• Sonuç bulunamadı

Göçmen kaçakçılığı suçunun temel şekli üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası gerektirmektedir.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Göçmen kaçakçılığı suçunun temel şekli üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası gerektirmektedir."

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Muhakemesi Hukuku Final Sınav Soruları

(İkinci Öğretim Öğrencileri-24.06.2015)

Açıklamalar: Sınav Süresi 3 Saattir. Sınavın ilk 30 Dakikası Salondan Ayrılmanıza İzin Verilmeyecektir. Bir Tabaka Daha Ek Kağıt Alabilirsiniz. Tükenmez Kalem Kullanınız ve Yazınızın Okunaklı Olmasına Özen Gösteriniz. Başarılar Dileriz.

Olay

Çanakkale açıklarında bir tekne ile Yunanistan’a götürülmek istenen onlarca mülteci, teknenin alabora olması sonucunda denizde boğulma riski ile karşı karşıya kalırlar ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı görevliler tarafından kurtarılırlar. Mülteciler idari iş ve işlemlere tabi tutulurken, Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığınca teknenin kaptanı K ve 17 yaşındaki tayfa T’nin kolluk merkezine getirilmesi ve ifadelerinin alınması talimatı verilir. İfade alma işlemi başlangıcında K ve T’ye müdafi talep edip etmedikleri sorulur. Talep etmemeleri üzerine haklarında göçmen kaçakçılığı suçundan soruşturma başlatıldığı söylenerek ifade alma işlemine başlanır1. K ve T, gemide taşınan kişilerin kim ya da kimler olduğunu bilmediklerini, tekneyi İzmir’de bir turizm şirketine kiraladıklarını ve onların talebi ile Yunanistan’a gittiklerini söyleyerek, suçlamaları kabul etmezler. İfade alma işlemi sonrasında C. Savcısının huzuruna çıkarılırlar. C. Savcısı seçilmiş müdafileri olmadığını öğrendikten sonra bir müdafi görevlendirir ve göçmen kaçakçılığı ve olası kastla öldürmeye teşebbüs suçlaması ile ifadelerinin alınmasına geçilir. K ve T’nin müdafi M, kollukta olası kastla öldürme suçlamasının bulunmadığını ileri sürseler de, Savcı fiilin belli olduğunu ifade eder.

1. K ve T’nin ifadelerinin kolluk tarafından alınması işlemi hukuka uygun mudur? Neden? Savcının suç vasfını değiştirmesi karşısında, ilk alınan ifadenin daha sonra Mahkeme tarafından delil olarak kullanılabilmesi mümkün müdür?

 CMK m. 150, zorunlu müdafilik halleri düzenlenmektedir. Sanık veya şüphelinin istemi; çocuk kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olması ya da isnad edilen suçun alt sınırı beş yıldan fazla olan hapis cezasını gerektirmesi halinde şüpheli ya da sanığa bir müdafi atanması zorunludur. 2 PUAN

 Olayda isnad edilen göçmen kaçakçılığı suçunun alt sınırı 3 yıl olması nedeniyle zorunlu müdafilik sınırının dışında kalır. Ancak T’nin 17 yaşında olması, T bakımından zorunlu müdafiliği gerektiren bir durum oluşturmaktadır. Dolayısıyla zorunlu müdafiliğin gerekmediği K bakımından alınan bu ifade hukuku uygunken, çocuk olmasından dolayı zorunlu müdafinin atanması gereken T’nin ifade hukuka aykırı olacaktır. 2 PUAN

 Ayrıca T çocuk olduğundan ifadesi bizzat C. Savcısı tarafından alınmak, ifade alma işlemine sosyal hizmet uzmanı, psikolog veya psikiyatr gibi koruyucu ve destekleyici kimseler katılmalıdır. 2 PUAN

 Suç vasfının daha sonra C. Savcısı tarafından değiştirilmiş ve zorunlu müdafilik kapsamında bir suç isnat edilmiştir. Suç vasfının bu biçimde değiştiği durumlarda, daha önce alınan ifadelerin ve işlemlerin hukuka uygun olup olmadığı, yeni suç vasfı esas alınarak belirlenmelidir. Kollukta göçmen kaçakçılığı isnadıyla alınan ifadeler, isnat olası kastla öldürme olarak değiştirildiğinde, zorunlu müdafii olmaksızın alınan ifade ifade durumuna gelecektir ve kullanılamayacaktır. 3 PUAN

