TÜRKİYE’NİN
FLORİSTİK YAPISI
2017
Biyolojik çeşitlilik
Tür çeşitliliği
Genetik çeşitlilik
Ekosistem çeşitliliği
Ekolojik Çeşitlilik
Türkiye biyoçeçitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Bu çeşitliliğin nedenleri:
İklimsel çeşitlilik Topoğrafik Çeşitlilik
Jeolojik ve jeomorfolojik çeşitlilik
Habitat Çeşitliliği ( ör: göl ve akarsular)
Anadolu Diagnoli’nin doğu ve batısındaki ekolojik farklılıklar
3 fitocoğrafik bölgenin kesiştiği yerde bulunması (Euru-Siberien, İrano- Turanien, Mediterranean)
.
FLORİSTİK AÇIDAN TÜRKİYE:
Cins ve tür sayısı bakımından zengindir
Bazı taksonların (cins, tür, seksiyon) gen merkezi olarak kabul edilir.
(Alyssum, Astragallus, Salvia, Phlomis, Verbascum, Veronica, Centaurea, Anthemis, Achillea,….)
Buzul döneminde taşınan relikt, enklav ve endemik türlere sahiptir.
Komşu ülkelere kıyasla ekonomik bitkiler bakımından zengin floraya sahiptir.
Floradaki toplam familya sayısı (yerli, yabancı, kültür dahil)= 174
Floradaki toplam cins sayısı (yerli, yabancı, kültür dahil)= 1.251
Floradaki toplam tür sayısı (yerli, yabancı, kültür dahil)= 9.221
Floradaki toplam yerli tür sayısı (yerli, yabancı, kültür dahil)= 8.988
Floradaki toplam türaltı taksonlar
Alttür (subsp.)= 1.697 Varyete (var.)=1.086
Floradaki toplam türaltı takson sayısı= 2.783 Floradaki toplam takson sayısı= 12.006
Floradaki Endemizm durumu:
Endemik tür sayısı= 2.981
Endemik alttür sayısı= 497
Endemik varyete sayısı= 390
Toplam endemik takson sayısı= 3.778
Endemizm Oranları:
Toplam takson endemizmi= %31
TÜRKİYE’DE ENDEMİZM
Relikt Endemikler: Karadeniz bölgesinde
Avrupa- Asya’nın büyük bir bölümünü örtmüş olan Boreal- Tersiyer floranın kalıntıları olan çok sayıda relikt bitki bulunmaktadır.
Bunlardan bazıları:
- Picea orientalis -Betula medwedewii --Phillyrea decora -Daphne glomerata -Quercus pontica -Rhododendron flavum
- Rhododendron ponticum -Psoralea acualis
- Lilium ponticum -Primula cortusifolia --Hypericum bupleuroides -Rlamphicarpa
medwedewii
İç ve doğu Anadoludaki Iran-Turan Flora bölgesinde Anadolu Çaprazı denilen İç ve Doğu Anadoluyu birbirinden floristik bakımdan ayıran dağ sıraları mevcuttur. Bu dağ sıraları Gümüşhane-Bayburttan başlamakta güneybatıya Anti Toroslara kadar uzanmakta buradan ikiye ayrılarak bir kolu Amanoslara diğer kolu ise Toroslara uzanmaktadır.
Bu çapraz üzerinde çok sayıda endemik bitki de yer almaktadır.
Çaprazın doğusundaki yükseklik batıdan fazladır, kışlar daha soğuk geçer,kar daha uzun süre kalır, kayalar genel olarak daha serttir. Bu fiziksel ve iklimsel farklılıklar yanında jeolojik zamanlarda meydana gelmiş olan değişimler tür ve cins düzeyinde görülen floristik farklılıkların oluşum nedenleridir.
Doğu Anadoluda endemizimin önemli merkezleri Erzincan,Erzurum ve Van gölünün güneyindeki yüksek dağlardır.
Güneydoğu Anadoludaki dağların güney
düzlüklerinde tamamen farklı bir Iran -Turan florası gözlenir. Bu bölge ve kuzeydeki dağ sıraları baklagil ve tahılların erken evcilleştiği bir gen havuzu
durumundadır.
Çaprazın batısındaki Orta Anadolu florası, doğudaki floradan farklıdır.
Çoğunluğunu Artemisia fragrans stebi işgal eder.
Tuz Gölü çevresindeki floranın İran-Turan florası ile yakından ilişkisi görülmektedir.
