• Sonuç bulunamadı

ÖRNE : H KMET-NÂME. Dr. Mustafa Altun Sakarya Üniversitesi E itim Fakültesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÖRNE : H KMET-NÂME. Dr. Mustafa Altun Sakarya Üniversitesi E itim Fakültesi"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ESKø METøNLERDE BøR SEMANTøK øNCELEME ÖRNEöø: HøKMET-NÂME

Dr. Mustafa Altun Sakarya Üniversitesi

E÷itim Fakültesi

Özet:

Bu makale, XV. yüzyÕlda yaúamÕú Antepli øbrahim ibn-i Bâlî’nin 1488 yÕlÕnda kaleme aldÕ÷Õ ve Eski Anadolu Türkçesi dil özelliklerini yansÕtan Hikmet-nâme adlÕ eserinin bir bölümü üzerine yaptÕ÷ÕmÕz doktora tezinin inceleme bölümünde önemli bir yer tutan “semantik” bölümünün gözden geçirilmiú ve geniúletilmiú halidir. Makalede, ça÷daú dilbilim yaklaúÕmlarÕ dikkate alÕnarak, metnin fonem, morfem ve metin düzeyinde anlam incelemesi yapÕlmÕútÕr.

Anahtar Sözcükler: Eski Anadolu Türkçesi, Anlambilim, Fonem, Morfem

Absract:

In this article, semantic which was a part of doctorate thesis based on Hikmet-namah written in 1488 by øbrahim ibn-i Bâlî was dealt. In the article taking contemporary linguistic approaches into consideration and phonem, morphem, semantic study was made on the level of text.

Keywords: Old Anatolian Turkish, Semantic, Phonem, Morphem

1. Giriú

Eski metinlerde dilbilgisi incelemeleriyle ilgili bugüne kadar yapÕlan çalÕúmalarÕn fonetik, morfolojik ve kÕsmen de sentaktik alan üzerine oldu÷u görülmektedir. Dilbilimin önemli bir alt kolu olan semantik çalÕúmalar ise a÷ÕrlÕklÕ olarak edebî sanatlar ve metin tahlilleri çerçevesinde edebiyat incelemeleri kapsamÕnda kalmÕútÕr. Bu eksi÷i göz önüne alarak Hikmet-nâme adlÕ eser üzerine yaptÕ÷ÕmÕz çalÕúmanÕn odak noktasÕna ‘semantik’

incelemeyi aldÕk.

Bu incelemeye konu olan Hikmet-nâme adlÕ eser hakkÕnda bilgi verecek olursak, kÕsaca úunlarÕ ifade edebiliriz :

Hikmet-nâme, XV. yüzyÕlda yaúamÕú Antepli øbrahim ibn-i Bâlî tarafÕndan Hicrî 893 (Milâdî 1488) tarihinde Memlük sultanÕ KayÕtbay'a ithafen mesnevi tarzÕnda yazÕlmÕútÕr. 13 bin beyit tutan gibi büyük bir hacim tutan eserde a÷ÕrlÕklÕ olarak sÕrasÕyla, astronomi, melekler, tabiattaki dört unsur, da÷lar, denizler, adalar, ülkeler, úehir ve kasabalar, de÷erli taúlar, balÕklar, nehirler, su kaynaklarÕ, insanÕn nitelikleri ve organlarÕ, bitkiler, tarihî olaylar vb. konularda bilgilere yer verilmiútir. Bizim çalÕúmamÕzÕn

(2)

eserin sadece 6296 beyitlik bölümü üzerine yapÕldÕ÷ÕnÕ da burada eklemek gerekir.

øbn-i Bâlî, kendi döneminin ve önceki dönemlerin klasik kaynaklarÕndan alÕntÕlarÕn yanÕ sÕra duyduklarÕnÕ, gördüklerini de eserinde yansÕtmÕútÕr. Bu geniú konu yelpazesi dolayÕsÕyla döneminin ansiklopedik bir eseri olarak kabul edilmektedir.

2. Hikmet-nâme’de Anlam øncelemesi

Ça÷daú dilbilimde her ne kadar birbirini yadsÕyan, olumsuzlayan ya da yok sayan yaklaúÕmlar olsa da, anlam alanÕ fonem düzeyinden baúlayarak daha büyük anlam birimlerine kadar inceleme konusu yapÕlmÕútÕr. Makalede, biz de bu yaklaúÕmÕ benimseyip dilbilimcilerin farklÕlÕklarÕnÕ da gözeterek bir anlambilim perspektifi ortaya çÕkarmaya çalÕútÕk. Bu açÕdan metnin anlam incelemesini üç ana baúlÕk altÕnda topladÕk: fonem, morfem ve metin düzeyinde incelemesi.

2.1. Fonem Düzeyinde Anlam øncelemesi

Fonem (sesbirim), en küçük ayÕrÕcÕ, kesintili, iúlevsel, karúÕtlÕ÷a dayanan, sesbirimciklerden oluúan ve ikinci eklemlilik düzenine ba÷lanan birim (Vardar, 1998:77). Zeynep Korkmaz ise fonemi, “Konuúma organlarÕnÕn belirli hareketleri ile meydana gelen ve belli bir biçimde sÕralanarak aynÕ dili konuúanlar arasÕnda bir kavramÕn ifadesi için kullanÕlan kelimeleri oluúturan anlam ayÕrt edici ses.” olarak tanÕmlar (Korkmaz, 1992:29).

“Saç, kaç, taç, maç...” kelimelerindeki “s, k, t, m” ünsüzleri anlam farkÕ yaratan birer fonem (sesbirim) olarak örnek gösterilebilir. Bu ba÷lamda metindeki örnekler aúa÷Õda sÕralanmÕútÕr:

Bu örneklerde tek bir fonemin anlamÕ de÷iútirci özelli÷i ortaya çÕkarÕlmaya çalÕúÕlmÕútÕr. Özellikle Arap harfli eski metinlerde bu durum ayÕrÕcÕ bir nitelik taúÕmaktadÕr. FarklÕ harflerin Arapçada olmasa da, Türkçe açÕsÕndan benzer sesleri karúÕlamasÕ, okunuúta ve dolayÕsÕyla metni anlamlandÕrmada sorunlara neden olmaktadÕr. T sesi için te(Ε) ve tÕ (ρ), s sesi için sin (α) ve sad (ι) harflerinin, o, ö, u, ü sesleri için vav (ϭ) harfinin, a, e sesleri için elif ( ΍ ) ve he (ϩ) harflerinin kullanÕlmasÕ karÕúÕklÕ÷a yol açmaktadÕr. Bu durum, Eski Anadolu Türkçesi döneminde özellikle imlâ birli÷inin sa÷lanmasÕnÕ güçleútirmiútir, sorun, ancak Klasik OsmanlÕ Türkçesi döneminde aúÕlmÕútÕr.

