• Sonuç bulunamadı

Gönül Dili ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ O K U L D E R G İ S İ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2016

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Gönül Dili ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ O K U L D E R G İ S İ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2016"

Copied!
52
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Gönül Gönül Gönül Dili Dili Gönül Dili Gönül Gönül Dili Dili

Dili ÇANKAYA FAİK GÜNGÖR

ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ

O K U L D E R G İ S İ

YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2016

(2)

Gönül Gönül Gönül

Dili Dili Gönül Dili Gönül Gönül

Dili Dili Dili

ÇANKAYA FAİK GÜNGÖR

ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ

O K U L D E R G İ S İ

YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2016

Çankaya Faik Güngör Anadolu İmam-Hatip Lisesi

Adına İmtiyaz Sahibi Zekai TAŞIN

Okul Müdürü

Editör Cemile SUSAM

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Yazı İşleri Sorumlusu Kezban TEZCAN

Cemile SUSAM

İnceleme Kurulu Derya MANTU

Tuba ERCAN

Öğrenci Komisyonu Emine TOP 10/A Hediye TOP 10/A Sakine Önder 10/B

Roza SONER 10/B Güldane AĞYÜREK 10/B

Uzun zamandır resmi yazışmalar dışında yazı yazmamıştım. İnsan bu konuda da paslanıyormuş.

Zor geldi, gönlümüzde olanları yazıya dökmek. Bizler sesimizi, gönlümüzde olanları, sevinçlerimizi, sevdiklerimize ve gönül paydaşlarımıza artık dergimizle de ulaştırma arzusundayız.

Mensubu bulunduğumuz imam hatip okullarının toplumumuz için ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğu gün geçtikçe daha da anlaşılır hale gelmiştir. İmam hatip okullarının toplumumuzun körüğü, aynası, kalbi, beyni, Peygamberin Ashabı Suffa'sı, Osmanlının Enderun'u olma vasfını kazanması, irfan kaynağı olması toplumumuzun önemli bir kısmının beklentisi haline gelmiştir. Bu nedenle de Çankaya ilçesinde de bir İmam hatip okulu açma düşüncesi hasıl olmuş ve 2012 yılında okulumuz Çankaya Rehberlik Araştırma Merkezinin kullanılmayan son iki katında hayırsever işadamı Faik GÜNGÖR'ün yaptırdığı tadilat sonrası Çankaya Faik Güngör İmam Hatip Ortaokulu adıyla eğitim hayatına başlamıştır.

Çankaya ilçesinde yaşayanlardan gördüğü rağbet sonrası 2013 yılında İmam Hatip Lisesi ve Anadolu İmam Hatip Lisesi de açılmış ve ortaokul kısmı lise bünyesine alınmıştır. Okulun müdüründen öğretme- nine, öğrencisinden velisine bu okullara gönül veren her kesin sorumluluğu olduğu kadar okuldan beklentileri de vardır ve olmalıdır da. Çünkü toplumumuzun, bu okullarımızdan yetişecek olan nesillerden beklentisi vardır.

İmam hatip okulları ülkemizin dünyaya açılmasında, kendi kültür dünyamızla medeniyetimizle irtibatımızın sağlamlaştırılmasında en etkili araçlardan biridir. Aynı zamanda eğitim hayatının köhneleşmiş yüzüne, endüstriyel eleman yerine, ahlakı sağlam, karakteri kavi, sabit ucu değişmeyen, doğruya dayanan bireylerin bir araya geldiği toplum oluşturma sevdasını gerçek- leştirecektir. Bu yolla oluşan toplum, -illa ki kadim tarihinde olduğu gibi- dünyaya nizamı öğreten, medeniyetimizi ihya eden, dünyayı zulümden, haksızlıktan ve her türlü tasalluttan kurtulmanın yolunu açacaktır.

İlk olarak Mekke ve Medine'de sonra Bağdat'ta, Basra'da, Şam'da, Buhara'da, Semerkant'ta, Gırnata'da Kazan'da harlanan tevhid ateşini, Peygamber aşkını devam ettirmek gayesiyle açılmış olan imam hatip okullarından biri olarak “çağın gereksinimlerini anlayan, farklı medeniyetleri iyi bilen, dini yaşayıp taassuba düşmeyen, batıl inanç ve hurafelerle mücadele eden ehliyetli ve liyakatli bireyler yetiştirmek” misyonu, “geçmişi özümsemiş, günümüz hayatını yorumlayabilen çözüm odaklı, insan merkezli düşünen bireyler yetiştirmek” vizyonu ile inşallah aşkla şevkle yolumuza devam edeceğiz. Çankaya Faik Güngör İmam Hatip Lisesi olarak adımızı en güzel şekilde duyurup, Ankara'nın en güzide okullarından biri olacağız. Üzerimizdeki yükün ne olduğunu biliyor ve tüm çalışmalarımızı yüce bir gaye uğruna yapmaya gayret ediyoruz. Gayret, tüm paydaşlarımızla birlikte bizden, tevfik ve inayet Rabbimizden, takdir de sevenlerimizden olsun diyoruz.

Gönül

Dünyamız

Zekai TAŞIN Müdür

“Sizin en hayırlınız, insanlara faydalı olanınızdır.” Hz. Muhammed (S.A.V)

Gönül Dünyamız

Kutlu Bir Yolculuk Faik Güngör Röportaj Tezhip Sanatı

Öğretmenlik Mesleği

Dava Adamı Mehmet Âkif Ersoy Merhamet Nerede Acep

Sınavlarda Başarılı Olmak İçin Uzman Önerileri Ümmü Varaka

İlginç Bilgiler Okulca Geziye Çıktık

Yitirdiğim Çocukluğum Fıkralar

Sizden Gelenler Nergisin Kanatları Mutluluk Senin Ellerinde Ateşten Bir Yolculuk Aynalar

Trekking Nedir? Kuralları Nelerdir?

İnsan Bu Âlemde Hayal Ettiği Müddetçe Yaşar Âsım'ın Neslinden Âkif'e

Sarı Gelin Hikâyesi

Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar İslamın İlk Öğretmeni: Mus'ab Bin Umeyr Türk Edebiyatında Peygamber Sevgisi Şifalı Bitkiler

Güldüren Diyaloglar Altın Değerinde Sözler Fotoğraflarla Gülelim

Bunları Dünyada Bir Tek Türkler Yapar Öğretmenlerimizden İnci Boncuklar Mizah

1 2 3 4 6 7 8 9 10 11 12 14 15 16 18 20 22 23 26 27 28 30 31 32 33 38 41 42 44 46 47 48

(3)

Gönül Gönül Gönül

Dili Dili Gönül Dili Gönül Gönül

Dili Dili Dili

ÇANKAYA FAİK GÜNGÖR

ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ

O K U L D E R G İ S İ

YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2016

Çankaya Faik Güngör Anadolu İmam-Hatip Lisesi

Adına İmtiyaz Sahibi Zekai TAŞIN

Okul Müdürü

Editör Cemile SUSAM

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Yazı İşleri Sorumlusu Kezban TEZCAN

Cemile SUSAM

İnceleme Kurulu Derya MANTU

Tuba ERCAN

Öğrenci Komisyonu Emine TOP 10/A Hediye TOP 10/A Sakine Önder 10/B

Roza SONER 10/B Güldane AĞYÜREK 10/B

Uzun zamandır resmi yazışmalar dışında yazı yazmamıştım. İnsan bu konuda da paslanıyormuş.

Zor geldi, gönlümüzde olanları yazıya dökmek. Bizler sesimizi, gönlümüzde olanları, sevinçlerimizi, sevdiklerimize ve gönül paydaşlarımıza artık dergimizle de ulaştırma arzusundayız.

Mensubu bulunduğumuz imam hatip okullarının toplumumuz için ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğu gün geçtikçe daha da anlaşılır hale gelmiştir. İmam hatip okullarının toplumumuzun körüğü, aynası, kalbi, beyni, Peygamberin Ashabı Suffa'sı, Osmanlının Enderun'u olma vasfını kazanması, irfan kaynağı olması toplumumuzun önemli bir kısmının beklentisi haline gelmiştir. Bu nedenle de Çankaya ilçesinde de bir İmam hatip okulu açma düşüncesi hasıl olmuş ve 2012 yılında okulumuz Çankaya Rehberlik Araştırma Merkezinin kullanılmayan son iki katında hayırsever işadamı Faik GÜNGÖR'ün yaptırdığı tadilat sonrası Çankaya Faik Güngör İmam Hatip Ortaokulu adıyla eğitim hayatına başlamıştır.

Çankaya ilçesinde yaşayanlardan gördüğü rağbet sonrası 2013 yılında İmam Hatip Lisesi ve Anadolu İmam Hatip Lisesi de açılmış ve ortaokul kısmı lise bünyesine alınmıştır. Okulun müdüründen öğretme- nine, öğrencisinden velisine bu okullara gönül veren her kesin sorumluluğu olduğu kadar okuldan beklentileri de vardır ve olmalıdır da. Çünkü toplumumuzun, bu okullarımızdan yetişecek olan nesillerden beklentisi vardır.

İmam hatip okulları ülkemizin dünyaya açılmasında, kendi kültür dünyamızla medeniyetimizle irtibatımızın sağlamlaştırılmasında en etkili araçlardan biridir. Aynı zamanda eğitim hayatının köhneleşmiş yüzüne, endüstriyel eleman yerine, ahlakı sağlam, karakteri kavi, sabit ucu değişmeyen, doğruya dayanan bireylerin bir araya geldiği toplum oluşturma sevdasını gerçek- leştirecektir. Bu yolla oluşan toplum, -illa ki kadim tarihinde olduğu gibi- dünyaya nizamı öğreten, medeniyetimizi ihya eden, dünyayı zulümden, haksızlıktan ve her türlü tasalluttan kurtulmanın yolunu açacaktır.

