki ahiret denilen yerdedir beşer.

Özel ve Genel Anlamlı Sözcükler :

Sözcüklerin özel ve genel anlamlığı karşıladıkları kavramların kapsamlılığıyla ilgilidir.

Anlamları sınırlı olan, kavramları tek tek ya da küçük parçalar halinde gösteren sözcükler özel anlamlıyken, aralarındaki ortak özelliklere göre daha çok varlığı gösteren, aynı türden kavramları topluca düşündüren sözcükler genel anlamlıdır.

UYARI

Genel anlamlı bir sözcük, cümle içinde genel anlamıyla da dar anlamıyla da kullanılabilir.

Çocuğun bilinçlenmesinde kitap önemlidir. (genel anlamlı) Elinde kalın bir kitap vardı. (dar anlamlı)

Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler :

Bir sözcük, herhangi bir şeyin, sayılabilen, ölçülebilen, artıp azalabilen durumunu bildirirse nicelik anlamlı olur.

(19)

Sözgelimi “Elinde büyük bir paket vardı.” cümlesinde “büyük” sözcüğü paketin ölçülebilen durumunu gösterdiği için nicel anlam taşır. Örnek :

Bu işten iyi para kazandı. (Paranın miktarını gösterir, nicel anlamlıdır.) Evin geniş bir salonu vardı. (Salonun ölçülebilen özelliğini gösterir.)

Bahçede büyük bir kalabalık vardı. (Kalabalığın sayılabilen durumunu gösterir.) Bir sözcük herhangi bir şeyin nasıl olduğunu, ne durumda bulunduğunu özelliğini

gösterirse nitel anlamlı olur. Örneğin :

“Kapıda kırmızı bir araba vardı.” cümlesinde ” kırmızı sözcüğü arabanın sayılabilen, ölçülebilen durumunu değil de”nasıl olduğunu, rengini, özelliğini” gösterir, nitel anlam taşır.

UYARI

Aynı sözcük farklı cümlelerde nicelik ya da nitelik gösterebilir. Bu değişme çok anlamlılığın bir sonucudur.

Kapıyı küçük bir kız açtı. (nicel anlamlı)

Beni küçük düşürmekle ne kazandın? (nitel anlamlı) Derin bir kuyudan su çekerdik. (nicel anlamlı) Edebiyatımızın derin bir yazarıydı o. (nitel anlamlı) Anlam Değişimlerine Göre Sözcükler

Anlam Daralması :

Sözcükler, anlamda daralma ya da genişleme yoluyla başka bir anlama geçerek yan anlamlar kazanabilir.

Sözcüğün eskiden anlattığı şeyin ancak bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelmesine anlam daralması denir.

Sözgelimi “oğul” sözcüğü başlangıçta kız ve erkek anlamlarını içerirken sonradan yalnızca erkek çocukları için kullanılarak anlam daralmasına uğramıştır.

“Erik” sözcüğü, şeftali, kayısı, zerdali anlamını içerirken, sonradan bir tür meyve için kullanılarak anlam daralmasına uğramıştır.

Anlam Genişlemesi :

Bir varlığın bir türünü ya da tekini anlatan, kullanım alanları dar olan şeyleri gösteren sözcüklerin zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam

(20)

genişlemesi denir. Örneğin ; “alan” sözcüğü, “düz ve açık yer” anlamını içerirken anlam genişlemesine uğrayarak “iş, meslek, araştırma-inceleme” anlamlarını da kazanmıştır.

Başka Anlama Geçiş (Anlam Kayması)

Sözcüğün eskiden yansıttığı kavramdan bütünüyle farklı, yeni bir kavramı karşılar duruma gelmesine başka anlama geçiş denir. Örneğin :

“sakınmak” sözcüğü Eski Türkçe de “düşünmek, üzerinde durmak, yaslanmak, kederlenmek”

anlamını içerirken sonraları “tehlikeden uzak durmak” anlamına geçmiştir.

Başka anlama geçişin bir türü de anlam iyileşmesi ya da anlam kötülenmesidir. Kötü anlamı olan bir sözcüğün zamanla iyi bir anlam kazanmasına anlam-kötülenmesi denir. Örnek : Kötü İyi .

Mareşal (nalbant) Mareşal (Ordudaki en yüksek rütbe) İyi Kötü .

Canavar (Canlı) Canavar (cana kıyan, yaban hayvanı, acımasız) Deyim Aktarmaları

Aralarında çeşitli yönlerden ilgi bulunan iki şey arasında benzerlik ilişkisi yoluyla, birinin adını diğerine veren anlamlandırmaya deyim aktarması denir.

Deyim Aktarması şu yollarla yapılır :

1. Vücut parçaları ve organ adlarının doğaya aktarılmasıyla. Örnek : Baş (vücut parçası, organ adı temel anlam)

Yokuşun başı - Toplu iğnenin başı - İki baş soğan - Dağ başı - Başa güreşmek 2. İnsanla ilgili özelliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılması yoluyla. Örnek :

Ağlamak (gözyaşı dökmek temel anlam) Gökyüzündeki bulutlar, ağlıyordu bu ölüme.

3. Doğayla ilgili özelliklerin insana aktarılmasıyla. Örnek : Değnek (bir tür sopa temel anlam)

Kıyman a zalımlar kıyman Kör karının bir değneği (oğul)

4. Doğayla ilgili özelliklerin yine doğaya aktarılması yoluyla. Örnek :

(21)

Minik fare kükredi. (Aslana ait “kükreme” özelliği fareye aktarılmış.)