ANLAM DEöøùTøRøCø FONEM ÖRNEKLERø

‘alem 498 / ‘Âlem 498

‘adem 3472 / ‘âdem 526 ata 4443 / 47. ‘atâ 47

(3)

eser 3977 / eser (peltek s) 3767 ilci 2339 / ilçi 2340

od 238 / ot 3702

AynÕ gösterenin farklÕ yazÕlÕúlarÕ

beúinci 744 / biú 454 çok 990 / çog 977 düúmân 2629 / düúmen 268

ebsem 364 / epsem 499 ejdehâ 432/ ejderhâ 39

ergavân+Õ 427 / erguvân+Õla 64

pâdiúah+lar 265/ pâdúeh +ler 6208 / pâdiúâye 2549 savuk 64 / sovuk 208

2. Morfem Düzeyinde Anlam øncelemesi

Morfem (biçimbirim), dilde daha küçük parçalara ayrÕlamayan anlamlÕ en küçük birim. Oyun-cu-lu÷-umuz-un, baú-ar-Õ-sÕ, gül-üú- me.(Korkmaz, 1992:10) John Lyons ise “çözümlenemez en küçük biçim”

olarak tanÕmlar ve øngilzce úu örnekleri sÕralar: -s, -ed, -ing son ekleri ve the, my, from ve or (Lyons, 1977:383). Berke Vardar da morfemi, “en küçük anlamlÕ birim, en küçük gösterge” olarak tanÕmlar (Vardar, 1998:45).

Bu tanÕmlardan hareketle Türk dili açÕsÕndan ele alÕndÕ÷Õnda morfem, kök halindeki kelime ile bu kelimelere ba÷lanan eklerden oluúmaktadÕr.

3. Ek Düzeyinde Morfem øncelemesi

Türkçede anlamÕ de÷iútiren ve kalÕcÕ anlam kazandÕran ekler, yapÕm ekleridir. Bu ekler, kelime kök ya da gövdelerine gelerek kökün ve gövdenin anlamÕna yakÕn anlamlar oluútururlar. Metnimizde kökü Türkçe olan kelimelerle, ödünçleme kelimelerden türetilmiú çok sayÕda türeme kelime mevcuttur. BunlarÕn tamamÕnÕ buraya almak yerine örnekleme yoluyla öne çÕkan kelimelerin morfem düzeyinde incelemesini yapmaya uygun gördük.

+ca (‘arab+ca 628 :‘arab ödünçleme kelimesine +ce ekinin getirilmesiyle bir milletin konuútu÷u dili gösteren yeni bir kelime türetilmiútir.)

+inci (biú+inci 758 : biú sayÕ ismine +inci eki getirilerek sÕra sayÕ kelimesi türetilmiútir.)

+lÕk (ara+lÕk 979 : ara ismine +lÕk eki getirilek yeni bir isim türetilmiútir. +lÕk eki Türkçede çok geniú bir anlam yelpazesine sahiptir. Yer, alet, soyut isim vb. anlamlar içerir.

+la (av+la-mÕú 5007 : av ismine +la eki getirilerek ismin gösterdi÷i eylemi gösteren yeni bir kelime türetilmiútir. +la eki Türkçedeki iúlek eklerden biri olup ödünçleme kelimelerin Türkçeleútirilmesinde oldukça önemli bir iúleve sahiptir.)

(4)

+lu (cân+lu, cân+suz 5 : cân ödünçleme kelimesine +lu ve +suz eklerinin getirilmesiyle iki ayrÕ kelime türetilmiútir. Bu iki ek, anlam itibarÕyla genellikle birbirinin zÕttÕnÕ oluúturmaktadÕr.)

-dür- (bil-dür-ür 554 : bil- eylemine –dür- eki getirilerek geçiúli/nesne alan bir eylem türetilmiútir.)

-t- (ak-Õ-t-dÕ 26 : ak- kökünden türemedir. -t- eki bu fiile gelerek eylemi ettirgen bir eylem haline getirmiú, yeni bir anlam kazandÕrmÕútÕr.)

-ür- (biú-ür-ür 5695 : biú- eylemine –ür- eki getirilerek köke etkenlik kazandÕrÕlmÕútÕr. Biú- edilgen bir eylemdir. Biúür- ise etkendir.)

4. Kelime Düzeyinde Morfem øncelemesi 4.1. Temel anlam/Düzanlam (Denotation)

Bir gösterenin gösterilenini oluúturan kavramÕn kaplamÕ, gösterenin belirtti÷i nesneler sÕnÕfÕ (Vardar, 1998:89).

Genellikle sözlüklerde, sözlük maddesinin ilk anlamÕ olarak kabul edilse de, Roland Barthes bu görüúe katÕlmamaktadÕr. Ona göre, “Düzanlam ilk anlam de÷ildir, ama öyleymiú gibi yapar; bu yanÕlsamanÕn altÕnda sonuçta yalnÕzca yananlamlarÕn sonuncusudur.” (Barthes, 2002:20)

Metinin sözlük-dizininde genellikle (1.) sÕra numarasÕyla verilen anlamlar, temel anlam olarak tespit edilmiútir. Aúa÷Õda bunlardan bir kÕsmÕ örnek olarak verilmiútir:

ara 1. Orta 1368; 2. Mahal, mevki 1372

dehr (A.) 1. Dünya. Krú. dünyâ. 3275 2. Devir, zaman.

derd (F.) 1. Dert, gam, keder, tasa. 2790 2. AcÕ, a÷rÕ. 3955 der-gâh (F.) 1. Tekke 2397 2. KapÕ önü. 2984

sebeb (A.) 1. Sebep, neden. 5469 2. VasÕta. 5472

4.2. Yan anlam (Connatation)

Bir sözcü÷ün sürekli anlamsal ö÷elerine ya da düzanlamÕna kullanÕm sÕrasÕnda katÕlan ve bildiriúenlerin tümünce algÕlanmayan, ikincil kavramlara, imgelere, öznel izlenimlere vb. iliúkin olan duygusal, çoúkusal ikincil anlam, ça÷rÕúÕmsal de÷er (Vardar, 1998: 224).

