ARKEOLOJİK BULGULARIN
KONSERVASYONU
SUYA DOYMUŞ AHŞAPTA KONSERVASYON METODLARI
1. Fiziksel ve Fiziko Kimyasal Metodlar
2. Kimyasal ve Fiziko-Kimyasal Metotlar
2. Kimyasal ve Fiziko-Kimyasal Metotlar
Suya doymuş ahşap, konservasyon uygulaması yapılmadan kurumaya bırakılırsa hücre lümenindeki serbest suyun ve hücre duvarındaki higroskopik olarak bağlı suyun kontrolsüz uzaklaşması sonucu çökme, çekme, çarpıma, çatlaklar, yarıklar ve parçalanma ile ahşapta mevcut tuzların ve korozyon ürünlerinin çökmesi gibi durumlar meydana gelebilir.
Kimyasal metotlar için seçilecek organik ve inorganik bileşiklerin objeleri hem koruyucu hem de stabilize edici özellikte olması beklenmektedir.
Suya doymuş ahşap konservasyonunda temel amaç, eserlerin özgün yapısı ve hacmi korunarak içerdikleri suyun uzaklaştırılması ve dolayısıyla eserin durağanlığının sağlanmasıdır. Bunun için çeşitli sağlamlaştırma maddeleri ile farklı yöntemler geliştirilmiştir.
Suya doymuş ahşabın konservasyonunda uygulamadan sonra ahşap objelerin saklanacağı ortamın
atmosfer şartlarına uyum sağlamaları için yavaş ve kontrollü kurutulmaları kuralı geçerlidir.
1. Polietilen Glikol (PEG) Metodu
• Polietilen glikol, H(OCH₂CH₂)
nOH kapalı formülü ile ifade edilen sentetik bir maddedir.
• PEG emdirme yöntemi, PEG’in ahşap hücrelerine nüfuz etmesiyle ahşap yapısının güçlendirilmesine dayanır.
• Esere kolay uygulanabilmesi ve toksik olmaması sebebiyle PEG, 20. yüzyılın 2. yarısından itibaren suya doymuş ahşap eserlerin konservasyonunda yaygın olarak kullanılmaktadır.
• Odun hücresindeki serbest ve bağlı su 50-60°C’de ısıtılarak
difüzyon yoluyla PEG ile yer değiştirir. Hücreler hacim kazanmış
olarak sabitlenir ve PEG oda sıcaklığında katılaşır.
• Ortalama molekül ağırlığı 200 ile 6000 arasında değişen bir sayıyla gösterilir. PEG’in moleküler ağırlığına bağlı olarak vizkositesi de değişiklik gösterir. PEG temiz ve saydamdır; 20 derecede kolayca sıvılaşabilmektedir.
• düşük molekül ağırlığındaki (200- 600) polietilen glikoller akışkan,
• orta molekül ağırlığındakiler ( 1000- 1500) yarı akışkan ya da vazelin kıvamında,
• yüksek molekül ağırlığındakiler (3250-6000) ise vaks (mum) gibi katı haldedir.
• Molekül ağırlığı arttıkça PEG daha az akışkan veya daha katı olur; suda çözünebilirliği, buhar basıncı ve nem alışverişi azalır.
• 800'den daha büyük molekül ağırlığına sahip olan PEG’ler sadece hücre lümenine nüfuz edebilir ve esas olarak çökmeyi önlemek için kullanılır.
600'den daha düşük molekül ağırlığına sahip moleküller hücre duvarına girebilir, higroskopik olarak bağlı suyla yer değiştirebilir ve esas olarak ahşabın çekmesini azaltmak için kullanılır. İşlem süresi kimyasalın ahşaba difüzyon hızına bağlıdır.
• Ahşabın bozulma durumuna göre farklı molekül ağırlığında PEG kullanıldığı bilinmektedir. Yüksek molekül ağırlıklı PEG (1500-6000) ikincil hücre duvarı tarafından daha zor emilmektedir.
https://www.solostocks.ma/vente-
produits/catalyseurs/polyethylene-glycol-4797499
Değişik molekül ağırlıktaki PEG’in fiziksel görünümü
• Düşük moleküler ağırlıklı PEG’ler daha az bozulmuş ahşap için en etkili olmakla birlikte, yüksek moleküler ağırlıklı PEG'ler çok bozulmuş ahşap için daha uygundur. Ahşap yapısında her iki bozulma durumu mevcutsa hem düşük hem de yüksek moleküler ağırlıklı PEG bir arada kullanılabilir. Yani ahşaba tek aşamalı ya da iki aşamalı PEG emdirmesi yapılabilir.