Bununla beraber bu flora buzul dönemlerinde doğudan bölgeye sızan oldukça özelleşmiş halofitleri barındırmaktadır.
Orta Anadolu’nun büyük bir kısmındaki endemik flora, İran ve Hazar’ın
doğusundaki çöl florası ile bazı bağlantılar göstermektedir. Bu endemiklerin kenar bölgelerde yaşayan taksonlar ile yakın akrabaları vardır.
•Örneğin; Consolida stenocarpa, Salvia halophila gibi diğer bazı endemiklerin akrabaları yoktur.
•Örneğin; Linum seljukorum, Silene salsuginea gibi izole olmuş türler, tersiyer reliktler olabilirler ve özelleşmiş ekolojik koşullara uyum sağlamışlardır.
Özetle; Orta Anadolu’nun endemiklerinin kökenlerinin farklı oldukları görülür.
Bazıları komşu Akdeniz’den köken bulmuş, diğerleri İran-Turan kökenlidir.
ENDEMİZM VE TÜRKİYE
Endemik Latince endemos kelimesinden gelme olup yerli anlamındadır. Botanik biliminde endemik, genel olarak alanların tahrip edilmiş ve belirli bir ülke veya bölgeye ait yerel, ender ve çok ender bulunan türlere denir. Bu duruma da endemizm denir.
Endemik alan deyince yalnız o yer içerisinde bulunan canlılar anlaşılır.
Bu alanların genişliği çok farklı olmaktadır. Örneğin endemik alan bir ada, yarımada veya bir dağ olabileceği gibi familya, cins ve tür de endemik olabilir. Fakat diğer taraftan bir kıta için endemik türler olamaz. Endemizm birkaç metre karelik alanlarda olabileceği gibi birkaç yüz kilometrelik alanlarda da olabilir.
Genel olarak endemizm, az ve ya çok, eski bir devirde ayırıcı bir engelle, belirli bir bölgedeki flora ve faunanın komşu bir bölgedeki flora ve fauna ile ilişkisinin kesilmesi sonucu meydana gelir. Kapalı bir yerde ayrı kalmış taksonların evrimi bunların ayrıldığı soylara oranla farklı olarak gelişir. Sonuçta bu bölgede yeni endemik olan taksonlar meydana gelmiş olur.
Endemik alanların oluşmasına neden olan
çeşitli etkenleri şöyle sıralamak mümkündür:
Mutasyon
Genetik rekombinasyon
Tabii seleksiyon
İzolasyon (sıradağ oluşumu, deniz istilası yani bir çeşit coğrafi engel)
Ekolojik nedenler (kuraklık, buzullaşma)
Endemizm evrim açısından başlıca iki kısma ayrılır:
Paleoendemikler
(Makroendemik = Regresiv = Rölikt = Konservatif endemik)
Neoendemik (Progresif = yeni
endemikler)
1. Paleoendemikler
Bunlar dünyanın jeolojik devirlerinde yaşamış olan eski formlardır. Paleoendemiklerin alanı önce genişti, sonra iklim koşullarının gittikçe bozulması veya aralarındaki rekabetin çok fazla olması nedeniyle sınırları küçülmüştür.
Bu türler genellikle eski özelliklerini korurlar.
Paleoendemiklerden geriye kalanların yaşama koşulları kararsızdır ve bir çoğu yok olmuş, bir kısmı da, ya insanların etkisi ya da yabancı türlerin gelmesiyle kaybolmuştur.
Paleoendemikler çoğunlukla familya, cins ve tür seviyesinde rölikt oldukları için bunlara Makroendemikler de denilmektedir. Uzun zaman ayrı kalmış kara kökenli adalar, endemikleri barındıran yerler olmuşlardır.
Örneğin; Avustralya, Yeni Zelanda, Havai Adaları, Madagaskar, Kanarya Adaları çok sayıda endemik içerir. Buna karşılık hiçbir zaman karalarla ilişkisi olmayan okyanus adaları, eğer yeni iseler, endemik tür içermezler.
Örneğin Polinez Adaları ve Maldiv Adaları gibi. Bunlar biraz sonra açıklayacağımız gibi, bazı Neoendemikleri içerirler. Ayrı kalmış dağ silsileleri rölikt endemiklere uygun yerlerdir.
Üçüncü zamanda büyük bir alana yayılan Ginkgo biloba bugün Çin’in dağlı bölgelerinin iç kısımlarında barınabilmiştir.
