• Sonuç bulunamadı

Yazan: Herbert J. Rowse

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yazan: Herbert J. Rowse "

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M İ M A R İ L E M Ü H E N D İ S İ N İ Ş B İ R L İ Ğ İ İ M K A N L A R I

Yazan: Herbert J. Rowse

Çeviren: Behlül TOYGAR A. B. Lorıdon

Journal (R.İ.O.B.A) in ikincikânun 1944 sayısından.

(Geçen sayıdan devam)

Mimarlıkta yapı

Yüz senedenberi mimarlıkla mühendislik arasında ki rabıtayı gölgeleyip karartan karakteristik hataları bu- rada görüyoruz. Bu gibi hatalar el'an güze çarpmakta- dır. Ben eski ekole mensup muktedir bir mühendise, köp- rü projelerinde mimarlarla mühendislerin araıannda iş birliği yapmalarını tavsiye ettiğim sırada, çelik geçme- lerde tezyini rozetler gibi mimarî fantezilerin yapılabil- mesi için ekstra çelik sıklet ve kıymetini hesaba katmak lâzım geldiğini ileri sürdüğüne şalıit oldum. Bu üniver- sitede tahsil görmüş bir mühendisin mimarlığın fonk- siyonu hakkında böyle hatalı bir düşünce ile hareket et- miyeceğine eminim. Bu misali sadece mücadele etmek is- tediğim hatalı bir fikrin numunesi olarak söylüyorum.

O halde bir mimarın yapıda aradığı güzellik nedir?

Hiç şüphesiz bu güzelliği temin eden birçok faktörler vardır. Burada biraz önce verdiğim misaldeki hatalı dü- şünceyi kâfi derecede açıklayacak olaıı ve güzelliğin esaslı bir cephesini teşkil eden bir husustan bahsedece- ğim : Mimarlıkta hakikî giizel.iği füzulî tezyinat içinde değil, doğrudan doğruya kendi yapı tasavvurlarımı/;

içinde aramalıyız. Aradığımız; insan veya hayvan vücu- dundaki anatomik güzelliğin aynidir. İnsan veya hayvan vücudundaki iskelet; organik tertibatın, adele yapısının ve nihayet bir şair veya ressamı hayallere sevkedeıı vü- cut tenasüp ve ahenginin mevcudiyetini sağlamak ve des- tekliyebilmek için zarurî bir esastır. Gotik bir katedralin yapı şekli de daha bir sanatkâr zevkile oyulup kalıba so- kulmadan bile kendiliğinden güzeldir. İşte bu iç müş- küldür ki - tıpkı bit senfoni gibi - ayrı ayrı Hrer zengin- lik arzeden kısım ve parçaları tatmin edici mimarî bir bütün ve âlıenk içine mezcedebilmiştir.

Faide bakımından tasarlanmış bir yapı şekli için süs olsun diye bir mimara müracaat etmenin faidesi nerede kalır? Bu,yine Gotik bir katedralde gayet açık olarak anlaşılacağı gibi hakikî mimarî eserleri karikatürize et- mekten başka bir şey değildir. Gotik bir katedral, çalı- sından temeline kadar, içi, dışı güzeldir ve eğer istenilen şekil ve istikametlerde parçalanıp kesilmesi kabil olsa yine yapı bütünlüğü bakımından güzellik ve ahengini asla kaybetmiyecektir.

Güzelliğin süs ve tezyinatta değil, binanın anatomisi içinde aranması lâzım geldiğini biraz daha ileri götüre- lim. Güzellik; en basit tarifi e bir nisbet esrarı oldu-

ğu kadar muhtelif kısımların yaipısı ve çatısı arasın- daki rabıta ve âhenktir. Bu âlıenk ve rabıta.arın dima- ğımızda husule getirdikleri intibaları biz ne izah ne de cerhedebiliriz.

