• Sonuç bulunamadı

Malign Melanoma Cerrahisinde İzlenmesi Gereken Yol Ne Olmalıdır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Malign Melanoma Cerrahisinde İzlenmesi Gereken Yol Ne Olmalıdır"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MALİGN MELANOMA CERRAHİSİNDE İZLENMESİ GEREKEN

YO L N E

QLMAL1DIR(*)

Dr. Cemal AYTEWJÎZ(**), Dr. Cevdet B A R IŞ Î***), Dr. Yücel Q Z T A N (****)

Ö Z E T

Derinin kötü huylu bir tümörü olan melanoma, pigment yapabilme özelliğindeki hüc­

relerden ortaya çıkar. Ancak çok yaygın bir şekilde bulunan pigmente lezyonlardan malign melanoma oluşma şansı çok şükürki oldukça nadirdir.

Senelerden beri var olan bir nevüste veya pigmente lezyonda, bazı patolojik deği­

şikliklerin görülmesi, bunun kötü huya değişmesinin bir ifadesi olabilir.

Bu makalenin amacı iki önemli noktayı vurgulamaktır. Bunlardan birincisi; eksiz- yonal biyopsi tekniğini vurgulamak ve frozen - section (Dondurma yöntemi) biçimindeki histopatolojik tetkikin önemini belirtmektir. İkincisi ise, lezyonu içeren bölgeye uygu­

lanabilecek geniş cerrahi tedavi planlamasını yapmaktır. Dolayısıyla, eksizyon genişliğini saptamak, bölgesel lenf diseksiyonuna gerek olmadığını ortaya koymaktır.

Melanomalr hastaların yaşam süreleri direkt olarak, mikroskopik olarak saptanabi- len invazyon derinliğinin derecesine ve rejional lenf bezlerinin metastaze olup olmadığına bağlı olarak; değişiklikler gösterir.

G İ R İ Ş

Derinin malign bir tüm örü olan M. M elanom a, m eianin yapabilm e özel- liğinde olan hücrelerden ortaya çı:kar. M ukozal örtülerde, gözde de görüle- b ilir (2, 12). Pigm ent hücreleri uzun bir süre içe risinde dendrit kısım ların-, da kendine özgü m elaninler yapar. Güneş ışınları bu hücrelerin iyi huylu biyolojik davranışlarını d e ğ iş tirir(l). Fatal bir hastalıktır. Tedavideki başarı oranı da oldukça düşüktür. Buna karşın yaygın bir hastalık değildir. Kaba

(:l:)VIII. Türk Plastik ve Rekonstrüktîf Cerrahi Kongresinde sunuldu.

(**) Gül. As. Tıp Akd., Tıp Fak., Plast. ve Rekonstr. Cerr. Kİ. Drkt. Tbp. Alb.

(***) Gül. As. Tıp Akd., Tıp Fak., Plast. ve Rekonstr. Cerr. Kİ. Doç. Tbp. Alb.

(****}. Gül. As. Tıp Akd., Tıp Fak., Plast. ve Rekonstr. Cerr. Ki. Uzm. Ass. Tbp: Bnb.

(2)

bir bakışla, Amerikada görülme sıklığı 100.000/4.1 dir. Fakat bu oranın son yıllarda gittikçe arttığı yine ayrı bir gerçektir. Avustralya’da 1931 - 1940 yıl-

ları arasında 100.000/8.5 olan oranın, 1960-1970’Si yıllarda 100.000/31.9 a yükseldiği bi!inmektedir(4, 12).

Hastalığın görülme sıklığı erkeklerde % 49.1, kadınlarda ise % 50.9 olmasına karşın, beş yıllık yaşam oranı kadınlarda % 68, erkeklerde ise

% 53 tür, Dolayısıyla kadınlar bu hastalık açısından daha avantajlıdırlar.

Siyah derililerde 100.000/0.6 oranında görülmektedir (1,4, 12). Beyazla- ra oranla siyahlarda 8 - 10 kat daha seyrek görülmektedir.

Tüm maliğn melanomalarm % 76 sı, 20-60 yaşları arasında görülmek- tedir. Her türlü pigment içeren hücrelerden gelişirse de Novo tip benlerden daha sık olarak (29.3 % ) oranında geiişmektedir(4).

