• Sonuç bulunamadı

Perdelik P i y e s Nahid Sırrı örik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Perdelik P i y e s Nahid Sırrı örik"

Copied!
45
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

t m z

h Perdelik P i y e s

(2)

Şahıslar

Şakir Oğuz Dr.KWi*» Hayrullah Tahsin

Şakirin apartıraanında uşak Bir apartıman kapıcısı

Münevver Mebrûke Perizad Semiha Zafer

(3)

BİRİNCİ PERDE

Şakir'in a p a r t ı m a n m d a bir salon. Aşağıda ve solda kapı­ lar ve pek kibar, hiç delilse bahalılıkları muhakkak eşya . Perde açıldığı zaman sahne boştur . Bu sırada telefon çalar ve Şakir

sağ kapıdan içeri girer • Kendisini genç ve güzel bir hizmetçi kız takip eder •

Birinci Meclis Şakir , Perizat

Şakir, telefonda - Aloo.. Ooo, emir buyursunlar... Tabii tanıdım efendim, tanımaz olurAmuydum hiç? Fakat ne zaman teşrif buyuruldu ?... vallahi fevkalade sevindim ... Elbette, İstanbul'da geçireceğiniz bu ilk gecede hiç sizi yalnız bırakır mıyız? (gülerek) öbür gecelerde de yalnız bırakmaya niyetimiz yok yaî... Münasip, şimdi her şeyi hazırlatırım ... Onun da içinâ doğmuştu adeta .

Harait Beyefendi nakadar geciktiler, hiç bu kadar uzun zaman Ankarâ' da kalmadılardı, diyip duruyordu ... Hayır, maalesef apartımanda değil efendim ...(Kuvvetle) Gelecek, gelecek efendim. Gelme* olur m Berberde, Kadınlar nerede olurlar ? Y a berberde, ya terzide, fakat nerde ise gelir ... beyefendimiz, masayı kaç kişilik ferman buyu­ rursunuz?... Evet, biz, karımla ben, Hayrullah'la TaJjsin... Efendi­ miz de bir arkadaş1ariyle mi şeref verecekler?... Ala, yani altı kişilik bir sofra? Dokuzla dokuz buçuk arası..Güzel... Tazimler efendim, tazimler?... Telefonu kapgrA Memnundur. Fakat saatine bakınca sinirlenir.) Yedi olmuş, hala ortada yok .(Hizmetçi kızın arkasında durmakta olduğunu o sırada farkeder . Biraz dik bir ses­ le) Bir şey mi söyliyecefcsin?

Perizat- Hayıt efendim sade belki bir emriniz olur diye

düşündüm , /L *

Şakir- Sekiz bucukta elbise değiştireceğim, o zaman ça­ ğırırım} şimdi bir şey istemiyorum .

Perizat* belki sadece konuşmaya vesile olur fikriyle- Terliklerinizl getireyim mi efendim ?

Şakir- Teşekkür ederim, istemem? (Hizmetçi çıkmak üzere iken) Perizat?

Perizat- Efendim? (Yaklaşmıştır.)

Şakir- Hanımefendi çıkarken kaçta döneceği hakkında bir şey söyledi mi ?

Perizat- Evet efendim. Altı buçukta teşrif edeceklerini söylemişlerdi .

____

|

Şakir- Saat geldi.

Perizat# pek tabii bir sesle, duvardaki saate derhal baktıktan sonra- Evet efendim .

Şakir- Bugün prova falan var mı? Teyzesinin kızına git­ miş olmasın ?

(4)

•2-^ erfi•2-^e dUn gitmişlerdi, randevuları öbür gün için, öemiha Hanımda olmalarına da ihtimal vermiyorum efendim .

Şakir- Neden?

i 4 u f>®r ifa t- Semiha Hanımefendiye giderlerken ne vakit dönecek­ leri hakkında hiç bir şey söylemezler * Fakat saat altıdan evvel bulunurlar^UrlarSa î'arkiî5e u ^ a r > allîl buçukta da her halde burada

S9?

Şakir, gayet sakin— Peki nevakit döneceğini giderken

söyler-, perizat- Navakit döneceklerini söyledikleri zaman, dikkat det çeliyorlar** kallyorlar * Ancak sekizde, hatta sekiz buçukta

av-Şakir bu cümledeki imayı farketmemiş görünür . Telefona ye' niden gider . P e r i z a d ' m varlığından o kadar habersiz gibidir ki,

hizmetçi kız sessizce dışarı çıkar . *

İkinci Meclis Şakir, yalnız

.. , ^aÎJ-r î telefonda- Aloo, Hayrullah Bey mi?,.. Ben, Şakir... Size havadis? Hamit Bey îstanbul^da...(Mağrur) şimdi kendisi tele­ fon etti, beni aradı. Gelmesine ani olarak karar verilmiş...Benim zannım. piyasa harekete geçmeden herkesle teker teker pazarlık et— raek istiyor... Hayır, bizim tamamiyle hazır olduğumuzdan, bütün ter­ tipleri aldığımızdan haberi yok... (Gene mağrur) Evet, kendisi

beni aradı, bu gece için Taksim gazinosunâ* da davet ettirdi .. Bir arkadaşiyle gelecekmiş...Biz Hanımla geliriz, siz ve Tahsin, i !ci de onlar. • .Evet, altı kişi... (Gülerek) Biraz kuytu bir yer ol— sun, biz herkesi seyredelim, kimse bizi görmesin, diyor ...Hayır, ¡¿aha tenbih etmedim • Dedim ya, hemen şimdi konuştuk...Peki, zatı- alıniz amir verin. Ben de ayrıca konuşurum...Sandan: Dokuz buçuğa doğru gelirim, dedi . Fakat tabii biz dokuzda bulunuruz... Evet,

karım daha sonra gelse de olur... Siz Hamit Beyin Ankara'dan geldi­ ğini kimseyg açmayın . Fakat şayet biliniyorsa, bizdedir, atlama­ mıza da imkan yoktur, diyelim ... Tabii,tabii... Allaha ısmarladık. Evet, saat dokuzda, Taksimde .

Şakir telefonu bıraktıktan sonra bir koltuğa oturur • Cebinden bir not defteri çıkarıp bir şeyler yazmağa başlar . Bir dakika sonra; hizmetçinin pek az önce çıkmış olduğu sag kapıyı bir uşak açar ve içeriye bir genç kadın girer . Gelen,"yir^i dört­ le yirmi sekiz arasında güzel bir kandındır . Sahalı bir kıyafeti buluöduğu da muhakkaktır . Fakat bu genç, güzel ve süslü kadının tavır ve edasında görgü ve terbiyesinin henüz biraz nokdan olduğu­ na hükmettiren bir şey yok değildir .

üçüncü Meclis Şakir, Hebruke

Mebruke, başını «Nihayet gelebildin?« gibi bir İfade içinde kaldıran Şakir'e- Gelen maalesef ancak cariyenizdir {

Şakir. ayağa kalkmıştır* genç kadının elini sıkarken- Vay efendim, sizi böyle hangi rüzgar attı?

Mebruke- Bir rüzgâr; bir rüzgâr ki nahoş olması ihtimâli daha kuvvetli !

(5)

-3-> Şakir, pak nazik- Bunu katiyyen reddederim ?

Mebruke- Mersi? (Bir lahza sonra) Apartımanın önünden geçi­ yordum . Münevver Hanımefeddiyi nazamandan beri görmemiş olduğumu hatırlıyarak bir dakika ziyaret etmek istedim . Yokmuş, ama girdik­ ten sonra tabiidir ki sizi görmeden kapıdan dönemezdim î

Şakir, gene pek nazik- Benim için teşrif buyurulmamış* fa­ kat gene teşekkür . Ya içerde ancak benim bulunduğumu öğrenince hiç girmeden dönseydiniz ?

Mebruke, sitemli- ttefcîî&fc Birisi duysa kocaların en sadığı cariyenizden daha fazla dostluklar istemiş ve istiyor sanır? Neyse, şimdi ben ciddi bir şeyden bahsetmek, sizden akıl danışmak arzu­ sundayım , Hatta himayenizi rica edeceğim *

Şakir- Estağfurullah, emredin .

Mebruke- Ama beni büyük bir dikkatle dinliyecek gibi bir eda takınmadınız? Her halde birini bekliyorsunuz, gözleriniz müte­ madiyen bileninizdeki saatte, duvardaki saate kayıyor î

Şakir- Birini denil, karımı bekliyorum .

Mebruke- Ooo, öyleyse uzun uzun görüşebiliriz . Münevver Hanımefendinin daha bir hayli gecikeceğinde şüphe yok?

Şakir, yumuşaklığı taklit eden bir eda ile- Az evvel kendi­ sini burada bulmak ümidiyle gelmiş olduğunuzu söylüyordunuz .

Şimdi de gecikeceğine emniyetinizi bildiriyorsunuz . Şu halde, ilk aaffll rm dfi^dlsdniz 2

Mebruke, kinayeli - Bu saatte henüz evine dönmemiş bir kadı­ nın mühim, pek mühim işleri çıkmış olabilir . Bunu düşünüp çok gecikebilir" dedim. Hem farzedîn ki, kendisini burada bulamıya cağım, evvelden billyorrauşura da gene aksini söylemişim: ne çıkar bundan?

(Bir lahza sonra) Her söziin mutlaka samimi olması şar mıdır ?

