• Sonuç bulunamadı

. EDWARD FITZGERALD

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ". EDWARD FITZGERALD"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EDWARD FITZGERALD

Khayyam in riibai Ierini İngilizceye en eyi tercüme etmiş olan şair .

* İÇİNDEKİLER *1

M Ömer Khayyam ve Fitzgerald AB. DJ.

4 Yaratmalı E. Herriot

h Köylü - kooperatif - muallim Vedad Nedim

Ahmed Riza Bey hakkında Dr. İbrahim Temó*

* Yeni lisancılar ve Ziya Gök Alp’in fikri menba’ları M. Faik

] Türk Kadınlığının şükranı Florinalı Nazım

4 Erotik - Anal Seciye Dr: İzzeddin

m Arnavutlukta maarif hareketi

fir -w t ▼t- t- ▼ t t 'T.r r r r r t t t t

İçtihad

-"T "T

(2)

Kuruş Akli selim(Eski harflerle) 527sahifeli 100 Aklı selim ( yeni Türk harflerile )

548 sahifeli 135

Ruhulekvam(eski harflerle)274 sahife 100 Dün ve yarın ( » » )254 » 50 İlmi ruhi içtimaî(» » )

287 sahifeli 50 Adabı müâşeret rehberi (Resimli, eski harflerle) 509 sahifeli 150 Dilmestn Mevlana (Eski harflerle) 50 Bir zekâyi feyyaz(Eski harf ve resimli) 25 Mekârimi ahlakiyye ve din (Eski harf­ lerle 74 sahifelik 25 Harb ve sözde eyilikleri(Eski h a rf­ lerle) 219 sahifelik 75 Asırların panoramsi ( Eski harflerle, resimli) sahifelik 50 Felsefe’i istibdad (Eeki harf) Alfierinin, resmile 272 sahifeli 50 Ruba,iyyatı Khayyam ve Türkceye - tercümeleri. ( Eski harflerle resimli,

453 sahifeli 100

Avrupa harbinin psikolocyası ( Eski harflerle, resimli) 708 sahifelik 100 Bankalar ve mu’amelatı ( Eski harf­ lerle) 89 sahifelik 50 Yollar ve İzler Dr. Kaya Beyin

şiirleri 69 sahifelik 5o Bir filosofun şi’irleri ( Yeni Türk harflerile) [Posta parasile] 100 Dimağ ve Melekâti akliyye ( Resimli 478 sahifelik) nushasi çok az kaldı 200

Ingiliz kavini ( 3 kitap ) 150 Antoine ve Cleopatra

« Shakespeare » den tercüme 75 M. ÜTÜCİYAN

Çinkoğrafhanesi

Fincancılarda Kalifidi Hanında

Miicadelei milliyeden mücadelei mâliyeye unvanile, 10 Nisan 1930da imti­

yaz sahibimiz tarafından TiTrk Ocağında verilen konferansı gelecek nüshamızda okuyacaksınız.

Yeni neşriyat :

Birinci Forma A.

İlhami Bekir Beyin şi’ir mecmuasıdır. Çatla eyy içimdeki kara Niyagara Hayatda hangi şey ebedî ?

Forma bitdi İsabet etdi

diyerek sözü kesiyor . Genç şairimiz bundan sonra ortodoxe manzum piyesler yazacak.

Antirepoloji mecmuası

Ruhanî evladımız Dr: Şevket Aziz beyin himmeti’ilmiyyesile kurulan bu mecmuanın 8 inci nushasi çıkdi.

P o s ta k u tu s u :

Kiliste Zihni Beye :

«Amerika Terbiye usulleri» nin 1 nci cildi tükenmişdir; elden 2 liraya bulu-_ nabilir. Diğer iki cildi var biri 60 diğeri 70 k. dur. «Tarihî İslâmiyet» in 1 inci cildi kalmadı 2 liraya elden bulunur.

“İçtihat,, da ilân Tarifesi

Tek sütunun her 3 sentimetre irtifaı, yani 3 X 8 sentimetre murabbaı yer ve herdefa’i dere için ücret 1 liradır.

İlanların ücretleri dercedildikten son­ ra muntazam makbüzla tahsil olunur.

İlanını muhtevi “İctihad,, nüshaları ilânı verenlere meccanen gönderilir.

Her derç için ilân asgari 1 liradır.

Dr. Abdullah Cevdet

Cuma ve Pazardan başka her gün

Göz hastalarını kabul eder. Cığaloğlu İçtihat Evi, daire No. 6 Telefon: İs. 865

(3)

ABO N NEM ENT

Pour un an: 2 Dolars

Edition spéciale: 3 Dolars.

A D R E S E “idjtihad,, Constantinople Téléph: St. 865 xxvème ANNÉE 15 Avril 1930

GT İ HAD

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

Mo: 295

ABONEM AN:

Seneliği [24Nushâ] Türki­ ye için 2 1/2, Âlâ kâğid-

lısı 5 Liradır

İDAREHANESİ

Cıgaloğlunda İçtihad Evi Tarihi Te’sisi: 1904 — Genève Yirmi beşinci sene

15 Nisan 1930

M ehm et! E m in B ey

M f. V. M. T. T. Heyeti reisliğinde güzel ve faydalı işler görmüş olan M. Emin Bey Müsteşarlığa ta’yin öhmmuşdur. Ta’yin edeni de olunanı da memleketin irfan ve fikir hare­ keti namına tebrik ederiz .

İÇ T İH A D

Ömer khayyam ve Fitzgerald

Avrupanın edebiyyat aleminde Fitz­ gerald ismi anıldıkça Om ;r Khayyam, ve Ömer Khayyam ismi anıldıkça Fitzgerald,- anılmamak mümkin değildir. Fitzgerald Ömer Khayyam sayesinde meşhur olduğu gibi , Ömer Khayyam da Fitzgeraldin tercümesi sayesinde garbde büyük şüh- ret kazanmışdır.