Ne zamandan beri insan vücudunda bulunduğu her zaman kesin ola- rak anlaşılmıyan pigmente lezyonda, günün birinde dejenerasyon başlama- sıyla bir takım belirtiler dikkati çeker. Bu belirtiler şu şekilde sıralanabilir (7, 12).

a) Lezyonda büyüme, b) Renk değişikliği, c) Kaşıntı,

d) Çatlama ve kanamalar.

Bu belirtileri takip eden dönemde, bunlara daha başka belirtiler de eklene- bi!ir(14). Bunlar:

1. Lezyon boyutlarında değişik yönlere doğru genişleme, 2. Renk değişikliğinde özellikler.

a) Apigmentasyon bölgelerinin ortaya çıkması, b) Hiperpigmentasyon bölgelerinin görülmesi.

3. Kitlesel bir büyüme oluşması,

4. Çatlakların derinleşmesi kabuklanmalar oluşması, 5. Ülserlerin ortaya çıkması.

Bu tür değişiklikler gösteren lezyonda klinik olarak kötü huyluluktan şüphe etmek gerekir. Özellikle pigmente bazal hücreli kanserler ve başlan- gıç halindeki yassı hücreli kanserlerle karışıklık gösterebilir. Kesin tanı için biyopsi yöntemlerine başvurulur. Çünkü tanıya göre tedavi yöntemleri fark-

lılık gösterir(5, 7, 9, 11).

Şüphesiz klinik muayene anında saptanan bulgular, örneğin lezyonun mobil veya fikse olması, komşu boşluk ve kavitelere ilerlemiş olması, geçen

137

(3)

süre, tanı ve prognoz hakkında bir fik ir verebilir. Yine X-ray tetkikleri, rad- yoaktif P s,2, elektrikli kondüktivite testi, yüzeye! sitoloji testleri, term ografi bir dereceye kadar tanıda yardım cı yöntem lerdir. A ncak son söz yine biyopsi ile söylenir. Biyopsi işlem i tedavi prosedürü değildir. Genellikle, M cN ee r’ in ifade ettiği 1. evre kötü huylu m elanom alar da tanı için uygulanır. B ilin diğ i gibi M cN eer M. M elanom aları k lin ik olarak üç evreye ayırarak incelem iş ve b irçoklarınca bu sın ıfla nd ırm a benim senm iştir.

1. evre: Bölgesel lenf bezlerinde yayım yoktur, 2. evre : de bölgesel pozitif lenf bezi m etastazı vardır.

3. evre : de, uzak m etastazlar söz konusudur.

Bu sın ıflandırm adan da anlaşılacağı veçhile, birinci evre lezyonlarda cerrahi tedavi, tanıya göre, terapödik eksizyon ve ek olarak bölgesel lenf bezleri diseksiyonu şeklindedir. İkinci evredeki lezyonlarda cerrahi tedavi- lere, bölgesel lenf d iseksiyo no + K em o tera p i + İm m ünoterapi, üçüncü evrede ise, palyatif cerrahi tedavi ve im m ünoterapi + Kem oterapi şeklinde uygulana- bilm ektedir. 1. evre bir lezyonda; biyopsi ile tanı konduktan sonra cerrahi tedaviye geçiIir(6, 12, 13, 15, 16).

GEREÇ ve YÖNTEM

K liniğ im izd e 1977 - 1S82 y ılla rı arasında geçen 5 y ıllık süre içerisinde, değ işik vücut yörelerindeki m evcut pigm ente lezyonlannda kötü huyıuiuğa dönüşü d ü şün dörebilecek türlü b elirtilerle başvuran 29 hasta tedaviye a lın - dı. Bu hastaların beşi dışında tüm üne eksizyonaî tipte, birinde inslzyonal tipte biyopsi yapıldı. Üçüne başka hastanelerde biyopsi yap ılm ış m elanom a tanısı konm uş olduğundan direkt cerrahi tedaviye geçildi. Boyunda büyük bir kitle ile gelen bir albay hastanın ise, tüm ö r ekstirpasyonundan sonra M M . m etastazı olduğu saptandı.

