• Sonuç bulunamadı

Bir inanç adamının ardından

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir inanç adamının ardından"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

C U M H U R İYET

3 M A Y IS 1979

T T -

PtC

Bir inanç adamının ardından

I!IIIIIIIIIIII!!IIIIIIIII!IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII1III!IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII!I!III!IIIII!III!III!IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII!IIIIIIIII!IIIIIIIIIIIIIIIIIIII!^

Doktor Muhsin Ertuğrul'u. Ö zdem ir Nutku, ve Suat T aşer uğurluyorlar

MUHSİN

İ N S A N C I L B İR

Bedrettin TU N C EL

K İ Ş İ L İ K

Sevda ŞENER

M uhsin Ertuğrul a rkasın d a ç o k s a y ­ gın bir anı bırakıp giden bahtlı b ir ölümlü. Saygın olduğu kadar sevgi dolu bir anı bu. O yüzden ölüm a c ıs ın a sevginin tadı k a rış ı­ yor. Ölüm olayı karşısın da ki ç a re sizlik o- nun insan olm anın tüm o lan akların ı sonuna dek en ¡yi biçim de kullanm ış olduğunu b il­ menin verdiği gururla dengeleniyor.

M uhsin Ertuğrul'u üç ayrı k işiliğ i ile ya­ şatacağım gönlümde: Türk tiyatrosunun gelişm esine en büyük katkıda bulunm uş ol m asından gelen tarihsel önem i ile tiyatro sa natında her zam an iyiyi ve güzeli savunm uş olm asından gelen evrensel değeri ile. seve­ ce n lik ve in celikle yüklü in sancıl karşılığ ı İle. G ençlere karşı ne kadar hoşgö­ rülü olduğunu, küçük gayretleri ne ka­ d ar in celikle değerlendirdiğini, ner gü­ zel çabayı yüreklendirdiğini anlatacağım . İs terim ki M uhsin Ertuğrul yalnızca Türk tiyat rosundaki önem li işleri ile değil, insan ilişkilerin d eki tatlı tavrı ile de anılsın.

B ir anım ı yazm ak istiyorum: M uhsin Ertuğrul Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi tiyatro kürsüsü ve Enstitüsü'nün kurul­ m asına yazıları ile ön cü lü k etmiş, yıllarca savunduğu bu ta sa rısın ın gerçekleşm esinden m utluluk duymuştu. B lzleri ç a lışm a la rı­ m ızda hep yüreklendirm işti. Enstitüm ü­ zün onur üyesi olduğu zam an kürsüde yapılan toplantıya geldi. Ö ğrencilerle tanış tı. Kocam an bir a ile görünüm ünde olan kürsüm üzün bir de yaşlı hadem esi vardı; şim di em ekli olan İsmail efendi. M uhsin hoca onun da gönlünü aldı.

Giderken öğ ren cilere sevgi dolu baktı ve «İsmail efendi ço cu klarım sana emanet» dedi. Bu sözler y aşlı hadem em iz İçin ne ka­ dar gönül a lıc ı, öğrencilerim iz için ne kadar öğ retici bizler için ne kadar göz yaşa rtıcı bir in sanca tavrı dile getiriyordu. G enç leri yaşlıya em anet edişindeki sevecenliği, sesin deki sevgi yükünü söyleyişindeki ade ta m ahçup inceliği h iç unutm ayacağım .

M uhsin Ertuğrul Türk tiyatrosu için yap tık la rı ile kitaplarda, tiyatro sanatına getir diği değerlerle bu sanatın ça ğ d a ş örnekle­ rinde, insan kişiliğ i ile gönüllerde yaşa

yacak.

Ödün vermeyen bir

sahne adamı

Engin K A R A D E N İZ

Kendi deyimi ile «Daha düzenli, daha iyi ve daha güzel oıana erişm eyi a m açlam ış ti­ yatro an lay ışın ı (m eliorizm )» benim seyen M uhsin Ertuğrul, yerkürede ça ğ d a ş tiyatroyu Türkiye'de kurum sallaştıran kişiydi. S o fya ’­ da saygın B ulgar tiyatro adam ı G eorgiev’- In ilk sorusuydu «Ertuğrul M uhsin ne yap ı­ yor?» karşılaştığ ım ızd a.. M oskova'da Baba- yev, o'nu görm em işti am a ço k iyi tanıyordu.

