• Sonuç bulunamadı

TC GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ. BİYOKİMYA (ECZ) ANABİLİM DALI BİTİRİLEN TEZLER LİSTESİ ve TEZ ÖZETLERİ ( )

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TC GAZİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ. BİYOKİMYA (ECZ) ANABİLİM DALI BİTİRİLEN TEZLER LİSTESİ ve TEZ ÖZETLERİ ( )"

Copied!
90
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

BİYOKİMYA (ECZ) ANABİLİM DALI

BİTİRİLEN TEZLER LİSTESİ ve

TEZ ÖZETLERİ (1990-2015)

(2)

2

BİYOKİMYA (ECZ) YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

ARŞİV NO ÖĞRENCİ ADI TEZ BAŞLIĞI DANIŞMAN MEZUNİYET

YILI

EBY-YL1 AYŞE

HACISALİHOĞLU

AKCİĞER VEYA PLEVRAYI TUTAN ÇEŞİTLİ HASTALIKLARDA SERUM TOTAL SİYALİK ASİT, LİPİD BAĞLI SİYALİK ASİT DÜZEYLERİ VE SERUM PROTEİN FRAKSİYONLARININ

DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1986

EBY-YL2 İSMAİL COŞAR ÇOCUKLUK YAŞ GRUBUNDA GÖRÜLEN LÖSEMİDE SERUM TOTAL PROTEİN VE FRAKSİYONLARI İLE TOTAL AMİNO ASİT NİTROJEN DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1986

EBY-YL3 ÜÇLER KISA ÇEŞİTLİ HASTALIKLARDA LÖKOSİT ALKALEN FOSFATAZ AKTİVİTESİ

Doç. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1988

EBY-YL4 BATUR BİNGÖL- ALDOZ REDÜKTAZ ENZİMİNİN SIĞIR

MERCEĞİNİN İZOLASYONU VE PÜRİFİKASYONU

Doç. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1990

EBY-YL5 COŞKUN YANIK DEĞİŞİK ATİVİTE GÖSTEREN KİŞİLERDE SERUM TOTAL KOLESTEROL, TOTAL LİPİD, TRİGLİSERİD, HDL - KOLESTEROL, LDL - KOLESTEROL VE AÇLIK KAN ŞEKERİ DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1992

EBY-YL6 SEVGİ YARDIM AKUT MİYOKARD ENFAKTÜS ATEROSKLEROTİK KALP HASTALIKLARINDA SERUM β - KAROTEN DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. MERAL TORUN

1992

EBY-YL7 SALİHA AKGÜL MEME KANSERLİ HASTALARDA SERUM LİPİD PARAMETRELERİ VE α-TOKOFEROL ( VİTAMİN E ) DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. MERAL TORUN

1993

EBY-YL8 NİGAR AVCI ÇEŞİTLİ KALP-DAMAR HASTALIKLARINDA SERUM VİTAMİN E (TOTAL TOKOFEROL) DÜZEYLERİNİN SERUM LİPOPROTEİN DÜZEYLERİYLE KARŞILAŞTIRILARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. MERAL TORUN

1994

EBY-YL9 MELİH YAŞAR AKCİĞER KANSERLİ HASTALARDA SERUM ve LÖKÖSİT ASKORBİK ASİT MİKTAR TAYİNİ

Doç. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1994

EBY-YL10 AYMELEK (TÜRKELİ) GÖNENÇ

MEME KANSERİ VAKALARINDA MALONDİALDEHİT (MDA) TAYİNİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1994

EBY-YL11 YEŞİM ÖZKAN AKCİĞER KANSERLİ HASTALARDA LİPİD PEROKSİDASYONU

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1995

EBY-YL12 SUAT GÜNEŞ ZOCOR R (SİMVASTATİN) + ALAN ATEROSKLEROZLU HASTALARDA TOTAL KOLESTROL, HDL, KOLESTROL VE TRİGLİSERİD DÜZEYLERİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1995

EBY-YL13 C.FÜSUN TOSUN RİTODRİN İLE Ca++ KANAL BLOKERLERİNİN, TOKOLİTİK ETKİLERİNİN, SERUM ESTRADİOL ve PROGESTERON DÜZEYLERİ ÜZERİNDEN

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1995

(3)

3 KARŞILAŞTIRILMASI

EBY-YL14 MUSTAFA SERTAÇ SOLAK

BAŞ BOYUN BÖLGESİ KANSER VAKALARINDA SERUM (veya PLAZMA) DA AKUT FAZ REAKTANLARI, VİTAMİN E ve

MALONDİALDEHİT (MDA) DÜZEYLERİNİN SAPTANMASI

Doç. Dr. MERAL TORUN

1995

EBY-YL15 AYSUN BOZKIR AKCİĞER KANSERLİ HASTALARDA YÜKSEK BASINÇLI SIVI KROMATOGRAFİSİ (HPLC) İLE SERUM ASKORBİK ASİT ve ÜRİK ASİT TAYİNİ

Doç. Dr. MERAL TORUN

1996

EBY-YL16 GÜLEN DİZDAR TİP I ve TİP II DİABETES MELLİTUSLU HASTALARDA BÖBREKLERDEKİ TÜBÜLER FONKSİYON BOZUKLUĞUNUN BİR GÖSTERGESİ OLARAK KOLİNESTERAZ (ChE) MİKTARININ SAPTANMASI

Prof. Dr. MERAL TORUN

1996

EBY-YL17 CEMAL CAN HİPERLİPİDEMİ TEŞHİSLİ HASTALARDA SİMVASTİN'İN KAN LİPİDLERİ ÜZERİNE ETKİLERİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1997

EBY-YL18 TÜNAY KARABIYIK (ŞENTÜRK)

HİPERTİROİD'Lİ HASTALARIN SERUM APOLİPOPROTEİN A-I, A-II, B, T3, T4,

TRİGLİSERİD, KOLESTEROL DEĞERLERİ İLE LİPİD ELEKTROFOREZ FRAKSİYONLARI

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1997

EBY-YL19 EMİNE (TÜRK) KÖKSALDI

AKUT İNMEDE SERUM ve BEYİN OMURİLİK SIVISINDA ESER ELEMENTLERİN İNCELENMESİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

1997

EBY-YL20 ERDAL HACALOĞLU LÖSEMİLİ HASTALARIN SERUM TOTAL PROTEİN MİKTARLARI ve ELEKTROFORETİK OLARAK SAPTANAN PROTEİN FRAKSİYONLARI İLE SERUM TOTAL KOLESTEROL ve TRİGLİSERİD MİKTARLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1998

EBY-YL21 AYHAN ONAT HİPERTİROİD’Lİ ve HİPOTİROİD’Lİ HASTALARIN KLİNİK YÖNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ ve TİROİD HASTALIĞININ TÜRKİYE’DEKİ YERİ ve ÖNEMİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

1998

EBY-YL22 AFİTAP SARIOĞLU MEME KANSERLİ HASTALARDA SERUM B- KAROTEN DÜZEYLERİNİN YÜKSEK BASINÇLI SIVI KROMATOGRAFİSİ (HPLC) İLE ÖLÇÜLMESİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

1998

EBY-YL23 FÜSUN ATAOĞLU MENAPOZ DÖNEMİNDEKİ KADINLARIN HORMON REPLASMAN TEDAVİSİNE (HRT) BAŞLANMADAN ÖNCEKİ ve TEDAVİ SONRASINDAKİ SERUM LİPİD, ALKALEN FOSFATAZ ve KALSİYUM DEĞERLERİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

1999

EBY-YL24 SEMA BOZALİOĞLU HEMODİYALİZ HASTALARINDA ÇİNKO DÜZEYİ ve İMMÜN CEVAP

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1999

EBY-YL25 ALPER BAYKAL ANTİDİYABETİK KULLANAN ŞEKER

HASTALARNIN SERBEST ECZACILIK YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

2002

EBY-YL26 CENGİZ KARDEŞ İÇ ANADOLU BÖLGESİNDEKİ (AKSARAY- ORTAKÖY) KİŞİLERDE SİGARA İÇİMİNİN SERUM LİPİD PROFİLİ ÜZERİNE ETKİSİNİN

İNCELENMESİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

2003

(4)

4 PEROKSİDASYONU

EBY-YL28 ESRA YILMAZER KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ OLAN HEMODİYALİZ HASTALARINDA ANEMİNİN BİYOKİMYASAL OLARAK İNCELENMESİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

2003

EBY-YL29 DERYA ERTEN MEME KANSERLİ HASTALARDA SERUM TOTAL ANTİOKSİDAN KAPASİTE, MALONDİALDEHİT ve LİPİD HİDROPEROKSİT DÜZEYLERİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

2004

EBY-YL30 MAHMUT ÖZHAN ARSLAN

SERBEST ECZACILIK YÖNÜNDEN HİPERLİPİDEMİ TEŞHİSLİ HASTALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

2005

EBY-YL31 EMEL ÇALIŞKAN CAN

AKCİĞER KANSERLİ HASTALARDA OKSİDATİF DNA HASARLI, LİPİD PEROKSİDASYONU VE ANTİOKSİDAN İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ

Yrd. Doç. Dr. SEVGİ YARDIM AKAYDIN

2006

EBY-YL32 VOLKAN YETKİN SERBEST ECZACILIK YÖNÜNDEN HİPERTANSİYON HASTALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

2006

EBY-YL33 SEÇİL KASAP MİYOKARDİYAL HASARIN MARKERLERİ OLARAK TROPONİN T,KREATİN KİNAZ MB, C – REAKTİF PROTEİN, NT – PROBNP VE OKSİDATİF STRESİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yrd. Doç. Dr.

AYMELEK GÖNENÇ 2006

EBY-YL34 SENA IRMAK KARDİYOVASKÜLER SİSTEM HASTALIKLARINDA OKSİDATİF STRES VE LİPİD PROFİLLERİNİN İNCELENMESİ

Yrd. Doç. Dr.

