• Sonuç bulunamadı

1. ERGONOMİ ve TASARIM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "1. ERGONOMİ ve TASARIM"

Copied!
125
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1. ERGONOMİ ve TASARIM

1.1. GİRİŞ

İnsanoğlu sosyo-ekonomik sistemlerin işleyişinde önemli bir rol oynar. Örneğin, bugün kullandığımız araç-gereç, makine, iş istasyonları ve nesnelerin bir çoğu insan yapısıdır. Aynı zamanda insan, bunların direkt veya dolaylı olarak kullanıcısı durumundadır. Tarih boyunca bu böyle olmakla birlikte, zamanla ihtiyaçların ve teknolojinin gelişmesi neticesinde, insan yapısı ürünler, daha büyük oranda insan yaşamının ayrılmaz bir parçası olmaya başlamıştır.

İnsan yapısı bu ürünler karmaşıklaştıkça, ürünlerin kullanımıyla ilgili sağlık ve verimlilik sorunları dikkat çekmeye başlamıştır. Çalışma yerindeki prodüktivite, iş tatminsizliği, sağlık ve güvenlik problemleri artıkça Ergonomiye olan ilgi de buna paralel olarak artmıştır.

Örneğin, Kore savaşı sırasında eğitim uçuşları esnasında ölen Amerikalı pilotların sayısının, savaşta ölen pilotlardan daha fazla olduğunun görülmesi, dikkatleri pilot kabininin gösterge ve kontrol kollarının tasarımına çevirmiştir.

Ergonomi insan, nesne ve sistem arasındaki etkileşim ile ilgilenen bir bilim dalıdır.

İnsanların işte, evde ve yaşamlarının her aşamasında kullandıkları sistem, alet, prosedür, eylem ve hareketlerin tasarımıyla ilgilenir. Tasarımın amacı, sistem, ürün, iş ve çevrenin, insanın fiziksel ve zihinsel kabiliyetlerine uygunluğunu sağlamaktır. Sistemin işleyişini aksaksız sürdürebilmesi için, tamamlayıcı bir tedbir olarak, sistem kullanıcısının eğitilmesi gerekir. Ancak ideal olan, sistemlerin özel eğitime gerek kalmayacak şekilde tasarlanmasıdır.

Ergonomi, anlayış olarak insanın doğasında olan bir kavram olduğundan dolayı tarih boyunca insanın kullandığı kesme aletleri, testere, kazma vs. gibi aletler insanların rahat kullanımına uygun şekilde tasarlanmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte yunanca ergo(iş) ve nomos(kural,kanun) kelimelerinden türemiş olan Ergonomi sözcüğü, ilk olarak Wojciech Jastrzebowski tarafından 1857’de kullanılmıştır. Yirminci yüzyılın başında Ergonomi'nin temel ilgi alanı, insanın işe adaptasyonunun sağlanması olduğundan, araştırmalar daha çok işçilerin seçimi, sınıflandırılması ve eğitimi konularında yoğunlaşmıştır. Günümüzde ise, geçmişte olduğu gibi, insanın işe adaptasyonu değil, işin insana adaptasyonu Ergonominin temel felsefesi olmuştur.

(2)

Avrupa’da, Ergonomi 1950’lerde endüstriyel uygulamalarla başlamış ve iş prosesleri ile çalışma yerlerinin tasarımında, İş Fizyolojisi, Biyomekanik ve Antropometri bilim dallarından yararlanmıştır. Amaç, çalışanların rahat ve huzuru ile imalatta verimliliği artırmaktı. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise, İnsan Faktörleri Mühendisliği (Human Factors Engineering), İnsan Faktörleri (Human Factors) ve Mühendislik Psikolojisi (Engineering Psychology), İkinci Dünya savaşı yıllarında askeri problemlere çözüm arama uygulamalarıyla gelişmişlerdir.

Burada insan faktörlerinin orijini, Deneysel Psikoloji ve Sistem Mühendisliğine dayanmaktadır, amaç sistem performansını optimize etmektir.

İlgi Alanı

. . . 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000 2010 Yıllar Şekil 1. Ergonomi’nin Tarihsel Gelişimi ve Değişen İlgi Alanı

1960’lı yıllardan sonra özellikle Amerika’da, Ergonomi askeri alana has bir bilim dalı olmaktan çıkmış, uzay araçları, eczacılık, bilgisayar, otomobil ve diğer tüketim ürünleri üzerinde de ergonomik araştırmalar yaygınlaşmaya başlamıştır. 1980’li yıllarda bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak insan-bilgisayar etkileşimi üzerinde çalışmalar

Tecrübeye dayalı tasarım

Askeri uygulamalar, Cockpit tasarımı

Çalışma yerleri ve iş prosesleri

Uzay araçları ve cokcpit tasarımı

Otomotiv ve end.

ürünler

Bilgisayar donanım tasarımı

Yazılım ve teknoloji tasarımı

Otomasyon tasarımı

Web ve mobil uygulama tasarımı

(3)

dataların sistematik bir şekilde depolanması, yapılan ürün, iş yeri ve sistem tasarımlarının bilgisayar ekranında simüle edilerek çeşitli analizlerin yapılması amacıyla çeşitli yazılımlar geliştirilmiş ve Uzman Sistem uygulamaları ağırlık kazanmaya başlamıştır.

1.2. ERGONOMİ VE TASARIM

Bir çok bilim dalında olduğu gibi, Ergonomi de insan-nesne sistemlerini incelerken, deneysel ve uygulamalı çalışmalarla ispatlanmış bir çok kabuller yapar. Örneğin, insan-nesne sistemlerinin etkinliği, sistem içerisindeki insanın fonksiyonlarının etkinliği ile ilişkilendirilir.

İnsan, sistem içerisindeki fonksiyonlarını etkin bir şekilde icra edemezse, sistemin performansı da olumsuz yönde etkilenir. Diğer bir kabul ise, insanın uygun bir şekilde motive edildiği takdirde daha başarılı olacağı varsayımıdır. Tasarımcılar, insanı güdüleyen iş çevresinin karakteristikleri üzerinde çalışmalı ve bunları insanın önemli roller üstlendiği organizasyonlarda hayata geçirmelidirler. Ergonominin belki de en önemli kabulü, ekipman, alet, makine ve çevresel koşulların insan performansını, dolayısıyla da insan-nesne sisteminin performansını etkilediği kabulüdür. Bundan hareketle ürünler, aletler, makinalar, iş istasyonları ve çalışma metotları, insan kabiliyetleri ve sınırları göz önünde bulundurularak tasarlandıkları takdirde, sonuç tersi durumdan çok daha iyi olacaktır.

Tasarım ile Ergonomi ayrı iki disiplin olmalarına rağmen, bir bütünün iki parçası gibi birbirlerini tamamlayıcı nitelikte işlev görürler. Ergonomi'yi, ürün, çalışma yeri ve sistemlerin tasarımında insan odaklılığı esas aldığından, bir yaklaşım veya bir felsefe olarak görmek ve insan için tasarım (design for people) olarak adlandırmak mümkündür.

1.2.1. ERGONOMİ

Basit olarak Ergonomiyi insan ile kullandığı nesne ve iş gördüğü çevre arasındaki etkileşimi inceleyen bir bilim dalı olarak tanımlamak mümkündür.

Ergonomi;

-verimli, emniyetli, rahat ve etkin bir kullanım sağlamak amacıyla, -alet, makine, sistem, görev, iş ve çevrenin en iyi şekilde tasarımı için,

-insan davranışı, kabiliyetleri, sınırları ve diğer karakteristikleri ile ilgili bilgileri keşfeder ve uygular.

(4)

Yukarıdaki tanımda dikkati çeken en önemli bir nokta, Ergonominin tasarım amaçlı olduğu hususudur. Böylelikle Ergonomi, bu yönüyle yararlandığı diğer bilim dallarından farklılık arz eder. Zira Antropoloji, Psikoloji, Sosyoloji ve Tıbbi Bilimler gibi bilim dalları insan davranışını anlamaya ve bunun modelini kurmaya çalışırlar, bilgiyi tasarım amaçlı olarak kullanmazlar.

Ergonomi'yi üç ayrı açıdan değerlendirmek mümkündür. Temel ilgi alanı, amaçlar ve yaklaşım:

İlgi alanı: İnsan ve onun ürün, nesne, sistem ve çevre ile olan etkileşimi.

Amaç : İnsanın rahatlık, sağlık ve güvenliği ile birlikte sistemin performansını da arttırmak.

Yaklaşım: Tasarımda insan karakreristiklerinin (yetenek ve sınırlarının) sistematik kullanımı.

Ergonomi, yapılacak olan iş için, ürün-kullanıcı uyumunu mümkün olduğu kadar en üst düzeyde gerçekleştirmektir. Aşağıdaki hususlar ise amaca ne denli ulaşıldığını ortaya koyar.

- Fonksiyonel etkinlik (verimlilik, iş performansı vs.) - Kullanım rahatlığı

- Sağlık, güvenlik ve huzur

Şekil 2.’de Ergonomi ve amaçları şematik olarak gösterilmiştir. Şekilden de görüldüğü gibi, Ergonomi, iş-çevre-ürün-insan arasındaki etkileşimi insan merkezli bir yaklaşımla ele alır. Burada, insan-iş uyumu, büyük ölçüde fonksiyonel etkinlikle ilgili ölçüleri verirken, insan-ürün uyumu kullanım kolaylığı ve rahatlıkla ilgili ölçülerin, insan-çevre uyumu ise sağlık ve güvenlik ile ilgili ölçülerin ağırlıklı olarak tayin edicisi durumundadır.