• Önceleri polietilen glikoller ortalama molekül ağırlıklarıyla isimlendirilirken, günümüzde çeşitli karışımlar hazırlanarak farklı isimler verilmektedir.
• Polietilen glikollerin bazı fiziksel özellikleri vakslarınkine benzemekle beraber, tüm PEG'ler suda ve birçok alkolde (etanol, metanol, isopropanol) çözünür.
• Suda yüksek oranda çözünür olmasına rağmen, PEG molekülleri su moleküllerinden
daha büyüktür. PEG, su kadar hızlı bir şekilde hücrelere yayılamaz ve kırılgan hücrelerin
çökmesine ve kopmasına yol açabilir.
• PEG işlemlerindeki hedef suya doymuş ahşaptaki fazla suyun (ya da deniz suyunun) PEG ile yer değiştirmesini sağlamaktır.
• PEG metodu, objeden fazla suyu çıkartırken, aynı zamanda ahşabın hacminin küçülmesini de engellemektedir.
• Ön temizlikten sonra PEG, belli bir konsantarasyonda su veya alkol içerisinde hazırlanmakta
ve ahşap bunun içerisine yerleştirilerek emdirme işlemine başlanmaktadır. Bu yöntemin bir
diğer uygulamasında ısı kullanılmaktadır. PEG çözeltisi bir süre sonra 60 °C’ye kadar yavaş
yavaş ısıtılmaktadır. Daha sonra kullanılan solventin buharlaşması ile çözelti içerisine PEG
ilavesi yapılmaktadır. PEG’in çözelti içerisindeki konsantrasyonu yavaş yavaş % 70’e kadar
yükseltilmektedir. PEG’in ahşap tarafından tam olarak emilmesi için gereken süre ahşabın
bozulma durumuna, boyutuna ve cinsine göre değişmektedir.
• Uygun molekül ağırlığındaki PEG‘in seçilebilmesi için ahşabın yapısal özelikleri bilinmelidir.
HAMILTON'a göre PEG metodunda takip edilen işlem sırasının aşağıda verildiği şekilde izlenmesi tavsiye edilmektedir:
1. İşleme başlamadan önce suya doymuş haldeki ahşabın tüm yüzeyleri temizlenir.
2. Temizlenen ahşap , su ya da alkol ile hazırlanan PEG çözeltisinin bulunduğu ve taze hava verilerek havalandırılabilen, bir konteyner ya da bir tekne veya fıçı içerisine yerleştirilir.
3. Konteynerdeki çözeltinin sıcaklığı birkaç gün ya da birkaç hafta içerisinde yavaş yavaş 60 °C'ye
kadar artırılır ve işlem süresi boyunca muhafaza edilir. Bu zaman süresince çözeltideki PEG yüzdesi artacağından, konsantrasyon kontrolü yapılarak , buharlaşan çözücü kadar ilave yapılır ve
konservasyon işlemi sırasında PEG yavaşça ahşaba nüfuz ederek suyun yerine geçer.
4. İşlemin sonunda odun dokusunun strüktürüne bağlı olarak ahşap %70- %100 erimiş PEG ile kaplanır ve konteynerden çıkarılan ahşabın yüzeylerindeki fazla vaks kurulanarak soğumaya bırakılır.
5. Obje soğuduktan sonra yüzeyinde kalan vaks fazlalığı varsa, sıcak hava tabancasıyla ya da sıcak su
ile kaldırılır.
• Suyla hazırlanan PEG çözeltisi ile konservasyonu yapılan ahşap objelerin renkleri çok koyulaşmasına ve ağırlıkları artmasına rağmen, stabilizasyon işlemleri güvenilir ve düşük maliyette olduğundan yine de en fazla kullanılan yöntemlerden biridir.
• PEG ile gerçekleştirilen konservasyon işlemlerinde diğer önemli bir konu, ahşap
üzerinde metal parçaların bulunmamasıdır. PEG tüm metallerde, özellikle demirde
korozyona neden olmakta örneğin; tüfek kabzası gibi herhangi bir metalle temasta
olan ahşap objelere tatbik edilmemektedir.