Bunlar tecrübelerimizin bize birer hakikat olarak kabul ettirdiği mimarlıkta olduğu kadar müzik, şiir ve resimde de muteber olan bazı esas prensiplerdir. Her halde sizin de etütleriniz esnasında okuduğunuz ;,ibi, l'.f- latun, insan ruhunda kökleşmiş olan ezelî bir hatıranın âlıenk ve tenasübü meydana getirmek kudretini haiz bu- lunduğunu iddia eder. Şüphesiz bu gibi metafizik düşün- celer bizim mevzuumuz haricinde kalır. Yalnız şu kadarı- nı söyliyeam ki bu âlıenk ve tenasüp kitaplarla, for- müllerle izah edilemez. Bu âlıenk ve tenasüp her derece- ce ve terkipte binalardaki uzunluk, genişlik, yükseklik gibi en basit ve en açık rabıtalardan, pencerelerle solit- ler (Solide) arasındaki rribıtaya; satıhlarla kütleler arasındaki münasebetten kısımların yapısı arasındaki mü- nasebete ve renkler arasındaki uygunluğa kadar de- vam eder.

işte bu tenasüp aradığımız güzelliğin esas ve kökü- dür.

Mimarîde âlıenk ve tenasüp:

Kısımlar arasındaki tenasüp âhenginden doğacı bu güzellikten maada bir de malzemenin kullanılmasından ve işlenmesinden lıâsıl olan bir güzellik vardır ki bu da estetik mevzuu içine giren bir meseledir. Tarihî binalar;

muayene edecek olursak malzemenin bünye, renk, muka- vemet ve işlenme bakımından seçilmesinde pek anlayışlı ve kavrayışlı bir muhakemeye şahit oluruz.

Ne yazık ki bu memlekette bütün malzeme seçimi meselesi binalarımızın fasadını kini ve sevimsiz bir ku- rum rengine boyayan duman tabakası ile karşılaşmakta- dır. Duman miktarını azaltma işi henüz halledilmiş değil- dir. Şehirlerimizi kullanılan malzeme ve malzemenin ku.lanışı bakımından daha cazip bir şekle sokmak için daha çeşitli ve değişik malzemeye müracaat etmeliyiz.

Nafıa işlerinde malzeme seçimi meselesi tamaınile mi-

marlık ihtisası dahiline düşen binalarda olduğu estetik

bir mes'uliyet teşkil eder; hattâ yapı şekli binanın ikmal

ediimiş olacak olan cephe ve sathına göre ayarlanmalı-

dır. Buna misal olarak bir köprü başını veyahut utr.umî

bir caddeyi kat'eden bir köprüyü gösterebiliriz. Bu gibi

nafıa işlerinde muhit ve şeraite uygun mimarî ifadeler

(2)

aranır. Sizin de pek güzel kabul edeceğiniz gibi, şehirde olsun, mühendislik mesleği içine sığan nafıa işlerinin göze batacak yerde, pek ahenkli bir şekilde muhit ve manzaraya uydurulması mümkündür. Burada jelıir ve kasabaların plânlaştırılnıası meselesine girmiş oluyoruz.

Klâsik devirlerde bu hakikatin tesadüfen veya her- hangi bir sebeple, bilinerek veya bilinmiyerek takdir edi - diği sırada basit, süsten uzak, binalar, köy evleri, çiftlik- ler, kiliseler serbestçe inşa edilmişti. Bu binalarda hat- lar, satıhlar, kütleler ve kullanılan malzeme arasındaki âhenkten doğan mükemmel bir müzik muvazenesi vardı Fakat On dokuzuncu asırda bu kabiliyet ve hassasiyet kayboldu, renkler, kütleler, hatlar, satıhlar ve malzeme birbirine yakışıksız ve uygunsuz olarak mezcedildi.

Mimarlık ve mühendisliğin rehberlik etmekten uzak ka- dığı bu devirlerde göze balan yakışıksız yapılar çoğaldı ve eski üstatların nadir eserleri sanki birer davacı naza- rile bu yabancı ve cahilce yapıları seyre daldılar. Şimdi- ki halde bu inhitattan kurtulma yolunda yapılan uir ham

leye şahit oluyor muyuz? Evet;, fikrimce muhtelif cep- helerden yapı müşkülündeki güzel.ik ve tenasüp hakkın- da yeniden doğan bir kanaat mevcuttur. Hattâ nazı mo- dern mimarlar mimarî' şekil güzelliği yolundaki araştır- malarında o kadar ileriye gitmişlerdir ki şekil güzelliğin- den başka her şeyi unutmuş görünüyorlar; fakat bu ge- çici bir ifrattan ibarettir.