İş

Ürün Çevre

Fonksiyonel etkinlik

Sağlık ve güvenlik Rahatlık ve

kullanım kolaylığı

İnsan

(5)

1.2.2. TASARIM

Tasarım, çok çeşitli alanlarda kullanıldığından, dolayısıyla çok geniş bir uygulama alanına sahip olduğundan, tasarımın genel bir tanımını yapmak oldukça zordur. Bu zorluk, tasarım alanlarının gruplandırılmasında da (endüstriyel tasarım, mühendislik tasarımı, mimari tasarım v.b.) yaşanmaktadır. Tasarımı, yeni bir sistemin veya nesnenin icat edilmesi veya geliştirilmesi olarak tanımlamak mümkündür. Ancak mühendislik tasarımı perspektifiyle ele alındığında, tasarım, bir ürün veya sistem geliştirmek amacıyla yapılan ardışık karar verme süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreçte bütün kararlar, tahmin veya değerlendirme kriterine göre alınır ve süreç boyunca, mümkün olan en iyi kararların alınması hedeflenir. Bu kararlar alınırken daha önceden belirlenmiş performans gereksinimleri ve kısıtlar dikkate alınarak uygulanabilirlik üzerinde durulur. İhtiyaçların, performans gereksinimlerinin ve sınır şartlarının belirlenmesi konuları, tasarım sürecinin ilk aşamalarında netliğe kavuşturulması gereken hususlardır.

Tasarlanan ürün, süreç, çalışma yeri veya sistem ve bunların, temel teknik kavram, prensip ve terminolojileri, genellikle tek bir kişinin başa çıkabileceği türden olmadığından, tasarım grubunun kurulması ve iteratif bir çalışma metodunun takip edilmesi gerekmektedir.

Tasarım grubu teşkil edilirken tasarım sürecinde yapılması gereken işlerde uzman kişiler seçilmelidir. Bu kişiler, alanlarında yeterli teknik bilgiye vakıf olmalarının yanı sıra, aynı zamanda da takım çalışması ruhuna sahip olmaları ve grup elemanları arasında uyumun sağlanabilmesi için beşeri ilişkiler açısından da iyi bir düzeyde olmaları gerekir. Tasarım sürecinin aşamaları aşağıdaki şekilde ifade edilebilir:

1. Problemin ayrıntılı bir şekilde tanımlanması (amaç, kısıtlar v.s.)

2. Alternatif çözüm önerilerinin ortaya konması, geliştirilmesi ve uygulanabilirliklerinin araştırılması

3. Alternatifler arasından en iyisinin seçilmesi 4. Uygulama ve değerlendirme

5. Sürekli Geliştirme

(6)

Yukarıda kısaca belirtilen tasarım aşamaları, aşağıdaki üç yardımcı fonksiyon ile desteklenir:

1. Kontrol ve onaylama 2. Simülasyon ve modelleme

3. Veri ve bilgileri elde etme ve rahatlıkla kullanılabilir bir şekle dönüştürerek hazırlama

Bir tasarım sürecinin başarısı için, organizasyonun tüm öğeleri arasında ortak amaç ve anlayışın olması gerekir. Bu hususta, özellikle yönetimin tasarım politikasının, başarıyı yakalamadaki önemi açıktır. Bu meyanda özellikle organizasyonel düzeyde bilgi paylaşımı ve organizasyonel öğrenme, bir kuruluşun tüm faaliyetlerinde olduğu gibi tasarım grubunun, istenen yapıya kavuşturulmasında dikkate alınması gereken hususlardır. Böylelikle ergonomik yaklaşımın tasarım sürecine entegrasyonu konusunda da önemli bir mesafe kat edilmiş olur.

Bir tasarım sürecinin arzu edilen neticeler vermesi, sürecin sağlam bir teorik alt yapıya, stratejik metot ve tekniklere dayanması ile mümkündür. Bu bağlamda DFX (Design For X) olarak adlandırılan çeşitli stratejiler geliştirilmiştir. Burada X, tasarım sürecinde üzerinde odaklanan tasarım parametresini göstermektedir. Bu stratejilerden;

maliyeti esas alanı DFC (Design For Cost), üretimi esas alanı DFM (Design For Manufacturing), montajı esas alanı DFA (Design For Assembly), kaliteyi esas alanı DFQ (Design For Quality) olarak isimlendirilmektedir. Bu stratejilerin uygulama alanı işletmelerin öncelik sırasına göre değişiklik arz etmektedir.

DFX stratejilerinin yanı sıra ve bunlardan daha da önemlisi DFH (Design For Human) stratejisinin geliştirilmesi ve tasarım sürecinde, her halükârda birincil önemi haiz bir esas olarak ele alınması zarureti gün geçtikçe artmaktadır. Tasarım, rekabetçi bir ortamda, insanın özellik ve ihtiyaçları dikkate alınarak, teknik ve sosyal bilgilerin avantaja dönüştürülmesini sağlayan stratejik bir silahtır. Bu silahın etkin kullanımı, Ergonomi'nin entegre edildiği iyi bir tasarım stratejisi ile mümkündür. Tablo 1.’de aşamaları verilen böyle bir tasarım sürecinin başarılı olabilmesi için aşağıdaki niteliklere sahip olması gerekmektedir:

-İş ve görevlerin açık bir şekilde izahı yapılmış olmalıdır.

-Tasarım süreci, sistemin işleyişini belirleyici nitelikteki elemanlar üzerinde

(7)

-Birbirleriyle ters orantılı olan amaç kriterleri (kalite-maliyet, esneklik-stabilite, katılımcılık-kontrol vb.) optimize edilmelidir.

-Amaç, açık bir şekilde ifade edilmeli ve bu konuda, grup elemanları arasında ortak anlayış ve uyum olmalıdır.

-Tüm aşamalar arasında sürekli bir geri besleme sağlanmalıdır.

-Değerlendirme, belirlenmiş amaç kriterlerine göre makro ve mikro seviyede yapılmalıdır.

Tablo 1. Tasarım Sürecinin Aşamaları ve Gerçekleştirilen Faaliyetler Aşamalar (5T) Gerçekleştirilen Faaliyetler

Tanımlama

-Ürün/sistem fikri

-Beklenti ve ihtiyaçların açıklığa kavuşturulması -Amaç ve kriterlerin belirlenmesi

-Kazanç/maliyet oranının tahmini Tasarlama

-Sistem gereksinim ve sınırlarının analizi -Sistem öğe ve yapısının tanımlanması

-Alternatif çözümlerin önerilmesi ve değerlendirilmesi -Sistem detaylarının belirlenmesi

Tatbikat

-Sistemin test edilmesi veya pilot uygulama çalışması -Sistemin son haliyle uygulamaya konması

-Karşılaşılan sorunlar Takip

-Kullanıcı görüşleri -Veri toplama

-Sistemin performansını hazırlık aşamasında belirtilen kriterlere göre kontrol etme ve izleme

Tekamül

-İnsan-ürün, insan-organizasyon, insan-çevre etkileşimlerinin geliştirilmesi

-İç ve dış etmenlere göre sistemin revize edilmesi 1.2.3. ERGONOMİK TASARIM SÜRECİ

Yunan mitolojisinde yer alan Procrustes’in demir bir yatağı vardı. Procrustes eline geçirdiği yolcuları bu yatağa yatırıyor, eğer yolcu yatağın boyundan uzunsa, ayaklarını keserek; kısa ise, vücudunu gerdirerek yolcunun boyunu, yatağın buyuna uyduruyordu.

Günümüzde gerek ürün ve iş yeri tasarımı ve gerekse iş tasarımında, Procrustes’in yaklaşımıyla akraba sayılabilecek yaklaşımlarla karşılaşmak mümkündür.

Ülkemizde 452 çalışma yeri üzerinde yapılan bir çalışmada, çalışma yerlerinin

%53.9'unun ergonomik açıdan kötü durumda oldukları görülmüştür. Aynı araştırmada

(8)

ergonomik açıdan iyi tasarlanmış çalışma yerlerinin oranı sadece % 8.1 iken, orta derecede iyi olan işletmelerin oranı % 38 olarak tespit edilmiştir. Bu da, ülkemizde, tasarım sürecinde ergonomik veri/bilgi ve metotların göz ardı edildiğini göstermektedir.

Son zamanlara kadar ve halen bir çok kuruluşta, tasarım süreci, Ergonomi'nin entegre edildiği bir çatı altında, rekabet gücünün artırılmasında bir araç olarak kullanılmaktan ziyade, teknolojik gereksinimlerin öncelikli olarak ele alındığı teknoloji yönelimli bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Teknoloji yönelimli yaklaşımda temel amaç, sistemin işlevselliğinin ve kârının, maliyete oranını maksimize etmektir. Bunun için de esas üzerinde durulan nokta, sistemin teknik özelliği ve teknik işlevselliği olmaktadır. Böylece potansiyel kullanıcıların karakteristikleri, gereksinimleri ve beklentileri, çoğu zaman göz ardı edilmektedir. Bunun uzun vadedeki maliyetini (pazar kaybı, rekabet gücünün azalması, ergonomik faktörlerin göz ardı edilmesinden kaynaklanan hataların düzeltilmesinin, çok masraflı ve zaman alıcı olması v.s.) gören kuruluşlar, insan odaklı tasarım yaklaşımını benimsemeye başlamışlardır.

Tasarımı yapılan bir sistemin optimizasyonu, ilk aşamalardan itibaren ergonomik kriter ve verilerin, tasarımın tüm aşamalarına, sistematik bir şekilde entegrasyonu ile mümkündür.

Ergonomi uzmanları, tasarım prosesinde genel olarak aşağıdaki işlerin yapılmasından sorumludurlar:

- Sistemin bütünlüğü içerisinde kullanıcının özelliklerini, gereksinimlerini ve işlevini belirleyerek analiz etmek.

