. ZAHiRi VE SELEFi DiNYORUMU
.· KURAMER .
İstanpul29 Mayıs Üniversitesi Kur'an Araştımıalan Merkezi Yayınlan
KURAMER Yayınları: 41 ilmi Toplantılar Serisi: l l
ZAHiRi VE SELEFI DİN YOR:UMU
Editör
Prof. Dr. Sönmez Kutlu
Yayın Koordinatörü M. 1\ıran Çalışkan
Kapak ve Sayfa Tasanmı Furkan Selçuk Ertargin
Sempozyuuı Yeri ve Tarihi: 28 Nisan 2018
İslam Araşormal an Merkezi (İSAM), Bağlar başı, Üsküdar/İstanbul
Basım ve Cild: Asya Basım Yayın San. Tic. Ltd. Şti.
15 Temmuz Malı. Gülbahar Cad. No: 62/B Güneşli-Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 693 00 08.
S ertifika No: 36150
Birinci Basım: İstanbul, Kasım 2019 ISBN 978-605-9437-35-6
© Her hakkı mabfuzdur.
Yayıncının izni olmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz.
Kaynak gösterilmek şartıyla ikti b as edilebilir.
KURAMER
ElmalıkentMah. Üniversite Cad. No: 4 B Blok Kat: 3 34764 Ümraniye 1 İstanbul +90 216 474 08 60 1 2910
www.kuramer.org
Doç. Dr. Mustafa Karagöz
Erciyes Üniversitesi ilahiyat Fakültesi
Zahiri-Selefi Din Y orumu Se mpozyumu-Gene l Müz akere
'1
Zihiri Selefi Din Yorumu" konulu sempozyuro KURAMER'in sempoz- }'U;ffi serisinin önemli bir halkası olarak 28 Nisan 2018 Cumartesi günü İstan
bul29 Mayıs Üniversitesi-İSAM Konferans Salonu'nda icra edildi. Yorum söz konusu olduğunda farklı yorum türlerinin oluşrurduğu yelpazenin bir ucuoda
batıni ve işan yorum, diğer ucunda ise zihiri ve liteealist yorum yer almakta-
dır. Maslahatçı yaklaşım ya da malclsıdi yorum ise lafizla yetinmeyip anlam ve amaca atıf yapması yönüyle diğer iki yorum tarzından farklılaşmaktadır .ı Bu yönüyle KURAMER tarafindan 29 Nisan 2017 tarihinde "Modern Dünyada
Kur'an'ın Yeri: Malclsıdi Tefsire Doğru" başlığı alcında ve l l Kasım 2017 ta- rihinde "Kur' an' ın Bat.ıni ve İşar1 "Y;orumu" başlığıyla düzenlenen sempozyum- larla bunların aleabinde tertip edilen "Zahiri Selefi Din Yorumu" sempozyumu birbirini .tamamlar mahiyettedir.2
Sempozyuroda sunulan tebliğierin meselenin fikıh, mezhepler tarihi, ha- dis ve tefsir alanındaki yansımalarını ortaya koymak amacıyla belidendiği an-
laşılmaktadır. Bu yönüyle tebliğ konularının ve tebliğcilerin seçiminde isabet göze çarpmaktadır. Sunulan tebllğlerden, dolayısıyla sempozyumun genelln-
1 Konuyla ilgili olarak bkz. H. Yunus Apaydın, İbn Hazm: zahirilik Düşüncesinin Teorisyeni, İSAM Yayuıları, İstanbul2017, s. 42.
2 Bu husus, "Kı.ı.r':ın'ın Batuıi ve İşiri Yorumu" sempoiyuroundaki açılış konuşmasında KURA- MER Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu tarafindan da beli.rtilmiştir. Bkz. Ali Bardakoğlu, "Açılış Konuşması", Kıır'an'm Batıni ve İ~ri Yonımıı, KURAMER Yayınları, İstanbul2018, s. 13.
..
433. . zahiri ve Selefi Din Yorumu
434
den şahsen istifa ettiğimi ve yeni bilgiler elde ettiğimi belirtınem gerekir.
