• Sonuç bulunamadı

Adölesanlarda Beslenme Eğitimi: Akdeniz Diyeti Örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Adölesanlarda Beslenme Eğitimi: Akdeniz Diyeti Örneği"

Copied!
151
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

ADÖLESANLARDA BESLENME EĞĠTĠMĠ: AKDENĠZ DĠYETĠ

ÖRNEĞĠ

LEYLA DOĞAN

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

AĠLE VE TÜKETĠCĠ BĠLĠMLERĠ EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

(3)

i

TELĠF HAKKI VE TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koĢuluyla tezin teslim tarihinden itibaren on iki (12) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı Soyadı Bölümü Ġmza Teslim Tarihi

TEZĠN

Türkçe Adı Ġngilizce Adı : Leyla : DOĞAN

: Aile ve Tüketici Bilimleri Eğitimi Bilim Dalı :

:

: Adölesanlarda Beslenme Eğitimi: Akdeniz Diyeti Örneği

: Nutrition Education for Adolescents: The Sample of Mediterranean Diet

(4)

ii

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dıĢındaki tüm ifadelerin Ģahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Leyla DOĞAN

(5)

iii

JÜRĠ ONAY SAYFASI

Leyla DOĞAN tarafından hazırlanan “Adölesanlarda Beslenme Eğitimi: Akdeniz Diyeti Örneği” adlı tez çalıĢması aĢağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Aile ve Tüketici Bilimleri Eğitimi Bilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir.

DanıĢman: Doç. Dr. Semra AKAR ġAHĠNGÖZ ………

Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, Gazi Üniversitesi

BaĢkan : Prof. Dr. Sıdıka BULDUK ………

Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Gazi Üniversitesi

Üye : Doç. Dr. Aslı UÇAR ………

Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Ankara Üniversitesi

Tez savunma tarihi: 08/08/2017

Bu tezin Gazi Üniversitesi Aile ve Tüketici Bilimleri Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olması için Ģartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Selma YEL ……….

(6)

iv

TEġEKKÜR

ÇalıĢmamın her aĢamasında bana destek olan her konuda yardımını esirgemeyen tez danıĢmanım, Sayın Doç. Dr. Semra AKAR ġAHĠNGÖZ’e, veri toplama aĢamasında bana yardımcı olan Ertuğrul Yavuz Gülerce Ortaokulu, Dümrek Ortaokulu idareci ve öğretmenlerine, örneklem grubundaki öğrencilere, veri analizlerinde bana destek olan Sayın Oğuzhan ÇĠÇEK’e, bana her zaman maddi ve manevi destek olan sevgili aileme, çalıĢmalarım boyunca gösterdikleri anlayıĢ ve teĢvikten dolayı sonsuz teĢekkür ederim.

(7)

v

ADÖLESANLARDA BESLENME EĞĠTĠMĠ: AKDENĠZ DĠYETĠ

ÖRNEĞĠ

(Yüksek Lisans)

Leyla DOĞAN

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Ağustos 2017

ÖZ

Tıbbi imkanların sınırlı olmasına rağmen Akdeniz’e kıyısı olan toplumlarda yetiĢkin ömrünün en uzun olması ve dünyadaki kronik hastalık oranlarının da bu ülkelerde en düĢük olması dikkatleri çekmiĢtir. Bunun üzerine bu bölgelerin beslenme Ģekilleri ve çeĢitli hastalıklarla iliĢkiler incelenmeye baĢlanmıĢtır. Kalp rahatsızlıkları, çeĢitli kanser türleri, felç, obezite, sindirim sistemi hastalıkları ile demans vb. zihinsel fonksiyonlara etkileri üzerine araĢtırmalar sürmektedir. Bu araĢtırmaların pek çoğunda da olumlu sonuçlar alınmaktadır. Günümüzde ise Akdeniz diyeti sağlığın korunması ve hastalıklardan korunmak için benimsenmesi önerilen bir beslenme tarzıdır.

Türkiye’de kısmen Akdeniz ülkesidir. Özellikle erken yaĢlarda edinilen doğru beslenme alıĢkanlıkları ileri yaĢlarda geliĢebilen sağlık sorunlarının önlenmesi bakımından önem taĢımaktadır. Bu nedenle yapılan çalıĢmada adölesanlara Akdeniz diyeti ve sağlıklı beslenme konusunda eğitim verilerek, adölesanların eğitim öncesi ve eğitim sonrası puanlarının belirlenmesi amaçlanmıĢtır. Bu amaçla “Klasik Deneysel Yöntem’’ in, “Ġki Gruplu Ön Testli ve Son Testli Deney” uyarlaması kullanılmıĢtır. ÇalıĢmaya 160 adölesan (76 deney, 84 kontrol) dahil edilmiĢtir. Adölesanların beslenme Ģekillerinin Akdeniz diyetine uygunluğu “Mediterranean Diet Quality Index” (KIDMED) ile belirlenmiĢtir. Adölesanların beslenme bilgi düzeylerine göre KIDMED puanlarının farklılık gösterip göstermediği belirlenmiĢtir. Elde edilen bulgular, baĢlangıçta deney grubunda düĢük olan KIDMED ve beslenme bilgi puanlarının eğitim sonrasında anlamlı Ģekilde artıĢ olduğunu göstermiĢtir.

Anahtar Kelimeler : Akdeniz diyeti, beslenme, beslenme eğitimi, KIDMED Sayfa Adedi : 149

(8)

vi

NUTRITION EDUCATION FOR ADOLESCENTS: THE SAMPLE OF

MEDITERRANEAN DIET

(M.S. Thesis)

Leyla DOĞAN

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

August 2017

ABSTRACT

It is remarkable that the Mediterranean communities have the longest life expectancy and the ratio of chronic diseases are relatively low in the Mediterranean countries although they have limited medical opportunities. Therefore the common nutritional habits in this region and their relation with a variety of diseases have been analyzed. There are ongoing researches about the impacts of nutritional habits on the heart diseases, different cancer types, paralysis, obesity, digestion system diseases, dementia, cognitive functions...etc. Many of these researches imply that the Mediterranean diet has a positive impact on the health. Today, it is suggested to adopt the Mediterranean diet for protection of health and prevention of several diseases.

Turkey is partially a Mediterranean country. Proper nutrition habits gained in the early ages areof a great importance for prevention of health problems which are likely to be experienced in the adulthood. Therefore, within the scope of the study it is objected to ensure a training for the children and the adolescence on the Mediterranean Diet and identify their scores regarding the status before and after the training. In this sense, the "Two - Group Pre-test and End-test Experiment" of "Classical Test Design" have been employed. 160 Adolescences (76 Experiment; 84 Control) have participated in the study. “Mediterranean Diet Quality Index” (KIDMED)" has been employed to identify the compliance of the Adolescences' nutrition habit with the Mediterranean Diet. It has been identified whether the KIDMED scores of the adolescences differ from each other according to their nutritional knowledge level. The results show that the KIDMED and nutritional knowledge scores of the experimental group have increased in the aftermath of the training.

Key Words : Mediterranean diet, nutrition, nutrition education, KIDMED Page Number : 149

(9)

vii

ĠÇĠNDEKĠLER

TEġEKKÜR ... iv

ÖZ ... v

ABSTRACT ... vi

ĠÇĠNDEKĠLER ... vii

TABLOLAR LĠSTESĠ ... x

ġEKĠLLER LĠSTESĠ ... xi

SĠMGELER VE KISALTMALAR ... xii

BÖLÜM I ... 1

GĠRĠġ ... 1

1.1. Problem Durumu ... 2

1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 3

1.2.1. Alt Amaçlar……….…………3

1.3. AraĢtırmanın Önemi ve Kapsamı ... 3

1.4. Sayıltılar ... 4

1.5. Sınırlılıklar ... 5

1.6. Tanımlar ... 5

BÖLÜM 2 ... 7

ARAġTIRMANIN KAVRAMSAL VE KURAMSAL TEMELLERĠ ... 7

2.1. Beslenme Eğitimi ve Önemi ... 7

2.2. Adölesan Dönemi ... 10

2.2.1. Adölesan Döneminin Özellikleri ... 11

2.2.1.1. Adölesan Döneminde Fiziksel Büyüme ve Gelişme………..……11

2.2.1.2. Adölesan Döneminde Psiko-Sosyal Gelişme……….12

(10)

viii

2.2.3. Adölesan Döneminde Enerji ve Besin Ögeleri Gereksinimi ... 15

2.2.4. Adölesan Çağı Çocuklarında Beslenmeye Bağlı Görülebilen Sağlık Sorunları ... 16

2.2.4.1. Demir Yetersizliği Anemisi………...………..16

2.2.4.2. Yeme ve Beslenme Bozuklukları………...….16

2.2.4.2.1. Anoreksiya Nevroza………...………..17

2.2.4.2.2. Bulimiya Nevroza……….19

2.2.4.3. Şişmanlık………...…………..20

2.2.4.4. Diş Çürükleri………..……….21

2.2.4.5. Guatr………..………..22

2.2.5. Adölesanların Yetersiz ve Dengesiz Beslenme Nedenleri ... 22

2.3. Akdeniz Diyeti ... 23

2.3.1. Akdeniz Diyetinin Sağlık Üzerindeki Etkileri ... 29

2.3.1.1. Akdeniz Diyetinin Kalp-Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi…32 2.3.1.2. Akdeniz Diyetinin Obezite Üzerindeki Etkisi……….32

2.3.1.3. Akdeniz Diyetinin Diyabet Hastalığı Üzerindeki Etkis....……….34

2.3.1.4. Akdeniz Diyetinin Kanser Üzerindeki Etkisi……….………35

2.3.1.5. Akdeniz Diyetinin Metabolik Sendrom Üzerindeki Etkisi……….36

2.3.1.6. Akdeniz Diyetinin Alzheimer Üzerindeki Etkisi………....37

2.3.1.7. Akdeniz Diyetinin Hipertansiyon Üzerindeki Etkisi…..…………38

2.3.1.8. Akdeniz Diyetinin Sindirim Sistemi Hastalıkları Üzerindeki Etkisi……….………38 2.4. Ġlgili AraĢtırmalar ... 40

BÖLÜM III ... 44

YÖNTEM ... 44

3.1. AraĢtırmanın Modeli ... 44 3.2. Evren ve Örneklem ... 44

3.3. Veri Toplama Araçları ... 45

3.4. Verilerin Toplanması ... 46

3.4.1. Eğitimin Planlanması ve Uygulanması... 47

3.5. Verilerin Analizi ... 48

(11)

ix

ARAġTIRMA BULGULARI VE TARTIġMA ... 50

BÖLÜM 5 ... 70

SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 70

5.1. Sonuç ... 70 5.2. Öneriler ... 73

KAYNAKLAR ... 75

EKLER ... 91

EK 1. Verilerin Toplanmasında Kullanılan Anket Formu………...…..92

EK 2. Akdeniz Diyeti Kalite Ġndeksi (KIDMED)………...…96

EK 3. EskiĢehir Ġl Milli Eğitim Müdürlüğü Ġzni………..97

EK 4. Günlük Planlar……….………...98

EK 5. Örnek Eğitim Sunuları………....………...116

(12)

x

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1. Yaş ve Cinsiyete Göre Adölesanların Günlük Enerji ve Besin Ögeleri

