• Sonuç bulunamadı

Dosya 1Dosya 1 DEPREM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dosya 1Dosya 1 DEPREM"

Copied!
152
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı Yayını

EKİM - ARALIK 2014 SAYI 66

Nevzat Ersan / Prof. Dr. Semih Ergintav Doç. Dr. Ziyadin Çakır / Doç. Dr. Uğur Doğan Prof. Dr. Atilla Ansal / Prof. Dr. Ali Pınar Prof. Dr. S.Ümit Dikmen / Prof. Dr. Mustafa Erdik Doç. Dr. Şinasi Kaya / Doç. Dr. Elif Sertel Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu / Mahmut Baş Dr. Murat Nurlu / Kerem Kuterdem Bekir Tekin / Semra Erbay Cenk Erkmen / Kazım Gökhan Elgin Prof. Dr. Kaya Özgen / Prof. Dr. Uğur Ersoy Doç.Dr. Nurdan M. Apaydın / Doç.Dr. Beyza Taşkın Doç. Dr. Seda Kundak / Prof. Dr. Metin Başoğlu Doç.Dr. Ebru Şalcıoğlu / Prof. Dr. Hasan Boduroğlu Selamet Yazıcı / Prof.Dr. Ünal Aydemir Prof.Dr. Faruk Karadoğan / Prof. Dr. Attila Çiner Prof.Dr. Ahmet Yakut / Cenk Erkmen Tülay Uran /Savaş Altıok / Şükran Özdemir

Prof. Dr. Ayla Ödekan Metin Tükenmez

DEPREM

Nevzat Ersan / Prof. Dr. Semih Ergintav Doç. Dr. Ziyadin Çakır / Doç. Dr. Uğur Doğan Prof. Dr. Atilla Ansal / Prof. Dr. Ali Pınar Prof. Dr. S.Ümit Dikmen / Prof. Dr. Mustafa Erdik Doç. Dr. Şinasi Kaya / Doç. Dr. Elif Sertel Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu / Mahmut Baş Dr. Murat Nurlu / Kerem Kuterdem Bekir Tekin / Semra Erbay Cenk Erkmen / Kazım Gökhan Elgin Prof. Dr. Kaya Özgen / Prof. Dr. Uğur Ersoy Doç.Dr. Nurdan M. Apaydın / Doç.Dr. Beyza Taşkın Doç. Dr. Seda Kundak / Prof. Dr. Metin Başoğlu Doç.Dr. Ebru Şalcıoğlu / Prof. Dr. Hasan Boduroğlu Selamet Yazıcı / Prof.Dr. Ünal Aydemir Prof.Dr. Faruk Karadoğan / Prof. Dr. Attila Çiner Prof.Dr. Ahmet Yakut / Cenk Erkmen Tülay Uran /Savaş Altıok / Şükran Özdemir

Prof. Dr. Ayla Ödekan Metin Tükenmez

Dosya 1

Dosya 1

(2)

*(/(&(ÜÞ

GÜVENLE

Þ1ß$('Þ<258=«

7HNIHQRODUDNJYHQOLYHVDÝOÐNOÐELU oDOÐàPDRUWDPÐVDÝODPDNDFLOGXUXPODUD KD]ÐUOÐNOÐROPDN\DUDODQPDODUÐHQJHOOHPHNLoLQ

JHUHNHQWP|QOHPOHULDOPDNHQHUMLYH GRÝDOND\QDNWNHWLPLQLQHQD]DLQGLULOPHVL\OH

oHYUHQLQNRUXQPDVÐQÐVDÝODPDN DVODWDYL]YHUPHGLÝLPL]SUHQVLSOHULPL]

hONHPL]LQYHGQ\D|OoHÝLQGHVHNW|UP]Q V|]VDKLELNXUXPODUÐQGDQELULROPDQÐQELOLQFL\OH

LQVDQDGHÝHUYHUHUHN\DàDPDGHÝHUNDWDQ HVHUOHU\DUDWPD\DYHJHOHFHÝLJYHQOH

LQàDHWPH\HGHYDPHGL\RUX]

(3)

itü vakfı dergisi 1 itü 1

(4)

EKİM-ARALIK 2014 | SAYI 66

......

İmtiyaz Sahibi:

İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca

Yayın Kurulu:

Prof. Dr. Yıldız Sey Y. Müh. Naci Endem

Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol Prof. Dr. Mete Tapan

Kenan Çolpan Kenan Mete Hatice Yazıcı Şahinli Yazı İşleri Müdürü:

Hatice Yazıcı Şahinli Yayın Koordinatörü:

Kenan Mete

“Deprem Dosyası” Danışmanı:

Prof. Dr. Faruk Karadoğan

Reklam ve Halkla İlişkiler:

Fahri Sarrafoğlu Katkıda Bulunanlar:

Zeynep Şahin Tutuk, Gülşah Seyhan, Osman Keskin, Altan Bal, Arzu Eryılmaz, Gözde Çalışır, Yavuz Dürüst, Engin Yıldırım, Ömer Yılmaz

Yönetim Yeri:

İTÜ Vakfı Merkezi

İTÜ Maçka Yerleşkesi 80394 Teşvikiye / İSTANBUL

Tel: 0212 291 34 75 – 230 73 71 Faks: 0212 231 46 33

Baskı:

Azra Matbaacılık

Litros Yolu 2.Matbaacılar Sitesi E Blok 1.Bodrum No.11 Topkapı

Zeytinburnu / İSTANBUL Tel: 0212 674 10 51 – 612 79 27 E-posta: basin@ituvakif.org.tr www.ituvakif.org.tr Yayın Türü:

Yaygın, Süreli

Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar yazarlarının görüşünü yansıtmaktadır.

Dergiyi ve yayın kurulunu bağlayıcı nitelik taşımaz.

İTÜ Vakıf Dergisi’nde yayımlanan yazı ve fotoğrafl ardan kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir.

VAKFI DERGİSİ

“Küçük Kıyamet’ten “Büyük Trajedi”ye Ülkemizin Deprem Gerçeği Nevzat Ersan

Marmara Bölgesi’nde Deprem Tehlikesi Açısından En Sıcak Nokta: İstanbul Prof. Dr. Semih Ergintav, Doç.Dr. Ziyadin Çakır, Doç.Dr. Uğur Doğan

İstanbul Deprem Senaryoları Prof. Dr. Atilla Ansal

Deprem Erken Uyarı Sistemleri

Prof. Dr. Ali Pınar, Prof. Dr. S. Ümit Dikmen, Prof. Dr. Mustafa Erdik Deprem Hasarlarının Uzaktan Algılama Verileri ile Belirlenmesi Doç.Dr. Şinasi Kaya, Doç.Dr. Elif Sertel

Afet Yönetimi Nedir ve Nasıl Olmalıdır?

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu

Afetlerin Değirmenine Su Taşımak Y. Müh. Mahmut Baş

AFAD Başkanlığının Deprem Konusundaki Faaliyetleri Dr. Murat Nurlu

Deprem Sorununa Ulusal Ölçekte Stratejik Yaklaşım: Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP-2023)

Kerem Kuterdem, Bekir Tekin, Semra Erbay, Cenk Erkmen, Dr. Murat Nurlu

İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil durum Hazırlık Projesi (İSMEP) Kazım Gökhan Elgin

Depreme Dayanıklı İnşaat Teknolojileri ve Yüksek Binalar:

Sorunlar, Öneriler Prof. Dr. Kaya Özgen

Az Katlı Yapıların Deprem Dayanımları ile İlgili Bir İrdeleme Prof. Dr. Uğur Ersoy

Ulaşım Sistemindeki Güçlendirme Çalışmaları Doç. Dr. Nurdan Apaydın

Depreme Karşı Güçlendirmede Karşılaşılan Güçlükler ve Çözüm Önerileri Doç. Dr. Beyza Taşkın

Deprem ve Ekonomik Kayıplar Doç. Dr. Seda Kundak

Deprem Travmasının Kitlesel Etkilerine Yönelik Bir Ruh Sağlığı Modeli Prof. Dr. Metin Başoğlu, Doç. Dr. Ebru Şalcıoğlu

Deprem ve Farkındalık Prof. Dr. Hasan Boduroğlu

Depremden Sonra Yeniden Ayağa Kalkabilen Bir Türkiye İçin Zorunlu Deprem Sigortası

Selamet Yazıcı

Afad Başkanlığından Deprem Araştırmalarına Destek Ulusal Deprem Araştırma Programı (UDAP)

Cenk Erkmen, Tülay Uran, Savaş Altıok, Şükran Özdemir, Dr. Murat Nurlu İki Usta/İki Yorum

Prof. Dr. Ayla Ödekan Teknokent Dosyası

İTÜ’den Haberler

Vakıf’tan Haberler Spor

Metin Tükenmez

1999 Kocaeli Depremi Sonrasında Eğitim, Araştırma ve Uygulama Çalışmalarıyla Merkez ve Enstitülerimiz

Prof. Dr. Ünal Aydemir, Prof. Dr. Faruk Karadoğan, Prof. Dr. Attila Çiner, Prof. Dr. Mustafa Erdik, Prof. Dr. Ahmet Yakut