Eksizyonaî biyopsi uygulanırken aşağıdaki noktalara özen gösterildi.

a) 23 olgunun (eksizyonaî biyopsi yapılan) am eliyattan çok korkan ve kötü huyluluk belirtileri k lin ik olarak M .M . yi düşündüren beşinde genel anes- tezi, diğerlerinde lokal anestezi uygulandı. Lokal anestezi uygulanırken lez- yon içerisine ve ait kısm ına infiltrasyondan kaçınıldı. A ncak lezyon çevresine infiltrasyon ve blokaj şeklinde anestezi yapıldı.

b) Bu tü r biyopsi yapılırken lezyonların 2-3 mm uzağından geçen in- sizyonlarla kitleler tam olarak çıkartıld ı.

c) Lezyon çıkartılırken kritik invazyon derinliğ in in saptanabilm esi için yeterli derinlikte çıka rıld ı.

(4)

d) Eksizyon tamamlanarak spesmen çıkarıldıktan sonra dondurma' yön- temi (frozen-section) ile incelenmek üzere patoloji departmanına gönderildi.

Açık kalan alan, serum fizyolojik ile ıslatılmış tamponlarla kapatılarak sonuç beklendi.

e) Çıkarılan spesmen histopatolojik tetkike gönderilirken, kenarlarına tekli, ikili, üçlü, dörtlü sütürler konarak, spesmenin bölgedeki konumu ve bölge topoğrafisi frozen-section istek formuna işaretlendi ve klinik bulgulan içeren detaylı bilgi verildi.

f) Dondurma yöntemiyle incelemenin, bazı nedenlerle yapılamadığı gün- lerde, spesmen çıkarıldıktan sonra alan primer olarak kapatıldı. Bu yönte- min yapılamadığı dokuz hastanın piyesleri normal takibe alınarak incelendi.

Bu dokuz olgunun sadece birinde M.M. tanısı kondu ve daha sonra gerekli cerrahi yöntem uygulandı.

g) Dondurma yöntemiyle İncelenen 15 spesmenin sadece 4 üne bu yön- temle kesin tanı konulamadı. 11 spesmenin 6 sına M.M. tanısı kondu. 1 ol- guya da normal takiple ayni tanı kondu. Böylece total olarak 8 olguda kötü huyluluk tanısı konmuş oldu. Normal takibe alınarak incelenen spesmen- lerde olduğu gibi dondurma yöntemiyle de, lezyonlardaki mikroskopik invaz- yon derinliği saptanmış olarak bildirildi.

Clark sınıflandırmasına uygunluk gösteren derecelemede, I derece, II derece, İli dereceye kadar olan invazyonlar retiküler dermişe geçmemiş de- rinlik olarak değerlendirilmiş ve bildirilmiştir (Şekil : 1).

Şekil 1 : Clark sınıflan­

dırılmasının dereceleri­

nin deri katlarına göre şematik gösterilmesi

139

(5)

Bu seviyede kalmış olan invazyonlarda, lezyonlar, yeterli terapödik ek- sizyonlarla çıkartıldı.

Bu limitten daha derine inmiş olan yayımlarda regional lenf bezlerine sıçrama olduğu kabul edilerek tedavi planı genişletildi. Bu tür olgularda te- rapödik eksizyona ek olarak regional lenf diseksiyonu sağlandı.

TERAPÖDİK EKSİZYON YÖNTEMİ

Eksize edilecek bölge sınırlarını saptamak için, lezyon merkez olarak kabul edildi. Lenfatik akım yönünde insizyon sınırı 8-10 cm, diğer yanlarda 4 cm olacak şekilde sınırlar tespit edildi (Şekil : 2).

Petersen şemasının bir modifikasyonu biçimindeki planlamalarda, ge- niş bir eksizyon uygulandı (Şekil : 3).

Şekil 2 : Kötü huylu melanomanın ge­

niş terapödik eksizyonla çıkarılmasın­

da, eksizyon sınırlarının gösterilmesi

«Petersen şemasına göre».

(6)

2 -G n j: 'fya z /e /v V o p ii

kil 3 : Ayak tabanında şüpheli lezyonla gelen hastada, terapödik eksizyon sınırları geniş ve derin eksizyonun uygulanışı görülmektedir.