Gereksinimleri…...……….15

Tablo 2. Klasik Deneysel Yöntemin Uygulama Yöntemi………...….…..…....46

Tablo 3. Demografik Bilgiler……….…………..51

Tablo 4. Adölesanların Eğitim Öncesi Beslenme Alışkanlıkları …………...………..53

Tablo 5. Eğitim Sonrası Deney ve Kontrol Grubu Adölesanların Beslenme Alışkanlıklarının Karşılaştırılması………...55

Tablo 6. Deney ve Kontrol Grubu Adölesanların Beslenme Bilgilerini Edinme Kaynaklarının Karşılaştırılması………...57

Tablo 7. Deney Grubu Adölesanların Eğitim Öncesi ve Eğitim Sonrası Beslenme Bilgi Puanlarının Cinsiyete Göre Dağılımı………..59

Tablo 8. Deney Grubu Adölesanların Eğitim Öncesi ve Eğitim Sonrası KIDMED Skorları ………....61

Tablo 9. Deney ve Kontrol Grubu Adölesanların Beslenme Bilgi Puanları ve KIDMED Puanlarının Karşılaştırılması………...………62

Tablo 10. Deney Grubu ve Kontrol Grubu Adölesanların Beslenme Bilgi Puanları ve KIDMED Puanlarının Eğitim Öncesi ve Eğitim Sonrası Değerlerinin Karşılaştırılması...64

Tablo 11. Deney Grubu Adölesanların Eğitim Öncesi ve Eğitim Sonrası KIDMED Skorlarının Cinsiyete Göre Dağılımı………...65

Tablo 12. Deney Grubu Adölesanların Eğitim Öncesi ve Eğitim Sonrası Beslenme Bilgi Puanlarının Cinsiyete Göre Karşılaştırılması………...………..67

Tablo 13. Deney Grubu Adölesanların Eğitim Öncesi ve Eğitim Sonrası Beslenme Bilgi Puanlarının Ebeveynlerin Öğrenim Durumuna Göre Karşılaştırılması………...68

(13)

xi

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

Şekil 1. Akdeniz diyet piramidi………25 Şekil 2. Deney ve kontrol grubu adölesanların beslenme bilgi puanlarının

karĢılaĢtırılması………62

Şekil 3. Deney ve kontrol grubu adölesanların KIDMED puanlarının karĢılaĢtırılması…..63 Şekil 4. Deney Grubu adölesanların eğitim öncesi ve eğitim sonrası beslenme bilgi

(14)

xii

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ

ABD Amerika BirleĢik Devletleri GI Glycemic Index - Glisemik Ġndeks

HDL High Density Lipoprotein - Yüksek Dansiteli Lipoprotein KIDMED Akdeniz Diyeti Kalite Ġndeksi

LDL Low Density Lipoprotein - DüĢük Dansiteli Lipoprotein PUFA Polyunsaturated Fatty Acid – Çoklu DoymamıĢ Yağ Asidi

ss Standart Sapma

WHO World Health Organization - Dünya Sağlık Örgütü

(15)

1

BÖLÜM I

GĠRĠġ

Çağımızda geliĢmiĢliğin göstergesi yüksek nitelikli insan gücü olarak kabul edilmektedir. Yüksek nitelikli insan gücüne sahip olabilmek, uygun sağlık Ģartlarının var olmasına, yaygınlığına ve devamlılığına bağlıdır. Ailenin ve toplumun sağlıklı yaĢaması, ekonomik yönden geliĢmesi ve onu oluĢturan bütün bireylerin sağlıklı olmasına bağlıdır. Sağlıklı ve üretken bireyler, bir toplumun baĢlıca güvencesidir (AkĢit, 1991, s. 11; Dereköy, 2006, s. 1; KaĢıkçı, 2010, s. 1). Toplumun geleceğini oluĢturan çocukların bebeklik döneminden baĢlayarak yeterli ve dengeli beslenmeleri, yeme davranıĢlarını ve bunları etkileyen faktörleri belirleyerek doğru alıĢkanlıkların kazandırılması gerekmektedir (Baysal, 2009, s.13; Ünsal, 2007, s. 1).

Çocuğun beslenmesi toplumsal beslenme alıĢkanlıklarına göre Ģekillenir. Toplumun kültürel yapısı, sosyoekonomik düzeyi, eğitim ve öğrenim düzeyi gibi etmenler beslenme alıĢkanlıklarının oluĢmasında önemli faktörlerdir (Hasipek, AktaĢ, Özçelik ve Çakıroğlu, 1992, s. 275). Gelenekler, toplumsal normlar, dini inançlar ve yerel alıĢkanlıkların hepsi çocuğun beslenme eğitimini Ģekillendirici role sahiptir. Sosyolojik ve teknolojik geliĢmelerle birlikte gıda sanayiindeki hızlı geliĢmeler sonucu bireyler fast-food türü beslenmeye yönelmiĢler ve beslenme Ģekilleri değiĢtirmiĢtir (Sahingoz, 2015, s. 116). KiĢilerin beslenme Ģekilleri ve yaĢadıkları sağlık problemleri bir toplumdan baĢka bir topluma hatta aynı ülkenin farklı coğrafi bölgelerinde bile farklılıklar göstermektedir (Fuhr ve Barclay, 1998, s. 77; Pirouznia, 2001, s. 64; Powers, Struempler, Guarino ve Parme, 2007, s. 131). Son yıllarda Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde kalp damar hastalıkları, diabet, kolon kanserleri ve hatta Alzheimer gibi hastalıklara daha az rastlanmaktadır. Akdeniz diyetinin uygulandığı bölgelerde çeĢitli tümörler (prostat, kolon kanserleri vb.), diyabet, obezite, çocukluk çağı astımı ve rinit gibi kronik hastalıkların daha az görüldüğü, bireylerin beslenme Ģekilleri ile bu hastalıkların görülme sıklığı arasında birebir bağlantı

(16)

2

olduğu belirtilmektedir (Serra-Majem, 2001, s. 44; Serra-Majem, Roman ve Estruch, 2006, s. 27; Cawley, 2006, s. 70; Benetou vd., 2008, s. 191; Muñoz, Fito, Marrugat, Covas ve Schröder, 2008, s. 1823; Panagiotakos vd., 2009, s. 856).

Akdeniz diyetinin temeli, Akdeniz çevresindeki geleneksel kültüre ait yeme Ģekilleri olup çıkıĢ noktası Akdeniz çevresindeki ülkelerdir. Yunanistan, Girit, Güney Fransa, Ġtalya’nın bazı yöreleri geleneksel Akdeniz diyeti, bol miktarda taze doğal besinleri, özellikle meyveler ve sebzelerle birlikte; zeytinyağı, balık, fındık, fıstık, cevizi içermektedir. Ġlk kez Angel Keys tarafından tanımlanan Akdeniz diyetinin temelinde sebze çeĢitliliği ve tam tahıllı besinlerin tüketimi yer almaktadır (Keys, 1995, s. 1322).

Akdeniz diyetinin uygulanması yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanmasında önemli bir faktördür. Ġnsan yaĢamında yeterli ve dengeli beslenmenin çok önemli olduğu dönemlerden biri adölesan dönemidir. Bu dönemde kazanılan olumlu ya da olumsuz beslenme alıĢkanlıkları bireyin sağlığını yaĢam boyu etkilemektedir (KaĢıkçı, 2010, s. 6). GeliĢmiĢ ülkelerin birçoğunda yaygın olarak görülen dengesiz beslenme sorunları ülkemizde de özellikle gençler ve yetiĢkinler arasında sağlığı bozan en önemli beslenme problemlerinin baĢında gelmektedir (Bulduk, 2002, s. 11). Adölesan ve çocukların beslenme alıĢkanlıklarının incelendiği araĢtırmalar, çocukların beslenme bilgi düzeyleri ne kadar yüksek ise ileri yaĢlarda o oranda doğru ve sağlıklı besin seçiminde bulunduklarını ortaya koymuĢtur. Erken yaĢlardan itibaren edinilen doğru beslenme alıĢkanlıkları kiĢilerin daha sonraki yıllarda daha sağlıklı yaĢam sürmelerinde etkili olmaktadır (Fuhr ve Barclay, 1998, s. 75; Pirouznia, 2001, s. 63; Powers vd., 2007, s. 130).

Kısmen Akdeniz’e kıyısı olmasına rağmen, ülkemizde Akdeniz tipi beslenme uygulanmamaktadır. Hem yetiĢkinlerde, hem de çocuk ve adölesanlarda obezite ciddi bir sağlık sorunu haline gelmiĢtir. Akdeniz diyetinin toplumumuzca bilinmesi ve uygulanması bu sağlık sorunlarının önlenmesine katkı sağlayabilir. Yapılan bu çalıĢmada, EskiĢehir’de yaĢayan 11- 16 yaĢ arası adölesanların beslenme alıĢkanlıkları saptanarak beslenme alıĢkanlıklarının Akdeniz diyetine uygunluğunun belirlenmesi ve Akdeniz diyeti ile ilgili beslenme eğitimi verilmesi planlanmıĢtır.

1.1. Problem Durumu

Adölesanların günlük beslenme durumlarının Akdeniz diyetine uygunluğunun belirlenmesi.

(17)

3

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Bu çalıĢmada adölesanların beslenme bilgi düzeyleri belirlenerek, beslenme Ģekillerinin Akdeniz diyetine uyumlarının saptanması ve Akdeniz diyeti ile ilgili adölesanlara eğitim verilmesi amaçlanmıĢtır.