7 12 16 27 32 37 40 48 51 54 58 62 65 70 74 78 83 86 88

104

144 108 113 121 138

'Ro'U1XUGDQ0$SD\G×Q'Ro'U%H\]D7DüN×Q 'Ro'U6HGD.XQGDN3URI'U0HWLQ%DüRùOX 'Ro'U(EUXûDOF×RùOX3URI'U+DVDQ%RGXURùOX 6HODPHW<D]×F×3URI'UhQDO$\GHPLU 3URI'U)DUXN.DUDGRùDQ3URI'U$WWLODdLQHU 3URI'U$KPHW<DNXW&HQN(UNPHQ 7OD\8UDQ6DYDü$OW×RNûNUDQg]GHPLU

3URI'U$\ODgGHNDQ 0HWLQ7NHQPH]

éVWDQEXOå7HNQLNåhQLYHUVLWHVLå9DNIæ<D\æQæ (.é0ååå$5$/,.åå6$<,å

'Ro'U1XUGDQ0$SD\G×Q'Ro'U%H\]D7DüN×Q 'Ro'U6HGD.XQGDN3URI'U0HWLQ%DüRùOX 'Ro'U(EUXûDOF×RùOX3URI'U+DVDQ%RGXURùOX 6HODPHW<D]×F×3URI'UhQDO$\GHPLU 3URI'U)DUXN.DUDGRùDQ3URI'U$WWLODdLQHU 3URI'U$KPHW<DNXW&HQN(UNPHQ 7OD\8UDQ6DYDü$OW×RNûNUDQg]GHPLU

3URI'U$\ODgGHNDQ 0HWLQ7NHQPH]

(5)

itü vakfı dergisi 3

65'0XG65'05VCPFCTVNCTÍPCVCDKDKPCNCTFCXG

VGUKUCVNCTÍPFCMWNNCPÍNCPì\QECO%CO[€P€+UÍXG5GU;CNÍVÍO

/CN\GOGNGTK;CRÍ/CN\GOGNGTK;{PGVOGNKíK #$  nGTnGXGUKPFG%'KëCTGVKVCëÍOC[CJCK\FKT

(6)

Sayın Okurlar,

2014 yılının son sayısını çıkardığımız için mutluyuz.

Bu sayımızda da dosya konumuzu her zaman olduğu gibi Türkiye’nin güncelliği hiç eksilmeyen bir alanına, Deprem’e ayırdık. Yurt içinden ve yurt dışından birçok bilim insanı ve uzman değerli yazılarıyla bu sayımıza katkıda bulundular. Ve ilk kez gelen yazıların tümünü 66. Sayımıza sığdıramadığımız için bir sonraki sayımızın dosya konusunun da Deprem olmasına karar verdik. Böylece 66. Sayı Deprem Dosya – 1, 67. Sayı ise Deprem Dosya - 2 olarak sizlere sunulmuş olacak.

Dergide yer alan yazıların, depremle ilgili farklı bilim dallarının ve farklı kurumların mensupları tarafından yazılmış olması da konuya geniş bir bakış açısı getirmektedir. Seçkin üniversitelerimizin öğretim üyeleri ve araştırmacılarının yanı sıra, ilgili kamu kuruluşlarının, meslek odalarının, yerel yönetimlerin araştırmalarını ve deneyimlerini dergimizde toplamış olmaktan Yayın Kurulu olarak onur duyuyor ve değerli yazarlarımıza teşekkür ediyoruz.

Sanat sayfamızda Prof. Dr. Ayla Ödekan’ın İki Usta/

İki Yorum başlıklı yazısı, İTÜ’de yer alan iki sanat eserinin sanatçılar tarafından nasıl yorumlandığını anlatmaktadır. Kuruluşundan günümüze kadar birçok ünlü sanatçının çalışmalarına yer vermiş olan İTÜ’nün hayatına katılmış olan sanat ve/veya sanatçılar konusuna bundan sonraki sayılarımızda da yer vermeye devam edeceğiz.

İTÜ ARI Teknokent, Türkiye’nin en önemli girişimci destek projelerinden ‘İTÜ Çekirdek’te, teknoloji

tabanlı girişimcilik projelerini seçti. 2014 yılı inovasyon dahilerinin seçildiği bu yarışma ve ARI Teknokent kapsamındaki şirketlerce gerçekleştirilen Ar-GE çalışmaları ile yeni buluşlar ‘Teknokent Dosyası’nda yer almaktadır.

İTÜ’den haberler dosyası her zamanki gibi yine çok zengin. Gerçekleştirilen bilimsel, sanatsal, sportif etkinlikler, kazanılan ulusal ve uluslararası ödüller, mezunlarla buluşmalar Üniversitemizin yaşamındaki canlılığı ortaya çıkarmaktadır.

Yayın Kurulumuz 68. Sayıdan başlayarak dergi dosya konularının belirlenmesi için hazırlık çalışmalarına başlamıştır. 68. Sayımızın konusunun “Eğitim”

olması kararlaştırılmıştır. İTÜ’nün eğitim konusunda yenilikler arayan bir kurum olduğu ve uluslararası ortamdaki yerini sürekli olarak daha üst düzeylere yükseltme çalışmalarını yürüttüğü düşünülerek konuyu daha geniş çevrelere açmak, tartışılmasını sağlamak ve tanıtmak istenmektedir.

Okurlarımızdan, dergimizin yeni sayılarında yer vermek üzere ‘dosya konusu’ önerisi ve katkı bekliyoruz.

2015 yılının ülkemiz, İstanbul Teknik Üniversitesi ve birey olarak herkes için daha verimli, mutlu ve barış içinde geçmesini dileriz.

Son olarak bu sayımızın hazırlanmasında yaptığı değerli katkılar için Prof Dr. Faruk Karadoğan’a teşekkürlerimizi iletiriz.

Saygılarımızla, Prof. Dr. Yıldız Sey

(7)

5

(8)

DEPREM

(9)

7 Nevzat Ersan

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

“Küçük Kıyamet”ten

“Büyük Trajedi”ye

Ülkemizin Deprem Gerçeği

Mesleğimizin medeniyetlerin yapıcısı ve taşıyıcısı olduğu gerçeği ile kamu yararı ilkesinin yan yana geldiği zemin, insan odaklı yatırımların, yaşanabilir kentlerin, güvenli ve sağlıklı yapılaşmanın garantisidir.

Depremin yıkıcı etkisi ancak ve ancak böyle bir yaklaşımla ortadan kaldırılabilir. Aksi halde

“büyük trajedi”yi önlemek mümkün olmayacaktır…

1509 İstanbul depremi kayıtlarda “küçük kıyamet” olarak geçmektedir. Olası bir İstanbul depreminin ülkemiz için “bü- yük trajedi” olacağı ifade edilmektedir.

Anadolu coğrafyası, “küçük kıyamet”ten

“büyük trajedi”ye yol almaktadır. Bu ger- çek bizleri tek bir soruyla karşı karşıya bırakmaktadır: Ülkemizde yapılaşma ve kentleşme deprem gerçeğiyle uyumlu mudur?

Mayıs 526 Antakya depreminden 2011 Van depremine, ülke topraklarımız de- falarca depreme maruz kalmış; 1903 yılından günümüze meydana gelen 26 büyük depremde yaklaşık 100 bin insa- nımız hayatını kaybetmiştir. Dolayısıy- la yukarıdaki soru kadim çağlardan bu yana ne yazık ki güncelliğini hiç yitirme- miştir. Bugünün temel meselesi, bu soru- nun gelecekte dayanaksız bırakılmasıdır.

Bir başka ifade ile bir doğa olayı olan depremin doğal afet halinde yaşanma-

masının önüne geçilip geçilmeyeceğidir.

İnşaat mühendisliği bu soruya kendi mesleki disiplini çerçevesinde yanıt ver- mekle kalmamış, deprem bilincinin oluş- turulması, deprem önlemleri ile ilgili top- lumun eğitilmesi, inşaat mühendislerinin niteliğinin yükseltilmesi, konuyla ilgili kamuoyunu bilgilendirmeye kadar geniş bir yelpazede sorumluluğunu yerine ge- tirmeye çalışmıştır.

Bu noktada bir parantez açarak İnşaat Mühendisleri Odası’nın kurulduğu 1954 yılından bu yana konu ile ilgili girişim- lerini hatırlatmak isterim. Çünkü hafıza tazeleme, sorunuza da doğrudan yanıt niteliği taşıyacaktır. Odamız her zaman diliminde asli olarak durum tespitinden ziyade “ileriye dönük” neler yapılma- sı gerektiği üzerinde ısrarla durmuştur.

Odamız açısından “tılsımlı kavram” yapı denetimi olmuş, denetim sisteminin ek- siksiz hayata geçirilmesi doğrultusunda görüş ve öneri oluşturulmuş, bunlar hem kamuoyuyla hem de kamu idaresi ile paylaşılmıştır.

Örneğin o günlerde İMO tarafından ge- liştirilen “Yapı Polisi” önerisi dikkat çeki- cidir, önemlidir, günün şartlarına uygun hale getirildiğinde bugün bile uygula- nabilecek özellikler taşımaktadır. Bugün ısrarla üzerinde durulan yapı denetimi sisteminin öncülü sayılabilir.

İlginç bir noktayı belirtmek istiyorum;

Yapı Polisi önerisi, 11-13 Şubat 1961 ta- rihinde toplanan İMO 7. Genel Kurulu’nda ilk kez dile getirilmiştir. Yer, İstanbul Tek- nik Üniversitesi Gümüşsuyu Konferans Salonu’dur. İTÜ bu tarihsel öneriye ev sahipliği yapmıştır.