Fitzgerald in Rubaiyyati Khayyaım ingilizçeye manzum tercümesi Avruapa ve Amerikanın fikir aleminde büyük, ge­ niş ve daima artan ve daha ziyade ge­ nişleyen birtanin uyandırmıştir.Khayyamın

Rubailerini Fitzgeralda tanıtan Calcutte üniversitesinde tarih Professöru M. Cov- vell olmuşdu ve Fitzgerald bu muarefeyi te’min etmiş olmasına şükran olarak Covvelle bu kürsiyi verdirmişdi. Filtz- gerald Khayvamın ruba’ilerile mest ol­

muştu ve bu hayranlık ve mesti’i ruhanî, İran lisan ve edebiyyatını derin bir aşk ile mütalaaya onu sevk etdi. Rubaiy- yat in felsefesi artık Fitzgeraldin bü­ tün hayatına hakim kaldı.Dostu Covvell e yazdığı bir mektubda Fitzgerald :

y .

\}

J j ¿ rj

y 'Sy~

«Rubaisindeki felsefe dünyada

aslaal-datmayan yegâne felsefedir» diyordu. Tekrar tekrar bu rubaileri okudukdan ve bunların ruhile meşbu’ olduktan sonra tercümelerine koyuldu. Fitzgeraldin 1857 de intişar eden ilk tabi İngilterede ve Şimali Amerikada muhteşem bir tulu’ te’siri yapdı. Kraliçe Victoria nın şairi Lord Tennyson bu rubaiyyat tercüme­

lerini,

A planet equal to the sun which cast it.

Yani «parçası olduğu güneşe mü­ savi bir seyyare» sitayişile medh etdi.

Fakat Nathan Haskell Dole nin ifa - desine göre Fitzgerald, tercümesinin celb ettiği muazzam rağbetin kemalini gör­ meden öldü. Tercümesinin parlak zafe­ rini göremedi.

Khayayyam’ın birinci olan : Ll . L tS

ruba’isi İngiliz şairi bakın nekadar nefis tercüme etmiştir:

Dreaming whem Dawn’s Left Hand was in the gky I heard a Voice Within the Tavern cry , «Awak, my Little ones and fill the Cup Befor Life’s Liquor in its Cup be d r y .

Filtzgerald in tercümesinin hisabsiz tap’ları vardır.Yalnız 1913senesi zarfında 120muhtelif tab’i çıkrnıştır.bunların fi’atlan

yarım şilinğ den 500 şiline yani 25 İngiliz lirasına kadar çıkar.Elihu Vedder isminde bir ressam tarafından yapılmış resimlerle müzeyyen büyük kıt’ada bir tab’in fiatı 500 şilindir ve bu ğün nüshası kalma- mışdır.

(4)

Y A R A T M A L I !

[ Créer ]

Yazan : Fransanın sabık Başvekili

E d o u a rd H e rr io t

— 7 —

İctima’i iğtişaşdan ve umumî tenbel- likden,fakir zenginden, namütenahi dere­ cede , daha ziyade müztarib olaçakdır. O zengin, boşlukları mahirane conbine- zonlarla ta’viz edebilir . Saf [ rang ] da yaşayan şahsi ma’işetine ve a’ilesinin ma’işetine muktezi şeyi bir teazziden, bir organişationdan almaya muhtacdır M. Jouhaut der ki «açlığa, kıtlığa müncer olan inkilâb, inkilâb değildir.»

Atelyenizde şef kimdir? unvanı

altın-Filtzgeraİd İngilterenin Bredfield

şehrinde 1809 senesinde doğmuşdur. Zengin ve asil bir ailenin evladı olan şair ekser İngiliz gentelmenleri gibi Kam­ panyada yaşardı, M. Augustin Filon, İn- gilizlerin bu köy hayatına rağbetlerini mevzu’u bahs ederken yazdığı şu satır­ lar dikkata çok şayandır:

« Vivre à la campagne voila la su­

périorité du gentleman anglais , et ile ne fa u t pas s ’étonner de voir mille bon résultats prévus ou non , sartir d’une si salutaire coutume.

A elle seule, elle compense toutes les d ép lia n te s mesuquineries de la socitété anglaise»

Fitzgerald meşhur filosof Thomas Cari­ yle in dostu idi böyle olduğu halde ru- ba’iler tercümesinin müterecimi Fitzge­ rald olduğunu uzun müddet bilmemişdi; çünki tercümelerin ilk tap’larında mü - terecim ismi yokdu .

Fitzgerald,Nişapur lu şairin felsefesini âleme yaydı ve hiç şübhe etmem, bir çok ümidsiz canlara ümid ve neş’e sundu.

Fitzgerald için uzun bir tetebbu ya­ pılmak hakdır ve bu hakkı yerine, bir gün, îçtihad, getirecekdir. AB. DJ.

da yazdığı şayani dikkat lâyihada Ame­ rikanın efficciency sinin nazariyatların­ dan biri olan Moris levvellyn Cooke mem­

leketinin « travailliste » hareketinde bir inkişafa işaret ediyor [1] Bu inkişaf şu vak’a da tecelli ediyor, ki işçilerin başlıca hatibîeri için, istihsalin artması işçilere ictima’î ve İktisadî daha eyi bir vaz’iyet vermenin en emin vasıtalarından biridir.

Amerika mesa’i Fédération unun te’ siri altıdda yazılmış bir çok raporlarda amele mürahhasları istihsalin artmasına karşı mubarezeden imtina ettiklerini beyan

ederler.

En vasi’ ma’nasile bir Coopération mesleği tarafdarı olan M. Kooke, müs­ takbel şefin şu tarifini dermeyan ediyor, ki bize hayran kalınmaya lâyık görünür. Kooke yazıyor: « Âtide gerek sanayi de olsun gerek hükümette olsun reis [capi­ taine], seven ve severek anlayan ve an­ layarak bir çok hem nev’ini idare eden ve bunlara ilhamlarda bulunan adam olmalıdır».

Bu müşahedeciye nazaren Amerikalı travaillistler bazı muhasımane temayül­

lere yahud nazariyyelere rağmen gittik­ çe daha eyi ar.layorlar ki eğer patron ağır vazifesini ifa ediyorsa istihsalin müş­ terek işine, işçi, yalnız ellerinin çalişmasıni

değil başının ve yüreğinin hizmetini de erzan etmelidir.

Her halde hayat bahasını indirmek için olmasa da, hiç olmazsa yükselmesine mani olmak için bir Yaratma siyaseti nin vucubunu kimse inkâr edemez. Bun­ dan sonra fazla istihsal [surproduction] dan değil noksan istihsal [sousproduction] dan korkarız. Patronluk ve gündelikçilik münasebatı hür fikirlerle derpiş olunma­ lıdır; Amelenin bu günkü vaz’iyyetine hal olunmuş nazarile bakacak tek bir liberal adam yokdur, Bu vaziyyet inki­ şaf etmelidir.