Roland Barthes’a göre, “Yananlam klasik beti÷in (metnin) çok anlamlÕlÕ÷Õna, klasik beti÷i temellendiren úu sÕnÕrlÕ ço÷ula ulaúmanÕn yoludur...TanÕmlarsak, bu bir belirleme, bir ba÷ÕntÕ, bir yinelem, daha önceki, daha sonraki ya da dÕúarÕdaki anÕúlara, beti÷in (ya da bir baúka beti÷in) baúka yerlerine ba÷lanma gücü olan bir özelliktir.” (Barthes, 2002:19)

Metnimizde bu anlam türüyle ilgili sözlük-dizinde listelenmiú oldukça bol örnek mevcuttur. Aúa÷Õda bunlardan bir kÕsmÕ verilmiútir:

düz- 1. Yapmak. 1504 2. Yazmak. 4140

(5)

ebter (A.) 1. HayÕrsÕz 3233 2. FaydasÕz úey. 5810 ehl (A.) 1. Sahip, malik. 290 2. Usta, maharetli.

devrân (A.) 1. Dönme 704. 2. Felek 679. 3. Zaman.

düú- 1. AtÕlmak. 4881 2. Yakalamak. 4872 3. Konmak. 4563 4.

Peúinden gitmek. 5825 5. Mala sahip olmak.6161 6. øçine düúmek. 231

4.3. ZÕt anlam /TersanlamlÕlÕk/KarúÕtanlam (Antonym)

Anlam bakÕmÕndan birbirinin karúÕtÕ olan kelimelerin anlamÕdÕr.

KarúÕtlÕk niceli÷e, niteli÷e ve kimi zaman da göreceli ölçütlere göre dili kullananlar tarafÕndan belirlenebilmektedir.

Aúa÷Õda metinden aldÕ÷ÕmÕz karúÕtlÕk örneklerine baktÕ÷ÕmÕzda sayÕca azlÕk ve çokluk, dÕú iç, üst alt, olma bozulma, karúÕt yönler, karúÕt renklerden oluúan bir kelime sÕralamasÕ mevcuttur. Temelde ikilik ya da karúÕtlÕk kavramÕ felsefî ve dinî ba÷lamlarda ele alÕnan bir konudur. Felsefî ve dinî söylemlerin hemen hepsinde dualite (ikilik) ismi verilen karúÕtlÕklar söz konusudur: iyi x kötü, güzel x çirkin, do÷ru x yanlÕú, günah x sevap, melek x úeytan vb. Tabiattaki ikilikler ise ço÷unlukla insanlarÕn evreni algÕlayÕú biçiminden kaynaklanan ikiliklerdir: do÷u x batÕ, kara x ak, iç x dÕú, gök x yer vb. Görsel açÕdan karúÕtlÕklar ele alÕndÕ÷Õnda ise, algÕlanan nesnelerin üç boyutundan hareketle ikiliklerin oluúturuldu÷u görülmektedir:

alt x üst, aúa÷Õ x yukarÕ, sa÷ x sol, uzak x yakÕn, düz x yuvarlak, kalÕn x ince vb.

az 6267 x çok 6267 batÕn 1583 x zâhir 1583

dünyâ 298 x ‘ukba 298 gök 4108 x yir 4108 iç 4868 x taú 4868 kara 2915 x ak 2915 kevn 1009 x fesâd 1009 úark 1113 x garb 1113 yaz 3816 x kÕú 3816

4.4. ÇokanlamlÕlÕk (Polysemy)

Bir gösterenin birçok gösterilen belirtme özelli÷i; bir birimin birçok anlam içerme durumu (Vardar, 1998:65).

Ullmann, çokanlamlÕlÕ÷Õn kaynaklarÕnÕ 5 bölümde ele almaktadÕr:

a) KulllanÕmdaki de÷iúiklikler b) Sosyal çevredeki uzmanlaúma c) Mecazî dil

d) EúadlarÕn yeniden yorumlanmasÕ

e) YabancÕ etkiler (Ullmann, 1979:159-165)

(6)

Metnimizde çokanlamlÕlÕk taúÕyan örnekler mevcuttur. Aúa÷Õda bunlardan bir kÕsmÕ gösterilmiútir:

bas- 1. Taúmak 2030 2. AdÕm atmak. 1336 3. øúgal etmek. 170 çâlâk (F.) Yüksek yer 5627 2. Eli tez , çabuk. 5615

gün 1. Vakit, zaman gün. 303 2. Ça÷, devir. 3998 oglan 1. Erkek çocuk. 4384 2. Çocuk. 3710

sebeb (A.) 1. Sebep, neden. 5469 2. VasÕta. 5472

4.5. EúanlamlÕlÕk (Synonym / Terâdüf)

øki ya da daha çok sayÕda göstergenin aynÕ anlama gelme, ayrÕ gösterenlerin aynÕ gösterileni belirtme özelli÷i (Vardar, 1998:97).

Bloomfield’a göre, her dilsel biçim, de÷iúmez ve özel anlamlar içerir. E÷er bu biçimler farklÕ sesletimlere sahipse, onlarÕn anlamlarÕnÕn da farklÕ olaca÷ÕnÕ düúünmemiz gerekir. KÕsacasÕ biz, gerçekte eúanlamlÕlÕk oldu÷unu kabul etmiyoruz. (Ullmann 1979:141)

Prof. W.E. Collinson ise, eúanlamlÕlÕklar arasÕnda 9 belirgin farkÕ tanÕmlamÕútÕr:

1) Daha genel refuse-reject (reddetme-geri çevirme), 2) daha yo÷un repudiate-refuse (inkâr-reddetme), 3) daha duygusal reject-decline (reddetme-geri çevirme), 4) daha yansÕz thrifty-economical (tutum- ekonomik), 5) daha uzmanlÕk gerektirici decease-death (ölüm-ölüm), 6) daha edebî passing-death (geçici-ölümlü), 7) daha konuúma diline özgü turn down-refuse (geri çevirme-reddetme), 8) daha yerel flesher-buthcher (etçi- kasap), 9) daha yerinde daddy-father (baba-baba).(Ullmann 1979:142-143)

Lyons’a göre, ideal olan dil her biçimin tek bir anlamÕ oldu÷u dildir.