Bu vesileyle, düzenlediği sempozyumlarla önemli konuları gündeme taşıyan
KURAMER yetkiWerine, tebliğ ve müzakereleri ile sempozyuma katkı sunan
kıymetli hocalarıma ve diğer katılımcılara yürekten teşekkür ederim.
Sempozyumun açılış konferansı ve sunulan tebliğler genel anlamda sem- pozyum ana başlığına uygun olduğu gibi sunumlarda da başlık-içerik uyumu söz konusuydu. Ancak "Seleflliğin tarihsel süreçte geçirdiği evreler", hatırladı
ğım kadarıyla iki konuşmada söz konusu edildi. Gerçi Selefiliği Sayın Sönmez Kutlu'nun dört, Sayın Mehmet Emin Özafşar'ın ise beş evre halinde ele alması, bir tür görüş zenginliği olarak değerlendirilebilir. Yine selefi düşüncenin ge-
lişimine dair her iki hocamızın yaptığı aşamalandırmada farklı yönlere yapılan
vurgular söz konusu olsa da doğal olarak ortak noktalar da bulunmaktaydı.
Bu durum iki konuşma arasında kısmen de olsa tedahüllere yol açtı. Ayrıca
selefi düşüncenin tarihsel süreçte geçirdiği kırılmalar ele alınırken mesele ge- nelde Vehhabilik hareketine ya da XIX. yüzyıla kadar getirilmekte. ve burada
noktalandırılmaktadır. Vehhabiliğin ve XIX. yüzyılın sonlarındaki ıslah ha- reketleri kapsamında dile getirilen kimi görüşlerin selefi düşüncenin yaşadığı
önemli kırılmalar cümlesinden olduğu bir gerçektir". Ancak kar).aatimce bugün
geldiğimiz noktada Sovyetler Birliği-Afganistan Savaşı, "ll Eylül" ve sonra-
sında Afganistan ile Irak'ın işgal edilmesi akabinde yaşanan gelişmelerin yanı sıra, "Arap Baharı" olarak adlandırılan olaylar da selefi düşüncenin gelişiminde
ve yaşadığı kırılmalarda3 değinilmesi gereken önemli bir. dönÜm noktasıdır.4 Zira bu olaylar selefi düşüncenin farklı ve yeni tonlarının ortaya'çıkmasına ve eski-yeni tonlarıyla birlikte geniş halk kesimlerini etkisi altına almasına yol açmıştır. İçinde yaşanılan dönemin, bir olgunun kırılma ya da evrilme dönemi olarak algılanıp tespit edilmesi çok kolay, belki de çok doğru olmasa da5 selefi
3 11 Eylül sonrası yaşanan kırılma hakkında deraylı bilgi için bkz. Mehmet Ali Büyükkara,
"ll Eylül'le Derinle.şen Ayrılık: Suudi Seleliyye ve Cihadi Selefiyye", Dini Arllftımıalar, 7/20 (2004), s. 205 vd.; Nurull:ıh Çakınakraş, İ!lami Hareketlerin Soryolojisi: Mısır'da Selefi Hnnktt, yüksek lisans reıi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2014, s. 114-119;
Bekir Alrun, Selefilik-Vebhabflik ve Türkiye'deki Faaliyetleri, yüksek lisans tezi, İstanbul Üniver- sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İs~anbu12015, s. 85-101.
4 "11 Eylül"ü içeren bir dönemlenclirme için bkz. Ferhat Koca, İslôm Diişiincesiııde Se/efi/ik: Genel Karakteristiği ve Gii11iimiizdeki Motiuasyo11lan, Ankara Okulu Yayınları, Ank:ıra 2016, s. 13-23.
5 "Zira insanın yaşadığı zamaru ve bu zaman içerisinde belli bir süreç içerisinde gerçekleşen olay ve olguları dondurması ve buna göre bir değerlendirme yapmasimümkün değildir." Bkz. Mus- tafu Karagöı, Tefiir Taıibi Yazımı ve Problemleri, Araştırma Yayınları, Ankara 2017, s. 127.