[1] The annals of the american academy of Political and social science. Philadelphie, mai 19|7. Publication N o. 1122 Productivisme hakkında, Ernest Solvaym ted- kikatını okuyun.

(5)

İÇTİHAT

Köylü - Kooperatif - Muallim

Artık biliyoruz ki « Mektep » demek dört dıvarım « Hayat » a kapamış , harici alemle alakasını kesmiş , kitapların içinde bunalmış bir kal’a içi demek değildir. Mektep, hayatın kendisidir. Köy mektebi demek köy ve köylü hayatı demektir. Şehir mektebinin zihniyyetiııi, şehir mektebinin ruhunu köy mektebine götü­ rürsek mektep ölüleşir; muhiti üzerinde te’sir- leri menfi olur; alâka uyandıramaz; ve kendisini sevdiremez. Fakat yine biliyoruz ki, terbiyede en tılısımlı kuvvet alâka ve sevgidir, muhitinde canlı alâkalar uyandıramayan, kendisini sevdi - remeyen mektep bir terbiye vasıtası değildir ve olamaz.

« Mektep » i « Hayat » dan eyıran eski tec- ridci ve sikolâstik maarif ve terbiye sistemi için köy mektebi ve şehir mektebi diye bir fark mevzuu bahs olamazdı. Fakat yeni terbiye sistemi, yeni terbiye ideali köy ve şehir mek­ tepleri arasında iki hayatın icab ettirdiği bü­ tün farkları gözetiyor.

Köy mektebinden gaye, köylü çocuğunu ta­ biatla mücadelede daha muvaffak yapabilmek­ tir. Buna muvaffak ölamavan köy mektebi fay­ dalı değil zararlıdır. Çünki bir defa miisbet ne­ ftlerini görmeyen muhit, mektebe ısınamaz; mektebe karşı emııiyyet azalır, mektep itibardan düşer. Otoritesini kaybeder. Şonra böyle bir mektebin hayattan uzaklaştırıcı terbiyesi altında yetişen çocuklar muhitlerine karşı yabancılaş­

mağa başlarlar, topraktan soğurlar, şehirli ol­ mağa heveslenirler. Binaenaleyh köy ve köylü hayatının ihtiyaçlarını en iyi anlayan ve en iyi tatmin eden mektep en iyi köy mektebidir.

*

* *

Köy iktisadiyatımızın en ziyade muhtaç ol­ duğu müosseselerden biri de « kooperatif » dir. Bu hakikati söylemedik ve bilmedik kalmadı, evet , hepimiz kooperatifin lüzumuna kaniiz . Fakat henüz hakiki köylü kooperatifi kara­ madık. Filhakika kooperatif adını taşıyan müte- addid teşekküller var. Fakat bunların hiç biri hakiki köylü kooperatifi değildir. Hakiki köylü kooperatifindan makşad: köylünün idare ettiği ve köylünün hâkim olduğu kooperatifdir. Hal- bu ki mevcud bütün kooperatiflerin başında şehirli ve kasabalı tacir, eşraf veya münevver bulunmaktadır. Yani ancak bunların menfaati icab ettirdiği zaman kooperatif kurulur; icap ettirmediği zaman köylü mustakilen kooperatif

tesisine muktedir değildir. Fakat hepimiz bili­ yoruz ki, köylünün kooperatife olan ihtiyacı şehirli tüccarın, eşraf veya münevverin menfa­ atlerde mahdud değil, daimi ve mutlaktır. Bu şedid ihtiyaca rağmen köylü müştekilen koope­ ratif kurmağa, yaşatmağa ve işletmeğe mukte­ dir olamamıştır. Niçin? sebebi gayet basittir: çüuki köylü kooperatif kurmasını ve işletmesini bilmiyorda- ondan.

İşte köy mektebinin üstüne alacağı en mühim ve en hayırlı vazifelerden biri daha: köy mual­ limi hem köyde bir kooperatif kuracak, hem yeni kooperatifi yaşatmağa ve işletmeğe kadir unsnrları yetiştirecek. Fakat köy mualliminin bu teşebbüsü birden ve yukarıdan aşağı olma­ yacak. evvela köylüde kooperatifin lüzumuna kanaat uyandıracak; köylüye kooperatifin müs- bet menfaatlerini gösterecek, bunun için de kü­ çük tecrübelerle İşe başlıyacak. meselâ; köylüle­ rin kasabadan satın aldıkları emtiayı kooperatif usuli ile toptan satın almağı telkin edecek. K öy­ lü, kapot bezimi satın almak istiyor ve her köylü muhtaç öldüğü üç,beş arşın kapot bezini ayrı, ayrı, . münferiden kasabadaki tüccara müra­ caat ederekmi tedarik ediyor ve bu suretle al­ dıkları zaman arşınına otuz kuruşmu veriyorlar? işte böyle ayrı, ayrı mubayaa yerine bütün kö­ yün kapot bezi ihtiyacını toptan satın almak suretile yüzde beş, on bir iskonto te’min etmek ve ayni ameliyeyi diğer istihlâk eşyası üzerine- de tatbik ederek mübayaatın sadece böyle toplu kooperatif usulde yapılması sayesinde her köylü bııdöesi için birmıkdar para tasarruf ettirtmek., kooperatif fikri için canli ve müşbet bir propa­ ganda olabilir.

* * *

Bu iş gayet sade ve kolay görünür ; fakat en giiç iş köylüyü bunun lüzumuna ikna ede­ bilmektir. köylüniip emniyyetini kazanmak, köylüye kendi eyiliği ve menfaati için çalı­ şıldığı kanaatini aşılamak, yalnız kooperatif teşkili için değil, köylünün teşebbüsile yapıl­ ması lâzım gelen her ış için en zaruri bir te­

meldir.köylünün inanmadığı iş yürümez.Köylüyii

harekete getirebilmek için onun imanını kazanmak şartdır,aksi takdirde yukarıdan inme her teşekkül

sun’î olur, kökleşmez, kurur; işte bu köylünün emniyyetini ve imanını kazanmak işi köy mu­ alliminin en mühim vazifelerinden biridir,

(6)

fesinin yalnız sınıfına gelen çocuklara okuyup yazma öğretmeğe inhisar ettiğini sanan köy muallimi, köyde oynayacağı inkilabcı ve rehber yolunu idrâk edememiştir.