İlk olarak Mekke ve Medine'de sonra Bağdat'ta, Basra'da, Şam'da, Buhara'da, Semerkant'ta, Gırnata'da Kazan'da harlanan tevhid ateşini, Peygamber aşkını devam ettirmek gayesiyle açılmış olan imam hatip okullarından biri olarak “çağın gereksinimlerini anlayan, farklı medeniyetleri iyi bilen, dini yaşayıp taassuba düşmeyen, batıl inanç ve hurafelerle mücadele eden ehliyetli ve liyakatli bireyler yetiştirmek” misyonu, “geçmişi özümsemiş, günümüz hayatını yorumlayabilen çözüm odaklı, insan merkezli düşünen bireyler yetiştirmek”

vizyonu ile inşallah aşkla şevkle yolumuza devam edeceğiz. Çankaya Faik Güngör İmam Hatip Lisesi olarak adımızı en güzel şekilde duyurup, Ankara'nın en güzide okullarından biri olacağız. Üzerimizdeki yükün ne olduğunu biliyor ve tüm çalışmalarımızı yüce bir gaye uğruna yapmaya gayret ediyoruz. Gayret, tüm paydaşlarımızla birlikte bizden, tevfik ve inayet Rabbimizden, takdir de sevenlerimizden olsun diyoruz.

Gönül

Dünyamız

Zekai TAŞIN Müdür

“Sizin en hayırlınız, insanlara faydalı olanınızdır.” Hz. Muhammed (S.A.V)

Gönül Dünyamız

Kutlu Bir Yolculuk Faik Güngör Röportaj Tezhip Sanatı

Öğretmenlik Mesleği

Dava Adamı Mehmet Âkif Ersoy Merhamet Nerede Acep

Sınavlarda Başarılı Olmak İçin Uzman Önerileri Ümmü Varaka

İlginç Bilgiler Okulca Geziye Çıktık

Yitirdiğim Çocukluğum Fıkralar

Sizden Gelenler Nergisin Kanatları Mutluluk Senin Ellerinde Ateşten Bir Yolculuk Aynalar

Trekking Nedir? Kuralları Nelerdir?

İnsan Bu Âlemde Hayal Ettiği Müddetçe Yaşar Âsım'ın Neslinden Âkif'e

Sarı Gelin Hikâyesi

Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar İslamın İlk Öğretmeni: Mus'ab Bin Umeyr Türk Edebiyatında Peygamber Sevgisi Şifalı Bitkiler

Güldüren Diyaloglar Altın Değerinde Sözler Fotoğraflarla Gülelim

Bunları Dünyada Bir Tek Türkler Yapar Öğretmenlerimizden İnci Boncuklar Mizah

1 2 3 4 6 7 8 9 10 11 12 14 15 16 18 20 22 23 26 27 28 30 31 32 33 38 41 42 44 46 47 48

(4)

DENEME

Gençlik hayatın en üretken en verimli aşamasıdır.

Gençliğin doğru esaslar üzerinde, istikametten şaşmadan, ideal çizgilerimizin ışığında değerlen- dirilmesi çok önemlidir. Adımlanacak uzun bir yolun başlangıcı olan gençlik, bu yürüyüşü sırasında Hak yoldan ayrılmamak, eğilmemek ve insanlara karşı güven esasını yıkmamak için donanımlı olmalıdır. İşte bu donanıma sahip olmak için uğradığı güvenli duraklardan biri İmam-Hatip Liseleridir. Bir Müslüma- nın yegâne gayesi ancak ve ancak Allah'a inanıp, Allah'a kul olmak, Allah için yaşamaktır. İman üzere yaşayıp iman üzere ölmektir. Kur'an'ı kendine rehber, peygamberi kendine önder edinerek hayatı Kur'an ve sünnetle yaşamaktır. Bu bilincin okulu ise İmam- Hatiplerdir.

İmam Hatipli olmak; yaşadığı zamanın, mekânın ve toplumun önderi, lideri ve rehberi olmaktır. İlkeli, dürüst, ahlaklı, sorumluluk sahibi, örnek kişi olmak ve duruşa sahip olmaktır.

İmam Hatipli olmak diploma sahibi olmak değil, mesuliyet sahibi olmak, bu bilincin gerektirdiği vizyon, misyon ve duruşa sahip olmaktır.

İmam Hatipli olmak; hayatın içerisinde aktif, etken ve öncü olmaktır. ''Ben'' değil ''Biz'' anlayışı ile yaşamak, hayatın işleyişinde ''Özne'' olmaktır. Dava sahibi olmak ve dava adamı olmaktır. Mümince, Müslümanca bir hayat için direnmektir. Yaşamak ve yaşatmak için mücadele etmektir.

İmam Hatipli olmak; namazla günde beş kez dirilmek, ümitsizliğin haram olduğu bilinci ile ümitvar olmaktır. İman ve ümit sermayesi ile yaşamaktır.

İmam Hatipli olmak; okuyarak ruhen yenilenmektir.

Karanlığa ve cahilliğe meydan okuyabilmektir. Kur'an'ın ilk emrinin “OKU” olduğunu unutmamaktır. Beşikten mezara kadar öğrenci olmaktır. Her işi besmele ile başlayıp hamd ile bitirmektir. Tefekkür ve tevekkül üzere bulunmaktır.

İmam Hatipli olmak; düşmanlarının kendisine ''Muhammed'ul-Emin'' dedikleri peygamberin varisi ve ümmeti olduğunun şuuru ile emin kişi olmaktır.

Zamanın, mekânın, eşyanın ve tüm yaratılanların miras değil, emanet olduğunu, kendisinin de emanetçi olduğunun idrak ve şuurunda olmaktır.

İmam Hatipli olmak; genelde tüm insanlığa, özelde ümmeti Muhammed'e hizmet etmektir. Ümmet için çalışmak, ümmet için dertlenmek ve ümmet için gözyaşı dökmektir. Muhacir kardeşlerine ensar olmaktır.

İnsanlığın kurtuluşu için çalışmak ve dua etmektir.

İnsanlara çare olabilmek, ümit olmak ve yardımcı olmaktır. Hakkı ve sabrı yaşayıp, hakkı ve sabrı tavsiye etmektir. İslam medeniyet ve kültürünü yaşamak ve yeniden inşasında bir nefer olarak çalışmaktır. Yaşadığı çağı ve geleceği inşa etmektir.

Ey İmam-Hatiplim sen, Hz. Âdem'den başlayıp, Hz.

Muhammed(S.A.V)'e kadar tüm peygamberlerin öncülüğünde ve kutsal kitapların rehberliğinde başlayıp, kıyamete kadar devam edecek olan kutsal yürüyüşün yolcususun. Bu yol Kur'an ve sünnete dayanan yoldur.

Bu yol inancın, zaferin yoludur. Bu yolda ne durmak var, ne yorulmak, ne tereddüt etmek, ne de şüphe etmek vardır.

Durma! Aşkla, azimle, zaferle bu kutsal yolda yürü.

KUTLU BİR YOLCULUK

Bayram GÜRBÜZ

Meslek Dersleri Öğretmeni Merhaba, öncelikle kendinizden biraz

bahseder misiniz?

1952 Ankara Bala Küçükcamili köyünde doğdum.

Yedi çocuklu bir aileye mensubum. Bir yaşındayken babamı kaybettim. İlkokulu köyümde, ortaokul ve liseyi Kamanda bitirdim. İlkokulun ilk iki sınıfını komşu köy Büyükcamilide, devamını kendi köyümde tamamladım.

Çünkü bizim köyde henüz okul açılmamıştı. Her gün iki kilometre yolu bir kolumda defter kitap, diğer kolumda iri bir tezekle gider gelirdik. Sobadaki yakıtımız tezekti ve onunla ısınırdık. Köyümüz, Bala ilçesine bağlı olmasına rağmen Kaman bize daha yakın olduğu için ortaokul ve liseyi Kamanda tamamladım. Kaman'a binek aracımız ya kamyondan bozma otobüs veya traktörle gelir giderdik.

Nasıl bir eğitim aldınız? Okulun girişimcilik başarınız üzerindeki etkisini nasıl değerlen- dirirsiniz?

Üniversite tahsilimi Erzurum Atatürk Üniversitesi Fransız filolojisinde tamamlayıp, 1974 Ocak ayında Çanakkale Lapseki lisesine tayin oldum. Üniversitede öğrenci yurdunda (yurtkurda) kalmama rağmen paramız bittiğinde Erzurum Kızılay Aşevinde karnımızı doyururduk. Yurt müdürümüz Mithat Babaya Allah'tan rahmet diliyorum. Onu saygıyla anıyorum. Yine burada üniversitede öğrenci iken üniversite asistanlar birliği başkanı Prof. Dr. Orhan Okay'dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Çünkü bana her ay yüz Türk Lirası karşılıksız burs veriyordu. Kendilerini şükranla anıyor, hayırlı ve bereketli bir ömür diliyorum. İkinci tayinim Tokat Erbaa lisesine yapıldı. Bir yıl sonra Kırıkkale Meslek Yüksekokulunda Fransızca öğretmenliğine başladım. İki yıl boyunca haftanın üç günü okulda, diğer üç günü de Ankara'da konfeksiyon imalatı yapan rahmetli teyzemin oğlunun yanında çırak olarak çalışmaya başladım. İki yıl sonra okuldaki görevimden ayrılıp tamamen kendimi tekstil üzerinde yoğunlaştırdım. Dört yıl sonra ayrılıp kendi işyerimi kurdum. Benim için son dört yıl bir hayat üniversitesi oldu.

Girişimci olmaya ne zaman karar verdiniz. Sizi bu karara sürükleyen faktörler nelerdi? Neden bir öğretmen olarak hayatınıza devam etmek yerine patron olmaya karar verdiniz?

Kırıkkale Meslek Yüksekokulunda öğretmenken ticarete atılmaya karar verdim. 1981 yılının Eylül ayında GMK Bulvarı 24/8 Nolu adreste 3 makine toplam 8 kişiyle birlikte Seçil giyim sanayi şirketini kurdum. 2000 yılına kadar burada çalıştım. Peşinden Balgat'taki şimdiki fabrikama taşındım.

1981 yılında Seçil Giyim Sanayi'ni kurdunuz, bayan dış giyim imalatında yurt içi ve yurt dışında aranan mamuller arasına girdiniz bu başarınızı, hangi özelliğinize bağlamaktasınız ve başarılı olmak için biz öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

Ticari hayatımın en büyük desteğini önce Allah, sonra sevgili eşim Ayla Güngör Hanımefendi'den gördüm. Bana verdiği moral destekle başarının sırrını yakalamaya çalıştım.Ayrıca birlikte çalıştığım oğlum Seçkin ve kızım Seçile de bana desteklerinden ötürü teşekkür ediyorum. Yüksek başarılar ekip ve takım ruhuyla mümkündür. Bugünün işini kesinlikle yarına bırakmayın.