İfadelerinde K ve T, tekne ile kimi hangi amaçla taşıdıklarını bilmediklerini ve sormadıklarını, tekneyi İzmir’de bir tur şirketine kiraladıklarını ve firma yetkilisinin de İ olduğunu belirtirler. C. Savcısı K ve T’yi tutuklanmaları talebi ile mercie sevk eder ve her iki şüpheli tutuklanırlar. Emri altında görev yapan adli kolluk görevlisini de çağırarak İzmir’e gitmesini ve şüpheli sıfatıyla İ’nin ifadesini alması talimatını verir.

2. Kolluk amirinin bu şekilde İzmir’de İ’nin ifadesini alabilmesi mümkün müdür? Bu durumda Çanakkale C. Savcısının ne şekilde hareket etmesi gerekirdi?

 C. Savcıları ve emiri altında görev yapan kolluk görevlileri ancak kendi yer bakımından yetki sahalarında işlem yapabilirler. Bu nedenle yer bakımından yetki sahası dışında işlem yapabilmeleri, hem C.Savcısı bakımından hem de polis bakımından mümkün değildir. 4 PUAN

 CMK’nun 161. Maddesi gereği Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet

1 Göçmen kaçakçılığı suçunun temel şekli üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası gerektirmektedir.

(2)

savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister. Dolayısıyla Çanakkale Cumhuriyet Savcısının kendi yargı çevresi içinde olmayan İzmir’e kolluk gönderip, ifade almasını isteyemez. Bu halde işlemin yapılması için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından yapılmasının talep edilmesi gerekirdi. 4 PUAN

C. Savcısı K ve T’ye ilişkin yaptığı araştırma sonucunda K’nin iki farklı tekneyi işlettiğini, bunlardan birisinin kendisine ait olduğunu ve soruşturma konusu olayda alabora olduğunu, diğerinin ise mülkiyetinin Ü’ye ait olduğunu, her iki teknenin de benzer biçimde mültecilerin taşınmasında kullanıldığını öğrenir. Gecikmesinde sakınca bulunduğu gerekçesi ile talimat vererek Ü’ye ait teknenin muhafaza altına alınması talimatını verir. Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı birimler, tekneyi bulunduğu yerden alarak Komutanlığa ait iskeleye bağlarlar.

Ü’nün avukatları, Ü hakkında açılmış bir soruşturma olmadığını bu nedenle teknenin iade edilmesi gerektiğini, K’nın müdafii ise bu şekilde bir deniz ulaşım aracına el konması için BDDK, SPK, MASAK gibi kuruluşlardan rapor alınmasının zorunlu olduğunu söyleseler de, C. Savcısı bu taleplere itibar etmez. Kararını onaylamak üzere yetkili mercie sunar. Ü’nün avukatları ve K’nın müdafileri kanun yoluna başvursa da sonuç alamazlar.

3. Ü’ye ait teknenin olaydaki biçimde adliyenin eli altına alınması mümkün müdür? İşlemin hukuki niteliğini tespit ediniz. Olayda Ü ve K’nın avukatlarının iddialarını da dikkate alarak işlemin hukuka uygun olup olmadığını belirtiniz. Avukatlar bu karara karşı hangi kanun yoluna başvurmuşlardır?

 Olayda Ü’ye ait geminin muhafaza altına alınması işlemi el koymadır. Bu elkoyma için izlemesi gereken yol CMK m. 123 vd maddeleri uyarınca adi elkoyma hükümleridir. Zira gemi suçta kullanılan eşya durumundadır ve eşya müsaderesine tabidir. Gemi bakımından CMK’nun 128. maddesinde düzenlenen taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma koruma tedbiri, bu aşamada söz konusu olmayacaktır, zira söz konusu tedbir ancak suçtan elde edilmiş mal varlığı değerleri bakımından gündeme gelebilecektir. 3 PUAN