Yapı Polisi önerisi milat olarak alınırsa İn- şaat Mühendisleri Odası’nın, 1999 dep- remlerinden sonra konu ile ilgili hemen her girişimin içinde yer aldığını, Deprem Konseyi ve Deprem Şurası’nın çalışma-

(10)

kuşakları üzerindedir. Ülke topraklarının yüzde 66’sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almakta, nüfusu bir mil- yonun üzerindeki 11 büyük kent, ülke nüfusunun ise yüzde 70’i ve büyük sa- nayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehli- kesi altında bulunmaktadır.

İkinci tespitimiz ise yapı stokumuz ve yapı üretim esasları ile ilgili mevzuatın ülkenin deprem gerçeği ile çeliştiğidir.

Ülkemizde yapı stokunun hali içler acı- sıdır. Yapı stokumuz tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. Ülkemizde yaklaşık yirmi milyon yapı bulunmakta, ancak stokun ayrıntılı bir envanteri çıka- rılmadığı için depremde bir bütün olarak nasıl bir davranış sergileyeceği bilin- memektedir. Bilinen, mevcut binaların

% 60’ının iskânsız, % 60’ının 20 yaşın- dan büyük olduğudur. Kaldı ki Marma- ra, Düzce ve Van depremleri yapı sto- kumuzla ilgili iyimser yorum yapmanın mümkün olmadığını ortaya çıkarmıştır.

larına katılıp görüş bildirdiğini, 2001 yılında çıkartılan ve ancak uygulaması 19 ille sınırlı tutulan 4708 Sayılı Yapı De- netimi Hakkında Kanun’la ilgili görüş ve önerilerini kamuoyu ve ilgili idare ile pay- laştığını, kendi olanaklarıyla deprem ve yapı denetimi konulu çok sayıda bilimsel etkinlik düzenlediğini, güvenli ve nitelikli yapı üretiminin sağlanması ve mühen- dislik uygulamalarının niteliğinin yük- seltilmesi amacıyla Yetkin Mühendislik tartışmasını başlattığını, derinleştirdiğini ve uygulamaya aldığını, bunları yapar- ken aynı zamanda üyelerinin eğitimine ağırlık verdiğini, meslek içi eğitimler, kongre ve sempozyumlarla mesleki uy- gulamaların niteliğini yükselttiğini, Ser- best İnşaat Mühendisliği (SİM), İşyeri Tescil Belgesi (İTB) gibi uygulamalarla meslektaşlarını denetlemeye çalıştığını, hatta sadece Oda üyelerini değil, yapı üretim sürecinin önemli unsuru olan usta ve kalfaların eğitiminde de rol üstlendi- ğini vurgulamalıyım.

Bu vurgulara ilaveten ifade edilmelidir ki siyasi erk ne o günlerdeki Yapı Poli- si önerisine sıcak bakmış, ne de ondan sonra İMO tarafından geliştirilen diğer önerileri uygulamaya almıştır.

Bu durum aslında bir başka sorunlu nok- taya temas etmektedir. Gelmiş geçmiş siyasi iktidarlar meslek örgütlerini yok saymış, önerileri duymazdan gelmiş, katılımcılık ne yazık ki uygulanmamış- tır. Son birkaç yıldır meslek örgütlerine karşı tutum daha da dikkat çekici bir hal almıştır. Son dönemde yapılan düzen- lemeler, meslek örgütlerini yapı üretim sürecinin dışına çıkartacak, Oda-üye ilişkisini kopartacak, Odaları ekonomik yönden zayıflatacak, Odaların kamu adına yaptığı denetim kanallarını kapa- tacak özellikler taşımaktadır. Bu düzen- lemelerin, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini görmezden geldiği ne kadar açıksa, sağlıklı yapılaşmanın ve kentleşmenin sağlanamadığı da aynı oranda gerçektir.

Geleceğe dair öneri yapılırken ister iste- mez durum tespitinde bulunmak, öneri- lerin dayanağı yerine geçecektir.

Tezimizi birkaç tespite oturtuyoruz. Bi- rincisi şudur: Türkiye bir deprem ülke- sidir. Ülkemiz, dünyanın önemli deprem

Odamız her zaman diliminde asli olarak durum tespitinden

ziyade “ileriye dönük” neler yapılması gerektiği üzerinde ısrarla

durmuştur. Odamız açısından

“tılsımlı kavram” yapı denetimi olmuş, denetim sisteminin eksiksiz

hayata geçirilmesi doğrultusunda görüş ve öneri oluşturulmuş, bunlar hem kamuoyuyla hem de

kamu idaresi ile paylaşılmıştır.

İnşaat mühendisliği eğitimi, yapı üretim süreci, yapı denetimi ve ilgili mevzuat bizzat sorunludur.

İnşaat mühendisliği eğitiminin niteliği her zaman tartışma konusu olmuş, mes- lek içi eğitim istenilen düzeyi ve yaygın- lığı yakalayamamış, mühendislik hiz- meti almadan yapı üretilmesinin önüne geçilememiş, “imzacılık” önlenememiş, güvenli ve nitelikli yapı üretimi sağlana- mamış, yapı denetimi işlevselleştirileme- miş, uygulamada ortaya çıkan sorunlar giderilememiş, ilgili mevzuat alanın ihti- yaçlarını karşılayamamış, mevzuat hazır- lama sürecine meslek odaları, üniversi- teler dahil edilmemiş, “ben yaptım oldu”

anlayışı kamu idaresinin yönetme tarzı haline gelmiştir. Tablonun en vahim tarafı da, yapı üretim sürecinin niteliksizliğinin ve üretim sürecinin denetimsizliğinin ne- den olduğu olumsuzlukların “kader” gibi algılanması, yer hareketlerine ve zemine uygun yapı üretmenin depremi tehlike

(11)

9 olmaktan çıkartacağı gerçeğinin görül-

memesidir.

Nihayetinde tespitleri toparlarsak ülke- mizi, kentlerimizi, yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın iki temel yolu bulun- duğu görülecektir. İlki mevcut yapı sto- kunun iyileştirilmesi, güçlendirilmesidir.

İkincisi ise yapı üretim sürecinin de- netlenmesidir. İlki, mevcut olumsuzluğu azaltmayı amaçlamaktadır. İkincisi ise geleceği kazanmakla ilgilidir.

İnşaat Mühendisleri Odası iki yolu da önemsemekte ve fakat geleceği kazan-

manın önemine ayrıca vurgu yapmakta- dır.

Bu sorunun salt yapı üretimiyle ilgili ol- duğunu düşünmek bizleri çözüm nok- tasından uzaklaştıracaktır. Konuyla ilgili tartışmaların arka planında yaşama ve insana yaklaşım yer almaktadır ki bu, nasıl bir Türkiye sorusuna da yanıtı içer- mektedir.

Çünkü bugün ülkemizde kentsel dö- nüşüm projeleri kapsamında, kentsel değerler, kentlilerin ortak kullanım alan- ları, kent merkezinde bulunan yüksek rant sağlayacak alanlar, kıyılar, meralar, kışlaklar, sit alanları, tarihi kaleler, ter- saneler, benzeri tüm varlıklar sermaye gruplarının kullanımına açılmaktadır.

Aynı şekilde deprem sonrası toplanma alanları bile yok edilmektedir. Meslek Odaları ve üniversitelerle simgeleşen teknik, bilimsel ve mesleki gereklilikler göz ardı edilmektedir. Rant odaklı pro- jeler ve vatandaşı müşteri gibi gören yaklaşım, insan odaklı projeler ve sosyal devlet uygulamalarına tercih edilmekte- dir. Toplumsal hayat insani ihtiyaçların karşılanması, temel hak ve özgürlüklere kamu güvencesi sağlanması temelinde değil de, kâr hırsı esasına göre düzen- lenmektedir.

Kamuoyunun malumu olduğu üzere, in- şaat mühendisliği “medeniyet mühen- disliği” olarak görülmektedir. Çünkü mesleğimiz medeniyetleri görünür kı- lacak ve medeniyetlerin izlerini taşıyan eserleri geleceğe aktaracak özellikler taşımaktadır. Yine malum olduğu üzere, İnşaat Mühendisleri Odası kamu yararını ve mesleki etik ilkeleri tartışılmaz kabul etmekte ve bunun gereğini yerine getir- meye çalışmaktadır.

Mesleğimizin medeniyetlerin yapıcısı ve taşıyıcısı olduğu gerçeği ile kamu yararı ilkesinin yan yana geldiği zemin, insan odaklı yatırımların, yaşanabilir kentlerin, güvenli ve sağlıklı yapılaşmanın garan- tisidir.

Depremin yıkıcı etkisi ancak ve ancak böyle bir yaklaşımla ortadan kaldırılabi- lir. Aksi halde “büyük trajedi”yi önlemek mümkün olmayacaktır.

(12)

daha yayınları arasına kattı. Denizcilik eğitimi veren üniversiteler ve gemi kullanımına yönelik eğitim ve araştırmalar için temel bir başvuru kaynağı olan bu eserin Türkiye'deki yayın hakları, Japonya Kobe Üniversitesi öğretim üyesi Kinzo Inoue tarafından İTÜ Vakfı'na verildi.