AYMELEK GÖNENÇ

2008

EBY-YL35 FIRAT GÖKALP AĞIR OBSTRÜKTİF UYKU APNELİ HASTALARDA OKSİDATİF STRES İNFLAMASYON İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ

Doç. Dr. SEVGİ AKAYDIN

2008

EBY-YL36 GÜRAY METE RAMATOİD ARTRİTTE TRİPTOFAN YIKIMI VE İMMÜN AKTİVİTE İLİŞKİSİ

Doç. Dr. YEŞİM ÖZKAN

2009

EBY-YL37 AYLİN ALTINAY ATEROSKLEROTİK OLGULARDA OKSİDE LDL‘NİN HOMOSİSTEİN TİYOLAKTONAZ ENZİM AKTİVİTESİYLE İLİŞKİSİ

Doç. Dr. YEŞİM ÖZKAN

2009

EBY-YL38 ŞURA ESRA ALTINKAYNAK

TİP 2 DİABETES MELLİTUS’LU HASTALARDA ROSİGLİTAZON VEYA METFORMİN TEDAVİSİNİN LEPTİN, TOTAL ANTİOKSİDAN KAPASİTE, SÜPEROKSİT DİSMUTAZ, PARAOKSONAZ VE LİPİD PEROKSİDASYONU ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN İNCELENMESİ

Doç. Dr. AYMELEK GÖNENÇ

2009

EBY-YL39 ESER ÇAKMAK OBSTİRÜKTİF UYKU APNE SENDROMUNDA NİTROTİROZİN DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

Doç. Dr. SEVGİ AKAYDIN

2010

EBY-YL40 BURCU BABA KANSERLİ HASTALARDA OKSİDATİF PROTEİN HASARI

Yrd. Doç. Dr. AYSUN HACIŞEVKİ

2010

EBY-YL41 SALİM BOZDAĞ METABOLİK SENDROMLU KİŞİLERDE GAMA GLUTAMİL TRANSFERAZIN OKSİDATİF STRES İLİŞKİSİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

2010

(5)

5 EBY-YL42 ECE MİSER

SALİHOĞLU

ÇEŞİTLİ BİTKİSEL HALK İLAÇLARININ ANTİOKSİDAN AKTİVİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. SEVGİ AKAYDIN

2011

EBY-YL43 HANDE BAYAMLIOĞLU

HİPERLİPİDEMİDE SERUM ADİPONEKTİN DÜZEYLERİ İLE OKSİDATİF STRES ARASINDAKİ İLİŞKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. AYMELEK GÖNENÇ

2012

EBY-YL44 OSMAN EMRE İNSELÖZ

AKCİĞER KANSERİ HASTALARDA 3-

NİTROTİROZİN DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

Doç. Dr. SEVGİ AKAYDIN

2012

EBY-YL45 SİNEM GÜLDAL YETİŞKİNLERDE TAYİN EDİLEN BAZI KAN PARAMETRELERİNİN, BESLENME

ALIŞKANLIKLARI VE BİLGİ DÜZEYLERİ İLE OLAN İLİŞKİSİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

2012

EBY-YL46 NESLİHAN BOSTANCI EKER

ÜLSERATİF KOLİT HAYVAN MODELİNDE İNDOLAMİN 2,3- DİOKSİJENAZ ENZİM AKTİVİTESİNİN İNCELENMESİ

Doç. Dr. YEŞİM ÖZKAN

2012

EBY-YL47 ÇAĞLA EMİRAL KANSERDE HINT 1 GEN EKSPRESYON ANALİZİ Doç. Dr. SEVGİ YARDIM AKAYDIN

2012

EBY-YL48 ASLIHAN PEKEL İN VİTRO FERTİLİZASYON (IVF) HASTALARINDA SERUM VE FOLİKÜLER SIVIDA SOLÜBL FAS, SOLÜBL FAS LİGAND VE OKSİDATİF STRES BİOMARKERLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. AYMELEK GÖNENÇ

2013

EBY-YL49 HÜSEYİN KARACAN OKSİDATİF STRES BELİRTEÇLERİNDEN AOPP, AGE VE ADİPONEKTİN'İN PREDİYABETİK HASTALARIN DİYABETİK KOMPLİKASYON TANISINDA ERKEN BELİRTEÇ OLUP OLAMAYACAĞININ İNCELENMESİ

Yrd. Doç. Dr. AYSUN HACIŞEVKİ

2013

EBY-YL50 ALİ ERKAN AŞÇI KADINLARDA OVER KANSERİDE OKSİDATİF STRESİN ETKİLERİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

2013

EBY-YL51 MEHTAP ŞAHİN MEME KANSERİNDE ANTİÖSTROJEN İLAÇLARIN HİPOKSİK KOŞULLARDA VEGF EKSPRESYONU ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Prof.Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

2014

EBY-YL52 ERDOĞAN ÇAYIR YAŞ VE KURU NANE BİTKİLERİNDE ANTİOKSİDAN AKTİVİTE TAYİNİ

Prof.Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

2014

EBY-YL53 CANHAN MERVE TOKAR

RENAL BOZUKLUKLARDA PROTEİN OKSİDASYONU

Yrd. Doç. Dr. AYSUN HACIŞEVKİ

2015

EBY-YL54 CEREN DEVİREN MİDE VE KOLOREKTAL KANSERDE GGT GEN EKSPRESYONLARI

Prof. Dr. SEVGİ AKAYDIN

2015

(6)

6

BİYOKİMYA (ECZ) DOKTORA PROGRAMI

ARŞİV NO ÖĞRENCİ ADI TEZ BAŞLIĞI DANIŞMAN MEZUNİYET

YILI

EBY-D1 TÜRKER KUTLUAY T HÜCRE YANITINDA SULFASALAZİNİN HÜCRE FONKSİYONU VE HABERLEŞME SİSTEMİ ÜZERİNE ETKİSİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1997

EBY-D2 SEVGİ (AKAYDIN) YARDIM

AKCİĞER KANSERİ VAKALARINDA ÜRİK ASİT- ALLANTOİN ORANININ POTANSİYEL MARKER OLARAK İNCELENMESİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

1999

EBY-D3 AYMELEK GÖNENÇ KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ OLAN HASTALARDA LİPİD PEROKSİDASYONU ve ANTİOKSİDAN SİSTEMLER

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

1999

EBY-D4 YEŞİM ÖZKAN ATEROSKLEROZDA BİR RİSK FAKTÖRÜ OLARAK TOTAL HOMOSİSTEİN DÜZEYLERİNİN ÖNEMİ

Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

2000

EBY-D5 AYSUN HACIŞEVKİ (BOZKIR)

KARARLI ve KARARSIZ ANJİNE PEKTORİS OLGULARINDA E VİTAMİNİ DESTEĞİ ÖNCESİ ve SONRASINDA SERUM/PLAZMA ALFA-

TOKOFEROL, ASKORBİK ASİT, BETA-KAROTEN, MALONDİALDEHİT ve NİTRİK OKSİT

DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Prof. Dr. MERAL TORUN

2001

EBY-D6 EMEL ÇALIŞKAN CAN

KANSERDE TELOMERAZ AKTİVİTESİNİN DÜZENLENMESİ

Doç. Dr. SEVGİ AKAYDIN

2012

EBY-D7 AYLİN SOYAĞIR KORONER ARTER HASTALIĞI OLGULARINDA VASKÜLER ENDOTELYAL GROWTH FAKTÖR (VEGF) POLİMORFİZMİNİN ARAŞTIRILMASI

Prof. Dr. MERAL TORUN

2014

EBY-D8 MAHMUT ÖZKAN ARSLAN

KANSERDE TRİPTOFAN KİNÜRENİN YOLAĞININ İNCELENMESİ

Prof. Dr. YEŞİM ÖZKAN

2014

(7)

7

YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

TEZ ÖZETLERİ (1990-2015)

(8)

8

Yazar A. COŞKUN YANIK

Danışman Doç. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

Tezin Başlığı DEĞİŞİK AKTİVİTE GÖSTEREN KİŞİLERDE SERUM TOTAL KOLESTEROL, TOTAL LİPİD, TRİGLİSERİD HDL-KOLESTEROL, LDL-KOLESTEROL VE AÇLIK KAN ŞEKERİ DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Dizin Kolesterol = Cholesterol ; Lipidler = Lipids ; Lipoproteinler-HDL-kolesterol = Lipoproteins- HDL-cholesterol ; Lipoproteinler-LDL-kolesterol = Lipoproteins-LDL-cholesterol ; Trigliseridler

= Triglycerides, 59 s.

Bu çalışmada Adalet Bakanlığı bünyesinde görev yapan 85 hakimin ve 61 hizmetli personelin serumlarında, total kolesterol, total lipid, trigliserid, HDL-kolesterol, LDL-kolesterol ve açlık kan sekeri (A.K.S.) düzeyleri tayin edildi. Bu iki grubun değerleri istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Hakimler grubunun total kolesterol, total lipid, LDL-kolesterol ve A.K.S. değerleri önemli ölçüde (p<0.05) yüksek bulundu. Bu iki grubun cinsiyete göre yapılan karşılaştırılmasında erkek bulgularının değerleri arasında istatistiksel bir anlam bulunamadı (p>0.05). Ancak kadın hakimlerin tüm parametreleri kadın hizmetli personele göre önemli derecede yüksek bulundu (p<0. 05).