• Büyük ahşap örneklerin emprenyesinde de çoğunlukla suyla hazırlanan % 1-5 konsantrasyondaki PEG kullanılmaktadır. Büyük örnekler PEG çözeltisi bulunan bir konteynere yerleştirilmekte ve sıcaklık yaklaşık olarak 52 °C’de sabit tutularak, PEG konsantrasyonu zaman içerisinde
artırılmaktadır. Çözelti ısıtılmazsa, PEG konsantrasyonu %20-30’a ulaştığı zaman çözelti katılaşabilmektir. İşlem birkaç ay ya da birkaç yıl sürecekse çözeltinin PEG yüzdesi, % 70’lik minimum bir konsantrasyona ulaşıncaya kadar küçük miktarlarda artırılmakta ve bu
konsantrasyona ulaşıldığında ahşap stabil hale gelmektedir. Ancak, çözeltide PEG yüzdesi % 70’i aşarsa, bazı örneklerde PEG ile su yer değiştireceğine, PEG’ün ahşabın iç kısmındaki bozulmamış (iyi durumdaki) odun dokusuna doğru yayıldığı ve dokuda kollapsa yol açtığı görülmektedir. Bu nedenle artırılacak PEG miktarı işlem görecek ahşabın türüne, boyutuna ve durumuna bağlı olarak ayarlanmalıdır.
• PEG, suda ve çeşitli alkollerde çözünmekle beraber büyük objelerde daha ucuz olduğu için genellikle suyla hazırlanan PEG çözeltisi kullanılmakta ve çözeltiye bir fungisit ilâve etmek gerekmektedir. Çözücü olarak suyun kullanıldığı uygulamada, çözelti içerisine biyolojik aktivasyona karşı kullanılan PEG’in ağırlığının % 1’i kadar fungusit ilave etmek gerekir.
• Örneğin 17. yüzyıl viking savaş gemisi Vasa’nın konservasyon işlemleri sırasında fungisit olarak
PEG’ün % 1 ağırlığı kadar 7 kısım borik asit ve 3 kısım sodyum borat karışımı kullanılmıştır.
• Büyük parçalar halindeki ahşabı emprenye etmek gerektiğinde büyük miktarda, bazen tonlarca PEG ve çözeltiyi hem ısıtacak, hem de sirküle edebilecek kapasitede çok büyük bir tekne ya da konteyner
gerekmektedir. Yani, suya doymuş haldeki büyük ahşap parçaların konservasyonunu yapacak laboratuarlar, hem ekipman hem de kimyasallar bakımından önemli yatırımlar yapmak zorundadır.
• Daha küçük objelerin konservasyonunda, PEG çözücüsü olarak alkol kullanmak çok daha uygun olmaktadır.
Çünkü alkol kullanılması emprenye işlemi süresini önemli miktarda azaltmakta, son işlemi yapılmış ahşap daha hafif ve daha açık renkli olmaktadır. Ancak, PEG/ alkol çözeltisi kullanılmadan önce ahşabın
dehidratasyonu için en azından üç etanol banyosundan geçirilmesi gerekmektedir. PEG, su ve alkolde
çözündüğünden, emprenye işleminden önce ahşaptaki tüm suyun çıkarılması çok da önemli değildir. Alkol işlemleri zamanı kısaltmayı garanti etmekle beraber, pahalıdır ve işlem süresince ısıtılan alkol yapısı gereği risk yaratmaktadır. Ayrıca, bütün alkoller fungisidal olduğundan, PEG çözücüsü olarak alkol kullanıldığında bir fungisite ihtiyaç duyulmamaktadır. Ancak, PEG konsantrasyonu çözücünün buharlaşmasıyla arttığından, kullanılan konteynerin (ya da teknenin) boyutlarının belirlenmesi de önem kazanmaktadır. Konteyner
boyutları iyi ayarlanmazsa, kullanılacak PEG miktarı ahşabı kaplamak için yeterli miktardan daha fazla olacağından maliyeti arttırmaktadır.