Gemi kullanma işiyle uğraşan herkesin rüzgar, dalgalar veya akıntılar gibi çevre koşullarına dair zorluklarla baş edip optimum gemi kullanımı performansı göstere- bilmek için yüzerlik/batmazlık (buoyancy), stabilite, manevra kabiliyeti, denize elverişlilik ve gemiyi kumanda etmenin statik ve dinamik özellikleri ile ilgili temel bilimsel bilgiler konusunda uzmanlaşmış olması gerekmektedir. Başka bir deyişle, gemi kullanma işiyle uğraşan bir kişiden beklenen, ampirik deneyim ve başarılardan elde ettiği uzmanlığı bilimsel bilgiyle destekleyerek akla uygun biçimde uygulamasıdır. Söz konusu kitap, bu anlamda hem doğrudan gemi kullan- ma işiyle uğraşan kişiler için, hem de aynı zamanda temel bilimsel bilgileri mümkün olduğunca teorik bir biçimde ele almak suretiyle, gemi kullanma alanını sıfırdan başlayarak öğrenmek isteyenler için hazırlan- mıştır.

Bunların yanı sıra elinizdeki kitap, olguları açıklayan çok sayıda girift denklem içerse de, bunlara boğul- madan sadece belirli bir geminin hareketlerini çalış- mak isteyenlere de hitap edebilecek şekilde tasarlan- mıştır.

İTÜ Maçka Yerleşkesi, Sosyal Tesisler/Teşvikiye-İST.

Tel : 0212 230 73 71 - 232 5762 - 291 34 75

İTÜ VAKFI YAYINLARI

(13)

11

(14)

Marmara Bölgesi’nde Deprem Tehlikesi Açısından En Sıcak Nokta: İstanbul

Marmara Denizi’nin içinden geçen ve bugüne kadar birçok çalışmada deprem tehlikesinin yüksek olduğu öngörülen fay sistemleri üzerindeki gerilme birikimleri ilk defa doğrudan ölçülmüştür. Elde edilen sonuçları, saygın jeofi zik dergilerinden biri olan Geophysical Research Letters dergisinde 2014 yılında geniş bir araştırmacı katkısıyla yayınladığımız çalışmada bölgedeki fayların davranışı sorgulanmış, başta İstanbul ve çevresi olmak üzere Marmara Bölgesi’nde yapılacak tüm risk çalışmalarına yönelik doğrudan girdi sağlanmıştır…

Prof. Dr. Semih Ergintav BÜ Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Jeodezi Anabilim Dalı

Doç. Dr. Ziyadin Çakır İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Doç. Dr. Uğur Doğan YTÜ İnşaat Fakültesi Harita Mühendisliği Bölümü

Sismik Boşluk: Deprem Tehlikesinin Habercisi mi?

Depremlerin oluş mekanizmalarının ve meydana getirdikleri tehlikelerin anla- şılmasına yönelik gerçekleştirilen temel araştırmaların başında gelen konulardan biri, fayların maruz kaldıkları tektonik gerilmeler karşısında göstermiş olduk- ları farklı davranış biçimlerinin (Car- penter ve diğ., 2011) incelenmesidir.

Aktif fayların önemli bir kısmı, durağan davranmayıp üzerinde yıllar boyunca biriktirdiği elastik deformasyonu ani bir şekilde bir depremle saniyeler içerisin- de boşaltmakta ve depremden sonra başlayan yavaş kayma hareketini yıllar içinde sonlandırarak tekrardan deprem öncesi durumuna gelmektedir (Reilinger ve diğ., 2000; Ergintav ve diğ., 2009).

Bazı faylar ise sürekli olarak, sismik enerji boşalımı olmadan, tamamen veya kısmen sessizce kaymakta, diğer bir de- yişle krip etmektedir (Burgmann ve diğ., 2000; Çakır ve diğ., 2005) (Şekil 1). Bu tanımlar çerçevesinde, bir fay üzerinde gözlenen “sismik boşluk” o bölgede ge- rilme artışı olmadığını, fayın krip hareketi

yaptığını, tehlike üretemeyeceğini veya o bölgede bir depreme neden olacak şekilde fayın kilitli olduğunu, bu kısmı kı- rabilecek boyuta gelene kadar enerji ar- tışı olacağını, bir tehlikenin var olduğunu belirtmektedir.

Kuzey Anadolu Fay’ı (KAF) üzerindeki İsmetpaşa’da olduğu gibi, mühendislik yapıları üzerinde meydana gelen defor- masyondan dolayı krip hareketin varlığı kolayca gözle tespit edilebilirken, ha- reketin derinlerde olduğu ve yeryüzüne kadar gelemediği durumlarda doğrudan gözlem yapılamamaktadır (Çakır ve diğ., 2005; Özener ve diğ., 2013) (Şekil 1).

Sismolojik gözlemler ile sismik boşluk- ların hangi sınıfa girdiği hakkında ancak dolaylı olarak bilgi üretilebilmektedir.

Krip eden ve kilitli bölgeler arasındaki deprem aktivitesindeki yüksek ve düşük geçişler, sıklıkla tekrarlanan orta büyük- lükteki (Mw 5.5-6.0) depremlerin oluşu- mu, benzer dalga biçimine sahip dep- rem üreten zonların varlığı ve volkanik kökenli olmayan tremörlerin (Nadeau ve Guilhem, 2009; Fréchet, 1985;Bernard, 2001; Bernard ve Bourouis, 2007) olu-

şumu bu bilgilere örnek olarak verilebilir.

Buna karşın, bu tür gözlemlere yönelik her zaman farklı olası açıklamalarda bul- mak mümkündür.

Jeodezi biliminin, yeni teknolojik geliş- melere bağlı olarak artan gözlem ka- pasitesi ile doğrudan sismik boşluklar hakkında gözlem yapmak, özelliklerini tanımlamak mümkündür. Faylar boyunca zaman içinde oluşan mm boyutundaki değişimlerin Küresel Konumlama Siste- mi (GPS-Global Positioning System) ve yapay açıklıklı radar uydu (SAR) görün- tülerinin Kalıcı Saçıcılar (PSInSAR) ana- lizi ile, önemli yeni bilgiler sağlanmıştır.

(Burgmann ve diğ., 2000; Çakır ve diğ., 2005 Özener ve diğ., 2013).

Örneğin, yakın bir zaman önce Avrupa uzay kurumu ESA’ya ait SAR görüntüle- rinin (Çakır ve diğ. 2012 tarafından yapı- lan) PSInSAR analizi, GPS ölçümleri ve saha gözlemleri, 1999 depremlerine ait kırığın, İzmit Körfezi ile Akyazı arasında kalan kısmının depremden itibaren ses- siz bir şekilde krip ettiğini ortaya çıkart- mıştır. Kayma hızının,bazı kesimlerde fayın GPS ile deprem öncesi belirlenen

(15)

13

Şekil 1. Doğrultu atımlı faylarda gözlenen davranış biçimleri. Fayların çoğunluğu yüzeyden belli bir derinliğe kadar (kilitlenme derinliği) kilitli iken (a) bazı faylar yüzeyde serbestçe asismik olarak kaymaktadır (b-d). Bazı faylarda bu yüzey hareketi belirli bir sığ derinlikte sonlanırken (b) bazılarında sürekli kaymanın gerçekleştiği asismik makaslama derinliğine kadar ulaşabilmektedir

(c-d). Yüzey kripi bazen derindeki kayma hızına yani fayın jeolojik kayma hızına ulaşamazken (c) bazı faylarda bu hız birbirine eşit olmakta (d) dolayısıyla bu faylar üzerinde her hangi bir büyük

deprem meydana gelmemektedir. Ancak bu modellerin idealize edildiği ve doğada asperitiler içeren fay yüzeyi boyunca kayan ve/veya kilitli duran bölümlerin dağılımının çok daha karmaşık

olabileceği göz önünde tutulmalıdır.

hızına (~2.7 cm/y) ulaştığı görülmüştür.

Bu sonuç ile, klasik deprem döngüleri- ni tanımlayan, bir fayın deprem üreterek kırılma/zaman içinde sismik boşlukların oluşması/tekrardan kırılma davranışının deprem mekanizmasını açıklamak için yeterli olmadığı ve deprem tehlikesini ta- nımlayan yeni modellerin oluşturulması gerektiği ortaya çıkmıştır.

Sismik boşlukların, diğer tabiri ile tehlike üreten sıcak noktaların özelliklerini belir- lemek ancak uzun yıllar boyunca kesinti- siz jeodezik gözlem yapmak ile mümkün olabilmektedir. Ucuzlayan ve gelişen teknolojiler, GPS gözlem ağlarının ar- tan kapasiteleri ile yeni SAR uydularının varlığı bu konudaki çalışmaları artırırken, limitsiz kullanıma açılan veriler sayesin- de de konu ile ilgili araştırmacı sayısı artmaktadır. Gelinen noktada, fayların hareket hızlarını, bir tırnağın günlük bü- yüme hızını gözleyebilecek detayda iz- lemek mümkündür.

Marmara’daki Sıcak Noktaları Eldeki Veriler ile Belirlemek Mümkün mü?

GPS kullanarak, dünya ölçeğinde levha hareketlerinin ölçülmesi ve fayların hare- ketlerinin tanımlanmasına yönelik çalış- malar, rahmetli Prof. Dr. Aykut Barka’nın öncülüğünde, tüm dünya ile eş zamanlı olarak 1988’lerden itibaren ülkemizde de başlatılmıştır. İlk başta MIT, ETH gibi konunun önder üniversiteleri tarafından başlatılan çalışmalar, Prof. Dr. Aykut Barka’nın da yönlendirmesi ile zaman içinde ulusal üniversitelerimiz tarafından üstlenilerek gerçekleştirilmeye başla- mıştır. İTÜ, Boğaziçi Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Harita Genel Komu- tanlığı ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi tarafından başlatılan çalışmalar halen ülke genelinde tüm üniversiteler tarafından yaygın bir şekilde sürdürül- mektedir.