Çalışmada, sigara içimine göre bulgular karşılaştırıldı. Sigara içen hakimlerde, total kolesterol, trigliserid, total lipid, LDL-kolesterol ve A.K.S. değerleri içmeyenlere göre anlamlı derecede yüksek (p<0.05) bulundu. Keza sigara içmeyenlerde HDL-kolesterol değeri, içenlere oranla anlamlı deredece (p<0.05) yüksek bulundu. Erkek hakimlerin sigara içimine göre bulguları değerlendirildiğinde, aynı parametre leri aynı derecede anlamlı bulundu. Kadın hakimlerin sigara içimine göre bulguları karşılaştırıldığında sadece HDL-kolesterol yönünden, sigara içmeyen kadın hakimlerin değeri, içenlere oranla anlamlı derecede yüksek (p<0.05) bulundu. Hizmetli personelin sigara içimine göre bulgularını karşılaştırıldığımızda, içenlerin total kolesterol, trigliserid, total lipid, LDL-kolesterol ve A.K.S.

değerleri, içmeyenlere göre anlamlı derecede (p<0.05) yüksek bulundu. Keza içmeyenlerde HDL-kolesterol değeri anlamlı derecede (p<0.05) yüksek bulundu. Erkek hizmetli personelin sigara içimine göre bulguları LDL-kolesterol dışında aynı şekilde anlamlı (p<0.05) bulundu. Ancak kadın hizmetli personelde sigara içimi yönünden anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Fiziksel aktivitenin lipid parametrelerini etkilediği sigara içiminin ise bu değerleri artırdığı belirlendi.

In this study, 85 judge's and 61 employeer's work in the justice ministry, plazmatotal cholesterol, total lipid, triglyceride, HDL-cholesterol, LDL-cholesterol, fasting blood glucose levels were determined. The levels of this two groups were compared statistically. Among the judge's total cholesterol, total lipid, LDL-cholesterol, fasting blood glucose levels were considerably high (p<0.05). According to the sex in this two groups, between male levels there was no statistically mean (p>0.05). But the female judge's all parameters were considerably high when compared with female employeer's (p<0.05). In the study, according to the smoking; judge's who smoke total cholesterol, triglyceride, total lipid, LDL-cholesterol, fasting blood glucose levels were considerably higher than judge's, who not smoke (p<0. 05). Among the male judge's according to the smoking all parameters were meaningful in same degrees. When the female judge's are compared according to the smoking, only HDL-cholesterol levels were considerably high among the female judges who not smoke (p<0.05). When the employeer's are compared according to the smoking, total cholesterol, triglyceride, total lipid, LDL- cholesterol, fasting blood glucose levels were considerably high among the smokers (p<0.05). But the HDL-cholesterol levels were considerably high among the who not smoke (p<0.05). According to the smoking, male employeer's (Except LDL-cholesterol) levels were statistically meaningful (p<0.05).But the female employeer's levels were not statistically meaningful (p>0.05). In the study, that was found out; physycal activities have an effect on the lipid parameters and smoking has positive relation with this lipid parameters.

(9)

9

YÖK Tez No: 22374 Yüksek Lisans Tezi 1992

Yazar SEVGİ YARDIM

Danışman Doç. Dr. MERAL TORUN

Tezin Başlığı AKUT MİYOKARD ENFARKTÜS VE ATEROSKLEROTİK KALP HASTALARINDA SERUM BETA KAROTEN DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Dizin Ateroskleroz = Atherosclerosis ; Kalp hastalıkları = Heart diseases ; Karoten = Carotene ; Miyokard enfarktüsü = Myocardial infarction, 104 s.

Serbest oksijen radikalleri toksisitesinin, kanser ve kalp hastalığının en önemli sebebi olduğu üne sürülür. Serbest oksijen radikalleri lipid peroksidasyonuna neden olduklarından miyokard iskemisi ve enfarktüsünün patojenezinde önemli bir role sahiptirler. Son zamanlarda, β-karotenin özelllikle düsük kısmi oksijen basıncında, güçlü bir singlet oksijen bastırıcısı ve serbest radikal temizleyicisi olduğu öne sürülmüştür. Serum β-karoten düzeylerinin lipid peroksidasyonu ile ters ilişkili olması, β-karotenin antioksidan fonksiyonu olduğu düşüncesini destekler.

Çalışmamızda, total kardiyovaskliler hastalıkların (n=195), AMI'IU hastaların (n=68) ve aterosklerozlu hastaların (n=62) ve sağlıklı kontrollerin (n=100) β-karoten düzeyleri ölçüldü. Ortalama β-karoten düzeyleri, total kardiyovasküler hastalarda 82.2 pıg/dl, AMI'lü hastalarda 74.83 ng/dl, aterokslerozlu hastalarda 88.19 ng/dl ve kontrollerde 118.2 ng/dl olarak bulunmuştur, istatistiksel değerlendirmede, hastaların serum β-karoten düzeyleri kontrollerinkinden anlamlı derecede (p<0.05) düşük bulunmuştur. Hastaların ve kontrollerin serum β-karoten düzeyleri, yaş, cinsiyet ve sigara durumu gibi faktörlerle de karşılaştırıldı. Serum β-karoten düzeyleri ile bu faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler (p>0.05) bulunamamıştır.

Toxicity by oxygen free radicals has been suggested as a major cause of cancer and heart disease. Since the oxygen free radicals cause lipid peroxidation, they play an important role in the pathogenesis of myocardial ischemia and infarction. It is recently suggested that β-carotene is powerful quencher of singlet oxygen and scavenger of free radicals, especially at low partial oxygen pressure. Since β-carotene levels are inversely correlated to lipid peroxidation, this relationship supports the concept of an antioxidant function of β-carotene. In our study, serum β-carotene levels in total cardiovascular cases (n=195), AMI cases (n=68), atherosclerotic cases (n=62) and healthy controls (n=100) were measured. The mean values for β-carotene were found to be 82.2 ng/dl in total cases, 74. 83 ng/dl in AMI cases, 88.19 ng/dl in atherosclerotic cases and 118.2 ng/dl in controls. In statistical evaluation, β-carotene levels in cases are singif icantly lower than controls (p<0.05). Serum β-carotene levels in cases and controls were also compared with the factors such as age, sex and smoking status. Our data indicate that there are no apparent associations between serum β-carotene levels and these factors.

(10)

10

Yazar SALİHA AKGÜL

Danışman Doç. Dr. MERAL TORUN

Tezin Başlığı MEME KANSERLİ HASTALARDA SERUM LİPİD PARAMETRELERİ VE ALFA-TOKOFEROL (VİTAMİN E) DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Dizin Antioksidanlar = Antioxidants ; Hastalar = Patients ; Lipid peroksidasyonu = Lipid

peroxidation ; Meme neoplazmları = Breast neoplasms ; Neoplazmlar = Neoplasms ; Risk faktörleri = Risk factors ; Vitamin E = Vitamin E, 152 s.

Düşük serum veya plazma tokoferol seviyesi ile meme kanseri mortalitesi arasında korelasyon olduğu çeşitli epidemiyolojik çalışmalarla gösterilmiştir. Çalışmamızda, total meme kanserli hastaların (n=100) ve sağlıklı kontrollerin (n=70) Vitamin E düzeyleri ölçüldü. Ortalama Vitamin E düzeyleri, total meme kanserli hastalarda 0.44 mg/100 ml, kontrollerde 1.108 mg/100 ml olarak bulunmuştur. İstatistiksel değerlendirmede, serum Vitamin E düzeyleri kontrollerinkinden anlamlı derecede (p<0.05) düşük bulunmuştur. Hastaların ve kontrollerin serum Vitamin E düzeyleri yas, cinsiyet, menapozal durum, sigara içme durumu, beslenme alışkanlıkları, Quatelet indeksi (kg/m2) gibi faktörlerle de karşılaştırıldı.

Several recent publications establish an epidemio logic correlation between low serum or plasma tocopherol levels and mortality from breast cancer. In our study, serum α-tocopherol level in total breast cancer disease (n=100) and healty control (n=70) were measured. The mean values for α-tocopherol were found to be 0.44 mg/100 ml in total causes and 1.108 mg/100 ml in controls. In statistical evaluation, α-tocopherol levels in cases are significantly lower than controls (p<0.05). Serum α-tocopherol levels in cases and controls were also compared with the factors as age, sex, menopausal status, nutrition habits, Qualetelet index (kg/m2) and smoking status.

(11)

11

YÖK Tez No: 40735 Yüksek Lisans Tezi 1994

Yazar NİGAR AVCI

Danışman Doç. Dr. MERAL TORUN

Tezin Başlığı ÇEŞİTLİ KALP-DAMAR HASTALIKLARINDA SERUM VİTAMİN E (TOTAL TOKOFEROL) DÜZEYLERİNİN SERUM LİPOPROTEİN DÜZEYLERİYLE KARŞILAŞTIRILARAK

DEĞERLENDİRİLMESİ

Dizin Antioksidanlar = Antioxidants ; Kardiyovasküler hastalıklar = Cardiovascular diseases ; Risk faktörleri = Risk factors ; Serbest radikaller = Free radicals ; Vitamin E = Vitamin E, 119 s.

Vitamin E lipid fazda etkili olan en önemli anti-oksidandır ve doymamış yağ asitlerini peroksidasyondan korur.

Vitamin E başlıca atherojenik olan LDL-kolesterol oksidasyonunu indirgemesiyle KKH'ya karşı koruyucu olabilir. Bu çalışmada, total kardiyovasküler hastalıkların (n=62), AMI'li hastaların (n=31) atherosklerozlu hastaların (n=23), iskemili hastaların (n=8) ve sağlıklı kontrollerin (n=71) Vitamin E düzeyleri ölçüldü. Ortalama vitamin E düzeyleri, total kardiyovasküler hastalarda, 0.98 mg/dl, AMI'Ii hastalarda 0.97 mg/dl, atherosklerozlu hastalarda 1.00 mg/dl, iskemili hastalarda 1.00 mg/dl ve kontrollerde 1.12 mg/dl olarak bulundu. İstatistiksel değerlendirmede, Total hasta grubu Vitamin E düzeyi, kontrol grubu Vitamin E düzeyinden anlamlı şekilde düşük bulunmuştur (p<0.05).

AMI'li hastaların serum Vitamin E düzeyleri kontrollerinkinden anlamlı derecede (p<0.05) düşük bulunmuştur.