Mühendislik İşlerinde estetik seçim:

Şimdi bu şekil güzelliği ve ahenginin tamamile mi- mari bir karakter taşıyan binalardan ayrı olarak münha- sıran mühendisliği ilgilendiren köprüler ve sınaî tesisler gibi işlerle olan münasebetini inceüyelim. Elde mevcut şerait dahilinde yapılması mümkün olan bir köprü pro- jesinin muhtelif tiplerinin seçiminde mesleğimizin müte- hassıslarının takip ettikleri yolu mukayese etmek fırsat- larına nail oldum. Bu mevzularda size söz söyliyeıı bir mütehassısın ifadesine göre bu gibi hallerde ekseriya es- tetkik bakımından geniş bir seçim payı, bir tercih hissesi mevcuttur. Ahenk ve tenasübün doğurduğu çeşitli gü- zellikler. ekonomik şartlar hududunu aşmamak suretile de, her zaman için mümkündür. Bütün mühendislik iş- leri için bu hakikatin doğru olacağını tahmin ediyorum, muhtlif tiplerin seçimi esnasında yapı ve teknik bakı- mından hatasız olmakla beraber estetik vasıflar iliba- rile noksan olanlara rastlıyabiliriz. Bu gibi hususlarda şayet estetik mülâhazarlan da hesaba katmıyacak olursak teknik itibarile hatasız fakat bayağı inşaat vücude ge- tirmiş oluruz.

Umumî ve hususî mânasİle plân:

Görülecek işlerle doğrudan doğruya alâkası olan di- ğer bir mesele de umumî ve hususî mânalarile plândır.

Plân; şekil üzerindeki kesin tesirinden maada, umumi- yetle kabul edildiği gibi, muhtelif aksamı, en kullanışlı ve ekonomik şekilde her birinin maksat ve gayesini göz

önünde tutarak, bir araya toplamak demektir. Modern mimarlıkta plân bu umuinî mânadan başka diğer bazı hu- susî vasıfları da ihtiva etmektedir. Dilimize sık sık kul- lanılmaya başlayan bir ifade girdi: «yaşama plânı».. Bir mimarın etütlerinden ve hususî alâkalarından doğarak olan kabiliyet, bu yaşama plânını ve şartlarını sağlıya- cak, içtimaî inkişafları takip edecek şekilde hassas ol- malıdır. P.ân; bir mimar için, beşeri olduğu kadar hiz- met, yapı ve estetik bakımından bütün faktörlerin bir te- nasüp ve ahenk dahilinde terkibi işidir. Bu gayet girift olan terkip (Synthese) işinde bütün elemanların birbiri- ni kucaklıyarak uygun bir bütün meydana getirmesi lâ- zımdır. Bu gibi faktörlerin hesaba girmesi icap eden yer- lerde bir mimarın malûmat ve tecrübesine müracaat za- rurîdir. Yakın istikbalde yapılması gerekli şehir plân- ları ve büyük nafıa işleri düşünülecek olursa mevzu ıı- muzun ehemmiyeti bir kat dalıa belirtilmiş olur.

Diğer taraftan sanayiin dağıtılması projesi tahak- kuk edecek olursa mühendislik işleri zerafet ve düzen bakımından pek meharetli ve liyakatli ellere ihtiyaç gös- terecektir.

Mimarlıkta telâkki:

Bir mimarın tahsil, telâkki, kabiliyet ve ehliyeti hak- kındaki malûmatınızı tazeliyecek ve kendi branşınız hak- kında uzun boylu tafsilâta girişmeden sadece bizden ne gibi hususlarda ayrıldığınızı açıklıyacak olursam me- ramımı daha kolaylıkla anlatmış olacağım. İhtimal deği- şik faaliyetlerimizin inkişafı boyunca karşılıklı rekabet ve müdahale hislerine lüzum kalmamış olduğunu görece- ğiz. Ayrı ve müşterek olan sahalarımız hakikî manzara- larile örüldüğü zaman, tıpkı arazi sahipleri gibi, içinde yaşadığımız kasabaya bakıp komşumuzu iş başında gör- mekle zevk duyar ve onu seve seve davet edip tecrübe ve bilgilerinden istifade ederiz; O da bizim tecrübeleri- mizden faydalanır ve böylelikle hem kendi arizimiz hem de bulunduğumuz kasaba kâr eder.