Birçok okul projesine destek verdiğinizi, Çankaya ilçesine Faik Güngör Anadolu İmam H a t i p L i s e s i a d ı y l a b i z i m o k u l u m u z u kazandırdığınızı ve "İlkokul numaram 17, ilk tayin yerim Çanakkale'nin plakası da 17 ömrüm vefa ettiği sürece 17 projeye imza atmak istiyorum." dediğinizi biliyoruz, bu hedefinize ulaşabilecek misiniz? Sizi tanıdığımıza çok memnun olduk, teşekkür ederiz.

İlkokul numaram 17 idi.

İlk görev yerim Çanakkale Lapseki, Çanakkale’nin numarası 17

On yedi benim uğur sayım oldu. Şu ana kadar on eser gerçekleştirdim. Allah nasip ederse yedi okul daha inşa ettireceğim İnşallah.

Faik Güngör Röportaj

(5)

DENEME

Gençlik hayatın en üretken en verimli aşamasıdır.

Gençliğin doğru esaslar üzerinde, istikametten şaşmadan, ideal çizgilerimizin ışığında değerlen- dirilmesi çok önemlidir. Adımlanacak uzun bir yolun başlangıcı olan gençlik, bu yürüyüşü sırasında Hak yoldan ayrılmamak, eğilmemek ve insanlara karşı güven esasını yıkmamak için donanımlı olmalıdır. İşte bu donanıma sahip olmak için uğradığı güvenli duraklardan biri İmam-Hatip Liseleridir. Bir Müslüma- nın yegâne gayesi ancak ve ancak Allah'a inanıp, Allah'a kul olmak, Allah için yaşamaktır. İman üzere yaşayıp iman üzere ölmektir. Kur'an'ı kendine rehber, peygamberi kendine önder edinerek hayatı Kur'an ve sünnetle yaşamaktır. Bu bilincin okulu ise İmam- Hatiplerdir.

İmam Hatipli olmak; yaşadığı zamanın, mekânın ve toplumun önderi, lideri ve rehberi olmaktır. İlkeli, dürüst, ahlaklı, sorumluluk sahibi, örnek kişi olmak ve duruşa sahip olmaktır.

İmam Hatipli olmak diploma sahibi olmak değil, mesuliyet sahibi olmak, bu bilincin gerektirdiği vizyon, misyon ve duruşa sahip olmaktır.

İmam Hatipli olmak; hayatın içerisinde aktif, etken ve öncü olmaktır. ''Ben'' değil ''Biz'' anlayışı ile yaşamak, hayatın işleyişinde ''Özne'' olmaktır. Dava sahibi olmak ve dava adamı olmaktır. Mümince, Müslümanca bir hayat için direnmektir. Yaşamak ve yaşatmak için mücadele etmektir.

İmam Hatipli olmak; namazla günde beş kez dirilmek, ümitsizliğin haram olduğu bilinci ile ümitvar olmaktır. İman ve ümit sermayesi ile yaşamaktır.

İmam Hatipli olmak; okuyarak ruhen yenilenmektir.

Karanlığa ve cahilliğe meydan okuyabilmektir. Kur'an'ın ilk emrinin “OKU” olduğunu unutmamaktır. Beşikten mezara kadar öğrenci olmaktır. Her işi besmele ile başlayıp hamd ile bitirmektir. Tefekkür ve tevekkül üzere bulunmaktır.

İmam Hatipli olmak; düşmanlarının kendisine ''Muhammed'ul-Emin'' dedikleri peygamberin varisi ve ümmeti olduğunun şuuru ile emin kişi olmaktır.

Zamanın, mekânın, eşyanın ve tüm yaratılanların miras değil, emanet olduğunu, kendisinin de emanetçi olduğunun idrak ve şuurunda olmaktır.

İmam Hatipli olmak; genelde tüm insanlığa, özelde ümmeti Muhammed'e hizmet etmektir. Ümmet için çalışmak, ümmet için dertlenmek ve ümmet için gözyaşı dökmektir. Muhacir kardeşlerine ensar olmaktır.

İnsanlığın kurtuluşu için çalışmak ve dua etmektir.

İnsanlara çare olabilmek, ümit olmak ve yardımcı olmaktır. Hakkı ve sabrı yaşayıp, hakkı ve sabrı tavsiye etmektir. İslam medeniyet ve kültürünü yaşamak ve yeniden inşasında bir nefer olarak çalışmaktır. Yaşadığı çağı ve geleceği inşa etmektir.

Ey İmam-Hatiplim sen, Hz. Âdem'den başlayıp, Hz.

Muhammed(S.A.V)'e kadar tüm peygamberlerin öncülüğünde ve kutsal kitapların rehberliğinde başlayıp, kıyamete kadar devam edecek olan kutsal yürüyüşün yolcususun. Bu yol Kur'an ve sünnete dayanan yoldur.

Bu yol inancın, zaferin yoludur. Bu yolda ne durmak var, ne yorulmak, ne tereddüt etmek, ne de şüphe etmek vardır.

Durma! Aşkla, azimle, zaferle bu kutsal yolda yürü.

KUTLU BİR YOLCULUK

Bayram GÜRBÜZ

Meslek Dersleri Öğretmeni Merhaba, öncelikle kendinizden biraz

bahseder misiniz?

1952 Ankara Bala Küçükcamili köyünde doğdum.

Yedi çocuklu bir aileye mensubum. Bir yaşındayken babamı kaybettim. İlkokulu köyümde, ortaokul ve liseyi Kamanda bitirdim. İlkokulun ilk iki sınıfını komşu köy Büyükcamilide, devamını kendi köyümde tamamladım.

Çünkü bizim köyde henüz okul açılmamıştı. Her gün iki kilometre yolu bir kolumda defter kitap, diğer kolumda iri bir tezekle gider gelirdik. Sobadaki yakıtımız tezekti ve onunla ısınırdık. Köyümüz, Bala ilçesine bağlı olmasına rağmen Kaman bize daha yakın olduğu için ortaokul ve liseyi Kamanda tamamladım. Kaman'a binek aracımız ya kamyondan bozma otobüs veya traktörle gelir giderdik.

Nasıl bir eğitim aldınız? Okulun girişimcilik başarınız üzerindeki etkisini nasıl değerlen- dirirsiniz?

Üniversite tahsilimi Erzurum Atatürk Üniversitesi Fransız filolojisinde tamamlayıp, 1974 Ocak ayında Çanakkale Lapseki lisesine tayin oldum. Üniversitede öğrenci yurdunda (yurtkurda) kalmama rağmen paramız bittiğinde Erzurum Kızılay Aşevinde karnımızı doyururduk. Yurt müdürümüz Mithat Babaya Allah'tan rahmet diliyorum. Onu saygıyla anıyorum. Yine burada üniversitede öğrenci iken üniversite asistanlar birliği başkanı Prof. Dr. Orhan Okay'dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Çünkü bana her ay yüz Türk Lirası karşılıksız burs veriyordu. Kendilerini şükranla anıyor, hayırlı ve bereketli bir ömür diliyorum. İkinci tayinim Tokat Erbaa lisesine yapıldı. Bir yıl sonra Kırıkkale Meslek Yüksekokulunda Fransızca öğretmenliğine başladım. İki yıl boyunca haftanın üç günü okulda, diğer üç günü de Ankara'da konfeksiyon imalatı yapan rahmetli teyzemin oğlunun yanında çırak olarak çalışmaya başladım. İki yıl sonra okuldaki görevimden ayrılıp tamamen kendimi tekstil üzerinde yoğunlaştırdım. Dört yıl sonra ayrılıp kendi işyerimi kurdum. Benim için son dört yıl bir hayat üniversitesi oldu.

Girişimci olmaya ne zaman karar verdiniz.

Sizi bu karara sürükleyen faktörler nelerdi?

Neden bir öğretmen olarak hayatınıza devam etmek yerine patron olmaya karar verdiniz?

Kırıkkale Meslek Yüksekokulunda öğretmenken ticarete atılmaya karar verdim. 1981 yılının Eylül ayında GMK Bulvarı 24/8 Nolu adreste 3 makine toplam 8 kişiyle birlikte Seçil giyim sanayi şirketini kurdum. 2000 yılına kadar burada çalıştım. Peşinden Balgat'taki şimdiki fabrikama taşındım.

1981 yılında Seçil Giyim Sanayi'ni kurdunuz, bayan dış giyim imalatında yurt içi ve yurt dışında aranan mamuller arasına girdiniz bu başarınızı, hangi özelliğinize bağlamaktasınız ve başarılı olmak için biz öğrencilere neler tavsiye edersiniz?

Ticari hayatımın en büyük desteğini önce Allah, sonra sevgili eşim Ayla Güngör Hanımefendi'den gördüm. Bana verdiği moral destekle başarının sırrını yakalamaya çalıştım.Ayrıca birlikte çalıştığım oğlum Seçkin ve kızım Seçile de bana desteklerinden ötürü teşekkür ediyorum. Yüksek başarılar ekip ve takım ruhuyla mümkündür. Bugünün işini kesinlikle yarına bırakmayın.

Birçok okul projesine destek verdiğinizi, Çankaya ilçesine Faik Güngör Anadolu İmam H a t i p L i s e s i a d ı y l a b i z i m o k u l u m u z u kazandırdığınızı ve "İlkokul numaram 17, ilk tayin yerim Çanakkale'nin plakası da 17 ömrüm vefa ettiği sürece 17 projeye imza atmak istiyorum." dediğinizi biliyoruz, bu hedefinize ulaşabilecek misiniz? Sizi tanıdığımıza çok memnun olduk, teşekkür ederiz.

İlkokul numaram 17 idi.

İlk görev yerim Çanakkale Lapseki, Çanakkale’nin numarası 17

On yedi benim uğur sayım oldu. Şu ana kadar on eser gerçekleştirdim. Allah nasip ederse yedi okul daha inşa ettireceğim İnşallah.