1

1 4 1

(7)

Eksizyona, özellikle lenfatik akım! ortadan kaldırmak ve cerrahi trav- maya bağlı olabilecek lenfatik yayımı önlemek için, cerrahi insizyona lez- yonun proksimal tarafından yani lenf bezlerine yakın olan kısımdan baş- landı.

İnsizyon derinliği Clark’ın önerdiği biçimde (4, 18), tabii bariyer olarak kabul edilen fasya, periost veya perikondriuma kadar derinleştirildi. Spes- men blok halinde çıkarıldı. Açık kalan otojen bölge genellikle deri grefiyle (Şekil : 4) ancak deri grefinin uygun görülmediği bir olguda karşıt bacaktan hazırlanan çapraz flepie (Cross - leg) onarıldı.

Şekil 4 : Ön kol dış yüzdeki M. melanomasıçıkarılmış ve geniş eksizyon yerine serbest deri grefi uygulanmış hastanın post operatif 5. yıldaki görünümü.

Çünkü topuktaki melanomanın eksizyonundan sonra bozulan topuk yas- tıkcığımn oluşturulması bu tür flepie sağlanabildi. Tümöre ait yayım, dermi- şin 4,5. tabakalarına kadar ilerlemişse (Şekil : 5). yani invazyon kritik derin- lik boyutunu geçmişse terapödik eksizyonal yöntemine regiona! lenf bezle- rinin diseksiyonu da eklendi (Şekil: 6).

Regional lenf bezleri diseksiyonu bazı hastalarımızda ayni etapta bir

kısmında da ameliyattan sonra 2 haftalık dönem içinde gerçekleştirildi.

(8)
(9)

Şekil 7 : İnvazyorı retiküler dermişe henüz geçmemiştir.

TARTIŞMA - SONUÇ

M. Melarıomalı hastaların yaşam süreleri birçok istatistiklerde değişik sonuçlarla bildirilmiştir. Burada hastanın yaşı, cinsiyeti, ırkı, melanomamn histolojik tipi, lokalizasyonu Önemli rol oynar (3, 5, 6, 9, 11, 18). Ayrıca iz- lenen tedavi şekli ve cerrahi yöntemlerinde önemi büyüktür (8, 10,13,14,17, 19). Günümüz anlayışına uygun cerrahi yöntemleri daha başarılı sonuçlar vermektedir (4, 14, 18, 20).

Kesin tanının konmasında uygulanan biyopsi yönteminin tanı yanılma- larını ortadan kaldırması başarı oranını dolayısıyla yaşam süresini arttırır.

Her merkezde dondurma yönteminin yapılamaması, üstelik birçok spesmenin, basit bir nevüs diye histopatolojik tetkike bile gerek görülmemesi, tedavi şansı- nı kötü yönde etkilemektedir. Nitekim bu seriye dahil edilmemiş bir olgumuz, boynunda büyük bir kitle ile kliniğimize gönderildi. Hava albayı olan bu has- taya gerekli incelemeden sonra radikal boyun diseksiyonu düşünüldü ve kit- le çıkarılıp tetkike gönderildi. Patoloji bölümünün bir M.M. metaztazı olabi- leceğini ' bildirmesi sonucu, hastaya ameliyattan sonra, birçok soru yönelt- memize yol açtı. Oksipital bölgede saçlı deri hududunda sekiz ay önce bir nevüs aldırdığını tamamen unutan hastanın çıkarılan spesmeni gerçektende nevüs düşüncesiyle tetkik bile edilmediği anlaşıldı.

Klinik olarak kötü huyiuluğu düşünülen ya da ağır basan tezyonların

çıkarılışında, eksizyonal biyopsi yöntemi uygulanırken insîzyon, lezyonun

2-3 mm dışından yapılır. Bazı hallerde eksizyonal biyopsi yerine insizyonal

biyopsi uygulanabilir. Geniş pigmente lezyonlarda tam çıkarma büyük şekil

bozukluklarına yol açıyorsa ya da hasta büyük bir cerrahi girişimi kaldırama-

yacak durumdaysa, örneğin, kalp yetmezliği, diyabet ya da böbrek fonksiyon

(10)

bozuklukiarı varsa, parsiyel rezeksiyon yapılır. Fakat bu tür girişim her za- man sağlıklı bir sonuç ortaya koyamaz. Çünkü iyi huylu iezyon üzerinde kö- tü huyiuluk gelişimi homojen değildir. Bir ya da birkaç odaktan birden baş- layabilir. Homojen olmayan lezyonda invazyon derinliğide farklı bulunabilir.