M uhsin hoca, tiyatro evreninde oyuncu, yönetm en, e ğ itici, çevirm en — ve sinem a yönetm eni — olarak çoktan yerini aldı. Du­ raksam adan kendini yeniledi durdu. Ramp ışık la rın a sürekli genç k ad ro la r yetiştirdi. Yurt çapında yaygın tiyatro eylemi çalışm a ları ile Cum huriyet dönemi Türk T iyatrosu­ nun kurucusu olarak hep saygı ile a n ıla ca k b ir ustaydı M uhsin hoca...

S

anat yaşam ının yetm işinci y ılın ı doldurduğu, Ege Üniversitem izin ona «Onur Doktorası» verdiği şu günlerde aydınlar, sanatseverler doyasıya sevinem ediler, sevinçten uçam adılar onun hepim izi istem eden b ırakıp gitm esiyle... Birden, ondan ayrılm anın üzüntüsü yüreklerim izi dağladı.

15 şubat 1892 yılınd a İstanbul’da, Üsküdari da doğan böylesi b ir insan, teklerin başında ge­

lir. Her yönü iie, ilkin k işiliğ i ile. B öylesi bir ki­ şilik, her şeyden önce, sanata, insana d üşünce­ ye kültüre uygarlığa insanı zoolojik yaratık o l­ m aktan kurtaran değerlere her şeye, bunların ya nında kendi kendisine sa yg ılı olm asıyla ö ze lliğ i­ ni, bu özelliğinin anlam ını kazanır. Hemen he­ men hepimiz, yaşam ım ızda, kendi kendim izin sı nırlarını dolaşm ayı aklım ıza bile getirm eyiz. O, bu zor işi tâ başından, kendi o lan akların ı iyi kes tirip başarm ıştı, işte böylesi b ir insanın, renkli, heyecanlı, ço k duygulu,yaşam a sevinciyle, sanat tutkusuyla dolup taşan elli y ılın ı yakından İzle­ mek m utluluğuna erdim. Bunu söylem em onu ta­ nım anıza b ir şey eklem ez belki am a ben bunu böyle bir anda söylem ek zorundayım yoksa onun adını duym ayan var mı?.. Onu bütün ülke tanıyor, başka ülkeler de biliyor. Bu bizim büyük m utlu­ luğumuz...

M uhsin’in büyük değeri b e n c e ' kişiliğindeki güçten geliyor. Bu güç onu yaşam ı boyunca dim dik ayakta tutmuştur. Ö yle bir insan ki, daha ilk günden, duraksam adan, gideceği yolu kestirm iş, o yoldan da h iç şaşm am ış. Sanatının büyük us la la rın ı yakından görmek, tanım ak için, onların yaşad ıkları yerlere, gerçekten yetersiz koşu llar İçinde gitm iş, oralarda dişin i sık ıp oturm uş, ça ğım ız tiyatro sanatının kıp ırd a n ışla rın ı duymuş, anlam ış. Öyle yam an bir tiyatro tutkunu ki, s a ­ natına lâyık olabilm ek için ilkin kendini ye tiş­ tirmek gerektiğini, kültürsüz hiç bir şey y ap ıla ­ m ayacağını kavram ış, anlam ış. B irin ci Dünya Savaşından önce, savaş içinde ve sonrasında Fran sa’ya, Alm anya’ya, Rusya’ya «tiyatro turiz­ mi» yapm ak için gitm em iştir. H iç b ir tanınm ış tiyatro adam ı, görmek, anlam ak, bilm ek için o- nun kadar dünyayı d olaşm am ıştır dersem y an lış olmaz..

En güzel, en yararlı, en etkili gece dersi elbette tiyatro. S anatın bu yönünü ilk kavrayan, onun halk için gerçek eğitim ve kültür kurumu, isterseniz buna okulu diyelim , olduğunu a n la ­ yan Muhsin değil mi bizde?.. Dünya tiyatrosu­ nun büyük yapıtlarını yıllarca önce türkçem ize, tertemiz, lezzetli diliyle kazandırm adı mı?. Dii konusunda onu ne kadar övsek azdır. M uh sin ’in türkçem izdeki üstünlüğü, dilim izin ço k sağlam , zengin, gerçekten b a şarılı ölçüsünü verir..