 Elkoyma hakim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri tarafından gerçekleştirebilir. Olayda C.Savcısı, gecikmesinde sakınca bulunması durumunda, elkoyma kararı vermesi mümkündür. 2 PUAN

 Ü’nün Avukatının Ü hakkında açılmış bir soruşturma olmadığını dolayısıyla elkoyma kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Suçta kullanılmış veya suçun işlenmesine tahsis edilmiş eşyanın elkoymaya konu edilmesi bakımından, mutlaka malikin şüpheli olması gerekmemektedir. Ancak daha sonra eşyanın müsadereye tabi olmadığı anlaşılırsa, iadesine karar verilebilir. 2 PUAN

 BDDK, SPK, MASAK gibi kuruluşlardan rapor alınması zorunluluğu, TCK’nun 128. Maddesi uyarınca taşınmaz hak ve alacaklara elkoyma durumunda mümkündür. Olayda CMK’nun 123. Maddesine göre verilmiş adi elkoyma söz konusu olduğundan, bu iddia geçerli bir iddia değildir. 2 PUAN

 Avukatların elkoymanın kaldırılmasına yönelik ileri sürüdüğü başvuru reddedilmiş olup, bu ret kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurmuşlardır. 2 PUAN

C. Savcısı yaptığı soruşturma sonucunda Ü’yü göçmen kaçakçılığı suçu ile ilişkilendiremez. Ancak Ü’ye ait teknenin, yurt dışından ithali sırasında bedelinin hurda tekne olarak gösterildiğini ve böylece kaçakçılık suçunun işlendiğini, ayrıca bu şekilde devletin vergi kaybına neden olunduğunu fark ederek, Ü hakkında Kaçakçılık ve Vergi Usul Kanunu’na muhalefet, K, T ve İ hakkında ise olası kastla öldürmeye teşebbüs, göçmen kaçakçılığı ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak iddialarını içeren iddianamesini hazırlar ve Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunar. Mahkeme iddianamenin sunulmasından sonra 1 ay hiçbir işlem yapmaz. Sonrasında ise doğrudan duruşma günü tayin eder. Bu zaman aralığında Ü’nün müdafileri mahkemeye başvurarak, Ü bakımından mahkemenin yetkisiz olduğunu zira Ü’nün teknesinin İzmir Gümrüğü’nden Türkiye’ye girdiğini ve İzmir mahkemelerinin yetkili ve görevli olduğunu ileri sürer. Ancak mahkeme bu iddiayı, davalar arasında bağlantı bulunduğu ve iddianamenin kabulünden sonra yetkisizlik kararı verilemeyeceği gerekçeleri ile kabul etmez.

4. Mahkemenin iddianamenin kabul veya reddine ilişkin bir karar vermeden doğrudan duruşma günü belirlemesi mümkün müdür? Ü’nin müdafilerinin mahkemenin yetkisiz olduğu iddiasını ve mahkemenin red kararını gerekçelerini de dikkate alarak değerlendiriniz. Olayda görevli ve yetkili mahkemeyi belirleyiniz.

 İddianamenin iadesi kararı, iddianamenin sunulmasından itibaren 15 gün içinde verilmelidir. Bu süre içinde iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır. Mahkemenin 1 ay boyunca herhangi bir işlem yapmaması, iddianamenin zımnen kabul edildiğini ortaya koymaktadır. Bu 15 günlük sürenin geçmesinden sonra,

(3)

 Yetkisizlik itirazlarının ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusundan önce bildirilmesi gerekmektedir.

Olayda avukatlar tarafından ileri sürülen yetkisizlik itirazı, sanığın sorgusunda önce olmasından dolayı yerindedir. Dolayısıyla mahkemenin yetkisizlik itirazının iddianamenin kabulünden sonra yapılamayacağına ilişkin gerekçesi yanlıştır. 3 PUAN

