Siyaset Bilimi
8. HAFTA: FEMINIZM
Feminist hareketler ve kadın hareketleri
◦ Kadınlar özgül ve sistematik bir ezilmeye tabi tutulmaktadır, erkeklere göre ikincil ve dezavantajlı konumdadırlar
◦ Kadın hareketleri – kadınların belli bir hedef doğrultusunda seferber olduğu hareketler
◦ Feminist hareketler – kadınlar için özgül hak taleplerinde bulunan
hareketler
Tarihsel dönüşüm
◦ Kadının tarihsel olarak ikinci konumu
◦ Kapitalist üretim tarzıyla beraber üreticinin hane değil birey biçimini almasıyla kadının konumunun değişme koşulları oluştu
◦ Eğitim ve özgürlük tartışmaları
◦ Erkeklerle eşit yasal ve siyasal haklara sahip olma mücadelesi
◦ Aydınlanmacı akılcılığın etkisi
Birinci dalga feminizm
◦18. yüzyıldan Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan dönem
◦İlk modern feminist metin: Mary Wollstonecraft, Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi, 1792
◦ABD’de kölelik karşıtı hareket ve kadın hareketinin ortaklığı
◦Süfrajetler: kadın hareketinin militan boyut kazanması
◦Avrupa’da sosyalist çizgide gelişen kadın hareketi
◦Emek piyasasında ezilen kadınla aile içinde ezilen kadının sorunları ortaklaşabilir mi?
İkinci dalga feminizm
◦Yasal ve siyasal eşitliğin büyük oranda sağlanması
◦Kadının toplumsal rolünün ev ve aileyle, eş ve anne olmayla sınırlı olması
◦Kadının özgürleşmesi – ev içi ilişkilerden özgürleşmesi ve toplumun her alanına dahil olması
◦«Özel olan politiktir»
◦1990’larda feminizmin radikalliğini yitirmesi – postfeminizm
◦Feminizmin çeşitlenmesi
Patriyarka
◦ Baba otoritesi
◦ Koca ve babanın aile içindeki egemenliği, eş ve çocukların tabi olma durumu
◦ Erkeklerin iktidar sahibi oldukları toplumsal formasyon
◦ Kişisel veya zihinsel bir durum değil, sistemsel bir sorun
◦ Patriyarka ve kapitalizm arasındaki ilişki – iki sistemsel sorunun birbirine indirgenemeyecek
olması
Kamusal alan / Özel alan
◦ Kamusal alanın siyasetle özdeşleştirilip özel alanın siyaset dışı tutulmasına itiraz
◦ Cinsiyete dayalı işbölümü özel alana dair ancak siyasal bir sorun
◦ Kamusal alan/özel alan ayrımı ortadan kalmalıdır
◦ Kadını koruyucu nitelikteki devlet müdahaleleri nasıl işleyecek?
Toplumsal cinsiyet
◦ Toplumsal cinsiyet hiyerarşisi
◦ Cinsiyet özelliklerinin toplumsallaşma süreci içinde dayatılması
◦ Toplumsal cinsiyet rolleri kültürel olarak belirlenir, öğrenilir ve zaman içinde değişebilir
◦ Toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü
◦ Üremenin toplumsal örgütlenişi
Liberal feminizm
◦«İnsan» olma temelinde erkeklerle eşitlik
◦Eğitim hakkı
◦Siyasal ve kamusal yaşama dahil olma
◦Reformist
◦Kamusal alan/özel alan ayrımı sorunsallaşmaz
◦Bireycilik ilkesi
◦Yasaların cinsiyet körü olması yeterli midir?
◦Sınıfsal ve etnik faktörlerin etkisi
Sosyalist feminizm
◦Eşitsizlik toplumsal ve ekonomik yapıdan kaynaklanır ve ancak toplumsal bir devrimle ortadan kalkabilir
◦Toplumsal cinsiyet ilişkileri tarihsel olarak yapılandırılmıştır
◦Aile biçimi tarihsel koşullar çerçevesinde oluşmuştur
◦Kadının ev içine hapsedilmesi kapitalizme hizmet etmektedir
◦Yeniden üretim kavramının genişlemesi
◦Ev içi emek sömürüsü
Radikal feminizm
◦ Toplumsal cinsiyet meselesi liberalizmden veya Marksizmden ayrı ele alınmalıdır
◦ Patriyarkal ilişki erkeğin ezen ve sömüren, kadının ezen ve sömürülen olduğu bir ilişkidir
◦ Toplumsal koşullara vurgu yeterli değildir, erkek öznenin aktif rolünün açığa çıkarılması gerekir
◦ Beden politikaları ve cinsellik
◦ Cinsel rollerin ayrımlaşmadığı bir kültür ideali
Siyaset Bilimi
12. HAFTA: ÇEVRECILIK
Kökenler
◦ Doğa ekonomik ve toplumsal gelişme için sömürülecek bir kaynak mıdır?
