& -
s- 9 s>
Ara Güler,
Coşkun,
Kornet...
Seytanm,
Ğör
Dediği
ÇETİN
ALTAN
B
azan sanatçı dostlar uğrar eve... İtiş kakış, bağırma, çağırma, ce naze, tabut, mezar ve ağlayıp inleme lerin insanın içini daralttığı bir sırada...insanın içini daralttığı bir sırad a ruhsuz dırdırlanylâ siyasetçilerin, res milerin ve çok bilmişlerin...
Eve uğrayan sanatçı bir dost... Okul tatili ertesinde bir yaz sabahı na açılan çocukluk günlerinin pence resi gibi...
Kahkaha, nükte, dalga, takılma ve içtenlik güneşlerinin tozsuz göklerinde kuyrukları süzülen uçurtma bayram ları...
lermiş gibi karşınızdaki koltuğa... Açık cilt masanın üstündeydi, dost lar fotoğraflarda, karşıdaki koltuk ise boştu, bom boş...
ra’nm getirdiği son cilt, “Yitirilmiş Renkler”...
1 9 5 0 -1 9 9 4 arasında çekilmiş renkli İstanbul fotoğraflanndan seçmeler...
G ece denizlerinin İstanbul’u; köhne ahşap evlerin İstanbul’u; dar sokakla rın İstanbul’u; balıkçıların, berduşla rın^ takaların, balık ağlarının İstan bul’u; yoksul mahalle çocuklannm İs tanbul’u...
G
eçende Ara Güler geldi... Koltuğunun altında yeni baskıdan çık mış koskoca bir fotoğraf albümü... Tıpkı büyük ressamların tabloların dan örnekler veren o kalın ciltli koca man kitaplar gibi...Bir yılda yayınlanan üçüncü eser... İlki “E ski İs ta n b u l A n ıla rı”yd ı. A ra’nın 1 9 5 0 -1 9 9 0 arasınd a İstan bul’da çektiği fotoğraflardan siyah-be- yaz derlemeler...
O albümdeki fotoğrafların nerdeyse yarısını, “Al işte Istanbul”u hazırlarken yanımda çekmişti.
Ben de bir şeyler çekmiştim. Benim çektiklerim Ara’nmkiler ya nında, hiç tımar görmemiş yaşlı katır kıçına benziyordu.
Yine de İstanbul’u birlikte dolaşmış- lığın gülücüklü anıları vardı üstlerin de...
A
ra’nın ikinci cildi, kaybolup git miş sanatçı dostların portreleriy di. “Bir Devir Böyle Geçti Kalanlara S e la m O lsu n” diye, uzunca bir ad koymuştu Ara...Ve birden karşınıza Orhan Veli çıkı yordu, Sait Faik çıkıyordu. Cevat Şa- kir çıkıyordu. Sabahattin Eyüboğlu çı kıyordu. O rh an K em al çıkıyord u . Bedri Rahmi çıkıyordu. Kemal Tahir çıkıyordu...
Hepsi de hayatın hareketliliği için deydiler. Bir gün sayfalardaki fotoğ raflardan dünyaya öyle baka kalacak tan zamanı, akıl ve hayallerinden bile geçirmeyen bir canlılıkta...
Sanki hem en kalkıp
oturuverecek-A
ra G ü ler’den üç beş gün önce d e, sav aş fotoğrafçısı C oşkun Aral gelmişti Nebi! özgentürk’le...Onun da elinde iki kitap vardı. Biri Robert Young Pelton’la birlikte hazırlanmış ve Amerika’da basılmıştı.
Dünyadaki sakıncalı savaş bölgeleri hakkında geniş bilgiler veriyordu.
Bizim Güneydoğu da vardı kitapta. İkincisi Filistin savaşını izlemiş fo toğrafçılardan derlenmiş ve Fransa’da basılmıştı.
C
oşkun Aral, dünyanın neresinde savaş belası varsa, oralardan ço ğunu gidip görmüş ve oralarda çalış mış bir gazete fotoğrafçısıydı. Kendisi ne ikinci sınıf Türk siyasetçilerindeki, “savaş babalanm asının” nedenlerini sormuştum.- O nlar benim gördüğüm şeyleri görmediler. Savaşın ne olduğunu bil miyorlar. Onun için kolay atıp tutu yorlar, demişti.
D
erken Kornet geldi... Görünmez sanat kamçılannın ucunda şak layıp savrulan bir cin mısırı neşesinin yerinde duramazlığında...Kornet yazar, ben de ressam olmu şum gibi acayip parabollerin-sıcak karm aşasında yine bulutları yakala maya çıktık, her zaman yaptığımız gi bi...