 Olayda yer bakımından yetkili mahkeme suçun işlendiği yer mahkemesidir. Göçmen kaçakçılığı suçunun maddi unsurunu oluşturan hareketlerden birisinin icra edildiği yer mahkemesi yeterlidir. Fiil kısmen deniş taşıtında işlendiğinden, deniz taşıtlarında işlenen suçlara ilişkin yetki kuralları da uygulanabilir. Deniz taşıtlarında işlenen suçlar bakımında yetki, seçimlik olarak ifade edilmiştir. Bun göre geminin ilk uğradığı liman veya geminin bağlama limanıdır. Olayımızda suç, Çanakkale açıklarında gerçekleştiğinden, yetkili mahkeme ilk liman olan Çanakkale ve bağlama limanı İzmir’dir. Dolayısıyla olayda ileri sürülen Çanakkale Mahkemelerinin yetkisinin olmadığına ilişkin itiraz hukuka uygun değildir. Burada seçimlik yetki söz konusu olmasından dolayı soruşturma işleminin yapıldığı yer yetkili olarak kabul edilecektir.

Burada yetkili mahkeme soruşturmanın yapıldığı Çanakkale mahkemeleridir. 2 PUAN

 Görevli mahkeme ise isnat edilen suçların cezasına göre belirlenmelidir. Olayda olası kastla öldürmeye teşebbüs suçu ağır ceza mahkemesinin, diğer suçların cezaları ise asliye ceza mahkemesinin görev alanına girmektedir. Ancak soruşturma aşamasında birleştirilen davalar olduğundan, yüksek görevli mahkeme olan Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmalıdır. 2 PUAN

Mahkeme tutuklu sanıkların da katıldığı ilk oturumda sanıkların sorgusunu yapar. Olaya ilişkin kolluk tarafından tutulan tutanaklar okunduktan sonra İ’nin sahibi bulunduğu şirketle ilgili hiçbir araştırmanın yapılmadığı anlaşılır.

Mahkeme bunun üzerine şirkette arama yapılmasına, şirketin ticari defter ve kayıtlarının ele geçirilmesine, o an duruşma salonunda bulunan İ’nin de şirkette bulunan kayıt ve delilleri yok etmesi ihtimaline binaen, arama işlemi bitene kadar tutuklanmasına karar verir. Arama kararının icrası için İzmir’deki şirkete giden kolluk görevlileri, şirketin ticari defterlerinin bilgisayarlarda tutulduğunu fark ederler. Durumu C. Savcısına bildirmeleri üzerine C.

Savcısı gecikmesinde sakınca bulunduğu gerekçesi ile yazılı bir talimatla bilgisayarda araştırma yapılması ve elde edilen verilerin taşınabilir bellek ve hafızalara kopyalanması talimatını verir. Talimat üzerine bilgisayarlarda yapılan inceleme sırasında, bir bilgisayarda devletin istihbarat birimlerine ait gizli yazışmalara rastlanır. Bu bilgilerin bir şirket tarafından elde edilmesinin suç olduğunu söyleyen kolluk amirinin talimatı üzerine bilgisayar bulunduğu yerden alınarak kolluk merkezine götürülür.

5. İ’nin olaydaki biçimde tutuklanmasına karar verilmesi mümkün müdür? İ’nin sahibi bulunduğu şirket merkezindeki bilgisayarların içeriklerinin incelenmesi ve bunlardan birinin alınması işlemlerinin hukuki vasıflarını tespit ediniz. İşlemler hukuka uygun mudur? Yazınız.

 Bir koruma tedbiri olan tutuklamaya karar verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması gerekmektedir. 1 PUAN

 Olayda İ’nin şirketinde bulunan bilgisayarlarda ve kütüklerinde yapılacak aramadan dolayı İ’nin delilleri karartma ihtimali yüksek bir şekilde mevcuttur. Ancak sadece delilleri karartma tehlikesinin varlığı değil, aynı zamanda bu tehlikenin şüpheli veya sanığın davranışlarından anlaşılabilir durumda olması gerekmektedir. İ’nin somut bir davranışı olmaksızın, tutuklama nedeninin var olduğunu söylemek mümkün değildir. Diğer yandan, duruşma esnasında İ’nin sahibi olduğu şirket ile ilgili hiçbir araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır. Bundan dolayı kuvvetli suç şüphesinin somut delillerle desteklenmesinin söz konusu olmadığının ifade edilmesi gerekir. Dolayısıyla tutuklama hukuka aykırıdır. 3 PUAN

 İ’nin sahibi olduğu şirketin bilgisayarlarının incelenmesinin hukuki niteliği bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde aramadır. 1 PUAN

 Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir. Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir. 3 PUAN

(4)

 Olayda Mahkeme tarafından verilen karar, şirket defterlerine yönelik adi arama ve elkoyma kararıdır.