Deniz bütün gece kudurdu. (Köpeğe ait “kudurma” özelliği denize aktarılmış.) 5. Duyu aktarması yoluyla. Örnek :

Acı (tadı ağzı yakan, tatma duyusuna ait olan) acı soğuk (dokunma duyusuna aktarılmış) acı çığlık (işitme duyusuna aktarılmış) sıcak (dokunma duyusuyla ilgilidir) sıcak bakış (görme duyusuna aktarılmış) sıcak konuşma (işitme duyusuna aktarılmış) Ad Aktarması

Bir sözcük ya da sözün, benzetme amacı güdülmeden, anlamca ilgili olduğu başka bir sözcük ya da söz yerine kullanılmasıdır. Bu mecaz türüne, “düz değişmece” de denir. Örnek :

Beyaz Saray bu olaya sıcak bakmıyor. (Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı) Soba yandı (İçindeki odun - kömür)

Çankaya bu yasayı onaylamaz (Cumhurbaşkanlığı) Okul geziye gitti. (Okuldaki öğrenciler)

Mozart‟ı severim. (Mozart‟ın bestelerini) Doğu kan ağlıyor. (Doğu yönündeki bölgeler) Argo

Genel dilin sözcüklerine yan anlamlar kazandırarak genel dilden ayrılan, bir meslek ya da topluluk arasında kullanılan özel dile argo denir. Argo, tek sözcükten oluşabileceği gibi söz öbekleri ve deyimlerden de oluşabilir. Örnek :

Okutmak (elden çıkarıp - satmak) racon (adet - usül)

şabanlık (aptallık - sersemlik) keklemek (kandırmak - aldatmak)

(22)

Cümlede Anlam icindekiler:

Yargılarına Göre Cümleler

Anlatımlarına Göre Cümleler

Anlamlarına Göre Cümleler

İçeriklerine Göre Cümleler

Anlam İlişkilerine Göre Cümleler Cümlede Anlam

Yargılarına Göre Cümleler :

Eş Anlamlı (Anlamdaş) Yargılar : Anlam yönünden birbirine uyan, değişik sözcükler kullanılmasına rağmen aynı düşünceyi, aynı yargıyı aktaran cümlelere eş anlamlı cümleler denir. Eş anlamlı yargı bildiren cümleleri bulabilmek için, her cümleyi ayrı ayrı değerlendirmek ve “Bu cümle okuyucuya ne demek istiyor?” sorusuna cevap aramak gerekir.

Örnek :

Çağdaş Türk şiiri bizim yurdumuzun, bizim insanımızın sesini yansıtmadığı sürece gelişme gösteremez.

Duygu ve düşüncelerini birkaç sözcük ile söyleyebilmek, ancak yüksek insanlara düşer.

Şiirimizin sanatsal yönden gelişebilmesi, her şeyden önce ulusal değerlerimizi yansıtabilmesiyle mümkün olacaktır.

Az sözle çok şey anlatabilmek ancak yetenekli insanların işidir.

Yakın Anlamlı Yargılar : Cümlelerin ilettiği yargılar, anlamca birbirinin özdeşi olmasa da yakın anlamlılık özelliği taşıyabilir. Yakın anlamlı cümleleri belirlemek, cümleleri doğru yorumlamaya ve cümleden iletilen mesajı kavramaya bağlıdır.

Örnek :

Aydın insan, toplumu düşünürken, toplumun peşinden gitmek zorunda olmayan biridir.

Dalkavukluk, hiçbir zaman yüksek ruhlu kimselerde görülmez.

Halk için çalışmak demek, onu her zaman onaylamak demek değildir.

Dalkavukluk, aşağılık ruhlu kimselere özgüdür.

Özel ve Nesnel Yargılı Cümleler :

Öznel Yargılı Cümleler : Öznede, yani söz söyleyen kişide oluşan; nesnelerin gerçeğine değil, kişilerin duygu ve düşüncelerine bağlı olan, bu nedenle de kişiden kişiye değişebilen yargılardır. Öznel anlatımda kişi, cümleye kendi duygularını katar, bir yorum yapar. Bu tür yargılar, “bence, bana göre” anlamı taşır.

(23)

Nesnel Yargılı Cümleler : Öznenin, yani söz söyleyen kişinin düşünce ve duygularına değil, nesnenin, varlığın kendi gerçeğine dayanan, dolayısıyla kişilere göre değişmeyen yargılardır. Bu tür yargıların, yorum ve değerlendirme içermeme, kanıtlanabilir özellikte olma, herkes için aynı anlamı taşıma, akla ve mantığa dayalı olma gibi özellikleri vardır.

Örnek Cümleler :

Dostluğun olmadığı yerde insanca hiçbir değerin gelişebileceğine inanmıyorum.

Oyunda dört kadın, üç erkek oyuncu rol almış.

Dostluk, insanın ve insanlığın en büyük, ne yüce değerlerinden biridir.

Öykünün yanı sıra birçok şiir yazmış, bunlardan bazıları bestelenmiştir.

Şairin, sesini daha geniş kitlelere duyurabilmesi için dergilerde daha sık görülmesinde yarar var.

Köyden kente yapılan göçler her yıl biraz daha artmakta, bu nedenle kentlerde konut sorunu ciddi boyutlara ulaşmaktadır.

En iyi yapılan tatil, ormanda yapılan tatildir.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul‟u aldığında 21 yaşındaydı.

İyi bir romancı, şiir yazamaz; ama iyi bir şair, roman yazabilir.

Türkiye Avrupa Topluluğu‟na girebilmek için çeşitli girişimlerde bulundu.

Genel ve Özel Anlamlı Cümleler : Aralarındaki ortak özelliklere göre, daha çok varlığı kapsayan, aynı kavramları topluca düşündüren sözcüklere genel; anlamları sınırlı olan, kavramları teke tek düşündüren sözcüklere özel anlamlı sözcükler denir. Buradan hareketle genel anlamlı sözcüklerin kullanıldığı cümleler, genel, özel anlamlı sözcüklerin kullanıldığı cümleler ise özel anlamlı yargı içerir.