Ö zgürce düşünebilen in sanlarım ızın ço k ol­ m adığı anım sanırsa, M uhsin'in yaşam ı boyunca kendi sanat alanında düşünce özgürlüğüne kıy­ m am ış olm asının değeri daha iyi belirir. C a m us’ nün unutulm az deyim iyle, tarihin tek ölmeyen, yıpranm ayan değeri özgürlük özlem i, M uhsin'in başta gelen özelliğidir.

Benim anlayışım a göre, M uhsin, bizde ba­ tılı anlam da tiyatronun kurulup yerleşm esinde birinci derecede roiü olm uş, bu yolda her za ­ man an ıla ca k hizm etleri geçm iş b ir büyük sa ­ nat adam ım ızdı. A ra ş tırıc ılığ ı yanında, kuruculuğu nu da unutam ayız. Bu değeri belki hepsinden ön­ ce gelir. Kurduğu, yönettiği tiyatro ve toplulukla rının s a y ısı kabarık. «Dârülbedâyi» adının a l­ tında «Şehir Tiyatrosu ve T iy a tr o la rın ın teme­ linden tutun da, T aksim ’deki A tatürk K ültür M er­ kezi düşüncesi ondan başka kim senin değildir.

Onu yitirdiğim ize yürekten yanıyoruz. Y a ­ zım ı onun için aklım dan çıkm ayan şu sözleriyle bitireyim:

«Ben. hayatım ı, ruhumu, sa ğ lığ ım ı sevg i­ mi k ıs a c a s ı her şeyim i seve seve bu «tiyatro» de nen ideale harcadım ve bu savurganlıktan mut luîuk duydum H iç b ir şey yapam adım sa bile ona ömrümü verm ekle cöm ertliğim i ve sevgim i g ös­ terdim ya, bu bana yeter..»

DOĞRU PROVAYA HOCAM !..

Yıldız RENTER

Bu dünyadan Muhsin

Ertuğrul da geçti

Suat TAŞER

Y ıl 1948. Konservatuvardan yeni mezun ol­ muştum, Muhsin Hoca Devlet Tiyatroları Genel Müdürü., İlk rolümü oynuyorum Benden büyük, benden tecrübeli, güçlü oyuncularla. Heyecan­ lıyım, beceriksizim , korkağım . B ir gün bir pro­ vada, aşırı duyarlı olduğum b ir gündü sanıyo­ rum. Oyun icabı suratım a hafifçe tükürülmes! gerek. Bu olayın o provada nedense dozu kaçtı biraz.. Acem iliğim e yenildim , ağlam aya başladım . Prova kesildi, ortalık karıştı.. Ağlam am durmu­ yor.. Kim bana ne yaptı?.. Herkes birbirine so­ ruyor. Derken hiç beklenm edik bir anda, salo­ nun karanlıklarından hocanın sesi geldi.. «Yıldız, buraya gel.» Kendimi soktuğum bu sıkın tılı du­ rumdan beni çekip kurtaracak olan bu sese doğ ru, daha da çok ağlayarak koştum. «Ağlama» dedi. Cebinden bir mendil çıkardı.. Kolalı m is kokulu, kocam an bir mendil. «Al, dedi, sil göz­ lerini, anlat, ne oldu?..»

İçinde bulunduğum durumu çok İyi anladı­ ğım hemen hissettim . A n layışına biraz daha s ı­ ğınarak dert yandım şikâyet ettim «yüzüme ka­

sıtlı olarak tükürdü» dedim.

Yum uşak, sıca k, tatlı, tatlı sahne insanını anlattı bana. Sonra da: «Tükürüğü seyirciden yememeğe bak Yıldızcığım . G erisi vız gelsin s a ­ na. Hadi bakalım , doğru provaya.»

Doğru provaya, hocam.. Hep verdiğin ilk dersi hatırlayarak...

M odem Türk Tiyatrosunun kuruluşunda 1 num aralı usta olarak anılan M uhsin Ertuğrul. Ege Ü niversitesinin kendisine verdiği «fahri doktor» belgesiyle birlikte.

BİR BÜ YÜ K

HOCA,

BiR BÜYÜK

DOST...