Şekir— Evet ama, samimi olmadığını, insan hiç de ilse derhal açığa vurmamalı •

Mebruke- Bunlar zamanla elde edilir hünerlerdir *(Bu cüm­ leyi gençliğinden mağrur bir eda ile söylemiştir. Şakir in kendi­ sini saran bakışlarından emniyetini bir miktar kaybetmiş olarak devam eder.) Bu sırada şirketinizin elinde birbirinden mühim bir­

kaç iş varmış . Bunların neler olduğumu da biliyorum . Hepsini kav­ ramış haldeyim . Rica ederim bu işlerden biri bana hayale edilsin.

Bana artık şansımı ciddi şekilde denemek imkanını yeriniz . * u hususta bilhassa yardımınızı, himayenizi rica etmeğe geldim ,

Şakir- Sizi memnun etmek için elimden geleni yapacağımdan şüphe etmeyin •

Mebruke» bir sükuttan sonra ve bu sükut esnasında Şakir bir kere daha saatine bakınca- Buyurun, bekliyorum .

Şakir- Neyi, Mebruke Hanım?

Mebruke- Hangi işi sana verelim diye sormanızı . Şakir- Bunu sizin söylemeniz daha münasip değil mi ?

(6)

Mebruke- Pek değil. Fakat öyle olsa bile, anlıyorum ki şimdilik bir şey söylememek, istememek daha doğru. Korkuverdim?

Şakir- Neden?

Mebruke| omuzlarını silkerek- Neden rai? Boşuna nefes tüket­ mekten. Çünkü içimde bir his bana acele ettiğimiz, bunun henüz za­ manı gelmediğini bildiriyor . Zaten Münevver Hanımefendiyi gittikçe artan bir sabırsızlık içinde beklerken beni dinlemiyeceksiniz bile?

(Yeni bir sükuttan sonra, daha emin bir sesle) Ama endişe etkiyo­ rum . ar£ıjj yakın bir zamanda bana muhtaç olacağınızdan eminim •

(Şakir manasını anlamak kabil olmayan bir baş işareti yapar.)

Hanımınızı niçin bukadar sabırsızlıkla bekliyorsunuz? Bunun sebebi aşkınızın şiddeti mi? Şakir, istihzayı farketmeği külfet sayan bir eda içinde bir kere daha saatine bakar, adeta sinirli bir

eda ile- Bir yere davetliyiz . Bibise değiştirmesi ve saat dokuzda orada bulunmamız lazım .

Mebruke. mütevazi ve samimi bir eda ile- Hanımefendinin bu davetten haberleri yok mu?

Şakir- Hayır,yok.

Mebruke- Acaba kendilerinin henüz bilmedikleri bu davgt, bu mühim davet, Hamlt Beyin îstanbul,a birdenbire gelmesiyle alaka­ lı mı ?

Şakir- Ooo, tebrik ederim, kulağınız pek delik maşallah? Mebruke- Öyledir? Henüz bu meziyetin bir lutfunu, bir mü­ rüvvetini pek gördüğüm yok ama, her şeyi bilmece, öğrenmeğe, takip etmeğe çok gayret ediyorum ? Muvaffak ta oluyorum ?

Şakir- Takdir ve tebrik ederim .

Mebruke- Beylik sözlere karnım tok? Kuru kuru takdir ve tebrik edeceğinize beni de bu akşam yemeğine davet edin . Hamit Beyle tanışayım .

Şakir- Davetliyim, nasıl davet edeyim ?

Mebruke- öyle olmasa da Mjjtne v e r Hanımın beni isteyeceği meçhul... Yahut istemiyece“i malumdur . Bu sebeple de beni

ç a “içmiyorsunuz. Neyse, vaktinde teşrif eder ve masayı şenlendi­ rir inşallah ? Fakat belli ki gelinceye kadar çok üzüleceksiniz?

(Şefkati taklit eden alaylı bir sesle) ilerde, iş ortağı olduğunuz zaman ben hiç bir yerde gecikmiyeceğime, sizi hiç s i nirlendirmiş

yeceğime, üzmeyeceğime söz veriyorum • - f / Z

A A

Şakir, belki tamamen sahte bir neşe içinde- Çok lutufkar­ sınız, fakat, rica ederim, karımı tenkit etmeyin. Çünkü onu pek seversiniz . Netekim, şimdi kapı açılıp kendisi içeri g^rse, "iki gözüm, nerelerde kaldın? Hasretine dayanaaıyacak hale gel­ dim? " d i y e boynuna sarılmağa kalkacağınız, bundan evvel de

»Aman bugün gene dünya güzelliğiniz üzerinizde» diye feryat edece

ğiniz muhakkaktır ? ~

Mebruke- Ne münasebet efendim, ne münasebet? Böyle laubali hareketler# nasıl cüret edebilir*!)*? Hareminiz Hanımefendi bir kıraliçe kadar kibirli, merasime meraklıdırlar. Kendilerine A muhabbetimi ve hayranlığımı çok daha hürmetli, çok daha resmi

(7)

-5-bir şekilde söylemem lazımdır . Fakat anlıyorum ki bu saadet bana bugün nasip olmayacak: çünkii gelmeğe hala niyetleri yok? Müsaade­ nizle ben gideyim!

Şakir başını e'ip bu gidişi müsaadesiz kabul eder. Birlikte çıkarlar . Sonra Şakir tokrar gelir, oturup not defterini tekrar eline alır. Fakat meşguliyetinde devam etmez, saatine bakar, daha sinirlenerek zile basar . Perizat içeri girer •

Dördüncü Meclis Şakir, Perizat

Demin hanımın Seniha Hanıma yahut 24arkize gidince navakit döneceğini bildirmediğini, fakat altı buçukta döndüğünü söyliyor- dug; giderken şu saatte döneceğim diyince de mu"laka geç kaldığını ilave ettin .

Perizat- Bvet efendim ,

Şakir- Bugün de erken döneceğini söylemişti, değil mi ? Perizat, gülümseyerek - Evet, ^yle söylemişlerdi efendim. fakir- Peki, bu sen geleli, on aydır hep böyle miydi, yoksa yeni rai böyle oldu ?

Perizat- İ)ç buçuk aydır böyle oldu, Beyefendi .

Şakir, bir kısa sükuttan ve bir kere daha saatine baktıv- tan sonra- Marikizl iste ve bana ver!

Perizat- Kitapta numarayı derhâl bulup telefon ederek- Aloc orası Markiz pastahanesi de|il mi?.. Bir dakika. (Ahizeyi

Şa k i r ’e verip geride kalır.)

Şakir telefonda- Oğlum, sen Şakir Beyin haremini tanıyor musun?.. Peki, kendisi şimdi orada mı?.. Bugünlerde hiç gelmedi, öyle mi? Peki (Yeni bir nüraero çeviri) Aloo, Semih« Hanım siz misiniz? Münevver sizde mi?.. Çıktı mı, nekadar oldu?.. Şimdi çık­ tı öyle mi?.. Efendim, bu akşam birden b|re küçük bir davet yap­ mak icabetti de...Tabii onun bulunması lazım, toplantı sebebi mühim..kendisi de henüz meydanda yokî... Evet, şu halde nerede ise gelir... Sizi rahatsız ettim am$ bu vesile ile de bir konuş­ muş olduk . Bugünlerde bizi pek ihmal ediyorsunu®..Hay, hay, olur, bekleriz. Allaha ısmarladık, Cahid'e selamlar, çocukların gözle­ rinden öperim. ( telefonu kapar. Perizat dudaklarında hafif bir tebessümle ve biraz heyecanlı, betelemektedir . Söz göze gelirler. Şakir, müstehzi ve biraz düşman) kaçta döneceğini söyleyince şuralarda olur, söylemiyince buralarda olur dedin ama, işte Semiha Hanım-da imiş .

Perizat, dudaklarında hep tebessümle - Evet, Semiha Hanım­ efendi öyle söylediler. Ama kim bilir, belki de soruş şeklinizden dolayı öyle söylemiştir i

Şakir- Kızım, imalı muammalı konuşma, de söyliyecek3en ap­ açık söyle?

Perizat, esrara pek de bürünmeden- Konuşmamı emrederseniz elbette konuşurum?

(8)

ve çabuk' l

Lroio-K İ3l?zada gSŞsür» soktuktan sonra- Bazı bazı, kalanalık toplantılarda, davetlerde çağırılan bir Oğuz Bey var ya4

Şakir, birden hatırlıyamaz- Oğuz Bey,,,Oğuz Bey! Haa. Hüsnü

Paşanın akrabası olan delikanlı, değil mi? *

u Hüsnü Paçanın yeğeni geçinen o uzun boylu ve

ya.cı^i^lı delikanlı , Evveldi gün öğle yemeğinde kendisinin bir tu-ıu baltaya sap olamadığından işsiz güçsüz yasadığından, içsiz güçsüz nasıl yaşayabildiğinden bir iki misafir bahsettilerdi?

Ha-2îîî£?l5 Î îî Pek " f iyi, l5alP li oldukları için evlerine kabul

e d i ş l e r i oır böyle çekiştirilmesinden hiç haz etraiyerek ad« ta sinirlenerek sözü başka taraflara çevirdilerdi. Tabii fark bu­

yurdunuz! uu

^ Şakir- Hayır, hiç te fark buyurmadım. Fakat söylemek iste­ diğin şey bu olmasa gerek!

Perizat- Bununla büsbütün alakasız da değil efendim •

-ı^ gvinkü misafirlerin bir baltaya sap olamıyor diye esef­ lendikleri, hanımefendinin de kendisinden, ahvalinden bahsedilme­ sini istemedikleri bu yakışıklı Oğuz bey uç aydan beri hiçte is­ siz uegildir* Çünkü b u müddetten beri devamlı bir şekilde (gülerek hele bu son iki haftadır adeta göz açmayacak şekilde, hanımefendi-' nin emrinde,. Hizmetinde bulunuyor!