Hastaların ve kontrollerin serum Vitamin E düzeyleri; yaş, cinsiyet, sigara durumu, Quatelet indeks (kg/m2), alkol tüketimi, diyet alımı ve serum lipid parametrelerine göre karşılaştırıldı.

Vitamin E is the major antioxidant in the lipid phase and protects polyansaturated fatty acids from peroxidation.

Vitamin E, may protect against CVD by reducing the generation of oxidized low density lipoprotein (LDL) cholesterol a particularly atherogenic circulating lipid. In this study, serum Vitamin E levels in total cardiovascular cases (n=62), AMI cases (n=31), atherosclerotic cases (n=23), ischemia (n=8) and healthy controls (n=71) were measured. The mean values for vitamin E were found to be 0.98 mg/dl in total cases, 0.97 mg/dl AMI cases, 1.00 mg/dl in atherosclerotic cases, 1.00 mg/dl ischemia and 1.12 mg/dl controls. In statistical evaluation, vitamin E levels in total cardiovascular cases are significantyl lower than controls (p<0.05). Vitamin E levels in AMI cases are significantly lower than controls (p<0.05) serum Vitamin E levels in cases and controls were also compared with the factors such as; age, sex, smoking, status, Quatelet index (kg/m2), alcohol consumption, dieatary intake and serum lipid parameters.

(12)

12

Yazar MELİH YAŞAR

Danışman Doç. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

Tezin Başlığı AKCİĞER KANSERLİ HASTALARDA SERUM VE LÖKOSİT ASKORBİK ASİT MİKTAR TAYİNİ

Dizin Akciğer neoplazmları = Lung neoplasms ; Askorbik asit = Ascorbic acid ; Lökositler = Leukocytes ; Neoplazmlar = Neoplasms ; Serum = Serum, 61 s.

Bu çalışmada, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Kliniği ve Ankara Atatürk Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde akciğer kanseri tanısı konmuş 40 hastada ve sağlıklı 30 kişide serum askorbik asit ve lökosit askorbik asit düzeyleri tayin edildi. Bulgular istatistiksel olarak değerlendirildi. Akciğer kanserli hastaların saptanan serum askorbik asit değerleri (X=0.25) kontrol grubunun değerlerine göre (X=l.ll) anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.01). Keza hasta grubunda saptanan lökosit askorbik asit değerleri de (X=14.33) kontrol grubunun değerlerine göre (X=28.94) anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.01). Cinsiyete göre yapılan değerlendirmelerde erkek hastaların serum askorbik asit değerleri (X=0.27) erkek kontrollerin değerlerine göre (X=1.08) anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.01). Aynı şekilde erkek hastaların lökosit askorbik asit değerleri (X=15.16) kontrol değerlerine göre (X=28.47) anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.01). Kadın hastaların serum askorbik asit değerleri (X=0.24) de kontrole göre (X=1.14) anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.01). Keza lökosit askorbik asit değerleri (X=13.80) de kontrol değerlerine göre (X=29.41) anlamlı derecede düşüktü (p<0.01). Akciğer kanserli erkek ve kadın hastalar arasında serum askorbik asit ve lökosit askorbik asit yününden yapılan karşılaştırıma da anlamlı bir fark bulunamadı (p>0.01).

In this study the serum ascorbic acid and leucocyte ascorbic acid levels from 40 persons with lung cancer, who are given from the Ankara University Medicine Faculty Thoracic Disease Clinic and Ankara Atatürk Thoracic Disease Hospital, and 30 healthy persons were statistically evaluated. The values of serum ascorbic acid in persons with lung cancer (X=0.25) was lower than the values of the control group (X=l.ll) respectly (p<0.01). The levels of leucocyte ascorbic acid in persons with lung cancer (X=14.33) was lower, too than the levels of the control group (X=28.94) respectly (p<0.01). Another evaluation was based on sex, the serum ascorbic acid levels in men with lung cancer (X=0.27) was lower than the levels of the control group (X=1.08) respectly (p<0.01). The same was in the leucocyte ascorbic acid values, men with lung cancer had lower levels (X=15.16) than levels of the control group (X=28.47), respectly (p<0.01). In women with lung cancer the serum ascorbic acid levels (X=0.24) was lower than the levels of the control group (X=l. 14), respectly (p<0.01). The same was in the leucocyte ascorbic acid values of women with lung cancer, the levels (X= 13.80) were less than the levels of the control group (X=29.41), respectly (p<0.01). When men and women's serum ascorbic acid and leucocyte ascorbic acid values in lung cancer cases were evaluated, there was no significant difference in this study.

(13)

13

YÖK Tez No: 40582 Yüksek Lisans Tezi 1994

Yazar AYMELEK GÖNENÇ

Danışman Prof. Dr. BALKAN ŞİMŞEK

Tezin Başlığı MEME KANSERİ VAKALARINDA MALONDİALDEHİT (MDA) TAYİNİ

Dizin Lipid peroksidasyonu = Lipid peroxidation ; Malondialdehit = Malondialdehyde ; Meme neoplazmları = Breast neoplasms ; Serbest radikaller = Free radicals, 141 s.

Çalışmamızda meme kanseri teşhisi konulmuş 59 hasta birey ile 59 sağlıklı bireyin serum malondialdehit (MDA), kolesterol, trigliserit, Ürik asit ve albumin düzeyleri tayin edildi. Yaş, menopozal durum, menopoz yası, kuatelet indeksi (kg/m2), ilk doğum yaşı, bebek emzirme süresi, kalıtsal kanser anamnezi, metastaz, kemoterapi, sigara ve alkol kullanma alışkanlığı, diyet alışkanlığı ve yağ tüketimi gibi faktörlerin serum MDA düzeyleri üzerine olan etkisi istatistiksel olarak değerlendirildi. Hasta grubunun ortalama MDA düzeyi 6.81±1.32 nmol/mL olarak bulundu. Bu artış kontrol grubuna göre (ortalama 3.65+0.89 nmol/mL) istatistiksel olarak anlamlıdır. Yaş gruplarına göre yapılan değerlendirmede meme kanserli hastaların kontrollerine göre MDA düzeyleri yüksek bulundu.

Premenopozal ve postmenopozal hasta gruplarında da yüksek MDA düzeyleri belirlendi. İlk doğum yaşına göre de hasta gruplarında yüksek MDA düzeyleri belirlendi. Bebek emzirme süresinin MDA düzeylerine etkisi incelendiğinde hiç emzirmeyen hasta grubunun bebeğini 1 yıldan daha uzun süre emziren hasta grubuna göre daha düşük MDA düzeyine sahip olduğu bulundu. Bebeğini 6 ay emziren hasta grubunun da bebeğini 1 yıldan daha uzun süre emziren hasta grubuna göre daha düşük MDA düzeyine sahip olduğu bulundu. Sigara içme alışkanlığına göre meme kanserli hasta grubunda yüksek MDA düzeyleri belirlendi. Meme kanserli hastalarda yeşil, meyve ile beslenen hastaların hamurlu gıda ile beslenen hastalara göre anlamlı derecede düşük MDA düzeyleri belirlendi. Tüketilen yağ tiplerine göre hasta grubunun MDA düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamış, ancak hasta grubunda kontrollere göre yüksek MDA düzeyleri saptanmıştır. Meme kanserli hasta grubunun MDA düzeyleri ile kolesterol düzeyleri arasında (r=0.11) ve trigliserit düzeyleri arasında (r=0.23) ve MDA düzeyleri ile ürik asit düzeyleri arasında (r=-0.02) ve albumin düzeyleri arasında (r=0.06) korelasyon bulunmuştur.

In our study, serum malondialdehyde (MDA), cholesterol, triglyserides, uric acid and albumin levels of 59 patients who were diagnosed with breast cancer and 59 healthy people were measured. The effects of factors such as age, menopausal status, menopausal age, quetelet index (kg/m2), age at first birth, breast feeding, inherited cancer history, metastasis, chemotherapy, smoking and drinking habits, dietary habits, dietary fat consumption on serum MDA levels were evaluated statistically. The average MDA levels of the patient group was found as 6.81±1.32 nmol/mL. This increase is statistically meaningful according to control group (average 3.65±0.89 nmol/mL). In the evaluation carried out according to age groups MDA levels of patients with breast cancer were found higher than those of controls. In premenopausal and postmenopausal patient groups, high MDA levels were established. Also that according to age at first birth MDA levels of patients with breast cancer were found high. When the effects of period of breast feeding on MDA levels were examined, the patient group who has never breast feeding had a lower MDA levels compared with the patient who had breast feeding her infant more than 1 year. According to smoking habits, in the patient group with breast cancer, high MDA levels were established. In the patients who had breast cancer, the patient who were nourished with green-yellow vegetables and fruits, compared to patients who were nourished with pastry food had meaningfully low levels of MDA. There was not a meaningful relation among the MDA levels of the patient group according to the type of dietary fat consumed, however, in accordance with the controls, high MDA levels were established in the patient group. There was a correlation between MDA levels of patients with breast cancer and cholesterol and triglyserides levels (respectively r=0.11, r=0.23) and also between MDA levels and uric acid and albumin levels ( respectively r=-0.02, r=0.06).

(14)

14

Yazar YEŞİM ÖZKAN

Danışman Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

Tezin Başlığı AKCİĞER KANSERLİ HASTALARDA LİPİD PEROKSİDASYONU

Dizin Akciğer neoplazmları = Lung neoplasms ; Lipid peroksidasyonu = Lipid peroxidation ; Serbest radikaller = Free radicals, 127 s.