Örnek :

Geri kalmış ülkelerde spora hiç önem verilmez. (Genel Anlamlı)

Hindistan, futbola hiç önem vermeyen bir ülkedir. (Özel Anlamlı) Dünyada en çok satan kitaplar, romanlardır. (Genel Anlamlı) Ülkemizde en çok satan kitap türü, polisiye romanlardır. (Özel Anlamlı) Anlatımlarına Göre Cümleler :

Doğrudan ve Dolaylı Anlatımlı Cümleler

Doğrudan (Dolaysız) Anlatım : Söylenenleri biçimsel bir değişikliğe uğratmadan, kişilerin söylediği ya da sözün söylendiği biçimde, olduğu gibi aktaran cümlelerin anlatımına denir.

Dolaylı Anlatım: Bir sözün kişi, zaman, anlatıcı değişiklikleriyle aktarılan biçimidir. Bu anlatım biçimiyle kurulan cümlelere daha çok roman, öykü gibi anlatımsal türlerde, olayların yazar tarafından anlatılmasında rastlanır. Örnek :

En iyi romanlar, bir bunalım döneminde yazılır, der Dostoyevski.

(Doğrudan)

En iyi romanların bir bunalım döneminde yazılacağını söylüyor Dostoyevski (Dolaylı)

(24)

Turgut Uyar : “Nobel Ödülünü kazanan bu yazarı, en içten dileklerimle kutlarım.”

Diyor. (Doğrudan)

Turgut Uyar, bir yazısında , Nobel Ödülü kazanan bu yazarı en içten dilekleriyle kutladığını belirtiyor. (Dolaylı)

Yorumlama Bildiren Cümleler : Yorumlama, görülüp duyulanlardan anlatıcının kendince bir anlam çıkarması, açıklama yapmasıdır. Yorumlama, bu özelliğiyle kişisel, öznel bir değerlendirmedir. Örnek :

Edip Cansever‟in şiirleri sürekli bir açılım ve gelişim içinde görülüyor.

Eğitim bir okul sorunu değildir, o insanın kendisinde taşıdığı bir eylemdir.

Ne zaman yüzüne baksam gözlerini kaçırıyor, sanki benden bir şeyler saklıyor.

Değerlendirme Cümleleri : Değerlendirme özelliği taşıyan cümlelerde anlatıcı; bir yapıt , bir sanatçı, bir olayla ilgili olumlu ya da olumsuz belirlemeleri anlatır. Örnek :

Yazarın bu romanında çok etkileyici bir anlatım var.

Yazar, sürekli gerilimler yaratarak okurun ilgisini hep canlı tutuyor.

Son sergideki resimlerinde, yeşil tonları kırmızı tonlardan daha çok kullanmış.

Tanım Cümleleri : Tanımlama; bir kavramı, bir durumu nitelik ve özellikleriyle belirleme, işlevini gösterme ya da onu benzerlerinden ayıran ayırıcı yönlerini göstermeye denir. Bu amaçla kurulan cümlelere de tanım cümlesi denir. Bir kavramın, bir varlığın anlatıldığı cümleye “Bu nedir?”, “Bu şey nedir?” sorusunu yönelttiğimizde yanıt alabiliyorsak bu cümle bir tanım cümlesidir. Örnek :

Roman, olmuş ya da olabilecek olayları anlatan uzun bir edebiyat eseridir.

Sanatsal yaratımın temeli, doğayı taklit etmek değil, yeniden biçimlendirmektir.

Cahillik ve bilgisizlik bir toplumu içten içe kemiren bir kurttur.

Karşıtlık Bildiren Yargılar : Bazı cümlelerde birtakım olay ya da olguların karşıt özellikleri verilir. Karşıtlara yer vermek, anlatımı belirgin kılar. Örnek :

Dışarısı günlük güneşlik, halbuki burada paltolarımız bile bizi ısıtmaya yetmiyor.

Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.

Bir vardı, bir yok oldu; böyledir dünyanın hali.

Anlamlarına Göre Cümleler

Olumlu Cümle : Yüklemin bildirdiği anlam, eylemin yapılması doğrultusundaysa bu tür cümlelere olumlu cümle denir. Örnek :

(25)

Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görürsünüz. (Olumlu eylem cümlesi)

Özü gerçek yaşam dayalı tiyatro yapıtları, doğrudur ve güzeldir. (Olumlu ad cümlesi) Sattığınız malların dökümünü çıkarıp karı hesaplayalım. (Olumlu eylem

cümlesi)

Olumlu Cümleler İkiye Ayrılır :

Biçimce ve anlamca olumlu cümleler : Bu tür cümlelerde olumsuzluk bildiren hiçbir dil birimi kullanılmaz, yüklemin yansıttığı anlamda olumlu olur. Örnek :

Ne zamandır gelmenizi bekliyorduk.

Biçimce olumsuz, anlamca olumlu cümleler : Bu tür cümlelerde cümlenin kuruluşu olumsuz, anlamıysa olumludur. Örnek :

Seni sürekli eleştiren ve senin kuyunu kazan bu insanı nasıl bilmezsin? (bilirsin) Bu kadar çok döversen hangi çocuk yaramaz olmaz? (yaramaz olur)

Olumsuz Cümle : Bir eylemin gerçekleşmediğini, gerçekleşmeyeceğini ya da bir şeyin yokluğunu bildiren cümlelerdir. Örnek :

Aradığınız kişi burada yok. (Olumsuz ad cümlesi) Dünkü davranışlarınızı hiç tasvip etmedim. (Olumsuz eylem cümlesi) Kimse olayın nedenini bilmiyor. (Olumsuz eylem cümlesi) Olumsuz Cümleler İkiye Ayrılır :

Biçimce ve anlamca olumsuz cümleler : Bu tür cümlelerde yüklem ya olumsuz bir eylemdir ya da yargı bildiren ad soylu bir sözcüktür. Örnek :

Mutluluğunu herkesle paylaşsan da yalnızlığını paylaşamazsın.