Bu münasebetle kısaca fakat kat'î olarak söyliyeyim ki hiç bir tecrübe ve mes'uliyet sahibi mimar sizin mes- leğinizin esasını teşkil eden mevzulara terettüp eden iş- lere - meselâ bir köprü inşası için lüzumlu olan ince he- sap ve tertibata vukuf iddia edemez; fakat diğer taraf- tan sırf kendinize bir branş intihap ettiğiniz için, bir mi- marın ihtisas sahası dahiline giren işlerin sizin esas alâ- ka ve ehliyetiniz dışında kalacağını söyliyecek olursam mesleğinizi küçümsemiş olmam.

Tarihte ve zamanımızda - sadece bir misal vermek için söyliyelim - Leonardo Da Vinci ve Christoplıer Wren gibi müstesna şahsiyetler güzel sanatlar ve fen gibi birbirine zıt görünen iki sahayı telif ederek i ada- larda bulunmak kabiliyetini göstermişlerdir. Fakat bun- lar istisnaî haller olduğu için vereceğimiz .ıükünıkn'i istisnalara istinat ettiremeyiz.

öyle tahmin ediyorum ki estetik ve matematik dü-

(3)

şünce tarzlarının ayni şahısta toplanamıyacağı umumiyet- le: kabul edilmiş bir hakikattir. Her ne kadar her iki branş dahi ölçü ile ilgili ise de bu ölçülerin esas ve pren- sipleri ayrı ayrı psikolojilere ihtiyaç göstermektedir, ih- timal bazı kabiliyetli insanlar her iki mevzuun umuniî hatlarını mutavassıt bir ehliyet derecesine kadar etüt edebilirler; zaten daha fazlasına girişmeğe zaman mü- saade etmez; lâkin mesleğini doğru seçen bir mimar veya mühendisin temayülleri bu bilgi gruplarından biri- ne tevcih edilmiş olacağından umumumiyetler (generali- tes) haricine çıkıp tek cepheli fakat derin incelemelerin keşif ve aydınlanması mümkün olacaktır.

Nisbeten basit bir yapı tekniği kullanılan zaman- larda Wren gibi bir üstat birbirine zıt görünen a akala- rını inkişaf ettirecek fırsat bulmuş, diğer taraftın mi- marlık dilinden anlıyan ve pek büyük bir muvaffakiyet- le kendi bilgi ve meharetlerini ku.lanabilen sanarkurla- ra tesadüf etmişti. Meselâ plân ve taslaklarını Grini iııg Gibbons'a gösterince o bunlara göre anlayışlı ve duyuşhı

«Frise» 1er yapmasını pek güzel biliyordu.

Son yüz sene içindeki materyalist anlayış ve meka- nik şekilde topyekûn tesisat tesirile, bugünün mimari, şe- malarını ve plânlarını kendi çizip, yapının ikmaline ka- dar bütün kontrolü üzerine almak mecburiyetindedir.

Profesör Inglis bir defa radyoda hakikî bir n iihen- dişin, elde ettiği bilgi ve sahip olduğu vasıflarla, ekseri- ya vahşi tabiat kuvvetleri.e uğraşarak, ne yolda iş gör- düğünü bize anlattı.

Gördüğünüz işlerin vüs'atiııi medhetmek bana düş- mez. Lâkin bizim mesleğimiz de kendi sahasında bir şe- ref hakkı iddia edebilir. Derin bir yar üzerine bir köprü kurmak bizim işimiz değildir; fakat mazide mesleğimi- zin üstatları ayrı bir sahada, belki de manevî bir sahada çalışmış büyük muvaffakiyetler kazanmış ve yer yüzünde asırlarca baki kalacak ve tesirlerini nesil.er boyunca his ettirecek eserler ibda etmişlerdir. Chartres katedralinin kulesi ve St. Peter'in kubbesi karşısında beşeriyet en de- rin varlığını hissetmiş, kâinatın daha geniş bir suretle idrakile zevk duymuştur.