Genel Müzakereler ~ 435
düşüncenin bugünkü halinin Vehhablliğin ortaya çıktığı dönemdeki haliyle ya da 19. yüzyıl selefi hareketlerle aynı yapıya sahip olmadığını söylemek yanlış
olmasa gerektir.
Sempozyuma ilişkin bu kısa değerlendirmeden sonra, açılış konferansı, tebliğierin sunumu ve müzakereterin icrası sırasında edindiğim bilgi ve izleni- me ilaveten, daha önceki birikimimin yanı sıra sempozyum sonrası okumala-
rım ve düşünederim muvacehesinde bazı tespit ve değerlendirmelerde bulun- mak istiyorum.
Açılış konferansında Sönmez Kutlu Bey'in de dikkat çektiği üzere "se- lefi'' ya da "selefüik'', medlwü belirsiz tabirlerden birisi olarak karşımıza çık
maktadır. Bu belirsizliğin en önemli nedenlerinden birisi, kelimenin sözlük anlamının "geçmiş, geçen"6 şeklinde olmasıdır. '"Selef" kelimesinin anlamın
daki izaftliğe ilaveten, farklı kesimler tarafindan sıkça kullanılması, belirsizliği artırdığı gibi, kavramsaltaşmanın nerede başladığını tespit etmeyi de zorlaş
ttrmaktadır.7 "Selef" tabirinin İslamiliteratürde ilk. asırlardaki anlayışı işaret eden bir kullanıma sahip olması bu belirsizliği gidermeye yetmemektedir. Zira selefi olmakla ön plana çıkanların kendilerine bir şekilde ilk asırlardan refe- rans bulmaları mümkündür. Aynı şekilde birilerini selefi olar:ik nitelendiren- terin de bu nicelerneyi haklı çıkardığını düşündükleri referanslar bulmaları söz konusu olabilir. Hal böyle olunca bünyesinde geçmişten bir şeyler taşıması
itibariyle her söylem ve yaklaşım kendisini selefi olarak lanse edebilecek ya da herhangi bir söylem biçimi diğerleri tarafindan selefi olarak nitelendiri- lebilecekcir. Belki de "selefl' olarak adlandırılan yaklaşımların oldukça geniş
bir yelpaze oluşturması bu yüzdendif. Bir yandan İbn Teymiyye "Biz selefin yolundan gidiyoruz" derken, diğer yandan Vehhabiler de "Biz Seleflyiz" di- yebilmektedir. Ayrıca Muh~ed Abduh gibi düşünürler de "Selefi'' olarak
değerlendirilebilmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse söz konusu belirsizlik
"selefl' tabirinin çift yönlü istismar edilmesine yol açmıştır. Sonuçta görüş
lerine geçmişten referans bulmak isteyenler kendilerini "selefi'' olarak nite- lendirirken, kimi söylemler için ise olumsuz bir içerik ve çağnşırnla "selefi"
tabirinin kullanıldığına şahit olm:ık mümkündür.
6 Kelimenin anlamı için. bkz. Ebu Mansô.r Muhammed b. Ahmed el-Ezheri, Tebzlbii'I-Liiga,
dık. Riyad Zeki Kasım, :Qiru'l-Marife, Beyrut 2001, II, 1735.
7 Ahmer Yalçın, Selefi Diitiiııcenin Tarihsel Gelişiminde İbn Teymiyye, doktora reıi, Erciyes Üni- versitesi Sosyal BUimler Enstitüsü, Kayseri 2018, s. 17.
. . zahiri ve Selefi Din Yorumu
436
"Selefl' gibi "zahiri' tabirinin kullanımında da bir tür belirsizliğin söz _ konusu olduğu söylenebilir. Bu belirsizliğin nedeni, bir yanda Dav\ıd b. Ali (ö.
