• Sonuç bulunamadı

TELEOLOJİK KANIT

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TELEOLOJİK KANIT"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TELEOLOJİK KANIT

• Bu kanıt kozmolojik kanıtın hudûs versiyonunda olduğu gibi alemin varlığından hareket etmez, temel olarak, alemdeki düzenliliğin Tanrı’nın varlığını gösterdiğini ileri sürer.

• Literatürde, «nizam ve gaye», «inayet» ve «tasarım» gibi adlar bu kanıtın çeşitli versiyonları için kullanılmıştır.

• İbn Rüşd, W. Paley, M. Behe, W. Dembski ve R. Swinburne bu kanıtı savunmuşlardır.

• İbn Rüşd: Evendeki bütün doğal düzen, insan ve diğer canlıların ihtiyaçlarını karşılamak ve onların yaşamalarına imkan vermek üzere işlemektedir.

• Bu durum, bizi, bu düzenin bir tesadüf eseri değil de mutlak bir irade tarafından amaçlı bir şekilde yaratıldığı sonucuna sevk eder.

• Çünkü, bütün unsurlarıyla bir fiil için «uygun» bulunan her şeyin tek bir amaca

yönlendirilmiş olduğunu ve dolayısıyla yaratılmış olduğunu düşünmek son derece

makuldür.

(2)

W. Paley ve Saat-Evren Benzetmesi

• Alemin tamamı tek biçimli bir taş gibi değildir, aksine çok sayıda

parçası birbiriyle uyumlu olarak çalışan/işleyen bir saate benzer. Bu açıdan alemdeki düzenli işleyiş açıklama ister.

• Şimdi bir saatin yapısı ve işleyişinin, bizi, saati yapan ve tasarlayan birinin olduğu fikrine götürmesi ne kadar doğal ve zorunlu ise aynı şekilde saatten daha kompleks ve büyük olan evrendeki düzenli

işleyişin de bizi, bu düzeni birinin tasarladığı düşüncesine götürmesi haydi haydi doğaldır ve kaçınılmazdır.

• İtiraz: Peki evrendeki düzenin Tanrı dışında bir açıklaması olamaz mı?

(3)

Evrendeki Düzen ve Evrim Teorisi

• Evrim teorisi canlı varlıklar ile çevreleri arasındaki düzenliliğe ve uygunluğa dair Tanrı açıklaması dışında bir açıklama sunabilir mi?

• Bazıları evrim teorisinden hareketle, çevrenin canlılar için uygun hale getirilmiş olmadığını aksine canlıların çevreye uygun hale gelmek için geliştiğini, dolayısıyla, ortada bir tasarımın olmadığını ileri sürmüştür.

• Cevap: Evrim Tanrı’nın varlığını yanlışlayacak bir sonuç doğurmak zorunda değildir. Evrimin natüralist, ideolojik yorumu bu teoriyi Tanrı’nın varlığı aleyhine istismar etmektedir.

• Esasen evrim kuramı Tanrı’nın varlığı konusunda tarafsız bir konumdadır. Nitekim birçok teist, Tanrı’nın, yaratma eylemini evrim gibi bir yasa ve sürece bağlamasını mümkün görmektedir.

• Ancak bunu mümkün görmekle doğru olduğunu söylemek arasındaki fark gözden kaçırılmamalıdır.

(4)

M. Behe ve «İndirgenemez Karmaşıklık»

• Canlıların yapısına dair bilimin geldiği nokta canlılığın moleküler bir olgu olduğudur. Yani her canlı, bir makinenin parçaları/dişlileri gibi birbiriyle uyumlu bir şekilde çalışan moleküler düzeyde hassas ve karmaşık bir biyolojik sistem oluşturmaktadır.

• M. J. Behe, bilimin deşifre ettiği bu hassas karmaşıklığın Darwin zamanında bir kara kutu olduğunu, bu karmaşıklığın Darwinci bir indirgemeyle

açıklanamayacağını ileri sürer.

• Behe’ye göre, canlılarla ilgili bilimin sunduğu resim, teleolojik kanıtın dayandığı akıllı tasarım düşüncesini çürütmek bir yana açık bir şekilde

desteklemektedir. Zira bugün tasarımın boyutları ve hassas ayarları Darwin

dönemine göre çok daha netleşmiştir.

(5)

Evrim Neyi Açıklar Neyi Açıklamaz?

• Evrimin canlılar arasındaki etkileşime hatta canlılığın kaynağına ilişkin bir açıklama sunmuş olduğu kabul edilse bile bu hala nihai bir açıklama olmayacaktır.

• Bu sefer evrimin neden başka değil de bu yasalar ve düzen çerçevesinde gerçekleştiği sorusu ortaya çıkar.