Mühendis ve mima,rın yetişmesi:

Bir mühendisin tahsili; arzu edilen kültür derecesi ile bir.ikte, esas itibarile fennî olup, uhdesine sevdi edi- len işi kendi sahası dahilinde, maksat ve gayeye uygun olarak - yapı, hizmet, kifayet ve ekonomi bakımından - meydana getirebilmek için lüzumlu esasları ihtiva eder.

Bu tahsil, yapı işlerini ilgi.endiren fizikî kanunlara;

herhangi bir dağa bir tünel açılması için çok büyük, her- hangi bir yara bir köprü kurmak için çok geniş d^diıt- miyecek derecede vukuf ve fizikî kanunlardan tatbikat sahasında azamî istifade demektir.

Diğer taraftan bir mimarın tahsili; mazinin muvaf- fak olmuş büyük estetik eserlerini her suret ve '"irşatta onun anlayış ve kavrayışına arzederek, bahsettiğim kay-

pak, tutulmaz fakat görünür şekil güzelliğini canlandır- mak kabiliyetini kazanmaktır. Kolay bir ifade ile; siz güzelliğin de arzu edilir bir şey olduğunu kabul eJerek doğruluk ve sıhhat ararken, biz de, bir hakikat üzerine istinat ettirilmesini kabul ederek, güzellik peşinde koşa- rız. Bununla beraber sadece güzellik ,sizin de pek güzel takdir edeceğiniz gibi, bir mimarın tek gayesini teşkil et- miyeceğine göre başkaca vasıflar aramadan bu ıınıumî iafede ile iktifa edemeyiz. Benim anlayışıma göre, biz mimarlar herhangi bir devrin yaşayan ve işleyen sosyo- lojik nizamının talep ettiği şekilde plân ve yapı yapmak vazifesini üzerimize almış bulunuyoruz. Bu vazifemiz ica- bı, yapıda münasebet, hizmette kifayet, şekilde zerafet arar, umumî tasavvurlarımız dahilinde gerekli bulunan teknik istişareleri de ayni derecede ehemmiyeti

!

MIZ vazi- femiz cümlesinden sayarız. Şu kadar var ki bir mimar bir bütünün bir kısmını görüp anlayan bir mütehassıs değil, tam bir yapı projesinin ihtiva ettiği teferrüatiı ih- tisas bilgilerini gereğince tatbik sahasına koyabilecek şe- kilde yetişmiş bir sanatkârdır. Şüphesiz bu ihtısıs bilgi- lerini esas telâkkilerinin makuliyetini isbat ve teknik ge- lişmelerin seyrini takip edebilecek şekilde ayarlaması şarttır.

Mevzuumuzun esasını teşkil eden başlıca faktörleri gözden geçirdikten sonra şimdi iki kardeş mesleğimiz arasındaki iş birliğinin umumî vasıflarını, iddiamızdan mantıkaıı istihraç edileceği gibi, serbestçe ve açıkçı ifa- de edelim:

Bu çapta bir mevzuu basitleştirmek yanlış fikirler uyandırmağa yol açabilir. Bunu arzu etmem. Bununla beraber, tetkik maksadile, birlikte ve müstakil olarak yapabileceğimiz işleri aşağıdaki şekilde sınıflara ayır- mak cüretini göstereceğim: Bu taksimi doğru istikametler tayin eden, ümit verici bir yol levhası olarak zikredece- ğim. Önümüzde bizi bekliyen iş birliğinin bir kıymeti varsa bunun iki rakip meslek arasındaki pazarlık şeklin- den uzak kalması icap eder. Böyle bir pazarlığın kıymetli neticeler vermesi mümkün değildir. Eğer doğru yolda yürünecek olursa bu iş birliği ıımumî ve hususî gr.yeler için ihtiyarî ortaklık; müşterek gaye ve müşkülâtımızı, istişare gibi, birçok şekillerde tecelli edebilir. Ru arada müşterek gayemizi açıklayamıyacak olursam 3ÖzIeıimirı mânası kaybolacaktır.