Ne var ki, bu ideal herhalde hiç bir do÷al dilde gerçekleúmez. øki ya da daha çok biçim aynÕ anlamÕ ça÷rÕútÕrabilir.(Lyons 1983:362)

Bloomfield’Õn görüúünün aksine Lyons, eúanlamlÕ÷Õ kabul ediyor görünmektedir. Ancak o da, bunu belirli koúullara ba÷lamÕútÕr: Bütüncül eúanlamlÕlÕ÷Õn biliúsel ve duygusal açÕdan anlamlarÕ özdeú olan kelimeler arasÕnda gerçekleúebilece÷ini varsayar. Çünkü kimi kelimeler biliúsel açÕdan özdeú olsalar da duygusal açÕdan özdeú de÷illerdir.

Metnimizdeki örnekleri inceledi÷imizde eúanlamlÕ kabul etti÷imiz kelimelerin hemen bir ço÷unun farklÕ dil kökenlerinden geldi÷ini görmekteyiz. AynÕ anlamÕ ça÷rÕútÕran farklÕ kelimelerin bu denli kullanÕlÕr oluúunu aruz vezninin zorlayÕcÕ koúullarÕna ba÷layabilsek de, kültürel e÷ilimlerin ve etkilenmelerin daha öncelikli oldu÷u düúüncesini taúÕmaktayÕz.

Metnimizde özellikle nesne isimlerinin birden fazla eúanlamlÕ kelimeyle karúÕlandÕ÷Õ görülmektedir. Bunlardan bazÕlarÕ aúa÷Õda listelenmiútir:

(7)

Türkçe Arapça Farsça

yÕlduz 550 necm 573 sitâre 786

ay 655 kamer 327 mâh 121

güneú 120 úems 558 mihr 23344

su 646 mâ 69 âb 269

yil 1115 rih 527 bâd 526, rûzigâr 245

balÕk 3730 semek 4463 mâhi 3981

dag 1901 cebel 1418 kûh 1048

deñiz 477 bahr 307 deryâ 323

Õrmak 5384 nehr 839 cûy 5324

kapu 2265 bâb 1884 der 671

4.6. EúadlÕlÕk (Eúseslilik / Homonymy)

Vardar’a göre eúadlÕlÕk, gösterileni ayrÕ, göstereni özdeú olan sözcüklerin özelli÷idir. (Vardar 1998:97).

Ullmann ise eúadlÕlÕ÷Õn kaynaklarÕnÕ üçe ayÕrmÕútÕr (Ullmann, 1979:176-180):

a) Fonetik yakÕnlaúma: EúadlÕlÕ÷Õn en yaygÕn sebebi yakÕnlaútÕrÕcÕ ses geliúmesidir. Fonetik de÷iúmelerin etkisi altÕnda iki ya da daha fazla kelime konuúma dilinde ve bazen de yazÕlÕ dilde farklÕ biçimleri uyuútururlar:

Eski øngilizce melo > meal “un” |mi:l|

Eski øngilizce mæl > meal “yemek” |mi:l|

b) Semantik uzaklaúma: Birden fazla anlama sahip bir kelimenin anlamlarÕnÕn birbirinden uzaklaúmasÕyla farklÕ kelimeler olarak algÕlanmasÕ sonucu ortaya çÕkan eúadlÕlÕk durumudur. Aúa÷Õdaki øngilizce örnekler aynÕ kökten gelen ancak anlamlarÕ farkÕlÕlaúan eúadlara aittir:

pupil “ö÷renci” pupil of the eye “ göz bebe÷i”

sole “ayakkabÕ tabanÕ” sole “dil balÕ÷Õ”

c) YabancÕ etkiler: øngilizce kökenli kelimelerle yabancÕ dillerden ödünçleme kelimeler arasÕndaki fonetik uyuúma sonucu ortaya çÕkan eúadlÕk durumudur.

Eski øngilizce geat > gate “giriú”

Eski Norveççe gata > gate “yol, cadde”

Metnimizde eúadlÕlÕk örneklerine baktÕ÷ÕmÕzda hemen birço÷unun isim ve fiil yazÕlÕúlarÕndaki benzerlikten kaynaklandÕ÷Õ görülmektedir.

øsimlerle fiillerin emir üçüncü teklik úahÕs çekimlerinin benzer imlaya sahip olmalarÕ onlarÕ eúadlÕ duruma getirmektedir. Bir örne÷imizde ise Farsça bir kelimeyle Türkçe bir kelimenin benzerli÷i söz konusudur: dil. Türkçe iki kelimenin eúadlÕlÕ÷ÕnÕ ise yüz kelimesinde görmek mümkündür.

(8)

bil 1. Bel. 2416 2. Bilmek. 608 biú 1. (SayÕ) beú 703 2. Piúmek. 5922

dil (F.) 1.Yürek, kalp. 1214 2. (Türkçe) Dil, lisan. 3463 düz 1. Düz. 765 2. Düzmek, yapmak. 1522

gül 1. (Bitki) Gül. 190 2. Gülmek.3897 1. øçeri. 3832 2. øçmek. 2299 kÕl 1. KÕl, saç teli. 3841 2.KÕlmak. 203 var 1. VarlÕk. 700 2. Varmak. 676

yüz 1. Yüz, surat, çehre. 9 2. (Suda) yüzmek. 4635 3. (SayÕ) yüz.

605

4.7. YakÕn anlamlÕlÕk

øki ve daha çok kelimenin birbirine yakÕn anlam taúÕmasÕ, aralarÕnda küçük bir anlam farkÕnÕn bulunmasÕ (Korkmaz, 1992:67). Hemen birçok semantik kitabÕ bu terimin yerine eúanlamlÕlÕk terimini tercih etmiútir.