Başarı, zannedildiği kadar kolay elde edilen bir şey değildir.

Biçimce olumlu, anlamca olumsuz cümleler : Bu tür cümlelerde olumsuzluk anlamı taşıyan ek ya da sözcük kullanılmadığı halde cümleler olumsuzluk bildirir. Örnek :

Kim demiş onu çok sevdiğimi? (sevmiyorum)

O kadar sinirli ki ona parayı kaybettiğini söyle söyleyebilirsen. (söyleyemezsin.) Soru Cümlesi : Bir işin yapılıp yapılmadığını sormak, bir şeyin nedenini öğrenmek, durumla ilgili bilgi edinmek ya da kuşkuyu gidermek… gibi amaçlarla kurulan cümlelere soru cümlesi denir. Örnek :

(26)

Kardeşin eve geldi mi?

Daha çok hangi kitapları okuyorsunuz?

Olanları sana kim anlattı?

Buraya nasıl geldin?

Soru öğeleri kullanılarak soru cümleleri kurulabildiği gibi, bu yolla cümleye değişik anlam özellikleri de katılabilir. Bu açıdan soru cümleleri ikiye ayrılır :

Gerçek Soru Cümlesi : Yanıt gerektiren, soruyu soranın yanıt beklediği soru cümleleridir.

Gerçek soru cümleleri şu amaçlarla kurulabilir :

Cümlenin öğelerinden birini ya da birkaçını öğrenmek için, Örnek : Bu elbiseyi mi aldınız?

Hangi kitabı ne zaman okudunuz?

Eylemin yapılıp yapılmadığını sormak için, Örnek : Ismarladığım kitapları alacak mısın?

Anlaşılmayan bir düşünceyi, bir duyguyu sormak için, (Yineletme amaçlı sorular) Örnek :

Öğretmen gelmeyecek mi dediniz?

Anlaşılmayan bir soruyu anlamak için, Örnek : Buraya neden mi geldim?

Sözde Soru Cümlesi : Yanıt gerektirmeyen, cümleye şaşma, küçümseme, inanmayış, beklenmezlik, özlem … vb. anlamlar katmak için kurulan soru cümleleridir. Örnek :

Önüne baksan kör müsün? (Azarlama) Bugün öğretmen gelir mi ki? (Olasılık) Bu yüksek notu almak sana mı kaldı? (Küçümseme) Nerde o günler? (Özlem) O zavallı kime kötülük edecek ki? (Onaylatma)

Dilek (istek) Cümlesi : Bir dileği, bir isteği, bir arzuyu, bir temenniyi bildiren cümlelere, anlamları yönünden dilek veya istek cümlesi denir. Örnek :

Yarın bizde toplanıp bir güzel yemek yiyelim.

(27)

Çocuk tek kazansın da neresi olursa olsun.

Umarım işleriniz yolunda gidiyordur.

Ah şu bahar bir gelse, çocuklar neşe içinde koşup oynasa.

İnşallah bütün düşlerin bir gün gerçek olur.

Allah sana uyuz versin de tırnak vermesin.

Gözün kör olsun.

Emir (Buyruk) Cümlesi : Emir kipiyle kurulan ya da gelecek zaman kipinin emir anlamıyla kullanıldığı cümlelere, anlamları yönünden emir cümlesi denir. Örnek :

Sandalyeyi çek, sessizce oturup bekle.

Öğretmeniniz izinli, gürültü etmeden ders çalışın.

Herkes ödevlerini önümüzdeki hafta getirecek, not alacak.

Şuraya da bir halı ser, ortalığı topla.

Sen de çalış ve para kazan artık.

Ünlem Cümlesi : Korku, acıma, şaşırma, sevinme, kızma gibi ansızın beliren duyguları anlatmaya yarayan cümlelere, anlamları yönünden ünlem cümlesi denir. Örnek :

Ah, elim yandı!

Kapıyı açtım ki bir de ne göreyim!

Oh, okul bitti, rahat bir nefes alalım!

O… kimler gelmiş, kimleri görüyorum!

Elimi cebime attım ki cüzdan yok!

İçeriklerine Göre Cümleler

Varsayım İçeren Cümleler : Varsayım, gerçekte olup olmadığına, olmayacağına bakılmaksızın bir olay ya da durumu bir süre için var kabul etmektir. Varsayım anlamı taşıyan yargılarda genellikle “tutalım ki, diyelim ki, farz edelim, düşün ki” gibi ifadelere yer verilir. Örnek :

Büyük ikramiye sana çıktı diyelim, bana ne alırsın?

Tut ki puanın yetmedi ve üniversiteye giremedin.

Şu anda kapının çalındığını ve oğlunun geldiğini farz edelim.

(28)

Gözlerini kapa ve sımsıcacık bir odada dışarıda yağan karı seyrederek çay içtiğimizi düşün.

Önyargı Bildiren Cümleler : Bir eylem henüz sonuçlanmadan, o eylemin nasıl sonuçlanacağı konusunda fikir yürüten cümlelerdir. Örnek :

Bizi görür görmez yine bağırıp çağıracak.

Ben zaten onun suçlu olduğunu baştan biliyordum.

Göreceksiniz, son şiirlerinde de ayrılık ve ölüm üzerine konuşup bizleri hayal kırıklığına uğratacak.

Bu çocuğun bir baltaya sap olamayacağı baştan belliydi.