Lezyondaki invazyon derinliğinin saptanmasında; Clark ve arkadaşlarının önerdiği derecelenme yönteminden yararlanıldı.

Akademimiz Anatomo Fatoloji Enstitüsünün değerlendirmeleri, Clark ve Ark. ca ortaya konan sınıflandırmaya uygun biçimde yapılırken selüler ak- tivitedeki değişiklikler, mitozis sıklığı, hücre pleomorfizmi tümör çevresin- deki lenfositik reaksiyon, dereceîenmede önemli kriterler olarak değerlendi- rildi (3, 4). Clark’ın Levei i, I! ve MI derece olarak değerlendirdiği, derinin katlarına göre oluşan yayımlar Şekil : 7 de görülmektedir.

Bu seviyelerdeki yayımlar, bizim çalışmalarımızda da retiküler dermis’e geçmiş derinlik biçiminde değerlendirildi. Ancak pratik açıdan Clark ve Ark.

tarafından 0.76 mm olarak bildirilen kritik invazyon derinliği bizim Anatomo Patoloji Enstitümüzde 1.25 mm. olarak benimsenmiştir. Bu derinlik boyu- tundan daha derine inmiş yayımlarda regional lenf bezlerine yayım olduğu kabul edilerek tedavi planı genişletildi. Bu tür olgularda regional lenf disek- siyonu uygun görüldüğünden üç olgumuza bu yöntem uygulandı.

Harris, Southiwich, VVanebo gibi otörlerin de belirttikleri gibi regional lenf bezlerinin temizlenmesi uzak metastazların oluşumunu engellemekte ya- şam süresini uzatmaktadır(9, 17, 18).

Konu ile ilgili; Milton ve Ark. ca yapılan istatistiki çalışmalarda kritik invazyon derinliğine göre metastazların görülme oranı aşağıda görülmekte- dir (11).

Bizim serimizde böyle bir istatistik, olgu sayısının azlığı ve sürenin ye- tersiz oluşu nedeniyle yapılamadı. Ancak değişik merkezlerce yapılan çalış- malarda sonuçlar birbirine uygunluk göstermektedir(4, 8, 13, 14, 20).

Betersen ve Ark. primer odağa göre çevre lenf bezlerindeki metastaz durumunu saptamak için birçok kadavralarda ve spesmenlerde çevre lenf bezlerini incelemişler. Metastaz durumunu bir şema ile göstermişlerdir (Şe- k il: 2).

Metastaz görülme sıklığı II. derece derinliğe inmiş lezyonlarda

III. derece derinliğe inmiş lezyonlarda IV. derece derinliğe inmiş lezyonlarda

V. derece derinliğe inmiş lezyonlarda

% 8.2

% 32.5

% 46.1

% 52

145

(11)

Şem adan da an laşıld ığ ın a göre m etastaz gelişim i regional lenf bezle- rine doğrudur. Yani lenfatik direnaj yönündedir. Bu nedenle ayni otörün Öner- diği cerrahi eksizyon sınırm ı, direnaj yönünde daha da genişleterek bir m o- difikasyon şeklinde uygulam aya yöneldik (Şekil : 3).

Yayılm a boyutu, C la rk IV ve V seviyelere inm iş m elanom alı hastalarda geniş terapödik eksizyona ek olarak regional lenf bezleri diseksiyonu eklen - di. Bölge lenf bezlerinde m etastaz saptandığı olgularda kem oterapi kesin lik- le uygulandı.

Bu tü r uygulam aya b aşladığım ız İlk yıllard aki am eliyata alınan 5 has- tanın 3, 4, 5 y ıllık yaşam sürelerini sağlıkla tam am lad ıkla rını görm ekteyiz.

K liniğim izde, pigm ente lezyonlarına ve reaksiyoner benlerine cerrahi tedavi uygulanm ış 25 hastaya ait analiz ve döküm tablo I de gösterilm iştir.