- Alternatif tasarım seçeneklerinin önermek ve değerlendirmek.

- Prototip tasarımın veya uygulamaya konan tasarımın öğelerini ergonomik açıdan değerlendirmek ve geliştirmek.

Ergonomi uzmanı bu işleri yaparken, tasarlanan sistemle ilgili bilgi ve verilerin, tasarımcıya, rahatlıkla kullanabileceği şekilde sunulmasını da sağlamalıdır. Tasarımcının, ergonomik yöntem ve tekniklere yeterince vakıf olmaması durumunda çeşitli iletişim problemleri meydana gelebilmektedir.

Ergonomistin tasarım sürecindeki görevlerini biraz daha spesifikleştirirsek, bunları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

- Potansiyel kullanıcı popülasyonlarının karakterize edilmesi. (kabiliyetler, özellikler, gereksinimler v.s.)

- Sınır şartlarının tespiti.

(9)

- Kullanıcı veya donanım/yazılım tarafından yapılacak işlerin tanımlanması ve analizi.

- Kullanıcının uzmanlık seviyesine göre sistemin yapılandırılması ve yardımcı materyallerin tasarımı.

Tablo 2.'de Ergonomi'nin tasarımdaki yeri, tasarım safhalarına göre yaptığı işler ve kullandığı metotlar gösterilmiştir.

Tablo 2. Ergonomi’nin Tasarım Sürecindeki Görevleri ve Kullandığı Metotlar Aşamalar

(5T)

Ergonomi'nin Görevi Kullanılan Metot Tanımlama Kullanıcı grubunun tanımlanması ve

analizi

Ergonomik tasarım kılavuzları

Tasarlama Sistemin öğelerinin belirlenmesi ve kullanıcının görevlerinin tanımlanması

Ergonomik tasarım kılavuzları

Tatbikat Kullanıcı ile uyumsuzlukların tespiti ve düzeltilmesi

Lab. çalışmaları Kullanıcı testleri Takip Sistemin kalitesinin ergonomik açıdan

izlenmesi ve veri/bilgi toplama

Sistemin, kullanıcı açısından performansını ölçme ve değerlendirme

Alan çalışmaları Kullanıcı testleri

Tekamül Sistemin kullanıcı uyumunun ve performansının geliştirilmesi

Kullanıcı testleri Alan çalışmaları Lab. çalışmaları

Bir sistemin kalitesinin, ergonomik açıdan değerlendirilmesi, aşağıdaki yöntemlerden bir veya bir kaçı ile yapılabilir:

- Bilimsel kılavuzlara dayanılarak hazırlanan kontrol listeleri - Performans ölçümleri (zaman, hata v.s.)

- Fizyolojik ölçümler (nabız atışı, O2 tüketimi v.s.)

- Psikometrik değerlendirmeler (kabul edilebilirlik oranı v.s.) - Davranışsal gözlemler (video kaydı v.s.)

- Kullanıcı görüşleri (görüşmeler, anketler v.s.)

Ergonomi'nin, disiplinler arası bir bilim oluşu ve farklı disiplinlerin bilgi ve yöntemlerini kullanması, bu disiplinler ile disiplinler arası karaktere sahip olan tasarım arasında bir köprü vazifesi üstlenmesine sebep olmuştur. Bir tasarımın başarısı, bu köprünün sağlamlık derecesi ile doğru orantılıdır. Bu köprünün sağlam bir şekilde kurulabilmesi ise,

(10)

tasarım sürecinin sorumluluğunu üstlenen tasarımcının, temel ergonomi bilgisine sahip olmasını gerektirir.

Tasarım süreci geçmiş bilgilerin (retrospective) yanı sıra geleceğe yönelik (prospective) bilgilerin de kullanılmasını gerektirir. Tasarımda kullanılacak geçmişe ait bilgiler, tutulan kayıtlardan, geleceğe yönelik bilgiler ise, ergonomik verilerden veya ergonomik testlerden elde edilebilmektedir. Tek başına bir tasarımcı, ergonomik verilerin ergonomik bilgilere dönüştürülmesinde çeşitli zorluklarla karşılaşır. Bundan dolayı bir ergonomist ile işbirliği yapmak şarttır. Bu zorlukların başlıca sebepleri ise şunlardır (Şekil 3):

- Tasarım eğitimi veren okullarda yetersiz ergonomi eğitimi

- Tasarım ile Ergonomi arasında terminolojik farklılıklardan kaynaklanan dil engeli - İnsan yapısının karmaşıklığı

- Metodoloji eksikliğine bağlı olarak tasarım prosesinin karmaşıklığı - Ergonomik veri ve bilgilerin elde edilmesindeki zorluklar

- Ergonomik araştırmaların kısa vadedeki maliyeti

Bu güçlüklerin üstesinden gelebilmek ve Ergonomi ile tasarım açısından pratik bir çözüm bulmak oldukça zordur. Ancak, bu güçlükleri minimize edebilmek için, eğitim ile başlayan, tasarım yönetimi ile devam eden ve ergonomik bir model ile sona eren makro düzeyde bir yaklaşıma gereksinim vardır.

Şekil 3. Ergonomik Verilerin Ergonomik Bilgilere Dönüştürülmesinde Zorluklar Ergonomik Verilerin

Ergonomik Bilgilere Dönüştürülmesindeki Zorluklar

Ergonominin Kısa Vadedeki

Maliyeti Bilgilerin Elde

Edilmesindeki Zorluklar Tasarım

Prosesinin Karmaşıklığı Dil

Engeli

İnsan Yapısının Karmaşıklığı Yetersiz

Ergonomi Eğitimi

Kullanıcı özellikleri Kullanıcı ihtiyaçları

Orta/uzun vadeli başarı İnsan-sistem uyumu

(11)

Şekil 4. Ergonomik Tasarım Sürecinin Girdi-Çıktıları

İnsanın, fiziksel, zihinsel, ruhsal, sosyal ve kültürel yapısıyla kompleks bir varlık olması, ihtiyaç ve beklentilerinin sürekli değişmesi, ergonomik tasarım çalışmalarının, süreklilik arzetmesini ve Sürekli İyileştirme (Continuous Improvement) felsefesine paralel olarak yürütülmesini zorunlu kılmaktadır. Bu noktadan hareketle, Şekil 4.’te ergonomik tasarım süreci döngü şeklinde sembolize edilmiş ve girdi-çıktıları gösterilmiştir. Bu döngüde, tasarım sürecinin tüm aşamalarında insan odaklılık esas olduğundan, insan/kullanıcı, döngünün merkezinde gösterilmiştir. Tasarım sürecinin bütün aşamalarında, kullanıcıların direkt veya dolaylı katılımı söz konusudur. Bu durum kullanıcılarda yüksek iç/dış motivasyona sebep olmak suretiyle verimlilik artışına neden olur.

1.2.4. ERGONOMİYE BİR SİSTEM YAKLAŞIMI

Günümüzde en fazla kullanım alanı bulmuş sözcüklerden biri, sistem sözcüğüdür. Öyle ki, sistem sözcüğüne her yerde ve her zaman rastlayabileceğimizi söylemek hiç de abartma olmayacaktır. Gerek günlük konuşmalarda, gerekse çeşitli toplantılarda bu kelime çok kullanılmaktadır. Ancak bu denli yaygın ve farklı kullanıma rağmen, bazı ortak noktalardan yola çıkarak sistemi, aralarında bir ilişkiler kümesi sergileyen, karşılıklı etkileşim içerisinde belli bir amaca yönelmiş öğeler topluluğu olarak tanımlamak mümkündür. Buna göre;

- Sistem, öğelerden oluşur.

- Öğeler arasında ilişkiler vardır.

- Sistemin belli amacı vardır.

Ergonomi'de de temel kavramlardan birisi sistem kavramıdır. Ergonomik açıdan bir sistem, tek başlarına elde edemeyecekleri belli amaçlara ulaşabilmek için bir araya gelmiş karşılıklı etkileşim içerisinde bulunan insan, makine ve diğer öğelerden oluşur. Ergonomide sistem yaklaşımı, amacın tanımlanarak analiz edilmesinde, amaca ulaşabilmek için gereksinimlerin tespit edilerek derecelendirilmesinde ve amaca etkin bir şekilde ulaşılmasını sağlayacak iyi koordine edilmiş bir sistemin kurulmasında çok önemli rol oynar.

(12)

Şekil 5. Ergonomi'ye bir sistem yaklaşımını (çevre-operatör-makine) göstermektedir. Bu sistem, Ergonomi'nin iki ana kolu olan makine/ürün tasarımının yanı sıra çalışma sistemlerinin tasarımında da rahatlıkla uygulanabilir. Operatör, sistemin orijini durumundadır.

Çevreden gelen görsel ve işitsel sinyalleri algılayarak, veriyi işlemden geçirip karar verir ve sinyale cevap olarak bir çıktı üretir. Operatörün tecrübesiz olduğu bir işte algılama, bilgi işleme ve karar verme prosesleri yavaş işler. Rutin işlerde ise bu işlemler otomatiğe yakın bir hızlılıkla gerçekleşir. Cevap, bir makine veya aleti sözlü veya elle kontrol şeklinde cereyan eder. Burada iş performansını etkileyen yetenek, deneyim, cinsiyet, motivasyon, yaş gibi modülasyon değişkenleri bulunur. Stres de algılama, karar verme ve kontrol etme aşamalarını etkileyen önemli bir değişkendir.