Öneri Bildiren Cümleler : Bir sorunu çözmek, herhangi bir konuda yol gösterip bilgi ve fikir vermek amacıyla, öne sürülen görüşü, düşünceyi ve teklifi içeren cümlelere öneri bildiren cümleler denir. Örnek :

Kitabın sonuna bir de kaynakça konsa iyi olur.

Konuyu iyice anlamak istiyorsan, önce tekrar et, sonra da bol bol soru çöz.

Oyunda günlük yaşamın derinliğine fazlaca girilmeseydi, oyun daha derli toplu olurdu.

Siyah eteğin üstüne mavi desenli gömleğini giyersen sana daha çok yakışır.

Üslupla ilgili Cümleler : Bir yazar ya da bir eserin dil ve anlatım özelliklerine üslup denir.

Üslubun iki boyutu vardır. Biri yazarın tekniği, kurgusuyla; diğeri dil ve anlatım özellikleriyle ilgilidir. Herhangi bir metne yönelttiğimiz “Nasıl anlatılmış?” sorusuna dil ve anlatımla ilgili bir yanıt alırız ve aldığımız bu yanıt, yazarın üslubunu ortaya koyar. Örnek :

İlk kitabında Halk edebiyatı söyleyişiyle yazdığı küçük şiirler vardı.

Tasvir bölümlerinde dili iyice ağırlaşmış; yazar söz oyunlarına sık sık başvurarak sıfatlı, mecazlı ve sanatlı bir anlatım kullanmıştır.

Kısa ve özlü bir anlatım, devrik cümleler, eserine en belirgin özelliğidir.

Olasılık - Olabilirlilik Cümleleri : Olasılık, kesinliği olmaksızın bir olay ya da durumun ortaya çıkmasının beklenilmesidir. Bu tür yargılar kesinlik anlamı taşımaz. Örnek :

Yarın işe biraz geç gelebilirim.

Şimdi bizim oralara da bahar gelmiştir.

Sınav zamanı yaklaştı, herhalde düzenli bir çalışma yapıyordur.

Durumu çok iyi, bu çocuğa küçük bir yardımda bulunur sanıyorum.

(29)

Eşitliğin Söz Konusu Olup Olmadığını Bildiren Cümleler : Kimi cümleler, herhangi bir şeyin ortadan ya da eşit biçimde bölündüğü anlamı taşır. Bu tür yargılarda eşitlik söz konusudur.

Ancak kimi cümlelerde herhangi bir şeyin ortadan veya eşit olarak bölünmediği anlamı vardır ya da eşitliğin olduğuna dair herhangi bir ipucu verilmemiştir. Bu tür cümleler de eşitlik söz konusu değildir. Örnek:

Harçlıklarını kardeş payı yaparak birkaç gün idare ettiler. (Eşitlik Anlamı) Bir elmayı yarı yarıya paylaşıp yediler. (Eşitlik Anlamı)

Kardeşler, mirastan paylarına düşeni alıp, sessizce ayrıldılar. (Eşitlik söz konusu değil) Şirketin karını hisseleri oranında paylaştılar. (Eşitlik söz konusu

değil)

Gerçekleşmemiş Bir Beklentiyi Dile Getiren Cümleler : Beklenti, bir olgunun sonunda gerçekleşmesi beklenen sonuç, bireyin, belli şart ve durumların alacağı biçimler veya kendisinden beklenenler konusundaki ön görüşü anlamına gelir. Bu tanımlamaya bağlı olarak kimi cümlelerde bir beklentinin gerçekleşmediği yönünde bir anlam ve yargı görülür. Örnek :

Ankara‟ya geldiğinde beni arar sanmıştım.

Bizi bu sefer daha sıcak karşılayacağını düşünmüştük.

Yıl boyunca çalışıp didindiğini görünce iyi bir okula gireceğini zannediyordum.

Bu işten daha çok para kazanacağımızı ummuştuk.

Gerçekte Var Olmayıp Öyle Sanılma Anlamı Taşıyan Cümleler : Kimi cümleler, herhangi bir olgu gerçekte var olmadığı halde, kişinin bu olgunun var olduğunu zannetmesi anlamını taşır. Örnek :

Ben onun kardeşi değil, düşmanıydım sanki.

Adama bak, sanki para vermiş de karşılığını bekliyor.

Arkadaşı soruları çözdükçe, kendisi çözüyor gibi seviniyordu.

Hayıflanma - Üzülme Anlamı Taşıyan Cümleler : Hayıflanma cümleleri bir olay, durum ve kişi karşısında üzülme ya da yerinme anlamlarını taşır. Örnek :

Kuşlar göç ediyor, ne yazık ki kış geliyor.

O güzelim kız, birkaç yılda çöküp yaşlandı.

Yüreğinin acısını, yılların izini taşıyordu yüzündeki derin çizgiler.

Zavallı adam, çocuklarını yetiştirebilmek için ne acılar çekti.

(30)

Sitem - Kızgınlık Anlamı Taşıyan Cümleler : Sözü ya da hareketleriyle, birinin, bir kimseyi kırdığını, üzdüğünü veya gücendirdiğini öfkelenmeden dile getiren cümleler sitem anlatımlı; sözü söyleyenin bir kişiye kızdığını anlatan cümlelerse kızgınlık anlamlı cümlelerdir. Örnek :

Her hafta sonu toplanıp kıra gidersiniz de beni çağırmazsınız.

İnsan, kendisine bunca emeği geçen insanı bir kere de olsa arayıp sorar.

Dediklerimi yapma da göreyim seni!

Sen kim oluyorsun da bana karşı böyle konuşuyorsun!