Faik Güngör Röportaj

(6)

Aslında her şey 10. sınıf sanat tarihi ders kitabında el yazması eserleri gördüğümde başlamıştı. Değerli yazma eserlerin, Kur'an-ı Kerim sayfalarının kenar süslemelerini görmüştüm ve desenlerdeki incelik, beni benden almıştı. Araştırıp okudukça ecdadın Allah kelamına verdiği kıymet neticesinde kenar süslemelerinin tezhip sanatının örnekleri olduğunu öğrendim. Ve o zaman aklıma koymuştum bu sanatlarla ilgilenmeyi. Zaman akıp geçti, lise bitti ve üniversite yılları başladı. Bir gün fakültenin kapısında gördüğüm afiş beni benden aldı. Afişte Atatürk Kültür Merkezinde geleneksel türk süsleme sanatlarıyla alakalı kursların

açılacağının ilanı vardı. Heyecanım daha bugün gibi yüreğimde. 1995 senesinde başladığım tezhip sanatıyla olan yolculuğum 25 senedir devam ediyor, çok şükür bu 25 senede kişisel ve karma 25'in üzerinde sergi, onlarca kıymetli hoca, onlarca sanatçı dost ve yüzlerce sanatsever ve öğrenci biriktirdim. Dilerim sizler de bu ruhu yakalar, içinizdeki sanatçıyı çıkarırsınız.

Tezhip sanatı, İslâm dininde figürün yasak olması ve ecdadın estetik anlayışının bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Kelime anlamı zehepten yani altınlamaktan gelir ki eserlerin tamamında altın kullanılır. Ağırlıklı renk mavidir. Sonsuzluğu

tezhip sanatı tezhip sanatı tezhip sanatı

Rümeysa ERDOĞAN

Müdür yardımcısı ARAŞTIRMA

ifade eder, desenler doğada bulunan bitki ve hayvanların stilize edilmiş formlarıdır ve simetrik bir düzen üzerine kuruludur. Hattatlardan aldığımız hat eserler, dualar, harfler, ayetler hilye-i şerifler, müzehhibeler (tezhip çalışanları) tarafından tezhiplenir. Desenler aslında felsefi bir yansımadır.

Örneğin bir hilye- i şerif çalışırken mutlak suretle güllerin kullanılması gerektiğini düşünüyorum.

Sebebi hilye-i şeriflerin Peygamber Efendi'mizin fiziksel özelliklerini anlatıyor olmasıdır ve

Efendi'mizin gül kokusunu, ancak eserde kullandığımız gül taramalarıyla vermeye çalışırız. Bir Esma-ül Hüsna çalışması yapmak istersek laleler kullanmak isteriz, sebepse lalenin form olarak Allah'ın varlığına, birliğine şahitlik etmesi ebced hesabında ise Allah lafzına denk gelmesidir. Karanfiller ise Hz. Ali'nin ilmini temsil eder.

18 ve 22 ayar altın varakların, parlatmak için mührelerin, renklendirmek için guaj boyaların kullanıldığı, kedilerin ense kökünden elde edilen tüylerle yapılan fırçalarla bezenen, renklendirilen tezhip sanatı diğer klasik sanatlar gibi bir deryadır. Satırlar yetmez mürekkep tükenir.

İlgisi olan öğrencilerimiz için birçok özel atölyede STK, belediyeler, dernek ve vakıflar bünyesinde kurslar düzenlenmektedir.

Dilerim Allah'tan bu satırları okuyan siz kıymetli öğrencilerim, içinizde sanata dair kıpırtılar olur, merak uyanır. Bana da elinizden tutmak ve sonrasında alnınızdan öpmek düşer.

(7)

Aslında her şey 10. sınıf sanat tarihi ders kitabında el yazması eserleri gördüğümde başlamıştı. Değerli yazma eserlerin, Kur'an-ı Kerim sayfalarının kenar süslemelerini görmüştüm ve desenlerdeki incelik, beni benden almıştı. Araştırıp okudukça ecdadın Allah kelamına verdiği kıymet neticesinde kenar süslemelerinin tezhip sanatının örnekleri olduğunu öğrendim. Ve o zaman aklıma koymuştum bu sanatlarla ilgilenmeyi. Zaman akıp geçti, lise bitti ve üniversite yılları başladı. Bir gün fakültenin kapısında gördüğüm afiş beni benden aldı. Afişte Atatürk Kültür Merkezinde geleneksel türk süsleme sanatlarıyla alakalı kursların

açılacağının ilanı vardı. Heyecanım daha bugün gibi yüreğimde. 1995 senesinde başladığım tezhip sanatıyla olan yolculuğum 25 senedir devam ediyor, çok şükür bu 25 senede kişisel ve karma 25'in üzerinde sergi, onlarca kıymetli hoca, onlarca sanatçı dost ve yüzlerce sanatsever ve öğrenci biriktirdim. Dilerim sizler de bu ruhu yakalar, içinizdeki sanatçıyı çıkarırsınız.

Tezhip sanatı, İslâm dininde figürün yasak olması ve ecdadın estetik anlayışının bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Kelime anlamı zehepten yani altınlamaktan gelir ki eserlerin tamamında altın kullanılır. Ağırlıklı renk mavidir. Sonsuzluğu

tezhip sanatı tezhip sanatı tezhip sanatı

Rümeysa ERDOĞAN

Müdür yardımcısı ARAŞTIRMA

ifade eder, desenler doğada bulunan bitki ve hayvanların stilize edilmiş formlarıdır ve simetrik bir düzen üzerine kuruludur. Hattatlardan aldığımız hat eserler, dualar, harfler, ayetler hilye-i şerifler, müzehhibeler (tezhip çalışanları) tarafından tezhiplenir. Desenler aslında felsefi bir yansımadır.

Örneğin bir hilye- i şerif çalışırken mutlak suretle güllerin kullanılması gerektiğini düşünüyorum.

Sebebi hilye-i şeriflerin Peygamber Efendi'mizin fiziksel özelliklerini anlatıyor olmasıdır ve

Efendi'mizin gül kokusunu, ancak eserde kullandığımız gül taramalarıyla vermeye çalışırız. Bir Esma-ül Hüsna çalışması yapmak istersek laleler kullanmak isteriz, sebepse lalenin form olarak Allah'ın varlığına, birliğine şahitlik etmesi ebced hesabında ise Allah lafzına denk gelmesidir.

Karanfiller ise Hz. Ali'nin ilmini temsil eder.

18 ve 22 ayar altın varakların, parlatmak için mührelerin, renklendirmek için guaj boyaların kullanıldığı, kedilerin ense kökünden elde edilen tüylerle yapılan fırçalarla bezenen, renklendirilen tezhip sanatı diğer klasik sanatlar gibi bir deryadır.

Satırlar yetmez mürekkep tükenir.

İlgisi olan öğrencilerimiz için birçok özel atölyede STK, belediyeler, dernek ve vakıflar bünyesinde kurslar düzenlenmektedir.

Dilerim Allah'tan bu satırları okuyan siz kıymetli öğrencilerim, içinizde sanata dair kıpırtılar olur, merak uyanır. Bana da elinizden tutmak ve sonrasında alnınızdan öpmek düşer.

(8)

Ben, Mehmet Âkif Ersoy'u kutup yıldızına benzetirim.

Doğru yolu bulmamı sağlayan, bir pusula gibi kılavuz gibi şaşırdığımda, kaybolduğumda, ümitsizliğe düştüğümde Safahat'ı elime alırım; onun hayatına bakarım, pratikte inandığını yaşayan, samimi bir insanın enerjisi bana sirayet eder.

Onun davası, İslam'ı yaşamak ve yaşatmaktı. Âkif'in kişisel özelliklerine baktığımızda ahlaki ilkelerini hayatına tam olarak uygulamaya çalıştığını görürüz. Mithat Cemal Kuntay onun bu yönlerini tanıdıkça büyük bir şaşkınlık içinde şunları söyler :'' Yüz kahramana yetecek ahlak ve seciyesiyle sıradan bir insan gibi yaşıyor.''

Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı İslam'ı uyandırmak için haykıracaktım.

Gür, hisli, gür imanlı beyinler coşar ancak.

Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım.

Mehmet Âkif'in hayatını yönlendiren temel ilkesi kendisi olmaktır. O başkasına benzemez. Söylediği ile yaptığı arasında bir uyumsuzluk, düşüncede, yaşantıda inandığı ile ters düşmek onun katlanamayacağı bir durumdur. Onun inancı, sözleri, sanatı ve yaşantısı aynı eksende birleşir. O inanmadığını ne söyler ne de yaşar.

Onun için verilmiş bir sözün, kurulmuş bir dostluğun, bağlanılmış bir imanın, sahip olduğu vatanın bedeli hayattır. Âkif hayatı pahasına sever, hayatı pahasına bağlanır ve hayatı pahasına inanır. Bu yüzden dostluğu kelimenin tek anlamıyla sonuna kadar güvenli; ama o ölçüde de zordur. Vatanın selameti, onun davası idi ve İstiklal Marşına konan ödülü almadı, nitekim ödül için İstiklal Marşı'nı yazmamıştır. İmanında sabittir, tıpkı kutup yıldızı gibi o da gökyüzünde hep aynı yerde durur.

Mehmet Âkif, inandığı davasını etrafına anlatmıştır.

Onun inandıklarını anlattığı mekânlar, camilerdir. O cami kürsülerinden halka vatan sevgisini, dinin toplum hayatındaki vazgeçilmez yerini anlatmıştır. Onun hassas olduğu konuların başında dinin doğru anlaşılması, hurafelerden arındırılması geliyordu. Bağnazlıklar, din diye inanılan yanlışlıklarla mücadele etmiş ve hem inançlı

hem modern düşünceli aydınların yetişmesini istemiştir. Mehmet Âkif, pozitif bilimlere önem vermiş, bir üniversite hocası olarak baytarlık( veterinerlik) alanında çağının bütün teknik eserlerini incelemiş, hatta çağdaşı Pastör'ün buluşlarını bizzat tetkik için Fransa'ya gitmiştir. Onun ideali, hem çağın bilimsel gelişmelerini takip eden hem de dini ve milli değerlerine sahip bir gençlik yetiştirmekti. Mehmet Âkif'in deyimi ile ASIM'IN NESLİNİ… Asım'ın nesli inandığı değerlerini, onun davasını emanet edebileceği, geleceğimizin teminatıdır. Bu nesil, atalarından maddi ve manevi fazilet duygularını almış olmakla birlikte bu değerleri özümsemiş, edepli, terbiyeli, spora meraklı, sağlıklı biraz da içine kapanık bir gençliktir. Mehmet Âkif, bu nesille gurur duyar ve onunla övünür.