Zeynep Korkmaz’Õn dÕúÕnda semantik üzerine anÕlan di÷er kaynaklarda bu terime rastlanmamÕútÕr. Hatta Korkmaz, di÷er pekçok semantik terimine yabancÕ karúÕlÕklar verdi÷i halde, yakÕn anlamlÕlÕk için bir karúÕlÕk vermemiútir. DolayÕsÕyla bu terimin örneklerini eúanlamlÕlÕk teriminde yer alan örnekler olarak anlamak gere÷i vardÕr.

4.8. Alt anlamlÕlÕk (Hyponymy)

Sözlüksel birimler arasÕndaki anlamsal içerilme ba÷ÕntÕsÕ (Vardar, 1998:9)

“AltanlamlÕlÕk terimi anlambilimcinin geleneksel da÷arcÕ÷Õnda bulunmayan bir terimdir; “eúanlamlÕlÕk” ve “zÕtanlamlÕlÕk” terimlerine örneksenerek son yÕllarda türetilmiútir. Terim yeni olsa da altanlamlÕlÕk kavramÕ yeterince gelenekseldir ve bütün dillerin sözvarlÕklarÕnÕn düzenlenmesinde kurucu ilkelereden birisi olarak kabul edilmektedir. SÕk sÕk

“kapsama” (inclusion) olarak anÕlmaktadÕr. Sözgelimi scarlet (al) sözcü÷ünün anlamÕnÕn red (kÕrmÕzÕ) sözcü÷ünün ‘anlamÕnda’; lale sözcü÷ünün ‘anlamÕnÕn’ çiçek sözcü÷ünün ‘anlamÕnda’ içerildi÷i vb.

söylenir.” (Lyons, 1983:404-405)

“AltanlamlÕlÕk tek yanlÕ sezdirim açÕsÕndan tanÕmlanabilir (örne÷in, X laledir, X çiçektir demektir ama bunun tersi do÷ru de÷ildir)” (Lyons, 1983:406)

Metnimizde geçen yÕldÕz / sitâre / necm kavramlarÕ altanlamlÕlÕ÷a örnek gösterilebilir:

Yedi yÕldÕzdan oluúan evren anlayÕúÕ içinde, yÕldÕzlarÕn her biri, birer altanlam oluúturmaktadÕr.

YÕlduz 558 > Zühre 2322, Zuhal 552, Utârid 562, Müúterî 554, Merrîh 556, Güneú (ùems, Mihr) 2322, Ay (Kamer, Mâh) 2322

(9)

Lyons’un örne÷inden hareket edersek, X Zuhal’dir, X yÕldÕzdÕr, demektir. Bu ba÷lamda Zuhal, yÕldÕz “üstterim”inin altanlamÕ olmaktadÕr.

4.9. Anlam DaralmasÕ (Semantic Restriction)

AnlamlÕ bir birimin daha sÕnÕrlÕ bir kapsam içermeye baúlamasÕ;

genel bir anlamdan özel bir anlama geçerek de÷iúmesi (Vardar, 1998:23) oglan 1. Erkek çocuk. 4384 2. Çocuk. 3710

O günkü dildeki yaygÕn anlamÕyla "erkek çocuk" anlamÕndaki kelime Eski Türkçe dönemindeki anlamÕna uygun olarak hem kÕz hem erkek çocuk anlamÕnda bir defa kullanÕlmÕútÕr.

4.10. E÷retileme (Metaphor/østiâre)

“Düzde÷iúmeceye karúÕt olarak, dizisel ba÷ÕntÕlar düzleminde, ortak anlambirimcikler kapsadÕklarÕndan aralarÕnda eúde÷erlik iliúkisi kurulan anlamlÕ ö÷elerden birini öbürü yerine ve karúÕlaútÕrma yapÕlmasÕnÕ sa÷layan sözcükleri (örn. Gibi) kaldÕrarak kullanma sonucu oluúan de÷iúmece”

(Vardar, 1998:93). Do÷an Aksan da benzer tanÕmlamalar yapmakla birlikte bu terimi “deyim aktarmasÕ” terimiyle karúÕlamÕútÕr (Aksan, 1998:62).

Aksan, deyim aktarmasÕnÕ“Bir genç kÕzÕn fidan gibi ince, narin yapÕlÕ ve çekici oldu÷unu belirtmek üzere, onun için fidan gibi ya da ceylan benzetmeleri yapÕlÕr. Ancak benzetme ilgeci kaldÕrÕlarak bu genç kÕz fidan ya da ceylan göstergeleriyle anlatÕlÕrsa burada artÕk birer deyim aktarmasÕ söz konusudur.” øfadesiyle anlatmaktadÕr. (Aksan, 1998:63)

a) ønsandan Do÷aya Aktarma 4858. Yiri taglar etegidür sevâhil

Ki anda ola megârât u medâhil

Etek kelimesi insana ait bir giysiyi anlatÕrken, bu örnekte da÷a ait bir özelli÷i taúÕmÕútÕr.

b) Do÷adan ønsana Aktarma

2431. Yüzüñ bedr ideli hüsnüñ hilâlin Beni mihrüñle yakdÕ úol ay elin

Mihr kelimesinin sevgilinin parlaklÕ÷ÕnÕ temsil etmesiyle e÷retileme yapÕlmÕútÕr.

c) Do÷adaki Nesneler ArasÕnda Aktarma 4649. Huúendür arkasÕ anuñ çü sühân

KÕlÕç balçÕgÕ ider cildin insâñ

KÕlÕç kelimesinde, bir balÕk türü için e÷retileme yoluna gidilmiútir 4.11. Düzde÷iúmece (Metonomy/ Mecâz-Õ Mürsel)

(10)

“E÷retilemeye karúÕt olarak, tümcede dizimsel bir ba÷ÕntÕ kuran ya da belirtilen gerçeklik düzleminde yan yana bulunan ö÷elere iliúkin olarak, benzetme yapÕlmaksÕzÕn sonucun neden, kapsayanÕn kapsanan, bütünün parça, genelin özel, somutun adÕn soyut kavram yerine kullanÕlmasÕ yoluyla oluúan de÷iúmece türü” (Vardar, 1998:89).

Metnimizde geçen bazÕ düzde÷iúmece örnekleri aúa÷Õda gösterilmiútir:

348. Geçürsün ‘ömrini gussayla hussâd Otursun memleket tahtÕnda ol úâd

Bu beyitte "taht" kelimesi gerçek anlamÕyla oturalan bir yer de÷ildir.