TABLO : 1 Biyopsi Tekniği : 29 İnsizyonal

1

Eksizyona]

28 Anestezi Şekli : 29 Genel

6

Lokal 23 Tanı Yöntemi : 29 Dondurma Y.

25

Normal incelme 4

Bu olgulardan M .M . tanısı konm uş olan İ l i n i n füzyonlarındaki kritik invazyon derinliğine göre incelenm eleri : Tablo II.

TABLO : II

Kritik İnvazyon Derinliğine Göre 1.25 mm. den Az 1.25 mm. den Çok

[Levei I, l), iil) 6 5

Regional Lenf D. — 5

Kemoterapi — 3

Bizim bu serim ize dahil edilm eyen ancak tedavilerinin bir kısm ı k lin i- ğim izde yapılan 3 olgudaki yaklaşım ım ız, ö zellikle r gösterdiği için ayrıca b il- d irilm iştir. Kasığında ve karaciğer bölgesinde m ü ltip li kitle ler ile başvuran iki hasta incelendiğinde daha önce başka hastanelerde m evcut pigm ente lezyonlarının çık a rılm ış olduğu m ikroskopik İncelemeye biie gerek duyulm a- dığı dolayısıyla, başka bir tavsiyede bulunulm adığı an laşıldı. Bu olgularda sadece, kem oterapi uygulandı. Diğer genç bir er hasta da, interskapuler

(12)

mesafede kanamalı bir nevüs çıkarılmış, 6 aylık bir süreden sonra her iki koltuk altında iri lenf bezleri ele geldiğinden Akademimiz Onkoloji bölümü- ne gönderilmiş ve tedaviye alınmıştı. Kemoterapi uygulandıktan sonra bü- çülen lenf bezlerindeki metastaz durumunun incelenmesi, bunun içinde, mev- cut lenf bezlerinin diseksiyonu istendi.

Normal büyüklükteki lenf bezlerinin diseksiyon sonucu M.M. metastaz- ları saptandı. Ancak üç ay sonra ayni hastanın akciğerinde homojen yuvar- lak bir kitle saptandığında yeniden kemoterapiye alındı.

Bu son üç olguda geçerli tedavi prensiplerinin uygulanmamış olması fatal bir sonucu süratlendirmiş gibi görülmektedir.

S U M M A R Y

Which Methods Should Be Followed İn Surgica) Treatment of M.M.

Malignant Melanoma is a skin tumor which arises from any celi in the body capable of forming melanin in ali the pigmented lesions of the skin and mucousal membrane.

The pigmented lesions are very common but, transfer to malignite from pigmented lesion is very rare event.

The purpose of this report is two-fold; first to demontrate and explain the excisi- onal biopsi technique and frosen - section histologic examination.

Second; to demonstrate therapeudic wide excisional methods. İt was shown that there is a close reiationship between the depth of invasion of the iesion by melanoma ceils and the five-years surviva! rate. Alsa the survival rate of melanoma patients is directly related to the invoivement of regional nodes.

Durrng the past ten years with the increased use of this procedure, and use of aggressive surgical therapy (VVide local excision of the tumor and dissection of predic- tably involved regional nodes) the 5 years survival rate has more statisfactory and aoceptable.

The excisional fine for wide extirpation that we have prefered is shovvn in figüre 2

«from Peterson».

KAYNAKLAR

1. Beardmore, G.L. : The Epidemiology of Malignant Melanoma in Australia, Melanoma and skin Cancer, Proceeding of the International Cancer Conferance, Sydney, P : 39, 1972.

2. Borçbakan, C., Hayderi, İ. : Ağız Mukozası Melanomları, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Dergisi, Cilt 1, Sayı: 2:17, 1978.

3. Breslow, A. : Thickness, cross - sectîonal areas and depth of invasion in the prog- ress of cutaneous melanoma. Ann. Surg., 172:902, 1970.

147

(13)

4. Cassort, P.R. : Malignan Melanoma; İn Reconstructive Piastic Surg. Ed. By. Converse, J, M., W.B. Saunders Company Philadeiphia London - Toronto, 2341, 1977.

5. Davis, N. C.p and Little, J .H .: The role of frozen section in the management of malignant melanoma. Br. J. Surg., 61 : 505, 1974.