• Suya doymuş haldeki küçük ahşap objelerin laboratuar şartlarında PEG ile emprenye işlemi daha sorunsuz gerçekleştirilmete ve iyi sonuçlar alınmaktadır. Çünkü her laboratuarda küçük ahşap objelerin işleminin yapılabileceği paslanmaz çelik ya da camdan yapılmış küçük kaplar zaten vardır. Seçilen kap, sıcaklığı aynı derecede tutan termostatik kontrollü bir fırına yerleştirilerek az miktardaki PEG ile işlem
gerçekleştirilebilmektedir.
• Konservasyonu yapılan eserin yüzeyindeki fazla PEG bir sıcak hava tabancasıyla, sıcak suyla veya alkolle alınabilir. PEG ile işlem görmüş ahşap, ısıya ve neme karşı duyarlıdır.
PEG ile işlem görmüş eserler müze ortamına alışacaktır fakat nemin ortamdan
absorbe edilmesi PEG'in hacim arttırıcı özelliklerinin kaybolmasına veya değişmesine neden olarak eserin durağanlığını tehlikeye atabilir. Bu sebeple PEG ile işlem görmüş eserler, sıcaklık ve nem kontrollü bir ortamda sergilenmeli veya depolanmalıdır.
• PEG ile işlem görmüş ahşap, ısıya ve neme karşı duyarlıdır. PEG ile işlem görmüş
eserler müze ortamına alışacaktır fakat nemin ortamdan absorbe edilmesi PEG'in
hacim arttırıcı özelliklerinin kaybolmasına veya değişmesine neden olarak eserin
durağanlığını tehlikeye atabilir. Bu sebeple PEG ile işlem görmüş eserler, sıcaklık ve
nem kontrollü bir ortamda sergilenmeli veya depolanmalıdır.
• Yapılan uygulamalarda suya doymuş ahşaplarda
• Uygulamanın Avantajları: PEG emdirme yöntemi boyutsal ve şekilsel stabilizasyon olarak başarılı sonuçlar vermiştir. Özellikle çok bozulmuş olan eserlerde, PEG’in iki aşamalı olarak emdirilmesi ile yapılan konservasyon çalışmaları daha iyi neticelenmiştir. Uygulamanın titiz ve doğru bir şekilde yapıldığı taktirde eserde çekme, çarpılma gibi herhangi şekilsel bozukların olmadığı bir yöntemdir.
• Uygulamanın Dezavantajları: PEG ile yapılan uygulamalar sonucu ahşap doğal olmayan, daha koyu bir renge sahip olur. Ahşap konservasyonunda boyutlar gibi görüntü de mümkün olduğunca korunmalıdır. PEG korozif etkiye sahiptir. Metal, özellikle demir kompozit olan ahşap eserlerde kullanımı, yöntemin başarısı açısından risk taşımaktadır.
(Fatma Esra Altınanıt, 2015, s. 63)
2. Sakkaroz (Şeker emdirme) Metodu
• Suya doymuş ahşabın konservasyonunda kullanılan sakkaroz (C
12H
22O
11) metodu, çok pahalı metotlara alternatif olarak geliştirilmiştir.
• Konservasyonu yapılacak suya doymuş ahşap öncelikle temizlenir ve tuzdan arındırma işlemine tabi tutulur.
• Daha sonra ahşap, % 1-5 konsantrasyonları arasında hazırlanan çözelti içerisine yerleştirilir.
• Eğer ahşaptaki bozulma ileri derecedeyse bu durumda daha yüksek konsantrasyonda sakaroz çözeltisi hazırlanabilir.
• Bu yöntemle hazırlanan çözelti içerisinde oldukça yüksek oranda biyolojik aktivasyon tespit edilmektedir.
Biyolojik aktivasyona karşı antimikrobiyal ajan olarak Dowicide A kullanımı tavsiye edilmektedir.
• Ahşabın bozulma durumuna göre ilk başta % 1 ile 5 konsantrasyon aralığında hazırlanan çözelti yavaş yavaş % 50 konsantrasyona kadar çıkarılır.
• Daha sonra çözelti konsantrasyonu, % 10 konsantrasyonda iki kez artırılarak % 70’e tamamlanır.
• Emdirme işlemi tamamlandıktan sonra ahşaplar kontrollü kurutma odalarına alınarak, hava ve nem
kontrolü eşliğinde yavaş yavaş kurutulur.