Devletin baúÕnda olmak anlamÕnÕ taúÕr. Somut-soyut iliúkisi vardÕr.

414. Bu mektebden okÕsañ ger ebâced

OLASIN MA‘RøFET DERSøNDE USTÂD

Bu beyitte "ebâced" kelimesi kitap kelimesinin yerine kullanÕlmÕútÕr.

Do÷rusu elifba kitabÕ úeklinde olmalÕydÕ. Parça-bütün iliúkisi vardÕr.

4.12. Terim anlam

Belirli bir uzmanlÕk alanÕna özgü anlam taúÕyan kelimelerin anlamÕdÕr.

Metnimiz ansiklopedik bir nitelik taúÕmasÕ dolayÕsÕyla, bu konuda oldukça bol örne÷e sahiptir. Astronomi, co÷rafya, madencilik vb. pekçok özel bilgi alanÕyla ilgili kelimeler mevcuttur:

Astronomi : Burûc 630, Cirm 634, Kutr 634, Cüzv 633

Madencilik : Kibrît-i Asfer 3594, Sîm-âb 269, Zümürrüd 3945, Fîrûze 3951

Hayvan adlarÕ : Öküz 4712, Kuz 4312, Köpek 4681, Dâbbetü'l- Misk 4287

BøTKøBøLøM : KÂFÛR 4340, VÂKVÂK 4355, SERV 5860

5. Metin Düzeyinde Anlam øncelemesi

Metin düzeyinde anlamÕ ele alÕrken, öncelikle, metin nesnesini anlamlÕ kÕlan araútÕrÕcÕ-okuyucu’nun tutumundan bahsetmek yerinde olacaktÕr.

Roland Barthes, okumanÕn öznelli÷i ve nesnelli÷ini dile getirirken,

“Nesnellik ve öznellik kuúkusuz beti÷i ele geçirebilecek güçlerdir, ancak bu güçlerin onunla bir benzerli÷i yoktur. Öznellik dolu bir imgedir, onunla bir beti÷i doldurdu÷um varsayÕlÕr, ancak hileli dolulu÷u, beni yaratan düzgülerin bÕraktÕ÷Õ izden baúka bir úey de÷ildir; öznelli÷im sonuçta alÕúÕlmÕú kalÕplarÕn oluúturdu÷u genelli÷in ta kendisidir. Nesnellik de aynÕ türden bir doldurmadÕr: ötekiler gibi düúsel bir dizgedir, kendimi uygun bir biçimde adlandÕrtmama, kendimi tanÕtmama, kendimi yanlÕú tanÕmama yarayan bir imgedir.” demektedir. (Barthes, 2002:21)

(11)

Barthes, bu söylemiyle, nesnellikle öznellik arasÕnda, metni anlamlandÕrma ya da anlamlÕ kÕlma açÕsÕndan bir fark görmüyor. Gerçekten de hangi zamana ait olursa olsun, her metin okuyucunun insaf dairesi içinde nesnel ya da öznel okumalara ve anlamlandÕrmalara tabi tutulmaktadÕr. Bu durum, bilimselli÷e dayandÕ÷Õ iddiasÕyla öne çÕkan araútÕrÕcÕ-okuyucunun nesnelli÷ini tehlikeye sokmaktadÕr.

Walter Andrews bununla ilgili olarak, metin incelemesi ba÷lamÕnda, Divan edebiyatÕnÕn önemli nazÕm biçimlerinden biri olan gazel üzerine yazdÕ÷Õ ùiirin Sesi, Toplumun ùarkÕsÕ adlÕ inceleme kitabÕnÕn giriúinde metnin ele alÕnÕúÕna, anlamlandÕrÕlmasÕna dair bize, önemli ipuçlarÕ veriyor.

Ona göre, “Anlam terimi, do÷rudan do÷ruya, gerçek dünyadaki belli bir nesneyi ya da fenomeni göstermez, indirgenemez nitelikte geniú ve karmaúÕk bir fenomenler dizisini gösterir” (Andrews, 2000:17-18).

“Bir yandan, anlamÕ, "bir baúka deyiúle" yeniden üretmenin temel imkânsÕzlÕ÷ÕnÕ öne sürmüúken, öte yandan, OsmanlÕ gazellerindeki anlamdan, "kendi deyiúimle", kendi kelimelerimle bahsetmek için hayli çaba sarfetmem konusunda bir açÕklama yapmam gerekir. Bu iúe kalkÕúmanÕn anlamlÕlÕ÷ÕnÕ iki gerekçeyle savunabilirim: Birincisi böyle bir çalÕúma, yani anlamÕn do÷asÕna, anlamÕn nasÕl oluútu÷una ve insan deneyiminde ne gibi bir rol oynadÕ÷Õna iliúkin bir inceleme bize çok úey kazandÕrabilir. økincisi, sanat nesneleri, özellikle bizden zaman, dil ve gelenekle ayrÕlmÕú olan sanat nesneleri, bilimsel inceleme sürecinin sa÷ladÕ÷Õ pencereler ve kapÕlar olmaksÕzÕn gerçekte ulaúÕlmaz niteliktedir.” (Andrews, 2000:18)

“Bir úiirin anlamÕnÕn baúka türlü ifade edilemeyece÷i öncülünden yola çÕkarsak, "Bu úiirin anlamÕ ne?" sorusunu biraz de÷iúik bir úekle sokabiliriz:

Bu úiirle aramda ortak bir zemin nasÕl bulurum, öyle ki úiiri anakronistik olmayan, makul bir tarzda anlayÕp de÷erlendirebilir miyim? Bu soruya verilebilecek kestirme cevap - "ùiirin yansÕttÕ÷Õ hayatÕ yaúa!"- ço÷u durumda uygulama úansÕ olmayan, imkânsÕz bir úeyi istemektir. Kolaya kaçmadan verilecek bir cevap ise, bir yöntem izlenmesi, bu úiiri ve baúka úiirleri incelerken kullanÕlacak bir bakÕú tarzÕ oluúturulmasÕ gerekti÷idir.” (Andrews, 2000:18-19)