ÇEVRE OPERATÖR MAKİNA

Şekil 5. Ergonomiye Bir Sistem Yaklaşımı

Bu sistem yaklaşımında çevre, işin gerçekleştirildiği ortamın yanı sıra işin kendisini de

ORGANİZASYON

İletişim

 Sorumluluk

Eğitim

İş arkadaşları GÖREV

İçerik

Dağılım

 Geri-besleme FİZİKSEL ÇEVRE

Gürültü

İklim

Aydınlatma

Çalışma alanı

ÖZELLİKLER

 Otomasyon

 Bilgisayar

Diğer tasarım değişkenleri

Kontroller

 Aletler

Düğmeler Göstergeler

Görsel

İşitsel MODÜLASYON DEĞİŞKENLERİ

Yetenek, cinsiyet, yaş, motivasyon,...

Algılama - Görsel - İşitsel

Bilgi işleme

Karar verme

Cevap - Elle - Sözlü

Stres - Zaman - Bilgi

Performans

gereksinimleri Performans sınırları

Performans yeterlilikleri Performans

yetenekleri

Pozitif Sonuçlar:

Verimlilik, zaman, kalite, subjektif ölçüler Negatif Sonuçlar:Hatalar,

kazalar, yaralanmalar, fizyolojik stres, subjektif ölçüler

(13)

belirlendiğinden, organizasyonel konular da burada önemli bir yer tutar. Operatör, çeşitli kaynaklardan (iş performansı, iş arkadaşları, yönetim vb.) geri-besleme alır.

Operatörün performans kabiliyetleri, makinanın performans yeterlilikleriyle karşılaştırılır. Amaç, makinayı iş performansını maksimize edecek şekilde tasarlamaktır.

İyi tasarlanmış kontrol ve göstergeler, insanın rahat kullanımını sağlamakla beraber, iş performansını da iyileştirirler. Eğer insanın performans kabiliyetleri makinanın performans yeterliliklerinden büyükse, makinanın tasarımı geliştirilmeye çalışılmalıdır.

Sistemin emniyet durumu, çevrenin performans gereksinimleri ile operatörün performans sınırları karşılaştırılarak ölçülebilir. Eğer çevrenin performans gereksinimleri operatörün performans sınırları dışında kalıyorsa hata yapma ve yaralanma riski fazla demektir. Bu durumda daha güvenli çevre koşulları tasarlanmalıdır. Makine-çevre alt-sistemlerinde aşağıdaki hususlar geliştirilebilir:

-Bilginin algılandığı göstergeler (görsel, işitsel) -İşçi ve makine arasında uygun iş bölümü

-Ortam koşullarının (gürültü, iklim, aydınlatma) optimizasyonu

-İş gücü yeterliliği, yetki ve sorumluluk dağıtımı, iletişim ve koordinasyon sistemlerinin tasarımı gibi organizasyonel parametreler.

1.3. ERGONOMİDE KULLANILAN MODELLER

Modelleme, farklı öğeler arasındaki ilişkilerin tanımlanmasında kullanılan bir yöntemdir. Modeller, kullanıldıkları alanlara göre değişik şekillerde tanımlanabilirler. Ürün tasarımında, model, bir nesnenin bütün özelliklerini bünyesinde barındıran bir kopyası olarak tanımlanırken, Ergonomi'de ise model, ekipmanların, olayların, işin ve işin gerçekleştirilmesinin sembolik temsili olarak tanımlanabilir. Model, bir teori değildir.

Teorinin amacı, farklı unsurlar arasındaki fonksiyonel ilişkileri tanımlamaktır. Modelin esas amacı ise unsurlar arasındaki fonksiyonel ilişkileri kullanarak, modelin değişkenlerindeki değişikliklerin etkilerini tahmin ve kontrol etmektir. Modeller, genellikle yeni bir sistemin geliştirilmesinde kullanılırlar ve sistemin geliştirilme aşamalarını belirterek, kılavuz görevi görürler.

(14)

Ergonomi'de kullanılan modeller de, Ergonomi'nin kullanıldığı alana göre çeşitli farklılıklar arz ederler. Ürün tasarımı, iş tasarımı, işyeri tasarımı v.b. alanlarda kullanılan modellerin her biri diğerinden farklı olabilmektedir. Ergonomi'de kullanılan modelleri,

1. Uygulama-yönelimli modeller, 2. Sonuç-yönelimli modeller, 3. İnsan modelleri

3.1. Fiziksel Modeller

3.1.1. Antropometrik modeller 3.1.2. Biyomekanik modeller 3.1.3. Arayüz modelleri 3.2. Bilişsel Modeller

4. Tasarım süreç modelleri

olmak dört grup altında toplamak mümkündür. Bu modeller ile ilgili ayrıntılı bilgiler aşağıda kısaca verilmiştir.

1.3.1. UYGULAMA YÖNELİMLİ MODELLER

Uygulama yönelimli modeller, insan ile yaptığı iş, kullandığı makine ve bulunduğu çevre arasındaki etkileşimi incelerler. Ergonomi biliminin ilk yıllarından itibaren bu tip modeller geliştirilerek kullanılmaya başlanmıştır. Bu modeller, başlangıçta mikro düzeyde (insan-makine arayüzü tasarımında) kullanılırken Organizasyonel Ergonominin gelişmesiyle insan-organizasyon, insan-dış çevre etkileşimi gibi makro düzeylerde de uygulama alanı bulmuştur. Kullanıcı ile sistemin girdi-çıktı karakteristiklerini içerirler ve kapalı çevrim sistemi şeklindedirler. Bu modellerin asıl amacı, sistemin tüm muhtemel etkileşimlerini (insan-makine, insan-iş, insan-çevre, insan-organizasyon, insan-insan v.s.) inceleyip, bu öğeler arasındaki uyumluluğu maksimum düzeyde gerçekleştirerek insanın rahat çalışmasını sağlamak ve sistemin etkinliğini artırmaktır.

Şekil 5’teki model bu tip modellere örnek olarak gösterilebilir.

1.3.2. SONUÇ YÖNELİMLİ MODELLER

(15)

Bu modellerde, daha ziyade, Ergonomi'nin uygulanmasıyla elde edilmek istenen sonuçlar üzerinde durulur. Bu modellere göre bir işin, çalışma yerinin, sistemin veya ürünün, güvenli, etkin, rahat, tatmin edici olması v.b. kriterlere göre tasarımı ve değerlendirilmesi söz konusudur. Kullanıcının rahatı ve performansı, önceden belirlenmiş amaç ve kriterler açısından ölçülür ve kabul edilebilir seviyede olup olmadığı saptanır. Elde edilen bulgular daha sonraki iyileştirmelerde kullanılır.

Üzerinde çalışılan sistemin çıktıları üzerine çok sayıda parametre etki ediyorsa, sonuç yönelimli modellerin kullanılmasında çeşitli güçlüklerle karşılaşılır. Bu güçlüğün üstesinden gelebilmek için, sistemin işleyişini etkileyen tüm faktörler belirlenerek analiz edilmeli ve model, bazı faktörler göz ardı edilerek dikkatli bir şekilde formülize edilmelidir. Böylelikle beklenmeyen sonuçların elde edilmesi önlenmiş olur.

Şekil 6.'da iş tasarımında Ergonomi'nin kullanılmasını gösteren sonuç yönelimli bir model görülmektedir. Şekilden görüldüğü gibi, dört faktör, çalışanın sağlığını ve performansını, direkt veya çalışanın bu faktörleri algılayış tavrına göre, dolaylı olarak etkilemektedir. Çalışanın sağlığı ve performansı, iş sisteminin arzu edilen seviyede olup olmadığını gösterir ve subjektif veya objektif yöntemlerle ölçülebilir.

Objektif ölçme

Subjektif ölçme

Şekil 6. Çalışma Sisteminin Tasarımında Sonuç Yönelimli Bir Model

1.3.3. İNSAN MODELLERİ

Çalışanın sağlığı İşin içeriği

Çalışma yeri ve çevre

Organizasyonuny aşayabilirliği Teknoloji

Prosedürler

Çalışanın performansı Tavırlar

(kişisel farklılıklar)

(16)

Ergonomi'de insan modelleri, insanların, çeşitli ortam ve şartlardaki davranışlarını (hız, doğruluk, kaza sıklığı, potansiyel tehlikeler, verimlilik v.b.) incelerler. Bu modellerde, insanın, çalışma ortamındaki fiziksel ve bilişsel performansı incelenirken, kullanıcı ile sistem arasındaki etkileşim genellikle mikro seviyede ele alınır.

Bu modeller, insanın çalışma ortamındaki performansını göstermenin yanı sıra, insan ile ilgili bilgi ve verilerin, alternatif tasarım seçeneklerinin geliştirilmesinde kullanılmasını da sağlarlar. Bu modelleri fiziksel ve bilişsel modeller olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.

1.3.3.1. FİZİKSEL MODELLER

Fiziksel modeller, insanın statik ve dinamik antropometrik ölçüleri, çalışma postür (duruş) analizi, vücudun çeşitli organlarında meydana gelen gerilmeleri inceleyerek, insanın bu fiziksel özelliklerinin, insan-sistem arayüzü tasarımında kullanılmasını sağlar. Büyük oranda Antropometri, Fizyoloji ve Mühendislik bilimlerinden faydalanan bu modeller, antropometrik modeller, biyomekanik modeller ve arayüz modelleri olmak üzere üç gruba ayrılabilirler.

Antropometrik modeller: Bu modeller, insanın, antropometrik ölçülerini, statik ve dinamik çalışma pozisyonlarını dikkate alarak, uzanma, duruş, eğilme ve boşluk mesafesi gibi insanın rahat çalışabilmesi için gerekli olan fiziksel alanların hesaplanmasında kullanılırlar.