Ancak kolluk görevlileri, şirkete ulaştıklarında defterlerin bilgisayarlarda tutulduğunu fark ederler. Bu an itibariyle adi arama ve elkoyma kararı ile bilgisayarlarda arama yapılabilmesi mümkün değildir.

Bilgisayarlarda arama ve elkoymaya ilişkin karar verilmesi gerekmektedir. Olayda bu karar gecikmesinde sakınca bulunduğu gerekçesi ile C. Savcısı tarafından verilmiştir. C. Savcısının gecikmesinde sakınca bulunan hallerde dahi, bilgisayar kütüklerinde arama ve elkoyma kararı verebilme yetkisi yoktur. Bu nedenle işlem hukuka aykırıdır. 2 PUAN

 Ayrıca olayda bilgisayarlardan biri tamamen yerinden alınmıştır. Belirtmek gerekir ki, bilgisayarın cismen alınması yalnızca bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde mümkündür. Ancak olayda böyle bir durum yoktur. Dolayısıyla bilgisayarın cismen alınması hukuka aykırı olacaktır. 2 PUAN

Mahkeme duruşmanın bir sonraki oturumunda bilgisine başvurmak üzere K ve T’nin kullandığı iskeleyi işleten N’nin dinlenmesine ve zorla getirilmesine karar verir. Bu karara istinaden kolluk görevlileri oturumun olduğu gün sabah, N’nin evine girerler ve N’yi zorla evinden alarak duruşma salonuna getirirler. N ifadesinde K ile olan ticari ilişkisinden bahseder. C. Savcısı mahkeme başkanının izin vermesi üzerine N’ye, K’nın bu şekilde yurt dışına yasa dışı göçmen götürdüğünü bilip bilmediğini sorar. N’nin cevap vermek istememesi üzerine Heyet başkanı, vermezse yemin altında olduğunu ve hapse atılabileceğini ihtar eder. N sorulara cevap vermez.

6. N’nin zorla getirilmesi kararı ve bu kararın uygulanma şekli hukuka uygun mudur? C. Savcısının olaydaki biçimde doğrudan tanığa soru sorabilmesi mümkün müdür? N’nin yöneltilen soruya cevap verme zorunluluğu bulunmakta mıdır? Mahkeme başkanı tarafından yapılan ihtar yerinde midir?

Siz mahkeme başkanı olsaydınız ne şekilde bir hatırlatmada bulunurdunuz?

 İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır. Çağrı üzerine gelemeyen kişi hakkında zorla getirme kararı verilebilir. Ancak sanıkların tutuklu bulunduğu yargılamalarda, Mahkeme doğrudan tanık veya bilirkişinin hazır bulundurulmasına karar verebilir. Olayda K ve T tutuklu olduklarından doğrudan zorla getirilmesine karar verilmesi mümkündür. 2 PUAN

 Zorla getirme yetkisini arama ve yakalamadan ayıran temel özellik, sadece kişinin huzura getirilmesine imkan vermesidir. Olaydaki biçimde eve girilerek alınması hukuka aykırıdır. 2 PUAN

 CMK’nun 201. maddesine göre Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat;

sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Dolayısıyla olayda C. Savcısının bu şekilde doğrudan soru sorması hukuka uygundur. 2 PUAN

 Tanıklar beyanda bulunmakla yükümlüdür. Ancak kişinin kendini suçlamaya zorlanamaması ilkesi (nemo tenatur) gereği kişi tanıklık sırasında kendisini suçlayacak ifadeleri vermekten kaçınabilir. Olayda N’nin kendisine yöneltilen soruya cevap vermesi halinde kendisini suçlayacağından burada tanığın susma hakkını kullanması hukuka uygundur. Dolayısıyla hukuka uygun bir şekilde kullandığı susma hakkına yönelik uyarı yerinde değildir. Mahkeme başkanın burada kişinin sorunun sorulması sırasında tanığın cevabının kendisini suçlayıcı nitelikte olduğunu ve tanığın soruya cevap vermeyebileceğini hatırlatması gerekirdi. 3 PUAN

Duruşmayı tamamlayan Mahkeme hükmünü açıklar. İ ve K’nın suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan beraatına, göçmen kaçakçılığı suçundan 10 ar yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, olası kastla öldürme suçundan beraatlarına; T’nin ise göçmen kaçakçılığına yardım eden sıfatıyla 4 yıl; Ü’nün ise Vergi Usul Kanunu’na muhalefetten 30 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına; İ’nin yetkilisi bulunduğu şirketin faaliyet izninin iptaline karar verir.