Şakir, buz gibi bir gülüşle- 000, tecessüs, zekâ, hem de ayrıca nüktedanlık! doğrusu mükemmel!

Perizat, derhâl şımararak- Hatta, dikkat buyursaydınız, meziyetlerim arasında yüzüne bakılabilirdik de olduğunu görürdü­ nüz!

Şaݣݣ, aynı buz gibi gülüşü tekrar eder- Yok, müsaade et, bir kaç daya^peşinde birden koşma • Hanımının aleyhinde ihbarda bulunmama izin verdim^, söyleyeceklerin arasında dinlenmeğe

layık şeyler bulunacağına hükmettiğim igj.n de bunu peşin"ödedim. Fakat daha geniş planlar tertibine kalkma. 3eyhudedir .

Perizat, pek az bozulmuştur .- Mazur görün.kbediyen hizmet­ çi kalmak istemediğim için her çareye başvuruyorum ,

Şakir- Bunu yaparken meşru bir hakkını kullanıyordun. Ama istekleri dikkatle seçmek, basamakları dikkatle çıkmak lazımdır. 0 zaman boşuna vakit kaybedilmez, olacak şeyler dururken olmayacak şeyler arkasından koşulmaz . Neyse,şimdi dgva bu değil! beni

ilgilendiren no^ta hakkında biraz daha malumat verirsen memnun olurum . (Bir lahza sonra, işi bütün açıklığı ile ele alarak) Hanımın bu Oğuz beyi sevdiğini, onunla sıksık buluştuğunu mu söylemek istiyorsun?

Perizat- Dediğim gibi, hele bu son günlerde Hanımefendi her gün kendisini görmeğe gidiyor.. Gidince de böyle dönmek bil­ miyor!

Şakir, sakin kalmaya muvaffak bir halde- Peki, nerede bu­ luşuyorlar?

(9)

-7-Şakir- Nerede bu ev?

Perizat- Ev değil ya, a p a r t m a n . Pek yakınımıza düşen

Hayrettin Molla sokanında Gülbahar a p a r t m a n ı , üç numaralı daire. Komşu dairede de telefon var: 3 7 ^ 1 . Arzu buyurursanız telefon da icar edebilirsiniz, Oğuz Beyi çağırıyorlar .

Şakir- Alâ, başka bir şey öğrenmeğe ihtiyacım yok. (Bir az boğuk bir sesle) yeni malûmata İhtiyacım olacakını da sanmıyorum.

Perizat tabii bir tavırla çıkar. Yalnız kalan Şakir not defterine bir kere daha yazılar yazmaya teşebbüs eder. Fakat asabı cok serginleşmiş olduğundan devam edemez. Kalkar, 4da içinde hid­ detli hiddetli dolaşmaya başlar . Bir dakika böyle geçtikten sonra

sol kapıdan Münevver Hanım«* içeri girer. Münevver Hanım gayetle zarif ve güzel bir kadındır x Şukadar k±. güzelliğinin en son ça­ ğını yaşamakta olması da imkansız değildir •

Beşinci Meclis Şakir-Münevver

Şakir, daha Münevver kapıda görünür görünmez- Seni bekli­ yordum İ

Münevver- Teşekkür ederim.

Şakir, yaklaşarak- Gittikçe de daha çok sabırsızlanıyordum! M ü n evver, zorakiye pek benzeyen bir gülüşle— Buna daha çok teşekkür ederim •

Şakir- Rica ederim, alay etme: Şok cî.ddî konuşuyorum .

Münevver- Ben de çok ciddi konuşuyorum . -\kşam evine biraz geç dönmüş bir kadın büyük bir sabırsızlıkla beklendiğini tam yirmi yıllık kocasından duysun da teşekkür etmesin, iftihar ekme­ din, bu kaabil mi hiç ? (Az sonra) Sen geleli çok oldu mu ?

Şakir- Altıda geldim . Perizat’a altı buçukta döneceğini söylemişsin . Bekleyip durdum .

Münevver, bu nokta üzerinde durmak istemlyen bir eda ile- 3en buradayken gelen oldu mu?

Şakir- Sade Mebruke geldi, beş dakika oturup gitti .

Münevver- Onu biliyorum: caddenin başında rastladım. Burdu­ rup bir sürü laf etti. Buraya beni görmeğe gelmiş, benim olmadığı­ mı ancak yukarı çıkınca öğrendiğinden girmemezlik edememiş!

Şakir, gülerek- Bunları bana da söyledi .

Münevver- Hasretimden helak olacak haldeymiş. Hele bugün kraliçelere benziyormuşum .

Şakir, gene gülerek- Seni burada bulmuş olsa bunları söyliyeceğinı de ben kendisine haber vermiş tim .

Münevver- Güzel kadın, şey yerine göre, insanına göre

pek genç kadın. Sade

muamele

denen * konuşmak denen şey kendisinde sı­ fır /

(10)

-8-Şakir- He yapsın, kibar tavır, muntazam konuşma mağazalarda satılmıyor ki tedarik etsinî He ise, mesele bu değil, sana mühim haberim var! itik

Münevver, belki başka mevzulardan çekindiği için- Mebruke yemeğe kalmak arzusu göstermedi rai ?

Şakir- Göstermeğe vakit bulamadı. Davetli olduğumuzu söy­ ledim .

Münevver» Ooo, iftiharım büsbütün arttı. Demek ki, karımla başbaşa yemek yiyglira diyerek böyle genç ve güzel bir hanımı

savdın! (Güler. Lâkin bu gülüş soğuktur .)

Şaklrf samimî bir eda ile- Karımla başbaşa yemek yemeği

daima bir saadet saymışımdır: Hayatımızda maalesef pek nadir mazhar olduğum bir saadet. Ama Mebruke*ye davetten bahgederken ancak ha­ kikati söyledim . Sade davet adilmiş değiliz, davet ediyoruz. Fa­ kat bu küçük hanımın ’’Allah aşkına beni de yanınıza alın!” diye musallat olmasından korktufum iç4n bu noktada ufak bir yalan uydur­ maya mecbur oldum .

Münevver- Davetimiz var, öyle mi? Herede? Burada rai? Şakir- Hayır, saat dokuzda Taksim ga zinosunda .

Münevver- Yani sabırsızlığın bu davet için vaktinde hazır olamamakla.ğxm, kâfi derecede süslenerıemokliğim endişesinden ileri geliyordu, ancak bundandı, değil mi?A'rüsaadenle teşekkürlerimi geri alıyorum . (Şakir susar.) Davet , ala, fakat kimin şerefine? Lütfen bunu da söyler misin?

Şakir- Hamit Bey ani olara£ Ankara*dan gelmiş, ihraç müsa­ adesini sıcağı sıcağına koparmak lazım? (Hayli afif tehir) Beni yediye doğru kendisi aradı, Taksim gazinosunda yemek yememizi de o istedi . Bir de arkadaş getirecek. Bizden tabii Hayrullah*la Tahe: sin bulunacaklar . Bu suretle altı kişi oluyoruz .

Münevver- âfckadaşı da kimmiş ?

Şakir- Söylemedi, ben de sormadım .

Münevver- Her halde kendisine benzeyen bir mahlûktur ! Şakir, böy.lg. bir.babse girmek istemez. Bileğindeki saate bakarı- Ooo, sekize on var. Allah aşkına, sohbefi bırakalım da

hemen

git giyinmeye başla! ( H a l b u k i J ' ü n e w e r oturduğu koltuğa ta­

mamen gömülür) Sana şukadarıni derhal bildireyim ki, bütün ihraç isteklerini şirketimiz topladı, işin her cihetini de tesbit ettik. Muvaffak olursak hisseme beş yüz bin lira düşecek!

Münevver— Bu işi sen temin edeceksin, sen üstüne alıyor­ sun , değil mi ?

Şakir- Tabii, her zamanki gibi •

Münevver- Fakat bundan önce, yani şirkette her şey karar­ laşmadan evvel bir kere keşke bana s o r s a y d m î Hayrullah ve Tahsin le'beraher yanımda da konuştunuz. Her seferinde sözlerinizi hiç ağzımı açmadan dinledim . Bundan içine herhangi bir şüphe gelmedi

(11)

-9-, . , . f ^ e y v e r , acı- Evet, ne şüphesi değil mi? Beni sabırsız-lıkla bekleyişin, oir an evvel süslenme-e yollamak isteyişin aklına *4?*bir şüphe gelmemiş olduğunu tamamen göstermiyor mu? 2?» 13 o S S a?1 ®Î a n a s ı z anallar sormadan ben haber

vere-İ şi yeni esaslara, yeni şartlara göre ayarla­ yıp halledin. Artık beni barıştırmayın? Beni mazur görün?

i ? öyle şey olur mu? Hamit Beyle karşı karşıya ka-^ l k i İŞ bozulur, bozulmasa da bizim hissemiz, karımız

gülünç bir miktara inebilir? *

Münevver- Müteessirim ama, kararım katî. Şaklr, omuzlarını silker- Garip?

Şakir-^Oo, nekadar çirkin bir şekilde konuştun, Münevver? Bu tarz sözleri senin ağzıhdan ili defa olarak duyuyorum?