Başlangıçta, ölçüler tablo ve diyagramlar aracılığıyla kullanılırken, günümüzde bu iş için CAD ortamında çalışan özel bilgisayar yazılımları geliştirilmeye başlanmıştır. Bu bilgisayar yazılımları kullanılarak ekranda simülasyon yapmak suretiyle görüş alanı, çalışma alanı, uzanma ve boşluk mesafeleri gibi değişkenler rahatlıkla değiştirilebilir. Farklı ölçülere sahip popülasyonların ölçüleri bilgisayara girilmek suretiyle veya yazılımdaki veri tabanı kullanılarak ekrandaki insan modelinin ölçüleri de değiştirilebilir. Böylelikle bir tasarım yapılırken, antropometrik verilerin, tasarımın ilk aşamalarında kullanılması ve tasarımın simüle edilerek test edilmesi sağlanmış olur. Şekil 7.'de Chrysler firması tarafından, arabaların iç tasarımında kullanılmak üzere geliştirilen CYBERMAN adlı, CAD sistemi ile tasarlanmış

(17)

Şekil 7. CYBERMAN

Biyomekanik modeller: Biyomekanik modeller, iş ortamında, insan vücudunun çeşitli organlarının hareketini ve bu organların maruz kaldığı gerilmeleri inceleyerek, insan vücudunun, duruş, güç ve hareketinin sınırlarını tespit eder ve tasarım amaçlı olarak kullanır.

Bilgisayarın yaygınlaşmasıyla el, ayak, sırt, boyun v.b. insan vücudunun organları üzerindeki biyomekanik analizler de bilgisayar ortamında yapılmaya başlanmıştır.

(18)

Şekil 8. SAMMIE İle Yapılan Kompleks Bir İnsan-Araba Arayüzü Modeli

Arayüz modelleri: Arayüz modelleri, antropometrik ve biyomekanik modellerin her ikisinin işlevlerini yapabilen modellerdir. Bu modeller özellikle spesifik tasarımlar için geliştirilirler. Bunun yanında geniş bir uygulama alanına sahip modeller de bulunmaktadır.

Bunlardan en yaygın olarak bilinen SAMMIE (System for Aiding Man-Machine Interaction Evaluation), Nottingham Üniversitesi tarafından yazılmış ve daha sonraları Loughborough University of Technology tarafından geliştirilmiştir. Bu program interaktif yapıda 3 boyutlu bir insan modelidir. Bu program ile uzanma mesafeleri, görüş testleri, postür analizleri ve biyomekanik analizler yapılabilmektedir.

1.3.3.2. BİLİŞSEL MODELLER

Bilgi teknolojisindeki hızlı gelişmeler ve çalışma sistemlerinin karmaşıklaşması, insanın, bilgiyi algılama, karar verme ve problem çözme gibi bilişsel özellikleri üzerinde

(19)

hazırlanmasında ve problemlerin formülasyonunda kullanılırlar. İnsanın bilgi işleme sürecini gösteren bir model, Şekil 9.'da gösterilmiştir.

Şekil 9. Bilgi İşleme Sürecinin Aşamaları

1.3.4. TASARIM SÜREÇ MODELLERİ

Tasarım süreç modelleri, tasarım sürecinin aşamalarını ve hangi aşamada ne tür ergonomik bilgi/veri ve metotların kullanıldığını gösteren modellerdir. Ergonomi tasarım amaçlı bir bilim dalı olduğundan, ergonomik veri/bilgi ve metotların, tasarımın ilgili aşamalarına sağlıklı bir şekilde entegre edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla bir çok çalışma yapılmış ve bir çok bilim adamı ergonomik tasarım modelleri geliştirmiştir. Ancak bu modellerin ortak bir özelliği, genel ve basit olmalarıdır. Spesifik alanlarda geliştirilen modeller ise, Ergonomi'nin tasarım prosesindeki rolü ve sunduğu verilerin, hangi aşamalarda ve nasıl kullanılacağı ile ilgili yeterince uygulanabilir değildir. Bundan dolayı spesifik alanlarda daha uygulanabilir tasarım modellerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Yukarıda yapılan sınıflandırmaya göre, modelleri kesin sınırlarla birbirlerinden ayırmak mümkün değildir. Zira bir model, aynı anda birden fazla modeli kapsayabilir veya birden fazla sınıfın bazı özelliklerine sahip olabilir. Bu tip modellere kompozit model denir.

Kısa süreli hafıza

Hareket Cevabın

kontrolü Cevabın

seçilmesi Algılama

Duyu organı

Kalıcı hafıza

Dikkat / Motivasyon

Bilgi Çıktı

(20)

2. FİZİKSEL ERGONOMİ

Fiziksel Ergonomi (Physical Ergonomics)

-Fziksel çevrenin tasarımı (gürültü,aydınlatma,havalandırma vs.)

-Sağlık ve güvenlik tasarımı (yaralanma riski,kontrolü,elle taşıma ve koruyucu araç- gereç)

-Performans modelleme

-Vücut konumunun incelenmesi -Uzanma mesafesi

-Mühendislik antropometrisi -Robotlu sistemlerde insan -Ekran önü çalışmasının tasarımı

GÜRÜLTÜ Sesin Oluşumu

Genel olarak maddenin titreşimi ve bu titreşimin hava, su gibi bir ortam aracılığı ile kulağa iletilmesi ses, hoşa gitmeyen ve rahatsız edici sesler gürültü olarak tanımlanır. Sağlıklı bir insan kulağı frekansı 16 ile 16 000 (20 000) Hz arasında olan değişiklikleri ses olarak algılayabilir. Bu aralığın altındaki titreşimler infarasound; üstündeki titreşimler ise ultrasound olarak tanımlanır.

Ses Şiddeti

Duyma organı kulak ses dalgalarının hava basıncında meydana getirdikleri basınç değişimlerini statik atmosfer basıncının yaklaşık 10-9 katından başlayıp 10-3 katına kadar olanını algılayabilir. Kulağa gelen 1 kHz frekansa sahip ses dalgalarının, kulak tarafından algılanabilmesi için basıncı en az 0,00002 N/m2 olmalıdır. Bu sınır po duyma eşiği olarak tanımlanır.Basınç arttıkça algılanan ses şiddeti de artar.

(0,00002 N/m2 =2.10-5 Pa =2.10-10 bar = 2.10 -4 ubar) İnsan kulağı, basıncı duyma eşiği 0,0002 N/m2 den 20 N/m2 ye kadar olan hava dalgalarını çeşitli düzeyde ses olarak algılar, basınç daha da arttıkça kulakta basınçla birlikte gittikçe artan, rahatsız edici bir ağrı da duyulmaya başlanır.

Ses şiddeti Lp hesaplanırken; ölçülen ses basıncı p, duyma eşiği basıncı po ‘a bölünüp,kareleri alınmış ve elde edilen değerin logaritması alınmıştır. Ancak elde edilen değerin birimi çok büyük olduğundan sonuç 10 ile çarpılarak değerlendirilmiş, birimine de Latince decem = onda bir kelimesinin ve telefonun mucidi Graham Bell’in adının birleştirilmesinden türetilen dB (desibel) denmiştir.

Lp =10 log (p2 /po2

)dB =20 log (p / po) dB

Ses dalgalarının Pascal =N / m2 cinsinden basınçları ve duyma eşiğine oranlanması ve logaritmalarının alınmasıyla elde edilen dB cinsinden düzeyleri ve göreceli ses şiddetleri

(21)

eşiğindeki sese göre kaç kat “yüksek” olduğunu gösterir. Tablo 2.’de ise çeşitli seslerin ses düzeyleri verilmiştir.

Tablo 1. Ses dalgalarının basıncı, yoğunluğu, göreceli şiddeti ve ses düzeyleri Ses basıncı

[Pa]

Ses yoğunluğu

[W/m²] Göreceli ses şiddeti Ses düzeyi [Bell]

Ses düzeyi [desibel]

20 2 0,2 0,02 0,002 0,0002 0,00002

100 10-1 10-2 10-3 10-4 10-5 10-6 10-7 10-8 10-9 10-10 10-11 10-12

1 000 000 000 000 (1012)

100 000 000 000 (1011)

10 000 000 000 (1010)

1 000 000 000 (109 ) 100 000 000 (108 ) 10 000 000 (107 ) 1 000 000 (106 ) 100 000 (105 ) 10 000 (104 ) 1 000 (103 ) 100 (102 ) 10 (101 ) 1 (100 )

12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 0

120 110 100 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0

Tablo 2. Çeşitli Seslerin dB cinsinden değerleri Yakında patlayan bomba (Kulakta ani hasar) Pervaneli uçak 5 m

Pnömatik çekiç 1 m Otomobil klaksonu 5 m Kamyon 5 m Gürültü üst sınırı

Çok açılmış radyo Normal konuşma 1 m Otomobil 10 m Sakin akan nehir Trafiksiz sakin mahalle

Sakin bahçe, yaprak hışırtısı Cep saati, tık-tık’lar

Tam algılanamayan ses Kesin sessizlik

160 dB 130 dB 120 dB 100 dB 90 dB 85 dB 80 dB 70 dB 60 dB 50 dB 40 dB 30 dB 20 dB 10 dB 0 dB Şiddet ve frekans

Kulağın duyduğu frekans bölgesi,en küçük frekans 16 Hz ‘den başlayarak birbirinin iki katı olan bölgelere bölünürse on bölge elde edilir:

(22)

16;32;64;125;250;500;1000;2000;4000;8000;16000 Hz.

Her bir bölgeye 1 oktav denilir. Bu tanımlamayla duyulabilen ses aralığı da 10 oktavdır.

Frekans iki katına çıkınca ses de iki kat incelir. Kadın sesi erkek sesinden ortalama bir oktav daha incedir. Makine sesleri elbette makinenin cinsine bağlıdır, genelde makine gürültüleri çok alçak frekanslardan başlayıp 500 Hz civarında sona erer. Fren sesi, jet motoru veya kereste işlerken kullanılan dairesel testerenin sesleri bu sınırın üstündedir.