270/884) tarafindan kurulup, İbn Hazrn (ö. 456/1064) tarafindan sistematik hale getirilen bir fıkıh mezhebinin8 mevcudiyeti, diğer tarafran daha genel anlamda farklı söylem biçimlerinde tezahür eden ya da farklı söylem sahipleri tarafindan başvurulan zahiriyorum biçimlerinin v:ar oluşudur. Dolayısıyla belli
açılardan ortak yönleri bulunsa da "zahirllik" ile "zahiri yorum" tabirleri aynı
olguyu göstermemektedir. "Zahirilik'' ta'lll, re'y ve kıyas karşıtı olan ve buna göre belli bir sistem oluşturan fikhl bir yaklaşımın, bir mezhebin adıdır. "23.- hirf' tabiri ise Ehl-i hadis'in katı bir versiyonu olarak nitelendirilmesi ~üm
kün olan Zahirüik yaklaşımının yorum tarzı için kullanılabileceği gibi, tasav- vufun amaç ve yöntem.ine ya da batıni yaklaşıma karşıt olarak da kullanılabilir. 9 Kısaca ifade etmek gerekirse, kıyas karşıtı olmadığı için "zahiri' olarak
adiandıniması mümkün olmayan ve farklı mevkilerde konumlandırılabilecek çeşitli yaklaşımların ya da bunların yaptığı kimi yorumların ~'zahiri' diye ni- telendirUmesi mümkündür. Diğer bir deyişle, "zahiriyye" kapsamında değer
lendirilmesi doğru olmayan farklı mezhep veya yaklaşım bünyesinde dile geti- rilen kin:ii yorumlar, yorum tekniği yahut yöntemleri itibariyle "zahirf' yorum olarak nitelendirilebUir. Saym Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün tebliğinde çeşitli örneklerle ortaya koyduğu üzere, bu t3{Z yorumun izlerini sahabe dönemi- ne kadar götürmek mümkündür. Genel paradigma anlammda "zahiri' olarak nitelendirilmesi doğru olmayan .birçok ilim ya da müfessirin eserinde zahiri yorumun örneklerine şahit olunması da bunun bir göstergesidir. Ayrıca be- lirtmek gerekir ki bu anlamda "zahiri yorum" tabirinin kesin sınırlarınm oldu- ğunu düşünmek yaiultıcı olabilir. Sözgelimi mecaz karşıdığı zahiri yorumun bir türü olduğu gibi, mecazı kabul edenlerin yaptığı kimi yorumlar da belli
açılardan zahiri yorum kapsammda değerlendirilebilir.
SelefVselefllik ve zahirl/Zahmlik tabirlerine ditir yaptığımız bu tahlilden sonra, "Zahiri Selefi Din Yorumu" şeklinde belirlenen ve bu yönjiyle zahirl ve
8 zalı.irilik, Davıid b. Ali ve İbn Hazın hakk.ı"nda geniş bilgi için bkz. Yunus Apaydın, "Z3hi.riy- ye", DİA, İsronbul2013, XLIV, 93-100; Apaydın, "İbn Hazm", DİA, İstanbull999, XX, 39-52;
Nureddin Itr, "Davıid eı-Zahiri", DİA, İstanbul 1994, IX, 49-50.
9 Bu çerçevede ıahir nitelemesinin İslami literarürde birbiriyle bağlannlı üç farklı düzeyde kul- lanıldığı şeklindeki tespit önemlidir. Geniş bilgi için bkz. Apaydın, "Zihiriyye", DİA, XLIV,
93-94.
Genel Müzakereler . .
437
selefi yorumun aynı şeyler olduğu gibi bir çağrışuna yol açması muhtemel olan sempozyum başlığı hakkında şu değerlendirmeyi yapmak uygun olacaktır:
"zahiri Selefi Din Yorumu" başlığındaki zahiri ve selefi yorumun aynı şeymiş
gibi düşünülmesi çok doğru değildir. Zira zahiri yorumun bir mezhep boyutu
olduğu gibi bir de mezhep olmaktan öte çeşitli yaklaşımlarda değişik oranlar- da görülen bir anlarnalyorumlama biçimi olarak tezahür ettiği bir realitedir.