Haldun TANER

T

ürk toplumu botı tiyatrosunu onun sa ­ yesinde tanıdı, M uhsin Ertuğrul bir din kadar bağlı olduğu tiyatroyu Türkiyede de sevdirm ek, yerleştirm ek için ömrü boyunca yılm az bir azim le çalıştı.

Onun tek başına yaptığı hizmeti sa y d ığ ı­ nız zam an yab a n cıla r bu kadar şeyin bir öm ­ re nasıl sığdığına şa şıp kalıyorlar. Gitti, tiyat royu batılı ustalara çıraklık edip onların ya nında öğrendi. Tiyatrosunun kültürel kalkın m adaki birinci derecede rolünü orada a n la ­ dı. Geldi, buradakilere orada gördüklerini öğ retti. K olları sıvayıp batı şaheserlerini kendi çevirdi, kendi sahneye koydu, kendi oynadı. O bizim tiyatromuzun Atatürkü idi. Azm i, tu­ tarlılığı, bükülmez iradesi sonsuz tiyatro sev gisi genç kuşaklara örnek olm alıdır.

A cım daha çok konuşm am a engel olu­ yor. Yaşam ı boyunca bu m eziyetlerini fırsat düşürüp bol bol yazm ıştım . İki anı ile onu çizm eğe çalışayım . Zeytinburnu tiyatrosun­ da tem silleri engellem eye kalkan belediye kararı kendisine tebliğ edildiği zam an yanın­ da İdim. Şapkasın ı a ld ı fırladı. Yetişem edik. O hızla gitmiş tiyatronun kapısına dikilm iş,

i-çeri girmek İsteyen Belediye M em urlarına «Geçemezsiniz» demiş. «Beni ezmeden içeri giremezsiniz» M em urlar şaşırm ışlar. G id ip du rumu o zam anki Belediye B aşkanı Haşim İş- ca n ’a bildirm işler. Bu konuda Haşim işc a n ’ın | kendisine serzenişte bulunduğu gün de tesa­ düfen ben ve Türk oyun yazarları derneğin­ deki arkadaşlarım aynı solonda idik. H oca­ ya ayrı bir saygı duym asına karşın Haşim bey, «Yaşlı insanlar olarak bizlerln teenni İle hareketim iz daha doğru olur,» gibi bir laf edecek oldu. H ocayı görmeli idiniz. O mahçup, o konuşm aktan çok susm ayı tercih’ eden hali birden kayboldu. Coştu:

— Bu benim teennili halim beyefendi dedi. Böyle bir olay gençliğim e rastlaşa idi tiyat­ royu kapam aya gelenlerin tepesine o tiyatro­ nun ça tısın ı geçirirdim . Kendisine yapılan sa yg ısızlık la ra bilge kişiliği ile olağanüstü hoşgörü gösterebilm esine karşın tiyatroya k arşı sayg ısızlık, kimden gelirse gelsin, aslan kesilirdi. Bir başka anı; Rahm etli dostum Ahmed Kutsi Tecerle birlikte Ş ehir T iyatro­ sundaki başrejisör odasında ziyaretine gitm iş tik. B ir ara nasıl oldu se oldu. Rahm etli Te- cer:

— Hocam h atıralarınızı yazsanıza, diye­ cek oldu.

Hocanın yüzü değişti. Birden:

— Ya demek beni a rtık h atıraların ı yaza­ cak yaşta sayıyorsunuz dedi. Alındı. B ir hafta kadar da bize küskün kaldı. O tarihte yetmiş yaşında idi ve hareketin ta göbeğinde idi. '

Acım iki katlı. Biri Türk tiyatrosu kurucu sunu, başöğretm enini, pirini yitirdi, diye. İkin­ cisi kişisel ve bencil açıdan. Baba gibi sevip saydığım her hareketim de her işimde «Hoca acaba ne düşünür» diye hep kale aldığım bü­ yük bir dostum u yitirdim . Gediği doldurulam az.

Seksen yedi yaşın Türk tiyatro ve sinem a­ sına adanm ış yetmiş yılı, yenilikler, başarılar, savaşlar, acılar, coşkular sevinçler kırgınlıklar değer bilirlikler ve bilm ezliklerle tıkabasa dolu geceli gündüzlü yetmiş yılı 29 nisan 1979 günü güneşli bir İzmir sabahında, saat dokuzda nok­ talandı.