Şekil 1. Ses düzeyi L ve ses basıncı arasındaki ilişki

Şekil 2. Ses düzeyi ve ses yoğunluğu I arasındaki ilişki

Bir dizi deneyler sonucunda,1000 Hz frekansta duyma eşiği po ‘dan daha büyük ses basınç düzeylerine ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir. Bundan, ses duyma eşiğinin frekansa bağlı

(23)

sesi duyabilmek için 1000 Hz’deki sesi duymak için gerekli olan basıncın çok daha fazlasına, 10 katına gereksinim vardır.

Gürültüyü ölçme ve değerlendirme

Sesin şiddetini ölçmeye yarayan cihazlara sesölçer veya sonometre denilmektedir.

Sesölçerlerde genellikle A, B ve C olmak üzere 3 filtre mevcut olup sesin şiddetinin frekans, yoğunluk, basınç gibi parametreleri baz alarak ölçüm yaparlar.

Kulak duyarlılığının frekansa göre değişkenlik göstermesi nedeniyle, desibel değeri gürültünün insan kulağına olan etkisini ölçmekte yeterli olmamaktadır., Bu nedenle Ergonomide kulağın duyarlılığını esas alarak frekansa göre ölçüm yapan dB(A) değerleri kullanılır.

Birden fazla kaynaktan gelen sesin etkisi

Ortamda birden fazla ses kaynağı varsa bu kaynaklardan gelen seslerin düzeyleri logaritmik değerlerle ifade edildiği için, toplam düzeylerinin bulunmasında da logaritmik hesap kuralları uygulanır.

Örnek 1.

Bir atölyedeki torna tezgahının ses düzeyi 70 dB’dir.Bu tezgahın hemen yanına aynı tezgahtan bir tane daha yerleştirilip,ikisi birlikte çalıştırılınca toplam ses düzeyi ne kadar olur?

Şekil 2’ye göre 70 dB ses düzeyinin ölçüldüğü noktada ses enerji yoğunluğu 10-5 W/m2 Ölçüm noktasına makinaların mesafesinin farklı olabileceğini, bu farktan dolayı enerjide azalma olabileceğini ihmal edersek, iki tezgah birlikte çalışırken ses enerji yoğunluğu iki kata çıkacak ve 2.10 -5 W/m2 olacaktır.Aynı diyagrama bakarak 2.10 -5 W/m2 ses enerji yoğunluğuna karşı gelen ses şiddetinin 73 dB olduğunu okuruz.

Ancak bazı özel durumlara da dikkat etmek gerekir. Atölyede,bazı yönlerde iki tezgahtan yayılan ses dalgalarında,aynı frekanslı dalgalardan tesadüfen öyle çakışanlar olabilir ki,o noktada basınç iki kata çıkabilir.70 dB’e karşı gelen basınç 0,065 N/m2 dir.(şekil 1), iki kata çıkınca basınç 0.13 N/m2 olur ki bunun karşıtı da 76 dB’dir. Bu sonuç ise ikinci bir tezgah çalıştırıldığında bazı frekanslarda,atölyenin bazı noktalarında gürültü artışının 3 dB değil 6 dB olabileceğini gösterir. Ancak genel olarak, aynı iki ses kaynağının ses düzeyi bir kaynağın ses düzeyine 3 dB eklemekle elde edilir.

Birbirinin aynı iki tezgah çalışırken birini durdurmakla da ses 3 dB azalır.

Örnek 2.

(24)

114 dB düzeyinde gürültülü çalışan makine, atölyeden pleksi-cam bir duvar ile ayrılmıştır. Pleksicam ses basıncının sadece %10’unu atölye tarafına geçirecek özelliğe sahiptir. Atölyedeki ses düzeyi ne kadardır?

114 dB’in basınç karşılığı 10 N/m2 dir, (şekil 1). Bu ses basıncının %10’u pleksicam duvar nedeniyle atölyeye ulaşabildiğine göre, atölyeye geçen ses basıncı 1 N/m2 dir. 1 N/m2 ses basıncı ise 94 dB’e karşılık gelmektedir. Ses pleksicam duvar nedeniyle atölye tarafına 20 dB azalmıştır.

Eğer makine 80 dB ile çalışıyor olsaydı,aynı pleksicam duvar ses kaç dB azaltırdı?

80 dB 0,2 N/m2 ses basıncına karşı gelmektedir. Cam duvardan atölyeye bu basıncın

%10’u, yani 0,02 N/m2 geçecektir, bunun karşılığı da 60 dB’dir. Ses yine 20 dB azalmıştır.

Yukarıdaki örnekler basınç-yoğunluk-ses şiddeti arasındaki ilişkiyi gösteren hazır diyagramlardan yararlanarak sonuçlandırılmıştır. Elde hazır diyagramın olmadığı

durumlarda hesaplayarak da aynı sonuçlara,hatta daha kesin sonuçlara ulaşılır. Ses düzeyi değerleri logaritmik ölçekli olduğundan toplama ve çıkarmalarında logaritmik hesap kurallarını uygulamak gerekir. Hatırlatma açısından logaritmik temel işlem kuralları ve birer örnek aşağıda verilmiştir.

Örnek 3.

Eşdeğer iki ses kaynağından gelen seslerin ortak etkisi

70 dB şiddetinde ses yayan iki makine aynı anda çalışmaya başlasa:

L1 =70 dB = 10 log 107

LT = L1 + L2 = 10 log (107 + 107 )= 10 log ( 2. 107) = 10 log 2 + 10 log 107 Log 2 = 0,301 ve log 107 =7 olduğundan

LT = 10.0,301 + 10.7 = 73 dB Elde edilir.

Birinci makine çalışırken, aynı şiddette gürültü yayan ikinci bir makine de çalıştığında ses şiddeti 3 dB artmaktadır.

Örnek 4.

Biri 80 db(A), diğeri 70 db(A) ses çıkaran iki makinanın çalıştığı ortamda ne kadar ses şiddeti olur?

(25)

Ses Emisyonu –Ses İmisyonu

Kulağa ulaşan ses imisyon, tek bir kaynağın yaydığı ses ise emisyondur. Kaynağın şiddeti nicelik olarak yaydığı ses gücü P ile ifade edilir, şekil 3. DIN 45635’e göre bir kaynağa belirli uzaklıktaki noktada ses yoğunluğu (I), ses gücü (P)’nin kaynağı sarıp kapsayan alan (S)’ye bölünmesiyle elde edilir. Eğer aranan kaynağın ses gücü ise, bu da ses yoğunluğu I ve kaynağı saran alan S’nin çarpılmasıyla elde edilecektir.

I = P / S

I: Ses yoğunluğu(W/m2), P: Ses gücü (W)

S: Alan (m2)

Şekil 3. Ses Emisyonu ve Ses İmisyonu Gürültünün Duyma Yeteneğine Etkisi

Gürültünün kulağa etkisi şiddetine ve etkidiği süreye bağlıdır. Risk oluşturan ses düzeyi aşıldığında belirli dinlenme zamanından sonra geçen geçici sağırlık olayı ile karşılaşılır.

Gürültünün etki süresi arttıkça sürekli duyma kaybı gerçekleşir. Risk düzeyinin altında da örneğin 80 dB(A)’da karşılıklı konuşma esnasında birbirlerini iyi anlamada zorluklar yaşanır.

Yüksek şiddette gürültü altında kalındığında en azından belirli bir süre boyunca duyabilme yeteneği azalır, bu kötüleşme audiometre ile ölçülebilir.

İşitme kaybı ≈ L . T L: Gürültü şiddeti

T: Gürültüde kalınan süre

Tablo 3. Çeşitli Gürültü Düzeylerinde Kalabilme Süreleri

(26)

Gürültü Şiddeti Süre (saat/gün)

80 7,5

90 4

95 2

100 1

105 10’

110 5’

115 1’ 30’’

Geçici Sağırlaşma (TTS=Temporary Threshold Shift)

Gürültülü ortamda uzun süre bulunmanın sebep olduğu geçici duyma kaybı kulağın yetersiz beslenmesinin doğurduğu yorgunluğa bağlanmaktadır. Geçici sağırlık kişiden kişiye farklılık arz etmekteyse de, genel olarak şunlar söylenebilir:

Gürültülü ortamdan çıktıktan 2 dakika sonra yapılan TTS2 ölçümleri (2 rakamı deneyin akustik yükün bitiminden 2 dakika sonra yapıldığını gösterir) duyu kaybının farklı frekanslarda farklı büyüklükte olduğunu göstermiştir.Ayrıca akustik yükün şekil, frekans dağılımları, şiddeti ve süresi de geçici duyu kaybında büyük rol oynar. Geçici sağırlaşma diye adlandırdığımız, duyma eşiğinin geçici yükselmesi, fizyolojik açıdan yorgunluk anlamına gelir. Ancak işgününden sonraki yaşamımızda da duyu organımıza ihtiyaç olduğuna göre kulağın dinlenmesi, duyma kabiliyetinin eski haline gelmesinin zamanla ne şekilde oluştuğunun da bilinmesi gerekir. Şekil 4’te 30, 120 ve 240 dakikalık süre boyunca 100 dB(A) şiddetinde gürültülü ortamda bulunduktan ve gürültülü ortamdan çıktıktan sonra TTS değerlerinin değişimi görülmektedir.