Ben Mehmet Âkif'i tanıyan, onun hayatını kendine örnek alan günümüz gençliğinin, onun mirası olan yüce davayı emanet alabileceğine inanıyorum; çünkü gençlik İstiklal Marşını severek söylüyor, her hafta başı güneşin doğuşuyla beraber söylenen Milli Marşımız, bütün törenlerde, milli müsabakalarda ödüller aldığımız bütün yarışmalarda coşkuyla söyleniyor. Mehmet Akif, bir dörtlüğünde: ''Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecek ki ?'' diyor. Onu hepimiz büyük bir hayırla yâd ediyoruz. Büyük dava adamı, kutup yıldızım Mehmet Âkif Ersoy, ruhun şad olsun.

DAVA ADAMI

MEHMET ÂKİF ERSOY

Zeliha ÖZGÜR

Sosyal Bilgiler Öğretmeni

HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ)DENEME

Öğretmenlik; öğrencilerin yetiştirildiği, onların yeteneklerinin keşfedildiği, onlara eğitim veren öğretmen olarak adlandırılan kişilerin dâhil olduğu meslek grubunun adıdır.

Öğretmen, en genel tanımıyla, öğrenmeye rehberlik eden kişidir. Bu süreçte öğretmenin önemli sorumlulukları, büyük fedakârlıkları vardır. Öğretme evrensel bir uğraştır. Yaşadığımız çevrede her an ana baba çocuklarına, usta çırağına, öğretmenler öğrencilerine, sürekli bir şeyler öğretir. Yani sürekli bir öğretme ve öğrenme durumu söz konusudur. Ancak öğretme ve öğrenmenin iki değişik işlev olduğu her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü öğretme bir kişi tarafından gerçekleştirilirken öğrenme başka bir kişide oluşur. Çok açık ve basit gibi görülse de aslında üzerinde ciddî bir şekilde durulması gereken bir durumdur. Öğretme, öğrenme sürecinin etkili olabilmesi için o iki kişi arasında çok özel bir ilişkinin kurulması gerekir. Başka bir deyişle öğretmen ve öğrenci arasında özel bir bağ kurulmalıdır.

Öğretmenlik mesleğini yapabilmek için belli bir dalda özel ihtisas sahibi olmak ve pedagojik formasyona sahip olmak gereklidir. Öğretmenlik mesleğinde eğitim ve öğretim birlikte yürütülmekte, öğretilen bilgiler hayatta tatbik ettirilmektedir. Öğretmenlik de bilgi öğretmek, yol göstermek, irşat etmek ve terbiye etmek manasına gelen eğitim, temel esastır.

Öğretmenin temel görevi, etkili bir öğretim ortamı düzenleyerek öğrenmeyi sağlamaktır. Öğretmen bu görevlerini yerine getirirken aşağıdaki etkinlikleri gerçekleştirir:

1.Öğretim planlarının hazırlanması; formel eğitim planlı, programlı bir süreçtir. Bu nedenle öğretmenlerin derse girmeden önce yıllık ve günlük planlarını hazırlamaları gerekir. Öğretmen, öğretim planlarını hazırlarken, dersinin hedef ve davranışlarını belirler.

Öğrencilerin bu hedeflere ulaşması için en etkili öğretim yöntem ve tekniklerini, öğretim araç ve materyallerini seçer; hedeflere ulaşma derecesini tayin edecek değerlendirme etkinliklerini saptar.

2.Öğrenme yaşantıları düzenleme; öğretmen sınıfa girdikten sonra, önceden hazırladığı planları uygulamaya koyar. Uygulama sırasında öğrenmenin gerçekleşmesi için, öğrenciler, öğrenmeye karşı istekli olması ve eylemde bulunması gerekir. Bu nedenle öğretmenin öğrencilerini güdüleyerek öğrenme ortamına aktif katılımlarının sağlanması da öğretmenin görevleri arasındadır. Bu nedenle öğretmenin iyi yönetici ve sınıfın lideri olması gerekir.

Öğrencilerin sevdikleri ve otorite olarak gördükleri öğretmeni model alma eğilimi gösterirler. Öğretmenin giyimi, konuşma tarzı, düşünme ve yaşam biçimi ile öğrencilerine model olur. Bu nedenle öğretmenin sınıf içinde ve dışında davranışlarına dikkat etmesi, öğrenciler için iyi model olarak çalışması gerekir.

3. Değerlendirme: Öğrenme-öğretme süreci sonunda, öğrencilerin hedefe ulaşma derecelerini belirlemek amacıyla değerlendirme yapılmalıdır. Öğretmen değerlendirme sonucun da elde ettiği bilgilere dayalı olarak, hem öğrencilerin öğrenme eksikliklerinin tamamlamaya çalışır, hem de plandaki aksaklıkları ve eksikliklerini düzeltme imkânı bulur.

Ülkemizde her yıl 24 kasım günü, öğretmenler günü ve o hafta öğretmenler haftası olarak kutlanır.

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ

Asım CEYLAN

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Öğretmeni DENEME

(9)

Ben, Mehmet Âkif Ersoy'u kutup yıldızına benzetirim.

Doğru yolu bulmamı sağlayan, bir pusula gibi kılavuz gibi şaşırdığımda, kaybolduğumda, ümitsizliğe düştüğümde Safahat'ı elime alırım; onun hayatına bakarım, pratikte inandığını yaşayan, samimi bir insanın enerjisi bana sirayet eder.

Onun davası, İslam'ı yaşamak ve yaşatmaktı. Âkif'in kişisel özelliklerine baktığımızda ahlaki ilkelerini hayatına tam olarak uygulamaya çalıştığını görürüz. Mithat Cemal Kuntay onun bu yönlerini tanıdıkça büyük bir şaşkınlık içinde şunları söyler :'' Yüz kahramana yetecek ahlak ve seciyesiyle sıradan bir insan gibi yaşıyor.''

Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı İslam'ı uyandırmak için haykıracaktım.

Gür, hisli, gür imanlı beyinler coşar ancak.

Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım.

Mehmet Âkif'in hayatını yönlendiren temel ilkesi kendisi olmaktır. O başkasına benzemez. Söylediği ile yaptığı arasında bir uyumsuzluk, düşüncede, yaşantıda inandığı ile ters düşmek onun katlanamayacağı bir durumdur. Onun inancı, sözleri, sanatı ve yaşantısı aynı eksende birleşir. O inanmadığını ne söyler ne de yaşar.

Onun için verilmiş bir sözün, kurulmuş bir dostluğun, bağlanılmış bir imanın, sahip olduğu vatanın bedeli hayattır. Âkif hayatı pahasına sever, hayatı pahasına bağlanır ve hayatı pahasına inanır. Bu yüzden dostluğu kelimenin tek anlamıyla sonuna kadar güvenli; ama o ölçüde de zordur. Vatanın selameti, onun davası idi ve İstiklal Marşına konan ödülü almadı, nitekim ödül için İstiklal Marşı'nı yazmamıştır. İmanında sabittir, tıpkı kutup yıldızı gibi o da gökyüzünde hep aynı yerde durur.

Mehmet Âkif, inandığı davasını etrafına anlatmıştır.

Onun inandıklarını anlattığı mekânlar, camilerdir. O cami kürsülerinden halka vatan sevgisini, dinin toplum hayatındaki vazgeçilmez yerini anlatmıştır. Onun hassas olduğu konuların başında dinin doğru anlaşılması, hurafelerden arındırılması geliyordu. Bağnazlıklar, din diye inanılan yanlışlıklarla mücadele etmiş ve hem inançlı

hem modern düşünceli aydınların yetişmesini istemiştir.

Mehmet Âkif, pozitif bilimlere önem vermiş, bir üniversite hocası olarak baytarlık( veterinerlik) alanında çağının bütün teknik eserlerini incelemiş, hatta çağdaşı Pastör'ün buluşlarını bizzat tetkik için Fransa'ya gitmiştir.

Onun ideali, hem çağın bilimsel gelişmelerini takip eden hem de dini ve milli değerlerine sahip bir gençlik yetiştirmekti. Mehmet Âkif'in deyimi ile ASIM'IN NESLİNİ… Asım'ın nesli inandığı değerlerini, onun davasını emanet edebileceği, geleceğimizin teminatıdır.

Bu nesil, atalarından maddi ve manevi fazilet duygularını almış olmakla birlikte bu değerleri özümsemiş, edepli, terbiyeli, spora meraklı, sağlıklı biraz da içine kapanık bir gençliktir. Mehmet Âkif, bu nesille gurur duyar ve onunla övünür.

Ben Mehmet Âkif'i tanıyan, onun hayatını kendine örnek alan günümüz gençliğinin, onun mirası olan yüce davayı emanet alabileceğine inanıyorum; çünkü gençlik İstiklal Marşını severek söylüyor, her hafta başı güneşin doğuşuyla beraber söylenen Milli Marşımız, bütün törenlerde, milli müsabakalarda ödüller aldığımız bütün yarışmalarda coşkuyla söyleniyor. Mehmet Akif, bir dörtlüğünde: ''Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecek ki ?'' diyor. Onu hepimiz büyük bir hayırla yâd ediyoruz.

Büyük dava adamı, kutup yıldızım Mehmet Âkif Ersoy, ruhun şad olsun.

DAVA ADAMI

MEHMET ÂKİF ERSOY

Zeliha ÖZGÜR

Sosyal Bilgiler Öğretmeni

HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ)DENEME

Öğretmenlik; öğrencilerin yetiştirildiği, onların yeteneklerinin keşfedildiği, onlara eğitim veren öğretmen olarak adlandırılan kişilerin dâhil olduğu meslek grubunun adıdır.

Öğretmen, en genel tanımıyla, öğrenmeye rehberlik eden kişidir. Bu süreçte öğretmenin önemli sorumlulukları, büyük fedakârlıkları vardır. Öğretme evrensel bir uğraştır. Yaşadığımız çevrede her an ana baba çocuklarına, usta çırağına, öğretmenler öğrencilerine, sürekli bir şeyler öğretir. Yani sürekli bir öğretme ve öğrenme durumu söz konusudur. Ancak öğretme ve öğrenmenin iki değişik işlev olduğu her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü öğretme bir kişi tarafından gerçekleştirilirken öğrenme başka bir kişide oluşur. Çok açık ve basit gibi görülse de aslında üzerinde ciddî bir şekilde durulması gereken bir durumdur. Öğretme, öğrenme sürecinin etkili olabilmesi için o iki kişi arasında çok özel bir ilişkinin kurulması gerekir. Başka bir deyişle öğretmen ve öğrenci arasında özel bir bağ kurulmalıdır.