Münevver- Beis yok? Şimdiye kadar en kötü, en iğrenç şey­ lerin yapılmasını aramızda en düzgün ve en kapalı cümlelerle, en kibar cümlelerle konuşa konuşa kararlaştırırdık. Yıllarca ve yıl- larca böyle yaptık . Bu kötü şeyleri artık yapmamaya, yeni kirlere artık bulanmamaya karar verdiğimi de müsaade et, açiK ve kaba bir dille söyliyeyim .

Şakir, bir kere daha saatine bakarak- Sekizi yirmi geçiyor. >Uca ederim, git giyin. Yemeği sen veriyorsun. Harait Bey senin bulunmayışını şahsına karşı yapılmış bir hakaret sayacaktır. Ba­ husus yanında kim olduğunu bilmediğimiz, belki kendisinden de mühim bir arkadaşı var? (Riyakarlığı deneyerek) Hem bir kere da* başına gitmiyoruz, Taksim ga zinosuna gidiyoruz . Bunda nefretlik, dehşetlik ne var? Yoksa başını namaz bezi^Sfe örtüp seccadeye mi oturacaksın? Hiç bir na mahreme görünmeyip ömrünü ibadete mi vak- fedezeksin?

Münevver- îşi karikatürleştirme, olur mu? Mesele ziyafet masası değil ondan sonrası? Yemeğin sonunda herif benden başımın tutmasını fısıldayıp benim de% başımın tutmaması...benim başım tutmadığı için de sizler yeni bir eğlence yerine gitmeğe hazırlan­ dığınız sırada o muhterem zatın pek büyük bir nezakejj göstermesine yani oteline giderken beni de buraya getirmesine imkan olmaması?.,. Hamit Bey asıl bu kabalığımı bir hakaret, affedilmez bir hakaret

sayacaktır: Yok, beni hiç görmemesi daha iyi, benim bu ziyafette bulunmayışım daha iyi? (Birden ürperir.) Hayır, hayır, gelemiye- ceğim? Hissediyorum ki, o patlak gözlerini üzerine dikmesine de, o patlak gözleriyle insanı adeta soyar gibi bakmasına da tahammül edemiyeceğit . Ya o masa altından türlü tecavüzü, türlü hayasız­ lığı? Vallahi sofradan fırlayıp kalkabilirim, başına bir şey ata­ bilirim?

Şakir, asabi- Öyle ise, müsaadenle ben de artık kaba kaba konuşayım, Hamit Beyle ahbaplığının pek eski olduğunu, hatta

kendisinden çok müstekreh kimselerden yıllarca iğrenmediğini ha­ tırlasana?

Münevver* Sonsuz bir acılık içinde- Bunları senin hatırlat­ man, bunları senin yüzüme vurman çok feci? Sade şukadarını söyli­ yeyim ki, beni kollarına attığın heriflerin hepsinden daima

(12)

daima istikrah ettim . İstisnasız olarak istikrah ettim .

dalma buldun’’ <ln!İar_ Pakat bu İstikrahı yara»* kudretini de

b u l a m ı y o İ u f r " ’ W " W 5 U artl!c Ba?rOT- S*«t ana artık işte

Şaklr, kindar ve müstehzi- Allah Allah?

tirmeyecektir . Kararımdan dönecek delilimi Ç 1 § 1 de lş“ $akir- Müsaade et de bir şey sor?ıvı®: acaba bn vQT.QT,, » « İ f n a ? yePyeni taptaze faziletin s S ^ A i k !

pek te S . T C .Stlter- 39nl bÖylS 1Stl” tak • * - * •

ettim defakİ1' İ5ÖEtİa:îÖÎ îstlntak etmiyorum, sadece sordums Merak

Münevver- deyi? (Bir sigara yakmıştır.)

v i. ., k^r J müstehzi, ağır ağır- Bu kararlar, bu istikrahlar v p bu faziletlerle bu her gün sokağa çıkışlar, sonra böyle geç dönüş­ ler arasında acaba bir münasebet var mı diye merak ediyorum? 5

Münevver, sigarasını birden söndürüp ayağa kalkar- Ooo ? S aİİlly°r ki hakkımda tahkikat yaptırmışsan. P^fc elin bir edl ile konuşuyorum, gakın bu uğurda yeni külfetlere <ri-»me ben hic ae aile geldi . 15vet, seviyorum. Yıllarca sürdüğüm bu havata kareı ou nefreti, bu istikrahı duyuşumun sebebi de açıktır? ^ n hQ • T . pek ^ e l * öyle ise açık sözlülüğü biraz

• aiuı i .eıı götürüp i .ıraf et: şimdi de sevgilin olan mahkum ucaFrrreia mahlukun yanından geliyorsun, değil mi ?

Münevver- Evet, onun yanından geliyorum .

Şakir— Bense Bemlha*da olduğunu sanıyordum, çünkü telefon tenbih’e t m i ş t ^ İ?de y d 1 ’ §İmdİ Çlktl*'' derli* (Daha a c ı ) Öyle mi

7afon Münevver- Yalan söylemek de söyletmek de adetim değildir. Zaten buna ne lüzum var?

»ini *.ıJ?£ir7 ? emek ki Semiha soruşumdan beni aldatmak icabetti- gini takdir etmiş, minnettarlı ••'im işba ta demek ki vesile arıyor- omuzlarını silker) Yanlış anlama, bana değil sana minnettarlığını kastettim . çünkü ona bütün yaptıklarım senin hatırın için yapılmış şeylerdir: Seraiha sana minnettardır . Sana m m n e ı oar_ıgını da işte pisliklerini örtmeğe çalışmakla gösteri­ yormuş?

w Münevver- Pislik, öyle mi? Çünkü nihayet ben de bir kalbim olduğunu arıladım . N i h a y e t benim de seveceğim tuttu. D a l a v e r e l e r i m adına ticaret dediğin , iş hayatı dediğin türlü hilene hir bir hayrı olmayacak bir delikanlıyı seveceğim tuttu î

(13)

Şakir- 3u delikanlı sözünü nasıl da arzını doldura doldura söyledin!(Kinle adeta sarsılarak) Delikanlı bir sevgili tedarik etmeği bukadar mı büyük bir muvaffakiyet sayıyorsun?.. Ben senin ye­ rinde olsam, bununla övünmezdim . Yasını basınç almış erkeklerin küçük kızlara düşkünlüklerine bir benzetme İmkanı vermekten korkar­ dım!

Münevver«*. Yaşımı hatırlatmana hiç lüzum yok . Kendimi küçült­ meğe ne zaman tenezzül ettim ? (Gene coşarak) Şu halde bırakın beni! İşlerinizde bir alet olarak kullanmak için İsrar etmeyin! ötekine berikine peşkeş çekmeğe kalkmayın} Bu hallerden iğreniyorum artık, ölecek kadar iğreniyorum İ

Şakir- gvet, Oğuz Beye ihanet etmemek için! Gülbahar apartı- manında geçen latif saatlere ihanet etmemek için! (Boğulmuş bir

sesle) Bak, işte her şeyi biliyorum İ

Münevvery kocasının sesindeki bu iztiraba dikkat ederek, biraz yumuşamış- Seni şu anda biri duysa, beni adeta kıskandığına, bir kıskanç kocanın i z iiraplarını duyduğuna hükmederdi!

Şakir- Kıskanmadığımı, geberecek kadar kıskanmadığımı nere­ den biliyorsun?

Münev v e r , yumuşaması geçmiş tir- Haydi canım, sen müteessir olacaksın, sen kıskanıp arap çekeceksin ha? Az evvel Hamit Beyi reddettiğim için gazaba geldiğini nasıl unutup bunu iddia edebili­

yorsun ?

Şakir- 0 başka mesele!

Münevver- Maalesef hep aynı mesele!

Şakir, bu mukabeleyi belki de duymamıştır, kendi kendine konuşıır gibi - 0 hallerin hiç değilse bir tesellisi, tutunulacak, s a r ı l m a c a k bir tesellisi vardır . insan hiç değilse bu münasebet­ lerde kadının duyduğu bir zevk, bir arzu bulunmadığını bilir. Bu bir istir, nefret ve* istikrahına, ayıbına büyük menfaat hesaplariyle katlanılan bir iş! (Bir lahza sonra) Ama böyle düşünürken de ne

derecede avundum, kendimi ıi© derecede aldıttım, bunu ¿a Allah biliri Fakat ça£3 var mıydı, çare var mı? Senin kocanın derhaj. zengin

olması lazımdı, bu zaruriydi! Kendimi iş hayatı dengn aleme attım. İstersen uçuruma yahut lağıma da diyebilirsin! Şahsı bir sermayesi ve ihtisası olmayan için iş hayatı, sermaye ile kuyret arasında bir aracılıktan ibarettir, kuvveti sermaye lehine mağlup etmek ve aldıt- ffiaktır . Bu İş ancak rüşvetle temin edilecekse, sermaye sahibi

rüşveti doğrudan doğruya kendisi verebilir, aracıya, bana ihtiyacı «almayabilir. 3en rüşveti hiç vermeden, yahut daha z verip asıl başka yollardan yürüdüğüm için lüzumlu bir adam oluyordum, aranıyor­ dum. Her yaptığımı da seni memnun etmek, seri muhafaza etmek için yaptım , Seni başka türlü hoşnut edemez, bu lüksü temiz ederek

muhafaza edemezdim!

Münevver, ağır ağır— Belki edşrdin. Bana ilk andan dürüst ve mütevazı bir hayat teklif etmeliydin • Bilakis, nen beni isler­ ken zengin bahsetmiştin . tik dakikada yalan söyledin!

baba ekme

Şakir- Ne yapayım, çılgınca aşık olmuştum. Ailen henüz ¡eği yiyen, henüz îansili bitme iş bir çocuğa.seni verir

(14)

miydi? ^erse bile sen varır miydin?