(27)

Şekil 4. Geçici Sağırlığın (TTS) Gürültü Etkisinde Meydana Gelmesi (sol sütun) ve Ortadan Kalkması (sağ sütun)

20-25 dB düzeyinde bir geçici sağırlık kısa bir etki süresi sonrasında oluşmakta ve 4 saatlik gürültüye maruz kalma süresinde de fazla bir artış gözlenmemektedir. Fakat kısa süre gürültü etkisinden sonra geçici sağırlık çok çabuk ortadan kalkarken, uzun süre gürültü etkisinde ise geçici sağırlık ortadan kalkıncaya kadar uzun bir süre geçmekte, kulağın dinlenmesi için daha uzun zamana gereksinim duyulmaktadır. Zaman ekseninde gösterilen 1000 dakika çok önemlidir, çünkü 1000 dakika sonra, işçinin 16 saatlik dinlenme süresi bitmiş ve bir sonraki iş vardiyası başlamış olacaktır. Sürekli sağlık tehlikesi ile karşılaşmamak için hiç değilse yeni vardiya başlangıcında bir evvelki iş gününün geçici sağırlığı ortadan kalkmış olmalıdır. Aksi takdirde 16 saat sonra hala mevcut olan TTS değerleri sürekli sağırlığa yol açar.

Sürekli sağırlaşma (PTS=Permanent Threshold Shift)

Şekil 5. Yaş, gürültü şiddeti ve süreye bağlı olarak sürekli sağırlık riskinin belirlenmesi Gürültünün Kulakla Doğrudan İlişkisi Olmayan Etkileri

Gürültü işitme organımızla ilgisi olmayan başka rahatsızlıklara da sebep olur. Bunların başlıcaları:

- Psikolojik stres,

- Konsantrasyon yeteneğinin olumsuz etkilenmesi ,

- Başkalarının neden olduğu ve susturmaya olanağımız olmayan yabancı gürültünün rahatsızlığı,

- Kan damarlarının daralması, adrenalin salgısının artması,kalp atışının hızlanması,

(28)

- Mide ülseri,uykusuzluk gibi psikosomatik hastalıklardır.

- Kaza sayısının artması ve ve verimliliğin azalması.

- Çalışmanın her aşamasında, iletişim kurmada, sinyalleri algılamada olumsuz etkiler söz konusunudur.

Bu rahatsızlıklar teknik yöntemlerle ölçülüp tespit edilmeseler bile varlığı kabul edilen rahatsızlıklardır. Bu rahatsızlıklar ses düzeyinin şu veya bu değeri aşmasıyla değil de kişinin sesi rahatsız edici bir gürültü olarak algılayıp algılamaması ile ilgilidir. Yan komşudan gelen müzik sesini, o müzikten hoşlanan biri rahatsız edici bulmazken, gece vardiyasından dönen ve uyumak isteyen işçi huzur kaçırıcı, rahatsız edici olarak algılar, organizması aşırı stres göstergesi sayılabilecek davranışlar gösterir.

Gürültüyü Önlemenin Teknik Temelleri

Ses dalgaları çeşitli nedenlerden oluşur. Örneğin kesme işleminde takım ve parçanın birbirlerine temaslarında parçaya uygulanan kuvvetlerin parçayı titreştirmesi, iki parçanın birbirine temasında bunlardan en az birini titreşmesi ve içten yanmalı motorlarda hava yakıt karışımının patlayarak yanmaya başlaması gibi. Cisimlerin hareketi, birbirlerine teması, karşılıklı birbirlerine kuvvet uygulamaları makinelerde ses oluşumunun temel kaynakları olduğuna göre, gürültüyü önlemede dikkatleri bu yöne yoğunlaştırmada yarar vardır.

Gürültünün zararlı etkisinden kişileri koruma üç şekilde olabilir:

1.Gürültünün oluşmaması ve azaltılması. Birincil önlemler (sessiz çalışan makine konstrüksiyonu,gürültüsüz iş yöntemlerini seçme…)

2.Gürültünün yayılmasını önlemek, gürültüyü olduğu yere hapsetmek. İkincil önlemler.

3.Kişisel koruyucularla gürültünün etkilerinden korunma. Üçüncü gurup önlemler.

(29)

Şekil 6. Saç Kasada Gürültü Sönümleme Çalışmaları

Otomotiv yan sanayiinde cıvata üreten bir fabrikada cıvatalar üretimden sonra el ile makineden alınıp bir saç kasaya atılmakta. Dolan kasalar cıvataların paketleneceği bölüme taşınmaktadır. Cıvatalar çelik saç kasalara atılırken kasalardan kasa boş iken etrafa 117 dB(A), yarı doluyken 100-105 dB(A) düzeyinde ses yayılmaktadır. Şekil 6. Bu rahatsız edici, zararlı bir gürültü düzeyidir. Kasayı daha kalın malzemeden yapmak sesi biraz azaltsa da, hem sönümleme yeterli değildir, hem de maliyet artar. Bunun yerine kasa içerisine cıvatalar içine fırlatıldığında çarpacakları PVC sert plastikten yapılmış bir eğik plaka koymak (b) veya çerçevesi T profillerden oluşmuş yüzeyleri çelik tel kafesten yapılmış kasa (c) kullanmak suretiyle ses düzeyi 111 ve 103 dB(A)’ya indirmek mümkün olmuştur.

(30)

Şekil 7. Tamburda Gürültü Sönümleme Çalışmaları

Bir başka örnekte döküm parçalarının temizlendiği temizleme taburudur, şekil 7. 1 metreküp hacimli, 1,5 metre uzunluğundaki tamburda ağırlıkları 3-5 kg olan döküm parçaları cüruflardan temizlenmektedir. Tamburdan 1 metre mesafede ölçülen ses düzeyi 107 dB(A)’dır. Tamburun iç yüzeyine aşınmaya da dayanıklı ve tamburun saç kalınlığının en az iki katı kalınlıkta çelik hasır içeren sert kauçuk kaplayarak hem tamburun ana malzemesinin aşınması önlenmiş hem de tamburdan yayılan ses düzeyi 80 dB (A) düzeyine indirgenmiştir.

Gürültüyü kaynağında, yolda ve alıcıda olmak üzere üç şekilde kontrol etmek mümkündür. Her hangi bir gürültü probleminde bu üç unsur önem derecesine göre belirlenmelidir. En iyi yaklaşım, şüphesiz ki gürültüyü kaynağında yok etmektir. Bunun mümkün olmadığı durumlarda, gürültüyü yolda ve alıcıya ulaştığı noktada önleme yolları denenmelidir. Şekil 8’de bir makineye uygulanabilen gürültü önleme yöntemleri ve etkinlikleri gösterilmiştir.

(31)

Şekil 8. Bir Makinaya Uygulanan Gürültü Azaltma Yöntemlerinin Karşılaştırılması

(32)

3 .AYDINLATMA

Tanım, Önem

Uygun aydınlatma koşulları altındaki bir salonda verilen konferansta sunulan, kontrastları zengin renkli bir slayt, bir iki saniyelik zaman sürecinde izleyiciye, ne kadar hızlı konuşulursa konuşulsun sözle iletilebilecek bilgiden çok fazla bilgiyi iletir. Optik algılamamız akustik algılamamızdan çok daha fazla bilgi akışını sağlayacak düzeydedir. Çevremizde olup bitenlerin;

 %80’ini gözümüzle,

 %10’unu kulağımızla,

 %5’ini ise dokunarak algılarız.

Optik duyu kanalımız hem günlük özel yaşamımızda, hem de iş yaşamımızda bu nedenle çok önemlidir. İş yerinin doğru aydınlatılmasıyla sadece iş performansı artırılmaz, aynı zamanda olası hatalar, tehlikeler de fark edilir ve önlenir.

İnsan gözünün görebildiği ışık, dalga boyu 380-780 nm arasında olan, frekansı 1015 Hz dolayındaki elektromanyetik dalgalardır. Elektromanyetik dalgalar frekansı 50 Hz olan alternatif akımdan başlayıp radyo, televizyon dalgaları, röntgen ışınları ve frekansı 1024 Hz olan kozmik ışınlara kadar geniş bir yelpazeye yayılırlar. En alçak ve en yüksek frekanslar ve en uzun en kısa dalga boyları arasında 1020 den fazla bir oran mevcuttur.(Şekil1)

Şekil 1. Elektromanyetik Işınların Dalga Boyu ve Frekansları

Nasıl radyo, televizyon çeşitli dalga boyları için bir alıcı aygıt iseler, gözümüz de frekans bandının içinde üstten ultraviyole (morötesi), alttan infraruj (kızılötesi) ışınlarla sınırlı olan, çok dar bir alandaki görülebilir ışık dalgaları için alıcı aygıttır.

(33)

Işık akımı : Işık kaynağından yayılan ve bir alana gelen ışık miktarına ışık akımı denir.

Işık kaynağından göze gelen ve göz tarafından değerlendirilen ışık miktarı da ışık akımı olarak tanımlanır. Işık akımının birimi lümendir.

Bir aydınlatma sisteminde, aydınlatan lambanın gücü P (Watt) değil, aydınlatılan alana gelen ışık akımı önemlidir. Kullanılan lambanın cinsine göre (akkor lamba, radyum lambası, flüoresan lamba...) bir verimi vardır, yani aldığı elektrik enerjisinin belirli bir kısmını ışık akımı olarak yayar, Işık kaynağının verimi :

η=  / P [Lümen /Watt] tır.

Işık Şiddeti I: Işık akımının, incelenen yöndeki hacimsel açıya bölünmesiyle ışık şiddeti elde edilir, birimi candela’dır :

I=  / 

Hacimsel açı  küre alanının kürenin yarıçap karesine bölünmesine eşittir. Birimi [sr]

Steradyanttır. Tüm küre alanı için  = 4. sr’dır. Işık şiddeti 1 cd olan ve bir kürenin merkezindeki nokta şeklindeki ışık kaynağının kürenin tüm alanına yayıldığı toplam ışık akımı  =4. lümendir.

