SUNUM YAPARKEN KONUŞMAYI ANLAMLI VE DEĞERLİ KILAN
ÖZELLİKLER
Öğrenme-öğretme sürecinde sunum yaparken konuşmak insan vücudunun bir ahenk içinde çalışmasının bir ürünü, insan beyninin doğal bir işlevidir. Konuşma sadece birtakım kelimeleri ses vasıtasıyla insanlara aktarmak değildir. Bir
anlatım ve anlaşma aracı olan konuşmanın da diğer anlatım biçimlerinde
olduğu gibi kendine özgü kural ve ilkeleri vardır. Sunum yaparken konuşmayı anlamlı ve değerli kılan başlıca özellikler şöyle sıralanabilir:
Beden Dili:
Sözlü iletişimin ana unsurlarından biri beden dilinin etkili bir biçimde
kullanılmasıdır. Özellikle Türkçe derslerinde, temel dil becerilerinden biri olan konuşma süresince, beden dilinin kullanımı anlatım açısından önemli bir yere sahiptir. Kullanılan sözlü ifadelerin somutlaştırılması denilebilecek beden
dilinin sağlıklı ve etkili kullanımı, hiç şüphesiz sözlü anlatımda iletişime son derece önemli katkılar sağlamaktadır.
Jest ve Mimikler:
Beden dilimiz jestler, mimikler, oturuş, duruş gibi çeşitli tavırlarla kendini ortaya koyar. İnsanlararası iletişimde bireyin durumuna ilişkin
değerlendirmelerini taşıyan bu aracılara “sözsüz mesajlar” denir. Sözsüz mesajlarla gerçekleştirilen bu anlatım biçimine de sözsüz iletişim denir.
Sözsüz mesajlar insanın evrimsel gelişimindeki ilk anlatım biçimidir (Ergin- Birol, 2000:123). Jest ve mimikler düşünce ve duygularımızı destekleyen,
onları somutlaştıran hareketlerimizdir. Yüz kaslarının anlatı amaçlı kullanılması mimikleri; baş, el, kol, ayak, bacak ve bedenin kullanımı da jestleri oluşturur.
Sözsüz mesajlar; jestler, göz ve baş hareketleri, beden duruşu, yüz ifadeleri, mesafe, temas gibi beden dili ögeleriyle ifade edilir. Bu mesajlar, düşmanlık, sıkıntı, güven, saldırganlık, hoşlanma ve benzeri gerçek duygu ve tavırları yansıtma konusunda, söylenen sözcüklerden daha önemli rol oynamaktadır.
Söze dökülmeyen bu mesajlar, insanlar üzerinde yaratılan ilk izlenim olması yönüyle önemlidir.
Nefes:
Nefes, konuşmanın akıcılığını ve güzelliğini sağlayan önemli özelliklerden biridir. Nefesin kısa aralıklarla alınması ya da sözcüğü ortasından kesip bir anda alınan nefes, dinleyicilerin dikkatinin dağılmasına yol açar. Dolayısıyla nefesi cümle başında almak ya da cümle uzunsa virgülün konulduğu yerde almak konuşmanın daha düzgün olmasını sağlar. Duraklamanın yapıldığı yerleri göz önünde bulundurarak nefes alış verişi düzenlenir.
Ses:
Konuşmanın ortaya çıkabilmesi için ses olması gerekir. Buradan da
anlaşılabileceği gibi ses, konuşmanın en önemli ögesidir. Konuşma süresince ses tonu ne kadar yerinde ayarlanırsa dinleyicinin de o kadar etkilenmesi sağlanır.
Tonlama:
Belirli bir zaman içinde belirli bir düzenle tekrarlanan titreşimlerden oluşan ses izlenimine ton denir. Birbiri ardından gelen sesler hiçbir zaman aynı
seviyede değildir. Ses, durmadan alçalır, yükselir, yumuşar, sertleşir, incelir, kalınlaşır. Bu ses değişikliklerine tonlama denir.
Duraklama:
Ses çıkarmak için soluk almaya ihtiyacımız vardır. Sesimizi belli bir süre uzatabiliriz ama sonunda soluğumuz tükenir, yeniden soluk almak zorunda kalırız. O halde
konuşurken hava ihtiyacını elde etmek için az ya da çok duraklamaya ihtiyaç vardır.
Söz söylemenin doğallığı çerçevesinde soluk alma ve duraklama gerekir. Soluksuz ve duraklamasız bir konuşma monotonluk kadar anlaşılabilme eksikliği de doğurur. Her cümle kendi içinde bir anlam bütünlüğü taşır. Bu anlam bütünlüklerinin açıkça
birbirinden ayrılması ve birbiriyle ilişkilendirilmesi gerekir.