1.2.1. Alt Amaçlar

1. Adölesanların eğitim öncesi ve eğitim sonrası beslenme bilgi puanlarının cinsiyete göre dağılımı nasıldır?

2. Adölesanların eğitim öncesi ve eğitim sonrası KIDMED skorlarının dağılımı nasıldır?

3. Adölesanların beslenme bilgi puanları ve KIDMED puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

4. Adölesanların cinsiyete göre eğitim öncesi ve eğitim sonrası KIDMED skorları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

5. Adölesanların devam ettikleri sınıflara göre eğitim öncesi ve eğitim sonrası beslenme bilgi puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

6. Adölesanların cinsiyetlerine göre eğitim öncesi ve eğitim sonrası beslenme bilgi puanları arasında arasında anlamlı bir fark var mıdır?

1.3. AraĢtırmanın Önemi ve Kapsamı

Beslenme bilgisi, bireylerin, ailelerin ve toplumların beslenme durumlarının yanısıra alıĢkanlıklarını da etkileyen etmenlerden biridir. Bu etmen baĢta yetersiz ve dengesiz beslenme sorunlarından en çok etkilenen büyüme çağındaki çocukların sağlıklı büyümeleri yönünden önemlidir. Bu nedenle, yetersiz ve dengesiz beslenme sorunlarının önlenmesinde araçlardan biri, beslenme araĢtırması ve eğitimidir (Baysal, 2009, s. 3).

Yetersiz ve dengesiz beslenen çocukta büyüme, geliĢme ve vücut fonksiyonlarında aksaklıklar olur, hastalıklara karĢı direnci azalır, sık hastalanır, hastalıkları ağır seyreder ve okula devamsızlık nedeniyle okul baĢarısı düĢer. Okul baĢarısını artırmak, sınıf tekrarlarını azaltarak eğitim ve öğretim maliyetini düĢürmek, gelecek nesillerin daha güçlü ve sağlıklı olmalarına temel hazırlamak için çocukların beslenmesine önem verilmelidir. Adölesan dönemdeki çocuklarda hazır gıda tüketimini en aza indirmek, sebze meyve tüketimini

(18)

4

arttırmak, sağlıklı beslenmelerini sağlamak ve ileride görülebilecek hastalıkları önlemek bakımından önem taĢımaktadır. Çocuklarda son yıllarda iĢlenmiĢ gıda ve fast-food tüketimi de hızla artmaktadır (Baysal, 2009, s. 492; Hasipek vd., 1992, s. 275). Bu araĢtırmada çocuklara verilen beslenme eğitimi ile sağlıklı beslenmenin yaĢam kalitesi üzerindeki etkileri ve Akdeniz tipi beslenmenin özellikleri ile sağlıklı yaĢam için önemi ele alınmıĢtır.

AraĢtırmanın yapıldığı bölgede daha önce yerel anlamda benzer bir çalıĢmanın yapılmamıĢ olması, bölgenin genel itibariyle ekonomik açıdan gelir düzeyi düĢük ailelerin yoğunlukla yaĢadığı bir yer olması, gerek sosyal yönden gerekse kültürel yönden adölesanların bilgiye ulaĢma ve bilgiyi kullanma açısından çeĢitli sorunlar yaĢamaları bu araĢtırmanın önemini arttırmaktadır.

Bu çalıĢma, ilköğretim 5. 6. 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin farkında olmadan ya da farkında olarak uyguladıkları yanlıĢ beslenme alıĢkanlıklarının belirlenmesi bakımından önemlidir. ÇalıĢma adölesanların beslenmelerine gerekli özeni gösterip göstermediklerinin tespiti ve beslenmelerinin Akdeniz diyetine uygunluğunun saptanması yönünden önem taĢımaktadır. Ulusal literatür tarandığında adölesanlarda Akdeniz tipi beslenme konusunda sınırlı sayıda çalıĢmaya rastlanmıĢtır (Kabaran ve Gezer, 2013, s.18; Koksal, Tek ve Pekcan, 2008, s. 275; Sahingöz ve Sanlıer, 2011, s. 274; Samur, Günebak, Dönmez ve Besler, 2008, s. 274). Sınırlı sayıdaki bu çalıĢmalarda da adölesan dönemdeki çocukların beslenmelerinin Akdeniz diyetine uygun olup olmadığı araĢtırılmıĢ ve sadece durum tespiti yapılmıĢtır. Bu çalıĢmada ise ayrıca adölesanlara Akdeniz tipi beslenme konusunda eğitim verilerek bu eksiklik de giderilmeye çalıĢılmıĢtır.

AraĢtırma sonucu elde edilen veriler bu alanda çalıĢan araĢtırmacılara da kaynak olması bakımından önemlidir.

1.4. Sayıltılar

- AraĢtırmada ölçme aracı olarak kullanılan ön test-son test (bilgi formu) ile elde edilen bulgular, öğrencilerin Akdeniz diyeti ile ilgili bilgilerinin düzeyini yansıtmaktatır.

- ÇalıĢma yapılan okulda, öğrencilerin uygulanan testleri hiçbir etki altında kalmadan içtenlikle cevaplandırdıkları varsayılmaktadır.

(19)

5

- Kontrol altına alınamayan durumların, değiĢkenlerin, kontrol ve deney gruplarını aynı oranda etkilediği varsayılmaktadır.

1.5. Sınırlılıklar

AraĢtırmadan elde edilen bulgular;

-Konu açısından; beslenme, yeterli ve dengeli beslenme, yetersiz ve dengesiz beslenme, adölesan dönemi, Akdeniz diyeti ve önemi, Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı ve dengeli beslenme önerileri, sağlıklı beslenmenin temel kuralları ile,

-Zaman açısından; 2014-2015 Eğitim Öğretim yılı II. yarıyıl ile,

-Öğrencilere kazandırılmak istenen hedef davranıĢlarını saptamaya yönelik testlerin kapsamıyla,

-Örneklem açısından; EskiĢehir ili Sivrihisar ilçesindeki Ertuğrul Yavuz Gülerce Ortaokulu (76 deney) ve Dümrek Ortaokulu öğrencileri (84 kontrol) olmak üzere toplam 160 öğrenci ile sınırlıdır.

1.6. Tanımlar

Beslenme; büyüme ve geliĢmeyi sağlamak, sağlıklı ve verimli olarak uzun süre yaĢamak için, vücudun gereksinim duyduğu besin ögelerinin vücuda alınması ve kullanılmasıdır (Bulduk, 2002, s. 11; Sağlık Bakanlığı, 2016, s. 11).

Diyet; insanın yaĢamı boyunca yediği besinlerin, beslenme düzeninin tümüne denilmektedir (Baysal, 2008, s. 4).

Yeterli ve dengeli beslenme; vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalıĢması için gerekli olan besin ögelerinin her birinin yeterli miktarda alınması ve vücutta uygun Ģekilde kullanılması durumu “yeterli ve dengeli beslenme” deyimi ile açıklanır (Sağlık Bakanlığı, 2016, s. 11; Ergün, 2005, s. 15; Köse, 2007, s. 20 ).

Yetersiz beslenme; vücudun enerji gereksinimini bile karĢılayacak miktarda besin ögelerinin alınmaması yani bu kısaca açlık ve yarı açlık anlamına gelmektedir (Bulduk, 2002, s. 29). Besin ögeleri vücudun ihtiyacı düzeyinde alınamadığında, yeterli enerji oluĢmadığı ve vücut dokuları yapılamadığından “yetersiz beslenme” durumu oluĢur (Sağlık Bakanlığı, 2016, s. 12).

(20)

6

Dengesiz beslenme; vücudun gereksinimi olan enerji sağlandığı halde kiĢinin sağlığı için gereken protein, vitamin ve minerallerin yeteri kadar alınamaması durumudur (Bulduk, 2002, s. 29). Ġnsan yeterince yemesine karĢın, uygun seçim yapamadığında ya da yanlıĢ piĢirme yöntemi uygulandığında besin ögelerinin bazılarında kayıplar olur ve vücut çalıĢmasındaki iĢlevi yerine getirilmediğinden sağlık bozulabilir. Bu duruma “dengesiz beslenme” denir (Sağlık Bakanlığı, 2016, s. 12).

Besin; yenilebilen bitki ve hayvan dokuları “besin” olarak tanımlanır (Asımgil ve ġahin, 2004, s. 42).

Puberte; cinsel olgunlaĢmanın kazanıldığı karmaĢık bir geliĢim sürecidir. Puberte sadece fiziksel özellikler değil aynı zamanda psikolojik ve sosyal değiĢimlerin de yaĢandığı bir dönemdir. Bu dönem hipotalamus-hipofiz-gonad aksının olgunlaĢması ile birlikte baĢlar, cinsiyete özel dıĢ görünümde değiĢiklikler, iç genital organlarda geliĢme, boyda uzama, kemik-kas kütlesinde artıĢ ile sürer ve üreme kapasitesini kazanma ile sonlanır (Gönç, 2009, s. 164).

Komorbidite; iki ya da daha fazla kronik durumun, hastalığın ve/veya belirtinin eĢzamanlı bulunduğu durumlarda, çoklu sağlık problemlerinin her birine komorbidite denir (Aykın, 2013, s. 35).

Mortalite; belirli bir dönemde bir hastalıktan ölümler (Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Yayınları, 2011, s. 39).

Maladaptif; evreye uyum göstermeyen; uyumsuz (“Tıbbi Terimler Sözlüğü”, 2014). KiĢinin yaĢamın sorunlarıyla ve stresiyle baĢa çıkma yetisi açısından iĢlevsiz veya uygunsuz olan zihinsel etkinlikleri veya davranıĢları için kullanılan ortak bir terimdir (“Rehberlik”, 2014).

Metabolik sendrom; insülin direnciyle baĢlayan abdominal obezite, glukoz intoleransı veya diabetes mellitus, dislipidemi, hipertansiyon ve koroner arter hastalığı (KAH) gibi sistemik bozuklukların birbirine eklendiği ölümcül bir endokrinopatidir. Metabolik sendrom ayrıca insülin direnci sendromu, sendrom X, polimetabolik sendrom, ölümcül dörtlü ve uygarlık sendromu gibi farklı terimlerle de tanımlanmaktadır (Arslan vd., 2009, s. 7).

(21)

7

BÖLÜM 2

ARAġTIRMANIN KAVRAMSAL VE KURAMSAL TEMELLERĠ

2.1. Beslenme Eğitimi ve Önemi

Beslenme eğitimi, bireylere doğru ve gerçek bilgiler kazandırmaya çalıĢılması, sağlıklı yaĢam biçimi ve optimal beslenme alıĢkanlıklarının geliĢtirilmesi, yanlıĢ ve olumsuz beslenme uygulamalarının ortadan kaldırılması, besinlerin sağlığı bozucu duruma gelmesini önleme, besin kaynaklarının daha etkin ve ekonomik kullanımı konularında toplumu eğiterek beslenme durumunun düzeltilmesini amaçlar (Aytekin, 2000, s. 122; Yücecan, 2012, s. 24).