Aydınlatma şiddeti E : Pratikte bizim için önemli olan alanlar vardır, o alanların özellikle iyi aydınlatılmasını isteriz. Birim alana düşen ışık akımı aydınlatma şiddetidir, birim lükstür.

E =  / A (lm/m²=lüks)

Işık incelenen alan dikey gelmiyorsa aydınlatma şiddeti:

E = .cos  / A

İfadesinden hesaplanır. ışığın geliş yönü ile düzlem arasındaki açıdır.

Bir noktadaki aydınlatma şiddeti kaynağın ışık şiddeti I ile noktanın kaynağa olan mesafesi r’nin yardımıyla

E= I / r² (cd/m2=lüks)

denkleminden hesaplanır. Işık eğik geliyorsa E = I cos  / r²

denklemi kullanılır.

Işık kaynağı tarafından aydınlatılan alan, ışık kaynağına olan mesafenin karesiyle doğru orantılı olduğundan, lambaya olan mesafenin iki katına çıkması aydınlatma şiddetinin dörtte bir değerine inmesi demektir. İş yerlerinde genel aydınlatma yerine, tezgaha çok yakın bir lamba yerleştirerek çok daha güçlü aydınlatma şiddeti elde edilebilir.

(34)

Tablo 1. Önerilen aydınlatma şiddeti değerleri

Kaba çalışma, depolar, ardiyeler 50 – 200 lüks

Orta hassasiyet, paketleme ve sevkiyat 200 – 250 lüks

Basit montaj, kalın telle bobin sarma, takım tezgahında çalışma 250 – 300 lüks Hassas çalışma, okuma, yazma, araştırma laboratuarı, hassas

Makine montajı, marangoz tezgahlarında çalışma, hassas aletlerle iş 500 – 750 lüks Çok hassas işler, teknik resim çizme, renk kontrolü, hassas alet ayarı

Saat v.b. montajı, elektrikli alet kontrolü 1000 – 2000 lüks Işık (aydınlatma) yoğunluğu :

Bir yüzeyin aydınlığı, gözümüze parlak veya loş gelmesi, yaydığı veya yansıttığı ışığa bağlıdır ve ışık yoğunluğu ile tanımlanır. Işık yoğunluğunun birim cd/m² dir.

Fizyolojik açıdan önemli bir büyüklüktür ve görme koşullarının değerlendirilebilmesi için görüş alanında ışık yoğunluğunun nasıl dağıldığını bilmek gerekir. Aydınlatılan hacmin duvarlarının refleksiyon (ışığı yansıtma) derecesi, odanın , iş alanının ışık yoğunluğunu etkiler. Işık yoğunluğu L birim alanının yaydığı ışık şiddetidir:

L = I / A (cd / m²)

Söz konusu alana bakan kişinin bakış doğrultusu ile alanın normali arasında  açısı varsa :

L= I / A . cos

Şekil 2. Fiziksel Büyüklükler

(35)

Şekil 3. Işık Kaynağından Uzaklaştıkça Aydınlatma Şiddetinin Azalması Pratikte aydınlatma şiddeti E’nin ölçülmesi yeterlidir.

Aslında görebilmemiziçin gerekli olan, aydınlatma şiddeti değil, baktığımız nesneden gözümüz yönünde yansıtılan ışık miktarıdır ki bu da ışık yoğunluğudur. Yüksek bir görüş performansının gerektiği yerlerde en az 100 cd/m2 ışık yoğunluğuna ihtiyaç vardır.

Kontrast:

Bir cismi iyi görebilmek, doğru algılayabilmek o cismin aydınlatılmasındaki kontrasta, yani ışık yoğunluğu farklılıklarına bağlıdır. Gözün kontrast hassasiyeti, adaptasyonu, ışık yoğunluğu diyebileceğimiz ortamın temel aydınlığına bağlıdır. Normal gün ışığı ile aydınlatılmış bir odada veya lamba ile 100 cd/m² düzeyinde aydınlatılmış bir ortamda, ortamla bakılan cisim arasında göreceli ışık yoğunluğu farkı %1-2 ise, cisim rahat algılanabilir.

Göreceli ışık yoğunluğu, bakılan cisim ile ortamın temel ışık yoğunluğu arasındaki farkın temel ışık yoğunluğuna bölünmesiyle elde edilir. Kötü aydınlatılmış ortamlarda veya tam zıddı öğle güneşinin aydınlattığı ve refleksiyon derecesinin büyük olduğu karlı bir ova veya bir sahilde cisimleri algılayabilmek için %10’a varan büyüklükte ışık yoğunluğu farkı yani kontrast gereklidir. Bir nesneyi görebilmek için aydınlığın değil kontrastın daha önemli olduğunu günlük yaşamımızda da görmekteyiz : Aydınlık bir salonda slayt gösterisini algılayabilmek için pencerelere perde çekmek zorunda kalırız, televizyonu veya bilgisayar ekranını aydınlık bir pencere önünde oldukça zor izleyebilir.

Göz kamaşması

Gözün görevi çevremizde bulunan nesneleri, göz merceğinin yardımıyla, gözün arka duvarında retina üzerine optik olarak resmetmektir.

Göz kamaşması iş yerinde aydınlatmadan doğan şikayetlerin başında gelir. Yaşları arttıkça insanlar, ışık yoğunluğuna daha az dayanabilmektedirler. Göz kamaşmasının nedeni göze gelen ışığın korneadan, mercekten ve camsı bölgeden geçerken sapması ve çevreye

(36)

yansımasıdır. Bu ışıklar retinada oluşan resme ulaşırlar ve resmin kontrastını azaltırlar (Şekil 4) . Bir ışık kaynağından gözümüze doğrudan gelen veya parlak bir düzlemden yansıyarak dolaylı gelen her ışık kamaşmaya sebep olur. Bir aydınlatma sisteminde, çalışma pozisyonunda göz tarafından ışık kaynağı görünmüyor ve çalışma alanının hiçbir noktası da parlamıyorsa o zaman kamaşmasız bir sistemden bahsedebiliriz.

Gözde kamaşmaya sebep olan ışığın aydınlatma yoğunluğu, aydınlatma şiddeti ile doğru, kamaşma açısının karesi ile ters orantılıdır.

Ls= c . E / γ2

Kamaşma açısı, ışık kaynağı, göz ve bakılan nesne arasındaki açıdır (Şekil 4).

Şekil 4. Göz kamaşması ve Kamaşma açısı

Aynı aydınlatma koşulları altında, tavandan aydınlatılmış iki salondan alçak salondaki göz kamaşma tehlikesi, kamaşma açısı daha büyük olan yüksek salondakinden daha büyüktür. Yan taraflara ve yükseklere yerleştirilmiş ışık kaynakları kamaştırma açısından daha az tehlikelidir. Işık kaynağının yatay ve düşey düzlemde bakış istikametine yaklaşması, aydınlık şiddetinin artması ve aydınlatılan alanın büyümesi görme kabiliyetimizi daha fazla

(37)

Yanlış Aydınlatma

Doğru Aydınlatma

Modern aydınlatma sistemlerinde göz kamaşması rahatsızlıkları daha ziyade yansıyan ışık yüzündendir. Bunu önlemenin veya tehlikeyi azaltmanın çareleri, aydınlatma yoğunluğu düşük, büyük alanlı ışık kaynakları kullanmak ve çalışma alanında parlak materyaller kullanmamaktır.İşyerinde işlenen malzemenin kendisi parlaksa ve ışığı büyük oranda yansıtıyorsa indirekt aydınlatma ile veya olaya uygun özel işyeri lambaları ile ışığın göze yansımasını engelleyerek göz kamaşması önlenmeye çalışılır.

Işığın göze geliş açısının görme kalitesini ne kadar değiştirdiği şekil 5’te görülmektedir.

Bakılan nesnenin aydınlığı 100 lüks, kamaşma kaynağından dolayı göze gelen ışığın düzeyi de

Referanslar

Benzer Belgeler

Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın isteği üzerine anayasa taslağına vakıfların yanı sıra özel şirketlerin de üniversite kurabilmesine ilişkin bir hüküm konulması benimsendi..

Finansal Kurumlar Birliği (‘Birlik’) üyesi şirketlerin, gerek birbirleri, gerek müşterileri ve hissedarları gerekse de çalışanları ve diğer kurumlar arasındaki her

Doğumla ilgili olan Hera, Zeus’un kızına bu yetkiyi verdiğine yakınır (Erhat, 2003: 58) Doğada egemen, canlıların ölüm, kalımını elinde tutan güçlü tanrıça

Hem Artaud, hem de Meyerhold tiyatroyu kitlelerin harekete geçmesi için bir araç olarak görmüştür.. Feminist tiyatroların hedeflerinden biri de sahnede

BP’nin yan ı sıra konuya ilişkin platformun sahibi "Transocean" şirketinin de haberdar edildiğini belirten Benton, sızıntının olduğu kontrol tankının tamir

Türk Sanatı, gerek İslamiyet öncesinde, gerekse İslamiyet sonrasında; motif, malzeme, teknik, kompozisyon açısından oldukça zengindir.. Çini, Seramik, Kalemişi, Hat,

Genel Olarak Deyiş Kavramı ve Diyarbakır Beyazıd-ı Bostan Ocağı’nda Tespit Edilen Demeler Anadolu’nun hemen hemen her bölge- sinde rastlanılan, özellikle de Alevi-Bektaşi

Önce 4+4+4 eğitim sistemine geçişi tartıştık, sonra sınavların kaldırılması, sınavlarda açık uçlu soruların sorulması, dershanelerin kapatılması ya da özel