• Suya doymuş ahşabın emprenyesi için
sakkaroz metodu seçilirse rafine edilmiş beyaz şeker (saf sakkaroz) kullanılmakta, esmer
renkli, rafine edilmemiş kaba taneli şeker (A tipi şeker), beyaz şekerden çok daha fazla higroskopik olduğundan uygun
görülmemektedir. Çünkü bağıl nem
yükseldiğinde rafine edilmemiş şekerle
emprenye edilen ahşabın yüzeyi her zaman ıslak hale gelebilmekte, fakat yine de ahşabın boyutları stabil olarak kalmaktadır.
• Bu yöntemle konservasyonu yapılmış ahşaplar böceklerin ve kemirgenlerin saldırısına maruz kalmaktadır. Bu yöntemle konservasyonu
yapılmış ahşapların bulunduğu ortamın
iklimlendirme cihazlarıyla uygun bağıl nem değerlerinde tutulması gerekmektedir.
Şeker uygulaması sonrasında yüksek rutubetten
dolayı ahşapta mikroorganizma oluşumu (Fatma
Esra Altınanıt, 2015, s. 71)
• Sakkarozla emprenye edilerek korunan sanat eserleri rutubeti kontrol edilebilen bir ortama yerleştirilirse konservasyon işleminin başarısının devamı garanti edilmektedir.
Yani bu metotla konservasyonu yapılmış sanat eserlerinin bağıl nemi %70’in altında olan, en iyisi %30-40 olan ortamda saklanmaları önerilmektedir.
• Ahşaptan şekerin yıkanması strüktürel tahribata neden olacağından, asla bağıl nemin
%80’nin üzerindeki atmosfer şartlarına maruz bırakılmamalıdır.
• Ancak yine de sakkaroz metodu, suya doymuş ahşabın konservasyonunda başarılı bir yöntem olarak kabul görmektedir. Konservasyon işlemleri için geçerliliği kabul edilen diğer metotlardan daha ucuzdur.
• Sakkarozla emprenye edilmiş ahşap, donuk bir renge sahip olmakta ve yüzeyinde
çoğunlukla küçük, ince saç gibi çatlaklar oluşmaktadır. Fakat emprenye işlemi sonunda
ahşapta boyut stabilitesi sağlanmakta ve işlemin tüm maliyeti hesaplandığında güvenilir
bir alternatif metot olduğu kabul edilmektedir.
3. Aseton-Reçine Metodu
• Aseton-reçine metodunda yapılan işlemler, doğal bir reçine (örneğin; çam reçinesi (kolofan)) ile odun dokusundaki suyun yer değiştirmesi esasına dayanmaktadır.
• Kolofan, çam sakızının damıtılmasıyla oluşan, saydam, sarı renkli bir çam reçinesidir. Canlı ağaç gövdelerinde açılan yaralardan, ağacın dip kütük kısımlarının ekstraksiyonundan ve sülfat yönteminin yan ürünü olan tall- oil'in fraksiyonlu damıtılmasıyla elde edilir.
• Bu uygulama yüksek molekül ağırlıklı PEG’in nüfuz edemediği meşe ve karaağaç gibi az bozulmuş sert ahşaplar için McKerrell tarafından
geliştirilmiştir.
https://turkish.alibaba.com/product- detail/high-quality-gum-rosin-colophony- colophonium-60520504236.html
https://www.pinterest.se/pin/523895369133937112/?
amp_client_id=CLIENT_ID(_)&mweb_unauth_id=&from_
amp_pin_page=true
• Amaç, ahşabın içerisindeki suyun uzaklaştırılmasından sonra oluşan boşlukların yerini doğal kolofon reçine ile doldurmaktır.
• Özellikle yüksek molekül ağırlıklı PEG’in emdirilemediği geniş yapraklı ağaçlara kolofon emdirmenin daha kolay olduğu ifade edilmektedir.
• Bu yöntemde ahşap üç aseton banyosu ile dehidre edilmektedir. Eser her 5 cm kalınlık için çözelti içerisinde en az iki gün bekletilir. Suyun tamamen alınıp yerine reçinenin emdirilebilmesi için bu sürenin korunması oldukça önemlidir.
• Sonrasında çözelti yavaş yavaş 52
0C’ye kadar ısıtılır, reçinenin konsantrasyonu % 67’ye kadar çıkartılır ve her beş cm için ahşap, çözelti içerisinde iki hafta bekletilir.
• Son olarak ahşap çözelti içerisinden çıkarılır ve nemli bezlerle silinir.