2. Neoendemikler
Bunlar yayılmakta olan yeni türler veya bazı cinslere bağlı küçük türlerdir ve ailelerinden çok küçük bazı farklarla ayrılırlar.
Neoendemiklerin alanı çok küçüktür ve yayılma olanakları da sınırlıdır.
Neoendemikler coğrafi veya genetik bir engel tarafından (örneğin son buzullar) ayrı tutulmuş yeni formları yada varyeteleri içerirler. Neoendemikler genellikle alt tür ve varyete seviyesinde bulunurlar; dolayısıyla bunlara mikroendemikler de denir.
Trakya bölgesi ise endemik tür bakımından çok fakirdir;bu bölgede hemen hemen hiç endemik tür bulunmaz. Karadeniz Bölgesi de endemik tür bakımından çok fakir sayılır. Bitki coğrafyası
bölgeleri itibariyle İran-Turan bölgesi 1181 tür,
Akdeniz Bölgesi 946 tür ve Avrupa-Sibirya bölgesi 256 endemik tür içermektedir.
Yukarıda belirtilen yerler dışında Türkiye’nin endemizm yönünden ilgi çekici yöreleri şunlardır: Orta Toroslar (Ermenek, Gülnar, Mut arası), Van, Bitlis, Siirt ve Hakkari illerini içeren bölgeler, Rize ve Artvin çevresinde yüksek dağlar, Gümüşhane-Erzincan arası Munzur Dağları, Ilgaz Dağları, Tuz Gölü çevresi ve Çankırı, Sivas-Darende Gürün dolayların daki jipsli topraklarda gelişen endemik bitkiler.
Bölgeler itibariyle endemik tür sayısı şöyledir:
Akdeniz : 631, Doğu Anadolu : 371, Orta
Anadolu : 253, Karadeniz :
203, Ege : 147, Marmara :
67,Güneydoğu Anadolu :33
endemik tür içermektedir.
Endemik türlerin bitki coğrafyası bölgelerine göre dağılışı ise şöyledir: İran-Turan Bölgesi : 1181, Akdeniz Bölgesi : 946, Avrupa-Sibirya Bölgesi : 256.
Ancak bunların dışında kalan
endemik taksonların oldukları
bitki coğrafyası bölgeleri
saptanmamıştır; bunların yayılış
alanları daha geniştir.
Türkiye’nin endemik türler açısından en zengin familyası 430 tür ile Compositae’ dir. Bu familya endemik olmayan türlerce de zengindir. Dolayısıyla endemizm oranı bu familya için %38’dir.
Leguminosae familyası ikinci sırayı alır ve endemik tür sayısı 375 olup endemik oranı % 39,1’dir. Labiatae familyası 243 türle üçüncü sırayı alır ve endemik oranı % 44,32tür.
Türkiye’de 63 familya endemik tür içermektedir ve oranı % 24,4’tür.
Endemik tür içeren bu familyaların Türkiye’de mevcut 163 familyaya göre % 9,4’tür. Geri kalan 100 familya endemik tür içermez.
Ayrıca Türkiye’de 33 endemik cins mevcuttur ve oranı % 40,4’tür. Bu cinslerin Türkiye’de mevcut 1146 cinse göre oranı % 11,7’dir.
Endemik tür sayısı bakımından en zengin cins ise 233 tür ile Astragalus (Geven)’dir. Bu cinsin endemizm oranı oldukça yüksek olup % 59,6’dır.
Bunun nedeni bu cinse ait endemik türlerin çoğu Doğu Anadolu Bölgesinin yüksek dağ bölgesinde yetişmesidir. Endemik tür sayısı bakımından en zengin ikinci cins Verbascum’dur (Sığır kuyruğu); burada 232 türün 185’i endemiktir ve endemizm oranı % 70,4’tür. Bu cinsin türleri Geven’in aksine Türkiye’nin batı bölgelerinde gelişir. Centaurea (Peygamber çiçeği) 107 endemik türle üçüncü sırayı alır ve endemizm oranı %65’tir.
Bu cinse ait türler Türkiye’nin
değişik coğrafi bölgelerine
dağılmıştır. Ayrıca Ebenus
(Abanoz) ve Bolanthus
cinsleri az sayıda türle temsil
edilmekle birlikte, türlerin
hepsi de endemiktir.
Anadolu Glayölü – Gladiolus Anatolicus