Lipid peroksidasyonu serbest radikal türlerinin katıldığı bir zincir reaksiyonudur. Lipid peroksidasyonunun birçok hücresel fonksiyonlardaki değişiklikleri indüklediği gösterilmiştir. Yakın yıllardaki çalışmalar lipid peroksidasyon prosesleriyle karsinojenez arasında bir ilişki oluğunu bildirmektedir. Çalışmamızda kanserli hastalarda lipid peroksidasyonunun göstergesi olarak malondialdehit düzeylerini ölçmeyi amaçladık. Çalışmamızda primer akciğer kanseri teşhisi konmuş 42 hasta ve 56 sağlıklı bireyin serum malondialdehit, kolesterol ve trigliserit düzeyleri ölçüldü. Yaş, sigara ve alkol kullanma alışkanlığı, kalıtsal kanser hikayesi, metastaz, diyet alışkanlığı ve diyetsel yağ tüketiminin serum MDA düzeylerine etkisi istatistiksel olarak değerlendirildi. Hasta grubunun ortalama MDA düzeyleri 5.71±1.69 nmol/mL olarak bulundu. Bu artış kontrol grubu ile (ortalama 3.18±1.06 nmol/mL) karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.05). Verilerimize göre, serum MDA düzeyleri ile yukarıdaki faktörler arasında görünür bir ilişki yoktu. Sadece et tüketen sağlıklı bireyler ile karşılaştırıldığında, yeşil sebze ve meyve tüketen sağlıklı bireyler istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük MDA düzeylerine sahiptiler ve eskiden sigara içen hastaların MDA düzeyleri ile hala sigara içen hastaların MDA düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı. Akciğer kanserli hastaların MDA düzeyleri ile kolesterol ve trigliserit düzeyleri arasında bir korelasyon bulunamamıştır (sırasıyla r=-0.03, r=0.10).

Lipid peroxidation is a chain reaction process that involves the participation of free radical species. Lipid peroxidation has been shown to induce alteration in several cellular functions. Recent reports have suggest that there is a relationship between lipid peroxidation processes and carcinogenesis. We aimed to measure the level of malondialdehyde as an index of lipid peroxidation in cancer patients. In our study, serum malondialdehyde (MDA), cholesterol and triglyserides levels of 42 patients diagnosed as primary lung cancer and 56 healthy subject were measured. The effects of factors such as age, smoking and drinking habits, inherited cancer history, metastasis, dietary habits and dietary fat comsumption on serum MDA levels were evaluated statistically. The average MDA levels of patient group was found as 5.71±1.69 nmol/mL. This increase was statistically significant when compared control group (average 3.18±1.06 nmol/mL) (p<0.05). Our data indicate that there are no apparent associations between serum MDA levels and above factors. Only, healthy subject nourished with green- yellow vegetables and fruits had lower MDA levels compared to healthy subject nourished with meat. And there is only statistically significant relationship between the MDA levels of exsmoker patients and the MDA levels of currentsmoker patients. There is no correlation between MDA levels of patients with lung cancer and cholesterol and triglyseride levels (respectively, r=-0.03, r=0.10).

(15)

15

YÖK Tez No: 44795 Yüksek Lisans Tezi 1995

Yazar SUAT GÜNEŞ

Danışman Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

Tezin Başlığı ZOCOR R (SİMVASTATİN) + ALAN ATEROSKLEROZLU HASTALARDA TOTAL KOLESTEROL, HDL KOLESTEROL, LDL KOLESTEROL VE TRİGLİSERİD DÜZEYLERİ

Dizin Ateroskleroz = Atherosclerosis ; Kolesterol = Cholesterol ; Lipoproteinler-HDL-kolesterol = Lipoproteins-HDL-cholesterol ; Lipoproteinler-LDL = Lipoproteins-LDL ; Simvastatin = Simvastatin ; Trigliseridler = Triglycerides, 74 s.

Aksaray ili, Ortaköy ilçesi Devlet Hastanesi'nde, ateroskleroza bağlı koroner iskemisi tespit edilmiş, yaşları 24-62 arasındaki (x=40) 17 hastaya, 4 hafta günde 10 mg ZOCOR® tablet verilmiş, hastalar 6 hafta ilaç almaksızın serbest bırakılmış ve bu süre sonunda tekrar günde 40 mg olmak üzere ZOCOR® tablete 4 hafta devam edildi. Hastaların deney başlangıcındaki, 4 hafta ZOCOR® aldıktan sonraki, 6 hafta ilaçsız kaldıktan sonraki ve tekrar 4 hafta ZOCOR®

aldıktan sonraki serum total kolesterol, LDL-kolesterol, HDL-kolesterol ve trigliserid düzeyleri tayin edildi. Ayrıca kontrol grubunda da aynı parametreler tayin edildi. Grupların istatistiksel olarak değerleri karşılaştırıldı. 4 hafta ZOCOR® (10 mg) alımından sonra total kolesterol ve LDL kolesterol değerleri başlangıç değerlerine göre anlamlı derecede (p<0.05) düştü. HDL-kolesterol ve trigliserit değerleri yönünden ise istatistiksel olarak bir anlam bulunamadı. 6 hafta ilaçsı bırakılan süre sonunda total kolesterol, LDL-kolesterol ve trigliserid düzeyleri tekrar yükseldi. HDL-kolesterol artışı da anlamlı (p<0.05) bulundu. Tekrar 4 hafta ZOCOR® (40 mg) alımından sonra, total kolesterol LDL-Kolesterol ve trigliserit düzeyleri anlamlı derecede (p<0.05) düştü. HDL-kolesterol değerinde de yükseliş anlamlı idi (p<0.05). Cinsiyete göre yapılan değerlendirmede de aynı şekilde düşüşler belirlendi. 45 yaşın altındaki ve üstündeki kişilerin değerlendirilmesinde de benzer bulgular elde edildi.

Ten mg ZOCOR® was prescribed to 17 patients of Aksaray Ortaköy State Hospital, aged between 24-62 for four weeks (x=40). The patients then disconti nued the drug for six weeks, in the seventh week they restarted taking ZOCOR® 40 mg/day for four weeks. Serum total cholesterol, HDL-cholesterol, LDL-cholesterol, and triglyceri des were determined in the beginning after the fourth week of the therapy, after the six week drug-free period, and after the fourth week of the reastablished therapy. Same serum studies were done also for the control group. The study and control groups were statiscially compared. Serum total cholesterol, LDL-cholesterol were decreased significantly after four week 10 mg/day ZOCOR® therapy (p<0.05). HDL-cholesterol and triglyce rides did not differed significantly. HDL-cholesterol, LDL-cholesterol and trig lycerides were elevated at the end of the six weer drug-free period, but only the rise in HDL-cholesterol was significant (p<0.05). After the re-established 40 mg/day ZOCOR® therapy for four weeks total cholesterol, LDL-cholesterol, and triglycerides were decreased significantly (p<0.05). HDL-cholesterol was elevated significantly (p<0.05). Similar decreases were found when statistical tests were performed accor ding to the sex of the patients. Findings were similar when patients younger and older than 45 years were compared.

(16)

16

Yazar FÜSUN TOSUN

Danışman Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

Tezin Başlığı RİTODRİN İLE CA++ KANAL BLOKERLERİNİN, TOKOLİTİK ETKİLERİNİN, SERUM ESTRADİOL VE PROGESTERON DÜZEYLERİ ÜZERİNDEN KARŞILAŞTIRILMASI

THE COMPARISON OF TOCOLYTIC EFFECT OF RITODRİN AND CA++ CHANNEL BLOCKERS BY DETERMINING SERUM ESTRADIOL AND PROGESTERONE LEVELS

Dizin Kalsiyum = Calcium ; Oksitosin = Oxytocin ; Progesteron = Progesterone ; Ritodrine = Ritodrine ; Tokolitik ajanlar = Tocolytic agents ; Östradiol = Estradiol, 57 s.

Bu çalışmada in vivo ovariektomi yapılan sıçanlara gonodal steroid uygulanarak deneysel gebelik oluşturuldu. Tuz diyeti ve oksitosin uygulanarak riskli gebelik tablosu oluşturmak suretiyle erken doğum ortamı hazırlandı. Erken doğumu önlemek için bir beta-mimetik olan ritodrin, Ca++ kanal blokerleri olan nitrendipin ve nikardipin üç ayrı gruba verildi. Bu üç tokolitik ajanın etkileri serum estradiol ve progesteron düzeyleri tayin edilerek incelendi.

Aynca sistolik basınç, taşikardi gibi parametreler de değerlendirildi. Tokolitik ilaç uygulanan her üç grupta da estradiol düzeylerinde artış, progesteron düzeylerinde düşüş saptandı. Hormon düzeylerinde bir farka yol açmayan bu üç ilacın tokolitik etkili olarak kullanılabileceği, fakat ritodrinin taşikardi riski taşıdığı gözlendi.

Tokolitik ajan verilmemiş riskli gebelik grubunda (hipertansif) saptanan bulgular bu grupta normal gebelik süresinin tamamlanmadığını gösterdi.

Experimental pregnancy in vivo has been formed using gonadal steroids in ovarectomized rats in this study.

Circumstances for a premature delivery have been prepared by giving salt-rich diet and administering oxytocin which may cause risky pregnancy. In order to avoid early delivery, a betamimetic ritodrin, Ca++ channel blockers nitrendipin and nicardipm has been administered to three separate groups. Effects of these three tocolytic agents have been examined by determining serum estradiol and progesterone levels. In addition, parameters such as systolic blood pressure and tachicardia have been observed. An increase in serum estradiol levels has been observed in all three groups while a decrease in serum progesterone levels were determined after administration of the tocolytic agents. These three drugs that cause no difference in the hormone levels can be used as tocolytic agents, but it has been observed that ritodrin carries the risk of causing tachicardia. Findings in the group of risky pregnancy (hypertensive) to which no tocolytic agent was gven, showed that normal pregnancy period has not been completed in this group.

(17)

17

YÖK Tez No: 48321 Yüksek Lisans Tezi 1995

Yazar MUSTAFA SERTAÇ SOLAK

Danışman Doç. Dr. MERAL TORUN

Tezin Başlığı BAŞ BOYUN BÖLGESİ KANSER VAKALARINDA SERUM (VEYA PLAZMA) DA AKUT FAZ REAKTANLARI, VİTAMİN E VE MALONDİALDEHİT (MDA) DÜZEYLERİNİN SAPTANMASI DETERMINATION OF ACUTE PHASE REACTANCE, MALONDIALDEHYDE AND VITAMIN E LEVELS ON HEAD AND NECK CARCINOMA CASES

Dizin Akut faz proteinleri = Acute phase proteins ; Kafa ve boyun neoplazmları = Head and neck neoplasms ; Malondialdehit = Malondialdehyde ; Vitamin E = Vitamin E, 86 s.