Bulgar köylüsünün inkişafında bulgar köy muallimi pişdar olmuştur.!*]

* * *

Fakat her zaman «istemek»kâfi değildir, ayni zamanda « bilmek» de lâzımdır, kooperatif hahkinda hiç bir fikri olmayan birinin koo - perâtif teşkil etmek istemesi hayırdan ziyade zarar getirir- onun için köy mualliminin köyde oynaya bileceği ideal rol hakkında yalnız irade sini takviye kâfi gelmez; onu bu rolü başara­ bilmek için zaruri olan bilgi ve tecrübelerle de teçhiz etmek lâzımdır.

Eğer köy mektebinin gayesi yukarıda söyle­ diğimiz gibi, köylü çocuğunu tabiatla müca­ delede daha mücehhez, iktisadi mücadelede daha muvaffak yapmak ise muallimlerimizi de ])u &ay®yi te’min edebilecek kuvvet ve seviyede yetiştirmeliyiz.

Muallim mekteplerimizin proğramında İktisadî terbiyeye ne derece ehemmiyyet veriliyor bil­ miyorum. darülfünunumuzda bile bir koopera­ tif kürsisinin bulunmadığına göre muallim mek­ teplerinde iktisadi terbiyeye lâyık olduğu mev­ ki veriliyorsada cidden şayanı hayret bir ınu- vaffakiyyet olur!

Köy muallimi imlâ, kıraat, hesap okutmakta olduğu kadar muhitinin , ve memleketinin ik­ tisadi meselelerini idrâk, tedkik ve tahlildede kabiliyetli olarak yetiştirilmelidir ve meselâ, köy muallimi bir kooperatif kurmağı ve koo- peratifci yetiştirmeği de bilmelidir; eğer bu günki muallim mektebi proğramları bu ciheti te'min etmiyorsa bu noksan çabuk telâfi olun­ malıdır. çünki muallim mekteplerinden yalnız genç neslin mürebbileri değil ayni zamanda iktisadi inkilâbımızııı rehberleri yetişecek, Köy iktsadiyatımızm inkişafında kullanabileceğimiz en kuvvetli maııivelâ köy muallimidir.

Vedad Nedim [Hayat]

[*] Bulgar köylerinin bugün kooperatiflerinin adedi bine baliğdir! Bulgar köy muallimlerinin hemen cümlesi Almanyanm Heidelberg ve emsali Üniversitelerinden me’ zundurlar. Vatanlarını anaları ve köylüleri evlatları gibi severler.

/ İctihad ]

Mecidiye 26 Mart 930

AHMED RİZA BEY HAKKIN DA Ahmed Riza beyin vefatıni ve cenaze­ sinde ancak 69 — 70 kişi bulunduğunu

Iciihad da okudum ; kırk senelik fikir

ve emeldaşım izin ebedî gaybubetinden mükedder oldum. Avrupada hep beraber hiiriyet ve vatan için cihad ederken Riza bey bizim fikrimizde olanları için de —teannüdile demmeek için—bir fikri sa- bitıle meşhurdu ve gendi fikrile hareket eder di fakat hamiyeti vataniyesi itriaz kabul etmez bir derecede id i,

Pariste oturduğu evin dördüncü katın da Fransa ricalinden meşhur « Clemen- ceau ve sair zevatın ziyaretlerine mazhar olan ve hürriyet ilânında vatana avdet ederken vapurlarle ta Çanak kalasından karşılanan ve hürriyet ilânını müteakib parlamantoya riyaset eden bu Ahmed Riza bugün sefalet içerisindemi ölmeliydi,

Cenazesinde binlerce türk gençleri, ihtiyarlan, gazeteciler muharrirleri kulub- lar, dernekler yurdlar delegationlar bulu­ nacağına ; cenazenin geçeceği yollarda matem alametleri konulacağına, bir saat resmî devair taatil edileceğine, cenazesi aitmiş kişi ile mi kaldırılıp mezarına götürülmeli!

Biz ki bir çeyrek asır vatandan cüda hapis hanelerde sefaletler, felâketler içinde istibdat ile boğuştuk-hurriyyet ilânında - vatana avdet ettiğimizde ikti­ dar mevkiinde bulunan bu silah arkada­ şımızdan bir yardim, ufak bir güler yüz bile görmediğimiz halde bu kıy­ metli adama şimdi ağlarken nerede onun himaye kerdeleri! Bazılarina ufak görünen bu dürlü vakalar başka memle­ ketlerde milli vicdanın bîrer mîyaridır. Avrupada yararlık gösteren ye vazifesi yulunda ölen bir candarma neferine bun­ dan ziyade ihtifalat yaparlar.

(7)

İÇTİHAT 5371

YENİ LİSANCİLAR ve ZİYA GÖK ALP’İN Fikir menba’ları

III

I — Necip bey maziden gelen cereyanı, lisa­ nın İslahı ve sadeleştirilmesini kuvvetli bir hareketle genişletmişti. O da mazi gibi lisanın istiKlâlini aks etdiriyordu; yalnız Necip B. ev­ velkiler gibi — sırf lisanı ele almamıştı, bu sadayı atisini tehlikede gördüğü Türklerin kur­ tulmasına, halkın ilerlemesine ve yükselmesine bir vasıta addediyordu. Daha ilmi esaslara da­ da daha derin hakikatlara dayanarak âtinin, bu günün porgıramını çizmişti, neşriyatı "dil» ve " Türklük » hak - kındaki düşünce­ lerinde m a z iy e nazaran göster - diği ehliyet, ilmi görüş ve usulle rile Türklük ve “halk,, hakkında- ki emel ve mü-

cahedelerile , prensip ve gayelerde , bunları geniş mikyasta tatbika gayretle , milliyet cereyanı tarihinde başlı başına bir merhale

oldu ,

bir yangında İtfaiyeye mensup bir Dob- ruçali müslüman neferi bir yahudi çocu­ ğunu ateşten kurtadıkten sunra yanüp ölüyor. Bütün alay kumandadan beraber olduğu halde top arabasına konarak otuz çelenk ile ve büyük ihtifalatle ve cenerllar memurin,i âliye uutuklarile defn idildi validesine tazîyet telgrafları çekildi :

Tiranda Derviş Hima vefat ediyor bütün şehir ehalısi, parlamento azasi, düveli- ecnebiye mümessilleri, hatta kral bile çelenk göndererek îhtifalate iştirak ediyor.