Münevver, biraz mütereddit- Varırdım sanıyorum.

»¿akir- SanıyoramİL? Hayır, yüzüme bile bakmayıp yürürdün. Siması, İpeği, lüksü o zamandan çılgınca seviyordun!

Münevver- Bunları karısına zekasiyle, çalışkanlığı ile, iradesiyle temin eden kocalar yok mu? Sen de onlardan olabilirdin. Olamadın? Aramızda hazin ve iğrenç, korkunç şekilde hazin ve iğcenç bir iş birliği kuruldu . Bu birlik senin kurnazlığın ve benim

vücudümdü . Müştereken çalıştık. Ama müştereken paylaştık mı, hayır? Bu dürüstlüğü olsun göstermedin. Benden kârı gizliyerek sade ipekler elmaslar, süsler aldın?

Şakir- Ama svuç avuç para saçarak aldım. Bu paraları bir gün hesap etmeden aldım İ

Münevver- Doğru, fakat iyi düşün, böyle yaparken gene kendi menfaatine hizmet etmiş olmuyor muydun? yünkü bu kürkler, bu Vizon, bu astrgan mantolar bu elmaslar, süsler beni dah|ı parlak bir kadın, elde edilmesi daiıa güç, elde edilmeğe daha çok layık bir kadın

yapıyordu. Bundan istifade eden de gene sendirtî Eğer aramızda adilane, dürüst bir çalışma nizamı bulunsaydı, yapılan her iş so­ nunda "kazanç şudur, yaarısı da foudur, hisseni alî” demen icap eder­ di . Niçin demedin? (Bakir bir şey söylemek ister. Sözü boğazına

tıkayarak) Anlatmana cevap vermene lüzum yok. Çünkü bunun niçinini pek güzel biliyorum . Blimde kafi miktarda para bulunursa ortaklığa

son vereceğimden korkbun . Evet, bunun için böyle yaptın. Bunda isabet etmedin, muvaffak olmadın da diyemem. Çünkü işte bu sagtte, bukadar yıldan, bukadar yılın kirinden ve ayıbından sonra hala şahsen zengin denebilecek bir vaziyette değelim . Fakat ne olursa olsun, bu ortaklığa sonveriyornm . (B5_r sükuttan sonra) Senden ayrılacağım i

Şakir, acı ve elemli- Ayrıldıktan sonra o oğlana varmayı da düşünüyor musun?

Münevver- İzahata mecbur değilim •

Bir sükut. Şakir odada dolaşır . Bu esııadg neler düşündüğünü fark etmek kabil değildir . Fakat birdenbire, katı bir karar vermiş insan edasiyle karısının ömine gelip durur .

Şakir- Kararın kati mi ? Münevver- Evet.

Şakir- Nazaman verdin?

Münevver- İki hafta oluyor . Bu gece de söylemedi düşünü­ yordum .

Şakir- xehllkell bir yola giriyorsun i Münevver- Zannetmiyorum.

Şakir- Pişman olacaksın?

(15)

-23

şakir* kadısının yanına oturarak- Şu anda her türlü kini, dargınlığı, insanı zaafı, her şeyi bir tarafa bırakıp sadece iki iş adamı şeklinde konuşalım ,

Münevver- Neticede söz aramızdaki evlilik bağının çözülmesine veya çözülmemesine gelecekse, bu konuşmayı peşin olarak reddederim .

Şakir- Hayır, begden ayrılmakta seni tamamen hür bırakıyo­ rum. Sade bu son işle alakadar olmanı rica etmek için konuşacağım . Hamifc Bey bize bir kararıyla bir kaç yüz bin lira kazandıracak mevli­ dedir . Bir kaç yüz bin liraî Bunun yarısı gere yüz elli iki yüz bin liradır ve senin hissen olacaktır . Mademki yirmi yıllık kocanı çiğneyerek beş parası olmayan, bütün ömrünce para kazanmasına da imkan bulunmayan biriyle,bir serseri ile...

Münevver- Sevdiğim adamı tezyif eden kelimeler kullanmamanı rica ederim .

Şakir- Peki, serseri kelimesini geri alıp sadece bir gençle diyeyim.. evet, bir gençle evlenirken servet denebilir bir paran olması muvafık değil mi?

Münevver-

B

on kuruşum ve iyi kötü bir anartımanım var ya? Şaki£- Bunlara meselâ iki yüz bin liranın temin edeceği

geliri de ilave etsek fena mı olur? Bir gencin, affına ma^ruren söy- liyeceğira, seçtiğin neviden bir delikanlının az çok mahrumiyeti! \ bir hayata katlanmıyacağını düşünmüyor musun?

Münevver «r Yani. Türkçesi "Sen geçkin bir kadınsın. Bu genci ancak para kuvvetiyle tutabilirsin." denek istiyorsun. (Sonra yeni bir gazapla) Şu halde îîamlt Bey üzerinde nasıl müessir Alabilirin? Hem artık M a b r u k e ,yi denesene! Onunla anlaşsana! 0 genç işte! Her şeye rağmen kıskançlık içinde) zaten ne zamandan beri tîdekite tetik üstünde duruyor, bekliyor, tabii farkı adasın! Hatta okadar farlarda­

sın ki, kendisine şimdiden yemler veriyor, yalan bir İstikbal hamına onu elinden kaçırmamaya gayret gösteriyorsun!

Şakir, gene saatine bakar- Hiç bir kadın senin tırnağın olamaz. Fakat Allah aşkına hazırlan ve gidelim!

Münevver, bir müddet düşünür. Scnra eğir ağır- Kabul edi­ yorum. Fa İcat bu

Dizim

katı olarak son

işimiz

olacaktır . Ondan sonra ayrılırız .

Şakir- Peki.

Münevver- Mahkemeye sen de ayna, zamanda müracaat edecek ve bana hiç bir güçlük çıkarmayacaksın?

Şakir- Razıyım.

Münevver, intikam alan bir eda ile— Şunu da bil ki t bu işi onun uğruna kabul ediyorum, onun taenfaati ve istirahatı uğruna yapıyorum .

Şakir- Buna da peki!

Münevver* ayağa kalkarj bir lâhza düşünür, sonra bir iş müzakere eden bir insan edasiyle sorar» Hangi tuvaleti giyeyim? Acaba mavi kadife elbise münasip mi ?

(16)

Şakir, dâvasını kazanmış bulunmasına rağmen birden müteegsir görünür- Sen ciltrsin, sade dokuzda mutlaka orada olmaklığımız lazım*

Münevver- Yok* sen kıyafetini değiştirip git ve bana arabayı yolla. Ben yirmi dakika İçinde imkan yok hazır olamam. Zaten tabii biraz da bekletmem lâzım.(Sol taraftaki kapının önünde). Mavi kadi­ feden vaz geçiyorum. Siyah ipek, eteğinde gene siyah işlemeler olan elbisemi giyeceğim . Kapı epey bir müddet çıkarmam, sonra birdenbire çıkarırı® . Bu elbise hem de çok dekoltedir . (0 kapıdan çıkar.)

Altıncı Meclis Şakir, yalnız

Şakir, salondan çıkmak üzere iken dönüp telefona gider.-

Aloo, Taksim gazinosu dezil mi?.. Metrdoteli istiyorum... Haa, sen mi sin Jor^?... Ben, Şakir Tofcbay, masamız hazır tabii?.. 0 her zamanki köşe, d e H İ mi?.. Gelin ribl donandı, öyle mi?.. Evet, çiçekler de, mezeler de, içkiler de fevkalade bol ve mükemmel olacak...Yok, her zamanki gini değil, her zamandan fazla..*Haa, bir de yakınımıza son sefer yaptığımız gibi başka masa sokmayın.. ->en yarım saate kadar geliyorum...Eyvallah*

Telefonu kapadığı sırada perde iner .

İKİNCİ PERDE

O ğ u z ’un garsoniyerinde kiUjük bir sa3.on. Solda ve dipte iki kapısı vardır . Oğuz sırtında ipek bir pijama ile dolaşmaktadır ve Zafer Hanım bir koltuğa ayak ayak üstüne atmış olarak gömülmüşür . Zafer Hanı® pek süslü ve pe-c boyalı, elli beşlik oir icadındır, d İma s*

lı ve saçları, tabiidir ki açık sarıya boyalıdır . Birinci Meclis

Oğuz , Zafer

Oğuz- Haydi şekerim, beni daha fazla üzme! Bunu senden haki­ katen rica ediyorum. Hem temin ederim ki, iç aya varmadan x iade edeceğim •

Zafer- üç aya varmaz iade eder misin etmez misin bilmem . Sade bildiğim, üç aydan beri kirayı salladığındır . Bu yetmiyormuş gibi, bir de elden, ayrıca borç istiyorsun. Nerde ou bolluk!

Oğuz- Elbette haklısın ama gel şu büyüklüğü yap! Seni temin ederim ki pişman olmayacaksın .

Zafer- Yani pişman olmayacağım da na olacak? Oğuz- Bir diloyecoğin faizi kabul ediyorum .

Zafer- Sonra tut kelin perçeminden! Eşyamla elbiselerini satılığa mı çıkartayım ?

Oğuz- Canım bana niçin emniyet etmiyorsun?

Zafer- Senin gibi beceriksize nasıl emniyet edeyim yanu? Oğuz- Ben hiç te beceriksiz olduğumu sanmıyorum .