Çalışmamızda baş ve boyun kanseri teşhisi konulmuş 54 hastanın ve 54 sağlıklı insanın serum (plazma) ferritin, α antitripsin, haptoglobulin, albumin, prealbumin, malondialdehit, vitamin E., ürik asit, kolesterol, trigliserit, SGOT, SGPT ve LDH düzeyleri ölçüldü. Bu serum (plazma) parametreleri üzerine yaş, cinsiyet, quatelet indeksi (kg/m2) gibi faktörlerin etkileri istatiksel olarak değerlendirildi. Ortalama ferritin, α antitripsin, haptoglobülin ve MDA düzeyleri hastalarda kontrollere göre belirgin olarak yüksekti (sırası ile 146.04±14.4 ng/ml, 3.26±1.37 g/L, 2.74±1.13 g/L, 9.09±6.03 mmol/L ve 69.20±15.00 ng/ml, 2.05±0.63 g/L, 1.28±055 g/L, 3.88±0.72 mmol/L) (p<0.05). Diğer taraftan ortalama vitamin E düzeyleri hastalarda kontrollere göre belirgin olarak daha düşüktü (0.36±0.15 mg/dl ve 0.81±0.07 mg/dl) (p<0.05). Baş ve boyun kanserli kişilerin MDA düzeyleri ile vitamin E, albumin. prealbumin, ferritin, haptoglobülin, α antitripsin düzeyleri (sırası ile r=-8.95, r=0.306, r=-0.234, r=-0.111, r=0.130, r=0.453) ve vitamin E düzeyleri ile albumin, prealbumin, ferritin, haptoglobülin, α antitripsin düzeyleri arasında korelasyon bulundu (sırası ile r=0.242, r=-0.037, r=0. 173, r=0.163, r=0.146). Elde edilen sonuçlar serum vitamin E ve MDA düzeylerini ölçmenin baş ve boyun kanserini değerlendirmede ileriye yönelik yararlı bilgiler sağlayabileceğini düşündürmektedir.

In our study, serum (plasma) ferritin, α antitripsin, haptoglobulin, albumin, prealbumin, malondialdehyde, Vitamin E, uric acid, cholesterol, triglycerides, SGOT, SGPT and LDH levels of 54 patients who were diagnosed with head and neck cancer and 54 healthy people were measured. The effects of factors such as age, sex, quetelet index (kg/m2) on these serum (Plasma) parameters were evaluated statistically. Mean (SD) levels of ferritin, α antitripsin, haptoglobulin and MDA were significantly higher the cases than the controls (146.04±14.4 ng/ml, 3.26± 1.37 g/L, 2.74± 1.13 g/L, 9.09± 6.03 mmol/L and 69.20± 15.0 ng/ml, 2.053± 0.63 g/L, 1.278± 0.55 g/L, 3.875± 0.72 mmol/L respectively) (p<0.05). On the other hand, mean levels of Vitamin E were significantly lower the cases than the controls (0.355± 0.15 mg/dl and 0.807± 0.07 mg/dl) (p<0.05). There was a correlation between MDA levels, Vitamin E, albumin, prealbumin, ferritin, haptoglobulin, α antitripsin levels in subject with head and neck cancer (respectively r = - 8.95, r = 0.306, r = - 0.234, r = - 0.111, r = 0,130, r = 0.453) and also between Vitamin E levels and albumin, prealbumin, ferritin, haptoglobulin, α antitripsin (respectively r = - 0.242, r = - 0.037, r = 0.173, r = 0.163, r = 0.146). The results obtained suggest that measurement of serum Vitamin E and MDA levels may provide further useful information for evaluating head and neck cancer.

(18)

18

Yazar AYSUN BOZKIR

Danışman Doç. Dr. MERAL TORUN

Tezin Başlığı AKCİĞER KANSERLİ HASTALARDA YÜKSEK BASINÇLI SIVI KROMATOGRAFİSİ (HPLC) İLE SERUM ASKORBİK ASİT VE ÜRİK ASİT TAYİNİ

DETERMINATION OF SERUM ASCORBIC ACID AND URIC ACID BY USING HIGH PERFORMANCE LIQUID CHROMATOGRAPHY IN PATIENTS WITH LUNG CANCER

Dizin Akciğer neoplazmları = Lung neoplasms ; Askorbik asit = Ascorbic acid ; Kromatografi-yüksek basınçlı-sıvı = Chromatography-high pressure-liquid ; Ürik asit = Uric acid, 113 s.

Askorbik asit, çok etkili, suda çözünen, serbest radikaller ile direkt olarak reaksiyona giren, zincir-kırıcı bir antioksidan olmakla birlikte prooksidan özellikte gösterebilmektedir. Lipid peroksidasyonunun inhibisyonunda tokoferol ile sinerjist olarak hareket edebilir. Ayrıca biyolojik sıvılarda ürat tarafından korunabilmektedir. Son yıllardaki çalışmalar, C vitamini ile kanser arasında önemli bir ilişki bulunduğunu ortaya koymuştur. Çalışmamızda kanser profilaksisi ve tedavisinde etkin fonksiyonlara sahip olabilen askorbik asit düzeylerini ölçmeyi amaçladık.

Çalışmamızda primer akciğer kanseri teşhisi konmuş 30 hasta ve 45 sağlıklı bireyin serum vitamin C, ürik asit, albumin, kolesterol ve trigliserit düzeyleri ölçüldü. Kanser hücre tipi, yaş, kuatelet indeksi, sigara, diyet ve alkol kullanma alışkanlığı gibi faktörlerin serum vitamin C düzeylerine etkisi istatistiksel olarak değerlendirildi. Hasta grubunun ortalama vitamin C düzeyleri (0,112±0,112 mg/dl), kontrol grubu ile (0,394±0,200 mg/dl) karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulundu (p<0.05). Verilerimize göre, serum askorbik asit düzeyleri ile yukarıdaki faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı. Akciğer kanserli hastaların serum vitamin C düzeyleri ile ürik asit, albumin, kolesterol ve trigliserit düzeyleri arasında bir korelasyon bulunamamıştır (sırasıyla r=-0.144, r=0.047, r=0.075, r= - 0.09).

Ascorbic acid is most effective, a water-soluble, chain-breaking antioxidant that reacts directly with free radicals, but also it can act as a poroxidant. Ascorbic acid can act as a synergist with tocopherol in lipid peroxidation. On the other hand, it can be protected by urate in biological fluids. Recent studies have suggested that there is a important relationship between vitamin C and cancer. We aimed to measure the levels of ascorbic acid that can have effective functions in prophylaxis and treatment of cancer. In our study, serum vitamin C, uric acid, albumin, cholesterol and triglyceride levels of 30 patients diagnosed as primary lung cancer and 45 healthy subject were measured. The effects of factors such as cell type of cancer, age, quatelet index, dietary habits, drinking habits and smoking on serum vitamin C levels were evaluated statistically. A significant difference was found when the average vitamin C levels of patient group (0,112±0,112 mg/dl) compared with control group (0,394±0,200 mg/dl) (p<0,05). Our data indicate that there are no statistically a signifant relationship between serum ascoric acid levels and above factors. There wasnt found correlation between serum vitamin C levels of patients with lung cancer and uric acid, albumin, cholesterol and triglyceride levels (respectively, r=-0,144, r= 0,047, r= 0,075,v=-0,09).

(19)

19

YÖK Tez No: 48434 Yüksek Lisans Tezi 1996

Yazar GÜLEN DİZDAR

Danışman Prof. Dr. MERAL TORUN

Tezin Başlığı TİP I VE TİP II DİABETES MELLİTUSLU HASTALARDA BÖBREKLERDEKİ TÜBÜLER FONKSİYON BOZUKLUĞUNUN BİR GÖSTERGESİ OLARAK KOLİNESTERAZ (CHE) MİKTARININ

SAPTANMASI

THE CHOLINESTERASE IN THE EARLY DIAGNOSIS OF TUBULAR DYSFUNCTION IN PATIENTS WITH TYPE I AND TYPE II DIABETES MELLITUS

Dizin Diabetes mellitus = Diabetes mellitus ; Diabetes mellitus-insülin bağımlı = Diabetes mellitus- insulin dependent ; Diabetes mellitus-insülin bağımsız = Diabetes mellitus-non insulin dependent ; Diabetik nefropatiler = Diabetic nephropathies ; Kolinesteraz = Cholinesterases, 68 s.

Çalışmamızda 43 Tip II ve 14 Tip I diabetik hasta ile 57 sağlıklı bireyin idrar ChE/kreatinin, mikroalbümin, idrar Albumin / kreatinin, 24 saatlik idrar glukozu, kan ChE, Glukoz, HbA1c, üre, kreatinin, albumin, T. Protein düzeyleri tayin edildi. Grup A (A/K ≤ 2 mg/mmol) = normalbüminürik ile Grup B (A/K > 2 mg/mmol) = albüminürik karşılaştırdığında hem idrar albümin/kreatinin hem de idrar ChE/kreatinin değerleri arasında sırası ile istatistiksel fark bulundu (p<0.05). Grup B’de idrar albümin/kreatinin atılım oranındaki artış grup A’ya göre 8 kez, idrar ChE/

kreatinin artışı ile 1.5 kez fazladır. Kontrol grubuna göre ise, sırası ile idrar Albümin/kreatinin oranı 17 kez, idrar ChE/kreatinin artışı ise 216 kez fazladır. Grup B’de kan HbA1c düzeyi ile idrar ChE/kreatinin atılımı arasında pozitif bir korelasyon bulunmuştur (r = 0.43) (p<0.05). İdrar mikroalbüminüri ile idrar ChE/kreatinin atılımı arasında da pozitif bir korelasyon bulunmuştur (r = 0.34) (p<0.05). Elde edilen bu sonuçlar ile diabetik nefropatinin erken teşhisinde idrar ChE/kreatinin atılım oranının mezenşimde olan değişiklikleri gösteren önemli bir parametre olabileceği düşüncesindeyiz.

