• Sonuç bulunamadı

TEMELİ KANSERİN MOLEKÜLER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TEMELİ KANSERİN MOLEKÜLER"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KANSERİN MOLEKÜLER

TEMELİ

Kanser dünya çapında büyük bir sağlık

problemidir. Kanser insidansı ve mortalite oranı

sürekli

artış

göstermektedir.

Mevcut

kemoterapötik ajanlar toksisite, yan etkiler ve

ilaç direnci gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak ileri

evre kanserde çok az sağ kalım faydaları

sağlamaktadır. Bu hastalığın tedavisinde kullanılan

başlıca tedavi şekilleri cerrahi ve kemoterapidir.

Tedavi yanıtları hormona bağımlı kanserler için

oldukça umutsuzdur.

(2)

http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs297/en/

Dünya Sağlık Örgütü tanımına göre: Kanser

hücrelerin kontrolsüz büyümesi ve yayılmasıdır.

Vücudun herhangi bir kısmını etkileyebilir. Büyümesi

sırasında çoğu zaman çevreleyen dokuya da yayılır ve

uzak bölgelere metastaz yapabilir. Pek çok kanser

türü sigara dumanı gibi yaygın risk faktörlerine olan

maruziyetten kaçınarak önlenebilir. Bunun yanında,

kanserlerin önemli bir yüzdesi erken teşhis

edildikleri taktirde cerrahi, radyoterapi veya

kemoterapi ile tedavi edilebilir.

(3)

Sağlam çok hücreli bir organizma sabit büyüklüğünü korumak ve yaşlanan, hasarlı ve anormal hücreleri ortadan kaldırabilmek için hücre oluşum ve hücre ölüm oranlarını eşitlemelidir. Hücre ölümünün düzenlenmesindeki anormallikler hem dejeneretif hem de neoplastik hastalıkların patojenezine neden olacaktır.

(4)

Pek çok karsinojen hücre DNA’sını bozabilmekte veya

doğru DNA replikasyonu için gerekli olan enzimlere

engel olmaktadır. Hücre bu gibi bir hasara, hasarın

onarılmasına kadar hücre bölünmesinin geciktirilmesi,

apoptozun indüklenmesi veya hücre siklusunun

ilerlemesi ile yanıt verebilir. Apoptoz malign

transformasyonu önlemenin etkili bir yöntemi olarak

görülmektedir çünkü genetik lezyonları olan hücreleri

ortadan kaldırabilir.

(5)

Hücrelerin tamamen olgunlaşmadan bölünmeye başlaması olan kanser, hücre düzeyinde oluşan kalıtsal değişimlerin sonucu oluşur. Kanserleşen hücre kalıtsal olarak yavru hücrelere aktaracağı bazı yeni özellikler kazanmıştır. Örneğin:

(6)

Kanserleşen

hücre

üreme

kontrolünü

kaybetmiştir. Normal hücrelerde gereksiz

çoğalmayı önleyen inhibisyon mekanizması

kanser

hücre

üzerindeki

etkisini

kaybetmiştir.

Kanserleşen hücre dokuya özgüllüğünü

kaybetmiştir. Kökeni ne olursa olsun artık

tamamen farklı özelliklere sahiptir ve

herhangi bir dokuya kan veya lenf yoluyla

giderek yerleşebilir.

(7)

Kanserleşen hücrede farklılaşma gerilemiştir.

Çeşitli kanser hücrelerinin embriyonel hücre

özelliklerini gösterdiği belirlenmektedir.

Kanserleşen

hücrenin

antijenik

özellikleri

değişmiştir.

(8)

• Kanserleşen hücrenin metabolizması değişmiştir.

Genellikle şeker alınımı artmış ve aerobik solunum oranı yükselmiştir. Bu durum Warburg etkisi olarak bilinir. Otto Warburg 1921’de tümör hücrelerinin oksijenli solunumla alırı miktarda glukoz kullandığını ve laktat oluştuğunu gözlemlemiştir.

(9)

Günümüzde hızla büyüyen tümör hücrelerinde

yüksek oranda glukoz alımı ve glikolizde, TCA

döngüsündeki

aktivitede,

glutamin

alımı

ve

kullanımında, lipid ve nükleik asit sentezinde artış

gibi bazı özgün metabolik fenotiplerin mevcut olduğu

gösterilmiştir.