Yapıtın Konusuna Değinen Cümleler : Bir anlatımda verilmek istenen öz, düşünce ve duygu bütününe içerik adı verilirken kimi cümleler, herhangi bir yapıtın konusuna ya da özün ne olduğuna yani içeriğine değinir. Örnek :

Cahit Sıtkı‟nın şiirlerinde genel olarak ölüm ve yalnızlık teması ele alınıyor.

Romanda kent insanlarının bireyci yaşamları ve bunun yarattığı bunalımlar anlatılmış.

Ömer Seyfettin, kimi öykülerinde çocukluk ve askerlik anılarını işliyor.

Ziya Osman Saba, yalın ve içten bir anlatımla yoksul yaşamlara karşı duyduğu ezikliği anlatır bu şiirinde.

Aşamalı Bir Durumu Bildiren Cümleler : Aşamalı bir anlam içeren cümlelerde, bir durumun gitgide ilerlemesi anlamı vardır. Örnek :

Zavallı kadın sürekli zayıflıyor, her geçen gün biraz daha küçülüyordu.

Uçak önce havalandı, sonra yavaş yavaş bulutların arasında kayboldu.

Hastamız günden güne iyiye gidiyor.

Kurşun sırtından girince, asker önce dizlerinin üzerine çöktü, sonra boylu boyunca yere yığıldı.

Beğenme - Takdir Etme Anlamı İçeren Cümleler : Beğenme, takdir etme anlamı içeren cümleler, herhangi bir şeye yönelik beğeniyi, övgüyü dile getiren cümlelerdir. Örnek :

Aşkolsun delikanlıya, rakibinin sırtını bir hamlede yere getirdi.

Her türlü rezaletin yaşandığı bu çevrede dürüst ve tertemiz bir insan olarak yetişti.

Eserlerinde yapaylığa kaçmadan içten ve yalın bir söyleyişle dile getirir duygularını.

Bozkırın ortasında açılmış sapsarı bir çiçektir bu şiirler.

(31)

Anlam İlişkilerine Göre Cümleler : Bileşik ve sıralı cümlelerde birden çok yargı, önerme bulunur.

Genellikle Bu yargılar arasında ya da tek yargılı anlatımlarda değişik amaçlarla değişik anlam ilişkileri kurulabilir. Bağlaçlar, ilgeçler ya da diğer dil birimleriyle kurulan anlam ilişkilerinin başlıcaları şunlardır:

Neden - Sonuç İlişkili Cümleler : Bir cümlede ifade edilen yargılardan birinin neden, diğerinin sonuç olabilecek biçimde kullanılmasıyla ortaya çıkan cümleler, neden sonuç anlamı taşır. Bir cümlede neden sonuç ilişkisi genellikle “için, ile, den dolayı, den ötürü” ilgeçleriyle kurulabileceği gibi “den / dan” eki ya da kimi bağlaç ve sözcüklerle de kurulabilir. Böyle cümlelerde “neden” bildiren kısım başta ya da sonda olabilir. Örnek :

Yoğun kar yağışı yüzünden Ankara - İstanbul seferleri iptal edilmiş.

Elindeki işi bitiremediğinden bir hafta kadar yeni bir iş alamayacağını söyledi.

Derslere sürekli geç gelmesi ve ödevlerini zamanında yapmaması öğretmenini çok kızdırıyordu.

UYARI :

“-den” ekiyle “dolayı” ve “ötürü” ilgeçlerinin birlikte kullanılması genellikle gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozukluğu yaratır. Ancak anlatım bozukluğu olmayan kullanımları da vardır. Örnek :

Sizi sevdiğimden dolayı böyle davranıyorum. (”dolayı” ilgeci gereksiz kullanılmış) Bundan dolayı akşam size gelemeyiz. (anlatım bozukluğu yok)

Amaç - Sonuç İlişkili Cümleler : Sonuç bildiren bir yargıyla o sonucun hangi amaçla yapıldığını anlatan bir başka yargıdan oluşan cümlelerdir. Bu ilişki “-mek / -mak için, -mek / -mak üzere” ilgeçleri ya da “-e , -a” ekiyle kurulur. Örnek :

Biraz hava almak ve dinlenmek için arkadaşlarıyla Pazar günü pikniğe gideceklermiş.

Onunla bu durumu bütün ayrıntılarıyla değerlendirmek üzere tekrar bir araya geleceğiz.

Okula onu görmeye gittim.

Açıklama İlişkili Cümleler : Açıklama, bilinmeyeni bilinir kılmaktır. Bir kavram, durum ya da olguyla ilgili bilgi vermek amacıyla kurulan cümleler, açıklama nitelikli cümlelerdir. Açıklama belirten cümlelerde yargılar arasındaki bağlantı bağlaçlarla kurulur. Örnek :

Bugün okula gitmeyeceğim; çünkü hastayım.

Yüzünden düşen bin parça, anlaşılan üzgünsün.

(32)

Koşul İlişkili Cümleler : Bir durumun, yargının oluşmasını, gerçekleşmesini, bir diğer yargı ile, anlatılan koşulun olmasına bağlayan cümlelerdir. Bu ilişki genellikle “-se / -sa” dilek koşul kip ekiyle, “ise” ek-eylemi ya da bağlaçlarla sağlanır. Örnek :

Annem sana baktıkça gençlik yıllarını anımsadığını söylüyor.

Sinemaya gideceksin; ancak önce ödevlerini bitir.

İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınıfını geç.

Git; ama saat on ikiden önce evde ol.

Buraya gelirse görüşebiliriz.

Karşılaştırma Cümleleri : Karşılaştırma, birbirleriyle ilişkili iki varlık, iki kavram ya da herhangi iki şeyi, ortak olan ya da olmayan yönleriyle anlatmaktır. Karşılaştırma cümlelerinde; karşılaştırma ilişkisi “gibi, kadar, daha, en…” gibi bağlaç, ilgeç ve belirteçlerle kurulur. Örnek :

Haber alma gereksinimini en iyi karşılayan iletişim aracı televizyondur.