In our study urine ChE/creatinin, microalbümin, urine, albumin- creatinin, urine glucose for 24 hours, blood ChE, glucase, HbA1c, urea, creatinin, albumin, T. protein levels of 43 patients with type II diabetic, 14 patients with type I diabetic and 57 healthy subjects were measured. The was statiscally difference between Group A (A/K ≤2 mg/mmol) = normalbuminuric and Group B (A/K > 2 mg/mmol) = albuminuric in terms of urine albumin/creatinin and urine ChE/creatinin levels (p<0.05). Urine albumin/creatinin excretion rate and urine ChE/creatinin excretion rate were increased in Group B in comparison with Group A 8 fold and 1.5 fold respectively. Also albumin/creatinin and urine ChE/creatinin rates were increased in comparison with control group 17 fold and 216 fold respectively. There was a positive correlation between HbA1c levels and urine ChE/creatinin excretion (r = 0.43) (p<0.05). Also there was a positive correlation between urine microalbümin and urine ChE/creatinin excretion (r = 0.34) (p<0.05). From these results we think that urine ChE/creatinin excretion rates may be good parameter to show mesenchymal changes in diabetic nephropathy.

(20)

20

Yazar CEMAL CAN

Danışman Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

Tezin Başlığı HİPERLİPİDEMİ TEŞHİSLİ HASTALARDA SİMVASTATİN'İN KAN LİPİDLERİ ÜZERİNE ETKİLERİ EFFECTS OF SIMVASTATIN TO BLOOD LIPID PROFILE IN PATIENTS WITH HYPERLIPIDEMİA Dizin Hiperkolesterolemi = Hypercholesterolemia ; Hiperlipidemi = Hyperlipidemia ; Lipidler =

Lipids ; Simvastatin = Simvastatin, 129 s.

Ankara Dr. M. Ülker Acil Yardım ve Travmatoloji Hastanesi'nde; hiperlipidemi teşhisli, yaşlan 30-74 arasındaki (X=53), 13 kadın ve 8 erkekten oluşan 21 kişilik hasta grubuna, 4 hafta günde tek doz 10 mg simvastatin® verildi.

Hastalar 4 hafta ilaç almaksızın serbest bırakıldı. Bu süre sonunda tekrar 4 hafta günde tek doz 20 mg simvastatin®

verildi. Hastaların ilaç uygulanmadan önce, 4 hafta simvastatin® aldıktan sonraki, 4 hafta ilaçsız kaldıktan sonraki ve tekrar 4 hafta simvastatin® aldıktan sonraki serum total kolesterol, LDL-kolesterol, HDL-kolesterol ve trigliserit düzeyleri tayin edildi. Ayrıca kontrol grubunda da aynı parametreler tayin edildi. Grupların istatistiksel olarak değerleri karşılaştırıldı. 4 hafta günde 10 mg simvastatin® alımından sonra total kolesterol ve LDL-kolesterol değerleri başlangıç değerlerine göre anlamlı derecede (p<0.05) düştü. HDL-kolesterol ve trigliserit değerleri yönünden ise istatistiksel olarak bir anlam bulunamadı. 4 hafta ilaçsız bırakılan süre sonunda total kolesterol, LDL- kolesterol ve trigliserit düzeyleri tekrar yükseldi. HDL-kolesterol artışı ise anlamsız (p>0.05) bulundu. Tekrar 4 hafta günde 20 mg simvastatin® alımından sonra, total kolesterol, LDL-kolesterol ve trigliserit düzeyleri anlamlı derecede (p<0.05) düştü. HDL-kolesterol artışı ise anlamsız (p>0.05) bulundu. Cinsiyete göre yapılan değerlendirmede de aynı şekilde düşüşler belirlendi. 45 yaşın altındaki ve üstündeki kişilerin değerlendirmesinde de benzer bulgular elde edildi.

All patients 13 female, 8 male with hyperlipidemia from Ankara Dr. M. Ulker Emergency Service and Traumatology Hospital, aged between 30-74 (X=53), were given daily single dose of 10 mg simvastatin® during 4 weeks. The patients then discontinued the drug for 4 weeks. At the end of this period, they received again single dose of 20 mg simvastatin for 4 weeks. Serum total cholesterol, LDL-cholesterol, HDL-cholesterol, and trigliycerides levels were determined before treatment, after the 4 weeks of the therapy, after the 4 week drug-free period, and after the 4 weeks of the reestablished therapy. Same serum studies were done also for the control group. The levels of the study and control groups were statistically compared. Serum total cholesterol and LDL-cholesterol levels were decreased significantly after 4 weeks 10 mg/day simvastatin® therapy (p<0.05). HDL- cholesterol and triglycerides did not differed significantly. Total cholesterol and triglycerides were elevated at the and of the 4 week drug-free period. Howover, the increase in HDL-cholesterol levels was found statistically insignificant (p>0.05). After the reestablished 20 mg/day simvastatin® therapy for 4 weeks total cholesterol, LDL-cholesterol, and triglycerides were decreased significantly (p<0.05). However, the increase in HDL-cholesterol levels was found insignificant (p>0.05). Similar decreases were found when statistical tests were performed according to the sex of the patients.

According to the statistically evaluation of patients younger or older than 45 years old, similar changes were confirmed.

(21)

21

YÖK Tez No: 59671 Yüksek Lisans Tezi 1997

Yazar TÜNAY KARABIYIK (ŞENTÜRK)

Danışman Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

Tezin Başlığı HİPERTİROİD'Lİ HASTALARDA SERUM APOLİPOPROTEİN A-I, A-II, B, T3, T4 TRİGLİSERİD, KOLESTEROL DEĞERLERİ İLE LİPİD ELEKTROFOREZ FRAKSİYONLARI

THE SERUM APOLYPOPROTEIN A-I, AII, B, T3, T4, TRIGLYCERIDE, CHOLESTEROL VALUES AND THE LIPID ELECTROPHORESIS FRACTIONS OF THE HYPERTHYROIDOUS PATIENTS Dizin Apolipoproteinler = Apolipoproteins ; Elektroforez = Electrophoresis ; Hipertiroidizm =

Hyperthyroidism ; Kolesterol = Cholesterol ; Lipidler = Lipids ; Trigliseridler = Triglycerides, 110 s.

S.S.K Ankara Eğitim Hastanesi 1. Dahiliye ve 2. Dahiliye Polikliniğinde, klinik ve histopatolojik olarak 20 hastaya hipertiroidli teşhisi konmuş, bu hastaların tedavi öncesi serum total kolesterol, trigliserit apo A-l, apo A-ll ve apo -B değerleri ile serum lipid elektroforezi fraksiyonlarının yüzde dağılımları, serum total T3, total T4, serbest T4, T- uptake ve TSH düzeyleri saptanmıştır. Hastalara üç ay boyunca propiltiourasil verilmiş ve bu süre sonunda aynı parametreler tayin edilmiştir. Hipertiroidli hasta grubunun tayin edilen yüksek total T3 ve total T4 değerleri, hipertiroidizmi doğrulamaktadır. Tedavi sonrası değerler anlamlı bir şekilde düşmüştür. Tedavi sonrasında TSH değeri normal sınırlarda bulunmuştur. Bu tedavi süresi sonunda hastaların hipertiroidili halden ötiroidili duruma geçtiği anlaşılmaktadır. Tedavi öncesi belirlenen total kolesterol değerleri, tedavi sonrası kolesterol değerine göre anlamlı bir derecede düşmüştür. Keza tedavi öncesi belirlenen trigliserit değerleri, tedavi sonrası değerlerine göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Tedavi öncesi ve sonrası belirlenen apo A-l değerleri arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ancak apo A-ll değerleri tedavi öncesinde tedavi sonrasına göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Apo B değerleri de tedavi öncesinde tedavi sonrasındaki değerlere göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Lipid elektroforez fraksiyonlarının yüzde olarak dağılımlarının değerlendirilmesinde, alfa fraksiyonu tedavi öncesinde, tedavi sonrasına göre yüksek bulunurken, prebeta ve beta fraksiyonları anlamlı derecede düşük bulunmuştur.

At the lnternal-1 and Internal-2 polyclinics of the Ankara Educational Hospital of S.S.K., diagnosis has been made clinically and histopathologically to 20 patients, resulting as hiperthyroidous, and the values of their serum, total cholesterol, triglyseride.apo A-l, apo A-ll, and apo B, together with the percentage distribution of the serum lipid electrophoresis fractions, and the levels of the serum total T3, total T4, free T4, T-uptake and TSH has been fixed or found out, before the medical treatment of the patients. Propyltiourasile has been given to the patients for three months, and the same parameters are determined after that duration. The determined total T3 and T4 values that are considered to be as high of the hyperthyroidous patient group, confirms the presence of hyperthyroidism. The values lowered in a significant manner, after the medical treatment. The TSH values that resulted after the treatment was found out at their normal level. So what is understood or concluded is that the patients turned from their hyperthyroidous state to the euthyroidous position. The total cholesterol values fixed before the treatment were concluded as significantly low, with respect to the after treatment cholesterol values.

Also the triglyceride values determined before the treatment were resulted as significantly low, when compared with the after treatment values. There was not a significant difference observed, between the after and before treatment values of the apo A-l. But the A-ll values fixed before the treatment were concluded as significantly low, with respect to the after treatment values. The before treatment apo B values too, were resulted as significantly low, when compared with the after treatment values. In evaluating the percentage fraction of the lipid electrophoresis, the alpha fraction of the before treatment was found as high, when compared with the after treatment values, and the fractions of the prebeta and beta were fixed as significantly low.