İlk yıllarda yapılan analizlerin, Marma- ra’da önemli bir deprem beklentisi oldu- ğunu göstermesinden dolayı çalışmalar Marmara’da yoğunlaşmıştır (Stein, Bar- ka ve Dieterich, 1997). Bu çalışmaların en önemli meyvelerinden biri TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Yer ve De- niz Bilimleri Araştırma Enstitüsü tarafın-

dan Marmara Bölgesi genelinde oluş- turulan Marmara Bölgesi Sürekli GPS Gözlem Ağı (MAGNET)’dır. Yukarıda be- lirtilen kurumların katkısı ile ilk kurulma adımları 1998-1999 yıllarında gerçek- leştirilen MAGNET ile 1999 deprem seri- lerinin öncesini, anını ve sonrasını etkin

bir biçimde izleme şansı elde edilmiş ve deprem döngüsünü anlamaya yöne- lik dünyada nadir olan ve halen sayısız araştırmanın yapıldığı etkin veri setlerin- den biri oluşturulmuştur. Deprem öncesi yaklaşık on yıllık ölçümler ve MAGNET’in desteği sonucu, 100’ün üzerinde GPS noktasından oluşan zengin bir veri seti ile 1999 depremlerinin neden olduğu ve halen devam eden deformasyonların etkisi veriden modellenerek çıkarılmış, faylar üzerindeki gerilmeler doğrudan gözlenmiştir (Şekil 2).

Bu sayede, Marmara Denizi’nin içinden geçen ve bugüne kadar birçok çalış- mada deprem tehlikesinin yüksek oldu- ğu öngörülen fay sistemleri üzerindeki gerilme birikimleri ilk defa doğrudan

Bir fay üzerinde gözlenen “sismik

boşluk” o bölgede gerilme artışı olmadığını, fayın krip hareketi yaptığını, tehlike üretemeyeceğini veya o bölgede bir depreme neden olacak şekilde fayın kilitli olduğunu, bu kısmı kırabilecek boyuta gelene

kadar enerji artışı olacağını, bir tehlikenin var olduğunu

belirtmektedir.

(16)

ölçülmüştür. Elde edilen sonuçları say- gın jeofi zik dergilerinden biri olan Geophysical Research Letters dergisinde 2014 yı- lında geniş bir araştırmacı katkısıyla yayınladığımız çalışmada (Ergintav ve diğ., 2014) bölgedeki fayların davranışı sorgulanmış, başta İstanbul ve çevresi olmak üzere Marmara Bölgesi’nde ya- pılacak tüm risk çalışmalarına yönelik doğrudan girdi sağlanmıştır.

Marmara’daki Deprem Tehlikesi:

Sıcak Noktalar Ne Büyüklükte Deprem Üretecek?

KAF’ın Marmara Denizi içinde kalan kısımlarında beklenen depreme yönelik tehlike her bir fay kolu boyunca analiz edildiğinde, Adalar kolu boyunca yer alan sıcak bölgede, yıllık 10-15 mm do- layında bir deformasyonun biriktiği ölçül- müştür. Bu bölgede olan son depremin yaklaşık 250 yıl önce olan 1766 (M~7) depremi olduğu kabul edilirse, Adalar kolundaki yaklaşık 3 m’lik deformasyon birikiminin yine büyüklüğü 7 veya üzeri olan bir depreme neden olması sürpriz olmayacaktır. Şanslı isek, biriken bu ge- rilmenin birden fazla depremle ortadan kalkması da mümkündür (Şekil 3).

Benzer şekilde, Adalar’ın batısından Te- kirdağ’a kadar uzanan ve depremlerin civar kollara göre çok az olduğu kısım da bir başka sıcak bölgeyi oluşturmak- tadır. Gözlenen sismik boşluk nedeni ile deprem tehlikesi en yüksek olarak tanım- lanan bu bölgede ise, sürpriz bir şekilde anlamlı bir deformasyon birikiminin (<2 mm/yr) olmadığı ortaya çıkartılmıştır. Ta- rihsel deprem kayıtları yaklaşık 1000 yıl önceye kadar bu bölge için bir depreme atıf yapmamaktadır (Pondard ve diğ., 2007). Tabii ki, 1000 yılda bu birikim hızı ile 2m’ye yakın atım oluşturabilecek bir deprem meydana gelebilir. Bununla birlikte, jeolojik ve sismolojik çalışmala- rın desteklemesi ile bu kısımda baskın olan davranışın krip hareketi olduğu ve bu bölgenin Marmara’da, en az deprem tehlikesi içeren bölge olduğu görülmek- tedir (Şekil 3).

Tekirdağ ve batısı (Ganos civarı) ise yıl- lık 20 mm’lik yamulma birikimi ve yak- laşık 100 yıldır üzerinde önemli bir dep- rem olmaması (M=7, 1912) nedeni ile

Şekil 2. Marmara Bölgesi’ndeki 25 yıllık döneme ait Avrasya referanslı GPS hız alanı. Mavi ile gösterilen fay kollarıüzerindeki tarihler, o bölgede olmuş olan son depremlerin tarihini göstermektedir. Halen kırılmamış ve deprem üretme potansiyeliolan kısım Marmara Denizi içinde

bulunmaktadır. Şeklin üzerindeki küçük haritada, KAF boyunca son yüzyılda olan depremlerin batıya doğru ilerleyişi görülmektedir. Rakamlar, her bir depremin tarihini ve rakamlarla aynı renkteki

elips, o depremin etkilediği alanı göstermektedir. Batıya göç nedeni ile uzmanlar 1999 sonrası kırılacak kısmın Marmara Denizi içinde olduğunu öngörmektedir (Ergintav ve diğ., 2014’den

değiştirilerek alınmıştır).

2m’lik bir atıma neden olabilecek M<7 büyüklüğünde bir depremi üretebilecek potansiyeldedir (Şekil 3).

1999 İzmit depreminin bulunduğu kol üzerinde ise Ganos boyutunda bir geril- me artışına yol açabilecek birikim baş- lamış olsa da, son depremden bu yana geçen 15 yılda ancak 30cm boyutunda bir atım ile karşılanabilecek (M<6) bir deprem üretme potansiyeli bulunmakta- dır (Şekil 3).

En Sıcak Nokta: Istanbul

Elde edilen sonuçlar, bizi bir iyi ve bir kötü sonuca götürmektedir: Adalar kolu ile Tekirdağ arasındaki krip hareketi ne- deni ile bir depremin tüm Marmara’yı et- kilemesi düşük bir olasılık iken, İstanbul ciddi boyutta etkilenecektir.

Bulgular, Marmara’daki en sıcak nok- tanın İstanbul kıyılarına yaklaşık 8 km uzakta bulunan Adalar kolu olduğunu göstermektedir. Bu kol üzerinde ölçü- len gerilme birikimi, M>7 büyüklüğünde bir depreme ait enerji açığa çıkmasının kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

Şanslıysak, bu enerji tek bir deprem ile değil bir seri deprem ile açığa çıkar ve beklenen tehlike rakamların ortaya koy- duğundan daha küçük gerçekleşmiş olur.

Normal olarak, deprem tehlikesi çalışan- lara sorulan ilk soru ne zaman olacağı- dır. Bu sorunun cevabı pratikte anlamlı değildir. Birkaç dakikadan, saate kadar değişen bir sürede bu bilginin elde edil- mesi İstanbul gibi bir mega kentte sade- ce kaos yaratacaktır. Burada bilinmesi gereken, depremlerin zamanının kesti- rilmesindeki belirsizliktir. Bizim bugüne kadar elde ettiğimiz bilgi birikimi ile ya- pabileceğimiz, olası bir depremin yerini ve büyüklüğünü ortaya çıkararak tehlike- yi göstermektir.

Bir kişi hayatı boyunca, büyük bir depre- mi bir kere yaşayabilir veya hiç yaşama- ma şansına erişebilir. Ama göz ardı edil-

Tekirdağ ve batısı (Ganos civarı)

ise yıllık 20 mm’lik yamulma birikimi ve yaklaşık 100 yıldır üzerinde önemli bir deprem olmaması (M=7, 1912) nedeni ile 2m’lik bir atıma neden olabilecek

M<7 büyüklüğünde bir depremi

üretebilecek potansiyeldedir.

(17)

15

Şekil 3. Marmara’da bölgesinden geçen fay kolları üzerinde bir depremle ortaya çıkabilecek atım değerleri. Kırmızı daireler, güncel depremleri, sarı rakamlar ise tarihsel depremlerin konum ve tarihini göstermektedir (Ergintav ve diğ., 2014’den değiştirilerek alınmıştır).

memesi gereken nokta, yıkıcı bir deprem olduğunda binlerce hayatın tek bir anda risk altında kalacağıdır. İstanbul gibi bir mega şehirde tehlikeyi net kestiren, risk- leri doğru hesaplayan ve buna yönelik etkin planlamaları içeren çözümleri en kısa sürede devreye almak hayati öne- me sahiptir.

Teşekkür

Burada çıktıları özetlenen çalışmalar, ya- zıda da vurgulandığı gibi rahmetli Prof.

Dr. Aykut Barka ile birlikte başlatılan ve imece usulü 20 yılı aşkın süredir yapılan özverili bir paylaşıma dayalıdır. Türki- ye’deki konu ile ilgili tüm Jeodezicilere, Jeologlara ve Jeofizikçilere bu açıdan teşekkür ederiz. Gönül isterdi ki, tüm isimleri yazının başına taşıyalım. Maale- sef bu mümkün olmadı.