Selefi yorumun da kendilerini "Selefi'' olarak adlandıranlar bakunından bir mezhep boyutu bulunduğu gibi farklı kişi veya grupların söylemlerinde değişik
tonlarda selefiliğin bulunduğunu söylemek mümkündür. Fakat her iki tabir
aynı şeyi göstermemektedir. Bununla birlikte selefi söylemlerde en hakim ya da belirgin yönün zahiri yorum olduğu görülmektedir. Daha açık bir ifadeyle, zahiri yorumu ideolojik vb. amaçlarla ve kendi görüşlerinin dayanağı olarak kullanan selefi yaklaşımlar mevcuttur. Bu durumda sempozyum başlığındaki
"Zahiri Selefi Din Yorumu" ifadesinde geçen ve bizce aynı olguyu göstermeyen·
"Zahiri'' ve "Selefi'' tabirlerinin birbirini tamamlayıcı özelliğine dikkat çekmek gerekir. Bu çerçevede özellikle de kendilerini Selefi olarak adlandıranların ya da başkaları tarafindan bu şekilde adlandırılanların, görüşlerini destekleyen bir argüman olarak "zahiri" yorumu kullanması söz konusudur.
Bu noktada vurgulanması gereken ve Selefiliğin ne ölçüde zahiri oldu-
ğunun sorgulanmasını gerektiren bir husus da selefi çevrelerde yapılan kimi
yorumların ne derece zahiri olduğudur. Zira zahiri olarak nitelendirilmesi bir yana, selefi çevrelerde yapılan bazı yorumların Batınlliğe·kaydığından bile söz etmek mümkündür. Sözgelimi Sayın Prof. Dr. M. Zeki İşcan Bey'in tebliğini sunarken selefi akımların İslam algı~ına örnek olarak zikrettiği ve eleştirdiği,
"kelime-i tevhidi dil ile ikrar etmeniri tevhide yetmeyeceği", "bugün tevhidin tağuta karşı çıkmak, oy kuiıanmamak gibi eylemlerle gerçekleştiği"10 yönün- deki iddiaların zahiri bir yorum olarak değerlendirilmesi ne ölçüde doğrudur?
Bu tür iddialar konuyla ilgili hadis-i şerillerin yanı sıra "Ey Mürninleri Allah yolunda savaşmak ilzere yola çıktığınızda karşınıza çıkan yabancı kişilerin du-
rumunu iyi araştınn ve size Müslümanca barış teklif eden kimseye 'Sen mürnin
değilsin' demeyin ... "11 ayetinin zahiriyle çelişınernekte midir? Diğer bir deyişle
10 Bu ifadeler M. Zeki İşçan'm sunumu sırasında aldığım notlara dayanmaktadır. İfadelerin oriji- nalini yayınlanmış tebliğ .metninden teyit etmek uygun olacaktır.
ll Nisi 4/94. ayetin meali için bkz. Mustafu Öztürk (haz.), Kur'an-ı Kerim Meali: Anlam ue Yo- rum lvierkez/i Çeviri, Ankar:l Okulu Yayınları, Ankara 2014, s. 127. ·
. . Zahiri ve Selefi Din Yorumu
438
bu söylemler hem Kur'an'ın hem de hadislerin zahirinde dile getirilen hüküm- lerle çeliştiğine göre, aslında bir yönüyle batınl yorum değil midir?
Benzer bir durumu "Biz gökte burçlar (yıldız küme/eri) meydana getirdik"
ve böylece onu süsledik. Yıne biz gökyüzünü ilahl rahmetten kovulmuş olan her türlü şeytandan koruduk"12 ayetlerine selefi bi,r müfessir olarak nitelendirilen
Şankıtinin (ö. 1974) getirdiği yorumda da görmek mümkündür. Şankıt! bu ayetten hareketle, uzaya giderek orada uydu yapanların aslında bulundukları
yerde, yani dünyada kaldıklarını, dolayısıyla bunların yalancı oldukları sonucu- nu çıkarmaktadır. Üstelik bu yorumu daha önce hiçbir müfessirin yapmadığını belirtmekte ve meseleyi uzun uzadıya tartışmaktadır_. 13 Bahsi geçen ayetlerden bu sonuçlara ulaşılması ne derece zahid bir yorumun ürünüdür? Bu yorum ve değerlendirmeleri zahid olarak nitelernek doğru değilse, selefilerin zahiri paradigmadan hareket ettiklerini söylemek de tam anlamıyla doğru değildir.