Öğretmenlik mesleğini yapabilmek için belli bir dalda özel ihtisas sahibi olmak ve pedagojik formasyona sahip olmak gereklidir. Öğretmenlik mesleğinde eğitim ve öğretim birlikte yürütülmekte, öğretilen bilgiler hayatta tatbik ettirilmektedir. Öğretmenlik de bilgi öğretmek, yol göstermek, irşat etmek ve terbiye etmek manasına gelen eğitim, temel esastır.

Öğretmenin temel görevi, etkili bir öğretim ortamı düzenleyerek öğrenmeyi sağlamaktır. Öğretmen bu görevlerini yerine getirirken aşağıdaki etkinlikleri gerçekleştirir:

1.Öğretim planlarının hazırlanması; formel eğitim planlı, programlı bir süreçtir. Bu nedenle öğretmenlerin derse girmeden önce yıllık ve günlük planlarını hazırlamaları gerekir. Öğretmen, öğretim planlarını hazırlarken, dersinin hedef ve davranışlarını belirler.

Öğrencilerin bu hedeflere ulaşması için en etkili öğretim yöntem ve tekniklerini, öğretim araç ve materyallerini seçer; hedeflere ulaşma derecesini tayin edecek değerlendirme etkinliklerini saptar.

2.Öğrenme yaşantıları düzenleme; öğretmen sınıfa girdikten sonra, önceden hazırladığı planları uygulamaya koyar. Uygulama sırasında öğrenmenin gerçekleşmesi için, öğrenciler, öğrenmeye karşı istekli olması ve eylemde bulunması gerekir. Bu nedenle öğretmenin öğrencilerini güdüleyerek öğrenme ortamına aktif katılımlarının sağlanması da öğretmenin görevleri arasındadır. Bu nedenle öğretmenin iyi yönetici ve sınıfın lideri olması gerekir.

Öğrencilerin sevdikleri ve otorite olarak gördükleri öğretmeni model alma eğilimi gösterirler. Öğretmenin giyimi, konuşma tarzı, düşünme ve yaşam biçimi ile öğrencilerine model olur. Bu nedenle öğretmenin sınıf içinde ve dışında davranışlarına dikkat etmesi, öğrenciler için iyi model olarak çalışması gerekir.

3. Değerlendirme: Öğrenme-öğretme süreci sonunda, öğrencilerin hedefe ulaşma derecelerini belirlemek amacıyla değerlendirme yapılmalıdır. Öğretmen değerlendirme sonucun da elde ettiği bilgilere dayalı olarak, hem öğrencilerin öğrenme eksikliklerinin tamamlamaya çalışır, hem de plandaki aksaklıkları ve eksikliklerini düzeltme imkânı bulur.

Ülkemizde her yıl 24 kasım günü, öğretmenler günü ve o hafta öğretmenler haftası olarak kutlanır.

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ

Asım CEYLAN

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Öğretmeni DENEME

(10)

Yüce Yaradan'ın sıfatıdır merhamet.

Ama asla adaletsizlik değildir merhamet.

Rahmandır, Rahimdir Halık - ı Zü'l-celal.

Adaletsiz değildir fakat.

O'nun merhametiyle döner bu dünya, merhametiyle yürür devran.

"Ol" demesiyle olduran Yüce Mevla'nın rahmetinin işaretidir, her bir yaratılan.

Aynı cümle içerisinde kullanılmayı en çok hak eden iki kelime olsa olsa adalettir ve dahi merhamettir.

Semadan bütün bir yeryüzüne dalga dalga inen, yayılan rahmeti, nereye sakladı acaba insanlar?

Götürüp soğuk mahzenlere mi hapsettiler? Yoksa elmaslar, yakutlar değerinde bilip kuytu köşelerdeki hazine sandıklarına mı sakladılar? İnsanoğlu;

yeryüzünün en kıymetlisi, Rabbinin mayasına koyduğu, Rabbinin lütfedip de kendinden bir cüz olarak kalbine yerleştirdiği bu hasletleri daha filizlenmeden oracıkta öldürdü mü?

Belki de yanlış anladılar? Olur mu olur.İnsan bu, kaş yapayım, derken göz çıkaran bir varlık sonuçta.

Tembelliğe eyvallah etmek merhamet değil, Vazifesi olanı yapmayanların işini gücünü üstlenip kendi yükünü ağırlaştırmak merhamet değil.

Bile isteye insanların hakkını çiğnemek, ezmek, bir kul için diğer bir kulu yok saymak, öteleyerek, ötekileştirerek iş yürütmek tabii ki merhamet değil.

İlle de yukarıdan aşağıya değildir ki merhamet.

Büyükten küçüğe muhakkak olmalıdır kabul. Lakin küçükten büyüğe de farklı tezahürlerle yansır merhamet, yansımalıdır. Eh, saygı diyeceğiz o zaman mesela, tecrübeye kıymet vermek diyeceğiz kimi yerde.

Büyüklerin "ellerinden", küçüklerin "gözlerinden"

öpülen mektupların yazıldığı, buram buram merhamet kokan eski zamanlarımızı, yad ederek ve dahi zulmeden insanların kalplerini evirip çevirmesini, şu fani alemde rahmetini üzerimize sağanak sağanak yağdırmasını Rabbimizden niyaz ederek sözleri nihayetlendirmenin vaktidir.

es- Selamu Aleyküm ve Rahmetullah.

MERHAMET NEREDE ACEP

Sibel AKÇA

Meslek Dersleri Öğretmeni HİKÂYE (ÖYKÜ)

HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ)DENEME

Özelikle YGS, LYS ve TEOG'da derece yapan öğrencilere baktığımızda başarılarının sırlarını sıralarken hiçbir öğrencinin ben gece gündüz çalıştım demediği, sanki bu konuda hepsinin ortak bir karar almışçasına şunları söyledikleri görülmektedir:

“BAŞARIMIZIN SIRRI PLANLI, PROGRAMLI DERS ÇALIŞMAK VE SINAVLARIN TAKTİĞİNİ, TEKNİĞİNİ BİLMEK .''

Bu yüzden girmiş olduğunuz sınavlara nasıl hazırlanmanız gerektiği, bir dersten nasıl verim alınacağı gibi önem taşıyan soruların cevabını öğrenmeniz gerekir.

UZMAN ÖNERİLERİ

1)Başarılı olmak için bir amaç belirleyin ve niçin ders çalışmanız gerektiği sorusunun cevabını bulun.

2) Sınava hazırlanırken birden fazla ve doğru kaynaktan yararlanın, değişik soru tipleri görmeye özen gösterin.(Kolay, zor, çok zor gibi.).

3) Uykunuzun gelmemesi ve gevşememeniz için yatarak, uzanarak, kanepede, yatakta ders çalışmayın, daima masa başında ders çalışın.

4)Ders çalışırken işitme, görme gibi duyu organlarınızın daima aktif konumda olmasına özen gösterin.

5)Ders çalışırken Japon dinlenmesi dediğimiz yöntemle önce sözel bir ders, sonra sayısal bir ders gibi dersleri değiştirerek çalışın, tek bir derse saatlerce çalışmayın.

6)Sayısal soruları, daima kâğıt üzerine çözümleme yaparak çözün.

7)Özellikle moral ve motivasyon bozmayı alışkanlık haline getirmiş, stresli insanlardan ve gergin ortamlardan uzak durun.

8) Konu çalışırken önemli yerlerin altını çizin. Bu, sizin tekrar yaparken dikkatinizin önemli noktalara çekilmesini sağlar.

9)Çalışma odanızda dikkatinizi dağıtacak, motivasyonunuzu bozacak hiçbir şeye yer vermeyin ( resim v.b).

10) Çalışacağınız konu uzunsa bölümlere ayırarak kısa ise bütün olarak çalışın.

11) Önce konuyu iyice kavrayıp öğrenin, konuya hâkim olun, sonra soru çözün. Konuyu öğrenmeden asla soru çözmeyin.

12)Derslerinizi isteyerek ve motive olmuş bir şekilde çalışın.

13)İşlediğiniz konuları, günü gününe tekrar etmeyi alışkanlık haline getirin.

14)Anlamadığınız, zorlandığınız derslere daha fazla zaman ayırın, o konuyu iyi anlamış arkadaşlarınızdan yardım isteyin; onlar sizin takıldığınız yerleri daha çabuk anlar ve size yardımcı olabilir. Bu dersleri görmezlikten gelmek veya kaçmak sorununuzu çözmez.

15)Ders çalışılırken TV seyretmek ya da müzik dinlemek son derece sakıncalıdır. Bir koltukta iki karpuz taşınmaz. Ya ders çalış ya TV seyret. “Yani ya sev ya terk et.”

16)Çalışma masanızın pencere kenarı gibi dikkatinizi dağıtacak yerlerde olmamasına özen gösterin.

17) Yapamadığınız soruları mutlaka öğretmenlerinize sorun, daha sonra bu soruları birkaç kez daha değişik zaman dilimlerinde çözün.

18) Soru çözerken hız kazanmak ve soruları hızlı yorumlayabilmek için mutlaka düzenli olarak kitap okuyun ve deneme çözün.

19) Daha önceki yıllarda çıkmış sınav sorularını mutlaka çözün.

20)İlerde olmak istediğiniz bir hedefi A4 kâğıdına yazıp odanız içerisinde herkesin görebileceği bir yere renkli kalemle yazıp asın. Bu, hedefinizi sık sık hatırlamanızı, unutmamanızı sağlayacaktır.

SINAVLARDA

BAŞARILI OLMAK İÇİN UZMAN ÖNERİLERİ

Cemile SUSAM

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

(11)

Yüce Yaradan'ın sıfatıdır merhamet.

Ama asla adaletsizlik değildir merhamet.

Rahmandır, Rahimdir Halık - ı Zü'l-celal.

Adaletsiz değildir fakat.

O'nun merhametiyle döner bu dünya, merhametiyle yürür devran.

"Ol" demesiyle olduran Yüce Mevla'nın rahmetinin işaretidir, her bir yaratılan.

Aynı cümle içerisinde kullanılmayı en çok hak eden iki kelime olsa olsa adalettir ve dahi merhamettir.

Semadan bütün bir yeryüzüne dalga dalga inen, yayılan rahmeti, nereye sakladı acaba insanlar?