6. Epstein, E. : Effect of biopsy on prognosis of melanoma. J. Surg. Oncol, 3:251, 1971.

7. W. Gibson : Malignant Tumors of the skin, in Piastic Surgery, Edited by: Grabb, W.C., Smith, J.W.; Little, Brovvn and Company Boston, P; 662-695, 1973.

8. Guiss, L.W., and Macdonaid, i. : The role of radicai regional Lymphadenectomy in treatment of melanoma. Amer. J. Surg., 104 : 135, 1962.

9. Harris, M.N., and Gumport, S.L, : Biopsy technique for malignant melanoma. J.

Dermatol. Surg., 1 : 24, 1975.

10. Milton, G .W .: The site and time of recurrence in malignant melanoma, Med. J.

Aust., 1 : 283, 1966.

11. Milton, G.W., and Jelihovsky, T. : Frozen section examination in the diagnosis of cutaneous malignant melanoma. Med. J. Aust., 2:503, 1962.

12. Milton, G,W. : Malignant Melanoma of the skin and Mucous membrane, Churchill Livingtone Edinburgh, London, New-York, 1972.

13. Olsen, G .: The significance of Deep Fascia in the Excision of Malignant Melanoma, Transactions 5 the International Congress of Piastic and Reconstr. Surgery, 1971.

Melbourne: Butterworth, P : 46, 1971.

14. Olsen, G .: Surgical Treatment of Primary Melanoma, some Views on size and Depth of Excision. Melanoma and skin cancer, Proceedings of the international cancer conferance, Sydney, P : 389, 1972.

15. Pact, G.T. : End results in the treatment of malignant melanoma, Surgery 46:447,1959.

16. Petersen et al.: Malignant Melanoma skin Brit. J. Plast. Surg., 15:49, 1962.

17. Southwick, H.W., Slaughter, D.P., Hlnkamp, J.F,, and Johnson, F.E. : The role of regional node dissection in the treatment of malignant melanoma. Arch. Surg., (Chicago) 85 : 63, 1962.

18. VVanebo, H.J., VVoodruft, J., and Fortner, J .G .: Malignant Melanoma of the extremities:

A Clinicopathologic study using leveis öf invasion (microstage) Cancer, 35:66, 1975.

19. VVebster, J.P., Stevenson, T.W.( and Stoüt, A.P. : Symposium on reperative Surgery : The surgical treatment of malignant melanoma of the skin. Surg. Clin, North, Am., 24 : 319, 1944.

20. VVinkelmann, R.K. : The differential diagnosis of melanoma İn Melanoma and skin cancer, Mc Carthy, W.H. (Ed) : Proceeding International Cancer Conferance. Sydney, Avustralia V.C.N. Blight, 1972.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sentinel lenf nodu pozitif olup tamamlayıcı lenf nodu diseksiyonu uygulanan hastalarla, takip grubunda yer alıp klinik lenf nodu bulunması durumunda tamamlayıcı

Benzer şekilde, SLNB’de mikrometastaz tespit edilip daha sonra tamamlayıcı LND yapılan hastalardaki 5 yıllık sağkalım oranı, SLNB yapılmayıp klinik olarak

birlerinden farklı eğilimler olarak görüldüğü, hatta ergenlik dönem inde sevgi ile cinselliğin karıştırıldığının bilinmesi bu kaygıları çok

Bu çalışmada, başarılı olduğu daha önce pek çok çalışmada ispatlanmış olan konjonktival otogreft tekniğinin güvenli ve etkin bir tedavi yöntemi olduğu desteklenirken,

• İmplantın bir tarafında kemiğin Yanlış implant açılaması sonucu apikale migrasyonu aksiyal olmayan kuvvet. • Komşu doğal köprü ayağının Yetersiz

Klinik deneyimlerimize dayanarak ksantelazmanın makas ile eksizyonunun özellikle küçük, kompakt, papüler lezyonlar için basit ve mükemmel bir tedavi seçeneği

Kliniğimizde başvuran Evre 3-A küçük hücreli dışı bronş karsinomu olgularında semptomatik N2 olguları dışındaki diğer klinik N2 olgularında tedavi prensibimiz

The flexibility provided by the cloud service provider at reduced cost popularized the cloud tremendously. The cloud service provider must schedule the incoming