KAYNAKLAR:

Bernard, P. 2001. “From the search of

‘precursors’ to the research on ‘crustal transients’”, Tectonophysics, 338, 225–232.

Bernard, P. veBourouis, S. 2007. “Evidence for coupled seismic and aseismic fault slip during water injection in the geothermal site of Soultz (France), and implications for seismogenic transients”, Geophys. J. Int.

(2007) 169, 723–732.

Burgmann, R., Schmidt, D., Nadeau, R.M., d’Alessio, M., Fielding, E. Manaker, D., McEvilly, T.V. ve Murray, M.H. 2000.

“Earthquake potential along the northern Hayward fault”, California: Science, v. 289, p.

1178–1181.

Carpenter, B.M., Marone, C. veSaffer, D.M.

2011.“Weakness of the San Andreas Fault revealed by samples from the active fault zone”, Nature Geoscience, v.4, 251–254.

Çakır, Z., Akoglu, A.M., Belabbes, S., Ergintav, S. veMeghraoui, M. 2005. “Creeping along the Ismetpasa section of the North Anatolian Fault (Western Turkey)”, Rate and extent from InSAR: Earth and Planetary Science Letters, v. 238, 225-234.

Çakır, Z., Ergintav, S., Özener, H. , Dogan, U., Akoglu, A., Meghraoui, M. Ve Reilinger, R. 2012. “Ons et of aseismic creep on major strike-slip faults”, Geology,doi:10.1130/

G33522.1.

Ergintav, S., McClusky, S., Hearn, E.H., Reilinger, R.E., Çakmak, R., Herring, T., Ozener, H., Lenk, O. veTari, E. 2009.

“Seven years of postseismic deformation following the 1999, M = 7.4 and M = 7.2, Izmit-Düzce, Turkey earthquake sequence, Journal of Geophysical Research”, doi:10.1029/2008JB006021.

Ergintav, S., R. E. Reilinger, R. Çakmak, M.

Floyd, Z. Çakır, U. Doğan, R. W. King, S.

McClusky, and H. Özener (2014), Istanbul’s earthquake hot spots: Geodetic constraints

on strain accumulation along faults in the Marmara seismic gap, Geophys. Res. Lett., 41, doi:10.1002/2014GL060985.

Fréchet, J. 1985. “Sismogenèseet doublets sismiques (DOKTORA TEZİ)”, UniversitéScientifi que et Médicale de Grenoble, Fransa.

Nadeau, R.M. veGuilhem, A., California.2009.

“Earthquakes Nonvolcanic Tremor Evolution and the San Simeon and Parkfi eld”, Science 325, 191 (); DOI: 10.1126/science.1174155.

Özener H, Dogru, A., Turgut, B. 2013.

“Quantifying aseismic creep on the Ismetpasa segment of the North Anatolian Fault Zone (Turkey) by 6 years of GPS observations”, Journal of Geodynamics, 67, 72-77.

Pondard, N., Armijo R., King G.C.P., et al., 2007.Fault interactions in the Sea of Marmara pull-apart (North Anatolian Fault):

earthquake clustering and propagating earthquake sequences. Geophysical Journal International, 171(3), pp.1185–1197.

Reilinger, R.E., Ergintav, S., Burgmann, R., McClusky, S. ,Lenk, O., Barka, A., Gurkan, O., Hearn, L., Feigl, K., Cakmak, R., Aktug, B., Ozener, H., Toksoz, M.N., 2000. Coseismic and postseismic fault slip for the 17 August 1999, M=7.5, Izmit, Turkey earthquake, Science, v.289, 1519-1524.

Stein, R.S., Barka, A., Dietrich, J.J. 1997.

“Progressive failure on the North Anatolian fault since 1939 by earthquake stress triggering, Geophys. J. Int., 128, 594–604.

(18)

İstanbul Deprem Senaryoları

Kentsel alanlarda deprem etkilerinin tahmini için tarihsel deprem bilgileri, jeolojik, geoteknik ve sismolojik veriler derlenmeli, deprem tehlikesi olasılıksal ve/veya deterministik olarak değerlendirilmeli, yer hareketinin yerel zemin şartlarına göre değişimi hesaplanmalı, mikro bölgeleme haritaları

oluşturulmalıdır. Deprem hasar senaryoları kapsamında ise deprem etkilerinin tahminine ek olarak inceleme alanında yer alan bina tipi ve sayıları, hasar görebilirlik eğrileri bir veri tabanı içinde derlenmiş olmalı ve bu verilere bağlı olarak hasar oranları hesaplanmalı ve hasar haritaları düzenlenmelidir.

Bu yazı kapsamında hedef, Avrupa Altıncı Çerçeve Programı

“Depremler ve Heyelanlarda Zarar Azaltma Araştırma Projesi, Kentsel Deprem Hasar Senaryoları ve Hasar Modelleri Çalışma Grubu” tarafından İstanbul için yapılmış deprem senaryoları çalışmalarından ve daha sonra bu konuda yapılmış diğer çalışmalardan elde edilen sonuçları özetlemektir…

Prof. Dr. Atilla Ansal * Özyeğin Üniversitesi

İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Avrupa Deprem Mühendisliği Birliği Başkanı

Özet

İstanbul gibi deprem riski yüksek olan kentlerde, meydana gelebilecek yapısal hasar ve can kayıpları deprem senaryo- ları yardımıyla tahmin edilebilir. Bu tah- minlerden elde edilen sonuçlar, kullanı- lan veri tabanları ve analiz yöntemlerine bağlı olarak çok yaklaşık olabilecekleri gibi, geniş kapsamlı veri tabanları ve gelişmiş analiz yöntemleri kullanılması ile daha gerçekçi olabilirler. Bu senar- yolardaki ilk aşama mikro bölgeleme ha- ritaları ile deprem tehlikesinin, diğer bir deyişle zemin yüzeyinde oluşabilecek deprem özelliklerinin olasılıksal veya deterministik olarak örneğin 1:5000 gibi bir ölçekte belirlenmesidir. Bina hasar- larının, alt yapı ve ulaşım sistemlerinde- ki hasarların tahmin edilmesi ise ikinci aşamayı oluşturur. Bu aşamada incele- nen kent bazında bina ve alt yapı envan- terlerine ve bu envanterlerin özelliklerine bağlı olarak hasar görebilirlik ilişkilerine ihtiyaç vardır. Üçüncü ve son aşama ise bir açıdan çok yaklaşık bir değerlendir- meye dayanan can kayıplarının tahmin edilmesidir.

Kentsel alanlarda deprem etkilerinin tahmini için tarihsel deprem bilgileri, jeolojik, geoteknik ve sismolojik veriler derlenmeli, deprem tehlikesi olasılıksal ve/veya deterministik olarak değerlendi- rilmeli, yer hareketinin yerel zemin şart- larına göre değişimi hesaplanmalı, mik- ro bölgeleme haritaları oluşturulmalıdır.

Deprem hasar senaryoları kapsamında ise deprem etkilerinin tahminine ek ola- rak inceleme alanında yer alan bina tipi ve sayıları, hasar görebilirlik eğrileri bir veri tabanı içinde derlenmiş olmalı ve bu verilere bağlı olarak hasar oranları hesaplanmalı ve hasar haritaları düzen- lenmelidir.

Bu yazı kapsamında hedef, Avrupa Altın- cı Çerçeve Programı “Depremler ve He- yelanlarda Zarar Azaltma Araştırma Pro- jesi, Kentsel Deprem Hasar Senaryoları ve Hasar Modelleri Çalışma Grubu” tara- fından İstanbul için yapılmış deprem se- naryoları çalışmalarından ve daha sonra bu konuda yapılmış diğer çalışmalardan elde edilen sonuçları özetlemektir.

Burada unutulmaması gereken, bütün bu çalışmalarda elde edilen sonuçların

analiz aşamalarında yapılmak zorunda olan kabullere bağlı olarak değişebile- ceği ve sonuçların olası olmakla beraber yaklaşık olduklarıdır. Böyle çalışmalar- da ve bu yazıda da verilen bulgular bina bazında değerlendirilmemelidir.

Giriş

Depremlerin önceden belirlenmesi mümkün olmamakla beraber deprem hasarlarına karşı alınacak tedbirlerle maddi kayıpların düşük seviyelere in- dirilmesi mümkündür. Bu açıdan yerel kent yöneticilerine, kentsel planlama ve arazi kullanımında öncelikli alanların belirlenmesi görevlerinin yanısıra yapıla- cak her türlü mühendislik yapısının hem projelendirme hem de inşaat aşamasın- da denetimi konusunda önemli görevler düşmektedir.

İstanbul son 60 yılda çok hızlı bir bü- yüme yaşamış ve 1954 ile 2014 yılları arasında nüfusu yaklaşık on kat arta- rak birbuçuk milyondan onbeş milyona yükselmiştir. Yüksek deprem tehlikesi ile beraber, nüfusun çok hızlı artması, arazi kullanımının plansız, yapılaşmanın

(19)

itüitü vakfı dergisiéYDNIÏéGHUJLVL173

Enka İnşaat ve Sanayi A.Ş. Balmumcu, Zincirlikuyu Yolu No:10 Beşiktaş 34349, İstanbul / Türkiye

(20)

denetimsiz, altyapı ve destek sistemleri- nin yetersiz kalması İstanbul’un deprem riskinin sürekli olarak artmasına yol aç- maktadır.