Çünkü hızla çoğalacak olan kanser hücrelerinin

tüm biyomoleküllerini sonraki hücrelere aktarmaları

için iki katına çıkarmaları, hızla ATP, NADH, NADPH

gibi koenzimleri sentezlemeleri gerekmektedir.

(10)

Kanser hücreleri genel özellik olarak büyük

nükleus, daha az sitoplazma içerirler. Dış

kaynaklı mitojenler olsun ya da olmasın çoğalma

kapasitesine sahiptirler, inhibitör uyarılarına

yanıt vermezler, apoptoza dirençlidirler, sınırsız

çoğalma

kapasiteleri

vardır,

anjiyojenezi

uyarırlar, genomik kararsızlık gösterirler ve

kontakt inhibisyon kaybıyla çevresindeki ve

uzaktaki dokulara yayılma (yani metastaz yapma)

özelliğine sahiptirler.

(11)

Eğer çoğalan hücreler sınırlı bir bölgede hapsolmuşsa benign (iyi huylu), hücre çoğalması kontrolsüz olarak bulunduğu bölgeden yakın dokuya invazyon yapıyor ya da uzak dokulara metastaz yapıyorsa

malign (kötü huylu) olarak adlandırılırlar. Kötü huylu

(malign) tümör genel adı altında incelenen ve pratikte kanser olarak adlandırılan hastalıklar değişik sınıflandırmalara tabidir.

(12)

• Epitelyal dokulardan (endodermal ve ektodermal

kökenli) türeyen hücrelerden oluşan kötü huylu tümörlere karsinom denir. Kanserlerin çoğu karsinomdur. Ör. bazal hücre karsinoması (en yaygın görülen cilt kanseri tipidir. Epidermisin en alt tabakası olan bazal hücre tabakasında başlar. Genellikle kafa veya boyun gibi güneş ışığına maruz kalan alanlarda oluşur. Yavaş gelişir ve vücudun uzak bölgelerine yayılma olasılığı pek yoktur).

(13)

• Mezodermal kökenli hücrelerden oluşan kötü huylu

tümörler sarkom olarak adlandırılır. Diğer bir deyişle, kıkırdak, yağ, kemik, kas gibi bağ dokuda başlayan bir kanserdir. Ör. Ewing sarkoma (genellikle çocuklarda ve gençlerdeki kemik dokuda görülür; Kaposi sarkoma (kan damarları veya lenfleri kaplayan hücrelerden gelişir). Değişik dokulardan çıkan kötü huylu tümörlere lösemi, lenfoma, nöroblastoma vb. gibi özel isimler de verilebilir

(14)

Bir hücrenin kanserleşmesine neden olan değişimler nelerdir?

Kanser genellikle üç gen grubunun genetik ve epigenetik değişimleriyle oluşur: onkogenler, tümör

baskılayan genler ve DNA onarım genleri. Onkogenler

çeşitli tümörlerde saptanmış olan, kromozomlarda bulunan lokalize kanser genleridir. Bunlar kanser hücrelerindeki kontrolsüz çoğalmayı başlatan etkenlerdir.

(15)

Onkogenler, proto-onkogenlerin ya mutasyonla aktive olan ya da aşırı eksprese edilen mutant formlarıdır. Proto-onkogenler hücrelerde normal replikasyon, hücre bölünmesinin pozitif kontrolüyle ilgilidir. Bunlar normal hücre döngüsünü ve bölünmesini düzenleyen genler olarak 5 grupta toplanabilir: büyüme faktörleri, büyüme faktör reseptörleri, sinyal ileticiler, transkripsiyon faktörleri ve programlı hücre ölümü (apoptoz) düzenleyiciler.

(16)

Tümör baskılayıcı genler: Onkogenlerin aksine,

hücreleri DNA hasarına karşı korumak ve DNA onarımının yapılması için büyüme sinyallerini baskılayan, hücreyi yaşlanmaya ve apoptoza yöneltmek için hücre döngüsünü durduran genlerdir.

DNA onarım genleri: DNA hasarının algılanması ve

giderilmesini sağlayan genlerdir. İnsanda yanlış eşleşmesi (mismatch), baz ve nükleotid kesme-çıkarma onarımı, rekombinasyonel onarım gibi DNA onarımı yaparlar. Mutasyonla etkisiz hale getirilirlerse proto-onkogenleri aktif onkogenlere dönüştüren, tümör baskılayan genleri inaktif hale getiren mutasyonlar artar.