Beslenme, uluslararası insan hakları belgelerinde bir hak olarak ifade edilmekte ve bir ülkenin beslenme durumu o ülkenin en önemli refah göstergelerinden biri olarak kabul edilmektedir (Bozhüyük, Özcan, Kurdak, Akpınar, Saatçı ve Bozdemir, 2012, s. 14). Beslenmede amaç, bireyin yaĢı, cinsiyeti, fiziksel aktivitesi ve içinde bulunduğu fizyolojik duruma göre gereksinimi olan enerji ve besin ögelerini yeterli ve dengeli miktarlarda almasıdır (Köse, 2007, s. 11). Toplumun ve bireylerin sağlıklı olarak yaĢamasında, ekonomik ve sosyal yönden geliĢmesinde, refah düzeyinin artmasında yeterli ve dengeli beslenme temel Ģartlardandır (Bozhüyük vd., 2012, s. 14).

Yeterli ve dengeli beslenme sağlanamayan toplumlarda beslenme sorunları geliĢmektedir. Türkiye’de yetersiz ve dengesiz beslenme sorunlarının beslenme konusunda bireylerin yeteri kadar eğitilmemiĢ olmaları ve bilgi eksikliğinden kaynaklandığı belirtilmektedir (Avan, 2006, s. 9). Bireyin ve toplumun sağlığının korunmasında ve hastalıkların iyileĢme hızının artırılmasında beslenme eğitimi önemli bir yer tutmaktadır. Bireyler beslenmenin sağlık üzerine etkileri hakkında bilgi edindikleri takdirde, gıda seçim ve tüketiminde bilinçli ve düzenli davranmaya yönelebileceklerdir (Aytekin, 2000, s. 122). Bireylerin kendi yaĢam Ģekillerine uygun diyetin nasıl olması gerektiğini, sağlıkla beslenme örüntüsü

(22)

8

arasındaki iliĢkileri, besinleri iĢlerken besin kalitesinin nasıl korunacağını, hastalık durumunda diyetin nasıl ayarlanacağını bilmeleri ve bu konuda doğru alıĢkanlıklar kazanmaları beslenme eğitimi ile sağlanabilir (Baysal, 2008, s. 12). Bu nedenle insan sağlığı üzerinde etkili olan, yönlendiren, eğiten kiĢilerin yeterli düzeyde beslenme bilgisine sahip olması gerekmektedir. Özellikle öğretmenlerin beslenme bilgileri yeterli olmalı ve öğrencilerin doğru beslenme alıĢkanlıklarını kazanmaları için bu bilgilerini öğrencilere aktarmalıdırlar. Beslenme eğitimi, pek çok kiĢinin düĢündüğünün aksine oldukça zor bir süreçtir. Çünkü kiĢilerin beslenme alıĢkanlıklarını değiĢtirmek kolay değildir. Bireyleri daha iyi beslenme alıĢkanlıkları geliĢtirmeleri konusunda ikna edebilmek için önce neden bu Ģekilde beslendiklerini anlamak gerekmektedir. Genellikle maddi durum, yiyeceklerin fiyatı, bulunabilirliği, inanç ve alıĢkanlıklar bireylerin beslenme alıĢkanlıklarını etkileyen unsurlardır. Özellikle ailelerin sosyoekonomik durumlarının düĢük olması, aile bireylerinin besin tüketim alıĢkanlıklarını ve sıklıklarını olumsuz yönde etkilemekte ve besin ögesi ihtiyaçlarının karĢılanamamasına neden olmaktadır (Avan, 2006, s. 9).

Çocukluk çağında enerji alım dengesi ve optimum beslenme sağlanması büyük önem taĢımaktadır. Sağlıklı bir beslenme hem çocuklar hem yetiĢkinler için akademik baĢarı ve geliĢmiĢ biliĢsel düzey ile bağlantılı olmuĢtur (Vassiloudis, Yiannakouris, Panagiotakos, Apostolopoulos ve Costarelli, 2014, s. 164). Adölesan dönemindeki çocuklar büyüme süreci içinde olduklarından besin gereksinimleri yetiĢkinlerden farklıdır. Bu dönemde yetersiz ve dengesiz beslenme çocuğun hem fiziksel geliĢimini hem de öğrenme yeteneğini olumsuz etkiler. Okul çağı çocuklarının eğitim öğretim sürecinde baĢarılı olabilmeleri için sağlıklı koĢulların sağlanmıĢ olması gerekmektedir (Evrim, 2010, s. 1). Yetersiz ve dengesiz beslenmenin öğrencilerin dikkat sürelerini kısalttığı, algılamalarını azalttığı, öğrenmede güçlük, davranıĢ bozuklukları ile okula devamsızlık ve okul baĢarısında düĢmeye neden olduğu bildirilmektedir (Demirezen ve CoĢansu, 2005, s. 175). Sağlıklı geliĢtirilmiĢ bir diyet okul performansı ile iliĢkilidir (Vassiloudis vd., 2014, s. 164). Bu nedenle okul baĢarısını artırmak, eğitim öğretim maliyetini düĢürmek, gelecek nesillerin daha güçlü ve sağlıklı olmalarına temel hazırlamak için çocukların beslenmesine önem verilmelidir (Baysal, 2009, s. 496). Dengeli ve yeterli beslenen çocuklarda ise zekâ geliĢimi olumlu bir biçimde tamamlanır, çocuklar sosyal uyum ve formal eğitim yönünden baĢarılı olur. Hastalıklara karĢı direnç kazanır, malnütrisyon, büyüme geriliği, akut çocuk beslenmesi sorunlarının yanısıra diabet, kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik hastalıklar önlenebilir (Evrim, 2010, s. 1; Yabancı, Kısaç ve KarakuĢ, 2014, s. 4477). Özellikle

(23)

9

çocukların geliĢmesi toplumun beslenme ve sağlığının göstergesi olarak kabul edilir (Baysal, 2009, s. 12).

Çocukluk çağında beslenme eğitimi verilmesi gençlerin doğru beslenme alıĢkanlıkları kazanmaları bakımından önem taĢımaktadır. Çünkü bu dönemde kazanılan alıĢkanlıklar, yetiĢkinlik dönemi için temel oluĢturur. Ayrıca yetiĢkinlikteki pekçok hastalığın çocukluk çağından itibaren beslenme tarzı ile ilgili olduğu belirtilmektedir (Pekcan ve Köksal, 2004, s. 41). Bütün besin ögeleri birlikte alındığında vücut normal büyüme ve geliĢimini, sağlıklı ve güçlü çalıĢmasını sürdürür. Bugüne değin yapılan bilimsel araĢtırmalar insanın 50’ye yakın türde besin ögesine gereksinimi olduğunu ortaya koymuĢtur. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında, gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve geliĢmenin engellendiği, sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konulmuĢtur. Herhangi bir besin ögesinin yetersiz alınması durumunda vücutta o besin ögesinin görevi yerine getirilemeyeceğinden vücut çalıĢması da aksamakta, hastalıklar baĢ göstermektedir (Köse, 2007, s. 20; Sağlık Bakanlığı, 2016, s. 13). Yetersiz beslenme, vücut direncinde azalma, enfeksiyonlara yatkınlık, kansızlık, kemik erimesi, sinir sistemi hastalıkları, diĢ çürükleri, her iki cinsiyette de cinsel olgunlaĢmanın gecikmesine, marasmus, kuvaĢiorkor, raĢitizm, pellegra gibi hastalıklara daha kolay yakalanılmasına, ve ağır seyretmesine (verem, ishal, kızamık vb.) zemin hazırlar (Bulduk, 2002, s. 29; Klimis-Zacas vd., 2007, s. 19; Sağlık Bakanlığı, 2016, s. 13). Buna karĢılık aĢırı beslenme baĢta ĢiĢmanlık olmak üzere, diyabet, hipertansiyon, kanser, kalp damar hastalıkları, kemik ve eklem hastalıkları ile akciğer hastalıkları gibi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Barbaros ve Kabaran, 2014, s. 140; Özata, 2004, s. 139).

Bugüne kadar yapılan birçok araĢtırma, beslenmenin çeĢitli konularda önemini ortaya koymuĢtur. ÇalıĢmalar, yetersiz beslenen toplumlarda bebek ölüm hızının, yeterli beslenen toplumlardan 10 kat daha yüksek olduğunu göstermektedir. Yetersiz beslenen çocukların büyüme hızı ve zeka geliĢimleri de normalden düĢüktür. Japonya’da 1900’lü yıllarda 12 yaĢ grubu çocukların ortalama boyu 134 cm iken 1960 yılında aynı yaĢ grubunun boy ortalaması 142 cm’ye ulaĢmıĢtır. Bu artıĢ besin üretimi ve tüketimindeki artıĢa bağlanmıĢtır (Bozhüyük vd., 2012, s. 14).

(24)

10

2.2. Adölesan Dönemi

Adölesan dönemi, büyüme ve geliĢmenin büyük önem taĢıdığı çarpıcı dönemlerden biridir. Adölesan dönemi, “büyüyor, olgunlaĢıyor” anlamına gelen Latince “adolescere” sözünden gelmektedir ve yapısı gereği bir durumu değil, bir süreci belirtmektedir (Pekcan ve Köksal, 2004, s. 40; Yavuzer, 1999, s. 277).

Adölesan dönemi büyüme ve geliĢmenin en hızlı olduğu, çocukluktan eriĢkinliğe geçiĢi kapsayan önemli bir dönemdir (Uçar, Ayhan, Çakıroğlu ve Aral, 2010, s. 251). Adölesan dönemi puberte ile baĢlamaktadır. Puberte kızlarda genel olarak 12-13 yaĢlarında, erkeklerde ise 14-15 yaĢlarında baĢlamaktadır. Sosyoekonomik koĢullarla sağlık ve beslenmenin adölesan dönemin baĢlama yaĢını büyük ölçüde etkilediği görülmektedir. Ġklim de adölesan dönemin baĢlangıcında etkili bir faktördür. Ilıman bölgelerde olgunlaĢma daha erken baĢlamaktadır (Yavuzer, 1999, s. 277). Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 10-19 yaĢ grubunu adölesan dönemi olarak tanımlamaktadır (WHO, 2015).