Götürüp soğuk mahzenlere mi hapsettiler? Yoksa elmaslar, yakutlar değerinde bilip kuytu köşelerdeki hazine sandıklarına mı sakladılar? İnsanoğlu;

yeryüzünün en kıymetlisi, Rabbinin mayasına koyduğu, Rabbinin lütfedip de kendinden bir cüz olarak kalbine yerleştirdiği bu hasletleri daha filizlenmeden oracıkta öldürdü mü?

Belki de yanlış anladılar? Olur mu olur.İnsan bu, kaş yapayım, derken göz çıkaran bir varlık sonuçta.

Tembelliğe eyvallah etmek merhamet değil, Vazifesi olanı yapmayanların işini gücünü üstlenip kendi yükünü ağırlaştırmak merhamet değil.

Bile isteye insanların hakkını çiğnemek, ezmek, bir kul için diğer bir kulu yok saymak, öteleyerek, ötekileştirerek iş yürütmek tabii ki merhamet değil.

İlle de yukarıdan aşağıya değildir ki merhamet.

Büyükten küçüğe muhakkak olmalıdır kabul. Lakin küçükten büyüğe de farklı tezahürlerle yansır merhamet, yansımalıdır. Eh, saygı diyeceğiz o zaman mesela, tecrübeye kıymet vermek diyeceğiz kimi yerde.

Büyüklerin "ellerinden", küçüklerin "gözlerinden"

öpülen mektupların yazıldığı, buram buram merhamet kokan eski zamanlarımızı, yad ederek ve dahi zulmeden insanların kalplerini evirip çevirmesini, şu fani alemde rahmetini üzerimize sağanak sağanak yağdırmasını Rabbimizden niyaz ederek sözleri nihayetlendirmenin vaktidir.

es- Selamu Aleyküm ve Rahmetullah.

MERHAMET NEREDE ACEP

Sibel AKÇA

Meslek Dersleri Öğretmeni HİKÂYE (ÖYKÜ)

HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ) HİKÂYE (ÖYKÜ)DENEME

Özelikle YGS, LYS ve TEOG'da derece yapan öğrencilere baktığımızda başarılarının sırlarını sıralarken hiçbir öğrencinin ben gece gündüz çalıştım demediği, sanki bu konuda hepsinin ortak bir karar almışçasına şunları söyledikleri görülmektedir:

“BAŞARIMIZIN SIRRI PLANLI, PROGRAMLI DERS ÇALIŞMAK VE SINAVLARIN TAKTİĞİNİ, TEKNİĞİNİ BİLMEK .''

Bu yüzden girmiş olduğunuz sınavlara nasıl hazırlanmanız gerektiği, bir dersten nasıl verim alınacağı gibi önem taşıyan soruların cevabını öğrenmeniz gerekir.

UZMAN ÖNERİLERİ

1)Başarılı olmak için bir amaç belirleyin ve niçin ders çalışmanız gerektiği sorusunun cevabını bulun.

2) Sınava hazırlanırken birden fazla ve doğru kaynaktan yararlanın, değişik soru tipleri görmeye özen gösterin.(Kolay, zor, çok zor gibi.).

3) Uykunuzun gelmemesi ve gevşememeniz için yatarak, uzanarak, kanepede, yatakta ders çalışmayın, daima masa başında ders çalışın.

4)Ders çalışırken işitme, görme gibi duyu organlarınızın daima aktif konumda olmasına özen gösterin.

5)Ders çalışırken Japon dinlenmesi dediğimiz yöntemle önce sözel bir ders, sonra sayısal bir ders gibi dersleri değiştirerek çalışın, tek bir derse saatlerce çalışmayın.

6)Sayısal soruları, daima kâğıt üzerine çözümleme yaparak çözün.

7)Özellikle moral ve motivasyon bozmayı alışkanlık haline getirmiş, stresli insanlardan ve gergin ortamlardan uzak durun.

8) Konu çalışırken önemli yerlerin altını çizin. Bu, sizin tekrar yaparken dikkatinizin önemli noktalara çekilmesini sağlar.

9)Çalışma odanızda dikkatinizi dağıtacak, motivasyonunuzu bozacak hiçbir şeye yer vermeyin ( resim v.b).

10) Çalışacağınız konu uzunsa bölümlere ayırarak kısa ise bütün olarak çalışın.

11) Önce konuyu iyice kavrayıp öğrenin, konuya hâkim olun, sonra soru çözün. Konuyu öğrenmeden asla soru çözmeyin.

12)Derslerinizi isteyerek ve motive olmuş bir şekilde çalışın.

13)İşlediğiniz konuları, günü gününe tekrar etmeyi alışkanlık haline getirin.

14)Anlamadığınız, zorlandığınız derslere daha fazla zaman ayırın, o konuyu iyi anlamış arkadaşlarınızdan yardım isteyin; onlar sizin takıldığınız yerleri daha çabuk anlar ve size yardımcı olabilir. Bu dersleri görmezlikten gelmek veya kaçmak sorununuzu çözmez.

15)Ders çalışılırken TV seyretmek ya da müzik dinlemek son derece sakıncalıdır. Bir koltukta iki karpuz taşınmaz. Ya ders çalış ya TV seyret. “Yani ya sev ya terk et.”

16)Çalışma masanızın pencere kenarı gibi dikkatinizi dağıtacak yerlerde olmamasına özen gösterin.

17) Yapamadığınız soruları mutlaka öğretmenlerinize sorun, daha sonra bu soruları birkaç kez daha değişik zaman dilimlerinde çözün.

18) Soru çözerken hız kazanmak ve soruları hızlı yorumlayabilmek için mutlaka düzenli olarak kitap okuyun ve deneme çözün.

19) Daha önceki yıllarda çıkmış sınav sorularını mutlaka çözün.

20)İlerde olmak istediğiniz bir hedefi A4 kâğıdına yazıp odanız içerisinde herkesin görebileceği bir yere renkli kalemle yazıp asın. Bu, hedefinizi sık sık hatırlamanızı, unutmamanızı sağlayacaktır.

SINAVLARDA

BAŞARILI OLMAK İÇİN UZMAN ÖNERİLERİ

Cemile SUSAM

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

(12)

İLGİNÇ BİLGİLER

Kaju olarak bildiğimiz çerez aslında kaju meyvesinin sapıdır.

Ananas aslında meyve değildir ve tarlada bu şekilde büyür.

Su aygırının sütü pembe renklidir.

Eğer Jüpiter, dünyamıza ay kadar yakın olsaydı bu şekilde görünecekti. Gökyüzündeki yıldız sayısı dünya üzerindeki tüm plajlardaki kum tanesi sayısından fazladır.

Ahtapotların üç tane kalbi vardır.

İlk 'Star Wars' filmi yayınlandığında

( 25 Mayıs 1977) Fransa'da hâlâ giyotin ile idam yasaldı. Kum taneleri mikroskop

altında böyle görünür.

Derya ŞAHİN / 10-A

İnsan DNA'sı

%50 oranında muz DNA'sı ile aynıdır. Ümmü Varaka radıyallahu anha, Allah yolunda cihad

etme arzusuyla yaşayan ve şehîtlik özlemiyle gönlü kavrulan bir hanım sahâbidir. Bedir Harbine katılmak için ısrarla müsaade istemesi üzerine Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem Efendimiz'in : “Allah sana şehîdlik nasîb edecektir.” diye müjde verdiği bir bahtiyar… Onu her gördüğü yerde “şehîde” hitabıyla karşılayan mutlu bir hanım… Hasretini çektiği makama kendi köleleri tarafından evinde şehîd edilerek kavuşan bir hanım sahâbi.

Onunla ilgili fazla bir bilgiye sahip olunmamakla birlikte, hakkında nakledilen birkaç hâdise bile bizlere ne ibretli dersler vermektedir.

O cesûr ve bilgili bir hanımdı. Dînî konularda geniş bilgisi vardı. İslâm'ı en güzel şekilde yaşamak için gayret ederdi. Ev halkına ve etrafındaki insanlara dinî meselelerde yardımcı olurdu. Bildiklerini yaşayarak çevresine örnek olurdu.

O, Allah yolunda cihad etmenin fazîletini bildiği için şehîd olmayı çok istiyordu. Bir ramazan günüydü. Bedir Harbi hazırlıkları başlamıştı. Ümmü Varaka (r.anhâ) büyük bir heyecanla Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimize müracaat etti ve şöyle ricada bulundu:

“Ey Allah'ın Resûlü! Bana müsaade etseniz de sizinle birlikte harbe katılsam. Yaralılarınızı tedâvi edip hastalara baksam. Kim bilir belki de Allah yolunda şehîdlik de nasip olur.” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz, hiçbir hanımın Bedir Savaşı'na katılmasına izin vermedi. Bu sebepten Ümmü Varaka'ya da müsaade edemedi. Fakat onun yanık hasretini, ısrarlı arzusunu, şehitlik özlemini teskîn edecek onu sevindirecek, onu huzura kavuşturacak bir müjde verdi: “Ey Ümmü Varaka! Allah sana şehîtlik nasip edecektir.” buyurdu.

İki cihan güneşi Efendimiz, onun bu kahramanca davranışından pek memnun kalmıştı. Bu yüzden ne zaman Ümmü Varaka (r.anhâ)'yı görse; kendisine

“şehîde” diye hitab ederdi.

Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz zaman zaman Ümmü Varaka (r.anhâ)'yı evinde ziyaret ederdi. Hâl hatırını sorardı. Ashab-ı kiram böylesi fırsatları ganîmet bilirdi.

Böyle zamanları en iyi şekilde değerlendirmeye gayret ederlerdi. Efendimize ikramda bulunabilmek onu memnun edebilmek için adeta yarışırcasına ellerinden gelen hizmeti yapmak isterlerdi. Bu arada zihinlerini meşgul eden konularda sorular sorarlardı.

Bir gün, ensarlı bir hanım vefat etmişti. Ümmü Varaka (r.anhâ) dinî konulara çok meraklıydı. Kendi kendine: “Acaba öldükten sonra birbirimizi görür müyüz? diye zihninden geçirdi. Bu soruya cevap aradı.

İki cihan güneşi Efendimiz'in evine geldiği bir sırada bu konuyu açtı ve: “Ya Rasûlallah! Öldüğümüz zaman birbirimizi görür müyüz?” diye sordu. Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz şöyle cevap verdi: “Can, ağaca konmuş bir kuş gibidir. Öyle ki, kıyâmet günü geldiğinde her can cesedine girer.” buyurdu.