(17)

Kanser geninin aktivasyonunda rol oynayan etkenler çeşitlidir:

• Somatik mutasyonlar,

• Fiziksel etkenler (başlıca radyasyon),

• Kimyasal etkenler (Kimyasal mutajenler), • Virüsler

(18)

Bunlardan virüslere bakacak olursak:

• Virüsler : Kanserli hastaların %15-20 kadarının kanser

nedeni virüslerdir. Ör: hepatokarsinoma, serviks kanseri, Burkitt lenfoma, Kaposi sarkomu.

Tümör virüsleri DNA genomlu (ör. papilloma ve adenovirüsler) ve RNA genomlu (ör: HTLV ve HIV gibi retrovirüsler) olarak iki farklı tipte etkilidir.

(19)

Bunlardan retrovirüsler iki değişik mekanizmayla etki gösterirler:

a) Transdüksiyon: Öncelikle konakçı genomuna entegre olurlar, daha sonra buradan çıkarken beraberlerinde mutant onkogeni de kopyalarlar. Böylece bir başka hücreyi enfekte ettiklerinde onkogeni de taşımış olurlar.

b) Transkipsiyon: Virüs genoma entegre olduğunda kendi genomunda bulunan ve LTR olarak bilinen promotör benzeri bölgeleri sessiz duran bir proto-onkogenin yanına sokar ve aktif hale getirirler.

(20)

Kanserle ilgili bazı önemli bilgiler (WHO):

• Her yıl yaklaşık 14 milyon yeni kanser vakası ortaya

çıkmaktadır. Bu rakamın sonraki 20 yılda 22 milyona çıkması beklenmektedir. 2012 yılında kanserle ilgili ölüm sayısı 8.2 milyon olmuştur.

• Erkeklerde en yaygın görülen kanserler: akciğer, prostat,

kolorektum, mide ve karaciğerdir.

• Kadınlarda ise meme, kolorektum, akciğer, serviks ve

(21)

Kanser ölümlerinin yaklaşık üçte biri bazı

davranışsal ve diyetsel risk faktörlerine

bağlıdır: yüksek vücut kitle indeksi, düşük

meyve ve sebze tüketimi, fiziksel aktivite

eksikliği, tütün kullanımı, alkol kullanımı.

Tütün kullanımı kanser için en önemli risk

faktörü olup, küresel kanser ölümlerinin

yaklaşık %20’sinden ve küresel akciğer kanseri

ölümlerinin yaklaşık %70’inden sorumludur.

(22)

Yine 2012 yılı verilerine göre en sık görülen

kanser ölümlerinde akciğer kanseri önde

gelmektedir (1.590.000 ölüm). Bunu karaciğer,

mide, kolorektal, meme ve özofageal kanser

(400.000) izlemektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

 Bilinen en küçük hücre bakteri , en büyük hücre deve kuşu yumurtası sarısı ve en uzun hücre ise yaklaşık 1 m olan sinir hücresi dir.... Hücre Yapısı –

Klinik flikayetlerin s›kl›k s›ras›na göre; dört hastada bafl a¤r›s›, alt› hastada nöbet geçirme, befl hastada konufl- ma bozuklu¤u, dört hastada hareketlerde

Diyabe- tik makuler ödem klinik olarak fokal ve diffüz olmak üzere ikiye ayrılırken, optik koherens tomografi (OKT)'de süngerim- si retinal şişme, kistoid maküler

Besin moleküllerinin yanması ile biyolojik düzenin oluşturulması (hücrelerin kaosa yönelen bir evrende bir düzen adacığı oluşturabilmeleri ve sürdürebilmeleri

The association of pre-treatment neutrophil to lymphocyte ratio with response rate, progression free survival and overall survival of patients treated with sunitinib

Cerrahi dışı mevcut diğer seçenekler küçük, yüzeyel lezyonlarda etkili olmasına rağmen güncel tedavi seçeneklerinden olan hedgehog sinyal yolak inhibitörleri

Amaç: Bu çalışma ile Ankara Onkoloji Hastanesi'nde gerçekleştirilen bazal hücreli karsinoma (BHK) ameliyatlarını retrospektif olarak değerlendirmek ve elde

Hastalık riskinin 7 yaşından büyük köpeklerde ve 9 yaşın üzerindeki kedilerde arttığı (Alecsandru ve Cornel 2007) ve erkeklerde daha çok görüldüğü