(22)

22

Yazar EMİNE KOKSALDI (TÜRK)

Danışman Prof. Dr. MERAL TORUN

Tezin Başlığı AKUT İNMEDE ESER ELEMENTLER TRACE ELEMENTS IN ACUTE STROKE

Dizin Eser elementler = Trace elements ; Kan beyin bariyeri = Blood brain barrier ; Serebrovasküler hastalıklar = Cerebrovascular diseases, 91 s.

Eser elementler, beyin gelişiminde ve fonksiyonununda önemli etkilere sahiptirler. Bakır, çinko ve demir az miktarlarda gereklidirler. Fakat yüksek konsantrasyonlarda toksik olabilirler. Magnezyum iyonları serebral sirkülasyonun endojen vazodilatörleri olarak etki eder. Çalışmamızda akut inmeli hastalarda bazı eser elementlerin (bakır, çinko, magnezyum, demir) ve elektrolitlerin (sodyum, potasyum) serum ve BOS düzeylerini araştırdık.

Çalışmamızda akut inme teşhisi konmuş 51 hasta ve 15 sağlıklı bireyin serum ve BOS bakır, çinko, magnezyum, demir, sodyum ve potasyum düzeyleri ölçüldü. Yaş, sigara ve alkol kullanma alışkanlığı ve cinsiyetin ve BOS bakır, çinko, magnezyum, demir, sodyum ve potasyum düzeylerine etkisi istatistiksel olarak değerlendirildi. Hasta grubun ortalama serum ve BOS bakır düzeyleri sırasıyla 146.10±50.54 ve 7.02±12.07 µg/dl, çinko düzeyleri 95.89±26.61 ve 30.41±30.98 µg/dl, magnezyum düzeyleri 2.04±0.53 ve 2.49±0.55 mEq/l, demir düzeyleri 70.60±37.97 ve 32.96±29.52 µg/dl, sodyum düzeyleri 142.99±8.01 ve 148.87±6.80 mEq/l ve potasyum düzeyleri 4.15±0.69 ve 3.09±0.55 mEq/l dir. Bu düzeyler kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bulunamamıştır (p>0.05). Verilerimize göre, serum ve BOS bakır, çinko, magnezyum, demir, sodyum ve potasyum düzeyleri ile yukarıdaki faktörler arasında görünür bir ilişki yoktur. Çalışmamızda bulduğumuz serum/BOS oranlarından sadece magnezyum BOS düzeyi plazma düzeyinden daha yüksektir. Çalışmamızda akut inmeli hastaların serum demir, sodyum ve potasyum düzeyleri ile BOS demir, sodyum ve potasyum düzeyleri arasında bir korelasyon bulunamamıştır (sırasıyla r = 1.90, r = 49.64, r = 0.99) sadece serum magnezyum düzeyi ile BOS magnezyum düzeyi arasındaki korelasyon anlamlı bulunmuştur (r = 74.39).

Trace metals have important influences on brain development and function. Zinc, iron and copper may be toxic at high concentrations. Magnesium ions act as endogenous vasodilators of the cerebral circulation. We investigated some trace metals (copper, zinc, magnesium and iron) concentrations and electrolytes (sodium and potassium) concentrations in serum and cerebrospinal fluid in acute stroke patients. Fifty-one defined acute stroke patients and fifteen healthy subject were measured for cerebrospinal fluid and serum concentrations of copper, zinc, magnesium, iron, sodium and potassium in our study. The effects of factors such as age, smoking and drinking habits and sex on serum and cerebrospinal fluid (CSF) copper, zinc, magnesium, iron, sodium and potassium concentrations were evaluated statistically. The average serum and CSF copper levels respectively 146.10±50.54 and 7.02±12.07 µg/dl, zinc levels 95.89±26.61 and 30.41 ±30.98 µg/dl, magnesium levels 2.04±0.53 and 2.49±0.55 mEq/l, iron levels 70.60±37.97 and 32.96±29.52 µg/dl, sodium levels 142.99±8.01 and 148.87 ±6.80 mEq/l and potasium levels 4.15±0.69 and 3.09 ±0.55 mEq/l. This levels were statistically no significant when compared control group (p< 0.05). Our data indicate that there are no apparent associations between serum and CSF copper, zinc, magnesium, iron, sodium and potassium levels and above factors. The serum/CSF ratios we found in this study that only in the case of magnesium is the level for CSF higher than for plasma. The serum iron, sodium and potassium concentrations in acute infaction are not correlated significantly with the CSF iron, sodium and potassium concentrations (respectively r = 1.90, r = 49.64, r = 0.99). Only serum 84 magnesium concentration is correlated significanty with the CSF magnesium concentration (r = 74.39).

(23)

23

YÖK Tez No: 70357 Yüksek Lisans Tezi 1998

Yazar ERDAL HACALOĞLU

Danışman Prof. Dr. BOLKAN ŞİMŞEK

Tezin Başlığı LÖSEMİLİ HASTALARIN SERUM TOTAL PROTEİN MİKTARLARI VE ELEKTROFORETİK OLARAK SAPTANAN PROTEİN FRAKSİYONLARI İLE SERUM TOTAL KOLESTEROL VE TRİGLİSERİD MİKTARLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

EVALUATION OF SERUM TOTAL PROTEIN LEVELS, PROTEIN FRACTIONS DETERMINED BY ELECTROPHORETICALLY AND SERUM CHOLESTEROL AND TRIGLYCERIDE LEVELS IN PATIENTS WITH LEUKEMIA

Dizin Lösemi = Leukemia, 60 s.

Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) tanısı konmuş 9 kişi, Akut Myeloid Lösemi (AML) tanısı konmuş 5 kişi ve Kronik Myeloid Lösemi (KML) tanısı konmuş 7 kişi ile sağlıklı 15 kişi çalışma kapsamına alındı. Lösemili ve normal gruba ait kişilerin serumlarında total protein miktarları saptandı. Serum protein elektroforezi yapılarak fraksiyonlardaki dağılım incelendi. Aynı serumlarda total kolesterol ve trigliserid miktarları tayin edildi. Serum total protein değerleri yönünden yapılan istatistiksel karşılaştırmada, AML grubu değeri, kontrol grubu değerine göre anlamlı derecede yüksek bulundu. AML grubu serum albumin değeri ise kontrol grubu değerine göre anlamlı derecede düşük bulundu. Diğer taraftan α1-globulin değerleri yönünden bir farklılık bulunamadı. Bunun yanı sıra, α2- globulin değeri, ALL grubunda, kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu. Keza, β-globulin değeri de, ALL grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu. Gamma globulin değerleri yönünden yapılan istatistiksel karşılaştırmada, ALL grubu değeri, kontrol grubu değerine göre anlamlı derecede düşük bulunurken, AML grubu değeri kontrol grubu değerine göre anlamlı derecede yüksek bulundu. Serum albumin/globulin oranları yönünden ise, AML ve KML gruplarının değerleri, kontrol grubu değerine göre anlamlı derecede düşük bulundu. Kolesterol değerleri de AML ve KML gruplarında kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük, trigliserid değerleri ise, ALL, AML ve KML gruplarında kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu.

Nine people diagnosed with acute lymphoblastic leukemia (ALL), 5 people with acute myeloid leukemia (AML), 7 people with chronic myeloid leukemia (CML) and 15 healthy individuals as control group were taken under study.

Total protein levels in sera of patients with leukemia and of the people in healthy group were determined.

Distribution of proteins in fractions has been studied by applying serum protein electrophoresis. Total cholesterol and triglyceride levels in same sera were determined. Figures in AML group have been found significantly high in comparison with control group on the statistical evaluation, regarding values of serum total protein. However serum albumin value of AML group has been found significantly low in comparison with control group. On the other hand no changes could be found regarding α1-globulin values. Besides in ALL group α2-globulin value has been found significantly higher than the control group. Beta globulin value in ALL group also has been found significantly high in comparison with the individuals in control group. On the statistical comparison regarding gamma globulin values, the figure of ALL group so low while AML group has been found significantly high.

Regarding albumin/globulin ratios, values of AML and CML groups have been found significantly low in comparison with control group. Cholesterol values in AML and CML groups have been found significantly lover than control group, while values of triglyceride in AML, ALL and CML groups have been found significantly higher than the individuals in control group.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmamızda derin insizyon ile yüzeyel insizyon arasında histopatolojik incelemede ve lümen çaplarının değerlendirilmesinde anlamlı fark olmaması, aynı lümen

Mesleki eğitim merkezinde öğrenim gören ergenlerin, beden sağlığı durumuna göre öz-bakım gücü puan ortalamaları karşılaştırıldığında, en yüksek puanı

Ankara'da sosyoekonomik yönden farklı iki ilköğretim okulunda yapılan bir başka çalışmada, sosyoekonomik yönden iyi düzeyde olan bölgede bulunan okulun öğrencilerinin

Kumar ve Korpinen çalışmalarında, laringoskopi ve endotrakeal entübasyondan 2 dakika önce 2 mg/kg İ.V bolus verdikleri esmololün kontrol grubuna kıyasla, oluşan

Bireylerin maddi destek alma durumlarından aldıkları puan ortalamaları istatistiksel olarak incelendiğinde, fiziksel, genel yaşam kalitesi ve toplam

Yüksek Lisans: Yakın Doğu Üniversitesi; Eğitim Yönetimi, Planlaması ve Denetimi (2011). Yüksek Lisans: Yakın Doğu Üniversitesi; Alan

Erken evre BT bulgusu olan ve kontrol BT çekilebilen hastaların tümünde, bu bulgular ile kontrol BT'de görülen infarktın lokalizasyonu uyumlu idi.. Anahtar Sözcükler:

İzole edilen suşların MİK değerleri ile kantitatif biyofilm oluşumları karşılaştırıldığında; sadece amfoterisin B için elde edilen MİK değerleri ile