Bu durumda, yaklaşık olarak bu riskin mertebesi hakkında bir değerlendirme yapmak ve risk azaltma çalışmalarında öncelikli alanların belirlenmesi gerek- lidir. Bu amaca yönelik olarak ilk aşa- mada büyük ölçeklerde deprem tehlike ve hasar senaryoları yapılabilir. Ancak ikinci aşamada kent planlaması, kentsel iyileştirme ve yenileştirme çalışmaları- nın yapılabilmesi için daha güvenilir ve kapsamlı verilere ihtiyaç vardır. Bu da daha detaylı jeolojik, geoteknik ve bina verilerinin derlenmiş olmasını ve daha gelişmiş analiz yöntemleri ile değerlen- dirilmelerini gerektirir.

Depremlerde anakaya seviyesinden yüzeye doğru hareket eden deprem dalgaları, içinden geçtikleri zemin taba- kalarının mühendislik özelliklerini değiş- tirirken, zemin tabakaları da kalınlık ve özelliklerine bağlı olarak deprem dalga- larının özelliklerini değiştirir. Bu değişim zemin yüzeyinde deprem ivme genlikle- rinin büyümesi veya küçülmesi, deprem dalgasının süresinin ve frekans içeriği- nin değişmesi şeklinde olur.

Olası bir depremin mevcut yapı ve bina stoğu üzerinde etkilerinin gerçeğe yakın bir biçimde belirlenmesinde zemin yü- zeyindeki deprem özelliklerinin ve olası zemin davranışlarının hesaba katılması gereklidir. Daha sonra bina ve altyapı envanteri, yapıların hasar görebilirlikleri ve nüfus istatistikleri kullanılarak hasar ve can kaybı tahminleri yapılabilir.

Yerel Zemin Davranışının Modellenmesi

Depremlerde yerel zemin koşularının et- kisi zemin tabakalarının rijitlik ve sönüm- lenme özelliklerine bağlı olarak değişen ve tekrarlı kayma gerilmesi genliğinin doğrusal olmayan bir fonksiyonudur.

Doğrusal olmayan davranış, zeminlerin gerilme şekil değiştirme ilişkisinin artan şekil değiştirme genliğine bağlı olarak giderek artan çevrimsel bir davranış göstermesi sebebiyle zemin tabakaları- nın elastik olmayan davranışı şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Yerel geoteknik koşulların etkilerinin ta- sarım sürecinde gözönüne alınmasında değişik yaklaşımlar bulunmaktadır. Ta- mamen ampirik bir yaklaşıma dayanan azalım ilişkileri (Abrahamson vd., 2008) değişik saha koşullarına karşı gelen katsayıların belirlenmesini içermektedir.

Bu konuda önemli bir gelişme bu kat- sayıların zemin kesitinde üst 30m için hesaplanabilen ortalama kayma dalgası hızının bir fonksiyonu olarak tanımlan- masıdır. İkinci bir yaklaşım olan büyüt- me faktörleri kullanılmasında ise kayma dalgası hızı profiline bağlı olarak farklı özelliklere sahip zeminler için belli bir zemin sınıfını temsil eden tipik davra- nışların geçerli olduğu kabul edilmekte- dir. Bu yaklaşımı benimseyen ve yaygın bir şekilde kullanılan Borcherdt (1994) tarafından önerilen yöntemde, ampirik büyütme faktörleri anakaya seviyesinde olması muhtemel ivme spektrumuna, bu spektrumun özelliklerine ve zemin kesi- tinin üst 30m’si için bulunan ortalama kayma dalgası hızına bağlı olarak he- saplanabilmektedir. Sahaya özel büyüt- me analizi yaklaşımında ise, söz konusu sahadaki zemin tabakalarını temsil eden hız profili ve zemin özellikleri kullanıla- rak genellikle bir boyutlu zemin büyütme analizleri yapılmaktadır.

Yerel zemin davranışının modellenme- sinde tek boyutlu dalga yayılımı analiz- leri basit olmalarının yanısıra güvenli ta- rafta kalan sonuçlar verdikleri inancıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tür analizlere dayanarak tasarlanmış pek çok proje depremlerde yeterli dayanımı göstermiştir.

Deprem Tehlike Senaryoları

Deprem senaryolarının ilk adımı senar- yo depremi olarak seçilen olasılıksal

veya deterministik deprem tehlikesinin hesaplanması, zemin koşullarına bağlı spektral ivme dağılımlarının belirlenme- sidir. İkinci aşamada hasargörebilirlik- ler, bina envanteri ve nüfus istatistikleri kullanılarak hasar ve can kaybı tahmin- leri yapılır.

Birinci aşamada inceleme alanında bir karelaj sistemi ile (örneğin 250m2 250m) bir hücre sistemi oluşturulmalı ve her hücre için ana kaya mostrası üzerinde meydana gelebilecek deprem özellikle- rinin değişimi olasılıksal veya determi- nistik olarak Şekil 1’de verilen örnekte gösterildiği gibi hesaplanmalıdır.

İkinci aşamada yerel zemin koşulları, her hücre içinde yapılmış sondajlar, kuyu içi ve yüzey sismik dalga ölçümleri kulla- nılarak kayma dalgası hızının derinlikle değişiminin, bu hızın 750m/s’den büyük olduğu mühendislik anakayası derinliği- ne kadar belirlendiği ve Şekil 2’deki ör- neklerde gösterildiği gibi her hücre için bir zemin profili ile tanımlanmalıdır.

Zemin yüzeyinde deprem özellikleri esas alınarak oluşturulacak Sismik Teh- like Haritaları bir sonraki aşamada ya- pılarda hasar oranlarını belirlemek için kullanılacaktır. Başlangıç noktası her hücre için mühendislik anakaya mos- trası için olasılıksal olarak hesaplanmış ivme davranış spektrumları ile uyumlu ivme zaman kayıtları seçilmesidir (Şekil 3). Zemin büyütme analizlerinde kulla- nılacak bu kayıtlar, sismik tehlike çalış- masında öngörülen deprem manyitüdü, deprem uzaklığı ve faylanma mekaniz- ması ile uyumlu olan kayıtlardan seçil- melidir (Ansal ve Tönük, 2007). Ayrıca, sismik tehlike çalışmasında her hücre için belirlenmiş en büyük ivme ve ivme spektrumu ile de uyumluluk aranmalıdır.

Bu uyumluluk, kaydedilmiş ivme değer- lerinin sabit bir katsayı (örneğin en bü- yük ivme değeri oranı gibi) ile çarpımı sonucunda sağlanabilir. Yalnız bu katsa- yısının 0.5 ile 1.5 arasında kalması tercih edilmelidir. (Tönük vd. 2013).

Deprem Hasar Senaryoları

Hasar senaryolarında en belirleyici et- ken yapı envanteri ve hasar görebilirlik ilişkileri olmaktadır. İnceleme alanında mevcut bina stoğu konusunda hem bina

Deprem senaryolarının ilk adımı

senaryo depremi olarak seçilen olasılıksal veya deterministik deprem tehlikesinin hesaplanması,

zemin koşullarına bağlı spektral ivme dağılımlarının belirlenmesidir.

İkinci aşamada hasargörebilirlikler, bina envanteri ve nüfus istatistikleri

kullanılarak hasar ve can kaybı

tahminleri yapılır.

(21)

19 özellikleri açısından kapsamlı ve güveni-

lir veriler olması hem de belirlenmiş yapı tipleri için hasar görebilirlik ilişkilerinin geçerliliği ve güvenilirliği çok önemli olmaktadır. Bu iki veri tabanı elde edi- lecek hasar senaryolarını birinci derece- den etkileyecek etkenlerdir.

Erdik vd., 2002, 2003 tarafından yapıl- mış senaryo çalışmalarında yapı stoğu;

yapısal sistem, kat sayısı ve yapım yılı olmak üzere üç ana kategori kullanıla- rak sınıflandırılmıştır. Her kategori daha sonra alt gruplara ayrılmış, toplam 24 farklı bina sınıfı oluşturulmuştur. Bina- lar üçlü i-j-k alt indisleri kullanılarak Bijk şeklinde gruplandırılmıştır. Burada “i”

yapısal sistem sınıflandırmasını gösterir ve dört alt gruba ayrılır: (1) Betonarme çerçeve, (2) Yığma, (3) Betonarme per- de duvarlı, (4) Prefabrike. Kat sayısı sı- nıflandırması “j” indisi ile ifade edilir ve (1) Az katlı (1-4 kat bodrum kat dahil), (2) Orta Katlı (5-8 kat bodrum kat da- hil), (3) Çok Katlı (8 kattan fazla bodrum kat dahil) alt gruplarına ayrılır. “k” indisi yapım yılı sınıflandırmasını tanımlar: (1) 1979 ve öncesi, (2) 1980 ve sonrasını göstermektedir.

Bu kapsamda bina envanterine bir örnek olarak Şekil 4’te Zeytinburnu ilçesinde sokak taraması sonucunda elde edilen bina tipi dağılımı gösterilmiştir.