7. İ’nin yetkilisi bulunduğu şirketin faaliyet izninin iptal edilmesi kararı hukuka uygun mudur? Kısaca açıklayınız.

 Şirket organ veya temsilcisinin şirket yarına suç işlenmesi halinde ve bu suçlardan mahkumiyet durumunda, izne bağlı faaliyet gösteren şirketin faaliyet izninin iptali mümkündür. Olayda şirketin temsilcisi olan İ hakkında göçmen kaçakçılığından dolayı mahkumiyet hükmü verilmiştir. İ’nin mahkum olmasından dolayı, şirketin iznin iptal edilmesi mümkündür. 4 PUAN

 Tüzel kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulanabilmesi için, iddianamede tüzel kişi hakkında güvenlik tedbiri talep edilmeli, tüzel kişi temsilcisi yargılamaya davet edilmelidir. Olayda iddianamede tüzel kişinin izninin

(5)

iptaline ilişkin herhangi bir hüküm söz konusu değildir. Dolayısıyla şirketin faaliyet izninin iptaline ilişkin karar hukuka aykırıdır. 4 PUAN

Bu karara karşı sanıkların tamamının müdafileri kanun yoluna başvurur. C. Savcısı ise İ ve K’nın fiillerinin suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçunu oluşturduğunu, bu nedenle göçmen kaçakçılığı suçunun cezasının daha fazla olması gerektiği gerekçesi ile aleyhe kanun yoluna başvurur. Dosya Yargıtay’da incelenmeyi beklerken, tutuklu sanıklar K ve T azami tutukluluk süresinin dolduğunu ve salıverilmeleri gerektiğini belirterek yetkili mercie başvururlar. Ancak haklarında verilmiş tutuklama kararının hükmen tutukluluk olduğunu belirten merci bu talebi kabul etmez.

8. K ve T’nin tahliyelerini sağlamak amacıyla başvurdukları merci hangi merciidir? Bu merciin hükmen tutuklu oldukları gerekçesi ile talebi reddetmesi sizce yerinde midir? Konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi İçtihadını da dikkate alarak değerlendiriniz. Bu karara karşı K ve T hangi yola başvurabilirler ve inceleme hangi merci tarafından yapılır?

 Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir. Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir. Olayda K ve T, salıverilme istemlerini dosya Yargıtay’da iken ileri sürmüşlerdir.

Dolayısıyla bu istemi inceleyecek merci, Yargıtay ilgili dairesidir. 3 PUAN

 Gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Yargıtay hükmen tutukluluk adlı yeni bir kategori ihdas etmiştir. Buna göre, tutuklama sürelerinin düzenlendiği maddede belirtilen azami tutukluluk sürelerinin hesabında yerel mahkeme tarafından hüküm verilinceye kadar geçen süre dikkate alınacak, buna karşın yerel mahkeme tarafından hükmün verilmesinden sonra tutuklu sanığın hükmen tutuklu hale gelmesi nedeniyle kanunyolunda geçen süre hesaba katılmayacaktır. 3 PUAN

 Kanunda böyle bir ayrım bulunmamaktadır. Dolayısıyla azami tutukluluk süresi hüküm kesinleşmeden önce dolduğunda, sanığın salıverilmesi gerekmektedir. AYM’nin ve Yargıtay’ın hükmen tutukluluk gibi ayrı bir kategori ihdası kanuna aykırıdır. 2 PUAN