Hiçbirimiz onun kadar duyarlı ve hoşgörülü değildik.

Kendi yaşıtı insanlardan daha genç ve daha diri bir görünüşü vardı.

Cümle Tamamlama : Kimi zaman bir yargı bütünlüğünden bir sözcük yada sözcük öbeği çıkarılmış olabilir. Yargının anlamsal ve anlatımsal bütünlüğü göz önünde bulundurularak bu eksik tamamlanır.

Tamamlanacak ve tamamlayacak cümleler ya da sözler arasında;

Anlamsal ilişki doğru kurulmalıdır.

Zaman ve kişi yönünden uyum olmalıdır.

Cümleleri anlamca bağlamak için uygun bağlaçlar kullanılmalıdır.

Örnek : İnsanlar bilerek ya da bilmeyerek doğanın dengesini bozuyorlar, sonra aynı doğayı korumak için sempozyumlar düzenleyip, dernekler kuruyorlar; çünkü…

Doğanın kendileri için yaşamsal değerini biliyorlar.

Yanlış yaptıklarının bilincindeler.

Kendilerini affettirmek istiyorlar.

Doğayı taklit etmek istiyorlar.

(33)

Paragrafta Anlam icindekiler:

Paragrafta Anlam

Anlatım Biçimleri Paragrafta Anlam

Paragrafta Anlam :

Paragrafın Yapısı : Paragraflar genel olarak üç bölümden oluşur.

Giriş Bölümü :

Giriş Cümlesinin Özellikleri : Giriş cümlesinde konu ve konuya bakış açısı belirtilir.

Giriş cümlesi:

Kısa ve ilgi çekici bir cümledir.

Bağlayıcı öğelerle başlanmaz.

Paragrafta ele alınacak konuyu tanıtır; yazarın konuya nasıl bir yaklaşım getireceğini sezdirir.

Genelden özele (tümden gelim) yazılmış paragraflarda, paragrafın giriş cümlesi aynı zamanda paragrafın ana düşüncesidir.

Tanımlama, açıklama, soru cümlesi biçiminde kurulabilir.

Paragraf giriş cümlelerine örnek:

Herhangi bir halk şiiri antolojisini başından sonuna okumayı hiç denediniz mi?…

Şiir, ne söylediğinden çok, nasıl söylendiği ile çekiciliğe ulaşır…

Softalık, bir düşünce, bir bilgi kanseri diye anlatılabilir…

Gelişme Bölümü :

Gelişme Bölümünün Özellikleri :

Gelişme bölümü; konuyu açıklayan, ana düşüncenin ortaya çıkmasına katkıda bulunan yardımcı düşünceleri içerir.

Konu, bu bölümde açılır. Bunun için de örneklerden benzerliklerden, karşıtlıklardan, tanık göstermelerden yararlanılır.

(34)

Ayrıntılar, gelişme cümlelerinde birbirini tamamlayarak, birbirine, bağlayıcı öğelerle bağlanarak sıralanır.

Gelişme bölümündeki cümlelerden her biri, dil ve düşünce yönünden kendisinden önceki ve sonraki cümleye bağlıdır.

Tüme varım yöntemiyle kurulan paragraflarda an düşünce, gelişme cümlelerinden biri olabilir.

Paragraf gelişme bölümlerine örnek 1:

Yazarken, kitapları bir yana bırakır, aklımdan çıkarırım; kendi gidişimi aksatır diye.

(giriş cümlesi) Gerçektende iyi yazarlar üstüme fena abanır, yüreksiz ederler beni. Hani bir ressam varmış, kötü horoz resimleri yapar ve uşaklarına, dükkana hiç canlı horoz sokmamalarını sıkı sıkı tembih edermiş, ben de öyle… Hatta çalgıcı Antigenides‟in bulduğu çare benim daha çok işime gelirdi Antigenides bir şey çalacağı zaman, kendinden önce ve sonra halka uzun süre kötü şarkılar dinletirmiş…

(gelişme bölümü) Paragraf gelişme bölümlerine örnek 2:

Tiyatronun görevi yeni kelimeleri tanıtmak ve dile yerleştirmek değildir… (giriş bölümü)

Bu görev televizyon gibi yayın araçlarına düşer. Özellikle gerçekçi oyunlarda yeni türetilen ve halkın henüz kullanmadığı kelimelerin kullanılmasına karşıyım. Şinasi : Tiyatroda kişilerin, kişiliklerine göre konuşması gerektiğini söylerken en doğru ilkeyi göstermişti. Alışılmamış kelimeler sahnede kullanıldığında halkta tepki yaratıyor. Bugün Türkçe‟yi çok iyi kullanan yazarların yanı sıra, aşırı ve öz Türkçe kelimelerle dolu eserlerle de karşılaşıyoruz. Tiyatro eserlerinde bunu yapamazsınız. Tiyatroda rol alan her oyuncu, kahramanın mensup olduğu toplum kesimine uygun biçimde konuşur…

(gelişme bölümü) Sonuç Bölümü : Sonuç cümlesi, belli bir bakış açısı doğrultusunda geliştirilen konunun açıklandığı, amaçlanan sonuca ulaştırıldığı, konunun bir yargıya bağlandığı cümledir.

Sonuç Cümlesinin Özellikleri :

Dil ve düşünce yönünden kendinden önceki cümleye bağlıdır.

Kısa bir biçimde kurulan bu cümle toparlayıcı ve özet niteliğinde olan bağlayıcı öğelerle (kısaca, özetle, denilebilir ki) başlayabilir.