Adölesan dönemi fiziksel ve duygusal süreçlerin yol açtığı cinsel ve psikososyal olgunlaĢma ile baĢlayan, bireyin bağımsızlığını, kimlik duygusunu ve sosyal üretkenliğini kazandığı zaman sona eren bir dönemdir. Bu dönem biyolojik, sosyolojik ve sosyal değiĢikliklerle karakterizedir. Adölesan dönemde biyolojik geliĢim iskelet sisteminde hızlı büyüme ve cinsel geliĢim ile psikolojik geliĢim, biliĢsel geliĢim ve kimlik geliĢimi özellikleriyle belirlenir. Sosyal olarak da adölesan dönem, genç eriĢkin rolüne hazırlığın olduğu bir dönemdir (Derman, 2008, s. 19). Bu dönemde büyüme hızındaki ani artıĢ, enerji ve besin ögeleri gereksinmesinde de özen gerektirir. Adölesanlar birçok nedene bağlı olarak toplumdaki duyarlı risk grupları arasında değerlendirilir. Bu nedenlerden birincisi adölesanların fiziksel büyüme geliĢmelerindeki hızlı artıĢ nedeniyle besin ögelerine gereksinimleri fazladır. Ġkincisi adölesanları yaĢam Ģeklindeki ve besin alımındaki değiĢiklikler, onların hem besin ögeleri alımını hem de öğün örüntülerini etkilemektedir. Üçüncüsü ise; spor dallarına katılma, gebelik, yeme davranıĢı bozuklukları, katı zayıflama diyetlerinin uygulanması, alkol ve sigara kullanma alıĢkanlığı, ilaç kullanma ve diğer durumlar, özel bazı besin ögelerine olan gereksinmenin artmasına neden olmaktadır (Pekcan ve Köksal, 2004, s. 40). Adölesanın artan gereksinimlerinin karĢılanmasında çeĢitli sorunlar ortaya çıkabilir. Bunların bir bölümü gencin yaĢam Ģekliyle bir bölümü ise bilinçsizlik nedeniyle kazanılan hatalı alıĢkanlıklar ile ilgili olabilir. Sorunların giderilip gencin sağlıklı büyüme ve geliĢmesini sağlayacak koĢullar oluĢturularak ileriki yaĢlarda

(25)

11

sağlığını olumsuz yönde etkileyecek sorunlardan uzaklaĢtırılmalıdır (ġanlıer ve Ersoy, 2005, s. 186).

2.2.1. Adölesan Döneminin Özellikleri

2.2.1.1. Adölesan Döneminde Fiziksel Büyüme ve Gelişme

Adölesan dönemi, insan geliĢmesindeki en hızlı iki büyüme evresinden birini oluĢturur. Bu çağda kısa bir süre ani ve hızlı bir büyüme oluĢur. Bu dönemin sonunda eriĢkin hayattaki antropometrik ölçüm değerlerine ulaĢılır. Çocuk belirli bir düzeyde büyürken biyolojik organizması da aniden değiĢir (Arlı, ġanlıer, Küçükkömürler ve Yaman, 2006, s. 189). Adölesanlarda, 11-16 yaĢları arasında herhangi bir yaĢ diliminde görülebilen ve genellikle 2-3 yıl süren, bu büyüme hızlanmasına, büyüme atağı denilir. Büyüme atağı sırasında boy artıĢ hızı maksimuma ulaĢır (Baltacı, Ersoy, Karaağaoğlu, Derman ve Kanbur, 2012, s. 7).

Büyüme hızında ivmenin baĢlaması, kızlarda erkeklerden yaklaĢık iki sene önce olmaktadır. Kızlarda 10 yaĢ 6 ay civarında hızlanan boy artıĢı, senede yaklaĢık 8 cm civarında artıĢ gösterir. Erkeklerde boyca büyüme ivmesi, 12 yaĢ 6 ay civarında baĢlar ve gene iki sene sürer. Bu hızlı büyüme döneminde, erkekler senede yaklaĢık 10 cm kadar boyca büyürler. Adölesan dönemin baĢlangıcında, kızlar genellikle erkeklerle aynı boyda hatta daha uzundurlar. Ortaokulun sonlarına doğru erkekler bu farkı kapatıp, kızları geçerler. Ağırlık artıĢı da boy artıĢına benzer bir seyir gösterir. Kızlar adölesan dönemin baĢında ağırlık itibariyla erkeklerden fazla olmalarına rağmen, orta son sınıf döneminde erkekler kiloları itibariyle genellikle kızlardan daha ağır olmaktadırlar (Aydın, 2013, s. 173).

Adölesan dönemde genel büyüme ile birlikte, iç organ ve salgı bezlerinin büyüklüklerinde; kemik, yağ ve kas kütlelerinde belirgin artıĢ olur (Baltacı vd., 2012, s. 7). Çocuklarda bütün beden yapısının 1

4 ünü oluĢturan kaslar, 16 yaĢlarında beden ağırlığının hemen

hemen yarısını oluĢtururlar. Kızlarda en belirgin kas geliĢimi 12-15 yaĢları arasında olmaktadır. Erkeklerde bu geliĢim 15-16 yaĢlarına rastlar (Ġnanç, Bilgin ve Atıcı, 2010, s. 241). Kız çocuklarında göğüs ve kalçalar belirginleĢir. Kızlarda özellikle karın-kalça bölgesinde yağ depolarında artıĢ görülürken, pelvis kemiklerinde geniĢleme baĢlar. Deri

(26)

12

altı yağ dokusu artar, kalça ölçüleri geniĢler. Erkeklerde ise kalçalar küçülür, vücut adaleli ve az yağlı bir görünüm alır. Bu dönemde uzun kemiklerde büyüme hızı fazladır (Arlı vd., 2006, s. 189; Köse, 2007, s. 131).

Cinsiyet hormonlarının üretiminin artması bu dönemdeki fizyolojik ve hormonal değiĢikliklerdir. Böylece erkeklerde sperm, kızlarda yumurta hücreleri etkin hale gelir, vücutta birçok değiĢiklik gerçekleĢir (ġanlıer ve Ersoy, 2005, s.180).

2.2.1.2. Adölesan Döneminde Psiko-Sosyal Gelişme

Adölesan dönemi fiziksel olgunlaĢma ile birlikte psikolojik olgunlaĢma dönemidir. Fiziksel geliĢme ve değiĢikliklerin bünyede oluĢturduğu yorgunluk, psikolojik sıkıntı ve bunalımlar, bir huzursuzluk dönemi yaratır. Çoğu zaman sosyal çevrenin tutumu bu huzursuzluk dönemini daha da yoğun bir hale getirir (KaĢıkçı, 2010, s. 5). Bu dönemde soyutlaĢmaya kaymak için aĢırı bir eğilim görülmekte, gerçek ve düĢsel yaĢam, düĢünceler arasındaki sınırı tutmak güçleĢmektir. Ne çocuk ne de büyük olduğu bu dönemde psikolojik değiĢiklikler nedeniyle kendi benliğini nereye yerleĢtireceğini bilememekten doğan bir yabancılaĢma duygusuyla karĢı karĢıya kalan çocuk aileye bağımlılığını yitirebilir ve etrafını umursamaz bir davranıĢa girebilir (Özdoğan, 2006, s. 11).

Bireyin bu dönemde psikolojik ve sosyolojik açıdan kazanacağı davranıĢlar, gelecekteki toplumsal statüsünü büyük ölçüde etkiler ve aĢağı yukarı bütün karakteristik özelliklerini belirler. Bu dönemde adölesana olumlu davranıĢ kazandırmak amacıyla uygun çevre Ģartları hazırlanmalı ve gerekli olanlar tahsis edilmelidir (DaĢbaĢı, 2003, s. 8).

Adölesan dönemi psiko-sosyal açıdan sorumluluk duygusunun oluĢması, biyolojik değiĢiklikler, meslek seçimi, kiĢilik geliĢimi ve karĢı cinse ilgi yönlerinden ele alınarak erken adölesan (11-14 yaĢ), orta adölesan (15-17 yaĢ) ve geç adölesan (18-21 yaĢ) olmak üzere üç geliĢimsel döneme ayrılır (Özdoğan, 2006, s. 13; Pekcan ve Aslan, 2011, s. 107). Erken adölesan döneminde; adölesan döneme ait fiziksel ve davranıĢsal değiĢikliklerin büyük bir kısmı olur. Hızlı büyüme ve cinsel geliĢim kızlarda erkeklerden daha öncedir. Erken büyümenin erkeklerin ruh sağlığı açısından genel olumlu etkisine karĢılık, erken geliĢen kızlarda akranlarından daha düĢük benlik saygısı, daha yüksek depresyon oranı, anksiyete bozuklukları ve yeme bozuklukları görülmektedir. Ġkincil cinsiyet özelliklerinin geliĢimi gencin kendisini toplumsal açıdan çocukluktan farklı bir kız ya da erkek kimliğinde algılanmasına neden olur. Aileye bağlılık azalmaya arkadaĢlarına olan bağlılık

(27)

13

artmaya baĢlamıĢtır. Erken adölesanlar sınırsız hayal kurma gücüne sahiptir ve kendilerine gerçek dıĢı veya idealistik mesleki hedefler koyarlar. Aileleri, öğretmenleri ve kardeĢleriyle sık sık sorun yaĢarlar ve kendilerini hep haklı çıkartırlar (Derman, 2008, s. 20; Pekcan ve Aslan, 2011, s. 117; Uçar vd., 2010, s. 251).