Vurgulama:
Vurgu, konuşmanın en önemli ögelerinden biridir. Anlatılmak ya da özellikle belirtilmek istenilen noktalar konuşurken vurgulanırsa, konuşmadaki önemli
bölümlerin dinleyiciler tarafından da anlaşılması kolaylaşacaktır. Duygularımızı daha iyi canlandırabilmek, düşüncelerimizin daha kolay anlaşılmasını sağlamak,
dinleyicileri etkileyebilmek için, konuşmalarımızda sesimiz yer yer alçalır, yükselir.
Vurgu, iki ya da daha çok heceli sözcüklerde bazı hecelerin, cümlelerde ise bazı
sözcük ya da sözcük gruplarının ötekilerden daha baskılı ve daha belirgin söylenişidir (Parlakyıldız, 2001:52).
Toplumda saygın bir kişiliğe sahip olabilmek için, insanlarla kurulan iletişimde uyulması gereken bazı kurallar vardır. Bunların başında, topluluk karşısında ya da her hangi bir kişiyle yapılan konuşmalarda, anlatılanların açık, anlaşılır, inandırıcı ve etkileyici olması gerekir. Konuşmacı, ifadeleriyle karsısındakine güven vermelidir. Bu nedenle güzel ve etkili konuşma ilkelerini hayatın her alanında kurulan ilişkilerde uygulamak gerekmektedir. Güzel ve etkili konuşma ilkeleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Dervişoğlu, 2004:18-21):
• Doğru ve güzel konuşmanın ilk şartı dinlemesini bilmektir.
• Konuşmanın bir planı olmalı, konuşma sağlam ve sistemli bir fikre dayanmalıdır.
• Konuşmanın bir konusu olmalı ve konu, seslenilecek kişi/kişilere uygun nitelikte olmalıdır.
• Konuşmanın amacı olmalıdır.
• Konuşma planlanırken dikkat çekici ögelerle donatılmalıdır.
• Konuşma ne bıktıracak kadar yavaş, ne de anlaşılmayacak kadar hızlı olmalıdır.
• Konuşma ile nefes alıp verme arasında bir ahenk olmalı, nefes almadan konuşulmamalıdır.
• Sesin konuşmada önemli bir unsur olduğu unutulmamalıdır. Zira ses; dalgınlık, korkaklık, mahcupluk, kibirlilik, tatsızlık vb. birçok özellikleri yansıtır. Kaba, pürüzlü, sert, haşin sesler dinleyenler üzerinde
olumsuz bir izlenim bırakır.
• Ses tonu sözün, düşüncenin ve duygunun içeriğine uygun biçimde ayarlanmalıdır.
• Zengin bir sözcük kadrosu kullanılmalı, tekrarlanan belli sözcüklerden kaçınılmalıdır.
• Sözcükleri doğru seslendirmeye özen gösterilmelidir. Anlatımın şive ve ağız özellikleri taşımamasına özen gösterilmeli, edebi dil, kültür dili ile konuşmaya gayret edilmelidir. Esas alınması gereken İstanbul ağzıdır.
• Konuşmada bütünlük olmalıdır. Konuşurken konu gereksiz ayrıntılarla dağıtılmamalıdır.
• Konuşma çelişkili düşünceler içermemelidir.
• Konuşmada duygu ve düşünceler sürükleyici bir biçimde anlatılmalıdır.
• Söz, fikri açık ve net ifade edebilmeli, anlaşılır ve tatmin edici bir özellik taşımalıdır.
• Konuşmada cümleler düzgün olmalı, cümle yanlışı yapılmamalı, anlatım bozukluğu olan uzun cümleler yerine doğru, yanlışsız kısa cümleler kurulmalıdır.
• Kaba ve argo sözlere yer verilmemelidir.
• Doğrunun yanında güzel anlatım da ihmal edilmemelidir. Yerine göre sanatçı üslubunda ifadeler kullanılmalıdır.
• Konuşmacı, konuştuğuna önce kendisinin inandığını gösterir tavırlar sergilemeli, yani inandırıcı olmalıdır.
• Konuşmada mimik ve jestlerden, sözün ve fikrin ahengine uygun bir şekilde, ölçülü ve bilinçli olarak yararlanılmalıdır.
• Bakışlar dinleyenlerin hepsini kapsamalı, tüm mekâna hitap edilmelidir.
• Konuşma, ne doyurmayan bir kısalıkta, ne de sabır taşıracak uzunlukta olmalıdır.
• Konuşma yapılırken dinleyenlerin yüz ve beden ifadeleri de gözlemlenmelidir.
Öğrenme-öğretme sürecindeki sunumlarda bu özelliklere dikkat edilerek yapılan anlatımlarda, konuşmanın daha etkili olması kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle öğrencilerin konuşma becerisinin kazandırılması için bütün derslerde ve ders dışı etkinliklerde fırsatlar yaratılmalıdır. Öğrencilere
topluluk önünde konuşma becerisi kazandırılmak isteniyorsa bunun ilk uygulamaları sınıfta yapılmalıdır.
Böylece iletişim ve etkileşim becerileri daha kolay ve kalıcı şekilde kazandırılır.