• Evrim yasaları, belli kimyasal ve fiziksel yasaların sonucu olduğuna göre «neden başka yasalar değil de bu yasalar var olmuştur?» sorusu cevaplanmalıdır. Çünkü bu yasalar olduklarından farklı olsalardı evrim süreci de ortaya çıkmayacaktı.

• Bu süreç 15 Milyar önceki evrenin başlangıç koşullarına ve bu koşullarda ortaya çıkan yasalara kadar gider.

• Bilim, evrenin büyük patlama yoluyla oluşumu esnasında madde-enerjinin çok çok hassas bir yoğunluk ve gerileme hızına sahip olduğunu söylemektedir. Bu hassas-ince ayar, sürecin yaşamın ortaya çıkışını mümkün kılacak şekilde gelişmesini temin etmiştir.

• Evrenin niçin tam da bu yasaları ortaya çıkaracak şekilde var olduğu ve geliştiği sorusu, en iyi, böyle olmasını amaçlayan Tanrı’nın fiiliyle açıklanabilir.

(6)

Büyük Patlama’nın Ateist Yorumu

• Evrenin ilk oluşum koşulları canlıların yaşamasına imkan vermeyen bir durumdadır. Yani evren canlıların ortaya çıkması için uygun bir

duruma, var olduktan çok sonraları gelmiştir.

• O halde canlılar için elverişli olmayan bu başlangıç koşulları Tanrı tarafından yaratılmış olamaz.

• Cevap: Tanrı en iyi koşulları yaratabilir fakat yaratmak zorunda değildir.

• Yine Tanrı’nın canlı varlıkların var olması ve yaşam sürmesi için uygun

olan koşulları en baştan yaratması da bir zorunluluk değildir. Tanrı bu

koşulları aşama aşama yaratmış da olabilir.

(7)

Teleolojik Kanıta Yön Veren İlkeler

• Sonuçlar birbirine benziyorsa, bu sonuçları meydana getiren nedenler de birbirine benziyordur.

• Bir saat gördüğümüzde «bunu mutlaka biri tasarlamıştır» diyorsak, evrendeki düzen karşısında da bir tasarımcı aramak durumundayız.

• Peki saatteki tasarım ile evrendeki tasarım arasında yeteri kadar benzerlik var mıdır?

• David Hume bu ilkeye itiraz etmiş ve deneyimimiz kapsamında olan neden-

sonuç ilişkilerinden deney alanımızın ötesindeki neden-sonuç durumlarına dair çıkarım yapamayacağımızı ileri sürmüştür.

• Hume’a göre evrendeki nedenselliğin tespiti o kadar da açık değildir. Evrendeki

düzenliliğin bir nedenden kaynaklandığına dair bir tecrübemiz yoktur.

(8)

Hume’un İtirazlarının Değerlendirilmesi

• Evrendeki düzenliliğin nedenine ilişkin doğrudan bir tecrübeye sahip olmadığımız hususu bu düzenin arkasındaki nedeni soruşturan bir rasyonel faaliyeti dışlamaz.

• Tabi ki yaşadığımız dünyada insani düzlemde meydana gelen neden-sonuç ilişkisiyle Tanrı-evren arasında söz konusu nedensellik düzlemi farklılaşacaktır. Bu noktada birebir uygunluk beklemek doğru değildir.

• Esasen bu farklılık, bizi ‘evrendeki düzenin ve tasarımın bir nedeni olmadığı’

düşüncesine götürmekten ziyade bu tasarımın nedeninin insan gibi olmadığı düşüncesine götürür.

• Ör. evrenin tasarımcısı olan varlığın bilgisinin ve kudretinin insanla kıyaslanamayacak derecede mükemmel olduğunun düşünülmesi doğaldır.

• Fakat nedensel düzlemde bazı farklılıkların olduğu düşüncesi, arada hiçbir benzerliğin

olmadığı düşüncesini doğurmamalıdır.

(9)

Teleolojik Kanıt ve Tanrı’nın Birliği

• Hume, tasarım düşüncesinden hareket edilmesi durumunda, sonuçta tek bir Tanrı’nın değil birden fazla Tanrı’nın varlığının kabul edilmesi ile karşı karşıya kalabileceğimizi iddia eder.

Şöyle ki;

• Evrendeki tasarımla Tanrı arasındaki nedenselliğin, dünyadaki tasarım eseri nesnelerle

nedenleri arasındaki ilişkiye benzetilerek izah edilmesi durumunda, nasıl ki bir eseri birden fazla kişinin yardımlaşarak ortaklaşa tasarladığını düşünmek makulse, aynı şekilde evreni de birden fazla tasarımcının tasarladığını düşünmek makul olacaktır. Bu ise teistlerin kabul

edebileceği bir sonuç değildir.