Orta adölesan döneminde; zamanlarının büyük bir kısmını kendilerini daha havalı, daha alımlı ve daha cazibeli gösterme çabası içindedirler. Giydikleri elbiseler, makyaj malzemeleri daha da önemli hale gelmiĢtir. Aileye bağlılık daha da azalmıĢtır. ArkadaĢ grupları oluĢturulmaya baĢlamıĢlardır. Bu dönemde kızlı erkekli gezmeler, ikili arkadaĢlıklar ve flörtler baĢlar. Mantığa dayanan soyut düĢünme yeteneği artmıĢtır ve baĢkalarının hislerini anlamaya baĢlamıĢlardır. Adölesanlarda bu dönemde risk alma davranıĢları, bunlara bağlı alkol, madde kullanımı, gebelik, cinsel yolla geçen hastalık, özkıyım ve kazalar görülebilir (Derman, 2008, s. 20; Pekcan ve Aslan, 2011, s. 117). Geç adölesan döneminde; puberte geliĢim sonlanır. Bu evre, görüntüyü kabul etme veya görüntüyü değiĢtirmeye yönelik aĢırı davranıĢlarla karakterizedir. Cinsel dürtüleri kontrol yeteneği kazanılmıĢ, cinsel kimlik geliĢmiĢtir. Benmerkezciliği azalmıĢ çevreyi daha fazla düĢünmeye baĢlamıĢtır. Sosyal iliĢkiler arkadaĢ grubundan kiĢisel iliĢkilere yönelmiĢtir. Soyut düĢünce yeteneğindeki geliĢme adölesanın gelecekle ilgili olarak daha gerçekçi hedefler belirlemesine imkân vermektedir. Bu döneme ait geliĢme iĢaretleri, gelecek ile ilgili amaç ve hedefler belirlemek, amaca varabilmek için gereken her türlü çabayı gösterme kararlılığıdır (Özdoğan, 2006, s. 15). Bu dönemde adölesan kimlik duygusu edinme, yakın iliĢkiler kurabilme, kendine iĢ ve eĢ seçebilme gibi becerileri kazanır. Toplum içinde eriĢkin rollerini üstlenecek sorumluluğa sahip olarak eriĢkinlik dönemine geçer. Büyüme ve geliĢme tamamlanmıĢtır (Çelik, 2012, s. 5).

2.2.2. Adölesan Döneminde Beslenme

Adölesanın beslenmesi, fiziksel büyümesini tamamlamıĢ besin ögesi gereksinimleri durağan özellik kazanmıĢ olan eriĢkinlere göre farklılık gösterir. EriĢkinin besin ögesi gereksinimi fiziksel aktivite, vücut büyüklük ve kompozisyonu, yaĢ, cinsiyet, iklim ve diğer ekolojik faktörlere bağımlı olduğu halde, adölesanda bunlara ilave olarak hızlı büyümenin gerektirdiği bir ek yapılması gerekmektedir. Hızlı büyüme, yüksek fiziksel aktivite, seksüel olgunluk, bununla birlikte kızlarda menstruasyonun baĢlaması bazen de gebelik durumu enerji ve besin ögesi gereksiniminde önemli bir artıĢ gerektirir (Yiğit,

(28)

14

2006, s. 18). Çocuğun besinlerden aldığı günlük enerji ve besin ögelerinin en elveriĢli biçimde kullanılabilmesi için dört besin grubunun da yer aldığı besinlerin öğünleredengeli bir Ģekilde dağıtılması gereklidir (Özdoğan, 2006, s. 85).

Ülkemiz beslenme durumu yönünden hem geliĢmekte olan, hem de geliĢmiĢ ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Ülkemizde halkın beslenme durumu bölgelere, mevsimlere, sosyoekonomik düzeye ve kentsel-kırsal yerleĢim yerlerine göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bu durum beslenme sorunlarının niteliği ve görülme sıklığı üzerinde etkili olmaktadır. Ulusal beslenme araĢtırmalarına göre ailelerin ortalama olarak yarısı hayvansal protein ve vitaminleri yetersiz tüketmektedir. Tüketimdeki yetersizliklerin olumsuz etkileri adölesanlara da yansımaktadır. Adölesanlar bu dönemde genellikle sağlıklı besinlerle olumsuz iliĢkiler kurarken, besleyici değeri olmayan yiyeceklerle de olumlu iliĢkiler kurmaktadırlar (Karayormuk, 2002, s. 18). Büyüme ve geliĢme sürecinin çok hızlı olduğu adölesan döneminde beslenmenin yeterli ve vücut gereksinimlerine uyumlu olması çok önemlidir. Adölesan dönemine ulaĢan gencin yeme alıĢkanlıkları birden farklılaĢabilir. Sağlıksız beslenme alıĢkanlıkları da bu dönemde görülen riskli davranıĢlardandır. Bağımsızlığını kazanan adölesan, sosyal yaĢama katılır. Kendisi satın alır, kendisine yemek hazırlamaya ve daha hızlı yemek yemeğe baĢlar (Arlı vd., 2006, s. 203). Düzensiz öğün ve ara öğünlerde atıĢtırma örüntüsü, evden dıĢarıda yemek yeme alıĢkanlığı, ayaküstü beslenme (fast food) Ģekli adölesanların beslenme alıĢkanlıklarının tipik özelliklerini tanımlamaktadır (Pekcan ve Köksal, 2004 s. 42). Adölesanların beslenmesi konusunda yapılan araĢtırmalar genellikle A vitamini, tiamin, meyve ve sebze, tam tahıl ürünleri, demir ve kalsiyumun önerilenden az, buna karĢılık yağ (özellikle doymuĢ yağlar), Ģeker, protein ve sodyumun önerilenden fazla alındığını göstermektedir (Arlı vd., 2006, s. 202).

Bireyin besin seçimini ve beslenme durumunu etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler, genetik ve çevresel olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Genetik faktörler dıĢında, adölesanların beslenme durumu ve davranıĢları; yetersiz ve dengesiz besin, enerji ve besin ögesi alımı, ekonomik yetersizlikler, hastalıklar, gebelik, emziklilik vb. özel durumlar, psikososyal faktörler, vücut Ģekliyle saplantı Ģekilde ilgilenme, sosyokültürel faktörler, ailedeki birey sayısı, gelenek görenekler, kiĢisel inanç ve değer yargıları, yeme bozuklukları (Anoreksiya, Bulimiya, zayıflık, ĢiĢmanlık), besin destek ürünlerinin (vitamin, mineral vb.) aĢırı kullanımı, anemi, diyabet vb. çeĢitli hastalıklar gibi etmenler tarafından etkilenir. Bu faktörlerde olumsuz yöndeki geliĢmeler, farklı Ģiddetlerde yetersiz

(29)

15

veya dengesiz beslenme tablosunun ortaya çıkmasına, sağlığın olumsuz yönde etkilenmesine, büyüme ve geliĢmenin engellenmesine neden olabilmektedir (ġanlıer ve Ersoy, 2005, s.185; Karaağaoğlu ve Samur, 2015, s. 1).

2.2.3. Adölesan Döneminde Enerji ve Besin Ögeleri Gereksinimi

Ġnsanın gereksinim duyduğu enerji ve besin ögelerinin kaynağı besinlerdir. Ġnsanlar çeĢitli hayvansal ve bitkisel dokuları besin olarak kullanır. Bu besinler Ģekil ve lezzet yönünden olduğu gibi enerji değerleri, içerdikleri protein, vitamin ve minerallerin çeĢit ve miktarları yönünden de farklılık gösterir (Özdoğan, 2006, s. 21).

Adölesan döneminde besin ögesi gereksinimlerindeki artıĢ fiziksel olgunlukla baĢlar. Ancak çocuğun olgunluğuna göre beslenme durumu değiĢir. Beslenme gereksinimi çocuğun olgunlaĢmasının en hızlı olduğu dönemde en yüksektir. Besin ögesi gereksinimi büyüme hızına bağlı olarak artar (Arlı vd., 2006, s. 194).

YaĢ ve cinsiyete göre adölesanların enerji ve besin ögeleri gereksinimi Tablo 1’de gösterilmiĢtir.

Tablo 1

Yaş ve Cinsiyete Göre Adölesanların Günlük Enerji ve Besin Ögeleri Gereksinimleri

Enerji ve Besin Ögeleri

Erkek Kız

10-13 yaĢ 14-18 yaĢ 10-13 yaĢ 14-18 yaĢ

Enerji (kkal) 2445 2860 2200 2260 Protein (g) 39-59.8 54-71.5 39-45.5 43-66.0 Kalsiyum (mg) 1300 1300 1300 1300 Demir (mg) 10 10 10 18 Ġyot (mcg) 120 150 120 150 A vitamini (mcg) 600 900 600 700 D vitamini (mcg) 10 10 10 10 C vitamini (mg) 75 75 75 75 Riboflavin (mg) 0.9 1.3 0.9 0.9 Omega-3 (g) 1.2 1.6 1.0 1.1 Omega-6 (g) 12 16 10 11

Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü. (2016). Türkiye’ye özgü beslenme rehberi. Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı.

(30)

16

2.2.4. Adölesan Çağı Çocuklarında Beslenmeye Bağlı Görülebilen Sağlık Sorunları

Türkiye’de okul çağı çocuk ve gençlerde beslenme ile iliĢkili sorunlar arasında zayıflık, ĢiĢmanlık ve ilgili sorunlar, anemi, avitaminozlar, basit guatr ve diĢ çürükleri yer almaktadır (Demirezen ve CoĢansu, 2005, s. 175).

2.2.4.1. Demir Yetersizliği Anemisi

Anemi, kandaki hemoglobin konsantrasyonunun normal düzeyin altına inmesi durumudur (Günlü, 2010, s. 37). Vücutta toplam demir miktarının normal düzeyin altına düĢmesi ile oluĢan demir yetersizliği daha ileri bir safha olan demir depolarının tükenmesiyle vücuttaki toplam demirin azalması sonucu görülen demir yetersizliği anemisine zemin oluĢturmaktadır (Önay, 2002, s. 21). Eksiklik demirin diyetle az alınması, ince bağırsak patolojilerine bağlı malabsorpsiyon, bebeklik ve adölesan dönemindeki artmıĢ fizyolojik demir ihtiyacı ve kronik kanamalar sonucunda ortaya çıkabilir (Yurdakök ve Ġnce, 2009, s. 224).

Bu hastalığın fiziksel belirtileri; derslerde ilgisizlik, çabuk yorulma, dikkat dağınıklığı, normalden fazla üĢüme, fiziksel geliĢimin olumsuz yönde etkilenmesi, konjuktivada solukluk, bağıĢıklık sisteminin zayıflaması, zihinsel geliĢimin olumsuz yönde etkilenmesi, enfeksiyona duyarlılığın artmasıdır. Biyokimyasal belirtileri ise; kanda eritrosit sayısının azalması, hemeglobin ve hematokrit değerlerinin normalin altına düĢmesi ile belirginleĢen biyokimyasal bulgulardır. Erken teĢhis tedaviyi baĢarılı kılmaktadır. Ġlkokul çağı ve daha ileri yaĢlardaki çocuklarda demir eksikliğinin dikkat süresinde azalmaya neden olduğu bunun da öğrenmeyi olumsuz etkileyerek okul baĢarısızlığı ile iliĢkili olduğu belirlenmiĢtir (Güler, 2003, s. 23; Günlü, 2010, s. 38, Kocatürk, 1994, s. 48).