 K ve T’nin tahliye talebinin reddine karşı itiraz yoluna başvurabilirler. İtiraz hükmü inceleyen ve tahliye talebini reddeden daireye yapılmalıdır. Daire kararını kendisi düzeltebilir. Aksi takdirde itirazı incelemek üzere numara itibarıyla ceza dairesi, son numaralı daire için ise birinci ceza dairesine göndermelidir. 2 PUAN

Yargıtay Ceza Dairesi sanıklar müdafilerinin temyiz gerekçelerini yerinde görmez. Ancak İ ve K’ya ceza tayini bakımından mahkemenin takdirini sanıklar lehine ve yanlış kullandığını belirterek hükmü bozar. Diğer temyiz başvurularını esastan reddeder. Bozmaya uyan Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi, yaptığı yeni yargılamada İ ve K’nın cezalarını aynı suç nedeniyle 12 şer yıl; aynı fiile iştirak eden T’nin cezasını ise 6 yıl olarak belirler.

9. Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinin bozma sonrasında verdiği karar hukuka uygun mudur?

Neden?

 Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen ilk kararda, İ ve K hakkında 10 yıl hapis ceza verilmiştir. Bu kararı sanık müdafilerinin yanı sıra C. Savcısı’da sanıkların aleyhine olarak temyiz etmiştir.

Ancak C. Savcısı T’ye hakkında verilen kararı temyiz etmemiştir. İ ve K hakkında aleyhe temyiz başvurusu olmasından dolayı 10 yıllık cezanın bozulmasından sonra 12 yıl olarak belirlenmesi hukuka uygundur. 4 PUAN

 Ancak T bakımından hüküm, Yargıtay ceza dairesi tarafından onanmıştır. Onararak kesinleşmiş bir hükmün tekrar ele alınması hukuka aykırıdır. Diğer yandan aleyhe temyiz başvurusu olmayan T’nin 4 yıllık hapis cezasının bozma sonrası 6 yıla yükseltilmesi de mümkün değildir. 4 PUAN

Sanıkların müdafileri, verilen bu yeni hükmün resen temyiz incelemesine tabi olduğu düşüncesinde olduklarından yeniden bir başvuruda bulunmazlar.

10. Sanık müdafilerinin bozmaya uyma sonrasında verilen kararın resen temyize tabi olduğu şeklindeki bilgileri doğru mudur? Cevabınız olumsuzsa bu mahkumiyet kararına karşı başvurulabilecek bir yol var mıdır? Kısaca açıklayınız.

 Burada olağanüstü kanun yollarından kanun yararına bozma gündeme gelebilir. Buna göre, hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay tarafından bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı

(6)

olarak bildirir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine verir. Yargıtay’ın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar. 5 PUAN

Metin Sorusu

11. Polisin yakalama yetkisini düzenleyen PVSK’nun 13. maddesinde Güvenlik Paketi ile yapılan değişiklikleri, koruma tedbirlerinde hakim olan ilkeler bakımından değerlendiriniz. 15 PUAN

 Değişiklikle polisin yakalama sonrası “Yakalar ve gerekli kanunî işlemleri yapar” şeklindeki yetkisi

“eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanunî işlemleri yapar” şeklinde değiştirilmiş, yakalama yetkisinin kullanılabileceği hallere “Başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenler” ifadesi eklenmiştir. 1 PUAN

Yakalama yetkisinin sınırları genişletilmekte ve belirsizleştirilmektedir. 1 PUAN

 “Başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürenleri” yakalayabilir şeklinde bir yetki eklenmiştir. Aynı maddenin A bendinde “Suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hallerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri”

yakalama yetkisi düzenlenmiştir. Kişinin başkalarının can güvenliğini tehlikeye sokması, ancak yaralama veya öldürme suçlarının veya bu sonuçları doğurmaya elverişli bir tehlike suçunun icrasına başlanması durumunda mümkündür. Bu nedenle düzenleme yersiz bir ekleme mahiyetindedir. Ancak düzenlemenin yaratacağı sakınca kullanılan kavramların belirsizliğinden kaynaklanmaktadır. Başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürmek ifadesi somut hukuki bir ifade olmayıp, oldukça geniş ve keyfi yorumlanabilecek özelliktedir. Bu durumda herhangi bir suç oluşturmasa bile polis, bir fiil veya davranışı başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürmek olarak nitelendirebilecek ve yakalama işlemi tatbik edebilecektir. 3 PUAN