Tüme varım yöntemiyle yazılmış paragraflarda, ana düşünce cümlesi niteliği taşır.

(35)

Öykü, roman, anı gibi türlerde anlatılan olayın bitiş durumunu içerir.

Sonuç bölümü için örnek :

Bir Kurban bayramı daha… 1930′lar çok çok gerilerde kaldı. O günlerin çocuğu da öldü gitti.

Sanılır ki, kişi bir kez ölür. Öyle değil oysa! Kişi, yaşam boyunca pek çok kez ölür.

Bakarım zaman zaman eski resimlere: İşte Phobus Fotoğrafhanesi‟nde çekilmiş resimler.

Golf pantolonlu, ya da kısa pantolonlu bir çocuk… Ne oldu ona? Öldü gitti. Daha sonra ilkokul, ortaokul, lise sıralarındaki çocuklar, gençler… Hepsi yok oldular. Yok olmak değil mi ölmek? Öyle ise boyuna ölüyoruz, biçimden biçime giriyoruz, bambaşka bir insan oluyoruz zamanla. Altmışındaki kişiyle sekiz, on, on beş yaşların kişisi nasıl olur da aynı insan olur, olabilir? Zamanın bir oyunu bu bize.

Hep ölüyoruz, öle öle büyüyor, değişiyoruz, son ölüme doğru gidiyoruz.

Paragrafta Bağlayıcı Öğeler : Paragraf öncelikle, onu oluşturan cümlelerin anlamsal bütünlüğüdür. Ancak anlamsal bütünlüğün oluşabilmesi için anlatım bütünlüğünü de sağlamak gerekir. Bunun için de cümlelerin hem anlam, hem de biçim olarak bağlanışlarına dikkat etmek ve bu bağlantı öğelerini doğru olarak saptamak gereklidir.

Paragrafı oluşturan cümleler arasındaki bağlayıcı öğeleri doğru saptayamazsak, ne okuduğumuz parçayı bütün olarak anlayabiliriz ne de paragrafı oluşturan temel ve yardımcı düşüncelerin neler olduğunu tam olarak algılayabiliriz.

Biçimsel Bağlantı Öğeleri : Paragrafı oluşturan cümlelerin anlamca kaynaşmasını sağlamak için kullanılan sözcük, söz öbeği ve cümlelere, biçimsel bağlayıcı öğe denir. “Ama, fakat, çünkü, lakin, gerçi, şayet, zira, meğer, belki, üstelik, hatta, sanki, oysa, yoksa, şöyle ki, nitekim, kısaca, bununla birlikte, gel gör ki” gibi sözcük ya da söz öbekleri cümle başı bağlayıcı öğeleri olarak kullanılabilir.

Örnek :

Yabancı dilde yazılmış romanları özgün biçimleriyle okumak istiyordum. Ama yabancı dil bilmiyordum ve öğrenmek içinde gerekli olanaklardan yoksundum. Bu nedenle romanları sözlüklere baka baka okumaya çalıştım. Başlangıçta okuduklarımı anlamadım., bir çok yanlış yaptım ama yılmadım. Sonunda yabancı dille yazılmış bir romanı sözlüksüz okuyabilir duruma geldim.

Anlamsal Bağlantı Öğeleri : Kimi paragraflarda cümleler, biçimsel bağlantı öğeleri kullanılmadan, anlamca birbirlerini bütünleyerek de paragraf oluşturabilir. Bu tür paragraflarda cümleler arasındaki anlam ilişkisi olabildiğince fazladır. Bu cümleler, aralarına herhangi bir biçimsel bağlantı öğesi almadan da birbirlerinin anlamlarını bütünleyici niteliktedir. Biçimsel bağlantı öğesi olmayan paragraflarda anlam bütünlüğü daha belirgindir. Ana düşünce ile yardımcı düşünceler iç içedir. Oysa biçimsel bağlayıcı öğelerle kurulmuş paragraflarda cümleler arasındaki anlam ilişkisi daha zayıftır.

Örnek :

Referanslar

Benzer Belgeler

Dilimizde üç değişik görevde “ki” kullanılmaktadır. a) Sıfat Yapan “ki”: Ektir, sözcüğe bitişik yazılır. Bir ismin yerini veya zamanını gösteren sıfattır. ¾

"Etek " kelimesini ele alırsak; giyilen etek gerçek anlam, dağın etekleri (görsel olarak eteğe benzediği için) yan anlam, etekleri zil çalmak (böyle bir şey

üslü olarak yazar ve değerini belirler. Üslü sayılarla çarpma ve bölme işlemlerini yapar. Çok büyük ve çok küçük pozitif sayıları bilimsel gösterimle ifade eder. Tam

Toplumsal ve bireysel yönleriyle ilişkili olarak dilin sözcükleri zihnimizde çeşitli biçimlerde anlam taşır: Bir sözcüğün akla ilk gelen, en yaygın ve en eski

Aşağıdaki cümlelerde yer alan eş anlam, zıt anlamlı kelimeleri bularak altını çizip eşini ve zıddını yazınız. Yaşanan hadiselere bir anlam veremedim.

Nitelik ve nicelik bakımından çok iyi bir okur kitlesine sahip oldug umu du şu nu yorum. Beni okuyanlar, gu nde- lik ve edebiyat dışı okumalardan uzak duranlardır. Sıradan deg

A) Davete çoluk çocuk getirmeyin. B) Eşe dosta ne söyleyeceklerini şaşırdılar. C) Deli dolu gençlik günleri geride kaldı. D) Kıyı köşe bir temizlik yapmışlardı.

Önce şaşırıyorlar elbette. Sonra ekliyorum, kitap okumak da nefes almak gibi bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı giderme- den yaşayamayız, diyorum. “Okumayı sevmek” konusunda