2.2.4.2. Yeme ve Beslenme Bozuklukları

Yeme bozuklukları hem bedensel hem de psikososyal boyutu olan; kiĢinin vücut ağırlığı ve fiziksel görüntüsü ile ilgili düĢüncelerinde ve yemek yeme davranıĢlarında bozuklukla kendini gösteren bir durumdur. Yeme bozukluğu olan kiĢiler; bedenini olduğundan ĢiĢman ve Ģekilsiz bulma, çok kısıtlı gıda alma, yemekleri takiben kendini kusturma, laksatif kullanma veya aĢırı egzersiz yapma gibi davranıĢlar sergileyebilirler. Ġnsidansında

(31)

17

1980’lerden itibaren belirgin bir artıĢın da gözlendiği yeme bozuklukları, adölesanlarda ve genç eriĢkinlerdeki yüksek prevalansı, diğer ruhsal ve bedensel sorunlarla komorbidite ve mortalitesi (ölüm oranları) nedeniyle erken tanı ve tedaviyi gerektiren bir durumdur (Günlü, 2010, s. 33).

Biyolojik yatkınlık, psikolojik eğilimler ve sosyal sorunlar bazen diyet yapma davranıĢına yol açmakta, açlığın etkileri, kilo kaybı ve beslenme sorunları ile birlikte psikolojik değiĢiklikler ortaya çıkmaktadır. Maladaptif yeme davranıĢının psikolojik ve fizyolojik pekiĢtireçleri, temeldeki iĢlevi bozulmuĢ yeme bozukluğu davranıĢlarının döngüsünü devam ettirmektedir (Maner, 2001, s. 131).

Vardar ve Erzengin (2011, s. 1)’in yaptıkları çalıĢmada, adölesanlarda yeme bozukluğu yaygınlığının % 2.33, adölesan kızlarda oranın % 4.03 olduğu saptanmıĢtır. Ayrıca, atipik yeme bozukluğunun adölesanlarda en sık görülen yeme bozukluğu olduğu, tıkınırcasına yeme bozukluğunun ise erkeklerde en sık görülen yeme bozukluğu olduğu saptanmıĢtır. Elde edilen bulguların Batı ülkelerindeki oranlara benzer olduğu, ancak Anoreksiya Nervoza yaygınlığının daha az olduğu, eĢ tanı açısından majör depresyon ve genelleĢmiĢ anksiyete bozukluğunun en sık görülen bozukluklar olduğu bulunmuĢtur.

2.2.4.2.1. Anoreksiya Nevroza

Anoreksiya Nevroza 1873’de William Gull tarafından tanımlanmıĢtır (Maner, 2007, s. 22). Anoreksiya teriminin anlamı “ĠĢtahsızlık” olduğu halde Anoreksiya Nervozada temel sorun iĢtahsızlık değildir. Beden ağırlığı normalin oldukça altında olmasına karĢın, kilo almakla ilgili hastalık derecesindeki korku, yemek yemeyi engeller (Günlü, 2010, s. 34).

Anoreksiya Nervoza etyolojisinde biyolojik, psikolojik ve sosyal etmenlerin rol oynadığı, kiĢinin ĢiĢmanlamamak amacıyla, bilinçli olarak aç kalması ve böylece giderek artan kilo kaybı ile seyreden bir yeme bozukluğudur (Taner ve Ünal, 2004, s. 75).

Yeme bozukluklarının klinik örneklem ve toplum içinde görülme yaygınlığı açısından farklılıklar bulunmaktadır. Farklı toplumlarda farklı yaygınlık oranlarının görüldüğü bildirilmekte ve özellikle batı toplumları ile doğu toplumları arasında görülme yaygınlığı açısından farklar olduğu bildirilmektedir. Anoreksiya Nervoza yaygınlığının 70’li yıllara kadar artıĢ gösterdiği, 90’lı yıllara ulaĢıldığında daha dengeli bir seyir gösterdiği bildirilmektedir. SanayileĢme, beslenme alıĢkanlıklarının değiĢmesi, kent yaĢamı, medya

(32)

18

etkisi ve kültürler arası karĢılaĢmaların-etkileĢimlerin yaygınlaĢması, Anoreksiya Nervoza yaygınlığının artıĢın temellerindeki faktörler olarak yorumlanmaktadır (Vardar ve Erzengin, 2011, s. 2).

Olağan sayılan en düĢük vücut ağırlığına sahip olmayı reddetme, kilo almaktan aĢırı korkma, beklenenin % 85’inin altında bir vücut ağırlığına yol açan kilo kaybının olması, beden imgesinin bozulması, aĢırı enerji kısıtlaması, ağır fiziksel aktivite yapılması, kiĢinin kendisini toplumdan izole etmesi, depresyon, yemek fobileri, kızlarda menarĢın gecikmesi gibi belirtileri vardır. Hastaların yaklaĢık yarısı yiyecek alımını ileri derecede azaltarak kilo kaybeder, bazıları yoğun egzersiz yaparlar. Hastaların diğer yarısı katı bir diyet uygular ancak ara sıra kontrolü kaybederek, kusma davranıĢlarının ardından tıkınırcasına yemek yeler. Bazı hastalar ise küçük miktarda yemek yedikten sonra kusarlar. Zayıflıklarının tehlikeli boyuta geldiğinin farkına varmazlar. Kendilerinin baĢarısız olduğunu düĢünürler, kilo kaybetme etkileyici bir baĢarı demektir, öz saygıyı ve kontrol duygusunu güçlendirir (Maner, 2001, s. 133; Tahiroğlu, Fırat, Diler ve Avcı, 2005, s. 151).

Anoreksiya Nervoza’da belirgin ağırlık kaybının yanı sıra, hastada yiyeceklerle ilgili çok çeĢitli garip davranıĢ ve tutumlar dikkati çeker. Sofrada herkesle beraber yemekten kaçınma ancak sonra gizlice yiyeceklerin tadına bakma, gece herkes uyurken bir Ģeyler yeme gibi veya baĢkaları için gereğinden bol ve zevkli yemekler hazırlayıp bunlara hiç dokunmadan çok düĢük enerjili besinlerle yetinme gibi davranıĢlar gösterirler. Anorekside enerji alımı genelde, 600 kalorinin altına düĢer (Avan, 2006, s. 30).

Anoreksiya Nervoza’da beslenme tedavisi olarak:

1- Hastanın beslenme durumunun düzenlenmesi: Anoreksiya’da kilonun normal sınırlara gelmesi sağlanır.

2- Hastanın bozulmuĢ yeme davranıĢlarının değiĢtirilmesi: Hastanın kilosunun normal sınırlara gelmesi, tıkınma, çıkarma ve diğer anormal yeme davranıĢlarının kaybolması ya da azalması amaçlanır.

3- Kilo kaybının yararları konusunda hastaların hatalı inanıĢlarının değiĢtirilmesidir (Maner, 2007, s. 24).

(33)

19

2.2.4.2.2. Bulimiya Nevroza

Bulimiya Nervoza, yineleyen tıkınırcasına yeme epizodları (kriz, hastalık nöbeti), tıkınma sırasında yemeyi kontrol edememe duygusu, kilo almayı önlemek için uygunsuz dengeleyici davranıĢlar (örneğin kusma, laksatif, diüretik kullanımı, aĢırı diyet yapma, oruç tutma, yoğun egzersiz), beden ağırlığı, biçimi ile sürekli zihinsel uğraĢı ve 3 ay içinde haftada ortalama 2 tıkınma epizodu ile belirgindir (Maner, 2007, s. 22).

Bulimiya Nervoza tanısı için Ģu kriterler belirleyici kabul edilir;

1. Yineleyen tıkınırcasına yeme epizodlarının olması, Ģu Ģekilde belirlenir:

a. Aynı zaman dilimlerinde benzer koĢullarda çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği yeme.

b. Bu epizod sırasında yeme kontrolünün kalktığı duyumunun olması (yemeyi durduramayacağı ya da ne yediğini, ne kadar yediğini kontrol edememe duygusu).

2. Kilo almaktan sakınmak için, kendisinin yol açtığı kusma, laksatif, diüretik ya da diğer ilaçların yanlıĢ yere kullanımı, hiç yemek yememe ya da aĢırı egzersiz yapma gibi uygunsuz dengeleyici davranıĢlarda tekrar tekrar bulunma.

3. Tıkınırcasına yeme ve uygunsuz dengeleyici davranıĢların her ikisinin de 3 ay süreyle ortalama en az haftada 2 kez ortaya çıkması.

4. Kendini değerlendirirken anlamsız bir biçimde vücudunun biçimi ve ağırlığından etkilenme (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2001, s. 193).

Bulimik hastalarda öğrenilmiĢ çaresizlik, kötümserlik, kendini eleĢtirme ve suçluluk temalarını içeren depresyon olduğu bildirilmiĢtir. Bulimiklerde tıbbi komplikasyonlar olarak elektrolit dengesinde bozukluk, metabolik alkolozis, hipokloremi, hipokalemi ve dental erozyon geliĢmesi gibi diĢ komplikasyonları bulunabilir. Hastalarda klorür ve potasyum azlığı, yorgunluk, kas zayıflığı, kabızlık ve disfori ile karakterli depresyona benzer bir tablo meydana getirebilir. Ödem, böbrek fonksiyon bozuklukları, kardiyak aritmiler, gastrik dilatasyon ve paratroid bezi büyümesi gibi komplikasyonlara da rastlanabilir (Çetinarslan, 2002, s. 14).

(34)

20

2.2.4.3. Şişmanlık

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ĢiĢmanlık ve obezite, "sağlık için risk oluĢturan anormal veya aĢırı yağ birikimi" olarak tanımlanır (WHO, 2017). ġiĢmanlık, aĢırı enerji tüketimi, yetersiz enerji harcaması, hareketsiz yaĢam tarzı, bazal metabolizmanın yavaĢ olması veya her ikisinin neden olduğu uzun süreli enerji dengesizliği ile kiĢinin genleri ve çevresi arasındaki kompleks etkileĢimlerin bir sonucu olarak geliĢen kronik bir durumdur (Bekar, 2010, s. 4).

Adölesan döneminde görülen iki ayrı tür obezite vardır. Birinci tür; çocukluktan itibaren obez olanların bu dönemde daha da ağırlık kazanmaları ile ortaya çıkan obezite; ikinci tür ise hızlı büyüme ve geliĢme temposu altında yağ dokusundaki artıĢ sonucu ortaya çıkan obezitedir (Karasu, 2006, s. 54). Obez adölesanlar ruhsal bakımdan kendilerini değersiz hissederler. Sosyal hayattan izole olurlar, kendilerini diğer çocuklardan farklı hissederler, özgüvenlerinde azalma olur. Tüm bunların sonucunda da iĢtahları artar ve sık sık bol yemek yemeye baĢlarlar. Diyet giriĢimlerimde çoğu kez baĢarısızdır. Tedavisinin oldukça güç olması nedeniyle erken yaĢlarda diyet ve egzersiz sorumluluğu geliĢtirilmelidir (GümüĢler, 2006, s. 23).