(17)

-15-Zafer- Dana ne türlü beceriksiz olacakmışsın? Milyoner Şakir Beyin sevgili karısı, sade sevgili £a£isı değil, hem de dala­ vere ortacı derdinden divane olmuş, sen hala apartıman sahibine

kira ödemekten acizsin?... Ayol oflum, başka biri bu vaziyette ken­ dini kuş sütü ile besletir, ihya olurdu?

Oğuz, gülerek- Kabul? Her hangi bir delikanlı, hatta en

beceriksizi veya en vicdanlısı kendine hiç dggilse aylık başlatırdı. Halbuki siz cepten bile veriyor » m u z . Mesela bak. bir saat sonra

teşrif edecek diye her tarafı çiçekle donattık, alelusul likörler, şekerlemeler tedarik ettik . Dahası da var: lîstciden hüneriniz gönlü yufka tezi kadınları, yarı gönül rızası yarı hile dubara , hacamat

etmekti. Şimdi mahbuberaizin kulacına gider, yahut ateş derecemiz düşer de ihanetimizi çakar diye kimseciklerle sevda oyununa girmez olduk . Her şeyden el etek çekip büyük feragate, mutlak sadakate vardık . Bu bir gönül işi oldu ?

Zafer- Bir kere, rica ederin, gönül lafını geç? Bilirsin ki ben loloya gelir kadın değilim .

O ’hız. belki biraz da tahrik etmek isteyen bir eda ile- Yani, Münevver "Hanımın hala sevİlebi eeeŞini kabul etmiyor musun?

Zafer- Böyle bir Şey* söylemedim . Bu muhteremAhgnımefendiniı iki sınıf erkek tarafından hala arzu edilebileceği, hala sevile- bileceği fikrindeyim .

Oğuz- Yani? Zafer- pek

mera

iünovver * i beğenip isteyecek erkeklerin küçük bir bir kısmı, yaşını başını almışken torunu yerinde m a düşmeyen. Kendine denk olanını isteyenlerdir

zatlar için Münevver Hanım tam kadındır, hatta¿ neme lazım, kısmı

piliç

fevkalade kadındır. Sonra, anası ninesi yerindekilere gönül veren toy delikanlılar da kendisine aylık-be-H*yabilirler. Bgnat senin gibi malın çözleri? (Oğuz mağrur bir eda ile güler.) lafın sonu gelmeden öyle böbürlenme, biraz sabret? senin gibi malın gözleri de, hatta daha feci şekilde tepe taklak olurlar. Ama sîzleri başka çeşit kadınlar yere serer .

Oğuz, gülerek- Nasıl Kadınlarmış onlar? Merak ettim .

halt edememişlerdir . ilk fırsatta size takarlar. Yahut ki, çirkin çirkefine her şeyini bile bile tutup İmi köle o l u s u n u z . 0 za an da günün birinde ya kendisini biçaklar, yahut K -alisi tara ın an bıçaklanır, velhasıl ya mezarlı-ı ya hapishaneyi boylarsınız .

Oğuz- Peki, her şeyi bu kadar derinden görüp anlıyorsun da benim hesabımı neden farketmedin?

Zafer- Parketısediğlmi sana kim söyledi, İki gözüm? Mükem­ mel farkettira ama, hesabının fos çıkacağından emenim .

Oğuz- Hesabım ne, sorabilir miyim ?

Zafer- Ayol, senin hesabını gözü benimki kadar keskin ol- mayan b i S farkedebîlir . Paraya dair en küçük imayı ağzına almıyoı

(18)

-16

dehşetli bir şekilde tutkun, faziletli delikanlı rolü oynuyorsun. Plânın kadını kocasından boşatıp almak, kıskıvrak banladıktan sonra elinde avcunda ne varsa yiyip bitirmek...nihayet, daha sonra da belinin ortasına bir tekme atmak?

Oğuz- Yook, b u k a d a n mübalağa artıkî Hesabım kocasiyle bera­ ber döndürdükleri dalaverelerden hasıl olma servetini paylaşmaktan ibarettir? Fakat son meteliğine kadar yedikten sonra beline bir tekme atıp (hafifçe gülerek) kendisini sefalet uçurumlarıha fırlat­ mayı düşündü" im yok?

Zafer- Farzedelim ki kısmen günahına girmiş olayım. Tahmin­ lerimin ilk kısmı harfi harfine doğru ya?

Oğuz- öyle olsun.

Zafer- Öyle olsun değil, öyle? İşte ben de plânın bu kısmını pek kusurlu, pek bozuk buluyorum . Yajji, se in anlıyacağın, Münevver Hasımın kocasından ayrılacağına ihtimal veremiyorum .

Oğuz, Zaferdin önüne gelir, sağda# soldan kendini gösterir­ imden, uğr nda çılgınlıklar yapılmasına Layık bir delikanlı değil miyim ?

Zafer, omuzlarını sllker- 01 veya olma, bu kadın ancak sana varınca safanı sürecek değil ki çılgınlıklar yapılmaya mecburiyet duysun? Haftada üç dört kere, hem de bedava tarafından seni işte tepe tepe kullanıyor. Ou halde lüksünü, dekorunu, hayatiran nizamı­ nı* ne diye bozsun? Herifle çevireceği yeni dolaplardan niçin vaz geç­ sin? Sana hükmederken senin hükmün altına niçin girsin? Kendisinin ilk gönül eğlandİrdlği delikanlı olduğunu da iddia edemezsin i

Oğuz- Ben edemem ama, o ediyor?

Zafer- Sen de bunu kabul ediyor musun?

Oğuz- Etmiyorum. Ancak ciddi şekilde ilk sevdi"! erkek oldu­ ğumdan eminim .

Zafer- Güleyim barij ayol d ü n y a d a s e n d e n önce hiç kimseyi sevmedim?” demekten* kolay laf; müptezel laf var mıdır?

Oğuz- '• ubaekak ki yoktur. Fakat Münevver»in hakikaten sev­ diği ilk erkek olduğuma bu cümleyi sık sık tekrarladığı için değil, bazı başka sözlerinden dolayı eminim .

AZafer- Harı kırkını aşkın, ömrü al sevda, ver sevda geçmiş, sen hâla sevilen ilk erkek*»« olmaktan bahsediyorsun?

Oğuz- Peki, bir tenzilât da£a: vaktiyle başkalarını da sev­ miştir, fakat simdi bana karşı ciddi bir aşk beslediğinden, beni evvelce hiç kimse işin duymamış olduğu bir aşkla sevdiğinden emi­ nim, Buna bazı sözlerinden dolayı hükmediyorum .

Zafer- Neymiş bu bazı sözler ?

Oğuz- Sürdüğü hayata benimle tanıştıktan sonra artık taham­ mül edemlyeceğini, kocasından ayrılıp benimle evlenerek sakin ve temiz bir' ömür sürmek istediğini söyliyor .

(19)

-17-Zafer- Dilin kemiği yokya, böyle söyleyivermiş: bu da büyük bir şey ifade etmez!

Oğuz- Evet ama, aşk sahnelerinin ateşini artırmak üzere o sahneler esnasında söylediği takdirde etmez. Ama eğer ateşler sönüp kanapede yanyana oturduğu sırada bu sözler ağır ağır, adeta isten­ meye istenmeye söylenirse?

(Zaferde

tasdik gden bir nal görünmez). Hatta, kadın harekete geçip bu kararını katı bir eda ile kocasına da

bildirirse?

ZaTer, yerinde biraz doğrulur- Hu son vaziyette fikrim deği­ şebilir. (Bir saniye sonra) Yani Münevver Hanım böyle bir kararı Şakir Beye bildirdi mi ?

Oğuz- îki gün evvel.

Zafer- Netice? Herif razı oluyor rau? Oğuz- İşin pazarlığındalar .

Zafer- lie demek o?

Oğuz- *7e demek olduğu şu ki, mal taksini raünakaşalarıYapılı- yjr . Aynı zamanda karıkoca yeni bir karışık iş peşindeler . Bunun karını da ele geçirip öyle ayrılacak!

Zafer,gülerek- Mahbubenişin sisinle sürece -i tertemiz ulvî hayata elinde bir bavul atıkla gelmesinde İsrar etmiyorsun demek!

Ovuş- Hayır, fazilet ve feragati her İlcimiz de o kadar uzak­ lara götürmüyoruz.

Zafer- Peki, karınır; şahsî serveti ne ? Oğuz- bir kere bir a p a r t m a n ı var.

Zafer» istihfaflı - Malum: a a apartiman fevkalâde bir şey değil, Dyrt dairelik. Birinde de oturacaksınız .

Oğuz- 3ankada nakti var. Zafer- Hekadar?

Oğuz- Y ü z on bin diye tahkik ettim. Zafer- Beş yüz bin bile d e "il i

Oğuz- Kürklerle elmaslar var. A p a r t m a n ı n eşyasından Bir kısmını da tabii pek kıymetli alır .

(Zafer oturduşu koltuktan kalkmaya hazırlanır). Emniyetinizi kazanmış bulunduğunu görüyorum .

Zafer- Yarı yarıya! Neticeden henüz temamile emin değilim doğrusu . 3e s parasızım diye ettiğim yemine inandığım için de

rikkate golip işte şu kadarcık bir ikramda bulunuyorum . (Cüzdanın­ dan bir kaç ellilik çıkarıp uzatır.)

Oğuz- Teşekkürler. Az veren candan verirmiş!