Ahmed Rıza beyin ve vatana hizmeti sepkat etmiş diğer zevatin çenazelerine karşı pek ziyade hürmet kâr olan İstan­ bul ehalisi böyle - mi davranmalıdırler ? Bizim bildiğimize göre şükür güzarlik en yüksek hasletdir.

Dr. İbrahim Temo

2 — : Necip beyin fikir ve düşüncelerini, mâziden ay*ran noktalar, birleşmeler, bunların tahlil ve mukayesesi; neşriyatını İzmir’e izafe etmekle İzmir hareketinin mahiyetini daha iyi tesbit etmek için herhalde çok faydalı olacaktır: Lisanın sadeleştirilmesi, halkın ve ekseriyeetin anlıyabileceği tarzda yazılması fikir ve emeli, şüplıesizki oldukça eskidir. Eğer zat ve zaman tayini lâzım gelirse “Şinasi,, ye kadar götürü- lebilir. Hattâ köprülü zade Fuat bey’in bir makalesine atfen İsmail Habip beyin teceddüt edebiyatı tarihinde yazdığına güre mütercim Esat ef. — lisanda Türkçülüğün ilk

mübeşşir-lerinden oluyor. Bununla beraber muhtelif zaman - larda ve muhtelif esbap ve tesir al­ tında lisanda sa - deleşme lüzumu­ nu takdir edenler davayı olduğu gibi görenlerden kim bilir adı sanı unutulmuş veya ahlâfa intikal etme­ miş ne kadar kimseler sönüp gitmişler. Bunların şimdikilerden ve hatta İzmir’den çok evvel bu yolda yürümüş olduklarını hürmetle hatırlamak bize bugün bir vazifedir.

İşte bunların arasından lisanda sadeliği en devamlı surette iltizam ve bu fikir ve kanaati (Sabah, Tarik, İkdam) gazetelerinde bazı muarız ve muterizler ile muhafazakârlara karşı daha ilmi bir surette müdafaa edebilen ilk safda merhum Ş. Sâmi B. olmuştur, diye­ biliriz. Merhumun bu gibi mevzu ve mes'ele- lerde ilmi kifayet ve ihatası müsellemdir. Sa­ mi beyle muasır olarak heman ayni senelerde Necip Âsim beyide ilmi ve amelî bir yolda çalışanlardan biri olmak üzere şükranla zikre­ debiliriz. Ancak biz burada «dilin sadeliği» hakKında merhum Sami beyin fikir ve mütalaala­ rını kendisine takaddüm eden maziyi de ayni düşünceler ve gayeleri tazammun ve temsil eder bir mahiyette görmek isteriz ve bu görüşte yaıulmışda olmayız :

3 — Merhum Ş. Sami B. :

I — Lisanıtahriri müstakil bir lisan addedi­ yor, üç lisandan bir lisau farzetmenin dünyada görülmemiş bir şey olduğunu iddia ediyor.

II — Eskileri bu telekkiye şevketmiş olan yabancı lisanlardan kelime almak keyfiyetini de Bu saikladır ki

GÖNLULM E

R e v a n ik e n fe le ğ in d e e ğ ilm e k â y in i D e d im m i h iç s a n a e y ser fr a z g ö n lü m ; eğ il! >) E şitd ir ir d in o la y d ı ç a ğ ır d ığ ın d a h a y a t

>) Ç a ğ ir d ığ in fa k a t, e y v a h , z ı h a y a t d e ğ il..

(8)

pek tabiî görüyor, bir lisana giren kelimelerin o lisanın esasını değiştiremeyeceğini “Lisanda asıl olan tasrifatı,, olduğunu ileri sürüyordu.

ili — Arapça ile Acemcenin dilimize giren, hâlk tarafından kabul olunan kelimeleri türkçe- leşmiş addediyordu.

IV — Türkçe olmıyan ıstılahları lisan için zaruri görüyordu. Çünkü bunlar yalnız fen erbabı tarafından anlaşılmak için kullanılmıştı.

V — Lisanın sadeleştirilmesi mes’elesi yal­ nız açık açık yazmak değildi. Ona göre :

A — Yazı ve konuşma dilinin birleştirilmesi: Lisanı “Lisanı'tekellüm,, ve "Lisanıtahrir e ayırmanın aleyhdarı idi. Bunun için misaller ve deliler getiriyor: “yazı dil için icadolun- muştu,, hat için dil icad olunmamıştı, “Bu­ nunla beraber ilmi eserlerde ıstılahatı aynen anlayamayacağını sövüyor, fakat arap ve acemce okumamış bir kimsenin IaU ‘'¿V kelimelerini anlayamamasını o kabilden ad­ detmiyordu.

B — Türkçede muadilleri bulunan kelime­ lerin lisandan ihracı lâzımdır.

Bunun içinde Türkçeyi tasfiyeye lüzum yoktur. Yalnız yazarken türkçede muadilleri kullanılırsa lisanın anlaşılmaması sebeplerinden biri ortadan kalkar. Meselâ “gök,, kelimesi varken “sema, „ kelimelerini kullanmağa ne ihtilaç var. Mükemmel bir lisan olan fran- sızcada gök için yalnlz • ciel - vardır. Bir mâ­ na için neye altı kelimeye mühtaç olalım.

C — : türkcenin sarfına hakim olan yabancı kaidelerin lisandan tardı:

Çünkü kavaidi sarfiye ve nafıviye istiare olunmasını gayrı ilmi ve gayrı tabiî buluyordu Arapça ve Acemce izafet kaidelerinin hiçbir ihtiyaca tekabül etmediğini, bunların sırf, sunî ve gayri tabiî olan Iisani tahrire münhasir kal­ dığını iddia ediyordu.

Esmai mürekkebe suretinde havassın lisanı tekellümüne düşmüş olanların bulunduğunu da söylüyordu.

D — : Bu husnsta tâbi olacağımız -lisanın kavaidi esasiyesidir - me’huz tabirlerde kavaidi esasiye'ye riayet ve tatbik odilmemiş ise o li­ san bir lisan addedilemez fikrinde idi.

E — : Sırf konuşulduğu gibi yazmanın da muvafık olmadığını ileri sürüyordu.