Ümmü Varaka (r.anhâ)'nın biri erkek biri de kadın iki kölesi vardı. Vefatından sonra onların hürriyetlerine kavuşturulmalarını vasiyet etti. Köle ile câriye hırsa kapıldılar. Şeytana uydular. Bir an evvel hürriyetlerine kavuşma düşüncesiyle aralarında anlaşıp Ümmü Varaka (r.anhâ)'ya suikast hazırladılar. Odasına zorla girip onu öldürüp kaçtılar.

Bu hâdise Hz. Ömer (r.a) devrinde oldu. Bütün Müslümanları derinden üzdü. Halife bu haberi duyar duymaz: “Rasûlullah (s.a) doğru söyledi.” dedi. Ona müjdelenen şehitliğin gerçekleştiğini anladı. Suçluların yakalanması için emir verdi. Suçlular kısa zamanda yakalanıp gerekli sorgulamaları yapıldıktan ve cürüm- lerini itiraf ettikten sonra suçlarının cezâsını idam edilerek ödediler. Medine'de asılarak idam edilen ilk suçlu bu iki köle oldu.

Hz. Ömer (r.a) zaman zaman arkadaşlarına: “Kalkın gidip şu şehîdenin kabrini ziyaret edelim.” derdi.Ümmü Varaka (r.anhâ) ashâb arasında sayılan ve sevilen bir İslâm hanımefendisiydi. Allah ondan râzı olsun.

Rabbimiz şefaatlerine nâil eylesin. Amin.

ÜMMÜ VARAKA

Elif Nur TÜFEKÇİ / 10-A

GÖKTEKİ YILDIZLAR

(13)

İLGİNÇ BİLGİLER

Kaju olarak bildiğimiz çerez aslında kaju meyvesinin sapıdır.

Ananas aslında meyve değildir ve tarlada bu şekilde büyür.

Su aygırının sütü pembe renklidir.

Eğer Jüpiter, dünyamıza ay kadar yakın olsaydı bu şekilde görünecekti.

Gökyüzündeki yıldız sayısı dünya üzerindeki tüm plajlardaki kum tanesi sayısından fazladır.

Ahtapotların üç tane kalbi vardır.

İlk 'Star Wars' filmi yayınlandığında

( 25 Mayıs 1977) Fransa'da hâlâ giyotin ile idam yasaldı.

Kum taneleri mikroskop altında böyle görünür.

Derya ŞAHİN / 10-A

İnsan DNA'sı

%50 oranında muz DNA'sı ile aynıdır.

Ümmü Varaka radıyallahu anha, Allah yolunda cihad etme arzusuyla yaşayan ve şehîtlik özlemiyle gönlü kavrulan bir hanım sahâbidir. Bedir Harbine katılmak için ısrarla müsaade istemesi üzerine Rasûlullah sallallahü aleyhi vesellem Efendimiz'in : “Allah sana şehîdlik nasîb edecektir.” diye müjde verdiği bir bahtiyar… Onu her gördüğü yerde “şehîde” hitabıyla karşılayan mutlu bir hanım… Hasretini çektiği makama kendi köleleri tarafından evinde şehîd edilerek kavuşan bir hanım sahâbi.

Onunla ilgili fazla bir bilgiye sahip olunmamakla birlikte, hakkında nakledilen birkaç hâdise bile bizlere ne ibretli dersler vermektedir.

O cesûr ve bilgili bir hanımdı. Dînî konularda geniş bilgisi vardı. İslâm'ı en güzel şekilde yaşamak için gayret ederdi. Ev halkına ve etrafındaki insanlara dinî meselelerde yardımcı olurdu. Bildiklerini yaşayarak çevresine örnek olurdu.

O, Allah yolunda cihad etmenin fazîletini bildiği için şehîd olmayı çok istiyordu. Bir ramazan günüydü. Bedir Harbi hazırlıkları başlamıştı. Ümmü Varaka (r.anhâ) büyük bir heyecanla Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimize müracaat etti ve şöyle ricada bulundu:

“Ey Allah'ın Resûlü! Bana müsaade etseniz de sizinle birlikte harbe katılsam. Yaralılarınızı tedâvi edip hastalara baksam. Kim bilir belki de Allah yolunda şehîdlik de nasip olur.” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz, hiçbir hanımın Bedir Savaşı'na katılmasına izin vermedi. Bu sebepten Ümmü Varaka'ya da müsaade edemedi. Fakat onun yanık hasretini, ısrarlı arzusunu, şehitlik özlemini teskîn edecek onu sevindirecek, onu huzura kavuşturacak bir müjde verdi: “Ey Ümmü Varaka! Allah sana şehîtlik nasip edecektir.” buyurdu.

İki cihan güneşi Efendimiz, onun bu kahramanca davranışından pek memnun kalmıştı. Bu yüzden ne zaman Ümmü Varaka (r.anhâ)'yı görse; kendisine

“şehîde” diye hitab ederdi.

Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz zaman zaman Ümmü Varaka (r.anhâ)'yı evinde ziyaret ederdi. Hâl hatırını sorardı. Ashab-ı kiram böylesi fırsatları ganîmet bilirdi.

Böyle zamanları en iyi şekilde değerlendirmeye gayret ederlerdi. Efendimize ikramda bulunabilmek onu memnun edebilmek için adeta yarışırcasına ellerinden gelen hizmeti yapmak isterlerdi. Bu arada zihinlerini meşgul eden konularda sorular sorarlardı.

Bir gün, ensarlı bir hanım vefat etmişti. Ümmü Varaka (r.anhâ) dinî konulara çok meraklıydı. Kendi kendine: “Acaba öldükten sonra birbirimizi görür müyüz? diye zihninden geçirdi. Bu soruya cevap aradı.

İki cihan güneşi Efendimiz'in evine geldiği bir sırada bu konuyu açtı ve: “Ya Rasûlallah! Öldüğümüz zaman birbirimizi görür müyüz?” diye sordu. Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz şöyle cevap verdi: “Can, ağaca konmuş bir kuş gibidir. Öyle ki, kıyâmet günü geldiğinde her can cesedine girer.” buyurdu.

Ümmü Varaka (r.anhâ)'nın biri erkek biri de kadın iki kölesi vardı. Vefatından sonra onların hürriyetlerine kavuşturulmalarını vasiyet etti. Köle ile câriye hırsa kapıldılar. Şeytana uydular. Bir an evvel hürriyetlerine kavuşma düşüncesiyle aralarında anlaşıp Ümmü Varaka (r.anhâ)'ya suikast hazırladılar. Odasına zorla girip onu öldürüp kaçtılar.

Bu hâdise Hz. Ömer (r.a) devrinde oldu. Bütün Müslümanları derinden üzdü. Halife bu haberi duyar duymaz: “Rasûlullah (s.a) doğru söyledi.” dedi. Ona müjdelenen şehitliğin gerçekleştiğini anladı. Suçluların yakalanması için emir verdi. Suçlular kısa zamanda yakalanıp gerekli sorgulamaları yapıldıktan ve cürüm- lerini itiraf ettikten sonra suçlarının cezâsını idam edilerek ödediler. Medine'de asılarak idam edilen ilk suçlu bu iki köle oldu.

Hz. Ömer (r.a) zaman zaman arkadaşlarına: “Kalkın gidip şu şehîdenin kabrini ziyaret edelim.” derdi.Ümmü Varaka (r.anhâ) ashâb arasında sayılan ve sevilen bir İslâm hanımefendisiydi. Allah ondan râzı olsun.

Rabbimiz şefaatlerine nâil eylesin. Amin.

ÜMMÜ VARAKA

Elif Nur TÜFEKÇİ / 10-A

GÖKTEKİ YILDIZLAR

(14)

ÖĞRENCİLERİMİZ AFOM'DA ÖĞRENCİLERİMİZİN TİYATRO GÖSTERİSİ

İSTANBUL'DA DOLMABAHÇEYİ GEZDİK

EYÜP SULTAN'DA BİR NEFES ALDIK

ÖĞRECİLERİMİZ ODTÜ BİLİM MERKEZİ

PİER LOTİ'YE ÇIKMADAN İSTANBUL GEZİSİ OLUR MU?

KONYA'DA MEVLANA TÜRBESİNDE

GELECEĞİN BİLİM ADAMLARI FEZA GÜRSEY BİLİM MERKEZİNDE

OKULCA GEZİYE ÇIKTIK

OKUL BAHÇEMİZİ DÜZENLEDİK

GENÇ KAŞİFLER MTA TABİAT MÜZESİNDE

AŞURE ETKİNLİĞİ GERÇEKLEŞTİRDİK OKULUMUZUN KUTLU DOĞUM

PROGRAMINDAN BİR KARE KATI ATIK SERGİMİZ

BENİM ORMANIM KAMPANYAMIZ

MİLLET VEKİLLERİMİZİN KATILIMIYLA EBRU SERGİMİZİN AÇILIŞINI YAPTIK.

Referanslar

Benzer Belgeler

Dinin temel kaynaklarına ve esaslarına bağlı kalmak şartıyla çeşitli sebeplerle dinin amelî ve itikadi hükümlerinin uygulamasında ortaya çıkan farklı

''IRCA QMS Auditor/Lead Auditor Training Course/KYS Baş Denetçi Eğitim Sınav'' IRCA ISO 9001:2008 Baş Denetçi eğitim sınavına ancak ISO 9001 eğitimi almış

Sonuçlar şam piyonada ilk 4 sırayı paylaşan takım lar arasında m üsabaka bitiş süresi teknik puan ve pasitive kriterleri açısından fa rklılığ ın olm adığını

İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 12 2

İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 12 2

Ziyaret edilmesi planlanan müze, ören yerleri, bilim merkezleri, gezegen evleri ve planetaryumlardan daha aktif ve verimli bir şekilde yararlanılabilmesi için;

Biruni Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak Stratejik Planı (2019-2023)’de belirtilen amaç ve hedeflere ulaşmamızın okulumuzun gelişme ve kurumsallaşma süreçlerine önemli

a- Aynı Sözcüklerin Tekrarlanması b- Eş Anlamlı Sözcüklerin Tekrarlanması 3- Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması 4- Yanlış Yerde Kullanılan Sözcük ve İfadeler 5-