(20)

ebedi olacakını zannetme* Şayet bu boşanma-varma prolesi suya düşer­ se, tavsiye ederim, parayı istihkar eden elmas kalpli genç rolünü bırak da kendine aylık bağlat . Aksi takdirde, sana elinde bir küçük bavulla a p a r t m a n d a n ayrılmak görünür . Bak, açık söyliyorum, meğer ki...

Oğuz, çapkın ve pişkin bir bakışla, kadını süzerek- Meğer ki? Zafer, bir sükûttan sonra, gayet rahat bir hayasızlık içinde- îşte meğer kil

Oğuz, gülerek- Celalciğim yürüdü mü, yürümek

üzere mi?

Zafer- Böyle bir şey söyleme ■ im. Sade saadeti

semasının

üst

derecelerinde uçmuyorum i (kalkar) îte ise, aramızdaki

mütareke

bir müddet daha devam etsin bakalım! Oğuz, nazik- Teşrif mi?

Zafer- Geç bile kaldım: Uğrayacağı* yerler çok! Esasen, muhterem sevgilinizle karşılaşmak hevesinde de değilim •

Oğuzy Böyle bir tehlike yok: en as bir saat

sonra gelecek.

Zafer- Belli olmaz, sabırsızlık nazlımı daha

evvel

damlamaya da sevk edebilir . (Birlikte çıkmak arzusunu gösteren Oğuz'a) yok, teşyi külfetine girme! (Müstehzi ve belki kıskanç gülerek)

sen şöyle

şezlonga uzan: gerdanın biraz daha açılmış, saçların biraz daha

dağılmış bir halde, en cazibeli ve dayanılmaz bir manzara

içinde Ken­

disini beklemeğe koyul!

Kadın çıkar. Oğuz gayrı ihtiyarî n a s i h a t i m j î

inler.

Onun tarif ettiği tavru takınır . Yani şezlonga uzanır,

göşsünü biraz

açar, saclarını bir eliyle karıştırır. Sonra, dudaklarında

kendi

kend [slyıe g ;İGnon bir gülıtc^€iri8 olup • 0nıuz \ k n doğrulup bir gazete alır, bu gazeteyi okumaya koyulur. Bu sırada,

kıyafeti

apar timanın kapıcısı olduğu hissini veren bir adam içeri

girer .

İkinci Meclis

0 “uz,KapiGi .

Oğuz, kapıcı içeri girince doğrularak- Ne var? (Adam kartı uzatırken)"Kim o, Ne diye sormadın?

Kapıcı- Adını okuyun hele!

Oğuz okuyunca uzun bir ıslık çalar.(vay canına!) gibilerden bir ıslık.

Kapıcı, daha dönmedi gii) ta bekliyor!

ne derecede sa imi olduğu uaçlıul- Dışarıya çıutı,^ i" lafları yutmadı. Benimle beraber geldi:

Sahanlık-Üçüncü Meclis Evveİkiler, y akir Hakir, içeri girerek,

« n * — — *salonda1~ ^ u 7c* • **■— ! sahanlıkta değil,

yacımız yok, gidebilir jin.

tabii fcfcK ve gmin bir eda ile- Hatta (Pci; kısa bir s'¿kut. Kapıcıya) Sana

ihtl-

(21)

-19-gjbi*fcfci±xx±H değil mi Oğuz Beyefendi?

Oğuz, gayetle terbiyeli ve sakin bir eda ile- Hayır efendim, yok. (Kapıcı çıkar.)

Dördüncü Meclis Oğuz, Şakır

Şakir, etrafa göz gezdirdikten sonra- Tebrik ederim, garso­ niyeriniz hakikaten zarif bir şekilde döşenmiş!

Oğuz- İltifat buyuruyorsunuz.(Bir sükût) . Şakir- Biraz hayret etmiş gibi bir haliniz varí Oğuz- Ife yalan söyüveyim',’ evet .

Şakir- İhtimal ki şirini bekliyordunuz, bu cihetle hayretini' ze bir hayli endişe de katılıyor. (Oğuz cevap vermez.) Zaten kimseyi beklemiyorum deseniz de, salondaki hazırlıklar% güveylik rob dö şambr ve sırtınızdaki ipek pijama hem birini beklediğinizi, hem de gelecek misafirle pak içli dışlı olduğunuzu ha' ş v veriyor . Merak etmeyin, Çok kalacak değilim* Sizin vaktiniz şu anda kıyjetliyse benim ki daima kıymetlidir . v irmi dakika bana bol bol kafi . Bukadarlık bir zamanınızı bana verebilirsiniz, değil mi ?

Oğuz- Emredersiniz. Yirmi da, (müstehzi) hatta sohbetimden hazzederseniz kırk ta i

Şakir- Yirmi da ika kafi! (Bir l*hza sonra) Size bir tek­ lifte bulunmaya geldim .

Oğuz- Emir buyurun Beyefendi.

Şakir- Hissedarlarından olduğum bir bankada size ayda güztyi elli l i r a ’ile bir iş temin ettim . isterseniz hemen yarın başlaya­ bilirsiniz .

Oğuz- Alâkanıza cidden müteşekkirim, üe çare ki, ifadenizde hoşa gitmeyecek, endişe verici bir şekil, bir eda var!

Şakir- 'leymiş bu şekil ve eda?

Oğuz, yumuşak "/e nazik- Falan gün gidip aylığını al demiyor yarın gidip vazifene başla, buyuruyorsunuz. Bu sözden dörtvüz elli

liranın bir hizmet mukabilinde alınacağı anlaşılıyor, işte bunu seve medira î

Şakir- Ben bir devlet d e ü l i m ki mukabilinde hizmet görül­ mesi icabetmiyen, işi olmayan bir mevki ihsan edeyim . Ben size dürüst bir çalınmanın şart'olduğu, fakat bu şart yerine getirilince emin, İhsan edenin vücudiyle kaim olmayan bir şey teklif ediyorum . Size bundan fazlasını kimse temin etmez .

Oğuz- Beden? Blalem neler oluyor?

Şakir, gülerek- Anlaşıldı* ayda iki toplantısında esneyip uvuklanak üzere gidilen Meclisi idare azalıklarindan birini kendi­ nize münasip görüyorsunuz. Güzel ama, sabık mebus musunuz, vekil damadı mısınız? Bütün sıfatınız, devri çoktan geçmiş bir emekli

(22)

paganın ne derecede yakın veya uzak olduğu (ağır ağır) hatta doğru olup olmadıkı meçhul yeğeni!fi! Uydurma tarafından Avrupada yüksek tahsil etiketiniz bile yok! Sonra da dört yüz elli lirayı az bulup naz ediyorsunuz!

Oyuz- <\f buyurun, te «İn e t ti "iniz şey. sabahleyin en geç dokuzda iş başı, sonra, kısa bir öğle tatili müstesna, mütemadi bir çalışma, basan yediye kadar kafa patlatma değil mi ? Yılda da taş çatlasa bir ay izin!

Şakir- '.ivet, aynen ve harfiyyen böyle!

Oyuz- Jaz ettiğimi söylerken isabet buyurmadınız . Hayır, hiç naz e emiyorum, reddediyorum i

Şakir- Peki, bu sürdüğünüz hayatta daha ne kadar devam ede­ bilirsiniz?

Oğuz- Sürdüğüm ha/atta devan etmek güç bir iş değildir ki! Hemen hemen, öğleye İra dar uyur, yahut yatakta döne döne istirahat edersiniz. Öğleden itibaren de sağda solda dolaşıp yarenlik edilir* Sonra, akşama doğru, belki kafayı biraz tütsüler, parası bol bir hovarda ahbaba da rastlarsanız, sabahlara kadar zevkAve safa edersi.- niz! 3u canım hayatın ne zahmet ve eziyeti var ki ilanihaye sürdürU- lemesin ?

Şakir- Mükemmel ama, zengin ve hovarda ahbaplar nakadar çok olursa olsun, cepte gene bir miktar para lazımdır . Bu para ne­ reden bulunur?

Oğuz, omuzlarını silker- Onu bulmak ta pek büyük bir iş değildir . buluyoruz!

Şakir, baştan ayağa kadar delikanlıyı tetkik ettikten sonra Svet, şimdilik! ( P a r m a ğ ı m muhatabının yüzüne uzatarak) bu gür ve dalgalı saçlarınız seyrekleştikten, sonra* alev alev yanan bu siyah gözlerinizin p a r l a k l ı m geçtikten, bu güderi gibi deriniz gevşedik­ ten sonra muntazam bir isi olmadan yaşamanın pek büyük bir iş oldu­ ğunu anlarsınız . Öyle sanıyorum ki, kadınlar para verirken malın cinsine ve değerine kartı erkeklerden çok dikkatlidirler . Sizi daha nekadar zaman"satın alabilirler ? Almayacakları zaman ne yapacaksı­

nız ? "-'■'b,

Oğuz, dokunaklı- Dünyada dalavereli iş az mı?

Şakir, fevkalade

rahat-

öyle işler için zekâ ister

.

Siz ancak kendinizi kadınlara be 1 anditip onlar tarafından beslenmeği becerebilirsiniz! Kadınlar ise, dediğim gibi erkekleri ebediyen bezenmezler. Kaldı ki, sizin bu en parlak zamanınızda vaziyetiniz oek parlak değil: biliyorum, borç içindesiniz, süse düşkünlüğünüze rağmen, aylardan beri tek elbise de ya p t ı r a n m ı ş s ı n ı z !