Türk tiyatrosunun ve sinem asının büyük sa natçısı ve sa va şçısı M uhsin Ertuğrul, ardında İmrenilecek, ibret alınacak, unutulm az bir spnat yaşam ı ve çile si bırakarak fenaların fani dün­ yasından geçip gitti.

24 nisan 1979 günü, Ege Üniversitesi Rek­ törlüğü ve Güzel S anatlar Fakültesi Tiyatro B ö ­ lümü Başkanlığın ın girişim i ile İzmir Devlet T i­ yatrosunda düzenlenen görkem li bir törenle, yet m işinci sanat y ılı dolayısıyla kendisine «fahri doktor» ünvanı verildi. Diyebilirim ki, uzun s a ­ nat yaşam ının en mutlu d a kikaların ı o gece ya­ şadı. Tufan halinde kopan a lk ış la r arasında sah neye davet edildiğinde son derece coşku lu ve sevinçli konuştu ve son sözleri, «Hepiniz var olun» oldu.

Gönlü kırık gittiyse de gözü a ç ık gitm edi sa nırım.

N ur içinde yatsın.

Çocuk tiyatrosunun

destekleyicisi odur

Salih K A L Y O N

M uhsin Ertuğrul’ u bize tanıtan, ustalarım ızdan Güner Süm er'in deyimi ile «bugün tiyatro yapabi- lenlen bizler, tümümüz M uhsin Ertuğrul’un cebin­ den çıktık.» Bugün tiyatrolar perdelerini a ça b ili- yorlarsa, a çılan perdeler seyirci bulabiliyorlarsa, Muhsin Ertuğrul’un bunda payı çok büyük.. Batı anlam ında tiyatro olayını Türkiye’de gerçekleştir­ meye başladığı dönem lerde çocuk tiyatrosu ola ­ yını da birlikte götürmeyi planlayan, bu konuda ölüm üne dek uğraş veren yine kendisidir.

Muhsin Ertuğrul Ege Üniversitesi Rektöründen fahri doktorluk belgesini alırken.

Oğlum

O ’nurıla

çalışıyor..

Şükran G Ü N G Ö R

Yedi, sekiz yaşlarındaydım . Ç i­ ne’deki se ssiz sinem anın çığ ırt­ kanı dondurm acı K öse Sülo, e- lindeki koca çanı solluya sallaya bağırıyordu:

«— Bu akşam sinem am ızda... A nkara Postası.. Ankara Postası. B aş rolde Ertuğrul M uhsin, S ü ­ lo, ço cu k kulaklarım ıza ulaşan her kelim esiyle bizi sık s ık baş­ ka alem lere sürükler; akşam ları babam ım «oturun oturduğunuz verde şim di sıra sı değil.» azarını işitirdik.

Ne olurdu o akşam bir İzin çık- savdıı evden!.. A n kara Postası neydi? Bu Ertuğrul M uhsin ne yapıyordu orada? B ir öğrenebil- seydik ablam la... A kşam so fra ­ dan kalkarken babam: «— Haydi h azırlanın çocuklar, dedi sizi sinem aya götüreceğim.» Biz ş a ş ­ k ın lık la r içind e bakışırken ekle­ m işti «Ertuğrul M uhsin oynuyor- muş bu filmde.»

Gün çatıp tiyatro okum aya k a l­ kıştığım zam an babam izin ver­ medi.

Aradan 10 yıl geçti. B ir m uzice ile kader beni tiyatrocu yaptı. Babama şöyle yazm ıştım : «Sen­ den izinsiz oyuncu oldum. B a­ na kızma. Çünkü, ben sekiz ya­ şındayken b ir akşam yem eğin­ den sonra adını andığın adam a ld ı beni tiyatroya. Ertuğrul Muhsin.»

Sonraki y ılla r Ç in e'ye gittiğim ­ de babamın a rtık işim den utan­ m adığını görüyordum . Bazen so ­ rulmadan _ da söyleyebiliyordu: «Oğlum İstanbul’da tiyatroda çalışıyor.» Sonra belli bir gü­ venle gururla ekliyordu. «Er­ tuğrul M u h sin 'le beraber.» Er­ tuğrul M uhsin adı, İstanbul’un ço k uzaklarında bir yerde, çi­

tim ayıptan arıtıp şerefle kay­ naştırm ış; utancı gurura yücelt-

mişti.. Y a ttığ ı yer nur olsun.