4 — Ş. Sami B. merhumun dilin sadeleş­ mesi ve lisan mes’elesinde başlıca fikirleri, or­ taya koyduğu düsturlar heman bunlardan iba­ retti denebilir. Fakat Sami B. uzun makalele­ rinde bunları isbat etmek üzere tarihi ve İlmî

TÜRK KADINLIĞININ ŞÜKRANI Büyük Gazimiz Mustafa Kemal Hazretlerine Güneşten nur alan - Ay - gibi - Kadın - , Sayende, hakkını tanıtmış oldu !

Cihana şan veren O - büyük adın Namına - , yükselen hep - alkîş - oldu!.. Daha - dün - denilen - yakın zamanda - , insanca yüzünü açan Kadınlık ; - Esaret bağından - çıktığı anda, Lûtfunla gün gördü, buldu - aydınlık - ! Asırlarca süren ma’nevî haps iıı , Kahrından kurtulan bu ince ruhlar - : Sıyrıldı bağından büsbütün ye’sin, Varlığı, göz alan şevkile parlar ! - Ebedî bir fecr in taşkın ferile , - Yeni bir hayat - m fevzini saçtın ; - Kadınlık - bu yüzden kesildi şu’le, Kadına, ne yüksek bir - sabah - açtın ! Nazarından uçan - keskin ziya - ya, Can atıp, açılan gözler kamaşır! Kudretin en büvük nuru dünyaya, - inkılâp gevheri - içinde taşır!.. Kadınlık hür eda , şen çehresile Mazi ye takılıp, derdini yaııdi ; - Kiibbeler çınlatan - şakrak sesile, Huzurunda, - ulvî hakkını - andı . Kadına , esaret bağım bol , bol Takan ey mazi sen, halinden utan ! Ey büyük Gazimiz, daima var ol , - Bin türlü zafer - in dillere destan !..

Ankara 6-4-930 Filorinalı Nazım Iisani deliller getiriyor. Bu husustaki yazılar gerek o zaman ve hatta şimdi için her cihetten çok kıymetlidir. Mazideki lisanın sadeği fikri, telakkisi bu mebhaslerde vukuf ve ihatası saye­ sinde Sâmi beyde büyük bir tekemmüle mazhar oluyor, ilmileşiyor. Bu sebeple lisanın sadeliği fikir ve emelinin mazide kuvvetli salâhiyetli bir müdafi ve mücahidi Sami Bey idi demekle büyük bir hakşinaslık etmiş oluruz- [1]

Gelecek yazımızda İzmir hareketine yakın­ dan temas edeceğiz.

Ankara M. F A İ K [t] Ziya Gök Alp merhum, (Türkçülüğün esaslarında çok garipdir ki bu işler ile ciddî bir alakası olmıyan (Emrullah) efendiyi Türkçülüğün mücahitlerinden göste­ riyor ( Ş. Sami ) bey merhumun adını bile geçirmiyor. Bu zatın ayrıca, birde kamusı Türkisi var . İşte bizde Türkçülüğün tarihi !

(9)

İÇTİHAT 5373

Tıbbi Sütün

EROTİK - ANAL SECİYE

I B ü n y e :

35 yaşinda, kısa boylu , mulahham bir zat. Boyun ince, çene katmerli, sadir dar, batın ğöbekli denilen vasifda . Ten penbe ve beyaz , kol ve bacaklar kısa. Eller küçük ve etli .

Baş yuvarlak, şaçlar vaktinden evvel dökülmüş.

Tip,Kretschmerin, Pyknidue (toplan- miş) yuvarlak, dediği tipde . [1]

s e c iy e :

a — Vazıyeti içtimaiye : yukarıdki çercıveyi bariz bir erotik anal seciye dolduruyor.

Şakis istanbulun ma’ruf bir ailesine meusup, vasattan fazla servette, hur meslek sahibi, evli bir memurdur. Bir biraderi erken bunamadan olmuş , ve athlétique bünye de imiş . Bılakiş vali - d esi, tumbul, beyaz, k ısa. boylu vak­ amıza pek benzeyen bir kadin .

b — Zihniyet ; Şahis erotik - anal büyenin 3 vasfıudan , Hisset. ve kılı

kirk yarına arazlarlni bariz bir surette

gösteriyor. üçüncü araz , inat oldukça mutahavvil

C — Teamüller : şahis abdesthan - elerle pek alakadar, ve kagit kullauiyor

Nezafete pek riayetkâr değil, iç çama- şirlari parça parça olduğu halde buyuk servetine rağmen bir şey almazmiş. Hatta bir gün otomobile binenken pantolonu yırtıldığından evde kalmaya mecbur olmuş. Evli, ve çoluk çocuk sahibi olan bu zat maaşinı alınca derhal bankaya yatırırmiş.. en büyük esefi ayda sarf ettiği sut parasi imiş, köprü parasi vermemek içun kuzguncuğa araba vapo- rile gidermiş.

Hasisliğine rağmen kimsenin hakkını yemez, mamafih mukabele etmemek içun

[1] Fikretm mensup olduğu atletique tipin aksi .

davete gitmezmiş., yalniz bir defa, ğötu- rdugu dugün hedıyyesini kendisine ikram edilmediğini bahane ederek vermemiş!..

işinde , amirlerinden fevkalade çeki - ııir, defterini muntazam tutar, imzasinî ( eski türkce ) hemzesine kadar sıhhatle atarmiş . Resmî emirleri, muşukafane tahlil edermiş «insanin başina bela gelir» diyor r Bir defasında da arkadaşlarindan birinin daireye ait bir tabaka kagidi kull- anasini uzun uzadıya tenkit etmiş . Sö­ zünde sağlam , lâkin menfaatine doku- nulursa « babasini tanımaz olurmuş » Bir kerre vazifesinden bir kaç saat evvel ayrilan bir refikini amirine Jurnal ederek «daireyi boş bulduğunu ve her işi yoluna koyduğunu » yazmiş . Bu sebeple pek sevilmez imiş .

D — Tenasülyet : şahis tıfli ve şercî devrde kalmıştir. Validesi tipindeki kadi- nlari severmiş.

Biz vakayi validesinin ölümü üzerine gördük. Evvelce ona karşi lakayît, olan şahis annesinin ölmesile , uykusnzluk , keder, iştahnin madumıyeti gibi basit ve «réactif» bir inhitat gösterdi (devri bünye) Idrarinda albumin olduğunu ileri sürerek.. perhize , ve hastalik meraki - arina kapıldı .. sütle patatesden başka şey yenmez oldu . Zaifladi.