Mimarlığı esas ve umumî mânasında kullanmak şar- tile, yukarıda söylediklerimizden zımnen anlaşılacağı gi- bi, muhitin ve arazinin yaşayan bir kısmını teşkil ederi her çeşit yapı işleri; hizmet, yapı ve şekil bakımından bir nizam altına alınmalıdır. Bu itibarla kullanış, salâ- bet ve zevk elemanlarına tekabül eden bu nizamın âlıer.k ve bütünlüğü bahsettiğimiz işbirliğini zarurî kılmakta- dır.

(Sonu 239 uncu sayfada)

(4)

şaatı gibi büyük meblâğlara baliğ olan masrafları karşılamak için ödünç para usuliyle para toplamak isterse bu hususta evvel emirde hükümetin muvafa- katini almalıdır.

Bu gibi ve diğer birçok şekillerde Devlet dai- releri mahalli idareleri umumî murakabeye talbi tu- tarak bu idarelerin umumî standarda uygun hizmet temin etmelerini, Parlamentonun selâhiyettar kıl- madığı işleri yapmamalarını ve vatandaşların pa- ralarını lüzumsuz yerlere veya bol keseden proje- lere sarfederek israf etmemelerini sağlamlar.

Vatandaşın da bir fert olarak mahallî idare- nin faaliyetini kontrole selâ'hiyeti vardır; bu kendini temilen intihap edilen idare meclisi azalarını seçmek veya azletmek üzere ıey kanaliyle verilen umumî kontrol selâhiyetiııden ayrıdır. Bir vatandaş bir i- dare heyetinin selâhiyetnıi tecavüz ettiğini veya amme hizmetlerini usulü dairesinde yapmakta ih- mali olduğunu sezdiği takdirde tahkikata başlaya- cak bir mahkemeye müracaat edebilir. Mahkeme şikâyetin yerinde bulursa «Mandamus» - «Emre- diyoruz» - denilen bir protesto çekerek yanlış ha- reket eden makamı vazifesini lâyıkı veçhile ifaya davet eder; makam protesto hilâfına hareket ede- cek olursa azaları hapis cezasına çarptırılabilir.

Mahallî idareler üzerinde hükümetin ve mah- kemelerin haiz oldukları murakabe selâhiyetleri- nin bu kısaca izahı Britanyada mahalli idarelerin pek az muhtariyete malik oldukları ve devamlı bir surette murakabe birliklerinden biriyle veya di- ğeriyle hali itilâfta bulundukları fikrini verebilir.

Fakat vaziyet tamamen bunun aksinedir. Amelî o~

larak bu idarî sistem pürüzsüz ve mükemmelen iş- lenmektedir, ve nadiren muhalifetle karşılaşmak- tadır. Esas itibariyle mahallî idarelerin azaları mü- teşebbis, enerjik ve amme hizmetlerinden hoşlanan kimselerdir. Azasından birçokları meihallî idarele- rinde azası olan Parlamento bu idarelerin istedik- leri selâhiyetlerin hepsini onlara vermeye hazırdır.

Devlet daireleri ile olan münasebetleri samimidir, ve her iki tarafta yek diğerine hizmete hazırdırlar.

Bu sistemin çok iyi işlediğinin en büyük delili İngil- tersde ki mahallî idarelerin vatandaşlar için evler, mektepler, hastaneler, sıhhat merkezleri, yollar, ve tedris işlerini diğer kültürel ve içtimaî bir takım fa- ideleri temin etmek hususundaki başarıları ve ayni manda harpten sonra imar işleri için şimdiden ha- zamanda harpten sonra imar işleri için şimdiden ha- dilerine mühim bir vazife verilmiş olmasıdır.

(Baş tarafı 232 inci sayfada) Net/.ce:

Şimdi mimarlığı hususiyet kazanan bu mânasile kullanırsak kanaatimce mimarlık ile mühendis.ik arasın- da başlıca üç çeşit rabıta ve münasebet görürüz:

I — Mimarî cephesi galip olaın işler.