SEVGİLİ HOCAM

Işık saçan, yol

gösteren

bir varlıktın. Bundan böyle

yapıtların,

özgür düşüncele­

rin

gelecek

kuşaklara

yol

gösterecektir. Nur içinde yat.

Müşfik K EN TER

Kanım ca, eksik kalan, çocu k tiyatrosu ko­ nusunun başıbaşına özerk biçim de Cum hurbaşka­ nına bağlanm ası önerisi idi M uhsin h oca’nın.. Türk Tiyatro tarihinin A ’sından Z ’sine değin onun yeşerttiği filizle r de hep onun adını taşıyarak sür­ dürecektir yaşam ını... O ’nun bize bıraktığı en son arm ağan A C O K (Andolu Çocuk O yulan Kolujdur. A n ısı önünde saygı ile eğiliyorum.

70 yıilık perdeci

Mücap O FLU O G LU

Sevgili tiyatro severler. Tiyatrom uz 70 y ıllık PE R D E C İ’sini yitirdi. Yetm iş yıld ır perdelerim izi açıp kapayan usta eller yok ar tık. Onun çıraklarıyız. Perde a ç ıp kapam a­ nın zorlu k la ıın ı yakından görüp tiyatro sana tına gerekli saygıyı, sevgiyi, b a ğ lılığ ı onun yanında, çevresinde bellem iştik.

1976 M a y ıs’ından beri 3 y ıld ır Perde’sln- den uzaktaydı ama her gece tüm dünya perdelerini, tüm dünya perdecileriyle bir likte a çıp kapatıyordu. Sizlerin alkışla rın ızı duyarak, yüreği yüreklerinizle çarparak..

Perdeci'm lzin yüreği durdu. Elleri, elle- nm ızde yaşayacak.

(2)

Muhsin

(B aştarafı 1. Sayfada'' Aytekln Kotll. M uhsin Ertuğrul' u kaybetm enin büyük üzüntü­ sünü dile getirm iş ve H arbiye Ş ehir T iyatrosuna «M uhsin Er tu ğ ru lı adının verileceğini a c ık lam ıştır. Kotil, bundan böyle M uhsin Ertuğrul Tiyotrosu a d i­

ni taşıyan binanın önüne s a ­ natçının bir büstünün de dikite oeğinl söylem iştir.

(Tiyatro İlgililerinin Muhsin E r ­ tuğrul hakkındakl görüş ve anıları 12. sayfam ızda)

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu büyük arsanın ilk zamanlarda, şehir içinde hususî ikametgâhlara mahsus bir mahalle teşkil edeceği düşünülerek, ilk bina ya- panlar, bunun gibi azamî üç katlı

Yetîmî’nin silahdâr bölüğüne katıldığı zamanlarda, Barbaros Hayreddin Paşa, Seydî Ali Reis’ten ve etraftan şâirin içinde bulunduğu sıkıntılı hâlini ve şiir

O kadar ki, mecmuanın imtiyaz sahibi Ab- dullah Ziya bir gün Akademi'de bizlere (biz o zaman mimari atölyesi öğrencisi idik) gerekirse paltomu satarım mecmua yine de yürür

Mimar Ertuğrul Menteşe Bibliografi, Haberler, Piyasa Cetveli.?. 7-8

Ayrıca rüzgar sonucu bir çok toz parçacığının atmosfere taşınması güneşten gelen ısınların geriye yansımasına bu da dünyanın olması gerektiğinden çok daha soğuk

ÖZEL ETKiNLiK 11 EKiM / 09 KASIMİZZET KERİBAR OBJEKTİFİNDEN İSTANBUL VE PENDİK FOTOĞRAFLARI Mehmet Akif Ersoy SMAçiliş: 11 Ekim Cuma 14.00 Açılış: 11 Ekim Cuma 16.00Pendik

Madde 20- Genel Sanat Yönetmeni, Sahne Direktörü, Sanat Teknik Direktörü, Sanat İletişim Direktörü ve kadrolu oyuncular sanatçılardır.. Genel Sanat Yönetmeni

Yetişkinler eğitimi, halk eğitimi, yeniden eğitim, vatandaşlık eğitimi gibi akademik veya pratik isimlerle belirlenen eğitim çalışmalarının temel özelliği