“Bir edebî metnin anlamÕnÕ, o metni oluúturan sözlerin sözlük karúÕlÕklarÕnÕ bilmeden kavramaya baúlayamayaca÷ÕmÕz do÷rudur, ama tek bir kelimenin karúÕlÕ÷ÕnÕ saptamak için kullandÕ÷ÕmÕz yöntemleri edebî bir metnin geneline yansÕtarak metnin anlamÕna ulaúamayaca÷ÕmÕz da do÷rudur...Kelimelerin ve edebî metinlerin anlamÕnÕ hem dil kurallarÕ, hem de dile dÕúsal olan motivasyonlar yaratÕr.” (Andrews, 2000:19)

“ùiirin yansÕttÕ÷Õ hayatÕ yaúa!” ilkesiyle Andrews, metnin nasÕl anlamlandÕrÕlaca÷Õ konusunda bize bir anahtar sunmaktadÕr. Biz de, metin düzeyinde anlam araútÕrmasÕnÕn ilk basama÷Õnda metnin tarihî zeminini oturtmaya çalÕútÕk.

(12)

Öncelikle ansiklopedik bir nitelik taúÕyan Hikmet-nâme’nin bu yönünden hareketle, içeri÷ini oluúturan belli baúlÕ konularÕn tasnifi yapÕldÕ.

Buna göre, metnin yazÕldÕ÷Õ dönemdeki astronomi, co÷rafya, din, felsefe, fen bilimleri gibi alanlara ait kaynaklara ulaúÕldÕ. ønternet ortamÕnda geçmiú dönemlere ait haritalar bulundu. Co÷rafî yer adlarÕ bilgisayar ortamÕnda kayÕtlÕ olan haritalarla birlikte basÕlÕ kaynaklar da kullanarak karúÕlaútÕrÕldÕ.

Astronomi konusunda o döneme ait bilgiler derlenerek çok fazla ayrÕntÕya girilmeksizin genel hatlarÕyla bu konuda neler düúünüldü÷ü tespit edildi. Medreselerde okutulan derslerin türü, içeri÷i üzerine de baúka kaynaklardan derlemelere gidildi. Merkezde metin durmak üzere, bir daire etrafÕnda metne uygun hemen her kaynak , imkân nispetinde bulunmaya çalÕúÕldÕ.

Bu çalÕúmanÕn sonucunda metni oluúturan baúka metinlerin varlÕ÷Õ tespit edildi. Bu konuda müellifin bizzat kendisi, kullandÕ÷Õ kaynaklar konusunda bize ipuçlarÕ sunmuútu: Aristotales, Batlamyus, Hipokrat vb.

ça÷daú metin incelemelerinde ‘metinlerarasÕlÕk” diye adlandÕrÕlan ve her metnin baúka metinleri içerdi÷ini öngören yaklaúÕmÕ biz de bu çerçevede benimsedik.

Metin düzeyindeki bu anlam araútÕrmasÕnÕn sonuçlarÕnÕ úu úekilde sÕralamak mümkündür:

1. Hikmet-nâme, kozmolojik görüú ba÷lamÕnda klasik øslâm gelene÷ine ba÷lÕ bir durum sergilemektedir. Evrenin düzeni, dinî kaynaklardan da istifade ederek açÕklanmaya çalÕúÕlmÕútÕr. Bu düzenin merkezinde

“Allah” vardÕr. Evrenin, varlÕklarÕn yaratÕlÕúÕ onun emriyle olmuútur ve evrendeki düzeni “Allah” kurmuútur.

2. Astronomiye ait görüúlerin temelinde eski Yunan anlayÕúÕnÕn izlerine rastlanmaktadÕr. Evrenin merkezinde Dünya’nÕn yer aldÕ÷Õ yedi gökten oluúan bir evren anlayÕúÕ benimsenmiútir. Gezegenler, Güneú ve burçlar Dünya’nÕn çevresinde dönerler. Bu dönme“felek“ adÕ verilen bir genel sistemin de adÕnÕ oluúturur. Felek, insanlarÕn talihine etki eden, hayatÕnÕ âdeta yönlendiren önemli bir etken olarak karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. BurçlarÕn da etkisine inanÕlÕr. Bu gün de devam eden BatÕ’da horoskopi adÕ verilen yÕldÕz fallarÕnÕn izleri, metnin asrtronomiye ait bölümlerinde görülmektedir.

3. Co÷rafî bakÕmdan gökyüzündeki fele÷in durumuna uygun olarak Dünya, yedi iklime ayrÕlmÕútÕr. Her iklim, gökteki yedi fele÷in etkisi altÕndadÕr. Astronomi ile Yeryüzü co÷rafyasÕ arasÕndaki ilgi, devletlerin ve milletlerin kaderini de belirlemektedir.

4. Metnin bize ait olan bölümlerinde yukarÕdakilere paralel olarak ve geniúleyerek ülkeler, úehirler, denizler, göller, su kaynaklarÕ, taúlar da özellikleri sÕralanarak anlatÕlmaktadÕr. Bu çerçevede metnin evrenin yaratÕlÕúÕndan itibaren bir silsile halinde bütünden parçaya do÷ru bir sÕra izledi÷ini söylemek mümkündür.

(13)

5. Metnin bir baúka bölümünde insanÕn do÷umuna dair bilgiler müellifin Bokrat dedi÷i Hipokrat’tan alÕnan bilgilerle desteklenmiútir. Burada, müellifin MÕsÕr sultanÕ KayÕtbay’Õn yanÕna gelmeden önce iyi bir e÷itimden geçti÷ini söyleyebiliriz. Bu geniú bilgi birikimi, sadece sarayda önemli bir mevkide olmasÕyla açÕklanamaz.

6. Metinde, yer yer “ehl-i tüccâr, ehl-i seyyâh..“ diye baúlayan pekçok kimseden rivayetler aktarÕlmaktadÕr. Müellifin bir ara Memlük elçisi olarak OsmanlÕ sultanÕ II.BayezÕd’Õn yanÕna, østanbul’a gitti÷i, ki kendi ifadeleridir, göz önüne alÕnÕrsa, çevresinin çok geniú olmasÕnÕ muhtemel kabul etmek gerekir. DolayÕsÕyla bunca rivayeti toplamasÕnÕn müellif açÕsÕndan zor olmadÕ÷Õ anlaúÕlmaktadÕr.