Zeka itibarıle basit duşnnceli bir adamdı, akilli olmakdan ziyade kurnaz­ lıkla işini becerirdi.

Muhakeme ve idraki mahdud bir çerçeve de karar kılmişti: «mesela Paris- deki bir arkadaşına gönderdiği kitapları idraksizliğinden arkaadaşinin evine değil tesadüfen mektup kagıdinin alinmiş old­ uğu kahveye göndermişti , halbuki kendisi . [1] kâğıdın taéidigi R. Kahv­ esinin ismini bilecek kadar fransizca anlardi ! Bu zekanin mahdudiyetenden başka bir şeydegildir.

Erotısm — analin narcisism ile olan

(10)

münasebeti dolayisile bu şahsin meraki gazetelerle nazarı dikkati celp idi bunu yegane muvaffakiyet amili ad ediyordu Bir aralık da ( et aleyhdari cemiyeti ) [I] teşkiline çalışmışdı.

Bu da şahsin ( buccal ) femmî tese - bbutunu göstermekde idi . şahis [II]

tagavvut filinin sebebi olan yemek filine

ait bir aksulamelle ibda , ( création ) - unda da tifli olan tesebbutünü meydana koymüşdu.- Psichanalyse de buna (tra­ nspositon ) denir.

Libido nun femmî lahıkesi bu sebeple o kadar tarda ( refoulement ) uzamiş di ki şişman vucuduna rağmen şahis yem­ eğe karşi lakayitdi.

Validesine olan tesebbutünün bir gün kendisine bildrmek ihtyatsizliğinda bu - lundugumdan, şiddetle itiraza ugradim . müteakiben evvelce iki kadin seydigni söylemiş olduğu halde béni kadinlarla alakasi olmadigina inandirmak istedi. Nihayet ikinci devrede menfi (trans fert ) ianesile benden nefret ederek gizli bir duşmanliğa ğeçdi. Bir şene sonra kendisini tekrar ğörduk , ( menfi—trans fert ) in elân rol oynadigmı benimle konuşurken ihtiyatkâr lisanmndan anla­ dık . Vaka elimizden gitmişti.

Evet vakia menfi — traus fert daima tahaddüs ede bilir bir haldir, lâkin erotik — anal seciyelilerin tahlilinde pek ihtiyatkâr olmayi tavsiye ederim Çunki ( kin ) in erotikanal bünyede oyn- adıgi ro l, doktor kabinelerinden ziyade cinayet mhkemesinin salonunda m aal­ esef meydana çikar !

Bunun en güzel misali de Freudun «Bir hezayanı itisafı vak’asının psycha­

n alyser [IIl]serlavhasile neşrettiği eserdir!

Dr. İzzeddin

[I] Şahsin taninmamasi içnn cemiyetin ismi tağyir olundu

[II] Hakikatte bu teamül içmeye aitti .

[III] Autobiographisch beschriebenen Fail von paranoia — Yahr buch der Psych.

Arnavudlukta maarif hareketi

1928 — 1929 senei tedrisiesinde muh­ telif sınıfı havi iptidai ve tali üçyüz yirmi mektepte otuz iki bin erkek ve kız çocuk tahsil görmüştür. Arnavudlu- ğun dağlık yerlerinde köyler dağnık bu­ lunmasından iptidai mekteplerinin bir kısmı bir kaç köyün çocuklarına tahsis olunmak üzere yatı mektebi halindedir, hükümet besler. Oldukça mükemmel bir kaç cimnazdan başka ( Körice ) kasa­ basında Fransa liselerine muadil veAr- navudça - Fransızça programlar dahilinde bir lise, ( İşkodra) da diğer bir lise ve (Tiran) da Arnavudça- İngilizce tahsil görür bir Ecole Technique, bir askeri ip­ tidai Preporation mektebi, şehrin hari­ cinde Robert kollej sisteminde oldukça büyük bir kız mektebi, bir İslâm Se­ minere i vardır. ( Tiran ) da rüşdi de­ recesine çıkacak olan dahili birde Fra- şeri mektebiyle hasta bakıcı hemşireler yetiştirecek ameli ve sıhhi bir mektep vardır. Kovaye de Amerikalılar tarafın­ dan açılan kız mektebi de ipiyçe mü­ himdir . Burada dersler ziyade ameli­ dir. ( İlbasan ) da üçyüzü mütecaviz talebesi olan altı sınıflık bir muallim mektebi vardır. Hükümet çiftliklerinde birde ziraat numune mekteb vardır ki

fazlaca amelidir.

Bundan başka Arnavudlukta üç bini mütecaviz müdavimi bulunan kırka ya­ kın ecnebi mektep vardır ve proğram- larile kontrolü Maarif vekâletine atittir.

Arnavudluğun İstanbuldan maada Av­ rupa darülfünunlarına devam eden beş yüzü ınüteçaviz talebesi vardır; bunlar­ dan yüz elli beşi maarif bütçesinden para alır toplucası Fransanın Moonpel- lier şehrinde ziraat tahsil ederler. Burada birde müfettişleri vardır.

(11)

Diş Tabibi

Mehmet Rifat B.

Cağaloğlu kapalı Furun karşısında her gün hasta kabul eder.

Telefon: İstanbul 264

Prof. Dr. Selâhattin Mehmet

Röntgen Laboratuvarı Mahmudiye Caddesi No. 28

Hayat

Aylık ilmi m ecmuadır, çok mükemmel ve müte'kâmil olarak çıkıyor. Her nüshası 80 sahifelik güzel ve ictima’i edebî malûmat ile dolu bir kitap halinde çıkar. Celâl Nuri Beyin idaresindedir Telefon: Beyoğlu 3932

Kephalgine

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi ağrı için müessirdir. 19. Avenue de VUfiers D

..2

$ 0 = od Dİ s-< D ¿ ¿ t *

U«*** R

0

GIER

Mesane ve böbrek rahatsızlıklarında müessir ilâçtır. Ta’mı hoştur ilk istimalinde tebevvlde, idrar yollarında rahatlık hissolunur.