Hasar görebilirlik ilişkileri, yapının dav- ranışının spektral istem–sunum eğrisin- den tahmin edildiği spektral yer değiştir- me yöntemine dayanmaktadır. Spektral yer değiştirmelere bağlı hasar görebi- lirlik eğrilerinin bir ekseni spektral yer değiştirme istemi, diğer ekseni ise yapı- sal hasarın belirli hasar eşik seviyesine

Şekil 1. Bakırköy ve civarı için yapılan olasılıksal deprem tehlikesi analizleri sonucunda anakaya mostrası üzerinde hesaplanmış olan kısa periyot spektral ivme değerlerinin değişimi

(Erdik vd., 2005)

Şekil 2: Farklı hücrelerde zemin kesiti ve kayma dalgası hızı değişimi (Ansal vd., 2010).

Hasar senaryolarında en belirleyici etken yapı envanteri ve hasar görebilirlik ilişkileri olmaktadır.

İnceleme alanında mevcut bina stoğu konusunda hem bina özellikleri açısından kapsamlı ve

güvenilir veriler olması hem de belirlenmiş yapı tipleri için hasar görebilirlik ilişkilerinin geçerliliği

ve güvenilirliği çok önemli olmaktadır. Bu iki veri tabanı elde edilecek hasar senaryolarını birinci

dereceden etkileyecek etkenlerdir.

ulaşma veya bu seviyeyi aşma toplam olasılığını göstermektedir. Binalardaki yapısal hasarlar beş grup altında sınıf- landırılmıştır: (1) Hasarsız, (2) Az Hasar- lı, (3) Orta Hasarlı, (4) Çok Hasarlı, ve (5)Yıkık(Aydınoğlu ve Polat, 2004).

Şekil 5’te betonarme çerçeve yapılar için örnek olarak verilmiş olan hasar görebilirlik eğrileri bir hücre içinde ka- lan toplam bina sayılarına göre hasar yüzdelerini hesaplamak için geliştirilmiş

ilişkilerdir. Bu ilişkiler tek tek binaların hasar görebilirliği için kullanılmamalı- dır. Bu bağlamda Zeytinburnu sokak taramasında derlenmiş bina paramet- releri ve bina bazında hasar görebilirlik bağıntıları kullanılarak bu çalışmanın tekrarlanması daha gerçekçi sonuçlara yaklaşmak açısından tercih edilebilir.

İstanbul Deprem Senaryoları

İstanbul için ilk defa Boğaziçi Üniver-

0

10

20

30

40

50

60

70

80

90

0 250 500 750 1000

Derinlik (m)

Kayma Dalgası Hızı (m/s)

YASS

990315 ML-CL

CL-CH

CL-ML

ML-CL

CL- ML

GM-GC

KİLTAŞI

0

20

40

60

80

100

120

0 250 500 750 1000

Kayma Dalgası Hızı (m/s)

CL-ML CL-CH SM-ML CL-CH SM-SC

CH-CL CL-CH

CH-CL

CL-CH

KUMTAŞI

GROVAK

CH-CL YASS

1000321 0

20

40

60

80

100

120

140

160

180

0 250 500 750 1000

Kayma Dalgası Hızı (m/s)

YASS GW-SW CL-CH

950313 KİLTAŞI

CL-ML CL-CH

CL-ML

SC- CL

CL-SC GC-SC

SC-CL

SILTTAŞI

(22)

Şekil 3: En büyük ivme değerine göre ölçeklendirilmiş sismik tehlike ile uyumlu ivme kayıtları (Ansal vd, 2010).

sitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendis- liği Anabilim Dalı tarafından geliştirilen olasılıksal deprem senaryosunda, eldeki imkanlar sınırlı olduğu için, bölgenin jeo- lojik haritasına bağlı olarak mevcut son- daj ve gözlemlerden de yararlanılarak Amerikan Deprem Yönetmeliği NEHRP (2001)’e göre verilen yerel zemin sınıf- landırması kullanılmıştı (Erdik vd., 2002, 2003).

İstanbul için ikinci bir çalışma Boğazi- çi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendisliği Anabilim Dalının proje or-

tağı olduğu Avrupa Birliği ortak araştır- ma projesi (LessLoss) kapsamında bir çalışma grubunda kentlerde deprem senaryoları konusunda İtalyan Sismoloji ve Volkanoloji Enstitüsüyle birlikte İstan- bul için bir çalışma yapılmıştı (Spence, 2007).

Bu çalışmada, İtalyan Sismoloji ve Vol- kanoloji Enstitüsü tarafından sayısal kı- rılma modelleri kullanılarak deterministik deprem senaryoları geliştirildi (Ansal vd., 2009a). Bu modellerde yapılan başlıca varsayımlar kırılmanın başlan- gıç noktası ve kırılma yönü olmaktaydı.

Üç başlangıç noktası ve kırılma yönüne

göre farklılıklar incelendi. Birinci olasılık kırılmanın batıdan başlayıp doğuya doğ- ru, ikinci olasılık kırılmanın ortadan baş- layıp iki tarafa doğru ve üçüncü olasılık da kırılmanın doğudan başlayıp batıya doğru ilerlemesi varsayımlarına dayanı- yordu (Şekil 6).

Şekil 7’de bütün bu senaryolardan he- saplanan kısa periyot ivmesinin ortala- ma değerinin değişimi verilmiştir. Deter- ministik kırılma modellerinden olasılıksal modele (Erdik vd 2002) en yakın sonuç- lar veren Orta Marmara Fayının batıdan doğuya doğru kırılma modeli (S111) olmuştur. Bu model ve Erdik vd (2002)

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

1059-E

Acceleration (g)

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

1061-E

Acceleration (g)

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

1059-N

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 10 20 30 40 50

MVH000

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 10 20 30 40 50

MVH090

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

1061-N

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

531-E

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

531-N

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25

ARC000

Acceleration (g)

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25

ARC090

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

375-E

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

375-N

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25

BOL000

Acceleration (g)

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25

DZC180

Acceleration (g)

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30 35 40

TIME (s) I-ELC180

Acceleration (g)

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25

BOL090

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

1062-E

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30

1062-N

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25

DZC270

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20

GBZ270

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20

GBZ000

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30 35 40

TIME (s ) I-ELC270

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30 35 40

TIME (s) JOS000

-0.5 -0.3 -0.1 0.1 0.3 0.5

0 5 10 15 20 25 30 35 40

TIME (s) JOS090

(23)

21

IT. Business. 100%.

New Perspectives in IT Business

16-20 Mart / March 2015

Hannover Almanya / Germany

(¿R]EūRôR2SūPY-'84PEXJSVQYRHE]IVMRM^M%PôR

-'87IOX¹V¿R¿RIRWSRXVIRHPIVMRMR]IVEPHôâô'I&-8FY]ôP

1EVXXEVMLPIVMRHI,ERRSZIVūHIOETôPEVôRôEªô]SV

%VEPôOūIOEHEV'I&-8,ERRSZIV

WXERHôRô^ôE]ôVXôREZERXENPEVHER]EVEVPERôR

'I&-8ūXI¹RIªôOEROSRYFEĢPôOPEVô

(MKMXEP&YWMRIWW7SPYXMSRW )'1-RTYX3YXTYX7SPYXMSRW )64'61&-'SQQIVGI

+PSFEP&YWMRIWW-8-RXIVREXMSREP&YWMRIWW%VIE &YWMRIWWWIGYVMX]

6IWIEVGL-RRSZEXMSR (EXEGIRXIV(]REQMGW$'I&-8 'SQQYRMGEXMSR2IX[SVOW

7TIGMEP(MWTPE]W www.cebit.de info@cebitbilisim.com 0212 334 69 00

'I&-8

Hannov er 8')O SRSQM 

&EOERPôâô  HIWXIOPMHMV 

,ERRSZIV*EMVW8YVOI]*YEVGôPôO%ġ

8IP 

*E\ 

)QEMP MRJS$GIFMXFMPMWMQGSQ

  MRJS$LJXYVOI]GSQ

&M^MXEOMTIHMRFollow us

Referanslar

Benzer Belgeler

Zeytinburnu ilçesi binaları için Boore ve Atkinson (2006) azalım ilişkisi kullanılarak ya- pılan deprem hasar analizi sonuçları Tablo 3’te, detaylı olarak, Boore ve

lunda hiç de zor değildir. Birer deprem ülkesi olarak bilinen Japonya, ABD, Meksika vb. gibi ülkelerin de ilke olarak izlediği bu yaklaşımı esas aldıktan sonra

a) Senaryo depreminin bölgede sert zeminlerde yaratması beklenen deprem şiddeti. b) İstanbul otoyol şebekesi ana hatları senaryo depremi şiddet dağılımı haritası

• Yerel yönetimlere, afet (deprem) risk azaltma başta olmak üzere, afet yönetiminin tüm safhalarında etkin görev ve sorumluluklar verilecek şekilde yasal düzenlemeler

Richter, günümüzde yerel magnitüd olarak bilinen büyüklüğü, deprem dışmerkezinden 100 km uzaktaki bir Wood-Anderson sismometresinde (mikron cinsinden) kaydedilmiş

c. Gerek tekil bir binan›n deprem gü- venli¤inin sa¤lanmas›nda gerek- se kentsel dönüflüm projelerinin uygulanmas›nda, binalar›n mev- cut deprem güvenliklerinin belir-

Dolayısıyla binamızın bu deprem etkisi altında taşıyıcı sistemi ve birleşim noktaları minimum zararla atlatırken bazı bölgelerinde hafif hasar olu şmuştur

Şekil 5.24: Balıkesir ili Burhaniye ilçesi deprem parkı projesi öneri sahne tasarımı 11-Mini Futbol Sahası: Toplamda 1200 m²‘lik mini futbol sahası olarak planlanan gündelik