Oğuz, gülerek- Mühim, pek mühim meşguliyetleriniz arasında nelere dikkat buyurmuşsunuz, neleri tahkik etmişsiniz! 3vet, borcum var. Yeni 'elbise yaptırmak ta şöyle dursun, hatta bir tki x ufak tefeği satmak zorunda kaldım .

Şakir- Fakat hayatınızı şerefle kazanmayı gene reddediyor­ sunuz . Şairane konuşursak, kendinizi bir yaprak gibi rüzgarlara mı tevdi edeceksiniz?

(23)

Ofuz- Belki evet, bel1'! hay iri

Şakir- Aldanmıyor sam, bu vaktiyle Darülbedayide oynanan bir İtalyan piyesinin adıdır!'

O'hız- Şairane konuşmanıza edebiyat tarafından bir m u k a ' d e ­ de bulundun , Bunun, bir roman Is^i o l d u y m vı da hemen hemen eminim,

(gülerek) kırk yılda bir benim de bir kitap yahut da bir piyes adını belleyeceğim tutmasın tnı ?

v3İ:ir, birden sert- Yani karımı alacaksınız ve bu sayede

tembel, tembel, yan gelip yaşıyacaksınız!

Oyuz- biraz çiy bir şekilde konuşmadığınızdan emin misiniz Beyefendi ?

Şakir- Vaktim kıymetlidir ve lâfı uzattık . Deminki tekli­ fimde sarini İdim . Ama tabiidir ki, sizi kurtarmak isterken aynı zamanda...

)guz, sözünü keserek- matta bilhassa...

r-.kir- Evet, hatta bilhassa kendi menfaatini dünündün . mu işi kabul edince hüküm altına girer, dizer taraftan g-^ndüzleri bgnkâdan ayrılmamaya mecbur olurdunuz . Yani aşıkane mülakatlarınızı kesmeseniz*de seyrekleştir irdiniz . Dahası var: küçük memur hüviye­ tinizle. küçük hesaplarınız ve endişelerinizle cazibenizi kaybedebi­ lir, yürütülebilirdiniz . Yahut bir kere aylık almanın, iyi kötü muamyen gelirin tadını alınca beni deha çok memnun etmek hevesine diişer, hele bir zam karşısında büsbütün gevşeyip bu münasebete kendi kendinişe son verirdiniz . Fakat ne yapalım, kabul etmiyorsunuz . (Bir sükut) Reddinizde katimlslniz?

Oğuz- Arzet tim ya!

Şakir- Aylı ;ınız biraz aha yükseltilse e mi?

Oyuz- Ooo, Degorinin tasdik edildi :ini görerek iftihar ediyorum. (3ir saniye sonra) Maaşım arttırılmak istense tereddüde düşebilirim •

Şakir- Sonra da kabul mü edersiniz ? Oğuz- Hayır, sonra gene reddederim î Şakir- Tuhaf şeyi

byıız- deden tuhaf olsun! Sabahları gözlgrimin ç a p a ğ ı m sil­ meden bankaya koşup akşam^ kadar çalışınca, her an emre müheyya bir halele bulunmayınca, zatı alinizin de haber verdiğiniz gibi cazibe mi tamamen kaybederim, benden bıkılır, bana yol verilir , rinlbuıi, banka mı, şirket mi işte orasını da memnun edemiyeee im yyzcîe yüz muhakkaktır . Bir memurun katlanmak zorunda ^ m l u n d u n u felaketlere dinili sıkıp »*m m - katlansam bile o karışık hes-p i lerini nasıl anlayıp kıvırabileyim? Velhasıl, hususi, samimi hiz etim son bul cu­

ra anda, bankadan da bana pir sepet havası

çalınır,

tamamiyle ortana kalırım . Zatı aliniz ‘e halime kahkahalarla gülersiniz; o l

delikanlı, V k a l ı m Iramda nasıl oynuyorsun!" buyurursunuz . (Bir su­ kuttan sonra, alaylı) Basıl, ufukları seyredir- im, istikbalin uzak­ lıklarına nüfuz edişim fevkalade, deşil mi ?

(24)

Jakİr- Şu halde size yeni bir t ehil f te bulunayım* Her hangi bir işe girin demiyorum. Size çok h-ha kısa ve miracınıza galiba pek uygun gelecek bir teklifte bulunaca"cm; bu münasebeti ke­ ser, ve kendisini sevmediğinizi en a£i ve ağır bir şekilde -bundan sonra yüzy'.ize gelmeğe bilo artık 1 -:nn kırukmıyan bir şekilde sevgi­ linize bildirirsiniz • Yani, le'Ul ussu' yuvalar ioıruak, biat ta ırada bir burada birle,y.ıo e l c y a c a k . tu bu sekle girer girmez size on iki bin lira.

Oyuz- h m c r e d d e d i y o r ' ç ü n k ü beni, planın heba karlı .

Şaki

.no kamım

Oğuz- Ben kani d e Hilira ; 7"eşele de beni kani o r r ı do'il -'i? bakir- Maddeleri birer birer tesbit edelim . Almak İstediğini zenginliğine tana ettiğiniz hanımın bankadaki nakti milyonlar delil­ dir, hatta yarım M.İyon değildir, bundan da^azdır .

Oğuz- üe kadar olduğunu biliyorum • Istelik bir a t a r t m a n ı d s bulundu :u meçhulü® değil .

akir- Dört dairelik. Birinde oturarak ötekileri kiraya vereceksiniz . Üçünden alacağınız kira ve banka faiziyle lüks bir hayat süremezsiniz . ^lîidsrocaciasaûçTracExitf3arrıra[•:hscnkaxfetiztyi*

Oğuz- Hareminizin kürkleri ve elmasları da iyi bir şekilde satılırsa bir servet tutar .

an hırsızlı

SStl.LâCâiC*

duiu

a m

«

a

-

j

-

v

-

jl

» -

ı

ı

on*vv>

v

aw*

uiiuuuj

.

,-atı.*

Size bir kere şunu haber vereyi- ki, Münevver nakdini elinize tv?» edecek, hazır parası tükendikten sonra da tapu dairesine gidip apartı­ na ıı m elden çıkaracak kadın leğ ildir . -ie sitenizin arkasından h&'lkl çelır .1 :in İlk belirdiği anda, ölecek şekilde aşık olsa bile aşkını çiğner ve sisi kovar?

Oğuz- Bu biraz da benim hünerime bağlı. Ama bu kadar korkunç tasavvurları bana hak ız yöre maladiyorsunuz. Olsa olsa rahat yaşamak, Münevver Hanımın bütün gelirini İstirahatimin teminine tahsis etmek istiyorum .

bakir- Yani onun için bütan gaye, tekmil saadet sise cari­ yelik etmek olacak, değil rai ? Siz d işarda onun paresiyle keyfederken o hep evde kalacak, yorulup ve inayet edip dönece iniz zaman dia

karsınızda adeta divan duracak, emirlerinizi bekliyecek, öyle mi ? (Sesi daha dik) Size varmak için terkettiği muhteşem bir hayatı o h.iç araraıyacak (lirden sesi titrer.) bu muhteşem hayatı "emin etmiş olan yirmi yıllık kocasını hiç özlemiyocek öyle mi ?

Oğuz, bu son cümleye mukabele eder- Hor halde kocasına küçük bir muhabbeti bulunduğunu farkefcmedimî olsun hatırladığını hissetmedim?

, o yirmi yıllık Sizi bir kere

fakir- Bu bir şey ifade etmez. Çünkü siz henüz muvakkatsiniz, muvakkat olan şeylere ise fazla kıymet verilir. Ben aradan çıkıp

siz daimî olduğunuz zaman mukayeselere girişecek, bu mukayeseler te daima lehinizde çıkmıyaçaktı* , Siz hakiki çehrenizle paraf diye

karşısına dikildiğiniz zaman, kendini bütün güzelliğine ve gençliğine sahip sa v u bir kadın...

Referanslar

Benzer Belgeler

Disklerin daha d›fl bölgeleriy- se, New Mexico’da da bulunan VLA radyo teleskop sisteminin daha güçlü versiyonu olacak EVLA (Expanded Very Large Array,

Tablo 1’de öğrencilerin izleme dönemindeki genel vücut hijyeni ile ilgili sorunlarına bakıldığında, saçta kepeklenme, saçların, burnun, kulakların, ellerin, ayakların

.Kendisi eve gitmek ıçuı çırpmı­ yor. Fakat elbiselerinin dahi bu­ rada olmadığını görünce deliye dö nüyor. Yoksa eşinin vefatını ve hacir altına

Öğrencilerden, farklı çalışma grupları oluşturularak, mevcut fiziksel aktivite merkezinin iyileştirilmesi için önerilerinin tespiti, yeni bir merkez tasarımı

Sahilde, limana nâzır bir yarımada üzerinde inşa edilecek olan tiyatro binası, yepyeni bir mimarî anlayışa göre tanzim edilmiş, yan yana iki tiyatro salonunu havidir..

Nahid Sırrı Örik toplumun en küçük yapısı olan aileyi Kıskanmak, Yıldız Olmak Kolay Mı?, Tersine Giden Yol, Gece Olmadan, Sultan Hamid Düşerken,

Son yıllarda Kimya Mühendisliği odası ta- rafından tertiplenmiş olan Türkiye Kimya Mü- hendisliği Teknik kongreleri ve açılan Kimya Sanayi sergileri Kimya Yük.. Mühendislerinin

Ancak para, Enise Hanım için daha önemlidir; Cevat’la ilişkisi, kızını zengin aileye verme- sini engellemez.. Bir diğer gösterge de