II — Mimarlık ile mühendislik kıymetlerinin mez- jedildiği işler.

III — Mühendislik cephesi galip olaıı işler.

Mimarî cephesi galip olan işler katagorisine ticaret, ikamet, idare, ibadet, tahsil ve terbiye, amme hizmeti gi- bi işlerde kullanılanı ve yapı ve mekanik cephesi hoıııa- ııistik mülâhazalara nisbeten tâli derecede kalan binalar girer. Bir mimarın bu gibi mimarın umumî plânı ikmal ettikten sonra mühendisliğe tallûk eden teknik işleri is- tişare ederek halletmesi tabiîdir.

Bu gibi teknik işlerin koordinasyonu, esas plânı çi- zen ve plânının çizilmesine tesir edeıı kısımlar arasındaki münasebeti bilen mimara aittir. Hususî mahiyette teknik işler müstesna, küçük yapı işleri tamami

:

e bir mimarın iş sahası dahilindedir.

İkinci kategori için akla gelen, sınaî tesisler ve na- fıa işleridir. Modern muhit üzerindeki tesir ve ehemmi- yeti bakımından bu gibi işlerin sıhhatli bir mimarî kıy-

met ölçüsüne tâbi tutulması gereklidir. Terkipteki deği- şiklik yüzünden mimarî veyahut gayri mimarî neticeler ve ifadeler eide edilmesi mümkündür. İlk teşebbüslerde sınaî tesisata estetik yanlış tatbikî neticesi hayli nizam- sızlıktı görüldüğünden, doğru bir mimarî kıymet mese- lesine lâyık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.

Modern endüstri projeleri gitgide homanlstik bir mâna ve ehemmiyet kazandığından ve bu gibi işlerde mimarlık mevzuları dahilinde bulunduğundan, mimar- larla mühendisler arasında işbirliği bir iadeal olmalıdır.

Son söz:

Üçüncü katagoriyi teşkil eden mühendislik cephesi galip işler için gayet samimî ve bitaraf olarak söyiiye- yim ki, temel işleri müstesna, tamamile fenni ve teknik bir karakter taşıyan yapıların bile, yaşıyan bir muhitin görünür bir kısmını teşkil ettikleri için, plân daha kat'i- leşmeden ehliyetli bir mimarın tenkit ve yardımına ar- zedilmesi lâzımdır. Bu suretle kendi hududunu lâyıkile anlıyan bir mimarın plânın muhtelif aksamı arasın îaki tertip, âhenk, tenasüp ve tercih hissesi hakkında sereceği fikirlerin yapının umumî görünüş ve gösterişi üzerinde müessir olacağı şüphesizdir.

Profesörlerinizin estetik mülâhazalardan maksatları

da bu olsa gerektir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Modern et kıyma makinaları en büyük boylara kadar, patates yıkama, soyma,, doğrama makinaları, sebze doğrama, püre yapma makinaları, ka- fe, kök, dane, öğütme

İhale işlem dosyası incelenmek üzere Strateji Geliştirme Daire Başkanlığına gönderilir. Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı tarafından ön mali kontrole tabi

Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğüne Gebze Teknik Üniversitesi Rektörlüğüne Giresun Üniversitesi Rektörlüğüne Gümüşhane Üniversitesi Rektörlüğüne Hacettepe

Kovalamacaya Meraklý Âdem de katýldý ve çocuklar koþa koþa Halim Dede’nin evinden bir hayli uzaklaþtýlar.... Ormanýn baþlangýcýndaki aðaçlara kadar gelmiþlerdi ki

Başkanlığımız bütçe taslağının hazırlanması, 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu (Taşınmaz malların

Başkanlığımız bütçe taslağının hazırlanması, 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu (Taşınmaz malların

Başkanlığımız bütçe taslağının hazırlanması, 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu (Taşınmaz malların

İlahiyat Fakültesi girişi 3 adet turnike okuyucu sistem arızası giderildi.. Diş Hekimliği Fakültesi girişi 3 adet turnike kart okuyucu sistem