Glisero fosfatlı Şark Malt

Hulâsası

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede imâl edilmektedir. Deposu Ekrem Necip ecza deposu

Telefon : İstanbul, 78

Apraham Ekşiyan

kerestecilerde No. 412

Dépôt de bois de construction en tous genres

Telefon: Stanboul, 2827

3

 let H a n ım ın K o n fer a n sı

Ankarada musiki muallim mektebi mualim- lerinden Afet H. Kadının, tarihde, mütekâ­ mil hukuku üzerine bir konferans vermişdir gelecek nüshamızda bu konferansı tahlil ve kendi düşüncelerimizi de arz edeceğiz.

“İçtihat ın„ 24 üncü senesi

kolleksiyonu

Birkaç tam kolleksiyon var

2

1/2

lira gönderenlere taahud-

lu olarak gönderiyoruz.

BILEYL

Safra ifrazı azalan hastalıklarda, sarılıkta, yarım baş ağrılarında, uykusuzlukta, zihin tembelli­ ğinde, kanın ve bağırsakların bozukluğunda, karaciğer kum sancılarında 1 kapsül alınır.

BILOLACTYL

Ferment lactipue sélectionne

Mide ve bağırsaklardaki tahammür ve tesemmümün maniidir. Çocuk ishalle­ rinde eyi ilâçtır. Yemeklerden evvel

3 — 5 kapsül alınmalıdır.

Kimosine Rogier

Çocukların hazımsızlıklarında, süte tahammül etmeyenher mid’e 'için müessir deva. 200 gram süte bir ölçü kaşığı KIMÖSÎN kâfidir.

MACİT MEHMET B.

Diş Tabibi

Ankara caddesi, Vilâvet konağı karşısında Telefon : S. 617

GÜNDE 10 PARA

Öksürük ve boğaz hastalıkları Anadolunun, her köşesinde birer Çocuk

Oxymenthol Perraudin

sarayının yükselmesi için Himaıjei Etfa-

Pastillerini ahmz. Un hepimizden beklediği yardım.

Endocrisine Fourrnier

Cumhuriyet Mücellithanesi

Hasta ve yorgun uzuvları aynı cins a’za- Babıâli caddesinde « karagöz» ittisalin- nın cevherile tâmir etmek esasına müs- de kitaplarını hem metin bir surette tenit opotherapia devalarındandır. Kaşe, hem mute’dil fiatla ciltletmek isteyenle- pudra ve kompirime halinde kullanılır. rin mücellithanesidir.

(12)

A k şeh ir B a n k a sı

Sermayesi 1 Milyon lira

Bilumum Banka muamelesile İştigal eder

Merkezi : AKŞEHİR

Şubeleri : İSTANBUL ve İZMİR Müsait şartla mevduat kabul eder. Afyon, tiftik gibi ihracat üzerine muba­ yaa ve satışa tevessüt eder. Hevi emtia üzerine komisiyon ile muamele yapar.

Telefon : İstanbul 3341

T «Idjtihad»

Ltq 1 pour chaque 3 centimètre de hauteur dans les colonnes de 1’ '‘Idjtihad,,. soit 3 X 8

cent, carrés, par insertion.

Le prix des avis et annonces est encassé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1’ "Idjtihad,, dan lesquels les avis et annonces ont paru sont enuoyés aux intéressés, â titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon.

Diş tabibi

O sm anlı B a n k a s ıM

uallim H. H A M IT B.

Banque Ottomane

Sermayesi 10 Milyon İngiliz lirası Umumî merkez: Galata

Telefon: Beyoğlu 36

Türkiyenin her şehrinde şubeleri vardir.

Veremin her derdinde en müessir deva

Muayenehanesi

Beyoğlunda Lilrarire Mondiale karşısında Telefon B. 725

Dr Yorgi Fotaki Mavromatis

Emrazı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı No. 5

Cum’a ve cumartesinden başka Hergün 2,5j dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır.

Telefon: p. 4-707

Şâiri Âzami tebcil

Güzide şair Filorinalı Nazım Beyin Abdulhak Amid beyi ateşli bir ilhas ile tebcil eden yeni eseridir.

Mutala’asını tavsiye ederiz birçok resimleri muhtevidir.

. Türkiye Sanayi ve Maadin

Bankasına Merbut

YERLİ MALLAR PAZARI

H e r e k e , B e y k o z , B a k ır k ö y F a b r ik a la r ı

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon: İstanbul, 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulâtından ipeklibr ve döşeme­ likler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük ku­ maşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar vesaire topdan ve perakende olarak satılır.

Adabı Muaşeret rehberi

( S A V O İB V İV R E )

Dr. Abdullah Cevdet Beyin bu yeni kitabı mühim bir ihtiyacı tatmin ediyor. 500 küsür sahifalı ve resimlidir.Fi. 150 kuruş cildlisi 175

Müderris İsmail Hakkı Beyin

kitapları

İçtimaiyat noktai nazarından terbiye

Kuruş 20

Kalbin gözü 20

İzmir konferansları 50

Terbiye ve iman 25

Bu eserlerin nüshaları tükenmek üzeredir. İdarehanemizde ve kitapçılarda bulunur.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

“San’ata Dair” yazısında ise, Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne ilgisizliği, du­ yarsızlığı ve sevgisizliği belirtir: “...Ben bile, ben ki evinde hayli zengin

Yusuf Atıl­ gan çok kitaplı bir yazar da değil, çok satan bir yazar da Ama üç yıl önce yitirdiğimiz Atılgan, daha şimdiden edebiyatımızın en seçkin

Programda ay­ rıca ünlü bas sanatçısı Aladar Pege ile Ali’nin söyleşisi ve Pege’nin bu hafta İstanbul’da verdiği konserin görüntüleri de yayımlanacak.

Bertolazzi araştırma sonuçlarının beyin değişiklikleri ile leptin ve insülin gibi hormonlar arasında bir ilişki olduğunu gösterdiğini söylüyor.. Bu obezite ve

Tarık Acar «Yarasalar ışıktan korkar.. Her ikisi de kabir­ lerinde rahat ve huzur

chambre

This survey col- lected information on clinical practice related to MV modes, tidal volume, positive end-expiratory pressure (PEEP), fraction of inspired oxygen (FiO 2 ),

Örneğin; Üstel, Monomoleküler, Lojistik, Sigmoid (Brody), Richards, Gompertz, Von Bertalanffy, Belirsiz Büyüme, Polinomial Büyüme, Çok Fazlı Büyüme eğrileri