 Adli olmayan yakalama alanını genişleten ve içeriği belirsiz ifadeler, bu haliyle temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin Anayasanın 13. maddesine aykırıdır. Söz konusu maddeye göre temel hak ve özgürlükler sadece kanunla sınırlanabilir. Ancak “kanunla sınırlama”, soyut ve çerçevesi belirsiz şekli bir kanunun hazırlanması anlamına gelmemektedir. Burada kastedilen, muğlak olmayan, öngörülebilir bir sınırlama ortaya koyan ifadelere sahip bir kanundur. Bu nedenle düzenleme başta Anayasanın 13. ve sınırlama getirdiği hak itibariyle kişi özgürlüğü ve güvenliğine ilişkin 19. maddesine aykırıdır. 3 PUAN

 Yakalama sonrası için “yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar” ifadesi, “eylemin ve durumun niteliğine göre, koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar” şeklinde değiştirilmiştir. Bu düzenlemeyle yapılan ekleme, duruma göre kolluğa yakalama yetkisi yerine koruma altına alma, uzaklaştırma yetkilerinin de verilmesi anlamına gelmektedir. Ancak gerekli kanuni işlemler ifadesi yeterince açık ve net bir nitelendirmedir. Bu nedenle bu durumların tek tek sayılarak her durumda yakalama yapılmasının sınırlandığı şeklindeki izah yerinde değildir. Polis yakalama yapması gereken yerde yakalama, muhafaza altına alma tatbik edilmesi gereken yerde muhafaza (koruma) işlemini tatbik edecektir. 3 PUAN

 Diğer yandan uzaklaştırma ifadesi ile adeta yeni bir idari kolluk tedbiri ihdas edilmektedir. Ancak uzaklaştırmanın ne anlama geldiği ve özellikle sınırları belirli değildir. Madde gerekçesinde olay yerinde uzaklaştırmanın yanı sıra, Anayasa’nın seyahat özgürlüğünü düzenleyen 23. maddesine atıfla suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla bu özgürlüğün sınırlanabileceğinden söz edilmekte, yangın sırasında itfaiye görevlilerine engel olan veya polisin aldığı tedbirlere uymayan kişilere de bu tedbirin uygulanabileceği belirtilmektedir. Bu haliyle uzaklaştırma, yeni eklenen başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürme gibi soyut bir gerekçeyle, hukuka uygun bir toplantı veya gösteriye katılmak isteyen kişilerin bir yere veya bir şehre sokulmaması ya da bir yerden alınıp başka bir yere götürülmesi şeklinde icra edilebileceğinden, sınırları son derece geniş olup, ilgili haklar açısından ölçüsüz bir kısıtlama imkânı vermektedir. Dolayısıyla bu tedbire ilişkin olarak, eylem ve durumun niteliğine uygun ve bununla ölçülü uygulanması gerektiğine dair bir açıklık getirilmesi ve hatta diğer tedbirlerin yetersiz kalması halinde başvurulacak bir çare olduğunun belirtilerek bir sınırlama yapılması özgürlük ve güvenlik dengesini sağlayan bir düzenlemedir. 4 PUAN

Referanslar

Benzer Belgeler

Taslakta, GDO ve ürünlerini Bakanl ık tarafından izin verilen amaç dışında kullananlara 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezas ı ve 500 günden 1000 güne kadar adli para

Haklar ında dava açılan yöneticiler şöyle: İETT Genel Müdürü Mehmet Öztürk, yardımcıları Mustafa Hatipoğlu, Ali Bölükbaşı, Ticaret Dairesi Başkanı Mustafa

Daha sonra mobil santrallar çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan yönetmelik değişikliğiyle 'çED' olur raporu verilerek 1 Ağustos 2007'de tekrar faaliyete

Kültür ve tabiat varlıklarını bu Kanuna aykırı olarak yurt dışına çıkaran kişi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası

 Ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası

[r]

Her satır ve sütunda sadece iki sayı olacak şekilde 1-6 rakamlarını tabloya yerleştirin.. Her bir rakam sadece bir kez kullanılacak ve