◦ Egemen görüş insanı doğaya hakim olması gereken bir varlık olarak görür
◦ Çevrecilik, insan-doğa ilişkilerinin farklı şekilde kurgulanabileceğini iddiası ile doğdu
◦ Çevrecilik (ekolojizm)
◦ Çevreselcilik (environmentalism)
Toplumsal ve düşünsel bağlam
◦ 1950’lerle beraber sanayi faaliyetlerinin çevresel sonuçlarına dikkatler çevrildi
◦ 68 hareketleri teknolojik rasyonaliteye ve sanayileşmenin etkilerine karşı çıktı, doğaya dönüşü vurguladı
◦ Çevre kirliliği ve doğal kaynakların tükenmesi
◦ İklim sorunları
◦ Yeşil hareketlerin örgütlenmesi ve siyasallaşması
Endüstriyelizm eleştirisi
◦ Sanayiye dayalı kalkınmanın eleştirisi
◦ Büyüme ve ilerleme uğruna doğanın ve insanın tahrip edilmesi
◦ Sınırları çizilmemiş ve istikrarsız büyümeye itiraz
◦ Genel bir toplumsal bunalım ifadesi olarak endüstriyelizm
İnsan-doğa çelişkisi
◦ Aydınlanma eleştirisi
◦ Ekolojik bozulmanın nedeni, insanın doğayı hakim olunacak bir şey olarak kavramasıdır
◦ Doğal bir tür olan insan, doğa üzerinde yıkıcı etkiler yaratmaktadır
◦ Bu bozulmanın kurbanı yine insan olacaktır – siyaset «yaşamsal çıkarlar» temelinde inşa edilmelidir
◦ Kurtuluş arayışları ve yoksul çevreciliği
Eko-merkezcilik
◦ Ekolojik sürdürülebilirlik
◦ İnsan merkezli kavrayışa karşı doğa merkezli kavrayış
◦ Doğa insanın bir aracı olarak değil, içkin olarak değerlidir
◦ İnsan ve doğa ilişkisi karşılıklı bağımlılık ilişkisidir
Büyüme karşıtlığı
◦ Ekonomik büyümenin çevre kirliliği ve doğal kaynaklar gibi sınırları vardır
◦ Hedef üretimin azaltılması olmalıdır – bunun için nüfus da azalmalıdır
◦ Tüketim sektörlerinin küçülmesi ve üretimin niteliksel açıdan büyümesi gerekir
◦ Sürdürülebilir kalkınma vs. çevrecilik
◦ Küçük ölçekli, merkeziyetçi olmayan, topluluğun denetimindeki teknolojiler
Genişletilmiş demokrasi
◦Adem-i merkeziyetçi, denetime açık, ayrımcılığı reddeden bir yönetim
◦Yerellik, kendine yeterlik ve güven
◦Küresel adalet açısından kaynak transferi
◦Ekolojik döngülerle uyumlu ölçekte toplumsal örgütlenme
◦Yerel demokratik siyaset
◦Ekolojik varlıkları kim savunacak?
◦Demokratik katılımın önündeki engel nedir?
Kuşaklar ve türler arası adalet
◦ Ekolojik adalet ve toplumsal hakçalık
◦ Sermaye kesimlerinin etkinlikleri daralmalı, yoksul kesimlerin toplumsal ve ekolojik varlıktan pay alması sağlanmalı
◦ Gelecek kuşakların üzerine yıkılan ekolojik maliyet dikkate alınmalı
◦ Öbür türlerin ekolojik varlığını sürdürme hakkının savunulması
Çevreciliğin partileşmesi ve kurumsallaşması
◦Yeşil partiler
◦Sivil toplum örgütleri
◦Kent yönetimlerinde etkinlik
◦Yeşil siyasal taleplerde ılımlılaşma
◦«anti-parti parti» ve «ne sağda ne solda, önde»
◦Kurumsallaşmanın getirdiği tabandan kopukluk