Bizce daha doğru olan ·yaklaşım, selefllerin kendi görüşlerini desteklemek
amacıyla zahiri yorumu bir argüman olarak kullanmaları, yeri. geldiğinde ise bir tür batınİ yorum kabul edilebilecek yorumlar yapmış olmalarıdır. Sayın
Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar'ın tebliğ sunumunda dile getirdiği "Selefüik zahiri olamaz, bir yöntemi yoktur; selefüik olsa.olsa bir z~adır (olgudur)"
ve "Selefl yaklaşımlarda bir yöntemden ziyade; ortaya çıkan durumlara karşı
söylem geliştirilmesi, yani izienimlerden e~len bir yönelimsellik söz konu- sudur."14 şeklindeki ifadeler bu anlamda ön'emlidir. .
Dikkat çekilmesi gereken önemli bir husus da zahiri yorum tarzını benim- seyenlerin herhangi bir ayeti hep aynı şekilde aniayıp anlamadığı sorusudur.
Eğer zahiri olduğunı.ı söyleyenierin yahut zahiri olarak lanse edilenlerin hepsi herhangi bir ayeti her zaman aynı şekilde anlamıyorlarsa, bu durumda hangi za- hiri yorumun daha doğru olduğunun kriteri ne olacaktır? Dahası tek bir zahiri yorumdan söz etmek mümkün olacak mıdır? Bu durumda zahiri yorum yaptık
larını söyleyerek nassın gücünü istismar etmek isteyenlerin, aslında nassın
za-
hirine değil, o nastan kendi anladıklarına sarıldıkları ortaya çıkmış olmaktadır.
12 Hicr 15/16-17. ayetinmealinde Mustafa Öztürk'ün ayete dair yaptığı tercümeden istif.ıde edil- miştir. Bkz. Öırürk, Kur'an-ı Kerim Meali, s.-302.
13 Muhammed el-Emin b. Muhammed ei-Muhtir el-Cekeni e.ş-Şinkıti, Edvô.rı'l-Beyô.n fi !za-
bi'I-Krır'ô.ıı bi'I-Krır'ô.n, Daru Alemi'l-Fevaid, yy. ry., ill, 145-160. Konuyla ilgili olarak ayrıca bkz. Mustaf.ı Karagöz, Selefi Yorumlan Bağlamında Şenkltl veAdvtlrı'I-Beyaıı Adlı Teftiri, yük- sek lisans tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstirüsü, Kayseri 2001, s. 39-40.
14 Bu if.ıdeler, Mehmet Emin Öıafşar'ın sunumu sırasmda aldığım nodara dayanmakr:ıdır. İf.ıde.:
)erin orijinalini yayınlaruruş·tebliğ metninden teyit etmek uygun olacaktır.
Genel Müzakereler ~ 439
Geldiğimiz noktada kavram kargaşasının önüne _geçmek ya da var olan
kargaşayı azaltmak adına zahiri, barın! ve makasıd! yorumun hangi yaklaşım ve mezheplerde hangi tonlarda bulunduğunu derli toplu gösteren bir çalışma veya
çalışraya ihtiyaç okluğunu söylemek gerekir. Tam anlamıyla kesin sonuçlara
ulaşılmasını beklemek doğru olmasa ve kesin sonuçlara ulaşmak mümkün ol- masa da yapılacak bu çalışma sayesinde zahiri, batın!, selefl, Ehl-i hadis, Ehl-i re'y gibi terimierin birbiriyle ilişkileri, zıtlıkları ve hangi yaklaşımda ne ölçüde bulunduğu konusunda ana hatlarıyla fikir sahibi olun.abilir. Bu sayede klasik ve modern ana akımların bu yorum geleneklerinden ne ölçüde etldlendiği konu- sunda zihinlerde daha net bilgi ve fikirlerio oluşacağını düşünüyorum.