Son yıllarda fiziksel aktivitenin azalmasına bağlı olarak çocukluk çağı ve adölesan dönem obezitesi önemli bir sağlık problemi haline gelmiĢtir (Baltacı ve Düzgün, 2008, s. 7). Obezite esas olarak eriĢkin yaĢ grubunu ilgilendiren bir sorun gibi görünse de, baĢlangıcı çoğu kez bebeklik ve adölesan dönemlere uzanmaktadır (Çelik, 2012, s. 11). Obez çocukların 1/3’ü, obez adölesanların ise % 80’i eriĢkin yaĢa ulaĢtıklarında da obez kalmaktadırlar. EriĢkin yaĢlarda görülen obezite vakalarının % 30 kadarında baĢlangıcın çocukluk çağlarına dayandığı bilinmektedir (Evrim, 2010, s. 4). Bu yüzden obezitenin mümkün olan en erken dönemde belirlenmesi ve önlenmesi hayati önem taĢımaktadır (Yosmaoğlu, Baltacı ve Derman, 2010, s. 126).

Fazla kilolu veya obez bebeklerin (0 ila 5 yaĢ arası çocuklar) sayısı, 1990 yılında 32 milyon iken 2013 yılında 42 milyona yükselmiĢtir. AĢırı kilolu veya obez çocukların büyük çoğunluğu geliĢmekte olan ülkelerde yaĢıyor ve burada geliĢme oranlarının geliĢmiĢ ülkelerden % 30 daha fazla olduğu görülmektedir. Mevcut eğilimler devam ederse, aĢırı kilolu veya obez bebeklerin ve küçük çocukların sayısı 2025 yılına kadar 70 milyona yükseleceği tahmin edilmektedir. Müdahale edilmediğinde, obez bebekler ve küçük çocuklar muhtemelen çocukluk, ergenlik ve yetiĢkinlik döneminde obez olmaya devam

(35)

21

edecektir (WHO, 2014). Çocuk yaĢlardaki ĢiĢmanlığın yetiĢkinlik döneminde pek çok hastalık için risk oluĢturması da kaçınılmazdır. Obezite pek çok ciddi sağlık problemiyle yakından iliĢkili ve yaĢam boyu süren bir hastalıktır (Evrim, 2010, s. 2; Yosmaoğlu vd., 2010, s. 126). Çocukluk ve adölesan çağda görülen obezite, böbrek, sindirim sistemi hastalıkları, kardiovasküler sistemi etkileyerek hipertansiyon, hiperkolesterol, lipid bozukluğu; endokrin sistemi etkileyerek Tip II diabet, menstrual düzensizlikler, solunum sistemini etkileyerek astım, obstrüktif uyku apnesi gibi solunum problemlerine ve mental sağlığı etkileyerek depresyon, kendine güvensizlik gibi psikolojik sorunlara neden olur. Bu sonuçlar obezitenin daha çocukluk çağlarında üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu göstermektedir (DiĢcigil, 2007, s. 94; Kabaran ve Gezer, 2013, s. 17; Yosmaoğlu vd., 2010, s. 126).

Türkiye genelinde obezite ve kilolu olma/hafif ĢiĢmanlık görülme sıklığı sırasıyla, erkek bireylerde % 20.5 ve % 39.1, kadınlarda ise % 41.0 ve % 29.7 olarak saptanmıĢtır. Tüm yetiĢkin bireylerde obezite görülme sıklığı % 30.3, hafif ĢiĢmanlık görülme sıklığı ise % 34.6’dır (Sağlık Bakanlığı, 2014, s. 481).

Obezite ve kronik hastalık riskinin önlenebilmesi için meyve, sebze, tam tahıl ve ürünlerinin tüketiminin artırılması, basit Ģeker ve doymuĢ yağ içeriği yüksek besinlerin tüketiminin sınırlandırılması önerilmektedir (Barbaros ve Kabaran, 2014, s. 140). Okul çağındaki çocuğa uygun beslenme programlarının uygulanmaması, besinlerle alınan enerjinin yüksek olması, boĢ enerji kaynaklarını tüketmeye özendirici çevresel etmenlerin olması, hareketsizlik, genetik faktörler, ailenin sosyoekonomik durumu, psikolojik faktörler, hormonal dengesizlikler, hızlı yaĢam temposu nedeniyle doğup zamanla büyüyen bir endüstri ve yaĢam tarzı haline gelen fast-food türü yiyeceklerin tüketimi okul çağı çocuklarını, adölesanları ve yetiĢkinleri ĢiĢmanlığa iten büyük nedenlerden birini oluĢturmaktadır (Baysal, 2009, s. 25; Evrim, 2010, s. 2; Kayıran vd., 2011, s. 16).

2.2.4.4. Diş Çürükleri

DiĢ çürüğü; diĢin duyarlılığı, bakteri plağı, karbonhidratlarla beslenme ve zaman faktörlerinin bileĢimi sonucu oluĢan karmaĢık bir olaydır (S. K. TaĢveren, Yeler, Sözen ve TaĢveren, 2005, s. 11).

Okul çocuğunun beslenme alıĢkanlığı diĢ sağlığını da etkiler. Özellikle yemek aralarında sık sık Ģekerleme, kurabiye, çikolata ve benzeri besinlerin alımı, suların flor yönünden

(36)

22

yetersizliği, kalsiyumun gereksinim kadar tüketilmemesi, ağız-diĢ sağlığı ve bakımının yeterince yapılmaması diĢ çürümesinin baĢta gelen nedenleri arasındadır. Yine, gazlı içecekler boĢ enerji kaynağıdır ve diĢ çürümesini kolaylaĢtırır. DiĢlerin yemeklerden sonra uygun Ģekilde fırçalanması, ksilitol vb. yapay tatlandırıcıları içeren çikletlerin her yemekten sonra 10-15 dakika çiğnenmesi diĢ çürüklerini önleyebilir. Süt, ayran, taze meyveler ise hem besleyici olup hem de diĢin dayanıklılığını arttırırlar (ġanlıer ve Ersoy, 2005, s. 192; Yağcı, 2010, s. 1).

Çürük diĢ; ağız ve diĢ eti hastalıkları, septisemi, aritmi gibi baĢta kalp ve böbrekler olmak üzere pek çok organda hastalıklara yol açabilmektedir. Gastrit, ülser, kolit, dispepsi ve pemfigus vulgaris vegetans gibi bazı hastalıklar, ağız mukozasında aft, stomatit, vesikül ve bül gibi lezyonlar tarzındaki bulguların baĢlangıç aĢamasında tanınması ve giderilmesi ileri düzeye ilerlemeden önlenmesi açısından önem taĢımaktadır (Ayrancı, 2005, s. 50).

2.2.4.5. Guatr

Tiroid hormonuna gereksinimin arttığı adölesan döneminde iyot yetersizliği guatra yol açabilmektedir. Dünyadaki önlenebilir zihinsel geriliğin baĢlıca nedeni olan guatrı önleyen iyot; insan vücudunda çok az miktarda bulunan normal büyüme ve geliĢme için gerekli olan bir eser elementtir. Ġyot yetersizliği tuzun iyotlanması gibi basit bir yolla giderilebilmektedir (Çelik, 2012, s. 10).

Ġyot yetersizliği sonucu, basit guatr, endemik kretenizm ve nörolojik bozukluklar, sağırlık-dilsizlik ve spastik displaji ile karakterize edilebilen endemik kretenizm oluĢmaktadır. Bunlar, çocuklarda ve yetiĢkinlerde mental fonksiyonların bozulması, ölü doğumlar ve çocuk ölümlerinde artıĢa neden olabilmektedir. Özellikle dağlar arasında kalmıĢ düzlük bölgelerde iyot yetersizliği daha çok görülmektedir (Özdoğan, 2006, s. 33).

2.2.5. Adölesanların Yetersiz ve Dengesiz Beslenme Nedenleri

Adölesan döneminde görülen hızlı büyüme ve geliĢme enerji ve besin ögelerine gereksinmeyi arttırır. Gencin artan ihtiyacının karĢılanmasında çeĢitli sorunlar ortaya çıkabilir. Bu sorunların bir bölümü gencin yaĢam Ģekliyle, herhangi bir spor dalı ile uğraĢma durumuyla, yaĢıtlarının baskısıyla, bağımsızlık duygusuyla, kiĢisel disiplinin

Şekil

Şekil 1. Akdeniz diyet piramidi. Demirci, M., & BölükbaĢı, B. (2003, Ekim). Akdeniz  Beslenme Tarzında Zeytinyağının Önemi
Şekil 2. Deney ve kontrol grubu adölesanların beslenme bilgi puanlarının karĢılaĢtırılması
Şekil 3. Deney ve kontrol grubu adölesanların KIDMED puanlarının karĢılaĢtırılması.
Şekil  4.  Deney  Grubu  adölesanların  eğitim  öncesi  ve  eğitim  sonrası  beslenme  bilgi

Referanslar

Benzer Belgeler

  Ağız   kokusunu  giderici  etkisi  de  bu

• Erkek ve kadın bireylerin enerji ve protein tüketim miktarlarının RDA’ya göre değerlendirilmesinde cinsiyete göre gösterdikleri fark istatistiksel olarak anlamlı

Vücut için gerekli olan tüm amino asitle- rin alınabilmesi için günlük protein ihtiyacı- nın, hayvansal ve bitkisel kökenli olmak üze- re farklı besin gruplarından

Of the 10 steps to successful breastfeeding practiced in these hospitals, we found that step 10 got the highest scores, with a gain point rate of 94.64%; nonetheless, step 1

We wish to draw attention to anesthesiologists of the possibility that even in the presence of a negative aspiration test or without noticeable dural puncture, the injected drugs

Ayrıca 100 gram pasta ve çerez ortalama 79 gram karbonhidrat

düşürülmesine yardımcı olan, beyin sağlığını koruyan ve depresyon riskini azaltmaya yardımcı olan somon balığı, çok iyi birer protein ve omega-3 yağ asidi

Kas ve merkezi sinir sistemi için önemli bir yakıt rolünde olduğu için, karbonhidrat depolarının mevcudiyeti uzun süreli sürekli veya aralıklı egzersiz