7. Genel olarak metni, dilbilim ba÷lamÕndan koparmadan, edebîlik açÕsÕndan ele alÕrsak, yer yer edebîlik izlerine rastlansa da, ansiklopedik niteli÷i dolayÕsÕyla eserin dil yadigârÕ olmasÕnÕn ötesinde edebî bir hüviyetinin olmadÕ÷Õ söylenebilir. ùeyhî’nin, Ahmed Paúa’nÕn, Yahya Bey’in yaúadÕ÷Õ bir dönemde, her ne kadar onlardan co÷rafî olarak uzak kalsa da, O÷uzca yazÕlan bu eserin onlarÕn kat kat gerisinde oldu÷unu tespit etmek gerekir.

3. Sonuç

Eski metinler üzerine yaptÕ÷ÕmÕz bu inceleme ça÷daú dilbilim yaklaúÕmlarÕndan eúzamanlÕ oldu÷u kadar artzamanlÕ olarak da yararlanÕlabilece÷ini göstermiútir. Bu bakÕmdan eski metinlerin anlaúÕlmasÕ ve do÷ru yorumlanmasÕ için semantik alanÕn sundu÷u imkânlara baúvurmanÕn zorunlulu÷u ortaya çÕkmaktadÕr.

Bu imkânlarÕn kullanÕlmasÕyla özellikle etimolojik ve tarihî sözlüklerin oluúturulmasÕnda, edebî metinlerin tahlilinde, metinlerin fonetik, morfolojik ve sentaktik özelliklerinin belirlenmesinde önemli mesafe kaydedilece÷i düúünülmektedir.

BøBLøYOGRAFYA

Aksan, Do÷an (1998) Anlambilim, Ankara, Engin YayÕnevi.

Altun, Mustafa (2003) øbrahim ibn-i Bali’nin Hikmet- name’si (1b-149a), BasÕlmamÕú Doktora Tezi, (DanÕúman: Prof.Dr.

Mustafa Özkan), østanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve EdebiyatÕ Anabilim DalÕ, østanbul.

Andrews,Walter (2000) ùiirin Sesi, Toplumun ùarkÕsÕ, østanbul, øletiúim YayÕnlarÕ.

(14)

Korkmaz, Zeynep (1992) Gramer Terimleri Sözlü÷ü, Türk Dili Kurumu YayÕnlarÕ, Ankara.

Barthes,Roland (2002) S/Z, (Çev.: Sündüz Öztürk Kasar), YapÕ Kredi YayÕnlarÕ, østanbul, 2. BaskÕ.

Lyons, John (1983) Kuramsal Dilbilime Giriú, Ankara, Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ, s.358-429

Lyons, John (1977) Semantics (I-II), Cambridge, Cambridge University Press.

Ullmann,Stephan (1979) Semantics (An Introduction to the Science of Meaning),Harper and Row Publishers Inc. (First Printed 1962)

Vardar, Berke (1998) AçÕklamalÕ Dilbilim Terimleri Sözlü÷ü, østanbul, Abc Kitabevi, 2. BasÕm.

øletiúim Adresi:

Sakarya Üniversitesi E÷itim Fakültesi Türkçe E÷itimi Bölümü

Hendek-Sakarya 54300

e-mail(elmek): maltun@sakarya.edu.tr Url: http://mdilci.sitemynet.com

DEMOKRASø TARøHøMøZDEKø øLK ÇOK PARTøLø SEÇøMLERE GENEL BøR BAKIù

Kenan OLGUN Yard. Doç. Dr.

Sakarya Ü. E÷itim Fak. ølkö÷retim Bölümü

ÖZET

II. Meúrutiyet dönemi kurumlarÕ gerek oluúumu gerekse de çalÕúmalarÕ açÕsÕndan Türk demokrasi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Cumhuriyet dönemi uygulamalarÕnÕn bir ço÷unun II.

Meúrutiyet döneminden etkilenmiú olmasÕ bu dönemin önemini bir kat daha arttÕrmaktadÕr.

1908 yÕlÕ içinde yapÕlan ilk çok partili seçim sonucunda oluúan Meclis-i Mebusan, ülkedeki etnik gruplarÕn temsilini sa÷lamÕú, millet egemenli÷inin gerçekleútirilmesi yönünde eski dönemlere oranla büyük bir geliúme göstermiútir. Bu dönemde uygulanan seçim sistemi Cumhuriyet döneminde de uzun bir süre uygulanmaya devam etmiútir.

Anahtar Kelimeler: Seçim, Parlamento, II. Meúrutiyet, Demokrasi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kim’li Birleşik Cümlenin Temel Cümlesinin ve/veya Yan Cümlesinin Kendi İçinde Devrik, Yan Cümlesinin İç içe Birleşik Cümle Olduğu, İç içe Birleşik Cümlenin

Yazıda -yeri geldikçe-, edebiyat eğitimini yakından ilgilendiren eğitim, sanat, edebiyat, edebî metin, metin tahlili, edebiyat bilimi, edebiyat bilimcisi, edebiyat eğitimi

Hemodiyaliz sonrası ek doz  önerilen bazı an;biyo;kler  Sefazolin  Sefepim  Sefotaksim  Seftizoksim  Sefotetan  Sefoksitin  Seftazidim  Sulfametaksazol 

Araştırma kapsamına alınan okullarda görevli öğretmenlerin görüşlerine göre, etkili okulların liderlik, öğretmenlik, örgütsel bağlılık ve mesleki gelişim ve

Gevşek yapılı sistemler olarak ilköğretim okullarında üst, orta ve alt sosyo ekonomik düzeyde müdür ve öğretmen görüşleri; karar verme, liderlik ve çatışma

Tablo 4’e göre; otorite görülmemeyi sınıf öğretmenliğinde okuyan bir öğrenci “…Bizi öğretmenleri gibi otorite görmüyorlar.” Ö11 şeklinde ifade ederken,

Benzer şekilde, Butler (1987, 1988), farklı dönüt tipleri üzerinde yaptığı çalışmalarda, not şeklinde verilen dönütün öğrenci başarısı üzerine olumlu

Deney ve kontrol grubunda yer alan öğretmen adaylarının Biyoloji Bilgi Testinden aldıkları ön test puanları ile son test puanları arasında anlamlı bir farkın olup