• Asetonun ısı ile kullanılması riskli bir uygulama olduğu için bu yöntem genellikle küçük
objelerin konservasyonunda kullanılmaktadır
Uygulamanın Avantajları:
• Aseton-reçine uygulaması ile konservasyonu tamamlanmış olan
ahşaplar; hafif, restore edilmeye oldukça uygun, birbirlerine yapışmaları kolay haldedirler.
• Metal kompozit olan ahşaplarda da bu yöntem oldukça uygundur, çünkü kolofan reçinesi metal ile tepkimeye girmediği için korozyona neden
olmaz, higroskopik değildir.
• Konservasyonu zor olan sert ahşap eserlerde başarılı sonuçlar alınmıştır.
Uygulamanın Dezavantajları:
• Pahalı bir uygulama yöntemidir, küçük olan ahşap eserler için uygundur
• Organik solventler zehirli, patlayıcı ve yanıcıdır.
• Esnekliği yoktur
4. Alkol-Eter-Reçine Metodu
• Alkol-eter metodunda uygulanacak işlem sırasının şu şekilde izlenmesi tavsiye edilmektedir:
1. Suya doymuş ahşap dikkatle yıkanmalıdır.
2. Suya doymuş ahşap içerisindeki tüm su, alkol ile yer değiştirinceye kadar birbirini izleyen alkol (etanol veya isopropanol) banyolarında bekletilir.
3. Objedeki tüm su, alkolle yer değiştirdikten sonra eterle tüm alkolün yer değiştirmesi için obje birbirini izleyen dimetil eter banyosunda bekletilmektedir.
4. Odun dokusunu sağlamlaştırmak, korumak ve bağıl nem değişikliğinden
kaynaklanan deformasyondan sakınmak için uygulama sonrasında %10-20 oranında dammar reçine (doğal reçine), kolofan veya polivinilalkol (PVA)’de ahşabın yüzeyine sürülerek ortamdaki nem değişiminden etkilenmesi engellenebilir.
5. İşlem tamamlandıktan sonra riskli olmayan objeler vakum altında hızlı bir şekilde
kurutularak eter hızla uçundur.
• Alkol-eter metodu açık renkli ve yoğunluğu düşük ağaç odunlarının doğal bir görüntü kazanmasını sağlamaktadır.
• Dehidrasyon prosesinin etkin olabilmesi için kullanılan alkollerin ve eterin susuz
(saf) olması gereklidir. Birçok obje için sadece alkol ve asetonla dehidrasyon prosesi tercih edilmekle beraber, maliyetin yüksek olması nedeniyle pratikte sadece küçük objelere uygulanmaktadır.
• Ayrıca, alkoller ve özellikle eter patlayıcı ve yanıcı olduğundan, güvenlik önlemleri
alınmalıdır.
5. Alkol-Kâfuru Metodu
• Kafur ağacı (Cinnamomum cyy), defnegiller (Lauraceae) familyasından, 20–
30 m uzunluğa ulaşabilen bir ağaç türüdür. Vatanı Güney Çin, Güney Japonya gibi uzak doğu ülkeleridir. Kafuru (Camphora), kafur ağacının yaprağında, gövde kabuğunda ve odununda bulunan yağ hücrelerinden meydana gelir ve yaşlı gövdelerde yarıklar içerisinde kristalleşir.
• Alkol-kâfuru metodu esasen alkol-eter dehidrasyon metoduna benzemekte, fakat işleme geçici bir daldırma maddesi olan kâfuru ilâve edilmektedir.
• Odun dokusu içerisindeki su öncelikle alkolle, daha sonra kâfuru ile değiştirilmekte, kâfuru odun dokusundaki hücre çeperlerini ve boşluklarını doldurduktan sonra hücre çeperleri üzerinde herhangi bir yüzey gerilim etkisi yapmadan yavaşça süblimleşmektedir (katı halden gaz haline dönüşmektedir).
• Bundan sonra ahşapta kollaps, daralma ya da deformasyon görülmemekte, işlem gören ahşap açık renkli ve hafif olmaktadır. Metotta kullanılan kâfuru, alkollerin herhangi birinde çözülebilmektedir.
http://www.yasemin.com/saglik/haber/2748990-kafur-agacinin-faydalari- nelerdir-kafur-hangi-hastaliklara-iyi-gelir