• Cevap: Burada birden fazla Tanrı’nın karşılıklı yardımlaşma ve işbirliğine ihtiyaç duyması, Tanrı kavramı ile tutarlı olmayan bir durum oluşturmaktadır. İhtiyaç duyan bir varlık Tanrı olamaz.

• Basitlik ilkesi gereği bir Tanrı ile açıklayabildiğimiz bir durumu birden fazla Tanrı ile açıklamak için bir gerekçe yoktur. O halde evrendeki tasarımı tek bir Tanrı ile açıklamak en rasyonel

seçenektir.

(10)

Kaynaklar

• Reçber, M. S. (2016). «Tanrı’nın Varlığı’nın Delilleri», Din Felsefesi: El Kitabı, ed. Recep Kılıç ve Mehmet Sait Reçber, Ankara:

Grafiker Yayınları, ss. 123-154.

• Peterson M. vdğ. (2003). Akıl ve İnanç: Din Felsefesine Giriş, (çev. Rahim Acar), İstanbul: Küre Yay.

• Collins, R. (2017). «Teleolojik Argüman», Din Felsefesi: Klasik ve Güncel Meseleler, Ed. Paul Copan ve Chad Meister, (çev.

Aydın Çavdar), İstanbul: Ayrıntı Yay. ss. 143-160.

• Collins, R. (2013). «Tanrı, Tasarım ve İnce Ayar», (çev. Fehrullah Terkan), Allah, Felsefe ve Bilim, ed. Caner Taslaman & Enis Doko, İstanbul: İstanbul Yayınevi, ss.175-225.

• Paley, W. (2013). «Kıyasa Dayalı Teleolojik Argüman», ss. 286-289.

• Betty, L. S. & Cordell, B. (2013). «Antropiye Dayanan Teleolojik Argüman», ss. 297-309.

• Behe, M. J. (1998). Darwin’in Kara Kutusu, çev. B. Çekmece, İstanbul: Aksoy Yay.

• Hume, D. (2004). Din Üstüne, çev. Mete Tunçay, Ankara: İmge Kitabevi.

• Plantinga, A. (2013). «Naturalizme Karşı Evrimsel Argüman», (çev. Fehrullah Terkan), Allah, Felsefe ve Bilim, ed. Caner Taslaman & Enis Doko, İstanbul: İstanbul Yayınevi, ss.175-225.

• Plantinga, A. (2009). «Dawkins Karmaşası: Natüralizm Saçmalığı», (çev. Engin Erdem), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 50:1 (2009), ss. 179-191.

• Swinburne, R. (2001). Tanrı Var mı?, çev. Muhsin Akbaş, Bursa: Arasta Yay.

• Swinburne, R. (2013). «Tanrı’nın Varlığı Hakkındaki İnce Ayar Kanıtını Yeniden Değerlendirme», (çev. Zikri Yavuz), Allah, Felsefe ve Bilim, ed. Caner Taslaman & Enis Doko, İstanbul: İstanbul Yayınevi, ss. 227-256.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Fare ve sıçan büyüme hormonu geni için ortalama nükleotid değişim hızı 8x10 -9.. Moleküler

Evrim kuramının gerçe ği yansıtmadığı yolundaki savlar bundan elli yıl önce kulağa hoş gelebilirdi.. Artık

Lokal Nedenler: Erken Süt dişi kaybı, Süt dişi retansiyonu, Ark darlığı, Daimi diş germlerinin malpozisyonu, Süpernumere dişlerin varlığı,

“bu çok sıkıcı işlemler tipik olarak daha çok tür ve çok daha fazla özellik içeren gerçek filogenetik analizler söz konusu olunca bilgisayar programları ile

-çerçeve kaymasına neden olup, protein işlevini yok edebilir -kontrol bölgesine girer, ifadeyi değiştirebilir, engelleyebilir -konak genin mutasyon hızını arttırabilir.

Alel sıklığı ya da Genotip sıklığında meydana gelen değişimlere neden olan etmenler evrimin mekanizmalarıdır. Evrim kuramını anlamak için burada kullanılacak olan

Sarıların oranının 0’a yaklaşması 100’e yaklaşmasından daha olasıdır Kahverengilerinde 100’e yaklaşması daha olasıdır ve bu oran %80’dir... Bölüm 10

yy’da Maya şehirlerinde bulunan hiyerogliflerin (Maya Kodeksleri) dinsel, bilimsel, tarihsel ve astrolojik birçok bilgiyi içermesine rağmen, ilkel ve hurafeye dayalı