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki kültürümüzde zahiri, selefi, batınİ
vb. çeşitli yorum örnekleri bulunmakta olup bugün herhangi bir yaklaşıma
mensup olanlar kendi görüşlerine gelenekten bir şekilde referans bulabilirler.
Bugünkü Müslümanlar olarak biz gelenekte var olan yorumlardan sorumlu
değiliz. Fakat bunlardan hangisini ön plana çıkardığımız ve hangisini kendi- mize paradigma olarak seçtiğimizden sorumluyuz. Ayrıca bugüne kadar oldu-
ğu gibi bugün ve bundan sonra da zahiri ve selefi yorumlar olacaktır. Bu tarz
yorumların hatalı yönlerini ortaya koymayı amaçlayan bu tür sempozyumların
önemi, olgunun doğru anlaşılınasına yapacağı katkıdan kaynaklanmaktadır . . Bizce bu katkılardan birisi de bir yorumun "zahiri" olarak nitelendirilmesi o yorumun gerçekten de metnin zahirine uygun olduğu anlamına gelmeyeceği
nin ve yapılan yorumun meşruluğunun tek başına ölçütü olamayacağının orta- ya konulmasıdır. Bu sempozyumların sağlayacağı bir diğer·katkı da insanların
"selefl' olduklarını söylemelerini~, yaptıkları yorumların selefin anlayışıyla örtüştüğünü kanıtlamaya yetmeyeceği konustinda farkındalık oluşturulması ve bu söyleı:nin tek başına, bu kişilerin selefin yolunu izledikleri anlamına gelme-
yeceğinin tespit edilınesidir.
. . zahiri ve Selefi Din Yorumu 440
Kaynakça
Altun, Bekir, Seltfllik-Vehhabilik ve Türkiye'deki Faaliyalm, yüksek lisans tezi, İstanbul Ünive~
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul2015.
Apaydın, Yunus, "zahiriyye", DİA, İsranbul2013, XLN, 93-100.
----,"İbn Hazm", DİA, İsranbull999, XX, 39-52.
Büyükkara, Mehmet Ali, "ll Eylül'le Derinleşen Ayrılıle Suucli Selefiyye ve Cihacli SelefiY"Ye", Dini Art~~tınnalar, 7/20 (2004), ss. 205-234.
Çakmakraş, Nurullah, Islami Hareketlerin Sosyolojisi: Mısır'da Selefi Hareket, yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İsranbul2014.
ei-Ezheri, Ebu Mansfır Muhammed b. Ahmed, Tehzlbii'l-Lüga, thk. Riyad Zeki Kasım, Da- ru'I-Marife, Beyrut 2001.
ler, Nureddin, "Davıid ez-zahiri", DİA, İstanbul1994, IX, 49-50.
Karagöı, Mustafa, Ttfiir T'!rihi Yazımı ve Problem/m, Araştırma Yayınları, Ankara 2017.
- -- -, Seltfl Yorumlan Bağlamında Şenkiti ve Advaıı'l-Beyan Adlı Tefiiri, yüksek lisans tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 2001.
Koca, Ferhat, İslam Diipincesinde Seltjilik: Genel Karakttristiği ve Ganümiizdeki Motivasyon/an, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2016.
Öztütk, Mustafa, (Haz.), Kur'an-ı Kerim Meali: Anlam ve Yonım Merkezli Çeviri, Ankara Oku- lu Yayınları, Ankara 2014.
eş-Şinkıô, 'Muhammed ci-Em!n b. Muhammed el-MuJıcar ci-Cekeni, Edvau'l-Beyan ft lza-
hi'l-Kıır'an bi'l-Kur'ôn, Daru Alemi'l-Fev3..id, yy. ey.
Yalçın, Ahmet, Seltfl Diijiincenin Tarihsel Gelişiminde İbn Teymiyye, doktora tezi, Erciyes Üni- versitesi Sosyal BilimJer Enstitüsü, Kayseri 2018.